14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 NEYDİ O GÜNLER? HABERLERİN DEVAMI 24 OCAK 1987 Çalışanlar yoksuüaştı Yapılan tüm araştırmalar, ücreti ile geçinen kesimin 24 Ocağın 7 yıl sonrasında gerçek ücret kaybına uğradığını ortaya çıkartıyor. îstanbul Demiryolu Işçileri Sendikası Başkanı Zafer Boyer'in araştırması, 10 yıllık bir demiryolu işçisinin 1980 24 Ocağmda 1 kilo ekmek için 18 dakika çalışırken, yapılan 3 sözleşmeye rağmen günümüzde 40 dakika çalıştığım ortaya koyuyor. lşSendika Servisi 1980'den 7 yıhn özeti: Zam MERAL TAMER 24 Ocak Kararları'nın yedinci yılının dolduğu bugün çeşitli mal gruplarında fiyat karşılaştırması yaptığımızda "geçmiş zaman memek mümkün değil. Nasıl denmesin ki... Yedi yıl öncesinin fıyatlarına baktığımızda, belki inanması zor ama kilosü 235 liradan et, tanesi 6 liradan yumurta yiyebildiğimiz, 2.5 liraya mektup yollayıp 5 liraya gazete okuyabildiğimiz, paketi 3 liraya Birinci sigarası tellendirip 160 liraya Büyük Yeni Rakı satın alabiidiğimiz görülüyor. Yedi yıl öncesinin fiyat ve etiketleri arasında gezintimizi sürdürdüğümüzde 35 liraya sinemaya gidebildiğimiz, 450 liraya doktora muayene olabildiğimiz, 400 liraya erkek gömieği, 100 liraya çocuk fanilası satın alabiidiğimiz, İstanbul'dan Ankara'ya 80 liraya trenle, 1500 liraya uçakla gidebildiğimiz ortaya çıkıyor. Yine aynı günlerde tonu 5500 liradan kok kömürü almanın, litresi 6 lira olan fueloille ısınmanın, otomobillerin depolarını litresi 22.5 lira olan benzinle doldurmanın mümkün olduğu görülüyor, Başta Başbakan Tiırgut Özal olmak üzere hükümet yetkiü'lerinin "yokluklar dönemi" olarak niteledikleri o günlerde bazı malların piyasada bulunmamasına rağmen, fıyatların genişçe bir kesim için erişilebilir düzeyde olduğu dikkati çekiyor. Aradan geçen yedi yıl içinde fiyatların yüzde 1500 gibi, yüzde 2200 gibi, hatta yüzde 3900 gibi astronomik oranlarda arttığı görülürken, ücretlerin bu artışa ayak uyduramayıp yaya kaidığı ortaya çıkıyor. Bu durumda bugün piyasada çikita muzundan İsviçre çukulatasına kadar her türlü malın "bollugu" olduğu halde füze gibi artan fiyatlar sonucu yaygın bir kesim pek çok mala erişemiyor. Bugünün bol sıfırlı fiyatlanna bir göz attığımızda bir ton kok kömürünün 7 yıl içinde yüzde 1122'lik artışla 67 bin 200 liraya yükseldiğini, 7 yıl önce litresini 6 liradan satın alabiidiğimiz fueloil'in üzerindeki etiketin bugün yüzde 2100'lük artışla 132 liraya fırladığını görüyoruz. Bazı yiyecek rnaddeleri, ulaşım hizmetleri ve İTO endekslerinden yararlanarak giyim ve ev bakımı gibi konuları kapsayan sınırlı fiyat araştırmamızda kamu sektörünün yüksek oranlı zamlarla hâlâ başı çektiği dikkati çekiyor. Dünya petrol fıyatlarındaki düşüş gibi konjonktürel nedenlerle kamudaki zamların 1986 yılı boyunca sınırlı kalmasına rağmen 7 yıllık toplam dikkate alındığında sonuç değişmiyor. 7 yıllık fiyat artışlarına göz attığımızda 2. mevki yataklı vagonda trenle İstanbul'dan Ankara'ya gidişin 335 liradan 15 bin 700 liraya yükseldiği, yani tam yüzde 4586 oranında pahalılandığı görülüyor. 2. mevki yataklının bu rekorunu yedi yıl içinde fiyatı 3 liradan 120 liraya yükselen Birinci sigarası ve yine aynı dönemde fiyatı 2.5 liradan 100 liraya yükselen banliyö tren bileti yüzde 3900'luk artışla iziiyor. Gıda maddeleri ise fiyatı en az artan mallar olarak dikkati çekiyor. Fiyatı devlet tarafından beîirlenen toz şeker ve çay gibi ürünlerdeki yüksek oranlı fiyat artışlarına karşılık, örneğin patateste 7 yıllık fiyat artışının yüzde 55O'de, zeytinyağında yüzde 610'da kaldığı görülüyor. Zaten tanm kesiminin satın alma gücündeki yıpranma bunu kanıtlıyor. olur ki, hayaH ciban değer" de 1987'ye çeşitli temel gıda maddeleri ve tüketim mallarının fiyatları ortalama 1819 kat artarken, toplusözleşmeli işçilerin net ücret artışı 46 ve asgari ücret artışı da ancak 8.5 kat düzeyinde kaldı. Bunun doğal sonucu 1980'den 1987'ye kadar ağır şekilde yoksullaşan isçiler, aynı temel gıda maddelerini alabilmek için şimdi çok daha fazla çalışmak zorundalar. Türkiye'deki sendikalı ve toplusözleşme hakkını kullanabilen işçinin ortalama düzeyini temsil eden ve dönem içinde 3 toplusözleşme ile zam görmüş olan demiryolu işçisinin vergi indirimlerine rağmen net ücretindeki artış ancak <Fo460 oldu. İstanbul Demiryolu İşçileri Sendikası Başkanı Zafer Boyer'in 10 yıllık kıdemi olan iki çocuklu bir demiryolu işçisinin 1980 ocağı ve 1987 ocağındaki net üoeti ile nasıl yaşayabildiğini ortaya koyan araştırmasından bazı sonuçlar şöyle: "tşçi net ücreti ile bir ekmek satın alabilmek için 1980 ocağından 18 dakika çalısıyordu. Şimdi aynı ekmek için 40 dakika çalışmak zorunda. Bir kilo et için ocak 1980 de 4 saal 30 dakika çalışırken, şimdi 7 saat 10 dakika çalışıyor. Bir kilo toz şeker için o zaman 21 dakika, şimdi 59 dakika, 1 kilo beyazpeynir için o zaman 3 saat 15 dakika, şimdi 5 saat 50 dakika, bir çift ayakkabı için o zaman 32 saat 34 dakika çalışırken, şimdi 72 saat 32 dakika çalışması gerekiyor." Örnek alınan demiryolu işçisinin 2 dönem sözleşmesi YHK tarafından, 1 dönemi de sendikası tarafından imzalandı. İşçi, önümüzdeki mayıs ayına kadar aynı ücreti almaya devam edeceği için artan fiyatlara bağlı olarak daha da yoksullaşmayı sürdürecek. Sendikanın araştırmasında vergi dilimlerinin indirilmesi dikkate alındı ve işçinin net ücreti üzerinden hesaplama yapıldı. Ve fiyatlar için ise her zaman daha yüksek kalan çarşı pazar ölçüleri değil de, resmi endeksler esas alındı. İşçi ücretlerine ilişkin yapılan bütün araştırmalar 1980'li yıllarda yaşanan ağır yoksullaşmayı çeşitli biçimlerde ortaya koyuyor. Petrolts Sendikası'mn, ücre: artışlarında en parlak örneklerden biri sayılan bu işkolunda çalışan üyeleri üzerinde yaptığı araştırmalar, aynı yoksullaşmayı yine çarpıcı biçimde sergiliyor. Bu işkolunda 1980 yılında 733 lira olan günlük ortalama cari ücret 1986'da 3500 liraya çıkmış, ücretlerde ancak yaklaşık 5 katı bir artış olmuştur. Bunun sonucunda da 1977'de 100 olan gerçek ücret 1986'da 40'ın altına inmiştir. Türkİş'in araştırmasına göre de 1980 ocağmda brüt 5400 ve net 3240 lira olan asgari ücret halen brüt 41400 ve net 28037 lira. Asgari ücrette daha etkili olan vergi indirimlerine rağmen net ücretteki artış 1980'den 1987'ye 8.5 katı aşamadı. Fiyatlar karşısında asgari ücretin günlük net değeri 1986'da 39.7 liraya düştü. Türkİş'in toplusözleşme kapsamındaki bütün işçi ücretlerindeki artışlara göre yaptığı araştırmada ise 1980'den bu yana gelişme şöyle: 1980"de ennasyon <%94.3 iken ortalama ücret artışları °7o70'te kaldı. 198!'de enflasyon Vo37.6, ücret artışı %28. 1982'de %32.7 enflasyona karşın ücretler ^025, 1983'te enflasyon <%28.8, ücretler Vo22, 1984'te enflasyon •^045.6 ücretler °?o29, I985'te enflasyon "?o45 ücretler <Ço27 ve 1986'da enflasyon °?o4O ücretler ise °/o29 olarak gerçekleşti. Her yıl enflasyonun altında kalan ücret artışlannın sonucu yoksullaşma dönem içinde ortalama % 50'yi aştı. (Baştarafı l. Sayfada) taslağına aldırma gayrcilcri dün de sürdü ve dışişleri bakanlannın çalışmalannı aksattı. Üç yıl önce Fas'ın Kazablanka kentinde toplanan 4. İslam Zirvesi, Mısır'ın üyeliğe yeniden kabulü taruşmaları yüzünden aksamış ve uzamıştı. Bu arada, Kuveyt'te Türkiyeyi ve KKTC'yi yakından ilgilendiren bir gelişme, Kıbrıslı Rumların Kuveyt'e gelerek kulis faaliyetlerine girişmeleri oldu. Kıbrıs Rum yönetimi İçişleri Bakanı Dinos Mihailides başkanlığındaki bir heyet Spiros Kipriyanu'nun özel mesajını Kuveyt Emiri'ne getirdi. Diplomatik kaynaklardan öğrenildiğine göre, Kuveyt Emiri, Mihailides ile görüşmeyecek. Kipriyanu'nun mesajı büyük bir ihtimalle Mihailides tarafından Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Sabah ElAhmet ElCabir'e iletilecek. Mihailides, Kuveyt'e gelmeden önce Mısır, Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyaret ederek, İslam Zirvesi'nde Türk yanlısı bir karar çıkmasını engellemek amacıyla kulis yürütmüştü. Rumlann kulis faaliyetine karşılık, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda fazia bir faaliyeti gözlenmiyor. KKTC Dışişleri Bakanı Kenan Atakol, bir yetkilinin deyimiyle "üçüncü sınıf muamele görüyor." Atakol, değeri hayli düşük sayılan Continental Oteli'nde konuk ediliyor. Kenan Atakol, oturumlara Kıbrıs Türk toplumu anlamına gelen bir yaka kartı ile katılıyor. KKTC yazılı bir levhanın konduğu ve gözIemcilere aynlan masaya oturmasına izin verilmiyor. Dışişleri bakanları oturumlaıına katılan bir kaynak, "Kıbns, Kuveyt'teki toplantılarda erozyona uğnıyor" diye izlenimlerini anlattı. Diplomatik kaynaklar, Kuveyt'in İslam körfez ülkeleri arasında Kıbrıs Rum kesimi ile en sıkı ilişkide bulunan ülke olduğuna ve bu durumun KKTC aleyhine sonuçlar doğurabileceğine dikkati çekiyorlar. KKTC hesabına olumsuzortam, ancak Türkiye'nin çabaları ile dengelenebilecekken, Türk diplomasisinin Kuveyt'teki İslam forumunda ağırlığı daha ziyade Bulgaristan'daki Türk azınlığı ile ilgili gelişmelere yönelttiği gözleniyor. Bununla birlikte, zirve sonunda yayımlanacak bildiride Kıbrıs sorununa değinen bir pasajın konmasına çalışılacak. Eğer bu sağlanırsa ya 1986 ocağmda Fez'de yapılan 16. İslam Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın nihai bildirisinin Kıbrıs Türkleri ile ilgili pasajr teyit edilecek ya da KKTC'nin istediği biçimde bir kademe daha ilerde bir tutumun benimsendiğinin anlaşılacağı sözcüklere yer verilecek. Kuveyt'te lürk diplomasisini ilgilendiren bir başka gelişme, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Rauf Denktaş'la yapacağı ikili görüşmeler olacak. Perez de Cuellar'ın Kıbrıs'a ilişkin yeni öneriler sunması bekleniyor. Diplomatik kaynaklar bu konuda son günlerde meydana gelen şu gelişmelerin altını çiziyorlar: 1 Kıbrıs'a ilişkin olarak Sovyet diplomatik faaliyeti son günlerde yoğunlaştı. Bunun başlıca nedeni, Kıbrıs Rum kesiminde başkanlık seçimlerinin yaklaşması. Seçimler önümüzdeki yıl yapılacak. AKEL'in durumu zayıf. Sovyetler'in tercihi Kipriyanu. Ayrıca, Kipriyanu ile AKELin arasını yapmaya çalışıyorlar. Geçen hafta içinde Sovyet Büyükelçisi, Kıbrıs konusunda bir Sovyet girişimini ortaya koyan demeçler verdi. Bir süre önce Sovyet Dışişleri Bakan Yardımcısı Rum kesimini ziyaret etmişti. Bir süre sonra da Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze Rum kesimine gidecek. 2 ABD, Sovyet girişiminden teiaşlandı. Bu amaçla Kıbrıs Koordinatörü James Wilkinson'u adaya gönderdi. Perez de CuelIar ile de temas etti. De Cuellar, Kuveyt'e bir anlamda ABD diplomasisinin kaygılarını sunmaya geliyor. BM Genel Sekreteri'nin ABD'nin görüşü doğrultusunda Rum kesimini "Sovyetler'e teslim elmemek için" Türk tarafının esnek davranması için ve bir vadede de DenktasKipriyanu göıüşmesinı kabule, Denkıaş'ı iknaetmeye çalışacağı tahnıin edili\oı. De Cuellar'ın Kenan Evren'e de Dcııktaş üzerinde "nüfuzunu kullanması için telkinde bulıınmasını" iste>'eceği akla gelen biı ihtimal. Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu. dünüıı bir bölümünü ikili tema.tlarla geçirdi. Halel'oğlu, toplantının ilk günü kısa bir görıişnıe yaptığı Ürdün Dışişloıi Bakanı Tahir ElMasri ile dün yine bir araya geldi. TürkiycÜrdün ilişkilerinin bir süredir '"Amerin olayı" nedeniyle soğııduğıı biliniyor. Ancak Haleloğlu'na yakın bir kaynak. HalefoğlııMasri görüşnıesinde "Amerin olayı"nın ele alınmadığıııı önc sürdü ve görüşmede "İslam Konferansı Örgütü ile ilgili konııların görüşüldüğünü" söylcmekle yelindi. Halefoğlu, Ce/a\ir Kültüı ve rıırizm Bakanı Boualem Hssaih ile yaptığı a.onışııittk, Bulgaıısiaıı Tıırklcıi iic ı!;'.ıli olarak gündcnı laskığnuLı ycralan ıııaddeye Cc/a\ ı. ııı ko\duöıı cckiiKcyo Tiii kivc'iiııı dıı>duğu lıoMiulMizluğıı ilelli. Zirve POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Sınıflı Toplumlarda Bir rejim sınıfsız toplum istemiyorsa, demokrasi değildir. Yıllarca imtiyazsız, sınıfsız bir toplum olduğumuzu söyiüyorduk; bunun anlamı demokrasi istemiyor, ister gibi görünüyorduk. Sınıfsız toplum ayrı bir konudur. Demokrasi sınıflı toplumların ürünüdür. Toplum sanayileşecek, sınıflar oluşacak, sınıflar da ilkin kendilerine göre demokrasi isteyeceklerdir. Osmanlı toplumu sınıfsızdı, demokrasi de istemiyordu. Meşrutiyetı falan istememiz Batıya özenmedir. 12 Eylül rejimi demokrasi Istiyorum diye geldi. Birkaç yıl tepede oturdu. Bir anayasa ile ülkeyi demokratlaştırmak istedi. 12 eylül rejimi sağsol istemiyordu. Yani sağsol istememek nedir: Sınıfsız toplum istemek. Olmadı, seçimlerden sonra ister istemez sağsol çıktı ortaya... Hatta bu da nerden çıktı diye şaşanlar oldu. Ne yapalım ki bir topiumun sosyal ve ekonomik yapısı bu, sağ da çıkacak, sol da çıkacak... Bu şaşkınlığı gidermek için elde birsilah vardı, solu bölmek... Şimdi bu silahı kullanıyorlar, solu kaşarlanmış eski bir politikacının beceriieri ile bölmek Istiyorlar. Bölüyorlar da... Solu bölüyorlar dasağı bırakıyorlar mı? Sağı da bölüyorlar. Ekonomik sağ bütün çıkarları iie içli dışlı tepede oturuyor, dinsel sağla, ırkçı sağla, sağı bölüyorlar. Tarikatlar, milliyetçilik akımları sağı bölmenin ürünleridir. Türban da burdan çıkıyor, sağı bölmenin türlü oyunlan... Atatürk'ün giyim kusam devrimine bağlı olanlann türban yüzünden ağır baskısı var/A/e duyoruz?' diye soruyorlar. Türban konusuna tepelerde çözüm aranması bundan kaynaklanıyor. 'Ne oluyoruz?' diye seslerini yükselten güçlere bir yanıt vermek gerekiyor, onu yapıyorlar. Sermaye sağcısı için konu türban olmuş, fes olmuş, smokin olmuş, frak olmuş, önemli değil; paraya bakar. Sermayeci sağ ortalığı kızıştırırken her olaydan yararlanmak ister, yararlanıyor da... Seçimlerde anlaşıldı ki sınıflı bir toplumuz. Sağlı, sollu sınıflan ortadan kaldırmak olası değil. Oyleyse bunlan bölmek gerekir. Solu bölmek kolay, sağı bölmek zor gibiydi. O da iktidar oluşundan geliyordu. Türbanla mürbanla kızıştınyorlar. Sağcılar, her kolları ile iktidarda olduklan için çıkar savaşlan da yalınkattır. Her sermayeci, yanaşmasına göre payını alıyor. Payını pek alamayan yeniler de bu kliğin günün birinde iktidar olacağını hesaplayamayanlar. Eski Maliye bakanlanndan birinin parti kurulurken Istanbul'a gelip sermayecilerle görüşmesinde hangi yeni kesenin ağzını açmışsa, bugün verdiğini almaktadır. önümüzdeki seçimlere istemedikleri sağı da istemedikleri solu da bölerek gireceklerdir. ödünün her türlüsü var, sağ örgütlenebilir. Ama solda nerede bir örgütlenme görüyorlarsa onun üstüne gidiyorlar. Başıboş, dağınık, örgütsüzsol Istiyorlar. Demokrasiler örgütlenmedir. Bizim demokraside ise örgütlenme suçtur. Solcu ülkemizde dolu, ama nerede örgütleniyorsa, var güçleri ile üstüne gidiyorlar. Kim ne derse desin, sınıflı bir toplumuz anladık, ama sınıflar kendi çıkarları için nasıl örgütlenip de siyaset yapacaklar, burası işin en güç yönü... Sınıflı toplum olunca, özgürlükler de sınıflara göre olacak... Sermayeci sınıf her yönden örgütlenecek, haklannı koruyacak da, emekçiler haklannı korumak için örgütlenmeyecekler mi? Sadece emekçilerin örgütlenmesi yetmez, Öteki kesimlerin de örgütlenmesi gerekir. Sınıflı bir toplumda, sınıfsal çıkar örgütlerinin kurulmasına karşı çıkmak demokrasinin özüne karşı çıkmak demektir. Genel anlamda o ülkede demokrasi yok sayılır. AMRTAUT, KokktaM(t«i) Toz deterjan (orta boy) Kah»sahu(kf) Dvktor ( U I I M İ FtUTUUN 24 K * 24tcak 1M0(Tl) 19t7(Tl) 25, 29822.50 278.20 197.70 10, 197.90 106, 132, 1252.400, 5.500, 67.200, 1.000, 8.00050.1131.050750.440.4.000.420.3.000.18.2201.050500 7yılkk artış % 1092 % 1136 % 1877 % 1879 %2100 % 1820 % 1122 %700 %23O0 % 1660 TtYECH MADKLfJlMR FtYATUM 24 ocak 24ıcak 1980 (Tl) 7yılkk art* % 1084 % 1161 % 1567 %1700 % 1126 %733 %2043 % 610 % 921 %550 7 yıHık artış %2483 % 1900 % 1900 % 1566 EkHMk(kt) Ptrlnç Toz şekor Bıy«z Yı Zffthıyaiı Et EV BAKHlll, SAfiUK, KİTAP6A2ETE F J Y A U Â K T Prtrtn 15.63 39.65 18100155.6.35.155235.20. 1855003001.8001.900.50.7501.1002.400130 (Baştarafı 1. Sayfada) de düğün yapıldığı sırada meydana gelen patlamada, yaralananlar oldu. Bu sırada düğün evindekiler de oiay yerine geldiler. Yarahlann Uludere'ye götürülmesi için çalışmalar yapılırken, düğünevinden gelenlerin toplandığı odadaki sobanın yakılmasıyla ikinci bir patlama meydana geldi. Bu patlamada 6 kişi hayatını kaybederken, yaralanan 8 kişi de hastaneye kaldırıldı. Patlamalarda ev sahibi Nasır Yakut, eşi Hatice Yakut, çocukları Nimet Yakut, Sodık Yakut ile köylülerden Tijan Miya ve Ha Uludere'de me Ajdın olay yerinden hayatlarını kaybettiler. Yaralanan köy korucusu tsa Uslu, Kibar Yakut, Davut Aynt, Esmer Tosun, Şirin Akdin, Hüseyin Yakut, tbrahim Yakut ve Perihan Yakut Cizre fiizMkcMi ftjfl., . , , ^flatı fiatett Htap 2545020.4002.500.5.75.35. 100 %2000 %650 %629 % 1900 %709 TUIK HAVA YOLLAM H U T UCKTlEffi 24 ocak 24 ocak 19M(Tl) 1987 (Tl) AakaraAiam btanb«lAı rtmfcrilnalr 1.200 % 1300 % 1328 1.500.1.500.2.400. 31.00030.000.30.00040.000. Devlet Hastanesi'ne kaldınldılar. Tedavi altındaki yaralılardan TEKB. MADOELEIIdFtYATUUH FHtrell sigara Mrtod PTT ucnrrurt" Avrapa MMktuo Mlik YMjNa Ml«k «ka 15.3.160180, 300, 120, 2.8002.950 % 1900 %3900 % 1650 % 1539 7 yıHık «rb? %.1050 % 1031 % 994 % 1186 % 279 % 1273 % 1186 % 850 % 1500 İ.KIİYİM « AYMKAB1 FtYATUM 24 ocak 24 ocak 1980 (TL) 1987 (Tl) EıfcakoMotl Eıfeak fanRası EfMcorabı Eıtok ayakfcajbı (kot.) I (fta) ı lc caanşai tayakfcabıfkte.) Çookfaaüasa Y«a(k|) 400, 190, 80, 1.750, 4.6002.150, 875, 22.500, %700 2.50 20, %900 10.100, %900 5, 50, %650 2.000 15.000, DEYLCT DEaHWY0llAWaUT OCHETLEHİ bt.Aalara1.Mf*! İîbT 1900, % 1627 ksLAakara 2. Mm. 80, 1400, % 1650 Yatakh va|. 1. Mov. 5 7 0 , 19.700, % 3356 Yatakh n§. 2. Mt*. 335, 15.700, % 4586 BaaMyi b t 1. Mtoa 2.50 100, % 3900 •aalvi k t L Mhjo 5, 100, H1900 Matt Traa (tttAak.) 210, 3.200, % 1424 hastanede öldüler. Yetkililer, olayın kim ya da kimler tarafından işlendiğinin kesin olarak belirlenemediğini, soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdiler. Aynı yetkililer, "Olay Hüseyin ve Perihan Yakut da 950 3 600, 450, 6.180, 1.750, 22.500, 100, 950, 1.000, 16.000, ISTAIBai'OA DOUMIŞ FtYATUM Takıhı tod*6y 33, 20.Takrto Bakırkoy 6.50 TakttahSHII 6.50 Talnkıltoffctaş 12.50 650 BnlctafKankov 600, 350, 140, 140, 220, 140, % 1718 % 1650 %2054 %2054 % 1660 %2054 benziyor" şeklinde yanıtladılar. Bombalama olayiarının kan davasından kaynaklanmış olabileceği ve "PKK'nin işi" görüntüsü yaratılmak istenebileceği de belirtildi. Aynı kasabada 1986 yılı temmuz ayında bölücü çete mensuplarınca bir evin taranması sonucu Sait Yakut adlı bir kişi hayatını kaybetmişti. PKK işi mi?" sorusunu, "PKK ya da başka bir örgiit olabilir. Şimdilik kesin bir şey söy leyemiyoruz. Ancak düğün gününün seçilmiş olması, PKK taktiğine ÇALIŞAIVLARIN SORULAR1/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL "Emekli olabilmem için" İlk kez 1967 yılında başladığım memuriyetten 1 yıl 8 ay sonra askerlik nedeniyle aynldım. 20 aylık askerlik süremi er olarak ynptıklan sonra yeniden 1971de başladıgım memuriyetten 5 >ıl 5 ay sonra 197Tde (30 Ocak) aynldım ve ara vermeden 1 Şubat 1977'de de bu kez Sosyal Sigortalara bağlı işçi statüsünde çalışmaya başladım. Bu arada Emekli Sandığı'nda geçen sürelerimi de Sosyal Sigortalar Kurumu'na aktardım. 1949 dogumluyum, emekli olabilmem için 25 yıllık sigortalılık surem, memuriyete girdiğim 1967 yılında başladıgma göre en erken 1992'de emekli olabileceğim. 1 Askerlik süremi borçlanarak bu süreyi iki yıl kısaltabilir miyim? 2 tşten emekli olarak aynldığımda memuriyette geçen surelerim kıdem tazminatının hesabında göz önüne alınır mı? K.T. ÇANAKKALE YANIT: 1 Sos^l Sigortalar Kurumu'na yapılan askerlik borçlanmalannda "Borçlandınlan sürenin karşüıgı olan gün sayısı prim ödeme süresine katılır." Yasaya göre saptanan "Sigortalılıgın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandınlma halinde, sigortalılıgın başlangıç tarihi, borçlandınlan gün sayısı kadar geriye götürülür." Sigorta kapsamına ahndıktan sonra askerlik görevini yapmaya gidenlerin borçlandıkları askerlik süreleri sigortalılıgın başlangıcını geriye götürmez. Ancak gün sayısı yönünden etkiler. Askerlikten sonra ilk kez sigorta kapsamına alınanların ise başlangıç tarihi borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür ve ayrıca da prim ödeme süresine katılır. 2 Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 15.1.1986 tarih, 10598 Esas ve 160 kararında "Muvazzaf askerlikte geçen sürenin kıdem tazminatı hesabında nazara alınabilmesi için ise, kamu kumluşlanndan emekli olma sartının gerçekleşmiş olması gerekir" denilmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin bir başka kararında da (5.6.1986 Tarih, 4024 Esas ve 5798 Karar) T. Tanm Kredi Kooperatifler Birliği'nin "Kamu kuruluşu olmayıp. bu konudaki Yargıtay tçtihatlan Birleştirme Karanna göre özel hukuk alanında bir kunıluş olarak kabul edilmiş" bulunduğu belirtilmiştir. Çalıştığınız kooperatifin kamu kuruluşu niteliğinde görülmemesi, askerlik sürenize ilişkin kıdem tazminatını almamza engeldir. SORL: AET'de Atina'ya Ttirk jesti (Baştarafı 1. Sayfada) rarnamesinin kaldınlması yolunda çalışmalar yapıldığını duyururken, bu konudaki kararın ne zaman açıklanacağı konusuna açıklık getirmedi. Dışişleri Bakanbğı bu açıklama ile yetinirken, Brüksel'deki güvenilir AET kaynaklarından elde edilen bilgilere göre. Atina'nın AET'ye tam üye olduğu 1 Ocak 1981 tarihinden sonra yürürlüğe girmesi gereken ve Türkiye, 1964 kararnamesini kaldırmadığı için de Yunanistan'ın imzalamamakta direndiği uyum anlaşmasının önceki gün Brüksel'de parafe edilmesi, şu senaryo sayesinde gerçekleşHem Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'nun aralık ayıuda Brüksel'de AET Komisyonu Akdeniz Havzası Sorumlusu Claude Cheysson ile yaptığı ikili görüşmede hem de Türk delegasyonu aracılığıyla gerçekleştirilen "dirsek temaslarında". Ankara ile şifahi ve gizli bir "centilmenlik anlaşması" yapıldı. Buna göre önce Ortak Pazar yürütme organı durumundaki Brüksel Komisyonu'nun, AET adına TürkiyeYunanistan uyum anlaşmasını parafe etmesi, daha sonra da komisyonun anlaşmayı karar organı konseye götürmeden önce. Ankara'nın "ortaklık anlaşmasına ters düşen uygulamaları yürürlükten kaldırması" kararlaştınldı. Diplomatik dille, "ortaklık anlaşmasına ters düşen uygulamalar" olarak adlandırılan bu maddenin de esas olarak İstanbul'daki Yunan vatandaşı Rumların mal varlığı transferini yasaklayan 1964 kararnamesini kapsaması benimsendi. Böylelikle Türkiye'nin kamuoyuna kararnanıeyi kaldırmadan önce anlaşmanın parafe edildiğini sunabilmesi konusunda bir uzlaşma formülü sağlandı. Bu gelışnıeler ertesinde, geçen hafta sonu Atina'da AET dönem başkanı sıfatıyla Yunan yöneticileriyle görüşen Belçika Dışişleri Bakanı Leo Tindemans. Türkiye'nin 1964 kararnamesini kaldırmaya hazırlandığını bildirdi ve Yunanistan'ın bu aşamada bir itirazda bulunmamasını istedi. Sonuç olarak da perşembe günü Türkiye'nin AET rıc/diüdeki daimi temsilcisi Pulal I . ıı • ve AET Komisyonu yetkilisi Kobert Durieux, uyum anlaşmasını parafe ettiler. Şimdi ne olacak sorusu sorulduğu takdirde ise, uygulamaya geçilmesi halinde Ankara'nın Yunanistan pazarına girmesine zemin hazırlayacak uyum anlaşmasının imzalanması, yani fıilen yürürlüğe girmesi için Türkiye'nin 1964 kararnamesini kaldırması gerekiyor. Çünkü AET adına metni parafe eden Brüksel komisyonu, daha önce yapılan "centilmenlik anlaşması" gereğince, uyum anlaşmasını karar organı Bakanlar Konseyine sunmak için Türkiye'nin 1964 kararnamesini kaldırmasını bekleyecek. Aksi takdirde metni onay için konseye götürmeyecek. Bu yüzden de Ankara'nın "söziinü" tutması şart. Mevcut yönetmeliklere göre ise, Türkiye'nin uyum anlaşmasının haklarından yararlanabilmesi, örneğin Yunanistan'a, Fransa'ya olduğu gibi bir ihracat rejiminden faydalanabilmesi için, AET Bakanlar Konseyi'nin onayı yeterli. Yani anlaşmanın ticari hükümlerinin geçerli olması için Yunan parlamentosunun onayı gerekmiyor. AET yetkililerine, " P e k i Türkiye 1964 kararnamesini kaldırır, fakat buna rağmen Yunanistan, Bakanlar Konseyi'nde vetosunu kullanırsa o zaman ne olur?" sorusu yöneltildiğinde ise, bu yetkililerin cevabı şu: "Böyle bir durum olursa AET Komisyonu'nun Yunanistan'ı Lüksemburg Adalet üivam'na şikâyet hakkı doğar. Çünkü anlaşmalann bekçisi durumundaki yürütme organı. Türkiye'nin 'ortaklık anlaşmasına ters düşen bir yükumlüğü" kaldırdığını tespit edecek, buna karşılık Atina'nın anlaşmanın yükümlülüğünü hâlâ yerine getirmediğini saptayacaktır. Kaldı ki, Atina'nın 1964 kararnamesinin kaldınlması durumunda direneceğini sanmıyoruz. Çünkü Yunanistan'ın basından beri istediği şart yerine getirilmiş olacak. İ slelik böyle bir durum vaki olursa, diğer üye ülkelerin Atina'va çok fazla baskı yapacağı kesin." Bu yuzıieıı biı AET yetkiii,inin deyişiyle "şimdi top Ai'kara'da ve beklenti. lurkivı nin zaman gecirmedm 1964 kaıurnami">ini 'so/ünc u\}jun olarak kaldırması". Bu yelkilıyc göre böylelikle Türkiye'nin AET'ye lam ü>clik başvurusuna engel olul ıle^ck hukuki bir sorun da <Tradaıı kalkmı> olacak. Basına striptiz ENtS BERBEROĞLU KUVEYT İslam üderleri zirvesi yaklaştıkça, Kuveyt'teki güvenlik önlemleri de sıküaştyor. tran'm boy göstermemekte direndiği zirveye hazırlık oturumlarında politik tansiyon pek yükselmezkert, sakin gecelerde Basra cephesinden gelen top seslerini dinlediklerini iddia eden Kuveytlilerin, konuklarını korumada göstendikleri titizliğin dozu dagiderek artıyor. Zirveyi izlemeye azimli 700 kadar gazeteci için çalışma günü, saat 08.00 sulannda kaidıklan otelden konferans merkezine geçebilme savaşının verilmesi ile başlıyor. Otelin kapısma yerleştirilen, havaalanlarmdakine benzer bir güvenlik sistemi ile tutkulu bir "metal avı"na girişiliyor. Kullanılan elektronik kapının metale karşı hassasiyet ayarı her geçen gün biraz daha yükseltiliyor. Bundan dolayı, ilk günlerde sadece madenipara, çakmak ve saat için çalan elektronik alarm, artık gözlük, ayakkabı, hatta ceketler için bile harekete geçiyor... İşte bu sesle birlikte gazeteci için zorunlu bir "striptiz " başlıyor. Önce ceketler, sonra kemer ve ayakkabılar çıkarılıyor, gözlükler en ince vidasına kadar incelenince, sıra parmaklardaki alyansa geliyor. Gazeteciler arasındaki merak konusu, kapının metal kokusu almadaki hassasiyetinin, bir akşam önce yenen ıspanağı algılayacak düzeye ne zaman çıkanlacağı oluyor. Sivilleşmenin doruğundaki yarı çıplak gazeteci, elektronik kapı engelini alarm çaldırmadan aşmayı başarırsa da iş bitmiyor. Çünkü teknolojiye saygısı bir ölçüye kadar olan bir Kuveyl güvenlik görevlisi, gazeteciyi elektronik kapının hemen yarım metre kadar uzağında teslim alıyor. "Geleneksel elle yoklama" kontrolü de aşılınca, konferans merkezine kalkan otobüslere ulaşılabiliyor. Kentin en lüks oielinden, pantolonlarını toplamaya çalışan bazı adamların, kan ter içinde fırladığını izleyen meraklı gözler arııncu, kendini otobüTÜRK KALP VAKFI Muayere vu Kontrol için T»l 148 5b 0G 17? 61 41/44 se atmaya çabalayan gazeteci, güvenlik zincirinin bir halkası ile de burada tamşıyor. Gerekli kontrollerden sonra kaldırılabilen otobüslerde yıı,e gerekli yaka kartı kontrolleri, gerektiği sayıda yapılıyor. Söylemeye gerek yok, otobüsler konferans merkezine ulaştığmda, basın mensuplarını yine bir elektronik kapı bekliyor... Günde iki kez bu güvenlik rutinini yaşayan gazeteci, ortalama bir buçuk saatini bu işlere ayırmak zorunda kalıyor. Islam ülkelerinin dışında, başta ABD olmak üzere hemen tüm Batılı ülkelerin basın mensuplarının izlediği 5. İslam Zirvesi'ne Doğu Bloku'ndan Sovyet ve Bulgar gazeteciler de gelmiş bulunuyor. Kıbrıs Rum Kesimi kökenli gazeteciler de zirveyi izliyorlar. 300 milyar liralık bir harcama ile inşa edilen konferans kompleksinde basının tüm konforu düşünülmüş... Her köşede kahve, çay ve portakal suyu servisi veriliyor, haberleşme hizmetleri kusursuz çalışıyor. Ama gazeteciler için konulan tek yasak var: "Delegelerle temasageçmek".. Konferansın yapıldığı salonun kulislerine sızarak asli görevlerini yapmaya çalışan gazetecilerin fark edilmeleri halinde, güvenlik görevlilerinin sesleri, elektronik alarmı bastırabiliyor. "Sahafı", yani "gazeteci" çığlıkları ile başlatılan insan avından kurtulabilen gazeteciler, ara sıra da olsa kendi ülkelerinin delegasyonlartndan haber çıkarabiliyorlar. Yüz milyarlar harcanan zirve organizasyonu, delegeler yönünden de bazı ufak aksaklıklar sergileyebiliyor. Örneğin bazı delegelerin kaidıklan lüks resmi konutlann kapı anahtarları bulunamıyor. Dolayısıyla bu konutlann kapıları bir türlü kitlenemiyor. Diğer bazı resmi konutlar için önceden bildirilen telefon numaraları da yanlış çıkıyor. Konferansın 3. günü dolarken, bazı delegeler için kaidıklan konutlann telefon numaralan hâlâ gizini konıyor. Toplantılara katılan delegelerin tam listesi temin edilemiyor. Kısacu hem delegeler hem de basın, kiıni zaman kızarak kimi zaman eğlenerek ve hep Körfez savaşından söz ederek pazartesi günü başlayacak zirve oturumlarını bekliyor. MUHTELİF PAMUK TELEFLERİ MÜSTAMEL ÇEMBER KANAVİÇE SATILACAKTIR 27 Ocak 1987 saiı günü saat 14.00'te 228 ton muhtelif pamuk telefleri ile müstamel çember kaneviçe açık pazarlık suretiyle şartnamemiz esaslan dahilinde müessesemizde satılacaktır. Bu satışa ait şartname ve listeler müessesemizden temin edilebilir. Müessesemiz 2886 sa>ıh yasaya tabi değildir. SÜMERBANK KARAMAN PAMUKLU SANAYİİ MÜESSESESÎ Basın: 10668 İLAN İZMİR 4. İCRA TETKİK MERCİ1 HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 987/29 Esas Alacaklılan ile konkordato akdetmek üzere mOhlet isteyen îzmir 847 sokak 19/Bl 2. Bejier Nebiioğlu Çarşısı'nda ve 3. Beyler 850 sokak dış 31 iç 108 sayılı yerlerde konfeksiyon ticareti ile iştigal eder Bekir Sönraez veküleri Avukat Mustafa Arka>nn ile R. Tülay Sönmez'in talepleri üzerine ve yapılan inceleme sonucu İlK'nun 285 ve muteakip maddeleri gercğince, alacaklıları ile konkordato akdetmek üzere borçlu Bekir Sözer'e İKİ AY MÜHLET VERİLMESİNE ve lzmir avukatlanndan Erdoğan Keser'in konkordato komiseri tayinine 15.1.1987 gün ve 987/29 Esas 987/10 sayı ile karar verilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 15.1.1987 Basın: 10923 Nadir Nadi DOSTUM MOZART S. bast, ?80 lira (KDV içmdci Çağdai Yayınları Türkocağı Cad. 39/41 Cagaloğlv hıunbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle