Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER karlardan ve kaba güce güvenme duygusundan başka nedenlere bağlanamaz. Peki, bu böyle sürüp gidecek miydi? Bouillon'un getirildiği Kudüs Krallığının ömrü elli yıl sürdü. Sezar, o zaman bilinen dünyayı, Roma İmparatorluğu içinde toplamak istedi. Napolyon, uygarhk uğruna savaştığını dilinden düşürmemiştir. Uygarlık (civilisation) sözcüğü o vakit çok moda idi. Hitler, German ırkının bin yıllık geleceğini sağlama bağlamak istediğini söylüyordu. Batılı emperyalistler ise, yağmalamak için zor kullanarak ele geçirdikleri ülkelere uygarlık ve bayındırlık götürmek için gittiklerini söylüyorlardı. Tarihte yalnızca Atatürk'ün ortaya attığı ilke, insanlık için yepyeni bir dönemin açıldığını gösterir: "Mazlum milletlerin kurtuluşu." Mazlum mületler ise, emperyalizmin ezdiği güçsüz halklardı. Başka bir deyişle, Atatürk, Türk halkının kurtuluşu uğrundaki savaşını insansal bir amaç içine yerleştiriyor ve ilk kez hakh bir savaşın örneğini gerçekleştiriyordu. Savaş, ancak bağımsızlık uğruna olursa savunulabilirdi. Bundan önceki bütün savaşlar, yağma, yer kapma, soyma, haraca bağlama.. gibi çıİnsanlık, bir yandan savaşırken, bir yandan da bu sorunu kurcalamaya başladı. Savaşın, savaşı çıkaran devlet için birtakım zorlayıcı nedenleri olmak gerekirdi, sorun bu nedenlerin ortadan kaldınlmasına bağlanıyordu. Örneğin çağımız savaşlarında kapitalizmin iç çelişkileri böyle bir neden olarak tanımlanmakta idi ve daha az bilimsel ama daha çok insansal bir anlayışla, savaş, uygarlığın yakışıksız, ortadan kalkması, kaldırılması gereken bir hastalığı olarak görülüyordu. Konu bilim adamları arasında tartışılıyordu. Bu tartışmalardan bence en önemlisi, Einstein ile Freud arasında geçen tartışmadır. Bir Ingiliz dergisinin aracılığı ile bu iki ünlü biiim adamı, savaş konusu üzerinde mektuplaştılar. Einstein, mektubunda, savaşın ilkellikten kalma insanlık dışı bir şey olduğunu söylüyor ve günün birinde (çok yakın bir gelecekte) mutlaka ortadan kalkacağına inandığını belirtiyordu. Freud ise verdiği yanıtta, bu inanca katılmadığını "üzülerek" ortaya koyduktan sonra, insanın "nefret" ve "sevgi" içtepilerinden (impulsion) oluşmuş bulunduğunu, bu yüzden, bunlardan ilkine dayalı olan savaşın hiçbir zaman ortadan kalkmayacağını söyleyerek, "savaşa insanlıgın köıii bir yanı olarak bakmalı ve onunla yaşamaya alışmalıyız" biçiminde karamsar bir sonuca vanyordu; hatta şunu da ekliyordu: "Bay Einstein, bu sevgi ve nefret, sizin alanınızdaki artı ve eksi elektrik yüklerine benzer." Demek kaçınılma2dır. Biz, nefretin savaşı doğurduğu savına, savaşın da nefreti yarattığı gerçeğini ekleyebiliriz. Böylece tarih boyunca halkların savaşa sürülebilmesi olayı beiki daha güçlü bir açıklamaya kavuşmuş olur. Savaş bir kez ortaya çıktı mı, savaşa gidecekler de kolayca bulunabiliyordu. Sanki savaş tannsının hizmetine giriliyordu. Ölümün bulunduğu yer aranıyordu. Yazımızın başına dönersek, İranlrak savaşında karşı karşıya gelen Müslümanların, din uğruna savaştıklannı söylemenin tutarsızlığına varmamız gerekiyor. Ama görünüm, gene de bir din savaşı görünümüdür. Yazılanlardan ve gazetelerde çıkan fotoğraflardan öğrendiğimize göre, İran askerleri, başlarının üzerinde "şehit" yazılı bezler sanlarak cepheye yollanmaktadırlar. İmdi burada, çözülmesi dinsel açıdan da güç bir sorunla karşı karşıya geliyoruz: Bu savaşta ölen İran askeri mi şehittir, yoksa Irak askeri mi? Şimdi bir an için on beşinci yüzyıl başlarına dönelim ve Timur ile Yıldınm Beyazıt arasında geçen ve Yıldırım'ın yenilgisi ile son bulan Ankara Savaşı dönemine bir göz atalım. Orada da dururn böyle idi. Savaştan az sonra, Timur, Bağdat'ta bulunduğu sırada, günün büyük İslam bilginlerini huzuruna çağırtrruş ve onları bu sorun üzerinde sınava çekmiş; "İki yan da MüsIümandı, hangi yanın ölüleri şehit sayılmalı?" diye sormuş. Din bilginlerinden biri, "tlayi kelime tullah için ölen asker şehittir" yanıtını vermiş... Timur beğenmiş bu yanıtı, "Houb, tauub" demiş (güzel, güzel). Anlaşılan, kendi askerini, Tanrı sözcüğünü yücelten asker saymış. Demek yenenler şehit pâyesine yükseliyor ancak. Müslüman olduktan sonra Türkler de Tanrı'nın adını yüceltmek uğruna nice savaşa girdiler, fakat bu savaşların onları halk ve devlet olarak ortadan kaldıracağım anlayınca Tanrı adına sa^aşmaktan vazgeçtiler ve mazlum milletlerin kurtuluşu insansal amacına dayalı bağımsızlık savaşını kazanarak banşçı bir ulus kimliğini elde ettiler. 29 AĞUSTOS 1986 Şehit Hangisi?. MELİH CEVDET ANDAY Gazeteler, İran'ın Irak'a karşı yeni ve büyük bir saldırı hazırladığını yazıyor. Bu savaş o kadar uzadı ki, neden çıktığını unutacak olduk, son bulsa şaşıracağız belki de. Gerçi tran, savaşın amacı olarak "tslam devrimini yayma" savını üeri sürüyor, ama bunu anlamak kolay değildir; neden derseniz, Irak halkı da Müslüman ve bu iki devlet arasında Müslümanlık üstüne bir tartışma geçtiğini bilmiyoruz. Bilseydik savaş büsbütün saçma duruma düşerdi. Demek tran, Müslümanlığı yaymak değil, kendi Müslümanlık anlayışını çevrede egemen kılmak istiyor. Iran Müslümanhğının ise "devrim" sözü ile açıklanacak bir yanı olmamak gerekir; çünkü orada İslam dini bir "devrim" geçirmemiştir, tam tersi, tran, çağa göre yenilenmiş, yeni "içtihatlar"a uyarlanmış bir İslamlığı değil, doğuşundaki biçimi ile uygulanması gerekli, donmuş bir din anlayışıru savunmaktadır. Öyle de olsa, böyle de olsa, dinin bir savaşa neden olması akıl alacak şey değildir. Bu savaşı, geçmişteki din savaşlanna benzetmek olanaksız görünüyor. Gerçekte her savaş belli bir çıkar uğruna yürütülür, ama tarih bize gösıeriyor ki, bu belli çıkarlar. bütün insanhğı kapsayan büyük ülkülere büründürülmüştür. Şan şeref için savaş, bunlardan biridir örneğin. Şan şeref uğruna ölümü göze almak pek yüce bir davranıştı bir zamanlar. Cesaret de öyle idi. Gerçi bunlar günümüzün de gözde nitelikleridir, ama oldukça değişikliğe uğramışlardır. Arapİslam ordularının Batıda ve Doğuda ilerlerken Tanrı adını yüceltme amacının bayrak edinilmesi, tek tannlı dinler dönemine özgü başka bir örnektir. Şöyle de diyebiliriz: Küçük Arap devletinin güçlenmesi amacı, Tanrı adı gibi geniş kapsamlı, çıkar dışı ve kutsal bir kavramla ozdeşleştiriliyordu sanki. Haçlı Seferleri'nin dilegetirilen nedeni, kutsal yerlerdeki Müslümanlan buralardan çıkarmaktır. Gerçek neden ise, Doğu ülkelerinin zenginliği ve Bizans'ın Avrupa'yı Türklere karşı kışkırtması idi. Başına Godefroi de PENCERE Çevreyle uyum, yaşamanın temel koşullarından biridir. Okul kitaplarında her nayvanın nerelerde yaşadığı yazılıdır. Kutup ayısı, fil, zebra, kobra, panda, aslan, fok, timsah, orangutan, balina, gergedan gibi hayvanlar, ancak uyum sağlayabildikleri doğal çevrede yaşamlarını sürdürebilirler. Leylek gibi kimi kuşlar ise daha özgürdürler. Göçmen kuş denir bunlara, yazın kuzey ülkelerine, ktşın güney ülkelerine uçarak zengin bir insan gibi turizm keyfi yaparlar. Çevreye uyum sağlayamayan canlı, önce keyifsizleşir, sonra hastalanır, sonunda ölür. İnsan da bu temel kurala bağjtdır. Kişi, ya çevresine uyacaktır ya da çevresini değiştirecektir. İnsanlık tarihi, çevresini birdenbire değiştirmek için çırpınırken kellesini verenlerin öyküleriyle doludur. Devrimci denir bu tür insana... Ne var ki, kimi zaman da devrimci başarı kazanabilir, çevresini değiştirebilir; o zaman tarıhin büyük olaylanndan biri daha altın kalemle zamanın kütüğüne yazılır. • Derisi Katmanlılar... ARADA BİR MEHDİ HALICI Hukuk Doktoru OKURLARDAN Aynz: Trafikte aksakhklar gideriliyvr 24.7.1986 tarihli gazetenizde yayımlanan "Trafik Yolları Kesti" başlıklı haber hakkmda valiliğimizce gerekli inceleme yaptırılmıştır. Şehir içindeki bazı ana arterlerde mevcut bulunan sola dönüşler, trafiği önemli ölçüde aksatarak uzun kuyruklar oluşmasına sebebiyet verdiğinden, bu yerde trafiği rahatlatmak amacıyla, yapılan etüdlerden sonra bazı dönüşler deneme mahiyetinde olmak üzere konüerle kapatüarak uygulama yapılmakta, kısa süren bu denemelerden olumlu sonuç alındığı takdirde tl Trafik Komisyonu karan ile uygulamaya devamlılık getirilmektedir. Ayrıca, belediyeler ve diğer kamu kuruluşları tarafmdan şehrin birçok caddelerinde ve bilhassa Kadıköy Bağdat Caddesi ve çevresinde inşa edilen ait geçitler ve yeni düzenlemeler sebebiyle yollar kapatıldığından, mecburen ve geçici olarak yeni güzergâhlar tespit edilerek araçlar belirlenen bazı güzergâhlara sevk edilmektedir. Bahsi geçen aksaklıkların bu nedenle meydana geldiği, yapılan düzenlemeler ve yol inşaatlan bitirildikçe güzergâhlar traflğe açılarak aksakhklar giderilmektedir. Bilgilerinizi saygı ile rica ederim. NEVZAT AYAZ İSTASBUL VALİSİ İşkence ile Adam Öldürmenin Cezası İşkencenin evrensel bir suç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama ne var ki, ülkemizde her gün işkence sonucu öldürülen ya da sakatlanan vatandaşlanmızla ilgili, basında çeşitli haberler okuyoruz. Gazetelerde çıkan anılardan tutun da, duruşmalarda açıklanan ifadelere kadar işkenceye ait acılanmalar hepimizi derin bir acıya boğuyor. Sıkıyönetimlerin kalkmasından sonra vatandaş uğradığı haksızlıkları, işkenceleri bir bir açıklıyor. Milletvekilleri ve siyasi partiler de konuyu ele alıyor ve TBMM Başkanlığına sözlü sorular veriyorlar. İşkence konusunda gerek Meclisin gerekse ilgili bakanlıkların etkili bir eylem ortaya koymaları acaba olası mı? Çünkü ortada işkencecilere kimin emir verdiğini bir bilen yok. Kimse utanç verici bu suça sahip çıkmıyor. Peki işkence yapmak için spor salonlarmı, okul odalarını bu işe kimler sundu? Bu, devlete ait binaların müdürleri kimin emriyle tesislerini işkencecilere verdiler? Şüpheli bir sanık ya da aranan bir kişinin kız kardeşi, polisçe ele geçırildikten sonra nasıl oldu da adli mekanizmamn dışındaki güçlere teslim edildi ve sorgulandı? Sorgu yerindeki işkence aletleri, özellikle Filistin askısı, zincir, cop, falaka gibi işkence araçları hangi bütçeden ayrılan parayla satın alındı? Gözlere bağlanan bezlenn ve sanıkları işkencehaneye getiren araçların benzin parasını kimler ödedi? İşkence yapan timleri kimler kurdu? Personeli kimler görevlendirdi? İşkence sırastnda komaya giren, sakatlananlara bir süre kendilerine gelip tekrar sorgulanacak kadar canlanabilmeleri için sağlık bakımı yapan dokiorları kimler tayin etti? İşte size bir sürü soru. Bunların yanıtını hangi yetkili açıklayacak? "Yorum yok" diyenler günü gelince bunun hesabını vereceklerini bilmelidirler. Yunanistan'da, Arjantin'de ve Filipinler'de günü geldi, işkenceciler yargılandı ve mahkum oldular. Er ya da geç günü gelecek, hesap sorulacak, tüm işkencecileri birlikte tanıyacaİşkence konusunda iktidarın tutumunu anlamak olası değil. Neredeyse işkence yoktur ve olmadı diyecekler. İşkenceye karşı çıkanlar, kökü dışarda olan yıkıcı örgütlerm sözcüleridir demiyorlar mı? Amaçlan vatandaşların tepkisini korkutarak ve suçlayarak bastırmak ve halkımızı susturmak. Ama gerçekler onları her gün yalanlıyor. Gün geçmiyor ki, basında yürekler parçalayan işkence olaylanndan birini daha okumayalım. İktidar, gerçekten içtenlikle konuya sahip çıksaydı, işkence ile ilgili yasa maddelerindeki yaptınmları arttınrdı. işte Dernekler Yasası, işte Sendika Yasası, işte Gösteri ve Yürüyüş Yasası. iktidar, bu yasalara yüzlerce yeni suç türü ekledi. Yaptırımlar da arttırıldı. Ama işkenceleri yasaklayan maddelere ortada dokunan yok. Günümüzde işkence yaparak adam öldürenlere verilen ceza ne kadar biliyor musunuz? Öldürme kastı olmaksızın ölüme neden olmaktan463 kanalıylasadece 4 yıl iki ay hapıs. Bana göre işkence yoluyla adam öldürmek, taammüden adam öldürmek demektir. Çünkü özellikle işkence bir anayasa suçudur. Güvenlik kollarınca etkisiz bir duruma sokulmuş kişiyi yasadışı yollardan sorgulayacak ve işkence ede ede öldüreceksin. Kişisel korunmadan soyutlanmış kişiyi bir laboratuvar kobayı gibi günlerce elinde tutacak, uzun bir süre düşüne düşüne işkencenin her çeşidini uygulayacak ve sanık konuşmadığı zaman üstelik işkencenin dozunu da bilinçli olarak arttıracaksın. İşkenceciler uyguladıkları yöntemin, öldürücü nitelikte olduğunu da çok iyi bilmektedırler. işkenceci, bu bilinç içinde eylemini sürdürmekte ve taammüden adam öldürmenin suç unsurlarını oluşturmaktadır. Bizdeki uygulama, trafik kazası yaparak ölüme neden olma suçundan ayrıcalı değildir. Verilen ceza, "niçin adama, öldürecek ölçüde işkence yaptın" cezasıdır. Yoksa işkenceyi kökünden kurutacak ve yasaklayacak bir suçtan caydırma cezası olarak düşünülemez. Demek oluyor ki, her iş niyete bağlı. işkenceye karşı çıkacak bir iktidar, bu konuda gerçekçi bir yaklaşım içinde olsa, gerekli önlemleri kısa bir sürede alır. Tüm yaraları sarar. Kişi hakları da güvenceye kavuşmuş olur. Evet, her şey niyete bağlı. Lafla peynir gemisi yürümez. Vurkır'la hiçbir yere varılmaz. Ah... bir bunu bilebilsek... Hüseyin Avni Paşa yalnız •değildir I6/Ağustus//986 tarihinde Milliyet Gazetesinde yer alan "Semra Özal Hüseyin Avni Paşa Konağma Talip" başlıklı haber üzerine bazı şeyler söylemek isterim. Başbakan Turgut Özal'ın eşi Semra Özal tarafmdan Türk Kadınlar Vakfı Genel Merkezi olarak kullamlmak üzere istenen büyükbabam Hüseyin Avni Püşa'ya ait Suadiye'deki ünlü Oymalı Köşk, Kadıköy Belediyesi'nce bazı sakıncalar nedeniyle Bayan Özal a verilmemiştir. Anadolu'nun has kadını, çileli anası bozkırda unutulmuşluğun kaderini yaşarken, saraylarda pahalı geceler düzenlemeyi Türk kadımna hizmet zanneden Sayın Bayan özal'ın, Hüseyin Avni Paşa Konağı'nı alma girişiminin engellenişi, milletine hizmet yolunda şehit olmuş, sultanlığa son verme girişiminde Mithat Paşa ile birlikte ön safta yer alarak Sultan Aziz'i tahtından indirmiş bir büyük kumandanın torunları olarak bizleri sevindirmiştir. Hüseyin Avni Paşa yalnız değildir, mirasçısı olmayan bir kişi değildir. O Türk milletinin içinden çıkmış, Isparta'nın GELENDOST Köyünde doğup büyümüş kahraman bir Türk evladıdır. Manevi ve maddi mirasçılan da vardır, torunları yaşamaktadır. A. NACİ GELENDOST Emekli gazeteci ESKtŞEHtR Kimi insan ya da hayvan çevresine uyum sağlamakta olağanüstü başarılıdır. Bukalemunluk denir buna; derisinin rengini birdenbire değiştirmek yeteneğine sahip bukalemun, içinde bulunduğu ortama şaşılası biçimde uyuverir. insanoğlu ya da kızı derisinin rengini değiştirmek için yaz mevsiminde nice paralar harcayarak deniz kenarlarına, sayfiye yerierine gidiyor, pahalı yağlar sürünüyor, saatlerce güneş altında yatıyor, sonra kente dönüp fıyakasını yapıyor; ama bu tür renk değiştirmek başka iştir... Bukalemunluk bir başka iş. Bukalemun, çirkin ve ilginç bir yaratıktır. Hem ayaklan, hem kuyruğuyla bir dalı kıskaç gibi yakalayabilir; gözleri birbirinden bağımsız olarak iki yana da bakabilir; dilinin salgıladığı sıvi yapışkandır, böcekleri avlayabilir. Bunca manfet de yetmiyor, bukalemun içinde bulunduğu çevrenin rengine hemen uyum sağlayabiliyor. Nasıl? Bukalernunluğa etverişli yaratığın derisinde boya maddeleri taşıyan hücreler bulunuyor. Mikroskopla inceleme yapan bilginler saptamışlar: Üst derinin hemen altında sarı boyalı hücre katmanı, onun altında siyahlı kırmızılı hücrelerin bulunduğu katman, daha altta ise mavi ve beyaz boyalı ışıkkıran hücrelerin katmanı var. Çevrenin durumuna göre, siyah boyalı hücreler genişledi mi bir başka renk oluşuyor; sarı boyalı hücrelerin genişlemesiyle maviyi yeşile dönüştürmek kolaylaşıyor. Daha degişik bir anlatırnla, bukalemunun derisi bir ressamın tuvali gibidir, hayvan renklerle oynuyor, maviyi sarıya karıştırıp yeşil, kırmızjya beyazı katıp pembe rengi oluşturabiliyor ve çevresine hemen uyuyor. İnsanın kişiliğini bir hayvana benzeterek vurgulamak kolaylıklar yaratır: Onüne baksana ayı!.. Seni yılan seni... Eşşek herif!.. Ülkemizde her tür yaratık yaşıyor kuşkusuz; ama, itiraf edelim ki gün, bukalemunların... Bu heriflerin derileri üç katmanlı, yedi renkli; istedikleri zaman istedikleri renge giriyortar; hem öylesine utanmazcasına renk değiştiriyorlar ki şaşıp kalırsınız. Artık sol ve sağ, ak ve kara, kızıl ve yeşil, dün ve bugün birbirine dolandı; bukalemun ayağının kıskacıyla düne, kuyruğunun kıvrımıyla bugüne yapışmış, dilindeki yapışkan sıvıyla böcek avlıyor, çevreye göre günden güne renk değiştiriyor Ünlü bir özdeyişe göre bukalemunu ekose kumaş üzerine koymuşlar, hayvan çıldırmış. Son yılların gel gitlerinde çeşitlenip renklenen Türkiye ekose kumaşa dönünce, bizim bukalemunlar da tıriattılar. BAŞBAKANLIK'TAN DEVLET MADALYA VE NİŞANLARI YARIŞMASI 24.10.1983 tarihli ve 2933 sayılı "Madalya ve Nişanlar Kanunu"na göre verilecek madalya ve nişanlar için başarıh projeyi seçmek, Türk sanatını ve sanatçtsım teşvik etmek maksadıyla bir yarışma düzenlenmiştır. Yarışma konuları: a Madalya ve rozetler: 1. Devlet şeref madalyası ve rozeti 2. Devlet övünç madalyası ve rozeti 3. Devlet üstün hizmet madalyası ve rozeti b Nişan ve rozetler: 1. Devlet nisanı ve rozeti 2. Cumhuriyet nişanı ve rozeti 3. Liyakat nişan ve rozeti Yarışma jürisi: Baskan Başbakanlık Müstesar V. Ismail Akınaltug Üyeler Plt. Kd. Alb. Orhan Ülkü Milli Savunma Bakanlığı Per. Dai. Bşk.'hğı Dis.Mor.Sos.îşl.Şb.Md. Büyükelçi Tevfik Ünaydın Dışişleri Bakanlığı Aysal Aytaç Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Müşaviri Mehmet Özel Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Cumhurbaskanlığı Gen. Sek. İnceleme Tevfik Odman Uzmanı Prof. Haluk Karamagaralı Gazi Üniv. Müh. ve Mim.Fak.Mim. Böl.Bşk. Doç.Dr. örcün Barışta Gazi Univ. Eğt.Fak. Resimlş Böl.Bşk. Prof. Hüseyin Gezer Mimar Sinan Üniv. öğretim üyesi Mimar Sinan Üniv. öğretim üyesi Prof. Dinçer Erimez Prof. Hakkj Karayiğitoglu Marmara Üniv. öğretim üyesi Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yük. Kur. Bekir Tünay Atatürk Araş. Mer. asli üye ve Yür.Kur. üyesi. Mesut Ertop Darphane ve Damga Matbaası Gn.Md. Darphane Daire Başkanı ödüller: Her bir madalya ve her bir nişan grubu için ayn ayn olmak üzere, Birinci ödül: 5.000.000.TL. Ikinci Ödül:3.000.000.TL. Üçüncü ödül: 2.000.000.TL. 3 adet mansiyon: Her mansiyon 300.000.TL.'dir. Uygulanacak birinci projenin sanatçısına, uygulama primi olarak ayrıca 1.000.000.TL. ödenecektir. Süre: Yanşma 29.8.1986 tarihinde başlar, 29.1.1987 tarihinde saat 17.00'de kesin olarak sona erer. Yarışma şartnamesi: Yanşma şartnamesi Ankara'da Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, lstanbul'da Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nden ücretsiz olarak temin edilebilir. Türk sanatçılanna duyurulur. TEŞEKKÜR Oğlumuz OZAN'ın dünyaya gelişinde bize gerekenin de üstünde ilgi gösteren ve destek olan Bakırköy Doğumevi Başhekimi Dr. Naci BUÇUKOĞLU'na Dr. Ali ÇAKIR'a ve ebe Sabiha AKMAN'a teşekkür ederiz. SERAY HAKAN TUNA TÜRK DEMİR DÖKÜM FABRİKALARI A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI'NDAN Şirketimizin ortaklar Genel Kunılu aşağıda yazılı gündemde belirtilen ana sözleşme değişikliği ve mevcut hisse senetlerinin yenilenmesi hususlarını görüşüp karara bağlamak üzere 17 Eylül 1986 çarşamba günü saat 15.00'te Cumhuriyet Cad. No. 2 Elmadağ/lstanbul adresindeki Divan Oteli'nde olağanüstü olarak toplanacaktır. Sayuı ortaklanmızuı toplanudan engeç bir hafta önce şirketten gırış kartlannı alarak bizzat veya temsilci vasıtasıyla Genel Kurul toplantısına katılmasını rica ederiz. Temsilci gönderilmesi durumunda usulüne uygun olarak düzenlenmış vekâletname veya temsil belgelerinin şirkete ibrazı gereklidir. Hamiline yazılı hisse sahipleri hisse senetlerini şirkete teslim ederek giriş kartı alabilecekleri gibi herhangi bir bankaya da tevdi edebilirler. Bu bankadan alınan ve bankaya teslim edilen hisse senetlerinin değer, adet ve numaralannı gösteren belge karşılığında kendilerine giriş kartı verilir. Giriş kartı olmayan hamiline ait hisse senedi sahiplerinin toplantıya katılmalanna kanunen imkân olmadığı sayın ortaklanmızın bilgilerine arz olunur. GÜNDEM: 1. Açılış ve Başkanlık Divanı seçimi. 2. Kayıtlı sermaye tavanının >iıkseltilmesi ile ilgili olarak Şirket esas sözleşmesinin 7.nci maddesinin defiştirilmesi, 3. Şirket tarafmdan bugüne kadar çıkarılmış bulunan hisse senetlerinin yıpranmış bulunmalan ve tertip adedinin de fazlalığı ve karışıklıklara yol açmaları nedeniyle, yeniden ihraç olunacak hisse senetleriyle değiştirilmesine ve işlemlerin ifaa ile Yönetiın Kurulu'nun yetkili kılınmasına karar verilmesi, 4. Genel Kurul Toplantı Tmanağı'nın Başkanhk Divam'nca imzalanması ve bununla yetinilmesi hususunda yetki verilmesi, ESKİ METİN: Madde 7 Şirket, 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine göre kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş ve bu sisteme geçmiştir. Şirketin kayıtlı sermayesi 6.000.000.000^ TL. (Alumilyar TL.)'dır. Şirketin çıkarılmış sermayesi ise; tamamı ödenmiş, hamiline ait 3.000.000.000: TL. (Üçmilvar TL.)'dır. İdare Meclisi gerektiğinde işbu kayıtlı sermaye miktanna kadar, beheri 1.000 TL. (Bin TL.) nominal değerdeki payları temsil edecek şekilde küçük tasarruflann özendirilmesi ve değerlendirilmesî için Sermaye Piyasası Kurulu'nca öngörülen nispet ve miktarda kupürler çıkanlmak kayıt ve şartı ile 1, 5, 10, 50. 100, 500, 1000 hisselik kupürler halinde nama veya hamiline yazılı hisse senetleri çıkararak sermayeyi artırabilir. Satılan hisse senetlerinin bedeli nakden ve peşin olarak alınır. Çıkanlan hisse senetleri tamamen satılarak bedelleri ödenmedikçe yeni hisse senetleri çıkarılamaz. YENİ METİN: Madde 7 Şirket, 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine göre kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş ve bu sisteme geçmiştir. Şirketin kayıtlı sermayesi 15.000.000.000 TL. (Onbeşmilyar TL.J'dır. Şirketin çıkarılmış sermayesi ise; tamamı hamiline ait 6.400.000.000 TL. (Altımilyardörtyüzmilyon TL.) olup, 3.393.525.936.89 TLlsı (Üçmilyarüçyüzdoksanüçmilyonbeşyüzyirmibeşbindokuzyüzotuzaltı ve 89/00 TL.) sabit kıymet yeniden değerleme fonJarının, 898.518.475.84 TL:sı (Sekizyüzdoksansekizmilyonbeş^zonsekizbindörtyiizyetmişbeşve 84/00 TL.) iştirakler değer artış fonlarının ve 107.955.587.27 TLIsı (Yüzyedimilyondokuzyüzellibeşbinbeşyüzseksenyedi ve 27/00 TL.) olağanüstü yedek akçelerin ilavesi ile karşılanmış, 2.000.000.000^ TL!sı (tkimilyar TL.) ise nakit olarak ödenmiştir. İdare Meclisi gerektiğinde işbu kayıtlı sermaye miktanna kadar beheri 1.000^ TL. (Bin TL.) nominal değerdeki payları temsil edecek şekilde küçük tasarruflann özendirilmesi ve değerlendirilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu'nca öngörülen nispet ve miktarda kupürler çıkanlmak kayıt ve şartı ile 1, 5, 10, 50, 100, 500, 1000. 5000, ve 10.000 hisselik kupürler halinde nama veya hamiline yazılı hisse senetleri çıkararak sermayeyi artırabilir. Satılan hisse senetlerinin bedeli nakden ve peşin olarak alınır. Çıkanlan hisse senetleri tamamen satılarak bedelleri ödenmedikçe yeni hisse senetleri çıkarılamaz. İLHAN SELCUK ağlamak ve gülmek 5 BASISI • ÇIKTI 840 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları, Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğluİstanbul Club incekum ALANYA ACI KAYBIMIZ Merhum Mehmet ve Fatma özkan'ın oğulları, Kadriye özkan'ın kıymetli eşi, Yüksel özkan ve Günsen Sayın'ın sevgili babalan, Mustafa Sayın ve Zerrin Özkan'ın sevgili kayınpederi; Hakan, Ayşegül, Bora ve Bahar'ın biricik dedeleri Alifuatpaşa eşrafından, Haydarpaşa liman eski müdürlerinden KIRALIK LUKS DAIRE Ataköy 4. Kısımda, 3 yatak odah, bir salonu, her türlü konfora sahip, möbleli, çift asansörlü lüks daire. Yabancılar tercih edilir. Başvuru: Tlf: 155 23 57 155 05 71 Deniz TUNÇKOL Kuru Cicek Sergisi Rezan BAYTAN Batik Sergısı 12 Ağustos11 Eylül 1986 Adres: Pabetland kafe galeri Trafik imtihan sahası karşısı MASLAK Tel: 176 25 50 (3 hat) İTÜ bitirme belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. Kulübünüz İncekum'da Şahane bir tatil Geleneksel konukseverliğimiz ve dostça hizmet anlayışımız ile Her türlü eğlence ve spor olanağı Uıoekum Fiyatlara yemek ve ŞARAP dahıldir. Yabancı hocalardan wind surf ve tenis dersleri hariç olmak üzere sunulan tüm hizmetler iicretsizdir. RASİM ÖZKAN vefat etmiştir. Cenazesi 29 Agustos 1986 Cuma (bugün) öğle namazından sonra Selamiçeşme Camii'nden kaldınlarak Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilecekıir. Mevla rahmet eylesin. LİSAN OKULLARI DANIŞMA MERKEZİ AİLESİ Not: Çelenk göndermek isteyenlerin Türk Egitim Vakfı'na bagışta bulunmalan rica olunur. ANİMASYON PROGRAMURI' AEROBİK ÇOCUK KULÛBÖ • BASKETBOL AÇIK BÛFE • VOLEYBOL WWDSURF' MİNİ FUTBOL SU KAYAĞI' SUTOPU OKÇULUK HEİTBOL YELKEN' MASATENİSİ TENİS' DOKTOR JİMNASTİK ' ÖZEL SH0W PR06RAMLARI BEYLERBEYrnde Köprü ve Boğaz manzaralı satılık daireler Gündüz: 161 54 29 Gece: 147 55 86 1.173/1 E^aöa^ts T * 14839 771487943 (Hıltor Oteıı ka'şısi ÜMÎT BAŞDAŞ MERKEZ BURO: TEL: 31 18 19 31 69 69 sem Günlük, perakende hasılat defterimi kaybettim. Hükümsüzdür. ADEM ÇELİKADANA Soysal Sitesi işhanı Kat 4, No: 404409ANKARA CLUB İNCEKUM Alanya Tel: (3231) 1420 1421 Tlx: 56605 ir.kmtr. Tlx: 46945 tiatr. Fax 314682