27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER oluşturamayacağı gibi sürekli tökezlemekten de kurtulamaz. Bu nedenle, Türkiyemizin güncel siyasal gündeminin yaşamsal konusu, düşün suçu türünden ilkelliklerden annmış bir gerçek özgürlük ortamını sağlayıcı yasal düzenlerin ivedilikle yapılması, Bonapartizm, militarizm, faşizm özentilerinden ve "toplumsal yapımızın açık demokrasiye elverişli olmadığf' safsatalanndan düşünsel yaşamı temizleyecek bir toplumsal iklimi oluşturacak olan çağdaş demokrasinin, tüm kurum ve gerekleriyle kurulup işletilmesidir. Bu arada, antimilitarizmin asker ve polis devletine karşı olmanın, polis düşmanlığı olmadığıru da ve bu gibi demokrasi düşmanlıklarına karşı olmanın da demokrat olmanın vazgeçilemez bir gereği olduğunu anlatarak siyasal eğitimin önemini vurgulamak isterim. 27 Mayıs ve onun anayasasının ereği de böylesi bir toplumsal gelişmeyi sağlamaktı. Onu toplumumuz için lüks sayan ve halkımızı buna layık görmeyenlere karşı, Atatürk'ün "özgürlüklerin sakıncalannm da özgürlükle giderilebileceği", ünlü düşünür Spinoza'nın "devletin ereği özgiirlük olduğu" ve Fernand Braudel'in, "bağlanmaya değecek tek devrimin eşitliği yaratan olacağı" özdeyişlerinin, devletin özgürlükleri sınırlayıcı değil, koruyucu bir işlevi olduğunu, kişilerin devlet için değil, devletin kişiler için olduğunu deyimleyen çağcıl görüşlerin anlam ve amaçlarını da topluma benimsetmeye çalışmalıyız. YANLIŞLIĞA DÜŞMEYELtM "27 Mayıs olmasaydı, ondan sonraki askersel eylemler de olmazdf" görüşünün de doğru olmadığına önemle değinmek isterim. Ashnda, silahlı kuvvetlerin karar katlannda bulunanların alt katlardakilerle yaptıkları geniş kapsamlı toplantılarla hazırlanan 12 Mart ve 12 Eylül'ün tipik birer ordu eylemi olmalarına karşın, 27 Mayıs, aşağıdaki nedenlerle bir Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) eylemi değildir. Hele başansı garantili, hiçbir riski olmayan ordu eylemi hiç değildir. 1 İhtilalcilerle, onlarla işbirliğinde olan az sayıda subay dışmda, TSK'nin 27 Mayıs hakkında hiçbir bilgisi yoktu. 2 İhtilalin ilk anlannda, TSK adına karar alabilecek en üst kat komutanların tümü (KKK zorunlu izinde) görevden alındı ve hapsedildi. Kısa süre sonra da generallerin yüzde 92'si (256'dan 235 M) ve ardından da 5000'e yakın subay emekli edildi. 3 Başarısızlık halinde cezası TSK'ce (SYNT'lerce) verilecekti. 4 Devrik iktidarın TSK'ye verdiği işleve karşı idi 27 Mayıs. 5 Birtakım geçici zorunluluklar dışında, tüm uygulamalarında, güvencelerini aramada, sonraki gelişmelere bakış açısında ve anayasalaştırdığı dünya görüşlerinde, askerselliğin, hele militarizmin (iç dış politikada zorlayıcı askersel güce dayanan) hiçbir yankılanması bulunmamaktadır. Kurulan rejimin, "uyanık bekçiliği" de ona inananlarca yapılacağı anayasallaştınlmıştı. 6 Kendine bağlı ya da devlet işleyişine yerleştirdiği kadrolara dayalı güvenceler aramalara sapmadan, seçimle gelecek olan ulusun gerçek temsilcilerine devir ve teslimde bulunacağını, kesin bir dille kamuoyuna açıkladı. Bütün bunları ve orduların demokratik ülkelerdeki işlevini ve bunun gereklerini, seçim öncesindeki bir bildiri ile Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bildirmişti. MBK'nin tutumunu çok beğenen tnönü ile evinde yaptığımız bir görüşmede: "Sizi ömrüm boyunca savunacağım. Çünkü eski Roma'daki Consül Cincinatüs'ten bu yana, örneği bulunmayan bir davranışta bulundunuz. İhtilalle geldiniz ve ordudan gitmeme zorlamaları da olduğu halde (çok iyi biliyorum), seçimle gittiniz. İçte ve dışta çok beğenilen bu gelenekt£n ayrılmamak üzere. gelecektekilere çok iyi bir örnek vermiş oldunuz." Bu sözleri ihtilalden çok sonra söylemişti. Sonuç olarak, TSK'nin bilgisi olmadan gerçekleştirilen, onun karar katındakileri hapseden ve uygulayıcılarının da yüzde 92'sini emekli eden, ona verilmiş işleve karşı olan, güvencesini halkın kendisinde arayan, geleceğin gelişmelerini, ulusun gerçek temsilcilerinden bekleyen, TSK'yi demokratik geleneklere uymaya ve yasal sımrlar içinde ve politika dışında kalmaya özen göstermeye çağıran, her türlü baskıcı otoriter eğilimlere karşı en etkin güvencelerle donatılmış bir anayasayı üreten ve başarısızlık halinde de TSK'ce öncülerinin ölümcül cezalara çarptırılacağı kesin olan bir devrimi, ordu eylemi saymak çok yanhş, hatta cekinceli yorumlara da gerekçe vermek olur bence. . Gerçekleştirenleri subay ve ilk aşamada kullanılan güçte asker olan 27 Mayıs, halkın oyları ile gelen fakat verdiği sözlerin tersini yaparak, ülkeyi, kardeş kanları akıtan cepheleşme çatışmalannı da içeren büyük bir bunalıma sürükledikten sonra bile, iktidarda tutunmak için her çareye başvuranlara karşı, mulıalefetin, aydınlann, gençlerin, tümdemokratların oluşturdukları ortamda, beliren toplumsal özlem, beklenti ve umutlan benimseyerek, onlara en iyi çözümler getirmeyi amaçlayan ve bu amaca yönelik temelleri de attıktan sonra, gerekenlerin yapılmasım halkın temsilcilerine bırakan bir devrimdir. Devrimi yapanlann konumlan ve rütbeleri de ihtilal ortamının oluşmasında ve bunalımın önlenmesinde etkin olacak durumda olmadığı gibi, iktidarla ortak sorumluluk içinde de bulunmadıklarından, üst kat görevlilerinin bir bölümünün, tüm suçu öbürlerine yükleme gibi bir çeliskiye de düşmüş sayılamazlar. 27 Mayısçılar, kendilerine sunulan, ondan sonraki eylemlerde de gündemde tutulan tüm antidemokratik görüşlerin hatta yeni parlamenter adaylarda ayıklama yapma önerilerinin etkisinde kalmadılar. Rahmetli Inönü'nün deyimiyle, "TBMM'nin meşruluğuna ve parlamenterlerin ulusu temsil niteliklerine en küçük bir gölge düşürmemeye" büyük özen göstermişlerdir. Bu özen, demokrasiye ve ulusun olgunluğuna inanmanıh da açık bir gereğiydi. 27 Mayıs Devrimi'nin dinamik içerikli (sürekli geliştirme ve yenileştirmeyi devlete görev olarak veren) anayasası ile dünya devrimleri içinde özel ve özgün bir veri vardır. 27 MA YIS 1986 27 Mayıs ve Gerçekler 2 7 Mayıs Devrimi'nin, dinamik içerikli (sürekli geliştirme ve yenileştirmeyi devlete görev olarak veren) anayasası ile, dünya devrimleri içinde özel ve özgün bir yeri vardır. AHMET YILDIZ 27 Mayıs Devrimi'nin 26. yüdönümünde, devrimin nedenleri, nitelik ve amaçları hakkındaki nesnel ölçütlere ve yaşanan gerçeklere dayanan göriişlerimi belirtmeye çalışacağım. Tüm demokrasi yanlılannı kapsayan büyük bir toplum kesimince, bir mutluluk kucaklaşması ile karşılanan, bir yandan övüledururken, öbür yandan da türlü tepki ve eleştirilere hedef olagelen, daha sonraki askersel eylemlere yol açmakla suçlanan, hatta 20 yıl süre ile onu bir bayram olarak kutlayart kimilerince bile, son yıllarda suçlanma mutsuzluğuna uğrayan 27 Mayıs hakkında, onu gerçeldeştirenlerden biri ve amaçlarına da içtenlikle bağlı olan bir kimsenin de bu yıldönümündeki bu yazısı, bir toplumdaki suskunluğun ancak geçici olabileceğinin de bir kanıtı olarak algılanacağını umuyorum. önemli toplumsal olaylarla ilgili olan bu tiir yaalar, tarihe ve gelecek kuşaklara olduğu denli, iyi niyetli devlet yöneticilerine karşı da önemli birer hizmet niteliğindedirler. 27 Mayıs'ın gerçek nedenleri hakkında çok değişik görüşler olabilir. SiyasaJ yaşamı savaş ve ihtilallerle yoğrulmuş, en deneyimli ve en yetkin devlet adamımız 1. tnönü'ye, "Eğer bir yönetim, insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa, o ülkede ihtilal behemehal olur. Bu yolda sürüp giderseniz, sizi ben de kurtaramam" dedirten ve hiçbir düzelj n e belirtisi de göstermeyen bir ortamda oldu 27 Mayıs. Yandaşı bilim adarfılarının ve Kara Kuvvetleri Komutanı (KKK) Gürsel'in yazılı uyarıları bile hiçbir etki sağlayamıyordu. Tüm demokratik istemlere ve tepkilere karşı, "Tenkil, ezme.." önlemlerini çare sanan iktidar, yasama, yürütme ve hatta yargı yetkileri ile donattığı "Meclis meyen bir iktidarı hiçbir güç deviremez, devirmeye kalkışırsa da asla başarılı olamaz. Türkiye'deki ihtilalleri ve askersel kalkışımlan bu açıdan değerlendirmenin yaran büyüktür. Böylece, 22 yılda (19581980) 4 kez ekonomik iflası ve 3 kez de silahlı kuvvetlerin yönetime el koymasına ortamı hazırlayan iktidarların tutumundan, hiç olmazsa bundan sonrası için sağlıklı dersler çıkarmamız sağlanmış olur. Ülkemizde yaşanan tüm olağandışı gelişmeleri, engin deneyimi, görkemli geçmişi, zengin kaynakları, çok çalışkan insanlan, yetişmiş insan gücü ve dünya üzerinde eşsiz bir konumu olan Türkiyemizin, en ileri ülkeler arasındaki yerini alamamasını ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra da olanaklar kıyaslanınca, en başansız ulkelerden biri halinde kalmasım yaratan nedenlerden İKTtDARİN ~ oluşan bağlam içinde değerlentHTİLAL ÇAĞRISI dirmekle ancak, en doğru sonuçtşte 27 Mayıs, o harakirinin lara varabiliriz. Toplumumuzu gerçekleştiği gündü. Bu neden bir uğursuz, "KISIR DÖNGÜ" le, önlenemez bir zorunluluk ha içinde bunaltaduran mutsuzlukline getirilen ihtilalin biraz daha ları sona erdiferek, başan yoluertelenmesi, başkalarınca yapıl nun açılması da kandına böbürması, kimi göriişlere göre kanlı lenmeler ve olanaklarımızın sağolması, demokrasiye dönüşme' layabileceğinden çok az düzeymesi gibi almaşıklar düşünülebi deki başanlan abartmakla değil, lir. Fakat olmaması gerektiğini gerçekten çare olabilecek çözümBBC bile düşünemediğini açık lere yönelmekle olabilir. Fakat ça belirtiyordu. Benimgibi, her öylesi çözümleri üretebileceklekesçe kabul edilebilir haklıhk ge rin yolunu tıkayıcı ve yanlışlan rekçelerinin oluşması, hazırlıklasergileyip, doğrulann kamuorın yetersizliği, iktidarın düzel yunca benimsenmesini önleyici mesini biraz daha bekleme gibi birçok engeller ve düzenlemeler nedenlerle, ertelemeyi savunanvardır. Bütün bunlardan topluların bile sabırları iyice tümumuzu antarak, tüm yetenekkenmişti. lerin ve görüşlerin serbestçe yaO ortamda, 'ihtilale keşke genşmasını sağlayıcı bir ortam rek kalmasaydı' diyenler bulunaoluşturulmadıkça, gerçek bir babilir, ama 27 Mayıs yapılmasay • şannın yolu açılamaz. Böylesi dı da iktidar dilzelebüirdi demutlu bir gelişme de ancak, germek, o aşamada. bir tansık (muçek bir demokrasinin kurulup işcize) beklemekle eş anlamlı bir letilmesi ile sağlanabilir. göriiş olabilirdi ancak. Bizdeki gibi, iki ayağı (ekonoAslında ihtilalleri yaptıran ikmik, sosyal) olmayan ve üçüncü tidarlardır. Kötü yönetimi ile orayağı da topal (siyasal) olan bir tamın oluşmasma meydan verdemokrasi bövlesi bir ortamı Tahkikat Komisyonu"nu. Ro . m a n ı n PRATORAS MAKSİMUS'ları gibi, karşıtlannı ezip sindirmek için kullanmaya başlamıştı. tktidar, tüm o baskıa anayasa dışı antidemokratik önlemlerine karşın, olayların üstesinden gelemediğinden, tepkiler yoğunlaşarak sürmekte idi. Gidiş o denli çığnndan çıkmıştı ki, H.O. öğrencileri, bir generalin başkanlığında, başkentin ana caddesinde protesto yürüyüşü yapıyor ve Kızılay'da, başbakan tartaklanıyordu. tktidar, bir hükümet değişikliği ya da erken seçimle tepkileri yatıştırma yerine, üniversiteleri kapatma, gençleri kurşunlatma ve cumhurbaşkanınca, "Hedef gözetmeden ateş (SYNT K'na) buyruklan gibi "HARAKİRİ" olarak nitelenebilecek bir tutumu inatla sürdürmekte idi. PENCERE 12 Eylül Eyyamında 27 Mayıs'ın Yıldönümü Ne suçu vardı zavallı Mari Antuvanet'in? Fransız Kraliçesi devrim saatinin çaldtğmı nereden bilsindi? Halkın ekmek bulamadığını söyleyenlere şaşıyor, kendine göre bir çözüm önerisi getiriyordu: Ekmek bulamıyoriarsa pasta yesinler... Mari Antuvanet belki böyle söylememişti; bu söz gerçeği vurgulayan bir yakıştırmaydı. Ne değişir ki! Halkın açlığıyia yükselen burjuvazinin iktidar hırsı butünleşmişti. Bu iki güç "İnsan Haktan Bildirisi"rim bayrağı altında birieşecekti. Ve toplum acı çekecekii, kaç ailenin ocağı sönecekti, kaç kelle giyotinin sepetine düşecekti? Kraliçenin idamı devrimin günahıydı; ama devrim, yalnız Fransa'da değil, tüm insanlıkta bir aydınlığın başlangıcıydı; sevapları yanında gunahlan da tarihin defterine yazılıyordu. • 27 Mayıs'ın bugün 26'ncı yıldönümüdür. 12 Eylul eyyamını yaşadığımız için çoğu gazete devrimin yalnız günahlarmı şişirerek ortalığı toza dumana buiamaya çalışryor. Haberieşme ve iletişim araçlannın yüzde 99'u sermaye sınıfının denetiminde bulunduğundan etkiii de oluyorlar. Ne var ki duygulaıia çıkarlar ortaklığını bir yana bırakıp, aklı ve sağduyuyu konusturmaya çalıştığımızda, 27 Mayıs'ın belgelenmesi demek olan 1961 Anayasası'nı ele almak ve üstünde düşün mek gerekir. 1961 Anayasası nedir, ne değildir? işçiler, köylüler, gençler, bilim adamlan, yargıçlar, avukailar, öğretmenler, memurtar, gazeteciler, yazarlar ve kısa deyişle bütün yurttaşlara 27 Mayıs ne sağlamış? 27 Mayıs öncesi daha mı demokrat, daha mı özgüriükçü, daha mı uygar, daha mı güvenli? 1961 Anayasası; bilim adamlanna, profesörlere, docentlere özerk bir üniversite yaşamı getirmemiş mi? Yargıç bağımsızlığı 1961 Anayasası'yla güvenceye bağlanmamış mı? Memurlar 27 Mayıs'tan önceki dönemde "görulen lüzum" üzerine görevlerinden alınırlar, oradan oraya sürülürlerdi. 1961 Anayasası hukuk devietinin gereği olan güvenceleri toplum ve devlet hayatına getirmedi mi? Ya öğretmenler? Uygarlık dünyasında her ülkede doğal sayılan sendikalasma hakkı eksik de olsa1961 Anayasası'yla öğretmenlere sağlanmadı mı? Türkiye öğretmenler Sendikası nasıi kurulabildi? Ya işçiler? Toplusözleşme diye bir şey var mıydı 1961'den önce? Sendikal haklan anayasaya yazan 27 Mayıs Devrimi değil mi? Grevi emekçi halka hak diye tanıyan devrimin adı ne? Türkiye'nin en büyük kesimini oluşturan çalışan kitleler neden 27 Mayıs Devrimi'ne karşıt duygular taşısınlar? Sendika ve toplu sözleşme hukukunu emekçi sınıflar 1961 Anayasası'yla tanımadılar mı? Köylüler için kooperatifleşme hakkını anayasaya geçiren 27 Mayıs'tır. Topraksız köylüyü toprak sahibi yapmak için reform gereği 1961 Anayasası'nda yazılı değil miydi? Bu reformu kâğıt üzerinde bırakan karanlık işbirtiğini iktidariaştıranlar da büyük sermaye ile büyük toprak ağalığı değil mi? Ekonomide sermaye sınıfının yağmasını durdurmak ve ulusal kalkınmayı bir düzene ve bilime bağlamak için Devlet Planlama Teskilatı'ru kurmak çok mu kötü işti? TRT'nin özerkliğini gündeme getirmek çok mu olumsuzdu? Aydınlara yazma, çizme, sanatta ve bilimde soluk alma olanağı 27 Mayıs'la saglanmadı mı? Emekçi halk adına sosyalist partinin kurulması, partarnentoya girmesi hangi devrimin sonuçlarıyla gerçekleşmistir? Sola açılıp aydınlanma, siyasette ve kültürde çağdaş ürünlerin ve verilerin tanıtılması 27 Mayıs'la biıiikte hayata geçirilmedi mi? • Evet, Türkiye 1980'lerde dışa bağımlı bir karşıdevrimin karanlık sürecindedir. 12 Eylül eyyamını yaşıyoruz. İktidar çevrelerinde ve sermaye kesiminde 27 Mayts'a karşı düşmanlık doğal sayılabilir. Çoğu gazete holding ekonomisinin halkla ilişkiler organına dönüşmüş, pazarlama şirketinin yayın bülteni gibi çıkıyor. Bu tür gazeteler ve o biçim polttikacılar demokrasiye dönük her eylemi karalamak, sermaye diktasına dönük her adımı alkışlamak işlevlerini yerine getireceklerdir. Bütün bunlar doğrulann, ancak bir süre gölgelenmesine yarayabilirler; 27 Mayıs'ın gerçeğini değiştiremezler. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Sağlık ocağı var, ebe ve doktor yxtk Ordu'nun Akkuş ilçesine bağlı Salman Pazarı sakinleriyiz. Pazar yerimiz Akkuş'a araba ile bir saat çekmektedir. Civar köy sayısı 20'dir. 1975 yılında pazar yerinde bir sağlık ocağı açddL Ancak ne ebesi, ne de doktoru var. Sağlık ocağı nın ne amaçla açıldığtm öğrenemedik. 20 köyün halkı doktora gitmesi gerekirse üç gün yol yürümesi gerekiyor. Bu yüıden çoğu hastamızın yolda öldüğüne tanık olduk. Bir eczanemiz dahi yok. Bu yazıyı okuyan Sağlık Bakammızın sorunumuzla ilgileneceğini umuyoruz. HAKKI MIHÇI Akkuş/Çamalan köyü diyecek? tlçe belediyelerinin çoğundan bunu beklemek büyük yanılgı olacaktır. Politik güçlerini arkalanna alanların yanmda, emekliliğini, boş zamanlanm itibarlı bir mevkide geçirmek istiyenlerin bulunabilecekleri gibi baskı altında kalabilecekleri de düşünülmelidir. Kişiliklerinde direnme gücü yoksa ne olacaktır? Örneğin, altın kumu, tertemiz denizi, bunaltmayan güneşi ve eşsiz tabiat güzellikleri ile Ankara 'nın en yakın sahili turistik Akçakoca'nın sahil şeridi Ankara Caddesi, tmar Kanunu ve İmar Planı 'na aykırı yapılaşmanın işgali altmdadır. Kanunun öngördüğü meydan, park, yeşil saha ve otopark yeri ayrılmadığı gibi, üstelik zemin erozyona müsait olmasına rağmen, başlangıçta üç katlı, bahçeli bitişik nizamda yapılan parselasyonlarda kapalı yan çıkmalarla üç tarafa taşan 6 katlı binaların inşaatları hızla devam etmektedir. Bolu İl tmar Müdürlüğü "Kanunsuzdur" diyor. Hatta Bakanlık el koymak istiyor. Ya hukukun üstünlüğü nerede? Her sene yeni bir İmar Affı çıkarmak çö'züm mü zannediliyor? Beiediyelere, bilhassa ilçe belediyelerine bu özerkliği getirenler, gerekli pratik ve etkin denetim yollarını bulamazlarsa, istenildiği kadar maddi güçleri artırılsın, zaman zaman kamu • yarartnın zümre yararına dönüşmesinin buruk acısını içimizde duyacağız. A. AVSİ TURAN İSTANBUL Köyümüz Sıvas'm Hafik kazasmın Adamü köyü. Köyün her tarafı yemyeşil ağaçlarla kaplıydı, fakat art niyetli zihniyete sahip olan muhtarlarımız uzun zamandan beri kesip kesip satmaktadırlar. O güzel yeşil köyümüz şimdi bozkırlarla kaplandı, çölün ortamında bir vaha gibi bulunan birazcık ormana da kesim kararı çıkmıştır. Kesimden sonra o kısımda ne toprak kalır ne taş sellerle köyümüzde harap olur gider. Bir taraftan ormanlarımızı koruyalım, yeşili sevelim derken şimdi sayın ilgililere soruyorum Bu ilgisizlik neden? Şimdi sayın büyüklerimizden Çörmük deresinin kesiminin durdurulması için köy halkı olarak yalvanyor ve gerçek ilginizi bekliyoruz. ADAMLI KÖYÜ HALKI ADINA HÜSEYİN ERDEM Hypocrate Hekim Andı Günümüz Türkiye'sinde yaklaşık 33 bin hekim var. Bunlardan üçte biri istanbul'da. istanbul'da yaşayan insanlan altı milyon sayarsak, hekim başına 600 kişi. Ulke bütününde hekim başına beş bin insan düşüyor. Yoksulluğun en korkuncu. insanlarımızın şu ölümlü dünyada biraz daha yaşaması için çaba beklediğimiz hekimden payımız beş binde bir! Yöneticilerin Tıp Bayramı'nda parlak demeçler, söylevler vermesi, gerçeği değiştirmez. Hem böyle ülke çapında hesaplar gerekli değil. Devlet hastanelerinin önünden geçerken kuyruklara bir bakın! Bilebildiğim kadarıyla Sosyal Sigortalar'da uzman hekimler günde yüze yaklaşan hastayı gözden geçiriyor. Gözden geçirmek ne söz! Şöyle bir göz atabiliyor ancak. Adını yazmak, "nen var" demek, bir yandan muayene edip bir yandan reçete yazıp, ilacın nasıi alınacağını hastaya anlatmak. Muayene süresiyle beraber hepsi hepsi bir on dakika! Oysa tıp bilim dalının büyük ustası Hypocrate hekimin, tıp fakültelerinin diploma töreninde yinelenen insancıl andı, hekimlere büyük sorumtuluklar yüklüyor. "Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda, hayatımı insanlık hizmetine adayacağımı alenen ve resmen taahhüt ediyorum. Hocalarıma karşı layık oiduklan saygıyı ve borçluluğu hep ko .ruyacağım. Sanatımı vicdanımın sesine kulak vererek ve onurla yerine getireceğim. Hastamın sağlığını baş kaygım bileceğim. Kendisini bana veren kişinin sırrını koruyacağım. Hekimlik mesleğinin onurunu ve yüce geleneklerini sürdüreceğim. Meslektaşlarım, kardeşlerim olacaktır. Din, milliyet, ırk, parti ya da toplum katı ayrımı kaygılarının görevimle hasta arasına girmesine izin vermeyeceğim. İnsan hayatına, ana rahmine düştüğü andan başlayarak kesinlikle saygı göstereceğim. Tehdit altında bile olsa, tıp bilgilerimi insanlık yasalarına aykın kullanmayı kabul etmeyeceğim. Bunları özgürce yapmaya, onurum üzerine herkesin önünde ant içiyorum." , Hekimler, hekimliğin baş malzemesi insanoğluna hep sevgiyle yaklaşmışlar ve yardım elini uzatmışlardır. Hekimler arasında edebiyatçılar, hatta sahne sanatçıları görülmüştür. Şair Cenap Şahabettin'in, "Aramızdan şairler, yazarlar, sanatçılar çıkmış, arada sırada hekimler de çıkmıştir!" sözleri gerçek yanı olan ince bir şakadır. Hypocrate andı, söz konusu edilince yarım yüzyıla yakın tanıştığım bir hekim dostu düşünürüm. Aşırı alçakgönüllü olduğu için adından sadece Dr. H.T. diye söz edeceğim hekim dostum bir gün şöyle demisti: "Biz fakülteden diploma altrken Hypocrate andı içmek zorunlu bir gelenektir. Türkiye koşullarını bildiğim için diploma törenine gitmedim. Törenden bir yıl sonra, fakülte genel sekreteri diplomamı postayla evime gönderdi. Davranışımı kavramıştı sanırım." Semt hekimleri kuruluşlarının düşünüldüğü, tartışıldığı günümüzde, kimi gerçekleri dile getirmek istedim. Cumhuriyetin ilk yıllarında, özellikle yoksul semt eczanelerinde hekimler vardı. Küçük bir masanın arkasında otururiar, muayenelerini orada yapıp reçete yazarlardı. Halk da onları pek tutardı. Zira o hekimler, belirli bir dalda uzman değildi, ama çevre insanlannı doğumdan ölüme izleyebilen bir çeşit aile hekimleriydi. Yoksul hastalardan para almadıkları gibi ilaç paralarını da cepten öderlerdi. Çoğu Batı ülkelerinde şimdi uygulanan küçük sağlık merkezleri gibi çalışırlardı. Kapalı kutu gizini hâlâ sürdüren insan vücudunu açıklayabilrnek için hastayla hekim arasında insancıl bir yakınlaşma çok gerekli. Son yıllarda hekimler arasında kimi çirkin olaylar görüldü. Çocuk satanlar, rüşvet alanlar, işkence olaylarına karışanlar, hatta katılanlar söz konusu edildi. Türkiye'de 50 milyon insanın sağlığını korumakdurumunda olan otuz bin hekim arasında böyielerinin varlığını yadırgamamalıyız. Son on, on beş yılda yitirdiğim sevgili dostlarım, arkadaşlarım ve yakınlarım Prof. Dr. Nazmi Şakir, Dr. Alican Karamanbey, Dr. Ertuğrul Saltuk, Dr. Süreyya Atamal'ı saygıyla anıyorum. Akçakoca sahil şeridinde işgal Sahillerimizi hızla bir beton yığını haline getirmek te olan imar anarşistlerine kim dur Ormanlarımız oluyvr yvk Sayın ilgililer sizlere köyümüzün ormanlanmn nasıi yok olduklarını, sahsi çıkarlar için nasıi katliam yaptıklanm içim sızlayarak izah ediyorum. BİR ÇİÇEK, BİR YÜREK 27 mayıs salı günü Anıtkabir'de CEMAL GÜRSEL anılacaktır. özgürlüğe, insan haklarına, emeğe, sosyal adalete, tam bağımsızlığa ve demokrasiye âşık yurttaşlannıızı "bir çiçek de benden" ziyaretine bekliyoruz. 27 MAYIS MİLLÎ DEVRİM DERNEĞİ İLAN MALATYA 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Dosya No: 1986/1306 Davacı Türkiye Denür Çelik Işletmeleri Genel Müdürlüğü vekilleri Av. Bilal Yılmaz, Av. Necdet Avcı ve Av. Bilal Demiroğlu tarafından davalı Mehmet Çiçek aleyhine açılan alacak davası, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 4.2.1985 tarih ve 1985/200676 sayıh ilaraı ile bozularak mahkememize iade edilmiş olup, davacı idare vekilinin yenilemesi üzerine dosya yeniden esas defterine kaydı yapıldıktan sonra, verilen tensip kararı uyarınca: Davalı Mehmet ÇİÇEK'in adresinin meçhul olması nedeniyle duruşma gününün ilanen tebliğine karar verılmiş olmakla yargılamanın atüı bulundugu 19.6.1986 günü saat 9.00'da mahkememızde hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile lemsil ettirmesi hususu yenileme dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basm: 19926 KONKORDATO KOMİSERLİĞİ'NDEN tzmir 1. lcra Tetkik Mercii Hâkimliği'nin 1986/385 esas, 1986/503 karar sayılı ilanu Ue komiseri tayin edildiğim lzmir, Inönü Cad. No: 185/3 D: 10 adresinde oturan ve tzmir Kemalpasa ören Köyünde tavukçuluk işi yapan Doluo Özen'den alacaklı olanlann işbu ilarun neşri tarihinden itibaren yirmi gün içinde dilekçe ile evraklarının asıllanm göstermek ve fotokopilerini dilekçelerine eklemek suretiyle tarafıma müracaatla alacaklı oldukları miktarı deftere kaydettirmeleri, müddeti içinde alacaklarını kaydettirmiş olan alacaklılarla 24.6.1986 salı günü saat 14.00'te lzmir tcra Tetkik Mercileri kalemi yanındaki 423 numaralı Baro odasında teklif edilecek konkordato projesinin müzakeresi için toplantı yapılacağı, kaydını yaptırmamış olan alacakhlann bilançoda gösterilmiş olmadıkça yasa gereği toplantıya alınmayacakları, istiyen alacaklının toplantı günunden evvelkı on gün içinde dosyayı tetkik cdebilecekleri ilan olunur. Konkordato Komiseri Av. ADIL AKSAKOÖLU MUli Kütüphane Cad. No: 19/129 Tibaş tşhanı Konak lzmir Basın: 20147 Muamde merkezi Erzurum'da bulunan Akay kitap ve kırtasiye Hayrettin Kurtaran firmasının konkordato mühleti talebi Erzurum lcra Tetkik Mercii'nin 5/5/986 gün, 986/123123 sayılı karan Ue kabul edilerek borçlu şirkete iki aylık mühlet verilmiş plup konkordato komiserliğine tayin edilmiş bulunmaktayım. Aiacakları ipotekle temio edilmiş olanlar dahıl bütün alacakülann ilarun neşrini müteakip YİRMİ gün içinde konkordato komiserliğinin Erzurum Cumhuriyet Caddesi'nde 1, Vakıf tşham No: 27 yazıhanesinde alacaklarını ispat edici belgeleri bir dilekçeye bağlı olarak resmi tatil günleri hariç her gün saat 15.0017.00 arasında başvurarak kayıt ettirmeleri, yahut posta ile göndermeleri, Bu süre içinde konkordato komiserliğine başvurup alacağını kaydettirmeyen aiacakhların konkordato müzakeresine kabul edilemeyecekleri, Alacaklılar toplantısından önceki on gün içerisinde alacaklılann dosyadaki belgeleri inceleyebilecekleri, Konkordato teküfıni mUzakere eunek üzere 25/Haziran/1986 çarsamba günü saat 14.00'ıen itibaren Erzurum Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda alacaklılar toplantısı yapılacağı, yukanda belirtilen yirmi günlük süre içinde alacağını kaydettirmeyen alacaklılann toplantıya kabul edilmeyecekleri t.tJCnun 292. maddesi gereğince ilan olunur. Basın: 20193 İLAN KONKORDATO KOMİSERLİĞİ'NDEN VEFAT Yıldız Üniversitesi lnşaat Fakültesi son sınıf talebelerinden VEDAT HAZAR'ımızı (79 13049) kaybettik. Acımız sonsuzdur. Sınıf arkadaşlan adına ORHANKAYA İLAN ÜSKÜDAR ASLİYE 2. HUKUK HAKİMLİCİ'NDEN Esas No: 1984/848 Karar No: 1985/651 Davacı Hazineye izafetle tstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili Av. Mübeccel Çapın tarafmdan davah Ohannes Demir aleyhine açılan Tapu kaydının iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda: Davacı idare tarafmdan açılan davanın REDDİNE dair mahkememizin 18.12.1985 gün ve Esas 1984/848, Karar 1985/651 sayüı ilanu, davalının Üsküdar Yukarıdudullu köyü adresinde bulunmadığından, davetiye ve gıyap kararında olduğu gibi karann da ilanen tebliğine karar verildiğinden; karann, işbu ilan tarihinden itibaren yedi gün sonra davalı Ohannes Demir'e tebliğ edilmiş sayılacağı, yasal süresi içinde temyiz etmediği takdirde ilamın kesinleseceği ilam tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 7.5.1986 Basın: 20488 Reklam grafiği uygulamasında deneyimli grafikerler arıyoruz. Bir basın reklamının grafik çalışmasını taslağa uygun olarak. tüm aşamalanyla gerçekleştirebilecek düzeyde... Basım tekniği konusunda bilgili. grafıkerler arıyoruz. Deneyimine güvenen isteklilerin, özgeçmişlerini içeren ve "Grafiker" rumuzunu taşıyan bir mektupla Büvükdere Caddesi 145 ZincirİikmaıIstanbul adresine başvurmaları rica olunur. KAYSERI 3. ASLİYE CEZA HÂKİMLİĞİNDEN Esas No: 1984/326 Karar No: 1985/400 Hükümet karanna aykın olarak 50 torba şekeri saklayarak bildirimde bulunmamak suçundan Ahmet oğlu 1944 Dîlu, Kayseri F. Çakmak Mah. Bozanu Cad. Büyüknalbant Apt., No: ö/iyda ikâmet eden sanık MUSTAFA ÖZEŞSİZ hakkınfla yapılan yargılamada sanığın TCK'nın 4O1/E3, 402 maddeleri gereğince 2 sene müddetle hapis ve 75.000 Tl ağır para cezası, 2 sene cürme vas:ta kıldığı meslek ve sanatının tatili ve 3 ay süre ile de iş yerinin kapatılmasına hüküm özetinin Ankara, İstanbul ve İzmir'de yayımlanan ve trajı 100.000'in Uzerindeki 1 veya 2 gazete ile mahallinde yayımlanan gazetede yayjmlanraasına karar verilmiştir. İlan olunur. 8.5.1986 Basın: 20069 KEŞAN ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1986/103 Davacı Kesan Mecidiye Köyü'nden Mehmet Aydm tarafmdan davalı Aynur Aydın aleyhine mahkememizde açılan şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davasının yapılan yargüamasmda, Davalı Aynur Aydın'ın belirtilen adreslerinde bulunamadığı anlasıldığından ilanen tebb'gat yapıimasına karar verilmiş olup, adi geçen davalının duruşmanın bırakıldığı 3.7.1986 günü saat 09.00'da mahkememizde bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi takdirde yargılamaya yokluğunda devam edilerek karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 9.5.1986 Basın: 19927 Manajans İThompson
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle