22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kez bu tür konuşmalann ya da yazılann, hatta yakın gelecekteki sonuçlan dahi düşünülüp hesaplanmadan yapıldığı ve ters gelişmeler karşısında ya tevü veya "kızıp köpürme" yoluna sapıldığı günlük gözlemlerdir. Gerçek ve sağlam incelemeye dayah bilgi birikimi olan, diyaloğa açık, hoşgörülü ve bunları, fikir belirtme karar ve demeç için kaçınılmaz gerekler olarak kabul eden kişiler, yöneticiler, büytikler, Öğreticiler, anneler ve babalar dahil olmak üzere, çoğunluk olmadıkça toplumumuzun hızlı ve en önemlisi "sağlıklı gelişebilmesi" mümkün olmamaktadır. Tutuculuk yalnızca gözü kapalı gelenekçilik (ananeperestlik) değildir. "Uygar biçimde diyaloğa açık olmayan" dogmatik davranışlı herkes derece derece tutucudur. "Her şeyi biürim" veya "en iyi ben biliıim" zannı ile yol göstericilik, eninde sonunda sıntır. Ne yazık ki daha hâlâ, kategorik şekilde "Bu böyledir!" demek yerine, "Sanıyorum ki bu böyledir!" demeye alışamadık. Ekonomi, sağlık, genel eğitim ve ögretim veya yükseköğretimle, siyasi hayat v.d. ilgili somut konular ve bunlarla ilgili düşünce, uygulamalar ve sistem ele almdıkta; ille de en dognısu bizimkidirveya budur" deniyorsa bu da bir gelişigüzel konuşma türüdür. Keza "tanatik ve Türk devriminin fekefe ve temeliyle çelişkiü olduğu gözlenen gerici davranış ve tutumlar, Osmanlı saltanatı özlemini gündemde tutmaya yönelik belirtiler karşısında, uyarılara karşı: "Yok böyle şey" şeklinde kategorik cevaplar vermek veya yazmak, eğer kasıtlı değilse, gene gelişigüzel bir cevap türüdür. Bunun tam tersi olarak: "Artık bu topium gerici oldu" şeklindeki savlar da birincisi gibi "gelişigüzeldir." Bu şekildeki demeç ve mütalaalann temel niteliği dayanaksız veya yetersiz olmalarıdu. İncelemeye, enine boyuna düşünmeye dayaJı olmayıp çok defa herkesin söyleyebileceği türde "haraâlem" beyanlardır. GELİŞtGÜZEL KONUŞMA Aslında kişilerin düşünce, öneri ve hükürnlerinin bir kısmı, kapsamlarının bilimselb'ği ve müspet yanlanyla açık ve seçik olduklan için, doğnıluk veya yanlı^lıklan daha başlangıçta "menşelerinde" bellidir. Bazı soyut konuların ise, başlangıçta değerlendirilmeleri bakımından güçlükler bulunabilir. Fakat bunların da sonuçlan yeterli bir objektifliği göstererek tutarlı veya tutarsız olduklannı ortaya koyar. Yetersizh'k ve yanhşlığı görülen veya uygulanabilirliğı şüphe götüren kararlan, hâlâ ve inatla "uygulamadaki aksaklık, eksiklik" gibi demeç veya yorumlarla geçiştirmek de, mutat bir tevil ve savunma yöntemi olarak, "gelişigüzel" bir "idarei kelâmdır." 1yi yetişmiş, maddi ve moral yönleriyle olgun insan eksikliği içinde bulunduğumuz inkâr edilemez. Ancak onlara yeterince sahip olmanın yolu; düşünce ve eleştirilere değer vermek ya da en azından "onları dinlemekten" geçer. Bilgiü ve haklı görünmek tutkusu içinde "gelişigüzel konuşmak" ve bunlara karşı belirtilen fikirlere otomatik şekilde "kıapköpürmek" yerine, eğer eleştiri almak istenmiyorsa, açık kapılar bırakmamak, boş gorülü olmak ve birbirimizi anlama ve anlaşmaya yatkın bulunmak gerekmez mi? Bir eski şairimizin dediği gibi: "Hem yakarsın barki şemşiri sitemle âlemi / Hem döner dersin seri kuyumda feryad olmasın" (*) (•) Bu beyit şöyle sadeleştirilebilir: Hem çıkışmalarmın şimşeğiyle âiemi yakıverirsin / Hem de dönüp: "Sakın çevremde feryat ve figan olmasın dersin." 16 AĞUSTOS 1986 "Gelişigüzel Konuşma Alışkanlığımız İyi yetişmiş, maddi ve moral yönleriyle olgun insan eksikliği içinde bulunduğumuz inkâr edilemez. Ancak onlara yeterince sahip olmanın yolu; düşünce ve eleştirilere değer vermek ya da en azrndan "onları dinlemekten" geçer. PENCERE Yengemin Bayramı... Küçük çocuklara yüzme öğretmek için ördek biçiminde ptestikten can simrtleri satılıyor. Bir ara dtsarda "yalnız erkekler"e can simkji oteun diye "pJastikten şişirme kadın" satılıyor, gazetelerde dergilerde reklamları yapılıyordu: Plajda size arkadaşlık edecek, yol bcyunca otomobHde yenınızdaki kottukta oturacak, yatakta butün gece sizinle koyun koyuna uyuyacak, canlı, güzel, diri, sanşın, esmer, istediğiniz boyda bosta, öpte... Ver parayı, al balonu, üflemeye başla!.. Eli, kolu, göbeği, bacağı, gerdanı, memesi, dudağıyla plastikten şişirme bir kadın, arkadaş, dost, sevgili, metres, aftos, mantunita, dert ortağı, nişanlı... Hem de yemez, icmez, harcamaz, dırlanmaz, horiamaz, konuşmaz, sorun çıkarmaz... Yalnız erkeğin kadınsız dünyasında bir eğlence sayılan bu oyalama aracı öylesine yayılmıştı ki TIR şoförleriyle Anadoluya bile gelmişti. Bizimkiler plastik kadına hemen Türkçe bir ad yakıştırmışlar: Baldız... • Manav kof mu değil mi diye kırmızı turplan yoklayan müşterisine seslenir: Hiç bakma abi!.. Turplann hepsi yengen... Turpla karpuz, hıyaıia domates arasındaki tezgâhta "abi" ile "yenge" buluşuveriyorlar. Hepimiz akrabayız... Yaşantımızda en önemli yeri kuşkusuz "yenge" tutuyor. Yenge deyip geçmel.. Kimi zaman bir kadındır yenge; ama, kimi zaman evrendeki hersey yengeleşir. Milli takıma ne oldu? Yengen otdu abicim... Çemobil'de Ruslar ne oldu? Yengen... Uzay denemesinde Amerika? Yengen... Kahvede oturuyorsun, güzel mi güzel bir fintoş geçryor, sakın bakmayasın... Neden? Yengen olur... Şimdi seçimleri bekliyoruz ya, bakalım siyasal partiler arasında hangisi yengen oiacak?.. Kocaman bir nüfus kütüğüne hepimizi çakmışlar, birbirimizle kaynaşmısız... Taksi!.. Buyur abicim... Garson I.. Emret babacım... Zerzevatçı!.. Geldim ablacım... Bay ile bayan tutmadı, hanım ile bey kullanılmıyor, beyefendi ile hanımefendi ters geliyor; bir samimiyettir gidiyor: Öğlum, evladım, babacım, yenge, abla, abi, kızım, enişte, bacanak, baldız... Politika yasarrtısında iyi kötü bir deyim bulundu: Sayın... Sayın aşağı, sayın yukan, Sayın inönü, Sayın Özal, Sayın Demirel, Sayın Ecevit, Sayın Cindoruk, Sayın Edibali, Sayın davulu delen jaguar... Siyasette mesafeliyiz; ama günlük yasamda enseye tokat, yanağa çimdik... Halkımız sıcak kanlıdır; biz birbirimizi çok severiz, hem de "öldüresiye" severiz. Bugün bayram, değil mi? Ben de cümle akrabanın bayramım candan kutluyorum; en başta enişte, bacanak, baldız ve yengemin... Çünkü son günlerde halktan kime sorsam: Durum nasıl? Yengen... öyle görünüyor ki ortalığı yengeler sardı; yengemin bayramı kutlu olsun!.. PROF. DR. KEMAL ÖNEN İstanbul Üniversitesi Son zamanlarda yeniden ve gittikçe artarak "geüşigüzeJ" ve "harcıâlem" konuşma, demeç, iddia veya mütalaalar dikkati çeker oldu. Çeşitli konularda değişik düzey ve görevdeki kimseIerin, hatta bir kısmı önemli mevki sahibi olanlann, ne kadar "gelişigüzel" konuşup yazdıklannı, ayaküstü fikir belirttiklerini izüyor ve iyi inceleyip bilmeleri beklenen konularda dahi yüzeysel, ileri geri veya kulaktan dolma sözJerle "idarei kelâm" ettikJerini göriiyoruz. İşin a a yanı bu tür "ahkâm kesmeler'', hele bu kişilerin; resmi veya özel sektörde, basında, siyasi hayatta, bazen bilim kurumlanndaki kadrolarda v.d. görev ve güç sahibi olduklan, kararlan ve demeçleriyle önemli konularda telkin edici veya yön verir durumda bulunabildikleri düşünülünce, neden "sorunlarımızı rahatça çözemediğiroiz" daha iyi anlaşılıyor. Yıllar siiren bilgi birikimi, görgu ve deneyime gerek gösteren ciddi konu ve işlerde, aylarla ölçülü ve yetersiz deneyim sahibi bu kişilere eski şairlerimizden Bağdatlı Ruhi'nin aşağıdaki beytini anlamaları öğutlenir: "Gor zahidi kim sahibi irşad olayım der / Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der." Gerek ıçerıgı ve gerekse biçemi (Uslubu) ile yadırganan bu konuşmalar karşısında ister istemez: "Madetnki konuşmayı bilmiyorsunuz, bari susmayı bilseniz" demeden edilmiyor. GÜÇLÜYE DİNLER, GÜÇSÜZE DtNLETİR! Bizde her müessesedeki güç sahiplerinin çoğunun belirgin özelliği; "dinJemek" değil, "dinletmektir." Güçlüyü dinlemek ve ona gözü kapalı itaat, buna karşüık "güçsuze" dinletmek, tipik davranış türüdür. Yahya Kemal Beyatlı'nın yıllar önce, Park Otel'deki sohbetlerinden birinde şöyle dediğini hatırlanm: "Bizim insanımız giiçsüzün karşısında derebeyi, güçlünün karşısında köle gibidir." Muhtemelen bu tutum yüzlerce yılhk geçmişten gelen aüşkanlığın kalıntılandır. Kuşkusuz güçlünün ayak üstü ve dayanaktan yoksun emretme ahşkanlığı nasıl yararlı olmazsa, "evet efendimci" güçsüzün davramşı da hep yarultıcıdır. Ayak üstü emir, demeç, fikir belirtme, cevap verme, iddialarda veya karalamalarda bulunma aüşkanlığı sürup gidiyor. Çok ARADA BIR M. İSKENDER ÖZTURANU îzmir Barosu A vukatlarından OKURLARDAN Turizm mezunlarının kaderi Efendim, ben 19801982 döneminde meslek yüksek okullannın, iki yılhk turizm iflecmeciliği bölümünü hem de başan belgesiyle bitirmiş bir öğrenciyim. O yıl Antalya 'da turizm alanının daha geniş iş kapsamı olduğunu düşünerek ön kayıtla bu okula girmiştim. Okuhımuzun yöntticilerinin çıkar çıkmaz iş vaat etmesi de benim tekrar sınava ya da lise mezunlan için o zaman açılan iş sınavlanna girmemi önlemişti. Sonra başan belgesiyle okulu bitirenlere kendi branşında dört yılhk bir yüksekokula devam hakkanız doğdu. Elimizde belgelerle bu okullardan birisine gittiğimizde bu haktan kimsenin haberi yoktu. (Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Okuluna başvurmuştum) Bizi günlerce birbirlerine pas atarak oyaladıktan sonra bir düekçeyle belgelerimizi de Uiştirerek basvurmamızs söylediler. Aylarca bekledikten sonra nihayet cevap geldt Neymiş efendim iki vü branşımızda çalışacakmışız da sonra kabul ediücekmişiz. Ben bir iş bulacağım da sonra işimi bırakıp yine okumaya döneceğim. Oiacak iş midir bu? Dönsem bile yönetmeh'k değişti diye yine kapıdan dönmeyeceğim ne mahtm? Bazı kişiler henüz çalışma maddesi eklenmeden girmeyi başarmışlar. Ve şansa bakın üniversite seçme sınavlanm iki yıl sonra başarmış gibi birinci sınıftan başlatıhnışutr. Hiçbir yeterlik sınavı yapıhnaksızm. Ben iki yıl sonra birinci sınıftan başlamak yerine hiç kitap, defter, zaman, gidişgehş yorgunhığu olmadan evde iki yıl çahşır hem iş sınavlanna hem de istediğim böUime yine girerdim. Her sabah okula yetişme kaygısı olmadan, yaz sıcağında staj yapacağım diye sokak sokak dolaşmadan. Şu an işsizim, Zaten iki yılda öğrendiğimiz de bizim işimize yarayacak denli köklii değil, yüzeysel şeylerdl Çunkü bu okulda öğrendiğimiz hiç bir dersi biüyonun diyemiyonım. Aslında derslerimize bakarsanız adı büyük pek çok ders var. Genel Muhasebe, Ticari Aritmetik, Yabancı Dil, Hukuk, vs... Derme çatma okulda, derme çatma şeyler öğrendik. Lise mezunlan için açılan işlerden vazgeçtim, ortaokul mezunlan için yapılan sınavlara girmeyi düşünüyorum. KERfMAN FEZA Cevatpaşa Mah. Havantabya Sok. Guneri Ap. No: 25/3 ÇANAKKALE yanıanu BUiyorsun, inşaüah bitiyorsundur, dış ülkelerde, örneğin F. Abnanya'da çalışan işçilerimiz, zorunlu olarak bağh bulunduklan Alman hastahk sigorta kunımlanna, aylık belli bir miktar prim öderler. 1. sorunu Türk işçüerinin, F. Ahnanya'ya ayak bastıklan 19601ı yıllarm başlanndan bugüne değin geçen 2025 ydhk süre içinde Alman sigonalan kasalanna ödedikleri marklann tutan nedir? 2. sorunu tşçilerimizin ahn terleri bu kesintilerden, kendilerine tedavileri karşıhğı geri dönen marklann miktan nedir? Lütfen verin, veriniz yukandaki iki sonınun yanıtını, sizin, sizlerin 'en büyük', "en bilir', "en iyi yapar' olup olmadığınızı söyleyeyim. Ama çok iyi biliyonan ki, verebileceğiniz tek bir yanıtın sahibi değilsiniz. Öyleyse izin verilsin söyleyeyim, herhangi bir kişi veya kurumca başlatüacak, sorduğum sonüara ihşkin bir araştırmanın sonucunun ne olacağını: Yüz tane Günther Waüraff, "En Alttakiler" benzeri bin tane yapıt. HALİL ERDAL/ANKARA Laikliğe Ağır Darbe... Türk insanı, Türk aydını, Türk düşünürü yıllar yılı sormuştur bu soruyu kendi kendine. Nereye gidiyoruz diye. Sonra da yöneticilere sormuştur: "Nereye gidiyorsunuz ve ne yapmak istiyorsunuz?" Rahmetli Yaşar Nabi Nayır, 1950'li yıllarda bir kitap büyüklüğünce e\e almıştır sorunu. "Nereye gidiyoruz ve gecenin neresindeyiz" demiştir. Atatürk'ten ve Atatürkçülük'ten uzaklaşmanın nelere mal olacağını aniatmıştır uzun uzun. Dinleyen olmamıştır. Zamanın iktidan Atatürk'ün getirdiklerini bir kaç ay içinde alıp götürmüştür. Türk toplumuna acılı günler yaşatmıştır. önce Arapça ezan duyulmaya başlamıştır minarelerden. "Bir ulke ki camisinde Türkçe ezan okunur / Köylü anlar manasını namazdaki duanın" özlemleri tarihe kanşmışttr. Sonra da Atatürk devriminin kaleleri olan Halkevleri, Halkocakları ve Köy Enstitüleri yıkılmıştır. Yerterine yenileri getirilmemiştir. Türk gençliği, Türk köytüsü boşlukta bırakılmıştır. "Doğa boşluğu sevmez." Gericilerin boşluğunu ilericiler, ilericilerin yarattığı boşluğu da gericiler doldurur. 1950 yılından beri ne yazık ki bir iki yıllık 27 Mayıs Devrimi dışında boşluk, hep gericiler tarafından doldurulmuştur ülkemizde. ilericilerin egemenliği kurulamamıştır bir türlü. Atatürk'ün özlemi gerçekleştirilememiştir. Atatürk, önce lâik devieti kurmakla işe başlamış, kurmuştur da. Devleti yönetenler, din sömürüsünü, dinsef duygulann politika alanına getirilmesini başkalarına yasakladıkları gibi kendilerine de yasaklamışlardır. Laik devlet ve laik hukuk sorunu, bir yönetim kadrosu sorunudur. Yöneticilerin inanmış kişiler olması bu sorunun çozumü için yetertidir. Laik toplum sorunu ise daha çok sosyal bir sorundur. Bunun başarılması için toplumun tüm katmanlarınca laik anlayışın benimsenmesi gereklidir. Atatürk'ten sonra eğer onun izinde, onun yolunda yürüyebüseydik, bugün laik topluma kavuşabilirdik kuşkusuz. V© "Uygariık düzeyinin üstüne" çıkabilirdik. Ama bu doğrultuda yürümedik, yürüyemedik. Oy toplama kaygılanyta laiklikten ödünler verdik, ileriye gideceğimize geriye gittik. Modern bir devlet olmaktan gittikçe uzaklaşarak, dinsel özellikleri ağır basan bir devlet haline geldik, laik devleti tehlikelere attık zaman zaman. Bu tehlike günümüzde, önceki dönemlerdekinden daha büyük boyutlar kazanmıştır. T982 Anayasası, özgürlükler bakımından tüm olumsuzluğuna karşın, laik devlet ve laik topluma ulaşma açısından olumlu bir yargı getirmiştir. 1961 Anayasası'nda yalnız "Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkında Anayasa hükmünün değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği" yazılıdır. (m.9) 1982 Anayasası ise, yalnız cumhuriyetin değil, laikliğin de değiştirilemeyeceği ve böyle bir değişikliğin teklif bile edilemeyeceği yargısını getirmiştir. (m.4). Ama gelin görün ki, titizJikle korunmak istenmesine karşın, laiklik ilkesi bir kaç yıldan beri görülmemiş biçimde çiğnenmektedir yurdumuzda. Hem de siyasal iktidarlarca. İlk ve ortaöğretimde zorunlu din dersi girişimleri, liselerde Arapça okutulması çabalan, 19 Mayıs GençJik ve Spor Bayramında genç kızlarımıza uzun etek ve pantofon giydirilmesi, hep bu düşüncenin ürünleridir. Bu düşünceden yola çıkanlar hiç kuşkusuz belediyelerin, bakanlıklann ve resmi kuruluşların belirli odalarım mescit haline dönüştüreceklerdir. Meclis bahçesinde ve uluslararası fuarlarda camiler yaptırmaya kalkışacaklardır. Zorunlu oruç dönemi başlatılacak, TBMM Başkanı tarafından Meclis binasında milletvekillerine iftar ve sahur yemekleri verilecektir. Uluslararası kongreter, "Besmele çekilerek açılacak", bu kongrelerde İstikJai Marşı'ndan sonra Kuran da okutulacaktır. Yasa dışı din eğitimi ise almış yürümüştür. Takkeli ve salvarlı eğitim yerteri belediyelerce beslenmektedir. Gizli ve maskeli Kuran kursları yurdun her yanını sarmıştır. Çarşaflı ve baş örtülü öğrencilerin sayısı gittikçe çoğalmaktadır. Şeriatçılar, Nurcular, Naksibendiler, Süfeymancılar ülkenin dört köşesinde at koşturmaktadırlar. Yürürlüğe giren "Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Yasası" ile bir yandan fakir fukaranın kalkjnması amaçianırken, öte yandan bu doğrultuda kurulan bir vakıf, din adamlarına peşkeş çekilmektedir. Bundan böyle mahallenin, köyün fakir fukarasını müftüler, imamlar, vaizler saptayacaktır. Din adamfârına cumhuriyetin kuruluşurtdan bu yana devlet işlerinde ilk kez böyle bir görev verilmektedir. Bugüne değin din hizmetinde kullanılan müftüler ve imamlar bundan böyle devlet işlerinde de kullanılacaktır. Bu Atatürk'ün laik cumhuriyetine vurulan ağır bir darbedir Yanıtını kim bilir TRTden izlediğimiz seçim konuşmalan, "âşıklar bayramından seçmeler'H anunsanyor insana. Atışmalar, sataşmalar, değindirmeler derken ve 1 dakikalık sürede en iyiyi, en doğruyu, etkin olan en çok şeyi duyurabUmek koşuhtna bağlandığından konuşmalar, rekorlar kitabına girebiUcek eşsizlikte. Sazı (mikrofonu), sözü alan konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor... "Ben en iyisini biürim", "Ben en iyisini yapanm" "En büyük benim, benden büyük yok" deyip konuşuyor. Madem sen 'en büyüksün) 'en iyisini büirsin',teniyisini yaparsın' veya yapttğını iddia ediyorsun, ver bakahm, eğer öyltysen, eğer dediğin gibiysen soracağım şu sorulann Sinem ve Müfit Atalay (23.1.1976/9.9.1979 12.8.1963/16.8.1985) SİZİ ANIYORUZ Ailesi ERZURUM 1. ICRA VE İFLAS MEMURLUĞU'NDAN PAZARLIKLA VE TAKSİTLE GAYRÎ MENKUL SATIŞ İLANI Dosya No: 1985/1247 ıflas Muflis AMBER INŞAAT A.Ş. masası raal varlığına dahil olan ve AŞKALE'de bulunan g.menkuller ile bu g.menkuller üzerinde bulunan mevcut fabrika bınası ve makine, lechizatın iflas tasfiyesi amacı ile PAZARLIKLA ve üç sene vadeli satılmasına iflas dairesince karar verilmişlir. TAPL' KAYDI: Söz konusu g.menkuller Erzurum ili, Aşkale, Topal Çavuş Kövu, Samuri mevkii, 1 pafta 1270,1271, 1272, 1273, 1274 ve 1275 parselde Jkayıtlı olup, 1271 1272 1273 nolu parseller üzerinde 7683.50 m 'lik betonarme fabrika binası mevcuttur. GAYRİMENKULLER VE EVSAFI: 1270 1274 1275 nolu parseller boş olup, tarla arsa niteliğindedir. 1271 1272 1273 nolu parseller üzerinde ise 7683.50 m ! 'lik betonarme fabrika binası mevcut olup, ayrıca fabrika içersinde makine alet ve edevat bulunmaktadır. Bu husus ile ügili bilirkişi raporu dosyamızda tetkike hazırdır. GA\"Rİ MENKULLER VE KIYMETİ: Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre: 1270 nolu parsele 6.000.000. TL.'sı 1274 nolu parsele 20.000.000. TL.'sı 1275 nolu parsele 13.000.000. TL.'sı 1271 1272 1273 nolu parsellere ise üzerinde mevcut bina ile birlikte 220.000.000. TL.'sı değer biçümiştir. Ayrıca bu parseller üzerinde bulunan fabrikanın mütemmin cüzü ve teferruatı olan makine alet ve edevata toplam 188.260.000. TL.'sı ki (1271 1272 1273 nolu parsellere müştereken) toplam 408.260.000. TL.'sı değer tahmin ve takdir ediimiştir. SATIŞ TARİHİ: Gayri menkuller mevcut durumlanna göre ve alacakhlann verdiği yetkıye dayanüarak PAZARLIKLA ve satış bedelinin YAR1SI PEŞİN, kalanı ise uç yılda ve taksitle olmak uzere aşağıdaki gun ve saatlerde: 1270 nolu parsel 16.9.1986 günü saat 15.00 15.15 arası, 1271 1272 1273 nolu parseller birlikte 16.9.1986 günu saal 15.2015.50 arası, 1274 noiu parsel 16.9.1986 günü saat 15.55 16.10 arası, 1275 nolu parsel 16.9.1986 günü saat 16.15 16.30 arası ERZURUM 1. İCRA VE İFLAS MEMURLUĞU'NDA PAZARLIK usulüyle yapılacaktır. îhaleye iştirak etmek isteyerderin muhammen değerlerin %10'u kadar nakit, milli bir bankanır. teminat mektubunu yatırmaları sarttır. Taşınmazlan ve taşınmazlar üzerinde bulunan bina ve içersindeki menkulleri görmek isteyenler memurluğumuzdan alacakları bir belge ile mahailınde tetkikat vapabilirler. Ihale karar pulu, KDV, tapu harç ve masrafları, teslim ve tescil masraflan abcıya aittir. İflas idaresi satışı yapıp yapmamakta serbest olup, şartname hazırlanmış ve incelenmek uzere daireye bırakılmıştır. Aynntılı bilgi almak isteyenlerin ilan tarihinden itibaren memurluğumuzun 1985/1247 sayılı iflas dosyasına başvurmaları, talip olacakların beürtilen gün ve saatte memurluğumuzda hazır bulunmaları hususu tebliğ ve ilan olunur. II Ağustos 1986 Basın: 9266 19461986 Kurban Bayramı'nda da gazetenizi okumak istiyorsanız liiiyiiiııı Adres: Gazeteciler Cemiyeti Cağaloğlu İSTANBUL Tel: 522 12 22 512 05 05 Ankara Temsilciliği. Tunus Cad. 59/5 Tel. 26 62 77 İSTANBUL Gazetesini alınız. TÜRK HAVA YOLLARI TURKISH AIRLINES
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle