24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 NİSAN 1986 CUMHURİYET/11 'Karşımda kontrgerilla örgütü vardı ve Faik Türün'e bağlıydı' Bu örgütün Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olmadığı da belliydi. O sırada Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'di. lstanbul Sıkıyönetim Komutam Faik Türün'ün emrindeki bir örgütün öreütün elindeydim? Karşımda konuşan bir emir kuluydu... Ilhan Selçuk, 1972 yılının 19 ekim cuma günü evindenpolısler tarafından alınır ve Kadıköy'de "özel bir ttm" e teslim edilir. özel tim, tlhan Selçuk'u beyaz birstationwagon arabaya alır, gözleri bağlamr, ustüne battaniye Ortülür ve Erenköy'deki Ziverbey Köşka'ne getirilir. Lacivert giysili biri kendisine "Genelkurmayn bağb askeri biryerde bulunduğunu" tebliğ eder. Arabadan inerken u bav sesler tîhm Selçuk, artık elimizdesin" diye bağınrlar. Ziverbey'de saçlan kesilir, kendisine kanlı bir er pijaması verilir ve zincire vurulur. Ertesi gün sabaha karşı koridordan gürültuler duyulur. Kilit açıhr, içeri er ürtiformalu komando kılıklu tomsonlu birigirer ve "Kalk" der. tlhan Selçuk kalkar Bir ses, İlhan Selçuk, bmm tutsağımızsınBurada anayasa babayasayok. Örgüt seni ölüme mahkum etmiştirJdiyordu. 12 Mart'tan Bir Keşit... İlhan Selçuk Açıklıyor [verbey işkü... Işkence... Nasıl yapıldiy nasıl belgelendi? Türun'ün emrindeki Ziverbey Köşkü'nde "özel Harp" kuralları geçerliydi. Ele geçen "düşman"ın hiçbir hukuku yoktu. Resmi savaş esiri olmadığından "Cenevre Anlaşması" da uygulanamazdı. Anayasa güvencesi yoktu. Türün bu savaşı kimlere karşı ilan etmişti. Şerefli ve yurtsever Tümgeneral Çelil Gürkan'ın Ziverbey köşkü'nde sorguya çekildiği düşünülürse, sorunun yanıtı aydınlanır. O sırada Türün "Köşk Cuntası"nın lstanbul'daki koluydu. MAltT a bölüm . Bir gün llhami Soysal, Orhan Kabibay ve ben masada buluştuk... Kabibay içinde yaşadığımızortamın resmini çizdi... Beraber çalışmanrn lüzumunu savundu 3 Arkana don!.. Döndüm. Gardiyanım, köşkteki görevlilerin " g ö d ü k " dedikleri şeyi gözlerime geçirdi. Siyah kumaştan yapılmış, içine ışık sızmasın diye pamuk tıkıştınlmış, iki elipsin yan yana gelmesiyle oluşan ve gerçekten gözluğe benzeyen bu bant takıldığında dunya simsiyah oluyor. Geri don ve yıiru! Gardiyanım ya da nöbetçim beni koridordaki ayak yoluna götürüyordu. Gözetim altında elde ve ayakta zincirlerle yestehlemek doğrusu ya kolay olmuyor. Taharetlenmek tövbe estağfurullah zorlaşıyor. Zincirlerin ^ışkılara dalıp çıkması ayn bir sorun yaratıyor. Ne var â bunlar önemli şeyler sayılmasa gerek. lşimi gördükten sonra bant takıldı, yine gözetim altında odama döndüm. Gardıyan gozlerimi açtı. Yatağa yattım. Bulaşık suyu gibi bir çay ve ekmek gelmişti. Az sonra kapı yine açıldı; gözlerim yine bağlandı. Sorgulamaya indiriliyordum. Trabzanı tutarak merdiveni inmeye çabalarken hiç de hoş olmayan bir ruhsal durum içinde bulunduğumu söyleyebılirim. Beni göturenler, kimi zaman sesle, kimi zaman elle güdüyorlardı Alt katta bir odaya girdik. Bir sandalyeye oturtuldum. Getirenler çekildiler... Kapı kapandı. Sessizlik. TAHLİYE "Tanzimat Kafası" yazısı nedeniyU tutuklanan tlhan Selçuk bu davadan tahaye edildiğigün. kavgaya tutuşması, iç savasa başlamasının başlangıcıdır. Bu dram sanayileşmemiş Uçüncü Dünya ülkelerinde yaşanıyor. Yoksa Batı Avrupa'da komünistler, parlamenter demokraside yerlerini almışlardır, ülke yönetimine katılmaktadırlar. Batı Avnıpa'nın gelişmiş toplumlannda "kominist" ile "duşman" kavramlan özdeşleşmemiştir ve esanlama gelmez. tlkel bir yaklasımın ürünü olan bu özdeşleşme, çoğu Üçuncü Dünya ülkesinin siyasal rejimlerini cehenneme çevirmektedir. rumu yeterince kavrayamıyordum. Gerçi yeniden gözaltına alınacagırmz ve ışkenceden geçirileceğimiz söylenmişti. Hatta pek ünlü bir yazar dostum, o yaz Basın îlan Kurumu'nun Bayramoğlu Tatil Köyü'nde bir öneride bulunmuştu: Başaa çok körö şeyler gdebüir, aau yurtdışıııa kaçıralım. Gerek gönnüyorum. Ama is bUdl|in gibi degü. Ne olabilirdi? Suçluluk duygusu içinde olsam, korkardım. Gerçi hakkımda bir soruşturma vardı. Kamuoyunun "Madanothı Davaa" diye bfldiği davanın soruşturması 1971'de başlamıştı. 13 Temmuz 1971'de bu nedenle tutuklanmıştım. Askeri Savcı Yüzbaşı Baki Tuğ ifademi almıştı. 27 Haziran 1971'de yapılan sorguya verdiğim yanıtlar açık ve kesindi. Yine dc Doğan Avcıoğlu ve llhami Soysal'la konuşmuştuk. Onlar da "Madanoğlu kovuşturmasında sorgulanmışlardı. Eğer Ziverbey Köşkü'ne götürülürsek düzenlenen tutanaklan hiç karşı koymzdan imzalayacaktık. Asıl hesap mahkemede görüleceğinden gizli köşklerde savaşımın bir yararı olamayacağına karar vermiştik. Adamlar ne isterlerse "evet öytedir" diyecektik. Bu işin son çözüm yeri mahkemeydi. Ne var ki olaylar bekledigimiz gibi gelişmedi. Bu gerçeği daha sorgunun ilk dakikalannda anlayacaktım. Madanoğlu Davası Türkiye'nin yazgısına ilişkin büyük bir harekât planının bir parçası olarak düşünülüyordu. Bu amaca ulaşmak isteyen kuvvet, bizleri birer araç olarak kullanmak isteyecekti. Tercüman18 Nisan 1986Sayfa 5 Tercüman'ın yayımladıği işkence belgeleri Tercüman gazetesi 1718 Nisan 1986 tarihinde "12 Mart Cuntalan" dizisi içinde tlhan Selçuk'un 12 Mart dOneminde Ziverbey Köşkü'nde baskı altında alınan ifadelerini yayımladı. İlhan Selçuk bu ifadelerinin içine 'akrostiş' yöntemiyle baskı altında olduğunu belirten cümleler koymustu. 'Akrostiş' her cümlenin sondan ikinci kelımesinin birinci harfinin alt alta okunmasından oluşuyor. Aşağıda Tercüman gaietesinde aynen yayımlanan bu ifadeleri ve tlhan Selçuk'un 'akrostiş'le yazdığı cümleleri bulacaksınız... H e r yer karanlık... Gözleri bağlı iskemlede oturuyorum. Ellerim, ayaklarım zincirli; ama kıpırdatabilirim, hatta gözlerimdeki bağı ellerımle çekebilirim. Böyle bir şeyi yapsam mı iyi olur, yapmasam mı? Duşünuyorum. Eğer buranın kuralları varsa, (ki var) kuralın dışına çıkmakta bir anlam yok. Hem engellerler hem kuralın içinde oynamak daha iyi. Odada bir soba yanıyor. Alevlerin çıtırtısını işitiyorum. Yalnız olmadıgımı da duyumsuyorum. tnsanın gözleri bağlı olunca her yer karanlık. O zaman öteki duyular guç kazanıyor. Sobanın çıtırtısı olmasa odadakinin ya da odadakilerin soluğunu duyabilirim. Ama tam bir sessizlik var. Dakıkalar geçiyor. Birileri, davranışlarımı, tepkilerimı gözlemliyor. Dakikalar geçiyor. Birden insanı sıçratacak bir gürultu duyuluyor. Yere bir şey duşürduler. Sonra yine sessizlik. Tam sessizliğe alışırken birisi elinde bir kâğıt buruşturuyor. Sonra kapı açıhyor. Birileri geldiler. *'Düşman"ın hukuksal konumu... özel harp kurallanna göre kontrgerillanın eline geçen duşmanın konumu nedir? özel harp yönetmeliğine göre ele geçen "düşman"ın hiçbir hukuku yoktur. Ele geçen duşman, ilan edilmiş bir resmi savaşın esiri olmadığından "Cenevre Anlaşması" uygulanmaz. Yürürlükte "özel harp" bulunduğundan "savaş esiri" statüsü geçerli değildir. An Sağ çıkmak için bu kadar uydumuı gerek anjamıyordu. Anarşi solu, sağt kaplamı'ştı. Doğrusu, öğrenci eylemlerinin enliliğini, derinliğini, niteliğini, frrtnt ölçemiyorduk. Bu ortam içinde bir görev gerekti Birtakım aydınlar, biraraya gelerek caba gösterdik. Devrimci Dayanışma Derneği girişimi, bu icapia doğdu. Siyasî iktidara bizim dışımızdan ve Türkiyedeki bütün çevrelerin dışından bir müdahale, sosyal olayların gelişimiyle kactnılmaz görünüyordu. Vade vakın. mesele büvüktü. Devrimci Dayanışma Derneği, siyasî iktidarı amaçlamtş değildi Zaten böyle bir şey akıl kârı olamazdı. Türkiye1 nin sorunlarını aydınlatmak tçir> kurulacaktı. Gçlmesi beklenen veya geldiği apaçık görülen askerî iktidarın boşluğa düşmemesi için, çaba lüzumluydu. Aydınlar bu amaçla birleşip ortaya j§koyacaklardı. İlk toplanîıda her şey normal geçti. Toplantıda bulunmayan Madanoğlu, başkan seçildi. Tüzük usu^ntartışıldı. Ve kabul edildi. Ne var ki Devrimci Dayanışma Derneği'nin de ömrü bir oturıım ancak sürdü Buderneğin tüzüğünü ben düzentemiş bulunuyorum. Bu konuda suç veya sorumluluk varsa, banajüolacaktır. Neticesine şimdiden rıza gösteriyorum . AYDIN POTANSIYELİNE ROTA VERMEK İSTEDİK Sağı A yrmtılarını G örev Ç aba 1 capla K açınılmaz •M esele A maçlamış Kârı Şenlik başlıyor... Gözleri bağlanınca, insanın iradesi büyük ölçüde zayıflıyor. Karanlık korkutucu. Küçüklüğunden beri karanlık kavramlarla ürkütulerek büyütülen insanın gözünü bağladın mı, tamam. Bir işkence savunucusu demişti ki: Bu gerekli bir önlemdir. Sanık sorgalayanı taaımasm diye yapıhr. Sanık sorgulayanı neden tanımasın? Yasalan uygulayan memur, savcı, yargıç, sanığm gözlenni görmek ister. Niçin? Yalan söyleyip söylemediği, insanın gözlerinden, mimiklerinden anlaşıbr. Sorgulama tekruğinın Amerika'daki uzmanlan, bilimsel yöntemleri iyi biliyorlar. Kimbiür dünyanın kaç ülkesinde kaç yüz bin kişi, ya da kaç milyon kişi işkence laboratuvanmn deneylerinden geçti? Tümevanm metoduyla genele doğru gidilerek göz bağlamanın etkili yararlan saptandı. Ne var ki bütun bunlan karanlıkta düşünmek bir işe yararruyor; gözleri bağlanan insamn iradesi sakatlamyor. Ben tam böyle bir durumda iken sorgulama odasına girenlerin birer iskemleye oturduklanm gürültülerden anladım. Sonra oldukca yumuşak, ama karşısındaki üzerinde etki yaratmak isteği tınılannda yansıyan bir ses duydum: tlhan Selçak, Gendkvınay Başkanb|ı'na ba|h ktMtrterOB onütiutn karşBmda buhuuyonan. Sea Mzim tatsağııııasııı. Bmreda utayasa, bmbayasa yoktur. örgüt seaJ öHune nuhldün etmiştir. S t u istedigiıııizi yapnaya yetldliyiz. Bnnya getirUaıefl örgit karanyladır. Seni Markdst, Leataüst, koaıiuist biliyoru. Eger konaşar ve böyle oldngiuıa idraf edenen hakkında hayırta otar. Susuyorum, dinliyorum. Kendi kendime diyorumjki: Beoi korkatuıak için aüyor. Ses konuşmasını sürdürüyor: Bak tlhaa! Sesimi iyi tauyacaksm. Çünkü baodan böyle n n u sttre scole konaşacagu. Ben albayım. Yanımdaki trkadaşun da albay. Biz seni sorgnya çeknekle Körevliyiz. Direamcye kalkma. EUmizdea wnin gibi binlerce Uşi geçti. Direnme faydasudır. Her şeyi anlatacmknn. Zaten biz her şeyi bttryoraz. BUmedigiiBİz bir şey yok; ama, bir de senden dînlenMk istiyoraz. Içimde kıvrılan bir ikilemle duşünuyorum: Ne yapayım? Hiç konuşmasam, sesimi çıkarmasam, daha mı iyi olur? Konuşayım mı, susayun mı, diye düşünürken bizim sorgucu tebligatını sürdürüyor. Yüreğimde hem öfke, hem eziklik var. Birden akiım devinmeye başladı. Bu savaşımın içine düşmüştüm. Beni tam bir ay burada tutabilirlerdi. Tam otuz gün bunlara karşı ben de stratejisiyle, taktiğiyle bir savaş verecektim. Olayın boyutlannın ne kadar derin olduğunu kavnyordum. Karşımda bir Örgüt vardı. Bu örgütün Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olmadığı da belliydi. O sırada Genel Kurmay Başkanı Faruk Gürler'di. lstanbul'da Sıkıyönetim Komutam Faik Türün'ün emrindeki bir örgütün elindeydim. Karşımda konuşan adam bir emir kuluydu. O görevini yapmakla yükümlüydü. Içimden öfkeyi sildim. Sorgucularla ilişki kuracaktım. Hayatın çeşitli deneyimlerinde iyice öğrenmiştim ki soru ile yanıt bir bütündür. Sorguya çekmek isteyen, sorguya da çekilir. D üşman?.. Daha once bilmezdim; insanın gözleri görmeyince ruh1 durumu kökünden değişıyor. Davraruşları başkalavıXor. 12 Mart'ta Turkiye'de uygulanmaya başlayan bu sorgulama biçimini biz icat etmedik. Amerika'da işini bilen uzmanların kurallarını koydukları "teknik s o r g u l a m a ' ' n ı n bir parçası bu. Gözleri bağb kişilere, bilınmeyen yerlerde uygulanan ilginç sorgulama yöntemlerınin dayandığı gerekçe nedir? ' Senaryo şöyle: Bir ülke duşünun!... Her an komunistlerin saldınsına uğrayabilir. Eğer bu ülke komunistlerin (Çin ve Vietnam'da olduğu gibi) benimsedikleri gerilla savaşının içine düşerse bu saldınya "kontrgeriila" (Türkçesi karsıgerilla) taktiğiyle yanıt verilir. Ancak bu bir "öıel haıp"tir; duzenli ordunun bilebileceği ve becerebileceği bir savaş değildir. öyleyse bu "özel harp" koşullanna göre taktik, strateji, eğitim, personel, kuraL ve hukuk gereklidir. " Ö z d harp"te en önemli silahlardan birisi istihbarattır. Duşmanın (ki bu duşman aynı ulusun, aynı halkın çocukları oluyor) ne yaptığını ve ne yapacağını bilmek için istihbaratı sonuna dek geliştirmek gerekiyor. Sorgulama ise istihbaratın en önemli yöntemlerinden birisidir. ABD'nin kuramını, ideolojisini, kurallarını, yasalarını, yöntemlerıni, örgütlenmesini, yönetmeliklerini hazırladığı "özel h a r p " daireleri Washington'a yakın her ülkede kurulmuştur. Turkiye'de de bu kurum vardır. Başlangıçta bu kurumun ödeneklerini ABD'nin verdiğj de saptanmıştır. Özel Harp Dairesi'nin (eskiden bu dairenin adı Seferberlik Kurulu'ydu) hangi iyi niyetlerle kurulduğunu bana rahmetli Orgeneral Refık Tulga ve rahmetli Kurmay Albay Faruk Ateşdağlı aynntüanyla anlatmışlardı. Ateşdağlı'nın bu işe çok emeği geçmişti. Özel harp içın yetiştirilen elemanların da özel koşullara sahip olmalan gerekiyordu. Televizyonda, sinemada görduğümüz ve bu gibi işleri kıvırabilecek türden attığını vurur, tuttuğunu kopanr komandolara gereksinim vardı. Duygudan yoksun, çelik gibi robotlar, komünist'ere karşı acımasız savaşı yürütebilecek ve gerilla savaıı sondüreceklerdi. Gerilla savaşmda duşman kim, dost kim bilinmiyor3u. Görünur bir cephe de yoktu. Dilşman her yerdeydi. Halkın içindeydi. Özel harbin bugunku en ilginç laboratuvarı Nikaragua'dadır. Bir diktatörluğu devirerek yönetimlerini kurmus olan Sandinistlere karşı Beyaz Saray "kontra"lan destekliyor. Gazetelerde her gun haberlerini okuduğunuz "kontra'Mar "kontrgerilla"nın kısaltılmışıdır. Bu örgüte vermek ıçin Başkan Reagan'ın istediği 100 milyon dolarlık yardım Kongre'de takıhp kalmıştır. Nedcn? Çünkü Amerika'da sagduyulu çevreler ikinci bir Vietnam istemiyorlar; bir ülke halkını ikiye bölüp birbirine kırdınnakla komünizmin önüne geçilemeyeceğini biliyorlar. "Amerlkana" olmayan yönetimleri ve yurtseverleri "komünist" diye damgalamak ve "düBauuı" saymak bir ulusun parçalanması, ikiye bölunmesi, kendi içinde kanü aşkan U sulen Kabul A ncak D üzenlemiş Ait Rıza U ygulanmaya Y alanlardan D ediklerim Umut Reel M anasına *A macı G erçeklere E sası Rota E leştirmek SAVUNMA tlhan Selçuk "Tanzimat Kafası" davastndaAskeriMahkeme'desavunmayaparken. Arkada Oktay Kurtböke. cak iç hukuk da uygulanmaz. "Döşman" için kanun ve anayasa güvencesi yoktur. lstanbul Sıkıyönetim Komutam Orgeneral Faik Türün'ün emrindeki Ziverbey Köşkü'nde "özel harp" kurallan geçerliydi. Faik Türün'ün başyardımcısı General Memduh Ünlütürk'tü. 27 dönümlük arazi ortasındaki eski yapının öteki adı da "Zihni Paşa Köşk»" idi. " ö ı d Harp D^reri", Genelkurmay Başkanlığı'na baglıydı, gerilla savaşına karşı (kontr) gerilla savaşıyla karşılık vermek için oluşturulmuştu; ama, Faik Türün bu savaşı kimlere karşı ilan etmişti? Şerefli ve yurtsever Tümgeneral Celil Gürkan'ın Ziverbey Köşkü'nde belirli kurallar içinde sorguya çekildiği düşünülürse bu sorunun yanıtı aydınlanır. Eğer koşuüar elverseydi, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler ve Hava Kuvveüeri Komutam Muhsin Batur da köşkte ağırlanacaktı. O sırada Türün, "Köşk CuntasT'run lstanbul'daki koluydu ve belirli bir amaca doğru yürumek için "Ziverbey"i kullanıyordu. bildiler. Gerçek, yukarıda dedtkterim yönündedir. Devrimci Dayanışma Derneği bir umut niteliğindeydi Amaçları ise, küçük capta reel şeylerdi Türkiye^ deki oluşuma katkıda bulunmak mânaşına tasarlandı Bu amact gerçekleştiremedi. Memleket sorunlarına eğilip, gerçeklere yönelmedi. Oysa kuruluşun eşasıbuydu. Amaç, bireysel olarak ortalıkta dolaşan bir aydın potansiyeline rctivermekti, Bugün Turkiye'de henüz( ele alınmamış ve karanlıkta bulunan nıce sorunu etestirmek gerekti 12 Mart, tan sonra, içine duşulen karısıklık bundandır Alanmaya girmiştir. 12 Mart'tan sonra bazı çevreler, yalantardan etkilene ncak, olaylar bizim dışımızda Madanoğlu Davası? Ziverbey Köşkü'nün sorgulama odasında gözlerim bağlı, ellerim ayaklarım zincirli beklerken, kuşkusuz du • K arışıklık (18 Nisan 1986 tarihtt Tercüman Gazetesi nin S. sayfastnda tlhan Selçuk'un ifadeleri) (tlhan Selçuk'un ifadeleriarasmda "akrostis' yöntemiyle yerlestirdiği cümleler. StlRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle