18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lışalım. Doğal hukuk felsefesi kendi devletini kurunca liberalizmi yansıtan "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesini yasalara aktardı. Devlet hiçbir alana müdahale etmiyordu. Herkesin özgur ve eşit kabul edildiği sistem içinde devlet müdahalesi en az duzeye indirilmiştir. Devlet, sorunlar çıktığında, bireylere saldınlar karşısında onleyici ve savuşturucu onlemler almakla sınırlı bir yönetim gücune sahipti. Devleti oluşturan guçler zaten vatandaşların kendi aralarında seçmiş oldukları memurlardı. Ülkenin halkı bir araya gelerek varsayımsal bir sozleşme yapmış ve doğuştan sahip oldukları "doğal hak ve özgürlukleri" kendi aralarında seçtikleri kişilere geçici olarak, düzenlenilmesi amacıyla vermiştir. Daha sonra, duzenlenen hak ve özgurlukler "medeni hak ve özgurlukler" olarak vatandaşlara iade edilmişti. Varlığı varsayımsal oiarak kabul edilen bu işlemin adı "toplum sozleşmesi" idi. Devlet özgur iradelı insanlann, ozgurce bir sozleşme etrafında bir araya gelmelerinden kurulmuştu. Özgür iradeü insanlar, ekonomik ve hukuka ilişkin tum sorunlarını arz talep dengesi içinde çozümleyecektir. Devletin hiçbir müdahalesi olmadan dileyen, dilediği gibi mal ve hızmet arz edecek, talepte bulunan da dilerse alacaktır. Örneğin çalışma sözleşmesinde, işveren dilediği koşullan öne surebilecek (boğaz tokluğuna çalışma gibi), işi talep eden de dilerse o koşullar içinde işi kabul edecektir. Devlet koşullann saptanmasında seyirci kalacak, sorun çıkarsa mudahalede bulunacaktır. Sozleşme özgurlüğü (akit serbestisi) diye adlandırılan bu ilke, iş talebinin artması ve iş arzının yetersizliği nedeniyle adil olmayan durumlar yaratmıştı. Çalışma alanında, arz talep ikilemi, çalışma talebi içinde olanların aleyhine gelişti. İnsanlar aç kalmamak için çalıştıranların arz koşullarını kabul etmek zorunda kaldı. Ve sosyal patlamalar, XIX. yuzyılı kasıp kavurdu. İşçi hareketleri biçiminde gelişen olayların kuramsal temelinde Marx ve sosyalizm yatmaktaydı. Işte bu sosyal patlamalar karşısında, doğal hukukçu devlet düzenleri kendilerini koruyabilmek için bazı önlemlere yönelmek zorunda kaldılar. Sozleşme ozgürlüğü ilkesinin yeniden gozden geçirilmesi gerekiyordu. Temel ilkelerden vazgeçmek söz konusu değildi, ama yeni sosyal olgular karşısında bir revizyon zorunluydu. Sozleşme özgurlüğü ilkesine, sosyal adaleti uyarlamak gerekiyordu. Gerçek, adil bir düzenin yaratılması güçsuzu koruyan, onu güçlendiren bir devlet anlayışıyla olanaklıdır. Çalışan, sozleşme masasına otururken, devlet onu işverenle aynı güç düzeyine getirmelidir. Sözleşmenın koşullarını işveren artık serbestçe ileri suremeyecektir. Çunku çalışanı baskı altına alan koşullar adalet kavramına ters düşmektedir. Çalışma saatlerine belli sınırlamalar getirilecek, asgari ucretin altında bir parayla işçi çalıştırılamayacak, ücretli dinlenme izni verilecek, sağlık ve emeklilik sigortası hakkı tum çahşanlan kapsayacaktı. Grev ve toplusözleşme duzeniyle de çalışana pazarlık gucü verilecekti. Sosyal adaletin getirilmesiyle hukuk düzenleri çalışanla, çaiıştıranı sozleşme çerçevesi içinde eşit duzeye getirmişti. Böylece klasik liberal devletin, "klasik hak ve özgürlukleri" yanında, "sosyal ve ekonomik hak ve özgurlukler" ortaya çıkmıştır. Klasik liberal, bekçi devletin yerini güçsüzü koruyan, sosyal ve ekonomik haklan benimseyen koruyucu "sosyal devlet" almıştır. Sosyal devletin doğuşu Marksist duşünce ve eylemin gelişmesini önlemek içindir. Yukarıda belirttiğimiz gibi sosyal devlet ve sosyal demokraside Marksizmin etkisi bir itme, bir dürtme, burjuvaziyi önlemlere sürükleme biçiminde ortaya çıkmıştır. Sosyal demokrat partiler, sosyal devlet ve sosyal adalet ilkelerine salthkla uyulmasını isteyen partilerdir. Bunun karşısında sağdaki partiler, klasik liberalizm yandaşıdırlar ve ozde, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler"i savunurlar Ülkemizdeki iki sosyal demokrat parti de kuşkusuz liberal ve özgürlükçü temellere dayanmaktadır. Doğal hukuk felsefesi, tüm Batı devletlerinin siyasal tercihidir. Ülkemizin tüm anayasaları, doğal hukukçu ilkeleri yansıtır. 1961 Anayasası'yla "sosyal devlet" ve "sosyal adalet" ilkeleri açıkça pozitif metinlere geçmiştir. 1982Anayasası da bu ilkeleri ana hatlarıyla tekrarlanmıştır. İki sosyal demokrat parti de programlarında sosyal devlet ve sosyal adalet ilkelerine titizlikle yer vermektedir. Ancak bazı konularda değişik yorumlarla karşı karşıya kalmaktayız. Değişik yorumlar, değişik kuramsal yaklaşımlardan gelindiği izlenimi vermektedir. Her iki sosyal demokrat partinin de Marksist kökenli olmadığı açıktır. Ancak parti içinde, sosyal demokrasiyi Marksist kökenli görenlerin görüşleri ağırlık kazanmaya başlarsa özün esasından uzaklaşılacağını da unutmamak gerekir. Farklı yorumları, örneğin din ve ekonomi alanlarında gormek olanakiı. DSP piyasa ekonomisinden yana bir tutuma yaklaşmış gibi görünmektedir. Piyasa ekonomisi içinde hakça bir vergilendirme, etkili vergi denetimi; koprü, baraj ve benzeri gelirlerin işçi yatırım fonlanna aktanlması gibi uygulamalan savunan DSP, ulkemiz sosyal demokrasisi içinde yeni bir model ortaya koyuyor. Bunun karşısında SHP geleneksel devletçi politikayı yeğler görünmektedir. DSP, liberalizmin kökeninde yatan vicdan ve din özgürlüğüne yer vermekte ve bundan dolayı tepkileri üzerine çekmektedir. Bunun karşısında SHP laikliği, büyük Fransız devrimcilerinin dine kayıtsız kalan yorumuyla ele almaktadır. Oysa Angİo Sakson John Locke'cu yorumun vicdan özgurluğunu, burjuva devrimlerinin temel taşlanndan biri olarak kabul ettiğine, yukarıda değinmiştik. Görulüyor ki, iki sosyal demokrat partinin ortaya çıkışı sadece lider ve kadro sonınuna dayanmamakta, önemli konularda da farklılıklar ortava çıkmaktadır. Sosyal devletin doğuşu Marksist düşünce ve eylemin gelişmesini önlemek içindir. Sosyal devlet ve sosyal demokraside Marksizmin etkisi bir itme, bir dürîme, burjuvaziyi önlemlere sürükleme biçiminde ortaya çıkmıştır. Sosyal demokrat partiler, sosyal devlet ve sosyal adalet ilkelerine salthkla uyulmasını isîeyen partilerdir. Sosyal Demokrasi ve lîlkemizdeki Durum Doç. Dr. NİYAZİ ÖKTEM /. Ü. Hukuk Faküllesi PENCERE 20 EYLÜL 1986 Kalıplarla Düşünmenin Sakıncaları... Ortaçağ karanlıgında insanoğlu kalıplarla düşünüyordu. Buna dogmacılık denir. Somut koşullan, değişen durumları, yeni bilgileri, yaşamdaki dönüşümleri göz ardı ederek, soyut yargılarla düşünen adam ortaçağ insanıdır Böyle adamdan ne sosyalist olur, ne demokrat, ne devrimci, ne de solcu... Ama o diyor ki: Solcuyum... Öyle sanıyor kendisini, çünkü biçimsel mantığın kalıplanyla düşünerek solculuk yapılamayacağını bilmiyor; bir gün yanılgısını anlayabilirse, dogmacılıktan kurtulabilir. • Son yıllarda ülkemizde Darwin güncelleşti; "evrim kuramı" tartışılıyor. Tartışma bilimsel içerikli olsa, diyecek bir şey yok. Darvvin kuramı, adı üstünde, bir kuramdır, bilim yasası bile değildir. Kaldı ki her bilimsel yasanın yine bilim yöntemleriyle sınanması, denetlenmesi, gerçeğin aranışında dur durak olmaması doğaldır. Bilimsel kuramların tartışılması bilim yaşamının ve gelişiminin koşuludur. Ne var ki Darvvin'in Türkiye'de güncelleşmesi, bu yüzden değil. Konu bilimdin çatışmasına dönüşüyor; kahvehanede, otobüste, okulda konuşuluyor: İnsan maymundan mı gelmiş? öyle diyorlar. Yalan!.. Kitap ne yazıyor: Adem'le Havva'yı Allah yarattı, dünyaya gönderdi. Tartışma bu duzeye indi mi ve yola girdi mi, söylenecek söz kalmaz. Çünkü "dogma"nın geçerli olduğu yerde insan aklına gerek yoktur. Evrim kuramının karşısına kutsal kitap kondu mu, işin rengi değişir, bilimdin çatışmasına dönüşür. Ne yazık ki Türkiye'de Darvvin kuramı bilimsel kapsamda değil, inanç kapsamında tartışılıyor ve olay siyasal sorunsallığa bürünüyor. * Sosyalizmin ileri sürdüğü savlardan biri, işçi sımfının devrimciligıdir. İşçi sınıfı genelde devrimcidir; ama, bu yargıyı kalıplastırarak düşünmek kimi zaman bizi yanılgıya sürükleyebilir. Emekçi sınıfından kaynaklanan her eylem; devrime, demokrasiye, sosyalizme dönük müdür? Tarihsel koşullann somut olumsuzluğunda, işçi kitleleri; gerici, faşist, ırkçı siyasetlerin itici gücü gibi kullantlabilırler. Emperyalizmin güdümü altına düşmüş toplumlardakı çürüme sürecinde, emekçi sımfının üst katmanları, çözülme eğilimi gösterebilir, sermaye Iktidanna hizmet edebilir. Türkiye'de çok partili rejim sürecinde emekçi kitleleri, uzun zaman sermaye partisinin oy deposu işlevini görmedi mi? * Her devlette ordu, kurulu düzenin silahlı gücüdür. Kumlu düzen dışa bağımlı iktidarın siyasal çıkarlarına göre biçimleniyorsa, askeri müdahale, emekçi halkın uyanışını bastırmak için gerekli içeriği taşıyacaktır. Nitekim 12 Mart'ın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç bu amacı vurgulamıştır: Toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi aşmıştır; bunu durdurmak gerekiyor. Ancak, "askeri müdahale tutucu ve gericidir" kuralım kalıplaştırarak her olayı bu kalıba dökmek, kimi zaman insanı yanlışa sürükleyebilir, aldatabilir. Biçimsel mantıkla tarihsel olayları açıklamaya kalkarsak Ortaçağ dogmacılığına düşeriz. • "Halkın sesi hakkın sesidir" diyerek halktan gelecek her eylemi benimseyecek miyiz? Halk kitleleri kavramı, tarihin akışı içinde somutlaşıp dönüşür, kitlelerin bilinci değişip gelişir. Bugün İran halkınmbilinciyie Türk halkının bilinci bir değildir. Yüz yıl önceki Osmanlı halkının bilinciyle bugünkü halk kitlelerinin bilinci de bir değildir. Halk sözcüğünü somut gerçekliğinden yalıtıp putlaştırarak yapılan çoğu siyasal konuşma ve nutuk, solculukla ilişkisi bulunmayan mistik sözlerden oluşur. Halkçılığın yüzeysel, popülist, romantik biçimi, soldan çok sağ kesimde tezgâhlanan bir aldatmacadır. Halkçılık da kalıplardan, dogmalardan, biçimsellikten kurtulduğunda çağdaş anlamını kazanabilir. Sosyal devlet \e sosyal demokrasinin kökeni tartışmalarırun sürdüriilmesi, ulkemiz ve demokrasi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Iki sosyal demokrat partinin seçim platformuna girdiği ülkemizde, değişik yorumlar partileri de değişik yönlere yöneltebilir. Sosyal demokrasiyi Marx'a dayandıranlar kuşkusuz bu felsefi bağlam içinde onu belli bir yere oturtmak isteyeceklerdir. Sosyal demokrasiyi liberal, doğal hukukçu felsefenin çağdaş yorumu olarak görenler ise ona özgürlükçü demokrasiler içinde yer verecektir. SOSYAL DEMOKRASİ MARKSİST KÖKENLİ DEĞİLDİR Ilk bakışta, ozellikle tarihsel süreç içinde durum değerlendirildiğinde Marksist partilerin "sosyal demokrat" adlarla siyasal platforma atıldıkları görülmektedir. Dünyanın birçok yerinde iMarksist partiler, yasalara ters düşmemek için değişik adlar almıştır. Sosyalist veya komunist adları kullansalardı yasadışı olurlardı. Bu olgudan hareketle bugünku sosyal demokrat partilerin de kokeninin Marx'a dayandığını söylemek olanaklı. Ancak sadece isimden hareketle yapılan bu yorum bizi sağlıkIı sonuçlara ulaştırabilir mi? Marx'ın tarihsel determinizm şemasında da "sosyal demokrat" aşama mevcut değildir. Marx'tan sonra geliştirilenkuram içinde öngörülen "ulusal demokratik devrim" anlayışında, "ilerici demokratlarla" işbirliği önerilmektedir. Bu ilerici demokratlar olsa olsa sosyal demokrat kimlikteki burjuvalar ve bunların partileridtr. Bir başka soru da akla gelebilir: Madem sosyal demokrasi Marx kökenli değil, Alman sosyal demokratların son tutumlannı nasıl yorumlayabiliriz? Bilindiği gibı Alman sosyal demokrasisi içinde Marksist eğilimler ağırlık kazanmaya başlamıştır. Marksizmin yasak olduğu vey? sosyolojik olarak hoş karjılanmadığı uîkelerde komünist ve sosyalist eğilimliler sosyal demokrat partilere girerek burada faaliyet gosterirler. Güçlendiklerinde de partiyi daha sola çekmeleri doğaldır. Kaldı ki, Avrupa'da "yeşeremeyen"ama adı Avrupa komunizmi (orokomunizm, güler yuzlu sosyalizm) olan akıma en yakın parti bu sosyal demokrat partilerdir. Avrupa komunizmi soldan sağa doğru bir ilerleyişken, sosyal demokrasi sağdan sola bir yurüyüşun felsefesidir. Bu nedenle karşılıklı yurüyenlerin karşılaşması da doğal bir olgudur. Bu yuruyuş yan yana olabilir, ama asla kol kola değil. SOSYAL DEMOKRASİ VE SOSYAL DEVLET LİBERAL KÖKENLİDİR Sosyal demokrasinin gelişiminde Marx'ın rolü yok mudur? Kuşkusuz vardır. Bu etki klasik, liberal, özgürlukçu, Marx'ın burjuva felsefesi dediği düşüncenin kendini derleyip toparlaması açısından onem taşımaktadır. Yani sosyal demokrasi Marksist felsefenin ürünu değildir, ancak oluşumunda Marx'ın dış dürtüsü söz konusudur. Şöyle ki, kökeni antik Yunan Stao felsefesine dayalı doğaJ hukuk düşüncesini ticaret devrimıyle ortaya çıkan ve sanayi devrimiyle gelişen burjuvazi benimsemiştir. Rönesans ve reform hareketleri antik Yunan kökenli bireyci, özgürlukçu, bireyi bir değer kabul edip doğuştan hak sahibi olduğunu öne suren doğal hukuk düşüncesini geliştirmişti. Doğuştan kazanılan vazgeçilmez, devredilmez, özüne dokunulamaz hak ve özgurlüklerden herkes eşit bir biçimde yararlanır. Kimse bu haklardan insanlan yoksun bırakamaz. John Locke'a gore doğuştan kazanılan hak ve özgürlüklerin en onemlilerı, mulkiyet hakkı ve düşunce vicdan özgürlüğudür. Bunlar kutsal haklar kategorisine girer. Locke"un bu hak ve ozgurlükleri kutsallaştırması, dönemin koşullanna göre zorunluydu, çunku siyasal iktidarı elinde bulunduran aristokrasi, halk uzerinde tam bir baskı uygulamakta, onun malına mulkune dilediği gibi el koymaktavdı. Bireyle Tanrı arasındaki bir ilişki olan din ve vicdan ozgurlüğune de müdahale eden aristokrasi karşısında kokten çozümleyici ilkeler getirilmeliydi. Doğal hukuk J. Locke, J.J. Rousseau gibi filozoflaıla adeta bir matematik formül gibi felsefi, hukuksal. siyasal, akla dayalı ilkeler geliştirdi. Bu ilkelerı benimseyen burjuvazi aristokrasiyi devirdi ve siyasal iktidara el koydu. Büyuk Fransız devrimi, bu ilkelerin urünüydü. ABD bir devlet olarak bu ilkelerle doğdu. İngiliz demokrasisi doğal hukuk felsefesine dayahdır. Ozetle tüm Batı demokrasileri doğal hukuk kökenlidir. Doğal hukuk, klasik liberal devleti kurmuştur. Buradan "sosyal devlet" ve "sosyal demokrasiye" geçiş nasıl olmaktadır; şimdi bunu irdelemeye ça OKTAY AKBAL EVET/HAYIR .. HAFTALIK HABER DERGISI Seçime Sekiz Gün Kala. Yasaklar yararsız, seçmen kararsız, politika zararsız Ara seçime sekiz gün kaldı. 28 Eylül Pazar günü Türkiye^ nin on ilinde milletvekili seçimi yapılacak, on bir milletvekili seçilecek. Bu on bir kişinin tümü, ANAP'lı olsa da, olmasa da; yani SHP ya da DYP kazansa da, TBMM'de durum değişmiyor... ANAP 1988'e kadar iktidardadıc Bunu değiştirmek çok güçtür. Meclis'te bir güven oylaması yapılsa ANAP'ın 200'den çok milletvekili buna karşı çıkacaktır. ANAP'ın içten parçalanmasını beklemek ise şimdilik çok yanlış olur. öyleyse bu ara seçimin önemi nerede? Önce on ilimizin oy dengesinin ortaya çıkması önemli... Bakalım ANAP 83'teki oy oranını bulabilecek mi? Bulamazsa, bu oran yüzde otuzu geçemez, muhalefet ise topluca yüzde altmışı geçerse, Bay Özal ve partisinin uiusun güvenini yitirdiğı ortaya çıkar. Böyle bir gerçek karşısıda muhalefet erken bir seçimin gerekliliğinı ıleri sürecektir. Özal iktidarı için bu iki yıl büyük güçlüklerle geçecek, belki de geçemeyecektir Bay Ozal'ın da ister istemez erken bir seçimden yana çıkması söz konusu olacaktır. 12 Eylül'den bu yana artı yıl geçmiştir, pek çok sey degişmiştir, hatta altüst olmuştur. Yasaklı sayılan kişiler ortaya çıkmışlardır, aJanlarda açık açık konuşuyorlar. 12 Eylül eleştirilerle karşı karşıyadır. ANAP'tan başka 12 Eylül'cü parti kalmamış gibidir. DYP, SHP, ve ötekiler 12 Eylül'den yana tavır almak bir yana, 12 Eylül olayının yanlışlığını belirtmeye başlamışlardır. Yüzde 92'nin üstünde oy alan bir Anayasa, muhalefet partilerinin baş hedefidir. Hepsi bu Anayasa'nın değiştihlmesini istiyor, kimi bir çok bölümünü, kimi de tümünü... Kime oy vermeli? Yurttaş günlerdir dört yandan gelen laf kalabalığı aftında ezilmektedir. Herkes bir seyler söylemekte, ama söyienenler hiç doyurucu değil. Kırk yıldır yinelenen politikacı edebiyatı! Muhalefette böyle söylerler, sonra işbaşına gelindi mi herşey değişir! Bunu kaç kez gördük, bildik, ögrendik. Hangi parti halk yararını düşünür, halk yararı için çalışır? önce bunu saptamaya çalışmalı... Doğru Yol Partisi'nin 'doğal' değilse de gerçek lideri Sayın Demirel'dir. Bu öteden beri biliniyordu, şimdi iyice ortaya çıktı. Yasakları deldi geçti AP eski Genel Başkanı! Alanlarda rahatça konuşuyor, binlerce yandaşı ile hesaplaşıyor, kimilerini de hesaplaşmaya çağınyor, ya da er geç çağıracağını hıssertiriyor. Demirel tek başına vermiyor bu savaşı, yanında bütün AP kadrosu var. Bakanları, milletvekilleri. üyeleri... Ne yapmış etmiş, bir zamanlar kendisine karşı çıkanları, Koca Reisleri bilmem kimleri bile yanında toplamayı başarmış. Kadrosu, örgütü, yandaşlan ile önemli bir güçtür Demirel.. Bu güç bakalım ara seçimde nasıl sonuç alacak? Refah ve Milliyetçi Çalışma partiterinin de eski MSP ve MHP'nin izinden grttiğini herkes biliyor. Bu partilerin de belirli bir oy gücü var... Ama her akşam TV'de ve radyoda birer ikişer dakika halka seslenen öteki partilerin değil, barajı geçmek, barajın yansına kadar bile gelecek güçleri yoktur. Sola gelelim; solda Demokratik Sol Parti var bir, bir de Sosyaldemokrat Halkçı Parti... DSP'nin hemen hiçbir yerde yerleşmiş, kurulmuş bir örgütü yok, yalnız coşkulu yandaşlan var. Bir de Sayın Ecevit'e gonülden bağlı kişiler... Güzel konuşan bir politikacıdır Ecevit, altı yıllık suskunluktan sonra yine güzel konuşmalar yapıyor. Ama yanında ne örgüt var, ne eski hükümetlerindeki bakanlar, ne de milletvekilleri!.. Hepsini bir yana kendi isteğiyle itmiş, tek başına kalmış!.. CHP Genel Başkanıyken de hele son zamanlarda kendini bir yalnızlığa itmeye başlamıstı. Partinin ikinci üçüncü sıradaki kişileriyle bağlarını koparmıştı. Demirel'in tam tersini yaptı Ecevit; Demirel herkesi çevresinde toplamayı nasıl başardıysa, Ecevit tek başına kalmaya büyük özen gösterdi!.. DSP'nin bu ara seçimde yüzde on barajı aşacağı kuşkuludur, aşsa da bir sonuç alması beklenemez. Ecevit'in ve partisine verilecek oyların ANAP'ın yararına olacağım söylemek kehanet sayılmamalı... Öyleyse ne yapmalı? Ortada bir SHP kalıyor halktan yana. Halk yararından yana, Atatürk devriminin ilkelerinden yana, uygarlıktan, insanlıktan yana seçmenlerin oylarını SHP'de toplamaları kaçınılmaz bir görev oluyor böylece... Siyasal partiler arasında bilinçli yurttaşa güven veren tek parti şimdilik SHP'dir de ondan... Ne Kadar Demokrasi 0 Kadar Seçim Oğtu ANAP'lı damadı Doğru Yol'cu eski demokrat Hidayet Bey, oğulları DSP'li kızları SHP'li İnönücü Özgür ailesi ve apartman yöneticiliğini bırakmış Emekli Albay Tunerkan'ın öyküsü. Sosyalist Parti: Yollar ayrıldı mı? Her dört köyden bırinin adı değışti Bir oğul babasının hesabını soruyor: ilden ile dolaşan işkence dosyası Yeni Sezon: Çağdaş tiyatroya yer var mı? Bilsak Caz Festivali'nde parlak isimler: Rava, Zvverin, Mangelsdorff Basketbol'da Efe, Aydan Sıyavuş, Hıncal Uluç kapışması ANMA Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim ARTIK HER PAZAR BAYİLERDE Iletişim Yavmlan VATANDAŞ! kendini ANAP'ın ellerine bırak, gerisini düşünme RUHİ SU Büyük usta, ölümünün birinci yıldönümünde ezgilerin yolumuzu aydınlatıyor ÜRÜN KİTABEVİ BURSA Ölümünün birinci yılında sesiyle, sazıyla, yeni plagıyla gene aramızda.. Vferelden evrensele uzanan köprü: Özel bant kayıtlarından derlenen 13 türküsüyle yeni bir uzunçalar: RUHİSU RUHİ SU'yu anıyoruz. Ölümünün birinci yıldönümünde yakınları, dostları, sevenleri Zincirlikuyu'da Ruhi Su ile. 20 Eylül 1986 Cumartesi / Saat 10.30 Dostlar Tiyatrosu'nda anma toplantısı: Konuşmalar, şiirler, 1981 Avustralya Konserinin video gösterimi. 20 Eylül 1986 Cumartesi / Saat 12.30 Sıdıka Su • llgın Su Hocamız EKİN İDİM OLDUM HARMAN Ruhi Su bu yeni plakla şimdi Türkiye'de... Fransa'da (A) yüzü Geçtı Dost Kervam I Nesını Söyieyım ı Pırelı Şıır' Türkmen Kızı,' Hasan Dafiı' Bana Senı Gerek / Ağıt (B) yüzu. Sar ı Tamburam / Kaman Ağıdı / Nefes; Teke Zortlatması' Ekın loım Oldum Harman ı Ceren BATIDDĞU DIVANI ARSLAN A YUZU B YÜZÜ ADİL 1 2 3 4 5 Haydor Haydar Guldur gul semahı özlen Ya Erenler semahı Delı Derviş Ayağ1 Ölümünün 1. yılında önünde saygı ile eğiliyoruz. "Ne mutlu ki bize insan olmuşuz" DOSTLAR KOROSU Sazınla, sözünle hep seni anacağız Ruhi Baba. Halkımızın demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin devrimci ozanı yaşıyor, yaşayacak. Ruhi'ler ölmez.... RUHİ SU Spor yazarı arkadaşımız Alaattin Metin'in oğlu ölümünü üzüntüyle öğrendik. Genç Timuçin'e rahmet, arkadaşımız ve ailesine başsağlığı dileriz. TİMUÇİN METİN'in 1 2 3 4 Turna Semahı Sultan kim olduğu semahı ve surü Yetış Hacı Bektaş Semahı Uyanış KASETI PLAKÇILARDA CUMHURİYET SPOR SERVİSİ Y a p « m O f T 4 Levem AKçam Sokak 22 Istanbul Tel 164 3930 168 5832 Dagıtım MELODİ PLAK Unkapan. IMÇ 6 BLc* 6436 Istanbul Tel 522 7106 Cenazesine katılan bir grup arkadaş adına Kemal Işıktaş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle