21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 KASIM 1987 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Şimdiki Paris eskisi gibi değil "Et yok, yağ yok, sigara yok. Korkunçtu! Atölyem soğuktu, ellerim üşüdüğünden resim yapamıyordum. Domme Kahvesi'nde kocaman bir soba vardı. Sabah erkenden fırlayıp oraya giderdim. Her gidişimde bir de bakardım, Fikret Mualla benden önce gelmiş, kurulmuş sobanın başına. A N N A TURAY ~ Paris, sanatçüann Kâbe'sidir. Monüügne, "Fransa, Fransızlar içinse, Paris biitiin diinya içindir" der. Sanat dünyasının aynasıdır Paris ve her sanatçı yaşamının bir döneminde Paris'te bulunmak ister. Ressam Avni Arbaş ise yaşamırun oldukça büyük bir bölümünü, tam 30 yılıru FRANSA YILLARI Fransa'daki yıllarını galerilere, müzelere giderek. bol sürekli olarak bu kentte geçir bol resim yaparak geçirmiş Avni Arbaş. Etki altında kalmamak için süreklimiş. Bir türlü ısıtamadığı Reu de bir atölyeye gitmemiş, bir hocadan ders almamış. Jacques'taki atölyesinde üşüyen parmaklarmı, Cafe Domme'da büyük bir düş kınklığına uğradı çirdim o sene. Sular donuyordu ki kocaman sobanın başmda ğıru da ekliyor hemen. soguktan. Para verseniz de odun Fikret Mualla ile birlikte ısıtmış. kömiir bulabilmek imkânsızdı. lstanbul Devlet Güzel SanatSaint Germain des Pres'de vaAtölyem boydan boya camekânroluşçuların devam ettiği Le Ta lar Akademisi Leopold Levy lı, yüksek tavanlı soguk bir yerbou'da Juilette Greco ile dans Atölyesi'nde öğrenimini tamamdi. Resim yapamıyordum ellerim etmiş. Iayan sanatçı, 1947 yılında Franüşiidiigii için. Domme sız hükümetinin verdiği bursla Kahvesi'nde kocaman bir soba gider Paris'e. İlk kez yurtdışına Paris'teki gtinler vardı. Sıcacık olurdu. Sabahlan çıkmaktadır ve herkes Paris 'ir erkenden fıriayıp oraya giderdim Avni Arbaş, 1947'den 1977'ye ışıklar ve renkler içindeki görüısınmak için. Her gidişimde bir uzanan Paris döneminde gerçeknümünü, çekiciliğini anlatmıştır de bakardım ki, Fikret Mualla leştirdiği resimleri Ortaköy Artio güne kadar. Oysa Paris, 2. benden önce gelmiş, kurulnmş san Sanat Galerisi'nde sergiledi. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmışsobanın başına.' tır. O ışıklar yoktur artık ve üsResimlerini "Portreler" ve telik her şey karneye bağlanmış"Desenler" başlıklan altında, Ucu/a "tavşan'* tır. Yemek ve ısınmak en büyük ayrı bölümler halinde sunan sasorunlandır Avni Arbaş'ın. natçının sergisinde yağlıboya Yiyecek bulmak da zordur o tabloları da yer aldı. Arbaş'la yıllarda. "Öyk zayıflanuştım ki, Domme Kahvesi Paris'teki günlerinden, anılannDon Kişot'un beygirine dönmüşdan söz ediyoruz. O günleri gütüm!" diyor Avni Arbaş. "Bir ve Fikret Mualla lerek anımsıyor ve "gMzekli" diara Montparnasse'ta bir lokanye özetliyor tek kelimeyle. Anta bulmuştum. Tavşan veriyor' "Et yok, yağ yok, sigara yok! cak Paris'e ilk ayak bastığmda Korkunçtu! Çok zorlu bir kış ge lardı ve çok ucuzdu. Ben de bo/ ' Avni Arbaş, otuz yıllık Paris dönemini anlattv PİKNİK PİYALE MADRA MERKESOBI Avni Arbaş, çalışmalarını yaklaşık otuz yıl Fransa'da sürdürdü. 1947 77 yilları arasında Fransa'da bulunan Arbaş. son on yıldır sürekli Turkiye1 de. Arbaş, son olarak, Paris dönemi resimlerini bir arada sergiledi. yuna tavşan yiyordum. Bir gün 'Yahu çocuklar, aptallık etmeyin siz de gelin, çok ucuz' dedim. Gülmeye başladılar. Meğer onlar tavşan degil kediymiş. Hakikaten o sıralar Paris sokaklannda kedi kalmamıştı." HIZU GAZETECI NECDET ŞK\ ASHNVA 5IZ 9£ $2 PE SBNÇTiK İCÛ3lN9â.. VAROI.. AP> 6İZIİCE &\)LV$UF. Y06URTÇU 6İPEI&İK.. AZ M\ YAKAIŞ Ü HİKAU1.. &O/LFCB j Sanatçılardaki heyecan Ya sanat yaşamı? Doyurucu muydu her şeye karşın? Yanıt "evet" oluyor. "Çiinkii herkes harpten çıkmıştı ve bir şeyler yapmak istiyordu. Şimdiki gibi degildi. O heyecan yok artık sanatçdarda. Şimdi işi daha çok ticarete dökmüşler. Zaten Paris de zannediyorum o eski havasııu yitirdi yavaş yavaş." Paris'teki günlerini galerilere, müzelere giderek ve bol bol resim yaparak geçirir Arbaş. Sürekli olarak bir atölyeye gitmez ve bir hocadan ders almaz. Hocalann öğrencüerini çok fazla etki altında bıraktığını düşünmektedir. Izleyici olmayı tercih eder. Avni Arbaş'ın ardından Nejad Devrim gelır Paris'e. Sonra da Abidin Dino ve ötekiler. Yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlarlar. Montparnasse'a, SaintGermain'e giderler, sohbetler, kavgalar ederler, güzel kadınları severler, içki içerler ve hep resim yaparlar. Avni Arbaş'ın Paris anıları arasında Nazım Hikmet'ten Fikret Mualla'ya, Picasso'dan Peter Ustinov'a kimler yoktur ki? 1947'de bir yıllık bir bufsla adımını attığı Paris'te, 1970'e kadar sürekli kalır Avni Arbaş. 197O'te 6 ay için Türkiye'ye gelir, sonra 1977 yılına kadar yine Paris'i mesken tutar. Bu tarihten sonra da Türkiye'ye yerleşir. Paris'te bir depoda duran resimlerini de ancak bu yıl getirme olanağı bulabilir. KuRTUİMUt SıcAK YATA6IM\ZOA OÛOU1 EVLENÎN ÇOLUKlAÇ. EVLİIİKTS KeRAMET ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl k* AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN sfjy A 1970Mİ yıllar... ~ Giovanni" operası, İstanbul Devlet OperasTnda da sahneleniyor. Mozart'ın yapıtında Don Giovanni'yi devlet sanatçısı Ayhan Baran, Leporello'yu da Suat Ankan canlandınyor. Yekta Kara'nın sahneye koyduğu "Don Giovanni" bu ay içinde bugün ve 11 kasımda sergilenecek. Orkestrayı Avusturyalı şef Robert Wagner'in yönettiui yapıtta, Remziye Alper, Melek Çeliktaş, Cemalettin Kurugöllü, Sedat Öztoprak, Nejat Pınazoğlu, Cemil Ozfırat, Şamil Gökberk, Bilge Göryan, Sevan Şencan, Gül Sabar, Nursel Öncül de diğer rolleri payiaşıyorlar. Oyunun metnini Lorenzo da Ponte yazdı, Nihat Kızıltan Turkçeye çevirdi. Dekor düzenlemesini Yücel Tanyeri'nin yaptığı oyunda, kostumleri de Şando Zıpçı gerçekleştirdi. "Oon Giovanni" 200 y ş "Paris'e gitmeden önce sergi açacak galeri bulamamaktan yakınıyorduk" diyen Avni Arbaş, "Şimdi ne çok galeri var Istanbul'da" diyerek şaşkınlığını ifade ediyor. "Galeri yoktu dogru düriist o zamanlar. Bulsak da resim satamazdık zaten. Bir tane resim satsak bayram ederdik. 1970'li yıllara gelince, resim piyasasmın hareketlenmeye başladığını gördüm. Şimdi bir sürii galeri var. O kadar çok ki bunlara yetecek ressam yok. Bir de değişik ressamlar türemiş. 'Bir ay sonra sergim var' diyor. Peki sergileyecek resmin? 'Ooo, bir ay vaktim var, nasıl olsa yetiştiririm.' Oysa amaç sergi degildir ki. Olmamalıdır." TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAM 7 Kasım BAYAN CURIE DOĞDU.. 1867"DE BU6ÜM, üfJUl 8IÜM KADIfJt AA4&IC CUHI£ POLOHYA'Of PO6DUÖHC£LE£ı A& MARYA StCLODOU/SKA'YDl VE ÛUCESİAIÛEZi ÖğRENİUIiNİ H£P BİRlNCılDOE SÜROÜRMÜŞ7V AUCAK, 8'LİIUISEL kUMULAHA yA<INUĞl,POLONYA 'DAKİ YE7EIZSİ2 OlAHAKLARlA BA6DAÇK4IYOBPU PA. gOtJHE ÜNİl/eZSırESıMDE OtCUDtl OBADA TANIÇTIGı P/EE. Cue/£ IL£ EULENOİ. CuBtELER, g/gLi/CTE YAPMAYA KCYULDU. HADYUM'U •f9O3TE, B'euKrTE,A/O8EL Fı'ZJK. ÖDÜLUKIÜ 1306'PA, EŞifJiN B<£ IZAZA S"ONUCa ÖLÜMÜNDEN 8EŞ YIL SOklRA, BAYAN SÖZ KJOMUSU CDİJlJJ İKJ AYg/ PALOA KA \ \ ZAAJAAI TEtr K.1Ş1 OİDU.. BU K£Z UO8EL KJMVA ÖOUUJNU ALDI.. Nilgün Marmara 13 Şubat 1958'de doğdu,13 Ekiml987'de canına kıydı Genç bîr şair, yaşlı bir^ocuk GÜLSELİ tNAL "Talihin özel bir cilvesiyle veya iivey ana muamelesine uğramış bir dogal yapının cimri donaümından dolayı, bu isteme amacını gerçekleştirmede güçsiiz kalıyorsa, harcadığı en büyük çabaya ragmen hiçbir şeyi başaramıyor ve yalnızca iyi isteme olarak (kuşkusuz sırf bir dilek olarak degil, gücümüzün içinde obm bütün araçlan bir araya getirme olarak) kalıyorsa; yine de bir miicevher gibi, kendi tum değerini kendinde taşıyan bir şey olarak, kendi başına panldar." Immanuel Kant. 50 YIL ÖNCECumhuriyet 7 Kasım 1937 eserler bir araya gelmiş olacak, mesela oraya giren, Alatürk İnkılab müzesini, Sıhhat, Asarı Atika, Ege mahsüllerin müzelerini, stadyomu, yüzme havuzlarım, şehir kütüphanesini, tiyatro, kazino, park, hayvanat bahçesi ve saireyi bir arada görecektir. 19371987 olarak ve ufuklara bakarken göstermektedir. Heykelin şeref verdiği meydana süslemek için icab eden tertibat alınmış ve gelecek seneye yetiştirilmek şartile 81 bin lira değerinde bir Halkevi ve otel binasının temel atma merasimi yapılmıştır. Şairdi, şiirleri gün ışığına çıktığı zaman anlaşılacak ki o has bir şairdi. Uslu ve çılgındı, konuştuğunda bir alev edası, sustuğunda bir anlama ve kavrama yetisiydi. ğini hiçbirimiz duymamıştık. BiUrdi ki, hiçbir şeye inanılmaz, işte bu yüzden dehşet bir kıvamsızlığın tam da kendisiydi. Bu kindar kürede, kinin yaygınlaşması ve ondan Nilgün'ün de paymı alması isteniyordu. Oysa onun bakışı herhangi bir gökkuşağınm çözülüp düşmesine tutkundu. İşte şimdi yaşam da kıvamsız kuraîlarıyla ve akışıyla kuzeyin dağlarından doğan gür bir nehir gibi, onu alıp Araf'ın kara nehri Akheron'a sürükleyecekti. Şimdi artık doya doya Lethe'sini içebilir. Şairdi, şiirleri gün ışığına çıktığı zaman anlaşılacak ki, o has bir şairdi. Uslu ve çılgındı, konuştuğunda bir alev edası, sustuğunda bir anlama ve kavrama yetisiydi. Dünyanın neye hazırlandığını görmüştü, zehirlenmeyi, insanların birbirlerini ağır ağır yok edişini, kıyameti görmüştü. Her bir fışkırma, her bir devinim, dünyanın otlarla sarılmış bölgeleri, çöller ona yabancı değildi. Hiçbir zaman yalnız değildi, hepimiz çevresindeydik, ama o parçalanmanın anaromik yalmzlığını yaşadı. Nilgün Marmara, 13 Şubat 1958'de doğdu, 13 Ekim 1987'de canına kıydı. Canına kıyabildi, oysa bizler onun güzel yüzüne bakmaya kıyamazdık. Genç bir şair, yaşlı bir çocuk olarak bir yıldız şiddetiyle kaydı gitti. Şimdi hiç kimsenin, "Degmedikleri yerde bir bahçe"de yatıyor. Acının sözcükleıi yoktur ki!.. Üç müessesemiz An kara 6 (Telefonla) Belediyeler Bankasile Polis ve jandarma enstitülerinin açılma merasimi, bugün birbiri ardınca yapıldı. Belediyeler Bankast saal 15 te açıldı. Nutuktan sonra kapıdaki kordela Meclis reisi Abdülhalik Renda tarafından kesildi. Ziyaretçiler, Belediye Bankasının muazzam ve modern binasmm muhtelif kısımlarını gezdiler. Bu arada Matbuat Kulübü ittihaz olunacak yer de görüldü. Bundan sonra polis ve jandarma ensıitülerine gidildi. Buradaki kordelayı da Adliye Vekili Şükrü Saracoğlu kesii. Evvela Polis Enstitüsü gezildi. Dershaneler ve laboratuvarlar, miize görüldü. Bu ziyaret sırasında bir makyaj muvaffakiyeti de müşahede edildi. Mektebin halıra defteri imzalanırken hazır bulunan bir bayanın makyaj yapmış bir polis olduğu anlaşıldı. Enstitünün makyaj hocası artist İ. Galibdir. Bundan sonra jandarma enstitüsü de görüldü. Vedat Nedim Tör, bu sabahtan itibaren vazifesinden ayrıhmştır. Vedat Nedim Tör. bu sabahtan itibaren vazifesinden ayrılmıştır. Vedat Nedim Tör, Matbuat Umum Müdürlüğü Dahiliye Vekaletine bağlandığından beh bu vazifeyi ifa etmekte idi. Iztnir Kültürparkı genişletiliyor tzmir (Hususi) Kültürparkın Basmaneye doğru olan kısmmda, paviyon tarzında büyük ve modern bir müze inşaası düşünülmektedir. Izmir müze işlerini tetkike gelen Müzeler Umum Müdürü Hamid Zübeyr bu mevzularda alakadar olmuş ve müsaid görülen sahayı gözden geçirmiştir. Arsa 23 bin metro murabbamdadır. Belediye, bu arsayı çok müsait şartlarda verecekıir. Buna imkan hasıl olursa, Belediye, parkın bu cihete düşen duvarlarını da kaldıracak ve müzeyi içine aiacaktır. Şu hale göre, Kültürparkta sehrin ve hatta bütün Türkiyenin zengin bir eser manzumesi hazırlanmakta demektir. Çünkü bu suretle park içinde kı vmetli birçok Atatürkün evi Atina 6 (Hususi) Resmi Gazetede intişar eden bir kanunla Türkiye Cumhur Reisi A tatürkün doğduğu evin Selanik Belediyesi tarafından, kendilerine hediyesi için yapılan muamele tasdik edilmiştir. Trakyadaki höyükler Trakyada halen 600 höyük bulunmaktadır. Umum müfettişlik pek yakında höyükler hakkında bir kitab neşredecektir. Edirnekapı haricinde bazı arazi sahipleri de kendi arazileri dahilinde bulunan höyüklerin açılması hususunda müracaatta bulunmuştur. Içimizden biri yalnızca iyi isteme olarak kalıyorsa, yalnızca sevgi, durmadan sevgi anyorsa ve yüzünü çarptığı sert kayalıkta kan izleri bırakıyorsa, bizler bu toplumun insanlan eksik bir şeyler yapıyoruz demektir. Yine eğer birisi sevgiyle bahçesindeki beyaz gülü besleyemiyorsa ve gül ağır ağır kararıyorsa, bilin ki orada kayıtsızlık, hafiflik, körlük, ahmakhk yakasına yapışmıştır. NUgün Marmara daha dün içimizdeydi, geriye gövdesinden hiçbir şey kalmadı, ama ruhundan çok şey kaldı. Kısacık yaşamından geriye yığınla şiir, Mr o kada> günlük, düşüncesinin itreşimleri, dünyayı yadsıyan bakışlar kaldı. İçimizdeyken toplumun bütün var oluş biçimierine. dokusuna ve katmanlarına kuşkuyla bakardı, aynı zamanda da sevgiyle. Öyleydi, ama konuşurken böyle söyledi Muğlada Atatürk heyketi Muğla (Hususi) Atasının heykeline kavuşmak için büyük tehalük gösteren şehirlilerimiz nihayet bu mutlu güne Cumhuriyet bayramında ka vıışm uşlardır. Muğtalıların inkılaba ve Büyük Öndere bağlılıklarının ifadesi olan abidenin kaidesi somaki mermere benzeyen çok güzel işlenmiş renkli granit taşiarile yapılmıştır. Bronzdan, labii büyüklükten iki buçuk misli fazla olan heykel A tatürkü askeri kıyafette ve başı açık ı Niye koşmalı sarrici? Gece alışkanlığını vururken, Her yalnızın talıteiz alnınaBiz ınce yüzlü ince gödüleri de sevdik, Yanakları dolgun, yaşlan eksik olanlan da, Sevdik toprağa karışma zamanını erteleyenlerin sıkıntılannı da, kuşları da sevdik, böcekleri de! Gün acısından güç bularak uzak semtlerın ak saçlı sağıltıcılan, sevecen kavruklannı, göz ardına itmeden, onlan da sevdik, her an'ı... Gece vururken ainımıza gitmeli, Yanıtı eksik kalan. duyumu çiçeklenen alışkanlığa. Az ışıklan yaşamın kabulümuzdür. Kururken damartarımızın son solukları, kalabalıktan arta kalan biricik ay ışığını katmalı öyleyse gö:ülmez akışına yaşamlarımızın. KASIM, 1981 NİLGÜN MARMARA Matbuat Umıan Müdürü Ankara 6 (Telefonla) Matbuat Umum Müdürü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle