19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8ŞUBAT 1987 CUMHURİYET/7 Boğalam öldürmeyin Birkaç fngiliz parlamenterin Avrupa Parlamentosu'na getirdikleri bir öneri, Ispanya'yı karıştırdı. Parlamenterler boğa güreşlerini bir "vahşet gösterisi" olarak değerlendiriyor ve bu güreşlehn yalmzca tspanya'da değil, Portekiz ve Güney Fransa 'da da yasaklanmasım, bu geleneğe artık son vehlmesini istiyorlardı. NİLGÜN CERRAHOĞLU MADRİD Ispanyollar AET'ye girerken, iki yüzyıllık tutkuları "corrida"nın tehlikeye düşebileceğini hiç dUşUnmemişlerdi. Şimdiye dek insan haklarından dolayı ülkelerin başına dert açan Avrupa Parlamentosu'nun hayvanlara da aynı ilgiyi gösterebileceği kimin aklına gelirdi. Ancak geçen ay aklıevvel birkaç Ingiliz parlamenterin Avrupa Parlamentosu'na getirdikleri öneri, Ispanyollan çileden çıkarmaya yetecek nitelikteydi. Söz konusu öneriye göre, sadece Ispanya'da değil, Portekiz ve Güney Fransa'da da artık boğa güreşleri ortadan kaldmlmalıydı. llk aşamada boğa güreşlerine yapılan devlet yardımı kesilmeli ve 14 yaşından küçüklerin güreşleri izlemesi yasaklanmaJıydı. Hatta, boğa güreşlerinin kaldırılması konusunda AET çapında bir referandum yapılması da düşünülebilirdi. Aslmda Avrupa Parlamentosu'nun boğa güreşlerine gösterdiği bu ilgi, bir yıldan bu yana sözü edilen bir konu haline gelmişti. Ama kimse ciddi ciddi Avrupa Parlamentosu'nun bu işle uğraşacağına pek ihtimal vermiyordu. Pekçok Ispanyol'un görüşüne göre, Avrupa Parlamentosu'nun boğa güreşlerine takması, ülkenin yüzyıllara dayanan geleneksel bir kültür olayını değiştirmeye kalkması bakımından antipatikti. Neticede, çoğu boğa güreşi fanatiği olan Ispanyollar, boğa güreşleriyle Avrupa arasında bir seçim yapmaya zorlarurlarsa, bu seçimi mutlaka boğa güreşleri kazarurdı. ÇünkU Ispanya'da birkaç sosyalist ve entelektüel dışında kimse boğa güreşlerinin vahşi ve faşist bir gösteri olduğunu düşünmüyordu. Her halükârda, lngilizler'in önerisine ilk ciddi tepki, bu işte yılda milyarlarca liralık çıkarı olan boğa yetiştiricilerinden geldi. Ingılızlerin önerisi üzerine harekete geçen boğa yetiştiricileri derhal kalın bir doküman hazırlayarak boğaların Ispanyol kültürü ve tarihi içindeki önemini vurguladılar. Dokümanda, 4 yaşında arenaya salıverılen boğaların o zamana dek ne kadar iyi yaşadıkları da uzun uzadıya anlatılıyordu. Oysa, mezbahada can veren hayvanların çoğu, bir yaşına varmadan öldürülüyorlardı. Ayrıca hiçbir hayvana boğanın yetiştirildiği otlaklar gibi engin ve kaliteli otlaklarda yaşamak nasip olmuyordu. Ispanya'da "corrida"ya karşı çıkan küçük gruplann ileri sürdükleri tezler ise, uluslararası kamuoyunun beklentileri paralelindeydi Bu görüşe göre, boğa güreşi, bir hayvanın uzun ve acımasızca can çekişmesini sergileyen bir gösteri olmanın ötesinde, hiçbir anlam taşımıyordu. Bu vahşet yapılırken, hayvanın gözlerine vazelin sürülüyor, yaşh ve alkolik "plkador'Mar boğanın sırtında mızraklarıyla 15'er santimlik delikler açıyor, pikadorların bindiği atların korkularını gemlemek için gözleri bağlanıyor, boğaların karınlarına boynuzlarıyla saldırmaları sırasında arenayı kişnemeleriyle inletmemeleri için atların ses telleri çıkartılıyor, boğanın boynunu boğa güreşçisi karşısında eğik tutması için de "banderillero"lar hayvanın boynuna kuçük oklar saplıyorlardı. İşte 'corrida' düşmanları tüm bunlar yapılmadan boğa güreşçisinin bir metrelik kılıcını boğanın kaburgalarına saplayabilmesinin olanaksız olduğunu iddia ediyorlardı. Her halükârda Avrupa Parlamentosu Ispanya'da boğa güreşleri üzerine bir polemik açmayı başarabildi. Ancak bu polemik devam ededursun Ispanya'da kış boyunca ara verilen boğa güreşi sezonu başladı bile. Geçen hafta Val Di Morilla'da yapılan ilk boğa güreşi gösterisiyle açılan sezon, bu yıl da her yıl oiduğu gibi 15 bin boğanın öldürülmesiyle son bulacak. Madrid'den Londra'dan Gastronomik bir seyahat Hedef Uluslararası Besin Fuarı. Ve sonunda bizim mükellef bölüm. Tekel, şarap, içki ve sigaralarıyla, pür azamet, tahtmda. Sol köşede de Ali Muhittin Hacı Bekir Efendi. RAGIP DURAN Iİ)M)HA "Ajıplır soylemesi vakilsi/ llskudarlıyı/ abiler." İnsanın başka ycrlcrc gılnıcsı ıçın ılle de u/un seyahalleı şart değil, değil mı? Ba/cn bır kentlc bır yerlerc, bır başka kente gıdilır. Bu nıemlekelte zaman mekân dcğiştırilir. Iç seyahat duraklarının dılı, hal ve tavrı, şa kası şukası, sohbetı, sıgarası, içkisi, mezesı tarklıdır Yammda hee Ayhan'ın kıtap çocuklarından bııı, bındık ınetroya llatçanım 20 yıldır Londra'da vaşar da, hiç bınmemıştır metroya. "Olmeden oncr, kaliyen girmcm lopragın altına." Hatıl ılıkatlarla atıl tankatlar, günlük yaşama tako/ koydu mu alımallah! Hcdet, Uluslararası Besın Fuarı. Olympia sergi salonunda basın galası varmış, zeytınyağlı davclıye ccbımde, öğlen mahmurluğu ile duşıum bin kokıılu, mılyon tatlı salona Sekı/ bınden fa/la stand varmış. Ayyıldızh muttak dıplcrdc. Bı/ım otuğa va rana kadar 1 lansı/ bölgelerinden geçmek gerek: Bordeaux şarapları ıkram edcn hostes kı/ mı daha belute yoksa Auvergne Brie'sı sunan mı? Kimsenin umurunda dcğıl hatunlar. I'ümc Mersın balıgını lıaın huın ya pıyor mıllel ayakla "Midye tava bilmi7 misini/ canım? l nlanır once midye, biraz bira mayası sonra, kabarsın diye, alarsın kı/|>ın yaga.." Fransı/;i yeınek tanf edıyoıunı, ıyı mı? ttalyanların bölümündc maccaroni, buon'appetilo ve arrivederci. Sonra Çınlileri aradım. Üçüncu kattalarmış Çıkamadım Halbuki, liu Yao Bang'ın mecburı ıstıtasından sonra, nuırekkepbalığı kı/aıtınalaıında te vı/yonist bir değişım olup olmadığını çok mcrak edıyordum. Neyse, Istanbul'a varmadan, Endone/ya, Macaristan ve sonu lan ya da ya ile bıten bazı ulkc ısımlcrı gördüğümü hatırlıyorum. Midede kısa mctrajlı bir kaos filmi oynamaya başladı Birkaç lepc daha aşsam Dönerislan'a ulaşacağım. Rakı vadısındc soluk alacağım. Vardım vardım. Kan tcr içinde dcğıl de, şarap karides içinde. Vallahi pek mükellef bizim bölüm. Tekel, sigara ve ıçkılerıyle, pür azamet, tahtında. Sol koşeye de Ali Muhiddin Hacı Bekir Kfendi kurulmuş. Sefaret, konsolosluk âyanı ile bilumum ııcarı ve turıstık şahsıyet, görev getegı yoklanıada eksık çıkmadı Birkaç conkıkirık de, Türkıye tatil maceralarını anlatıp, radyasyonlu olmadığı öne surulen l'ındıkları kırıyorlardı ağızlarımn içinde. Yaprak dolmalarını beyaz pcynırlc tokuşlurup lup! lngıltcrc'dc olduğumuzu hatırlalmak uzere kuyruk yapmışlar döner paşanın önünde. Pilav bile mevcuıluydu. Basın Ataşesı Tevfik Ünver lakılmadan cdemedı: "Bak senin için iç pilav yapmışlar, Galatasaray'ınki kadar olmasa da ivldir." Ben ıç pılavdan başka en çok iç nıimari ile ıç eleğı sevcrım aslında. Bır şışc sakız rakısı aradım. "Bekleyeceksiniz beyim" dedılcı Ve başladı bir rakı söyleşisi: tnhisar tdaresı, /ahmetler edıp, İngilizcc bir broşıır ha/ırlamış. Içenkte romantık bir komiklik sezdım ben. "Milli Turk içkisi" başlıklı yazıda, "Rakı nedir?", "Rakı çcşilleri" ve "Rakı nasıl içilir?" bölümleri. Fn ilginci son paragraf Beya7 peynir, salatalık, domates, kavun, "yogurt çorbası" olarak tercüme edılmış cacık, vesaıre meze, rakının ahbaplan olarak tanıtılıyor, sonra da aynen şu tavsiye yapılıyor: "Genellikle akşamları bir iki kadeh içilir. Bu olçuyu kaçırmamak gerekir. Hayatın guçlüklerine uyum saglamak, gunluk sonınlann uslesinden gelmek, can sıkıcı olmavan, mutlu bir ortam yaratmak için, rakı, bire birdlr" işte rakının sihiri. Ve 'Club Rakı' etıkelınde "Serguzeşli Nino Bey'in çakırkeyf portresi. GÖRÜNÜŞE ALDANMAK Matadoru önüne katmış kovalarken görülen bu boğa, kovaladığı insanın kurbanı olacak. Stockhohn'den CocarCola'nın ettiğini gördünüz mü: Her şey, Isveç Ulusal Müzesi'nin CocaCola'nın 700. yılı nedeniyle açmayı planladığı sergiyle birlikte başladı. Serginin ocak ayı sonunda açılacağı afişlerle ilan edilmişti ki, Stockholm Kültür Derneği, "yılın en aptalca fikrini yaratanlara" vermekte oiduğu ödülü, "boklu çizme"yi, bu mahut CocaCola sergisine vermeyi kararlaştırdı. VAVUZ BAYDAR STOCKHOLM Dünyanın dört bir köşesinde inatla boy göstermesini bilen ve bu nedenle ister istemez tsveçlilerin mıdelerinde de geniş bir kontenjana sahip olan CocaCola, ortaya çıkışının 100. yılında Isveç Ulusal Müzesi yöneticilerinin genzine kaçtı. Yediden yetmişe herkesin tanıdığı ve tadına en az bir kez baktığı bu ünlü "renkli gazoz"un 100. yaşını oldukça görkemli bir sergi ile kutlamaya kârâiTVeren UlusaTmvfte föneti * * cjleri, bu parlak girisimleri yuzünden "yılın en aptalca düşüncesi"ne verilen "boklu çizme" ödülünü kazandılar. Oysa her şey bundan birkaç ay önce sessiz sedasu, hatta gizli bir coşku içinde başlamıştı. Atlanta'da kocakarı ilaçlan üretmekle ünlü eczacı John Pemberton'ın koka yaprağı, kola cevizi yağı, şeker, baharat ve suyıı karıştırarak tesadüfen yarattığı CocaCola, dile kolay, tam yüz yaşına girmişti. Üstelik bunca yıl mahelle gazozu boyutlarında kalmamış, dünyanın en çok satan içkisi sıfatını kazanırken, tiryakilerinin arasına Fidel Castro gibi nice siyasi lider ve meşhurlar katılmıştı. Kısacası CocaCola çağımızın yaygın bir kavramı, somut bir olgusu haline gelmişti. Muze yöneticilerinden Helena DahlbeckLulleman'ın ön ayak oiduğu CocaCola scrgisinın ardında işte bu tür düşünceler yatıyordu. Londra'daki Victoria and Albert Museum'la irtibata geçilmesine de bu duşüncelerin yarattığı coşku ncdcn oldu. Gırişimlcr olumlu sonuç verince, Lx>ndra'daki müzeden Stockholm ulusal muze salonlarına transfeı edilen CocaCola tasvir ve figürlerine uygun bir sergi adı bulundu: "CocaCola 100 Yaşında bir desenin başanlı tarihi". Zaman ayarlandı, serginin ocak ayı sonunda açılacağı afişlerle ilan edildi. Her şey gayet iyi, güzcl ve hoştu. Serginin son hazırlıkları tamaınlanmış, açılmasına ramak, yani bir hafta kalmıştı ki, bunyesinde çeşitli dallardan sanatçıları barındıran Stockholm Kııltur Derneği yapacağını yaptı. "Yılın en aptalca fikrini yaralanlara' her yıl bir ödül vcrileceğini açıklayan ve ftdülün adını "boklu çizme' olarak belırleyen derneğin oluşturduğu jıııi, uzun müzakerelerden sonra, ulusal müzenin CocaCola sergisini odııle layık görmüştu. Jurinin yazılı açıklamasına göre ödul, "Isveç Ulusal Müzesi'nin çokuluslu bir gazozun paralı vitrini olarak kııllanılması ile en hari/ örnegini yaşayan kiillür ticaretine olaganüstu olçude parlak fikirleriyle hizmet etükleri için" müze yöneticilerine veriliyordu. Muze yöneticisı DahibeckLuttcman, yapışkan bir bulamaçtan hazırlanan ve bir torba ıçındc sunulan rtdıılü almayı reddetti. Stockholm Kultur Derneği'nın karan, serginin açılış törenine ve bu nedenle duzenlenen basın toplantısına da golge edeceklı. Helena DahlbeckLutteman, CocaCola müzıği eşlığinde ve sararmış, afişlerle soda fıskiyeleri arasında "CocaCola sanat degil, kısmen de olsa desendir. Bu sergiyle bicim ve desen anlayışının yıllarla nasıl degiştigiııi gostermeyi amaçlıyonu" şeklinde açıklamalar yaparkcn, muze bınası dışında toplanan ve Stockholm Kültür Derneği ile ilgileri olmayan bir grup sanatçı, ulusal müzenin CocaCola'nın pazarlanmasma alcl oiduğu göruşünden hareketle, bildiriler dağıttılar. Sanatçılar, bu arada kendi aralarında oluşturdukları bir çalışmayla ha/ırlanan "alternatif CocaCola sergisi"nin de davetiyelerini dağıttılaı. Alternatif serH\, "ulusal müzenin yuttugu ve bi/im boğaıımıza lakılan gazlı llıikâye" adını taşıyordu. Belli ki, 68 ruhu henuz kendısını tam tcslım etmemıştı ve bir zamanlar CocaCola'yı "Uluslararası finanskapitalin somurücu ahtapolu" olarak görenler lıâlâ capcanlı yaşamaktaydı. Muzedekı basın toplantısı sona ermek üzereydi. "Coke is it" şarkısının ritmiyle sarhoş olan gazeteciler hamburgeri CocaCola'ya katık etmeye başlamışlardı. Bir gazeteci, Dahlbeck Lutterman'a "Coca Cola'yı yüksek kiillür olarak göriiyor musunuz?" diye sordu. "Hayır" dedi müze yöneticisi, "Peki dışardaki göstericilere ne diyorsunuz?" diye surdurdu gazeteci sorularını. "Gormedikleri bir şeye karşı gösteri yapmaları çok garip geliyor b a n a " diye yanıtladı DahlbeckLutteman. Gazeteci dayanamadı, sordu: "Ama şimdi burada bize CocaCola servisi yapmanı/, bütün her şeyin bir pa/urlamu numurası olduğunu göslermiyor mu?". Canına tak diyen müze yöneticisinın yanıtı kısa vc kesin oldu: "Ne servisi yapacaktık peki? PepsiCola mı?". Stuttgart'tan Kaçak kertenkele AHMET ARPAD STUTTGART Siyah pardösülü adam ayağa kalktı. Trenin penceresinden baktı. Dışarıda sicim gibi bir yağmur. ötelerde Ren vadisi. Tren yavaşladı. Pencerenin öntinden "Kehl" yazısı kayar gibi geçti. Paris Stuttgart Viyana Bükreş treni Almanya'ya girmi)ti. Siyah pardösülü adam bavulunu indirdi. B«kledi. Tren durdü. Derken gümrük kontrol memurları kompartımana girdi. Pasaportuna baktılar, gümrüklenecek eşyası olup olmadığını sordular. Adam, mesleğinin, ender rastlanan hayvan ticareti olduğunu, Almanya'daki bazı hayvanat bahçelerine Güney Amerika ve Afrika'dan küçük hayvanlar getirttiğini söyledi. Sonra bavulunu açtı. tçinden küçük cam kavanozlara konmuş, adına Geko denen mini kertenkeleler çıktı. Düz cama tırmanmasını beceren ve boyundan büyük ses çıkaran bu hayvanların Almanya'ya girmesi yasak değildi. Ancak adamdan şüphelenen gümrük memurları kendisini trenden indirdiler. Bir odada üzeri arandığında, siyah pardösüsünün içine dikilmiş özel ceplerden 16 adet küçük kaplumbağa ile yeni doğmuş 8 adet Boa yılanı çıktı. Madagaskar adasından gelen, kabukları açık ve koyu renklerde ışıldayan bu kaplumbağalar ile yılanlar, korunma altına alınmış hayvanlardan oiduğu için Almanya'ya ithalleri yasaktı. Siyah pardösülü adam tutuklandı. Bir polis otomobiline bindirilip, Kehl Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Yağmur sicim gibi yağmaya devam ediyordu. Acımasız kaçakçılar, nesilleri tükenmeye başlamış, ender rastlanan hayvan alım satımı ile bazen uyuşturucu kaçakçıları kadar kazanç sağlamakta. Bu kişiler bütün dünyada korunması gereken değerli hayvanları, yurtdışındaki adamları aracılığı ile parça eşya gibi paketlerle Avrupa'ya getirtmekteler. Bu yoldan Almanya'ya da giren ender hayvanların bir çoğu paketlerde ölmekte. Stuttgart yakınlanndaki Ulm kenti posta gümrüğüne Avustralya'dan gelen bir paket memurların dikkatini çekti. Çünkü bir süre önce aynı adresteki kişiye gelen başka bir paketten, korunma altına alınmış hayvanlar çıkmıştı. Stuttgart VVilhelma zooloji ve botanik bahçesinde uzmanlarca açılan bu pakette de, Avustralya'da çok ender ras(Janan, çok kalın zırhlı kertenkeleler bulundu. Hareket etmesinler diye ayakları bantlarla bağlanan hayvanlardan beşi, iki aylık gemi yolculuğu sonucu ölmüştü. Kertenkeleler sağsağlam alıcının eline varsaydı, on beş bin mark kazanç sağlayacaktı. Paketin gönderildiği kişi, böyle bir şey ısmarladığını söylediği için tutuklanamadı. Avustralya'da ise gönderenler ele geçirildi. Geçen ay yaşanan bu iki olay, dev bir buzdağının küçücük tepeleri. Bu buzdağının büyüklüğünden hiç kimsenin haberi yok. Nesli tükenmeye başlanmış ender hayvanlarla yapılan kaçakçılığın çok geniş bir alana yayılmış oiduğu sanıhyor. Çünkü kazanç oldukça büyük. Hiçbir yatırım yapmadan tabiattan bir parça koparmak ve bunu el altından satmak çok para getiriyor. Almanya'da böyle değerli hayvanların karaborsa fiyatı bin marktan başlıyor. Ender papağanlara yirmi bin marka kadar para ödeyen meraklılar var. Bunlar genellikle değişik şeylere sahip otma hırsındaki insanlar. Son yıllarda çeşitli Ulkelerde çıkan koruyucu kanunlar sonucu, bazı ithalatçıların piyasadan el çekmesiyle, bu pazar kaçakçılara kaldı. örneğin nesli tükenmeye başlayan hayvanları bütün Alnıan piyasasına gönderenlerin on kişiyi geçmediği biliniyor. El altından satışlar, genelde özel dergilerdeki şifreli reklamlar yoluyla olmakta. 1 Ocak 1987 günü Federal Almanya'da yürürlüğe giren yeni hayvanları koruma kanunu, kaçakçıhk yapanlara verilecek cezalan artırıyor. Ancak bu kanunla yurda sokulması yasaklanan hayvanlar arasında, yaşadıkları ulkelerde serbestçe tutulan ve satılan hayvanlar da var. Yeni kanun sonucu bazı kaçakçıların piyasadan çekilmesi, geriye kalanların da her şeyi göze alıp, fiyatları yükseltmesi bekleniyor. Federal Almanya koalisyon hükümetinin, muhalefetin ret oylarına karşı değiştirdiği hayvanları koruma kanununa birçok dernek de karşı çıkmakta. Yönetimdeki partilerin "dünyanın en modern ve ilcrici hayvanları koruma kanunu" dediği bu kanuna, bazı uzmanlara göre karmakarışık maddeleri nedeniyle, "hayvanlardan yararlanma" veya "hayvanları öldürıne" kanunu demek daha yerinde olacak. Oxford'dan Ingilterede köpek mi olmalı acaba? 'B/> insan öldüğünde önce doktor ve rahipler koşuşturur. Ama ölen bir hayvansa, ortada veteriner dışında kimse yoktur. Oysa, unutmamak gerekir ki, insan, bir köpeği de bir başka insam sevdiği kadar sevebilir.' Bu, bizim oraların yabancı oiduğu türden bir yakınma. Ama ya buralarda?.. OSMAN BALCIGtL OXFORD "Köpegini trafik kazasında kuybeden yaşlı kadın, başını ga/lı fırına sokarak intihar elmeye kalktı." Kimi toplumlara hayli yabancı olan bu ga/ele habcrı, ev hayvanla rını aıle bıreylerı arasında saynıa yolunda hızla ilerleycn Batılılar için arlık sıradan bir olay. Olayla ilgilı olaıak, bir uzmanın gUnlük bir Ingilız gazctcsının sağlık köşeMndc yayımlanan makalesınde ıfadc ettığı bazı fıkırlcr dc, Batılı loplumlar için son derece sıradan bır değerlendirme ikcn, bazı toplumları şaşkınlıklara garkedecck cınslen' "Bir insan oldügü zaman once doktor ve rahipler koşuştururlar. Ama ölen bir hayvansa, ortada veteriner dışında kimse yoktur. Hatta bazı kendini bilmezler, bileiç bir edayla, 'Bu yaygara nıye? Oleıı alt tarafı bir hayvan' bile derler. Oysa, unulmamak gerekir ki, sözgelimi bir kopege, bir insanu duyulan sevgi kadar sevgi beslenehilir." Iskoçya'da yapılan bır arastırmanın sonuçlarına göre, hayvanların daıı mahrum kalanların göstcrdiklcn ortak özelliklcr: Çcvreye karşı ılgısı/lık; konuşma, duyma ve bcslenmc /orlukları; depresyon; her şeye kı/mu ve hayatın artık hiçbir zaman eskısı kadar güzcl olamayacağı gibi bir naze loreni duzenlemiyor? Neden ev hayvanları için hâlâ yelerli mlklarda mezarlıga sahip degiliz?" Cielışnıiş ülkelerin, a/ gelışmış ulkeler gibi kendilerinı, kendilcrindcn daha geri Ulkelerle kıyaslamak gibi bir âdetleri yok. öyleyse, lngilızler bu yakınmalarında haklılar Yapılan butün istatistikler, ABD'nın "hayvanlannı kaybeden insanlara verilen hi/met ve deslek" konusunda Ingıltere'yi haydi haydı gerılerde bıraktığını gösteriyor Doktor Fogle y\ırtlaşlarının yakınmalarına hak veren bılım adamlanndan sadece biri: "Sosyal destekten yoksun olan bir insuntlan daha savıınınası/ ne olabilir? Bir yakınınız oldugunde, >anınızda acı duyan başka insanlar bıılabilirsini/; pek çok sosyal ve dini adetin yanuıra labii. Ama cv hayvanları (aılcnın ötekı bıreylcrı) için maaltsef aynı dcstek ve fldetler geçerli degil. Oysa, her iki durıımdu da aynı kolıı his: Acı!" "Hayvanlannın olumlerinden kimler daha çok elkileniyor?" Konuyla ilgilı olarak Ingılteıe'de yapılan bir araştırınada, çok sayıda insana sorulan sorulardan bırı de bu. Ccvaplar dcğerlcndirildiğınde, ortaya şöyle bır sıralama çıkıyor: Yaşlılar, büyuk şehırlerde yaşayan genylcr, çocuksu/ çıftler, çocukları evdcn ayrılaıı annebabalar Sıralamanın dcğcrlcndirilmesine gclınce: "Ya>lılann huyatlaki yegâne arkadaşları, genellikle besledikleri hayvanları oluyor, bııyıık şehirk'rde yaşayan gençler kendilerinı dunyadan lecrit edilmis his.sediyoriar, coruksu/ çiftler genellikle hayvanlanm çocııklarıymışçasına seviyorlar, aynı sevK İ çocukları evden aynlaıı çiftler için de gcçerli. ama onlann, yanlarında yaşamasa bile yine de düşundükleri çocukları var. Butun bu insanların orlak o/t'llikleri ise, hayvanlannın kendileri için hayati bir onem taşıması. Halta, lum dikkallerinin odak noklasında yer alması." Hal böyle olunca da, Ingiltere'de vc kuşkusuz bcnzerı başka pek çok ulkede, hayvanlannın ölumlcn hayvan sahıplerini, her zaman ımihara varmasa da, epey hırpalıyor Doktor logle'nın tespıllcrı dc bu paraleldc "Anket yaptıgım veterinerlerin durtle uçu, muşlerilerinden sekizdc birinin, hayvanlannın olumu u/erine ciddi ve uzun vadeli rahatsızlıklar gosterdiğini soyledi. Bunu anlamamakta ısrar edenler olabilir. Ama, söz konusu olan bir acıdır ve her tur acıya saygı göslerilmelidir." Bu arada, bıllün bu olup bıtcnlere ve söylenen sözlere, lngilizlerin bır kısmı sayıları gıtıikçc azalsa da, geleneksel cumlelerı an arda sıralayarak cevap veriyorlaı: "Kedisinin rtlumune bu kadar ımılım'sinin, ahlaki açıdan dogru bir şey oldugundan emin degilim." "Kopeginin olumune amcasının olumünden daha çok mu uzuldu? Çok garip." "Kedisi ameliyat olacak diye saallerce agladı demek! Azizim ben, insanın ucısını her ne olursa olsun bu kadar açıkça goslermesinden yana degilim zalen." tngiltere'de daha küçücük yaşlarda başlayan hayvan sevgisi, yaşlanıp bir başına kalınca, artık tutkuya dönüşüyor. hıssc kapılma... Bir p;ı/;u gününıı I ondra parklarından herhangi birinde geçiren heıhangı bırınm bu arasiırmanın ionuçlarından kusku duymaM mumkün değil: Can yoklasıyla kol kula gezercesine köpeğıyle parkı arşınlayan yaşlı bır kadın, kuca köpeğını vc onun pciiııden koşıuran küçük kızını hulyalı bjkı^larla i/Jeyen orta yaslı bir baba, ortalarına aldıkları köpeklerıyle sankı vocuklarıyla ıf'lıhar edıyormuiLdsın.ı gıırıır duyan genı, bır çıfl "INeden hâlâ yeteri kadar kilisc ev hayvanlannın arkasından ayin ve ce Amsterdam'dan Fekin'den İtnam Avrupa'da HALÛK BAK1R AMSTERDAM lstanbul'dan Amsterdam'a giden uçakta yammda oturan gencin adı lmam. Erzincan'da doğmuş, ilkokulu bitirdikten sonra IstanbuPa göç etmişler. Gençlık yılları tstanbul ile köy arasında geçmiş. Çiftçilikten başka bir iş deneyitni yok. Askerliğini yapmış, şimdi 25 yaşında, kendine gelecek aramak için Avrupa yollarına düşmüş. "Türkiye'de bir iş lutsan da bir şey elde edemiyorsun abi. 20 yıl bile çalışsan elde edecegln, dlbi boş tencere..." dıyor. tmam heyecanh. Kafasındaki soru şu: "Bu kez Avrupa'ya glrmeyl basarabilecek miyim?" Amsterdam'da aktarma yapıp Kuzey Irlanda'ya Belfast'a uçacak. Oradan Güney trlanda'ya Dubün'de kasaplık yapan ağabeyinin yanına geçmeyi deneyecek. Son gideceği yer ise, geçen yıl havaalanından çevrilip Türkiye'ye geri gönderildiği Londra. Oradaki ikinci ağabeyinin lokantasında işi hazır, Tabii yanına varmayı başarırsa. lmam, Avrupa düşünü gerçekleştirrnek için önündeki Belfast engelini, elindeki mektupla aşmaya çalışacak. ingilizcc mektup, Atina'da yerleşik bir Panama gemi şirketinin antetini taşıyor. Ucuz bir daktiloyla yazümış, Imam'ın, şirketin Belfast'tan kalkacak bir gemisinde tayfa olarak çalışacağını bildiriyor. Mektuptan başka, bir gemici kiınlik karü ve Belfast'ta bir otelin rezervasyon belgesi var zarfta. Hayatında denizc bile girmemiş Erzincanlı "gemici", bu sahte belgeler için lstanbulda 500 bin lira ödemiş. . Bu ve başka dolambaçlı yollarla Avrupa'ya girmeyi becermiş binlerce Türk gend var buralarda. Şansı olanlar Türk kahvelerinde, lokantalarında, tekstil atölyelerinde kaçak iş buluyorlar. lmam, Londra'ya kazasız belasız vanrsa kafasındaki Avrupa düşünü gerçekleştirmiş olacak. Ama polise yakalanıp sınır dışı edilme korkusunu içinde hep taşıyacak. Zamanla biraz dil örenecek, ama yaşama tam olarak hiç ayak uyduramayacak. Yıllar geçtikçe Türkiye'yi özleyccek, ama gitmeye ccsarct edemeyecek. Türkiye'den arkadaşlan "Aklın vnrsa buraya dönme" diye yazacaklar, O da gurbetçilerin büyük çoğunluğu gibi Türk yemekleri yiyecek, videoda Türk filmleri sçyredeeek, Türk kahvelerinde Türklerle gülecek, arabesk müzik eşiiğinde onlarla dertleşecek. Türkiyc'deki arkadaşlan çaresizlikten Avrupa'ya gelmeyi düşlerlerken, îmam'ın Avrupa' daki Türkiye dolu yaşamı boyle sürüp gidecek... BeihaVde bir hafta sonu Bir zamanlar Çin imparatorlarmın oyun alanı olarak kullandıklan Beihai Park, Pekin'in en ilgi çeken dinlenme alanlarından birî. Park alanının büyük bir bölümünü kaplayan göl, kış aylarında buz tutuyor ve buz patencileri, belki de iki yüzyıldır buraya koşuşuyorlar. NİLGÜN UYSAL PKKİN Çın Halk Cumhuriyeti sahip oiduğu yuzölçümü açısından Sovyctler Birlıği ve Kanada'dan sonra dünyanın üçtlncü büyük ülkcsı. Böylcsine geni; bir alana yayılan bu ülkedc ıklim kıı/eyden gııneyc büyük değisiklikler gösterıyor kuşkusu/ Kuzey bölgderı kısın en soğuk gunlennı aralıklan nısana kadar u/anan zaman diliminde yaşıyor. Çin'ın kıı zeyınde bulunan baikent Pckın'dc de kı> ayları geııellıkle kıırak vc guncslı geçmcsinc karşın, hava sıcaklığı 0°'nm üzerine çıkamıyor. Havalann lyicc soğuduğu ju kış gunlerinde yorucu bu haflanın aıdın dan güneşli pazar günlerinın tadını çıkannak ıstcycn Pckınlılcr şchrın gczinti ve dinlenme yeıleııne akın edı yorlar. Bır zamanlar Çin imparatorlarıııın oyun alanı olarak kullandıklan "Beihai Park" belkı de en fazla ılgı vcken yeılerden bırı. Çın Halk Cumhuriyeti'ndeki klasik bahv'elerin en iyi örneklcrındcn bırı olarak taııınaıı ve loplaın alanı 6K.2 heklar olan bu parkın yansını, bu aylarda büyük bır kısmı buz tutmuş olan bır göl kaplıyor. Soğuk geten kış ayları bu? patenini bu ulkede sevilen bır spor dalı haline getirmiş. tşte Beihaı'dekı bu göl Pekin'in en populer kayma alanlarından biri. Bu gölün kaynıa alanı olarak kullanılması yeni bir olay değil. 18'inci yuzyıl imparatorlarından Qianlong'un burada patcn partılerı düzenlediği biliniyor. 18'ıncı yüzyıldan bugüne gölün kullanılma amaçlarında görunüşe göre fazla bir değişiklik olmamış, ama bır zamanlar yalnız imparatorların ve yakın V'cvrcsının kullanuıa hakkıııa sahip oldukları bu park bugun ı,ok duşuk bir ucrct karşılığı halka avık. Ucretını/ı ödeyıp de batı kapısın dan paıka gırdığinı/de (parkın dorl girişi var), hemen ılerıdc günes allında gözlcn kamaslıran gölu göıüyor sunuz Uzeri rengârenk giysileri ile palen yapan msiinlarla dolu Oörıın tunun ca7ibesınc dayanamayarak, bulunduğunuz yerı göluıı oıtasındakı Jade adacağın.ı bağlayan köpıünün parmaklıklarına yaslanıyor ve seyret meye baslıyorsunuz. Çeşıllı yas gruplarından ınsanlar palenlerı u/erınde hı/la yaklasıp u/aklasıyoılar. Bazıları belli kı, bu spora ycııı başlamış, dengelennı ku ramayaıak düjüyorlar. Bıraz ılcrde 6065 yaslarında biı adam vvalkmanden kulaklarına ulasan müzığın ııl mine keııdını kaptırmıj buzlar u/erınde dans edıyor. Flralta loplananlar müzıksiz olarak izleınek /orunda kaldıkları bu gösterıyı gulerek, hatla bııaz da alayla ızlıyorlar. Ama patencı ü/erıne çektıği ılgıden hoşnut dansına devam edıyor Bır genv anne mınık oğluna buz Uzerinde yuıu mesını ögretıyor. Bu görüntlllerı saatlerce ı/lemek olası, ama park çok büyük ve görülecek çok yer var. Patencileri gerıde bırakıp köprüyü geçtiğını/de, (ızermde "While Dagoba" olarak adlandırılan yapının yer aldığı "Qion|(hua" ya da "Jade" adauğına varılıyor. Ada iki köprü ile parka bağlanmıs durunıda. Ayrıca parkın uzak olan ku/ey yakası ile ada aıasındakı ulaşım sandallar ile sağlanıyor. Kııçuk bır lepe ö/ellığı güslcrcn adanın uç noktasına parkın sembülü olan VVhılc Dagoba inşa edilmıs Beihai Paık'ın gccmışı II yu/yıla kadaı gıdıyor (,esıtlı ınıparatorluk dönemlerinde yapılan du/enleme ve eklemelcrle park bugunkıı dıırumıına ulasmış VVhııe Dagoba'nın yapımı ise 17. yu/yıla rasllıyoı ladc adacığından parkın kuzey yakasına sandal kıralayarak geçilebiliyor. Buradakı en buyuleyıcı yapılardaıı bırı de "Bcş KJderhalar Köşkü". Ool uzerıne ınsa edilmıs ve her biri faıklı yapıda olan bcs kösk birbırine mermcr köprülerle bağlanmı^ Köprulerın kıvrımlı yapısı su üzcrınde oynasan ejderlıaları anımsatıyor, adını da buradan almıs. Imparatoı ve ıınparaiorıveleı bıııayı, gece mehtabı seyretmek ıçın ya da balık avlama ya gcldıklcrınde kuUamyorlarmış. Ku/ey yakasında bır başka ılginç yapı da "Doku/ Kjderhalar Tablosu". Bu vapı 5 m. yüksekliğinde ve 27 m u/unlugunda U/erınde ejderha moliflerı bulunan, lümüyle renkli tuğlalardan yapılmış vc bır tapınağı kölıı ruhlardan kurumak 11,111 buraya yerleştirılmiş. Ama artık bu tapınak yok. Park öylesınc büyük ki, içinde değışık adlarla anıları her bırı özcnle du/enlenmiş ve imparatorluk aılelcrince değışık amaçlar için kullanılmış baİKeler var Bugun Beihai Park, Pekın'dekı sayısı/ parklardan yalnızca biri. Şehrııı ogrı, tekdıl/e, kalabalık yaşantısıııdan bır sure ıçın bile olsa kopnıak ısteyenleı ıçın ıdeal bır dinlenme yerı. Pekın'de larklı bir dünya. Bu kertenkele de korunma altına alındığı çevreden kopanlıp yeni moda bir tkaretin 'mal'ı olacak. (Fotoğraf: AHMET ARPAD)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle