23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 OCAK 1987 HABERLER CUMHURİYET/7 Evren'den teşekkür A nkara (a.a.) Jm. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, irtica ve aşırı uçlann faaliyetlerine ilişkin konuşması dolayısıyla memnuniyetlerini bildiren kişi ve kuruluşlara teşekkür etti. Cumhurbaşkanlığı Basın Müşaviri Ali Baransel, bu konuda yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Sayın Cumhurbaşkanımızın Adana'da Çukurova Üniversitesi'nde yaptıkları konuşmalarının ardmdan çok sayıda vatandaş ve kuruluş mektup veya telgraf göndererek ya da bizzat telefon ederek, duydukları memnuniyeti bildirmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkammız, vatandaşlar ve kuruluşlar tarafından kendilerine ulaştınlan mesajların hetnen hepsinde irtica ve komünizmin Türkiye için aynı ölçüde tehlike oluşturduğu ve bu tehlike karşısında iktidar ve muhalefetin ortak hareketini isteyen sözlerinin olumlu karşılanmasını anlamlı bulduklarmı belirtmişlerdir." Erbakan, basını "maksatlı haber" yazmakla suçladı 'Olaylarla ilgimîz yok' ka ile takip edilen gerek basın toplantısı gerekse konferans nezih bir hava ve kardeşlik duygulan ile cereyan etmiş, huzur ve sükunet içinde dagılınmıştır." Erbakan, konuyla ilgili haberleri "yanlış, gerçek dışı ve maksatlı" olarak nitelendirerek basını suçladığı açıklamasında şöyle devam etti: "Böyle bir çalışma ve hizmet münasebetiyle beklenirdi ki, basınımız, asıl f aaliyetin gayesi olan basın toplantısındaki ve bilhassa konferansta serdedilen fikirler uzerinde dursunlar. bunlan değerlendirmek ve münakaşa etmek suretiyle memlekel meseleleri açısından en isabetli fikirlerin ortaya çıkmasına yardımcı olsunlar. Halbuki çalışmalann asıl olan bu faydalı yönleri uzerinde durulacağına bunlar, tamamen bir tarafa bırakdarak bizim basın toplantısına vaktinde yetişmek üzere camiden aynlmamızdan sonra, arkamızdan vukua gelen ve bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı kimselerin birtakım davrantşlan uzerinde durmaya ağırlık verilmiştir. Bu neşriyat, maksatlı bir neşriyattır. Zira bizim programımızın ne olduğu ve çalışmalanmızın nasıl cereyan ettiği yukarıda açıkça izah edilmiştir. Beyazıt'da toplanan kalabalık, cuma günü, cuma namazının özelliğinden oluşan tabii bir kalabalıktır. Kendiliğinden oluşmuştur. Ne bu kalabalığın oluşması ile ve ne de biz ayrıldıktan sonra bazı kimseler tarafından şayet yasadışı birtakım davranışlara teşebbüs edilmiş ise bu davranışlaria uzaktan yakından bir alakamız yoktur." DIYDIK/GÖRDİK YALÇI1% PEKŞEN Erbakan, "Biz ayrıldıktan sonra bazı kimseler taraftndan yasadışı birtakım davranışlara teşebbüs edilmiş ise bu davranışlarla uzaktan yakından alakamız yoktur" dedi. Basının "yanltş, gerçek dışı, maksatlı" haber verdiğini öne sürdü. ANKARA, (Cumhuriyet Biırosu) Kapatılan MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, İstanbul'da meydana gelen olaylar nedeniyle basını suçlayarak cuma namazından sonra toplanan kalabalığın kendiliğinden oluştuğunu ve kendileriyle bir ilgisi bulunmadığım ileri sürdü. Erbakan, maksatlı yayınlar ve son olaylar nedeniyle gençlere ve vatandaşlara "Tahrikkre kapılmayınız. HakJarınızı kanunlar içinde arayuıız" önerisinde bulundu. Necmettin Erbakan, dün gazetelere gönderilen yazılı açıklamasında, tstanbul'da meydana gelen olayların bir kısım basında "yanlış, gerçek dışı ve maksatlı" olarak yansıtıldığını kaydetti. Erbakan, 16ocak cuma günü tzmitlilerin ısrarlı çağrıla "Ingilizcesiz" İngilizce eğitimi Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İngilız dili ve eğitimi bölümünde okuyan bir öğrenci kısa süreli (parttime) iş arıyordu. İşveren genç kızın eğitim durumunu öğrendikten sonra "iyi öyleyse, dedi, size Ingilizce çevıri işleri verelim..." Genç kızın yanıtı şu oldu: "Ama ben İngilizce bılmiyorum ki..." İşveren önce genç kızın eğitimi konusunda söylediklerıni yanlış anladığını sandı. Hayır doğruydu. Marmara Üniversıtesi'nin İngiliz dili ve eğitimi bölümünde okuyordu. Ne ki, konuşmasının ikinci bölümünde de bir yanhşlık yoktu: "Ama İngilizce bilmiyordu..." Söz konusu okulun öğrencilerinden bir kısmı ile ben de konuştum. Gerçekten ortada bir yanlış anlama yoktu. İngiliz dili ve eğitimi gören ve bir yıl sonra orta öğretimde İngilizce öğretmenı olarak göreve başlayacak olan bu gençler "İngilizce bilmiyoriardı." Oysa bir iki ders (İnkılap tarihı, Türk dili ve edebıyatı, eğitim fortüğünde, ana dilleri ımdatlarına yetişiyordu... Neden böyle olmuştu? İngilizce öğretilen bir okülda, neden öğrenciler Türkçe konuşuyordu. Nedenlerini öğrenciler şoyle sıraladılar: Hocaların yetersizliği. Derslerin çokluğu. Sınav fazlalığı. Hocaların yetersizliği konusunda söylenenler şunlardı: Bütün okulda yabancı uyruklu (İngiliz) öğretmen sayısı 1980'den sonra yedıye (7) düşmüştü. Evet 4 sınıfında yaklaşık 50 dersin okutulduğu okulda, ingiliz öğretmen sayısı sadece yediydi. Diğerleri Türk hocalardı. Bunların büyük çoğunluğu ise bir yıl önce. okulu doğru dürüst dıl öğrenmeden bitiren insanlardı. Dolayısıyla bilmedikleri bir dili öğretmeye çalışıyorlardı. Hocaların yaptıkları hatalar o kadar yalın hatalardı ki, Ingılızceyi pek iyi bilmeyen öğrenciler bile anlayabiliyorlardı. Bir öğretmen "kralıçe ikinci Elizabeth" demek isterken, "the Second" (ikinci) yerine "the Two" diyebiliyordu örneğin... Öğrencilerin okulda İngilizce konuşma olanakları yok denecek kadar azdı. Okul koridorunda veya sokakta yabancı hocalardan biriyle karşılaşabilirlerse ne âlâ... Bazı öğrencilerin ingilızcelerini biraz olsun ilerletebilmek için yabancı hocalarla okul dışında buluşmaya kalkmaları bile kullanılan yöntemlerden bir başkasıydı... Öğrenciler 4 yıl boyunca yaklaşık 50 ders görüyorlardı. Yılda ortalama 1314 ders demekti bu. Derslerin çokluğu vıze ve final sınavlarının bolluğunu da doğuruyordu. Rasgele bir sınıfta vize ve final sınavları 4 aylık dönemde bir buçuk ayı kapsıyordu. 2 vizeden ortalama 40 puan alamayan öğrenciler ki genellikle alamıyorlardı ayrıca telafi sınavlarında da 1015 gün yitiriyorlardı. Kısacası sınavlardan boş zaman bulunamadığı için ders de yapılamıyordu. Durum böyle olunca, öğrencilere hocaları tarafından ilginç önerilerde bulunuluyordu. "Yabancı dili ancak kendi gayretinizle öğrenebilirsiniz. Bizden bir şey beklemeyin" diyenler bile vardı... Öğrenciler bu konuda da gayret gösteriyorlardı. Saat 16.3017.00'ye kadar okulda kaldıktan sonra eve gelince kitapları açıyor ve bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlardı. Ancak Erbakan, Beyaztt Cama'nde namaz kıldıktan sonra taraftarlan arasında. Erbakan, "namaz sonrası olaylarla" ilişkiyi reddediyor. rı üzerine, "Türkiye ve Ortak Pazar" konulu bir konferans verdiğini, konferanstan yararlanamayacaklan düşünerek İstanbul'da konuyla ilgili bir basın toplantısı yaptığını anımsatarak şöyle dedi: "Bu münasebetle 11 uçağıyla tstanbul'a gittik. Günlerden cuma olması nedeniyle 12.30'da Beyazıt Camü'nde cuma namazını eda ettik. Namazdan sonra 1330'da yapılacak Cağaloglu Reklam Ajansı salonundaki basın toplantısına vaktinde yetiştik. Toplantıdan sonra da t/mit'te 10 bin kişilik bir dinleyici kitlesine konferans verildi. Büyük bir ala Vehbi Gül'den Evren'e soru A nkara (uba) ım. Samsun Belediye Başkanı Kemal Vehbi Gül, basında kendisi hakkında "Atatürk düşmanı" olduğu şeklinde çıkan haberlerle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Evren'e yazdığı başvurusunda, "Devlet arşivinde benim Atatürk düşmanı olduğuma dair bir belge varsa sizi dava açmaya çağırıyorum" dedi. pek başarılı olamıyorlardı. Çünkü dili öğrenmeye çalışırken, ertesi günkü vize veya final sınavından çakma tehlikesi vardı... Öğrenciler arasında ders saatlerinden sonra İngilizce kurslarına katılanlar da vardı. Çünkü piyasadaki kurslar da YÖK üniversitelerinden daha fazla dil öğrenme olanakları vardı. Buralarda en azından dil laboratuvarı, video gıbi çağdaş öğretim araçları ve daha bollukla yabancı öğretmen kullanılıyordu. Atatürk Eğitim Fakültesi'nde ise, laboratuvar ve video yoktu. Tümüyle "yok" demek de haksızlık olacaktı. Örneğin video vardı, ama bozuimasın diye ortalığa çıkarılmıyordu. Dil laboratuvarı için de tam anlamıyla "yok" denemezdi. Sadece kulaklıkları yoktu. Işı ozetlemek gerekirse. Öğrencilerin şimdilik hedefleri, İngilizce öğrenmek yerine, vize almak, sınav atlatmak, sınıfı geçmek, okulu bitirmek, sonra da öğretmen olmaktı... Pekı öğretmen olunca ne olacaktı? Hiçbir şey... Onlar da öğretmenleri gibi, bilmedikleri bir dili, kendilerinden sonra gelenlere öğretmeye çalışacaklardı... 'StLAHLAMN' ÇAĞRISII tran radyosuna resmi tepki yok İran radyosunun Türkiye'deki Müslümanlara "silahlanın" çağrısı yapmasına, A nkara resmi bir tepki göstermedi. Hükümetin İran politikasında, özal'la Halefoğlu'nun ters düştükleri öne sürülüyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye'nin Başbakan Turgut Özal düzeyinde yaptığı uyanya rağmen İran radyosunun Türkiye'nin laik düzenini eleştiren yayınlannı sürdürmesi ve son olarak Türkiye'deki Müslümanlara "Silahlanın" çağrısını yapması Türklran ilişkilerindeki belirsizliği arttırdı. Bu arada, hükümetin tran politikasında Başbakan Turgut Özal'la Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'nun ters düştükleri öne sürülüyor. İran radyosunun önceki günkü yayını son haftalarda inişli çıkışlı bir seyir izleyen Türklran ilişkilerinde yeni bir "kriz" unsuru olarak ortaya çıktı. Radyo yayınlarının Başbakan Turgut Özal'ın geçen hafta îran Buyukelçisi Manocehr Mottaki ile yaptığı ve Tahran'a bu konuda dikkatli davranılması telkininde bulunduğu görüşmeden sonra devam etmesi, Özal'ın uyarısının Tahran'da etkili olmadığını gösterdi. İran radyosunun önceki akşamki yorumunda "Türkiye'deki olaylar İslam düşmanı zorba, zalim ve kâfirlerin oyunu" dendikten sonra şoyle devam edildi: "MüslümanJar artık kavbedecek bir şeyleri olmadığını anlamış bulunu\or!ar. En büyiik silahlan olan iman yolunda mücadeleye atılmak için silah kuşanma vaktinin geldiğini yeniden izan ettiler." İran radyosunun açıkça "silah kuşak kuşanma vaktinin geldiğinden" söz etmesi dün Ankaradaki siyasi çevrelerde rahatsızlık yarattı. Buna karşılık Dışişleri Bakanlığı, İran radyosunun bu çağrısına herhangi bir tepki vermekten kaçındı. Dışişleri Sözcüsü Yalım Eralp, gazetecilerin soruları karşısında, "TUrk milleti dışandan gelen bu tür çağnlara itibar etmez" diyerek diplomatik gözlemcilerce son derece "ılımlı" bir repki verdi. Eralp, Dışişleri'nin bu konuda ne düşündüğü sorulduğunda da konuşmak istemedi ve gazetecilerin "Dışişleri Türk milletinden ayn mı düşünüyor?" şeklindeki soruları üzerine, "Dışişleri de Türk milletinin bir parcasıdır" dedi. Dışişleri Bakanbğı'nın İran'ın son günlerde sistemleştirdiği bu davranışlar karşısında bilinçli bir şekilde susmasının İran politikasının "bizzat" Başbakan Turgut Özal tarafından yurütulmesinden kaynaklandığı anlaşılıyor. Dışişleri Bakanı Halefoğlu'nun lran'a gösterilecek tepki konusunda Başbakan Özal'dan farklı düşündüğü ve Başbakana ters duşmemek amacıyla konuşmaktan kaçındığı diplomatik çevrelerde yaygın bir kanı haline gelmeye başladı. TÜRKİYE'NÎN SESİ, FARSÇA UYARDI Öte yandan aaînın haberine göre TKT Türkiye'nin Sesi Radyosu, Türkiye'nin dış politikasının temel esaslanndan birinin hiçbir devletin içişlerine karışmamak olduğunu belirterek, "Türkiye, diğer devletlerden de bu hassas konuya gerekli özeni göstermelerini titizlikle beklemektedir" dedi. TRT'nin Türkiye'nin Sesi Radyosu'nda Farsça da dahil çeşitli dillerde yayımlanan "Görünüm" adlı haber programda, Türkiye Cumhuriyeti'nin, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu haürlatıldı. Konya'daki göstericilerden 81 tutuklandı "Selçuk Üniversitesi önünde gosteri yaparken yakalanan 26 kişiden 18 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, 8'inin tutuklanmasına karar verildi. KONYA (Cumhuriyet BüroM ) Konya'da önceki gün universitelerin çağdaş kıyafet uygulamasını protesto amacıyla izinsiz gösteri yaptıkları gerekçesiyle gozaltına ahnan 26 kişiden biri öğrenci, 8'i tutuklandı. Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü önünde gösteri yaparken yakalanan 26 kişi, Konya Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan ön soruşturmadan sonra dün sıkı güvenlik önlemleri altında Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderildi. Duruşma sonunda 18 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, 8'inin tutuklanmasına karar verildi. Cezaevinc gönderilen sanıklar şunlar: "Celil Aras (inşaat işçisi), Muhlis Aras (Almanya'da işçi), Nevzat Teniz (seyyar satıcı), Mustafa Bütüner (imam hatip lisesi mezunu), Murat Şen (FenEdebiyat Fakültesi 1. sınıf öğrencisi), Ali Gazil (emekli işçi), Mustafa Eroğlu (besici) ve tbrahim Karabayır (besici). Öte yandan, Kadıri tarikatının "Hüseyinciler" kolu üyesi oldukları ve Zonguldak'ta irticai faaliyette bulunduklan öne sürülen 12 kişiden 6'sı serbest bırakıldı. Savcı, bunlardan üçünün yeniden tutuklanmasını istedi. Ankara'da ise Kadiri tarikatı üyesi olduğu iddia edilen iki kişi gozaltına alındı. Onur plaketi / stanbul Haber Servisi Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu'na uzun yıllar başkanlık yapmış ve kuruma pek çok emeği geçmiş olan Abdullah Caner'e, dün Istanbul Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Birliği Başkanlar Meclisi loplantısında bir onur plaketi verildi. Törende yapılan konuşmalarda, Abdullah Caner'in, Türkiye'de ilk esnaf derneklerinin, esnaf konfederasyonlarının ve esnaf kefalet kooperatiflerinin kurucusu olduğu belirtildi. masyon dersleri) dışındakı butün dersleri İngilizceydi... Bir öğrenci şakayla kanşık şunları söyledi: "Neredeysederslere birtercümanla gireceğız... Allahtan hocalar da İngilizce bilmediği için işi Türkçeye döküyoruz..." Öğrenciler derslerde yanlış yapmamak için konuşmama yöntemini seçiyorlardı. Hocalar anlatttğı sürece sessiz dinliyorlardı. İş tartışmaya dönüş Dini yayınlar yüzde 226 arttı Felsefe ve ahlakla ilgili yayınlar ise yüzde 52 azaldı. Kuramsal bilgiler yaymlarındaki azalma ise yüzde 63 oranmda. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye'de son 9 yılda yayımlanan dini kitaplarda yüzde 226 oranında bir artış ortaya çıktı. Aynı dönemde felsefe ve ahlak, toplumsal bilimler, kuramsal bilimler, güzel sanatlar, spor ve turizm ile tarih, coğrafya ve biyografilere ilişkin yayınİarda önemli bir dtişüş oldu. Devlet Istatistik Enstitüsü iie Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nden alınan rakamlara göre ortaya çıkan tablo, dini yayınlarda bir "patlama"yı gösteriyor. Buna göre, dini yayınlar ve ilahiyat kitaplannda son 9 yıldaki artış yüzde 226'ya, son 6 yıldaki artış ise yüzde 71'e ulaştı. 1978 yılında sadece 267 dini kitap yayımlanırken, 1981 yıhnda yayın sayısı 369, 1983 yıhnda 555, 1985 yıhnda ise 612 oldu. 1986'da yayımlanan dini kitapların sayısı ise 637'ye yükseldi. Dini dergilerin sayısı ise 1980'de 15 iken, 1983'te 18'e. geçen yıl ise 21'e çıktı. Ancak bu 21 dini dergiye yasadışı yayımlanan dini dergiler dahil değil. Buna göre son 6 yılda dini yayınlarda ortalama yüzde 71 artış olurken, kitaplardaki artış yüzde 72'yi, dergi sayısındaki artış ise yüzde 4O'ı buldu. Felsefe ve ahlakla ilgili yayınlarda son 9 yılda yüzde 52 oranında azalma gözlendi. 1977'de bu konuda 1% kitap yayımlanırken, 1985'te bu sayı 105'e, geçen yıl ise 98'e düştü. Aym konuda yayımlanan dergi sayısı 1977'de 11 iken, 1985'te 4'e, 1986'de ise 3'e indi. Toplumsal büimlere ilişkin yayınlarda ortalama düşüş ise yüzde 20'yi buluyor. Bu konuda 1977'de 2158 kitap yayımlanırken, 1985'te bu sayı önce 1744'e, geçen yıl ise 1712'ye düştü. 1977'de 734 olan dergi sayısı ise 1985'te 728'e, 1986'da 703'e indi. En önemli düşüş ise kuramsal bilimler konusundaki yayınlarda oldu ve son 9 yılda yüzde 63'lük bir azalma oldu. 1977 yıhnda kuramsal bilimler konusunda 502 olan kitap sayısı 1985'te 212'ye, 1986'da 165'e inerken, 1977'de 32 olan dergi sayısı 1985'te 25'e, geçen yıl ise 24'e düştü. Güzel sanatlar, spor ve turizme ilişkin yayınlardaki azalma oranı ise yüzde 33 oldu. 1977'de bu konularda 346 kitap ile 113 dergi yayımlanırken 1985'te kitap sayısı 201'e, dergi sayısı ise 112'ye indi, geçen yıl ise kitap sayısı 203'te kalırken dergi sayısı 108'e indi. Tarih, coğrafya ve biyografi konularını içeren yayınlardaki düşüş nispeten daha az oldu ve yüzde 7'de kaldı. 1977'de 483 kitap yayımlanırken, 1985'te bu rakam 468, 1986'da daha da azalarak 451 olarak gerçekleşti. Tarih, coğrafya ve biyografi konusunda yayımlanan dergi sayısı 1977'de 19 iken, 1985'te bu rakam 18 oldu, 1986'da ise 16'ya düştü. 9 yılda büyük ilerleme ANRARA TASI Aristokrat komünizm ve Platon YÖK üniversitelerin genel duzeninde olduğu kadar, eğitim öğretim Konusunda da 6nlemler alma sorumluluğu olan bir kuruluş. 1981 yılından bu yanaki mazisi boyunca da bu konuda epey katkı yapmış olsa gerek. Tabii bunu sadece YÖK'ün şahsi gayretlerine bağlamakjgayet yanlış. örneğin Gazi Universitesi'nde bir Doç. Dr. HalitÇöloğlu var ki, bu şahsın ilmi katkılan hiç de küçümsenmeyecek ölçüde. Yazdığı "Mukayeseli Ekonomik SistemlerDoktrinaJ Yaklaşım" adlı eseriyle öğrencilerinin ufuklannıgenişletiyor. Eserinin "doktrinal" olması nedeniyle yer yer siyasi ve felsefi konula Platon'u ve Marx'ı "açık ra da değinerek, bu konudaki Toplum" düşmanları olarak bilgilerini öğrencilerinden sa ilan etti, ama yankılar uyandıkınmayan Doç. Çöloğlu saye ran kitabını biraz erken yazdı. sinde biz de bir şeyler Öğrendik. AhbirdeÇötoğlu'nuokumafırörneğin, Platon'un "komü satını bulabilseydi. nist" olduğunu. Olur mu demeDoç. Çoloğlu'nun katkılan yin. Doç. Çöloğlu yazarsaoiur. tabii ki bu kadaria bitmez. Sayın Neden, çünkü Platon (M.Ö. Çöloğlu Peter Kropotkin'in de 427348) üstünüze iyilik üç sı nihilist, anarşist, hatta "Allahnıflı bir ideal devlet sistemi dü sız" olduğunu keşfetmiş ve kişünmüştür: Hâkimler, savaşçı tabında yazmıştır. (Bkz. s. 67) ve memuriar, köleler. Bunun Çöloğlu şöyle demektedir: "komünizmle" ne ilgisi varda "Hiçbir dini inancı kabul etdemeyin. Bu, "aristokratikko meyen (Allahsız) Peter Kropotmünizmdir". Demek ki, bunu kinise.." niceantikçağuzmamdüşüneBunu Kropotkindesöyiemişmedi. örneğin büyük düşünür tir, ama Çoloğlu'nun yazması Kari Poper, kulaklan çınlasın ayndır. Türk:lş:Hükümet laiklikte duyarsız A nkara (Cumhuriyet / l BurosuJ Türkİş Yönetim Kurulu, cumhuriyetin temel niteliklerini hedef alan hareketler karşısında etkin Onlemler alınmasmı istedi ve hükümetin laiklik konusunda Iran'ın müdahaleleri karşısında duyarsız kaldığını belirtti. Kahveci iddiacı bekliyor BAŞBAKANLIK Başdanışmanı Adnan Kahveci son derece iddialı. Kahveci'nin iddia ettiği konu ise genel seçimlerin tarihi hakkında. Eşi ile birlikte düzenlenen bir seminere katılmak üzere Uludağ'a giden Kahveci, hükümetin izlediğı politikanın bu yıl Yangına Kalbi dayanamadı stanbul Haber Servisi / Şişli'de bir binanın kalorifer dairesinde çıkan yangın sırasında kalp krizi geçiren Selçuk Raif Aksoy adlı emlak komisyoncusu heyecandan öldu. Şişli, Ergenekon Caddesi'ndeki 16 numaralı apartmanda, dün saat 14.00 sıralarında yangın çıktı. Kalorifer kazanının birden parlamasıyla birlikte alevlerin apartman boşluğuna yükseldiğini gören Selçuk Raif Aksoy, paniğe kapıldı. Kalorifer dairesinin üst katında bulunan emlakçinin kalp krizi geçirdiğini gören çevre sakinleri, Selçuk Raif Aksoy'u Şişli Etfal Hastanesi'ne götürmek istediler. Ancak hastaneye yetiştirilemeyen Aksoy, yolda öldü. DSP'li Babacan savcılara çağrı yaptı Özal hakkında laiklik için suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP Kırklareli Milletvekili Şükrii Babacan, Başbakan Turgut Özal için laikliğe aykırı davTanışları nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Şükrü Babacan dün Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, 7 ay önce Başbakan Turgut Özal'ın Marmaris'te üniversite öğrencilerinin üniversiteye başlan kapalı girmelerinin insan haklannın bir parçası olduğunu söylemesi nedeniyle yaptığı açıklama için suç duyurusunda bulunduğunu hatırlattı. Babacan, savalann istedikleri zaman soruşturma açtıklarını, istemedikleri zaman açmadıklannı ileri sürerek, Başbakan Özal için yaptığı suç duyurusunu yineledi ve savcıları göreve çağırdı. Babacan, şöyle dedi: "7 ay önce yapdğım suç duyurusuna savcılardan en ufak hareket gelmemesi çok önemlidir. Söylediklerimiz aynen çıkmış, irtica hareketleri ve laikliğe aykın davranışlar daha örgütlü, daha miisamahakâr bir ortam içinde buyüyerek, adeta kollanarak cumhuriyeti tehdit eder boyutlara gelmiştir. trtica hareketlerinin ardında bizzat iktidar ve Başbakan Özal vardır." içinde bir erken seçımı akla getirdiğini, eldeki rakamların ve uygulanan ekonomik politikanın bunu kanıtladığını öne süren gazetecilere büyük bir iddia ile şunları söylüyor: "Kendine güvenen varsa gelsin, seçimler 1988'de zamanında yapılacak. İsteyenle istediği şeye iddiaya girerim." Kahveci şimdıye kadar gırdiği tüm bahislerı kazandığını da söylüyor, bu "hodri meydan" konuşmasından sonra. Gazetecılerden birisi bu kez "Sayın Başbakan da seçimlerin 1988'de olacağını söylüvor, ama biliyorsunuz Sayın Ozal sürprizlerı pek sever. Bu nedenle bu yıl bir erken seçim olabilir" deyince Kahveci, şu yanıtı veriyor: "Sayın Başbakan sürprizi sever, bu doğru, ama ben de ıddıa kaybetmeyi hiç sevmem. İsteyen iddiaya girsin." Devrim ve Allah İzmir bağımsız milletvekilı Rüştü Şardağ, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, "Şerefini ortaya koyarak" Atatürk'ün tek bir devriminin bile dine aykırı olmadığını söyledi. Sık sık Kuran'dan ömekler veren Şardağ, gericilerin Latin alfabesi kullanılmasına karşı çıktığım da belirttikten sonra, konuşmasını şöyle noktaladı: "Kuran eski Türkçedir. Arap harfleriyle yazılmıştır. Her peygamberin kitabı kendi dilindedir. Ama hiç kimse Allahın Arap olduğunu iddia edemez." Kunış, SSK'de tarihe karıştı nkara (uba) Enflasyon "kuruş"un alım gücünü yok etti. Sosyal Sigortalar Kurumu'nca "kuruş"lar defterden çıkarıldı. SSK Genel Müdürlüğü'nce yayımlanan bir genelgeyle, muhasebe kayıtlarında yer alan kuruşlarla ilgili hesaplarm liraya tamamlanması, kuruşlara bundan böyle yer verilmemesi istendi. SSK'nin gelir gider tablolarında kuruşlar kaldırıldı. Hafif... Değişik... Nefis bir beyaz şarap... "' : 4: | VİLLA NEVA * Sfâk r \ / ^ T T T / ^ A Şarapçılık Pazarlama ve Ticarel A.Ş. ^SF L / U L U L A TEL. 143 70 74 143 70 75 579 93 22 ! Yonetmenlığıni ve senaryo yazarlığını Orhan Aksoy'un yaptığı "Saat Sabahın Dokuzu" adlı dizıdeki Necla (Meral Oğuz) intihar edecekse, etsin artık. Yoksa seyirciler kendilerinı evlerinin pencerelerinden, balkonlarından aşağı atacaklar. Geçen pazar günü yayımlanan bölümde, dizinin hazırlayıcıları, oyuncuları çok güzel bir Ege gezisi yaptıklarını TV izleyicilerine seyrettirme olanağı buldular.Yaklaşık bir saatlik bölümün 30 dakikası, Meral Oğuz ile Sadri Alışık'ın faytonda, Altın Yunus'ta, Efes Harabeleri'nde ve cennet Türkı Intihar edeceksen et yemizin tarihi ve turistik bölgelerinde göz süzmeleri ile geçti. Böylece Sadri Alışık'ın rol icabı Meral Oğuz'a "göz" koyduğu adeta izleyicinin "gözüne" sokuldu. Bu 30 dakikalık bölüm içerisinde oyunculardan tek bir sözcük, tek bir dıyalog duymak mümkün olmadı. Tek konuşma, Sadri Alışık'ın yabancı ış ortağının rol icabı "I Love Raki" demesiydi. TV izleyicilerı "Rakıyı seviyorum"un Ingilizcesinı de böylece öğrenmiş oldular. TV izleyicısı olarak TRT yönetımine yalvanyoruz, "Saat Sabahın Dokuzu" dızisi ile bize dokuz doğurtmayın. Özal Küba'ya neden kızıyor? Başbakan Turgut Özal, geçenlerde Türk İdareciler Derneği'ni ziyareti sırasında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin komşularının çokluğu bakımından dünyanın ender ülkelerinden biri olduğunu anlatıyordu. Özal, buna karşılık ABD'nin yalnızca üç komşusu bulunduğunu belirterek, bu ülkeleri şöyle sıraladı: "Kuzeyde Kanada, güneyde Meksika ve bir de kızdıgımız Küba..." Acaba Özal Küba'ya neden kızmaktaydı? Fidel Castro ile alıp veremediği ne vardı? Bu hususlar anlaşılamadı...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle