22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 20 MA YIS 1986 Universite sınav sonuçları postada Kazanan adaylara kılavuz, tercih bildirim formu ve posta çeki de gönderilecek. Transferde gözler (Bastarafı 1. Sayfada) Onuraı Şeref Bozkurt başta olmak üzere bazı HP kökenli bağımsızlann DSP'ye girme düşüncesinde olduklarmı yakın çevrelerine telirttikleri öğrenildi. Rahşan Ecevit'in "olur" vermesi halinde bu milletvekilleri DSP üyesi olacaklar. Bu arada HDP ile DYP de Meclisteki grup sayılarını arttırmaya çalışacaklar. Kırşehir Milletvekili Tevfik Giineş'in önce DYP'ye daha sonra HDP'ye girmesi, iki parti arasında, Sabahattin Eryurt'un Meclis Başkan Vekilliğini kapma savaşını kızıştırdı. Eryurt'un yürüttüğü başkan vekilliği, DYP'nin grup sayısını arttırması halinde bu partiye geçecek. DYP ve HDP'liler sayılarını arttırmak amacıyla bağımsız 29 milletvekili ile göruşmelere başladılar. HP'den aynlanların çoğunluğunu oluşturduğu bağımsızlar üzerinde ANAP da çalışıyor. Yatırımcı bakanlar ve bazı A.NAP yöneticileri ile yakın ilişkide olduğu bilinen Tekirdağ Bağımsız Milletvekili Selçuk Akıncı'ya, bu kez DYP ve HDP'nin de çengel attığı öğrenildi. HDP ve DYP yöneticilerinin göriişmek üzere Selçuk Akıncı'yı aradıkları belirtiliyor. Bağımsızlardan Şükrü Yüzbaşıoglu, Cemal Özdemir, Orhan Otag, Haydar Koyuncu, Reşit Ülker, Hüsaraettin Konukscver de HDP ve DYP'nin transfer listelerinin başında bulunuyor. DYP yöneticileri ayrıca, bağımsız Ümit Haluk Bayülken ile Sabahattin Özbek'i ikna etmeye uğraşıyorlar. Bu arada, partisinden istifa ederek bir başka partiye giren milletvekillerinin durumu, 21 mayıs çarşamba günü TBMM Başkanlık Divam'nda yeniden ^örüşülecek. Başkanlık Divanı'nın Halim Aras, Özer Gürbiiz, Zeki Uzundan oluşturduğu ak komisyon da bugün toplanarak, 84. madde iie ilgili raporunu hazırlayacak. Rapor, Başkanlık Divanı'nın çarşamba günkü toplantısında görüşülecek. Başkanlık Divanı, Anayasa ve Adalet Komisyonlan'ndan görüş de isteyebilecek. Edinilen bilgiye göre, alt komisyonda, halen 18 milletvekilinin durumu inceleniyor. Bu milletvekillerinden ll'i ANAP, 6'sı DYP, biri de HDP'ye geçmiş bulunuyor. MDP'nin feshinden önce istifa ederek ANAP'a girenlerden Sabri Keskin, Sadettin Agacık, Abdurrahman Demirlaş, Ydmaz Hocaoğlu, Nazmi Önder, Erdal Durkanlı, HP kokenlilerden Rıza Öner Çakan, İhsan Gürbiiz, Lezgin Önal, Rıza Tekin ve Mehmet Kafkaslıgil için Başkanlık Divanı uygun görürse, genel kurulda oylama yapılacak. MDP'den istifa ederek DYP'ye giren Mustafa Çorapçıoğlu, Murat Sökmenoğlu, Feyzullah Yıldınr, tskender Cenap Ege ve ANAP'tan istifa ederek yine DYP'ye giren Abdullah Nejat Resuloglu ile HP kökenli Sabit Batumlu'nun durumu da aynı şekilde oylanacak. DYP'ye girdikten sonra istifa ederek HDP'ye gelen Tevfik Güneş de genel kurulda oylanacak milletvekilleri arasında bulunuyor. tSTANBUL tL BAŞKANI DSP Istanbul İl Başkanlığı'na atanan Mahmut Çılgin, özel bir nakliyat şirketinde bölge müdürlüğü görevini yürüttüğünü belirtti. Kurucular Kurultayında lstanbul İl başkanhğma atanması ile ilgili UBA'nın görüşlerine başvurduğu Mahmut Çılgm, Ticaret Lisesi mezunu olup, 32 yaşında olduğunu, şimdilik bir açıklama yapmak istemediğini belirterek şunlan söyledi: "Aynntılı açıkhunamı daha sonraki günlerde yapacagun. tik defa DSP'de polMkaya başladım. Daha önce hiçbir partiye kayıtiı degildim. Aktif oterak ilk kez DSP saflannda potitik görev ttstleniyorum. Bana görev verildi. En iyi şekilde yapmaya çalışacagım. Bu bir görev degişikligidir. Partide görev alan arkadaşlann bepsi sırası geldiginde bu görevleri diğer safdaslanna bırakacaklardır." UĞUR MUMCU OLAYLARIN ARDENDAKI (Bastarafı 1. Sayfada) GERCEK leri yaşayanlar söylenen sözle hayat arasındaki ilişkiyi az çok öğrenmiş olmalıdırlar. 1980'ler Türkiye'sinde kamuoyu, söylenenle yapılabilecek olan arasındaki bağıntıyı daha gerçekçi biçimde değerlendirmek zorundadır. Bir örnek vermek gerekirse, anayasa sorununu ele almakta yarar var. 1982 Anayasası antidemokratik bir karakter taşıyor. Bu anayasayı değiştirmek ya da yeni anayasa yapmak isteyen çevreler ne yapmalıdırlar? Yalnız solun veya yalnız sağın tek başlarma üstesinden gelebilecekleri bir iş söz konusu değildir. Sağda ve solda, bu işi başarmak isteyenlerin uziaşmalan şarttır. Ancak her şeyden önce 1982 Anayasası'm kökünden değiştirmek isteyen sol kesimin kendi içinde bir bütünleşmeye giderek, seçim sandığmda büyük ağırlık yaratması gerekmiyor mu? Bu işi yokuşa sürdükten ve solda her turlü uzlaşrnayı reddettikten sonra, anayasayı değiştirmek fikri lafta kalır, söz ile hayat arasındaki yabancılaşma somutlaşır. Demokrasi, çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye'de de sağ ve soldaki demokratlarm uzlaşmasıyla hayata geçirilebilir. Solda her turlü uzlaşmayı reddedenler, sağla nasıl uzlaşacaklardır? Gerçekçi bir siyasette söz ile hayat arasındaki bağ kopanlamaz. öyle olursa söz havada kalır ve bir "retorik" sayılır. Söylemek ve yapmak arasındaki çetin köprünün hesaplan inandırıa olmahdır. Çünkü söylemek kolay, yapmak güçtür. Geçmişte yaşanan nice deneyimle bu gerçek anlaşılmadı mı? * * • ANKARA, («.a.) Oğrenci Seçme ve Yerleştirme Birinci Basamak Sınav sonuçlannın postalanma işlemine yarın baslanacak. Postalama işleminde sınavı kazananlara öncelıkle kılavuz, tercih bildirim formu ve posta çeki de gönderilecek. ÖSY Ikinri Basamak Sınavı 29 haziran pazar günu 20 il merkezi ile Lefkoşe'de tek oturumda yapüacak. Sınav sonunda 140 bin 153 oğrenci üniversitelere yerleştirilecek. Oğrenciler ikinci sınava girmeden önce oğrenim gormek istedikleri fakıilte seçimlerini yapacaklar. Bu arada parasız yatüı okumak isteyen ortaokul son sınıf oğrencilerinin sıravı 28 mayıs çarşamba günü, ortaokul, lise ve dengi okullann ara sınıflannda okuyan öğrencilerin yatılı ve bursluluk sınavları da 29 mayıs perşembe günu yapılacak. ÖDÜLLÜ İNGİLtZLER Festivalde büyük ödülü kazanan "The Mission " (Görev) fUminin yönetmeni Ingiliz Roland Joffe (solda), EntyiErkek Oyuncu Odülü'nü alan vatandaşı Bob HoskinsUe Cannes'da Altın Palmiye (Bastarafı 1. Sayfada) rev) adlı filmı kazandı. Colombia'da çekilen film, 18. yuzyılda Ispanyol ve Portekizliİerin Kızılderililer üzerinde baskı ve katliamını konu aiıyor. Altın Palmiye"yi alan Joffe üç Oskar ödüllü "The Killing Fidds" fılminin de yapımasıydı. Seçici Kurul Odülü'nü Alain Cavalier'in "Therese" adlı filmi alırken, Seçici Kurul Büyük Özel ödülü ise sürgündeki Sovyet yonetmen Ardrei Tarkovski'nin büyük yankılar uyandıran Offret/Sacriflcatio (özveri) filmine verildi. Mizansen Odülü'nü After Hours (Geç Saatlerde) filmiyle Amerikalı yönetmen Martin Scorsese'nin aldığı şenlikte en iyi oyuncu ödülleri ise her iki dalda da ikişer oyuncu arasında paylastırıldı. Buna göre En İyi Erkek Oyuncu Odülü'nü "Mona Lisa" filmindeki rolüyle lngiliz oyuncu Bop Hoskins iie Gece Küığı filmindeki rolüyle Fransız Michel Blanc aldılar. Kadınlarda ise Rosa Lüsembourg filmiyle Federal Alman Barbara Snkowa ve "Bana Aşktan Söz Et" FUminin oyTincusu Brezilyalı Fernanda Torres En İyi Kadın oyuncu ödüllerinin sahipleri oidular. Cannes Film Şenliği'nde yanşma dışı gösterilen "Siyah ve Beyaz" adlı film Altın Kamera Odülü'nü alırken, Kısa Metrajlı Film dalında ise Avustralyalı Jane Campion, "Peel" filmiyle ödül kazananlar arasındaydı. ÖSYS'de (Bastarafı 1. Sayfada) macı, ilk basamak sınavından muafîyet biçiminde yapılacak degişikliği açıklarken, sağlanan bilgilere göre, Oğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavında daha köklü değişiklikler için de çalışmalar yapıhyor. Henüz kesinliği olmayan, ancak araştırma aşamasındaki çalışmalara göre, tercih sisteminde de kökli' değişiklikler yapılacak. Sınav için başvuran adaylar, hem sosyal bilimler, hem de fen bilimleri programlarında tercth bildiremeyecekler. Aday öncelikle girmek istediği programı belirleyecek ve bu programa göre teste tabi tutulacak. Bu değişiklikle ise yükseköğretim programlarına "tesadüfi girmenin" önlenmesi ve bir anlamda uzmanlaşmanın sağlanması düşünülüyor. Böylece tıp fakültesini yeğleyen bir oğrenci bununla ilgili sınav testine girecek. Örneğin, adaylar hem hukuk fakültesini hem de tıp fakültesini aynı anda tercih edemeyecek, ikisinden birini seçmek durumunda kalacak. HDP milletvekili Tevfik Güneş nerede? H«ber Merked HP'den Kırşehir milletvekili seçüip, partisinin SODEP'le birleşraesinden sonra SHP'den istifa eden ve aralık 1985'ten mayıs 1986'ya kadar beş ay bagımsLZ kalıp DYP'ye geçen, ancak 24 saat içinde DYP'den de istifa ederek HDP'li olan Tevfik Güneş, bütün aramalara karsın dün de bulunamadı. HDP Genel Merkezi'ndeki görevliler Tevfik Güneş'ın nerede olduğunu bilmediklerini öne sürerken, "Yann (bugun) MedLs grup loplanüsı var. Eger toplantı gunu ortaya Lurıs, Atatürk Barış OdiÜiVnü törenle aldı ANKARA (Cumhuriyet Bîirosu) Uluslararası "Atatürk Barış Ödülü"nün birincisini kazanan eski NATO Genel Sekreteri Joseph Luns'a on milyon lira, gümüş üzerine altın kaplama plaket, altın rozet ve berattan oluşan ödülleri törenle verildi. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Devlet Opera ve Balesi salonunda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, "Biitün milletlerin liderlerine seslenmek istiyonım. Dünyayı daha fazla ihtiyarlatmayahm. Eger savaslar PENCERE (Bastarafı 2. Sayfada) lerte bir safta gorünmeyi içine sindiremedi. • Gazetelerde yayımlanan son haberler, Eden Pastora'nın pis savaştan vazgeçtiğini bildiriyorlar. "Kömutan Sıfır" silahlarını bırakırken demiş ki: "Kontralara katıhrsam, kendimi ABD'nin askerigibi hissedeceğim." Bilinçsiz bir namuslunun sözleridir bunlar; "Komutan Sıfır" ın acı öyküsünün sonudur; bizim Ulusal Kurtuluş Savaşımızda Çerkes Ethem'in yapamadığını yapmak demektir. çıkmusa bU de endişe edecegz" dediler. Kırşehir'deki yakınları da gazetecilerin sürekli Tevfik Güneş'i aradıgıru belirterek, "Biz de menık etmcjv başİMbk" şeklinde konuştular. Güneş'in Ankara'daki evinin 14 32 63 numaralı telefonuna çıkan büyük kızı ise babasının nerede olduğunu "gCTçekten" bümedigini söyledi ve zaman zaman evi telefonla arayarak "iyi" durumda olduğunu bildirdigini açıkladı. Güneş'in kızı, babasının sehir içinden mi yoksa şehir dışından mı telefon ettiğine ilişkin "bilgi" vermekten kaçındı. Sevgili HASAN EREMEKTAR ımızı (19261986) 20 Mayıs 1986 salı günü Teşvikiye Camii'nde kıhnacak öğle namazından sonra, Kulaksız Mezarlığı'nda toprağa vereceğiz. Allah rahmet eylesin. AİLESİ la yıpranan bu dünyayı tekrar savaş içine sokacak olursak, öyle zannediyorum ki, bu dünyanın sonu olur" dedi. NATO eski Genel Sekreteri Joseph Luns da konuşmasında, Atatürk'ün dünya sahnesinde çok ender görülen "çok yönlü bir deha" olduğunu ve onun herkesçe beğenilen, kalıcı ve etkili başanlannın "öncülükten" kaynaklandığını söyledi. Luns, daha sonra SSCB, ABD ve müttefıklerinin askeri gücu üzerinde durdu. SSBC'nin büyük askeri gücüne karşın zaferle çıkacaklarına inandıkları bir savaşı bile başlatacaklarını sanmadığını bildirdi. Luns, "SSCB, iilkesinin büyük kısmını tamamiyle harap edecek bir savaşı göze almaz, çıinkü Sovyetler, savaşın ne olduğunu bilirler" dedi. Atatürk Banş Ödulü'nü Cumhurbaşkanı Kenan Evren'den alan Luns, daha sonra Başbakan Turgut Özal tarafından kabul edildi. NATO eski Genel Sekreteri dün ayrıca Anıtkabiri ziyaret etti. Binlerce kişi (Bastarafı 14 Sayfada) kal daha fazla olacağı diişünebilir. Yani Cesium137'den dolayı aşağı yukan 8 bin kişinin yaşamını yitirecegi 16 bin yeni kanser olayı." Dr. Cocbran'a göre, Iodine131'in yol açacağı kanser ve ölüm olayları ise görece olarak daha az olacak. Dr. Cochran, bu olguyu, Iodine131'in Cesuim13Tden daha kısa ömurlü olmasına bağhyor. Dr. Cochran, lodine131'in yan ömrünün sekiz gün olduğunu, Cesium137 maddesinin yarı ömrünün ise 30 yıl olduğunu belirtti. SÜT TEHLİKESt Dr. Cochran süt konusunda ise daha da karamsar. Amerikah doktora göre, yetkililerin uyanlarına kulak asılmadığı takdirde, radyasyonlu süt, kanser olaylarını iki kat arttırabilir. Böylece, kanser olayları 80 bine, ölüm vakaları ise 4 bine çıkabilir. Dr. Cochran'ın tahminleri ile uyuşmayan bilim adamları da var. Örneğin Pittsburgh Üniversitesi öğretim üyelerinden Fizik Profesörü Dr. Bernard Coben, Dr. Cochran'ın ölüm olaylarına ilişkin tahmininin gerçekçi olduğunu, ancak kanser vakalarını artmasına ilişkin tahminini fazla karamsar bulduğunu belirtti. Diğer bazı bilim adamları ise, Dr. Cochran'ın tahminlerini fazla temkinli buluyorlar. Bu çevrelere göre, Çernobil kazasının önümüzdeki yıllarda yol açacağı kanser ve ölüm olayları yapılan tahminden çok daha fazla olacak. BULGARİSTAN'DA SEBZE YASAGI Öte yandan Bulgar Telgraf Ajansı (BTA), ülkede radyasyonun "kabul edilebilir" düzeyin altına düşmesine karşm hâlâ yeşil sebze ve bazı süt ürünleri satışındaki yasağın sürdüruldüğünü açıkladı. BTA'nın açıklaması şöyle: "Sadece önlem ve balkın sağlıgını güvenceye almak amacıyla yeşfl sebzeterin (yeşil salata, marul. ıspanak, maydanoz ve yeşil soğan) saüşına konan geçici yasak yürurluktedir. Koyun ve keci sütleri de gerekli sağlık kontrollarından geçirilip pastorize edildikten sonra satılabilecektir." BTA, çocuk yuvaları ve okullarda çocuklara süttozu verüdiğini, kesinlikle taze süt içirilmediğini de haberine ekledi. Ajans et, et ürünleri, tereyağ, yumurta ve balığın tamamiyle temiz çıktığını ve satışlarının serbest olduğunu da duyurdu. EVET/HAYIR OKTM AKBAL (Bastarafı 2. Sayfada) leriyte inliyordu. Yığınlar onları her yerde bir kurtancı gibi karşılıyordu. 19481950 yilları arasında birçok gezilerine katıldığım DP yöneticileri, yolculuğa katılan kimi gazetecılere. "Yüz milletvekili çıkanr mıyız?" diyoriardı. Yönetimi elinde tutanlan sudan sorunlaria eteştirir gorünmeyi, işbaşına gelip sorumluluk yüklenmekten daha uygun buluyortardı. Yönetici parti "CHP ve Milli Şef" ise 1950 seçimlerini kazanacağına güveniyordu. Zira çıkardıkları yeni seçim kanunu, oyların yarıdan bir fazlasını kazanan partiye ülke yönetimini veriyordu. Parti örgütü raporları da seçtmi CHP'nin kazanacağını ileri süruyordu. Ayrıca öoemli bir sorun '/ n suz veriyorlardı. Seçimi kazanırlarsa topraksız koyiüye toprak vereceklerdi. Oysa, Demokrat Parti iteri gelenlerinden bir bölümü toprak ağalarıydı. O yasa tasarısına karşıydılar. Sonunda Mayıs 1950 seçimleri yapıldı ve Demokrat Parti, ezici oy çoğunluğuyla kazandı. Kazanan DP de, yitiren CHP de saşkındı. Bu şaskınlık ve duraksama birkaçgün sürdü Oraunun duruma kansacağı söylentileri dolaştı. Sonunda toprak ağalan, parababaları ve emekli bürokratların partisi olan DP yiğının oylarıyla yönetimi ele aldı. Demokratlann ilk yaptıklan işlerin başında o küçücük yol parasını ve hayvan vergisini kaldırmak oldu. Fakat Marşai yardımı diye ülkeye girmiş olan Amerikan traktörlerinin işsiz bıraktığı on binlerce ırgatın şehre göçü ilk sorunları getirmeğe başlamıştı. İzbeden çıktığı gün kendisini büyük şehrin kargaşasında buluvermiş ırgatlar her ise dört elle sarılıyor, bu arada karanlık işlere de katılıyordu. Büyük şehirleri hızla sarmağa başlamış gecekondu semtleri yeni yeni sorunlan getirmekteydi. Öte yandan dısarlıkh küçük esnafın açıkgözleri ve kimi toprak ağaları, Bayar ve arkadaşlannın büyük desteğiyle palazlanmaya başlamışlardı. Ülke ekonomisinde yeni parababaları ağır basmağa başlamıştı. Demokrat Parti iktidarının olumlu görünümü dört yıl ancak sürer. 1954 seçimlerinden sonra tedirginlik başlar. Yapay iyimsertik dönemi arkada kalır. Türk parası değer yitirmeğe başlar. Yığın şaşkın ve çaresizdir. Eliyte yönetim koltuğuna oturttuğu Bayar ve arkadaşları, etkinliğini yitirmeğe başlamıştır. CHP'nin degişmez Genel Başkanı İnönü, eskı bir politikacı olarak durumdan yararlanarak sesini yükseltir. Yığın, inönü'ye dönmüştür. 14 Mayıs 1950 seçimleri ve sonuçları, Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın geçmişinde gerçek bir politika olayıdır. Yoksul ve bilinçsiz yığın, ytğınlan sömüren ve her zaman sömürecek olan toprak ağalannı ve kimi para babalarını omuzlarında taşıyarak yönetici koltuğuna oturtmuştur. Zorla oturtmuştur diyebiliriz. Yiğının, yığına karşı çevrelerin kişilerini kurtancı bilip başa geçirmesi az görülmüş bir politika olayıdır. 19461950 yıllarında başlatılmış otan bu ters uvgulama, kimi ayrıntı başkalıklarını bir yana bırakırsak, günümüzde de sürmektedir. Demokrasinin vazgeçilmezliğinden sık sık söz açan politikacılar, tutumları ve davranışlarıyla ters düşmektedirler. Tutumlan, yorumlan, ekonomide kem küm edişleriyle, yeni partiler, politika doktrinlerinden uzakta kalmakta, buna özel çaba göstermektedirler. 14 Mayıs 1950 Türkiye'nin politika geçmişinde büyük olaydı. Yığın, oyunun değerini ilk kez seziyordu, anlar gibi oluyordu. Yazık ki, bilinçsizdi. Oyunu üç beş liraya, ya da beş on metre gecekondu toprağına sattı. Günümüzde de bir değişme yok gibime geliyorl. r i I 1 1 'l 1 lş8anat Galerileri'nde yeni sergfler.» Ankara'da (Bastarafı 1. Sayfada) Eoevit yalnız değilsin... Şimdi yalnız değil, doğru. Ya dün? Ya 12 Eylül günlerinde? Bu görkemli ve coşkulu kalabalığın yansı, dörtte biri, 12 Eylül günlerinde, Ecevit'in kapısının önüne gelebilseydi, stkıyönetim mahkemesinde bulunabilseydi; Hamzakoy'da, Zincirbozan'da liderlerine bir selam olsun gönderebilseydi, olaytar çok başka türlü gelişirdi. O günlerde, Ecevit'i yalnız bırakmayanlar, Hamzakoy'a, Zincirbozan'a telefon ile olsun ulaşıp, "MerhabsT diyenler, sıkıyonetim mahkernesindeki duruşmalannda hazır bulunanlar, cezaevinin ve evinin önüne gelip, bu güç günlerinde onu uğrulayıp karşılayanlar da Ecevit'in diliyie bugün "seçkinci aydınlar" olarak suçlananlardır. Demokraside en büyük güç halktır; halkın örgütlü gücüdür. Ülkenin aydını, bu örgütlü halk gücü ile bütünleştiği ölçüde geniş halk yığmlarına hizmet eder. Gün olur, "aydm" olma gorevi, Sayın Ecevtt örneğinde görüldüğü gibi aydınlara bir öncülük görevi de yükJer. örgütlü halk gücünün kendini yeterince kanıtlamadığı dönemler olur. Bir avuç dirençli aydın bu güç günlerde, bu suskun ortamda özgürlük kavgasına girer. 12 Eylül günlerinde, Sayın Ecevit'in yanında, bugün "EcevH yalnız değilsin" diye bağıranlann onda biri bile yoktu. Ecevit'in kapısının önünde birkaç yüz kişi bile yoktu Hamzakoy'dan döndüğü gün. Yalnız Ecevit'e mi böyle olmuştur? Hayır. Mityonlann sevgilisi Başbakan Adnan Menderes 1961 ekiminde İmralı'da iki bakanı ile biriikte asıldığında, DP seçmenlerinin onda biri, yüzde biri, binde biri, bir sessiz yürüyüş bile yapmadı; yapamadı. Coşkulu sozcükler çok güzeldir, insanı duygulandırır, ancak gerçekler acıdır, insanın yüreğini kavurur. Yoktular, eyet yoktular. Pazar günü Ecevit'e "yalnız değilsin Ecevit" diyen icten duygulan ile bağıranlar, alkışlayanlar, 12 Eylül günlerinde Ecevit'i yalnız bırakmışlardı. Ve Ecevit 0 günlerde, bir avuç aydın ile biriikte direniyordu. Anayasaya karşı çıkanlar da onlardı, Atatürk'ün partisi kapanınca Ecevit'in yanında ve Ecevit'le biriikte tepki gösterip yazı yazanlar da onlar! Kurultay'da Sayın Ecevit'in yer yer kıvançla iziediğirniz konuşmasında katılmadığımız, kendisi için çelişki, başkalan için haksızlık saydığımız eleştirileri de yok muydu? Sayın Ecevit'in 27 Mayıs'ı, 12 Mart ve 12 Eytül'ü aynı kefeye koyduğu izlenimi veren sozleri, önce kendisi için çelişkiydi. 27 Mayıs, baskı yönetimine karşı halkın başkaktırısıydı; Silahlı Kuvvetler bu başkaldırıya katılmış ve ihtilal sonunda, sivil demokrasiyi yaşatacak çağdaş bir anayasa getirilmişti. Ve Sayın Ecevit, 27 Mayıs 1960'ta askerierin yaptığı bir ihtilalden sonra oluşturulan Kurucu Meclis'te bu anayasanın hazırlanmasında katkıda bulunmuştu. 28 Mayıs 1960 günü Ulus gazetesinde "Türk mllletl dun, ordusu ile b/ünmekle ne kadar haklı olduğunu bir kere daha gördü. Gerçek kahramanlığın dürustlük demek olduğunu, şefkat demek olduğunu, medentyet demek olduğunu, bir katime ile insanlık demek olduğunu, kahraman Türk Ordusu'nun dünkü davranışı karsısında dünyaya bir kere daha gösterdi" diye yazan Ecevit değil midir? 30 Mayıs günü, "DP'nin kendisi gayrimesru ve fiHen münfesih hafe gekii" diye askerlere yeşil ışık yakan da kendisi değil miydi? 1 haziran günü "ihtilal hareketinin kan dökülmeksizin 2 saatte basanlabilmesi halk ile ordu arasında öayanısma sayeslnde mümkün olmuştur" diye okuduğumuz satırtar, Sayın Ecevit'in imzasını taşımıyor muydu? 3 haziran günlü yazı "Devrimci Türk ordusu" üzerine değil miydi? 12 haziran tarihli yazısı, orduyu devrimlerin öncüsü saymıyor muydu? 17 haziran günlü yazıda Sayın Ecevit, 27 Mayıs ihtiialini 'tentilmen ihtilali" diye selamlamıyor muydu? Güç olan, 27 Mayıs devrimini, 12 Mart ve 12 Eylül'den sonra savunabilmektir. 27 Mayıs günlerinde süngülerin gölgesinde ne kadar kolaydı 27 Mayıs'ı savunmak, ne kadar koiay! Türkiye bir değişim içindedir... Bütün kurumlar ve kurumların işlevleri bu değişim süreci içinde değişiyor. 6 Kasım öncesinde "Muvazaa partisi" diye aşağılanan HP'nin dört milletvekili ile parti kurmak ve sonra da MGK'nin seçimlere sokmadığı SODEP ile birieşen SHP'yi "12 Eylül partileri" diye suçlamak ve hele hele Sayın Rahşan Ecevit'in konuşmasında "hHefi iflas"a benzetilen parti fesihleri ile açılan transferler çığırına "6 Kasım seçimlehne girmekten başka günahları olmayan kimselerin onurlan" gibi özür gerekçeleri aramak, Sayın Ecevit için savunulması hiç de kolay çelişkiler değildir. SHP ve DSP tabanları, bir gün bu iki partiyi bir araya getirecektir. Yasaklar kalktığı zaman, çok büyük olasılıkla, bu partinin liderliğine yine Sayın Ecevit gelecektir. Birleşme ya SHP ya DSP çatısı altında olacaktır. Orada ya da burada, ama halk er geç bu iki partiyi birteştirecektir. Daha solda olanlar da sosyalist partileri kuracaklardır. Sayın Ecevit, diline doladığı ve "seçkinci aydınlar" diye suçladığı insanların, herhangi bir hükümete, başbakan veya bakan olmak için değil, ülkede özgüriükçü bir düzen kurulsun diye savaş verdiklerini, acı çektiklerini ve cezaevlerinde inançlan uğruna hapis yattıklarını, en ağır işkencelerden geçtiklerini niçin ama niçin unutuyor? Evet, Ecevit yalnız değilsin! Hayriye Akay Se\im Sarıtabak "Resim" sergisi. (13 Mayıs30 Ma\ıs) İSSanat GalerisiMeşrutiyet Cad 10, Bakanhklar, Tel 2S 08 S2 İstanbul da I 1 1 1 i' II \m İl 1 Türkiye Tabiatını Koruma Derneği tstanbul Şubesi "Karma Resim" sergisi. (13 Mayıs 30 Mayıs) İjSanat Galerisi ( Parmakkapı) İstiklâl Cad Yurekli Han. Kat 2. Be>\)ğ]u, Tel. Uı 20 21 Küçük Not: Gel bakayım Ergun; Dersine yine hiç çalışmamışsın. Papa suikastı dosyasını hiç okumuyorsun Niye böyle yapıyorsun? Sana bir ipucu voreyim, genel yayın müdürün tana AKyoTa sor. O, Ferklun Akkuzu'nun avukatıdır. Ağca'ya hangi ulkücülerin yardım ettiğini o sana anlatır. Kemal llıcak'ın "mutemeti" Mıgırdıç Şellefyan'a bir telefon et, 0 da Yahya Demirel'in şirketinde neler olduğunu, Henri Aslanyan ile hangi teleks gorüşmelerini yaptığını anlatsın. Olmaz mı? CIA ajanı Henze'nin sizin gazetede yazdıklanna da pek inanma. KGB de CIA da olayları saptınrlar. Abdullah Çatlı, Mehmet Şener, Oral Celik gibi ülkücüler hep eroin kaçakçılığı yapıyoıiar. Niçin acaba? Sana bir haber daha vereyim, Avrupa'nın bir kentinde 57 lane ülkücü hakkında uyuşturucu madde kaçakçılığından dava açılıyor. Sıvas Paşabahçe Mahallesi 4. Sok. No 31/a adresindeki Feyzi Tuz'a 26.12.1980 günü niçin telgraf çekmiştin? Feyzi Tuz ne gibi itiraflarda bulunmuştu? Nerede şimaı bu TJZ? Hadi bakayım Ergun, hadi benim aslanım; hadi benim tosunum... 1 J 11 i Dilek Işıksel Dr. Fahire Alimgil "Resim" sergisi. (13 Mayıs 30 Mayıs) İş Sanat Galerisi (Erenkov) Bağdat Cad 296 4. Erenkov. Tel: 3 % 01 68 İzmır'de f İ Telefonlanmız değişti. Müdüriyet: 13128 44(5hat) Rezervasyon: 131 28 4950 131 28 5152 ö m e r Sümer "Resim" sergisi. (13 Mayıs30 Mayıs) İşSanat GalerisiMimar Kemalettın Cad 2, Konak. Tel İ4 12 =>0 3~6 Ankara ve İstanbul İşSanat Galerıleri, ba>Tarrl tatılieri ve pazar gunleri dısmda her gun 12 0019 00 arasr. İzmir İşSanat Galerisi bayram tatilleri, cumartesı ve pazar gunleri dışında her gun 8.30 n.30 arası açıktır. r. L 1 \\) | Saygıyla duyurulur. TÜRKİYE $ BAIMKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle