16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 26 NİSAN 1986 (Baştarafi 1. Sayfada) rev yapması ye iran'a satılan silahlann Türkiye uzerinden gönderildiği izleniminin verilmestdir. Bu silahlar, gerçekten Türkiye uzerinden mi gönderildi, yoksa yapay olarak böyle bir görüntü mü verildi, bunu şu anda beliriemek olanaksız. Olanaksız, ama işler de iyice kanşık. Baksanıza şimdkten Edwin WUson adlı CIA ajanının da adı ortaya atılrverdi. Cumhuriyet okurları, bu Edwfn Wttson adına hiç de yabancı değillerdir. Gerçi bu köşede, yertisi ve yabancısı ile belkj bin tane kaçakçı adı geçti, bu yuzden WUson adı ilk anda akia gelmeyebilir. Kısaca anımsatalım: Wilson, CIA'dan aynldıktan sonra bir başka CIA ajanı oten Frank Terpil ile beraber çalışmaya başiamış ve ünlü silah tüccarı Sam Cummings ile ortaklık kurmuştu. Sam Cummings de mi kim? O da bir eski CIA görevlisi! iki eski CIA ajanı, Frank Terpil ve Edwin WUson, "Oe/ex Irrtemationar" adlı bir şirket kurup Uganda'ya silah satmışlar. Bu iki CIA ajanının iş yaptıklan şirketlerden biri, ingittere'de Manchester kentinde Sam Cummings'in sahibi okJuğu "Inter Arms Corporation" adlı silah yapım fabrikası. Bir eski CIA ajanı olan Sam Cummings"m, Güney Amerika'daki sağ ve solörgütlere, Bauste döneminde Castro ve arkadaşlarına, Castro iktidara gelince de Castro"yıı devirmeye çalışan örgütlere silah sattığı biliniyor. 1975 yılında patlak veren Lubnan iç savaşı da Cummings içtn tatlı bir silah pazarı oluşturmuştu. Bir eski CIA ajanı, silah şirketi kuruyor ve iki eski CIA ajanı ite bu silahlart dünyanın dört bir yanına pazarhyor. Tablo bu. Ne ilginç rastlantı; İran'a silah satan israil generali, daha önce Türkiye'de görev yapmış. Edward Mlsorfun da Türtaye'de görev yaptığı ileri sürulüyor. Silah kaçakçısı ve CIA ajanı Frank Tetpinn de BBC televizyonunda, "Turkiye'doki terör örgutiehne sttah sattrğmı" açıkladığı da biliniyor. (Baştarafi 1. Sayfada) Buyurun bakalım... girmeleri memnunlukla kaydediiş bununla da bitmediTerptf, bir Amerikan televizyonunda lerek bir tek Yunanistan'ın tutuyayımlanan konuşmasında, Türkiye'de Murat Bayrak adlı bir muna anlam verilemediği beisadamına silah sattığını da soyiedi. lirtildi. Kimdi bu Murat Bayrak? ABD Başkanı Ronald ReaBirkaç dil bilen bir Yugoslav göçmeniydi. TOrltiye'de "Sangan'm çarşamba günü tran ve cak TüT adlı bir fabrikanın sahibjydi. AP milletvekiliydi. Daha Suriye'ye yöndik şartü tehdidinin yankılar uyandırması üzerine sonra partisinden istifa etmiş, MHP'ye girmişti. MHP'nin ABD Dışişleri Bakanhğı sözcüson yönetiminde de gorevliydi. sü Charles Redman bir açıklama BayraJr'ın Çanakkale ve Ayvalık'taki kamplarda "homanyaparak "Başkan Reagan'ın, vardo eğitimr yaptırdığı da biliniyordu. sayıma dayanan bir soruya yanıt Murat Bayrak, 12 Eylul 1980'den bu yana Türkiye'de göverdigini" belirtti. Sözcü, Başkan rülmüyor. Önce Amerika'da yasadı. Şimdi de Batı AlmanReagan'uı sözlerinin, ABD poliya'da bulunuyor. tikalannda değişiklik anlamına gelmediğini ve "Ülkesinin terö Sonra, diyeceksiniz. rist evlemlere gerektiği biçimde Geçen yaz FBI, Frank TerpHin New York'taki bürosunda karşthk vernie hakkına sahip olarama yaptı. Arama sırasında, karşısında Ankara ve Istanduğunu ve her terör eylemini tibul yazılı tetefon numaralan ile bir teleks numarası ele geçti. tizlikle inceledigini" kaydetti. Ankara telefon numarası "17" ile baslayıp, "6" ile bitiyorAP Ajansı'nın haberine göre, du ve karşısında "Bedri" yazılıydı. Kimdi bu Bedri? önceki gün uydu aracıhğıyla Baistanbul'daki telefon "2" ile başlıyor, "6" ile brtryordu. Bir tdı gazetecilerin sorularını yanıtbaşka telefon yine "2" ile başlıyor ve "3" ile bitiyordu. "73" layan ABD Dışişleri Bakanı G«ite baslayan tetefonun karşısında da "Musfefe"yazıhydı. Kimorge Shultz da "Terörist eylemdi bu "MustafaT lerle ilgili oiarak tran ya da Suriye'ye karşı askeri misilkme Evet, kimlerdi bu telefonların sahipleri? planianmız yok" dedi. ve CIA ajanı ve silah kaçakçısı Terpil "m bürosunda ele Anımsanacağı gibi, Başkan geçen teleks numarası?.. Reagan çarşamba günü bir grup Görüyorsunuz, bir polis romanı kurgusunda gelişiyor otaygazeteciye verdiği demecinde (ar... "tran ve Surtve'nin de terörist evFrank Terpil ve Edward Wilson bir ara Libya'da çalışmış lemlere kanştıklanna ilişkin kesin kanıtlar bulunması halinde lar, daha sonra CIA'nın "kara listesi"ne alınmışlardı. Ancak bu ülkelere karşı da misilleme e>daha önce, bu iki CIA ajanının bir başka CIA ajanı ile yaplemkrioe bajvmrabUiriz" demiştıklan silah kaçakçılığının CIA'nın denetiminden büsbütun ti. uzak olduğunu kim söyteyebilir? Terör eylemJeriyle ilgili oiarak ABD, İran'a ye Libya'ya savaş araç ve gereci satan bütün ABD'nin Libya'yı bombalamaşirketleri şimdi adım adım izliyor. Eski "mutemet adamlar" sından sonra çok sayıda ülkenin şimdi "duşman" sayılıyor. genelde terorizme, özelde Libya1 Daha geçenlerde, bir Kanada şirketinin aracısı oiarak ya karşı sert ve kararlı bir tutum iran'a elektronik aygıt satmak isteyen iki Türk işadamı da içine girerek önlemler alması FBI tarafından Amerika'da tutuklanmamışJar mıydı? Washington'da memnunlukla karşılanıyor. Bu kaçakçılık konulannı ben yazmaktan; sizler de okumaktan bıktınız, ama görüyorsunuz işte terörOn ardında bu Dışişleri Bakanı Shultz, bu koakıl almaz ilişkiler var. nudaki açıklamasında, özellikie AET ülkelerinin terorizmle müSözgelişi, bu İsrailli generalin Türkiye'de kimlerie dost cadele için aldıklan kararlardan olduğunu merak etmez misiniz? UĞUBMUMCU GOZLEM Libya'da gergin bekleyiş NtLAY KARMAN TRABLUSLibya'ya yeni bir ABD saldınsı olabileceğine ilişkin spekülasyonlar yoğunlaşıyor. Ancak, Trablus açıklanndaki Sovyet gemilerinin varüğı ve Reagan'ın hafta sonunda başlayacağı Uzakdoğu gezisi, saldınmn tarihi konusunda değişik tahminlere yol açıyor. Trablus'taki diplomatik gözlemcüer, Sovyet donanmasına bağlı Drozit Diui, Litiska ve Atlantski adlı üç knıvazöriin Trablus askeri limanında bulunduğu bir sırada, ABD'nin yeni bir saldınya girişmesinin mümkün olamayacağına dikkat çekiyorlar. Uzakdoğu gezisine baslayan Reagan'ın yeni askeri operasyonu, ülkesine döndükten sonra düzenlemesi ihtimali üzerinde duranlar da hayli çoğunlukta. AET'nin Libya'ya diplomatik yaptınmlar uygulanmasını öngören karanndan sonra, çeşitli Batı Avnıpa hükümetlerinin ülkelerindeki Libyalılan sınır dışı etme karan Trablus'ta gerilime yol açtı. Libya makamlarının Trablus'ta kalan yabana basuıa karşı tutumlarını sertleştirmeleri, gerginliğin önemli bir belirtisi olarak değerlendiriliyor. Nitekim, dün de çok sayıda yabancı gazeteçi Trablus'u terk etti. TÜRKİYE İLE İIİŞKİLER TürkiyeLibya Halk Bürosu Genel Sekreteri Abdülmalik'in geçen haftalarda Ankara'daki Amerikan Subay Kulübü'ne düzenlenen bombalı saldırı girişimine bizzat karıştıjı yolundaki iddialar, Trablus yönetimini rahatsız etmiş gözüküyor. Türkiye Büyükelçiliği yetkilileri, Libya makamlarının kendilerine bu konuda hiçbir tepki göstermediklerini belirtmelerine rağmen, Trablus'taki büyükelçilik binasırun bir süredir Libyahlar tarafından gözetjenmesi, Ankara'daki son gelişmelere bağlanıyor. Nitekim, önceki akşam Trablus'taki Türkiye Büyüİcelçiliğine gittiğimizde binanın önünde bekleyen iki beyaz Volvo arabanın gözetleme amacıyla orada durduklannı gördük. Libya'da bulunan 25 bin dolayındaki Türk işçisinin ise yetkili makamlardan herhangi bir şikâyeti olmadığı ve günlük normal yaşamlarını sürdürdükleri ögrenildi. Libya'da iş yapan Italyan, F.Alman ve Ispanyol şirketlerinin Trablus'a ekonomik baskı yapmak amacıyla Libya'yı terk edecekleri yolunda çeşitli söylentiler dolanıyor. Bu kaçışın, Libya'daki Türk şirketleri için söz konusu olmadığı sanılryor. Hatta, bir gözlemcinin ifadesine göre, Libya'da bulunan 100 dolayındaki Türk şirketinin ulkeyi terk etmek bir yana, öteki yabancı şirketlerin işlerini almak için çaba göstermeleri bekieniyor. Ankara, "briç kulübünde poker oynatmayı" başardı HADt ULUENGÎN STRASBOURG Önceki gün Strasbourg'da Türkiye lehinde aUnan Avrupa Konseyi kararlan ne anlama geliyor ve söz konusu kararlar, Ankara'nın Batı Avrupa ile olan ilişkilerinde tayin edici bir etki yaratacak mı? Bu sorulara cevap verebilmek için, genel oiarak Strasbourg kararlarırun niteliğini, özel oiarak da Avnıpa Konseyi'nin diğer Batüı kurumlar arasındaki yerini ve etkisini irdelemek gerekiyor. Öncelikle, Ankara'nın diplomatik bir başan kazandığı taraşılamayacak bir gerçek. Başan, aslında perşembe günü alınmış kararlarla sınırlı değil; Türkiye'nin 12 Eylül müdahaJesinden bu yana yirmi bir organa karşı izlediği politikanın uzantısı, bir anlamda noktalanması. Çünkü, "demokrısUerr iyi hal kâğıdı" veren bir mekanızma durumundaki Avnıpa Kcnseyi'nden, Türkiye'nin askeri iktidarla yönetildiği dönemde bile dışlatımamış olması, "iyi hal kâgıdıyta" çelişen uygulamalann sürdüğü günlerde Ankara'nın hâlâ "demoknsi kulubunde" üye kalması, Türk diplomasisi için, hiç kuşkusuz, son yıllann en büyük başansmı oluşturuyor. Zaten, bu objektif gerçeği, Batı başkentlerindeki bütün gözlemciler de kabul ediyor ve Türkiye'nin "briç kulübünde poker oynalmayı" becerdiği görüşünde birleşiyorlar. Türkiye'nin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesı dönem başkanlıgını garanti altına alması, özünde sadece sembolik bir deger taşıyor. Çünkü, aslında söz konusu mekanizmanın pratik işlevi mevcut değil. Ankara açısından burada öncm taşıyan, bir anlamda, karara daha önce muhalefet eden ülkelere "tükürdüfcünü yalatnak" ve demokrasinin gerçekleşmiş olduğunu söz konusu kararla perçinletmek. Konseyde perşembe günü benimsenen diğer karar, yani artık Türkiye'nin "sornalu bir gündem maddesi" olmaktan çıkması, Strasbourg'daki olumlu havanm diğer bir göstergesi. Deyim yerindeyse, "Demokles kıİKinın" iplikle değil, halatla bağlanması. Yeni kararla, beş yıldır süren badirenin bittiği ve artık düzlüge çıkıldığı kesin. Ama, Avrupa Konseyi1 ndeki bu olumlu gelişmeler, genel oiarak Türkiye Batı Avrupa, özel oiarak da Türkiye AET iliskılerini etkileyecek mi? Kammızca, bu soruİ3 verilmesi gereken cevap "Evet, fakat..." Öncelikle, Avrupa Konseyi'nin Batı başkentleri için bir "mihenk taşı" oluşturduğunu, ancak bu mîhenk taşının da abartjlraaması gerektiğini vurgulamak gerekiyor. Kuşkusuz, "badire günlerinde" konseyde alınacak kararlan, Batı ülkelerinin Türkiye'ye karşı izle>ecekleri siyasette kriter oiarak gösterdikleri bir gerçek. Ne var ki "briç kulübünde poker oynanmasına" izin verildiği de başka bir gerçek. Trani, çağımızın bütün uluslararası ilişkilerinde olduğu gibi, Ankara için Avrupa Konseyi'nde en büyük 5orunlardan birini oluşturan "Insan Hıklan Komisyono'ndaki" davadan, Isveç'in Isıanbul Belediyesi'nin tramvayları, Fransa'nın THVnin airbuslan için feragat ettikleri, Bursa'daki sağır sultanın bile duyduğu şe>1er arasında. lskandinavya ülkelerinin "agabeyf" ts\'eç'in, diğer şikâyetçi iki ülke, Norveç ve Danimarka'yı da 'ikna e«ögi" de bir vakıa. Perşembe günkü oylamada, 180 derecelik bir dönüş yapan ve en hararetli "Türk dostlan" arasında yer alan Fransa'nın yeni ihaleler peşinde kostuğu. Türk Ordusunun rnodernizasyonu ile yakından ilgilendiği de özal'ın Paris temaslannın ortaya koyduğu başka bir vakıa. Ancak, "realpolitik", yalnız Türkiye lehinde işle>'ecek bir mekanizrna da degil. Avrupa Konseyi'ndeki sonuçtan hareket ederek, Türkiye'nin Batı Avrupa ilişkilerindeki en önemli partneri durumundaki AET ile de ilişkilerin "sö( liman" kesileceğini söylemek zor. Burada, zaten anlamında çıkar savunmayı içeren "rea" Ipolitik", konuralann tersyüz olmasını getirmekte ve topluluk ülkelerinin Turkiye'den esas olarak siyasi tavizler değil, başta serbest dolaşım olmak üzere ekonomik ödünler istediğini ortaya koymaktadır. Yani, Avrupa Konseyi'nde "Törk dosuanom" başını çeken bir Federa) Almanya, öteki Avrupa organı AETye geldiğinde, bu defa, Ankara'nın Türk işçilerinin serbest dolaşunından vazgeçmesi için en çok baskıyı yapan ülke durumuna gelecektir. Şüphesiz Ankara, Konsey karannı AET ile olan ilişkilerinde bir referans belgesi olarak sunacaktır. Bu belge, esas olarak, hükümet kanallannın dışındaki organlar önünde, göreceli de olsa bir değer taşıyacakur. Bir yandan, değişik moral baskı gruplanm etkilemek mümkün olacak, öte yandan, bizzat "Türkiye dostu" ülke hükümetlerinin, kendi moral baskı gruplannın kendilerine Türkiye konusunda yöneltecekleri eleştirileri geçiştirmesine imkân sağlayacaktır. Yani, "mond politika"da da bir "real politik" olacak ve etkitepki ilışkisi sürecektir. Son tahlilde, aslında, Avrupa organları içinde en etkisizi olan Avrupa Konseyi'nin perşembe günkü kararlan, yalnız Ankara ve Ankara'ya olumlu yaklaşmak isteyenler tarafından kullanılacaktır. Türkiye'nin perşembe günü diplomatik bir başan kazandığı kesindir. Bu başan, en başta da vurgufadıgımız gibi, 12 EylüPden bu yana sürdürülen siyasetin nihai halkasıdır. Ankara diplomasisi, "briç kulübünde poker oynalürmayı" başarmış ve yeniden briç oynamaya başlarken de pokerde son bir floş çıkarmıştır. Karar, Türkiye Batı Avrupa ilişkilerini olumlu yönde etkileyecek, ancak bu olumluluk, daha başka şartlarla birleştiği takdirde Batı Avrupa ile olan ilişkiler tam anlamıyla normallesecektir. POLTTIKA VE ÖTESI MEHME3) KEMAL Bir Zamanların Köllük'ü... Bilinen o vur kırlı dönemde Sultanahmet'in ara sokaklarındaki partisine gelirken Mihri'ye ateş etmişlerdi. Çok deneyimli olduğu, ateşten anladtğı için çantasını göğsüne tutarak, birtuğla parçasını atarak, oradan oraya zıpiayarak ateşten kurtulmuştu, ama bağırsaklarından kurşun yemişti. "Mihri'yi vurdular..." diye haberi geldi. "Nerde yatıyor?" "Cerrahpaşa'da." Dostlan ve sevenleh geldiler. Sabahattin'le gittiğimizde komadaydı. Deftere ziyaretine geldiğimizi yazdık. Gelenler icerde ve dışarda oldukça kalabalıktı. Daha sonra öğrendik ki, karnını yarmışlar, bağırsaklarını çıkarmışlar, iki metresini kesip almışlar, öyle kurtarmışlar. Partisi de kendisi de mahkemeye verilmışti. Son günlerde partisi de, kendisi de aklandı. Suçlu bulmamışlar; bir uğraştırmaymış, geldi geçti. Bir şairin bir gün Mihri'nin şiirini yazacağını doğrusu düşünmemiştim. ŞNre girer miydi bu yaralanma? Usta bir şairin eline geçerse girermiş. Orhan Alkaya'nın cıkardığı 'Şiir Atı'nı okurken Cemal Süreya'nın şiirine rastladım. Mihri'yi anlatıyordu: Unutulmazlannızı dökerken birer, İki kişi daha olsa yanınızda, Mihri'nin vuruluşu ve çantası Ve elindeki tuğla da gelirdi gündeme; Daha sonra kesilen bağırsağı, iki metre; Kediler uzaklaşırdı ısrarla camdan bakan; Ne d/yorum iki kişi daha. Selimiye'de yatarken 7080 kişilik havasız koğuştan, birkaç kişilik demirli bir odaya almışlard/. Gazeteci olduğumuz için biraz koruma sayılırdı. Yanımızdaki yöremizdeki hücreler idamlıklarındı. Bir ikisi vardı ki hiç uyumaz, gece sabaha kadar türkü çağırırtar, ahlar oflarlar, Kuran okurlardı. Bunların içinde biri de hiç konuşmaz, sadece gezinirdi. Onun için Mihri'ye ateş eden derierdi. Bağnaz bir sağcı ve örgütçüymüş. Çıktıktan sonra gazetelerde okudum, idamlıklardan bir ikisi asıldı. Mihri'yi vuran 'itiraflar'da bulunmuş, uzun uzun ifade vermiş... Belki de arkadaşlarını gammazlamıştı. İdamdan kurtutdu. Son infaz yasasıyla da kim bilir, çıkmıştır. Dergileri okurken neter hatırlanmıyor. neler öğrenilmiyor. Ankara'da yayımlanan KarşıEdebiyaf ın martnisan sayısında şair Nevzad Sudi'nin Küllük anılarını okudum. Küllük, bilmeyenler için söyleyeyim, Bayazıt'ta caminin denize bakan duvan dibindeki lokanta ve kahvelere denirdi. Burada şairler, sanatçılar, ünlü hocalartoplanırsöyleşirlerdi. Nevzad Sudi, kahvenin ve lokantanın özelliklerini anlattıktan sonra gelen gidenlerinin de adını veriyor. Benim için en ilginç yani Emin Efendi lokantası için verdiği bilgilerdir. Bu kadarını bilmryordum, başka bir yerde okumamıştım. Bu bilgiyi aktarayım: Emin Efendi lokantasının sahibi Mahir Sönmez'di. Lokantanın adı, 'Emin Mahir Sonmez Lokantası"ydı. Mahir, Emin Efendi'nin lokantasına bulaşıkçı olarak girmiş. Çalışarak aşçı, ahçıbaşılığa kadar çıkmış. Kendini gösterdikten sonra Emin Efendi'nin kızıyla evlenmiş. Emin Efendi ölünce de dükkânın sahibi olmuş. Kadın çok genç ve çok güzelmiş. İki küçük kızı, delikanlı sayılabilecek oğluyla öğleleri lokantaya gelir yemek yermiş. Mahir Efendi ise yaşının gereği asık yüzlü, öfkeli, romatizmalarından ötürü bacaklan aksayan huysuz bir ihttyarmış. Dükkânda dolanırken kendi kendine söylenir, garsonlara çıkışırmış. Bir gün bakmışlar ki, iokantanın tuvalet penceresindeki demir parmaklıklara kendini asmış. ölünce lokanta ikiye bölünmüş. Küllük'ü, ilk eşinden olan oğlu almış, Bayazıt'taki 'Beyaz Saray' diye anılanını da yeni eşi ve ondan olan çocukları almış. 195Ç'lerden sonra da meydan değiştirildi; ne lokanta kaldı, ne kahve. O yıllarda Vatan gazetesi yazan ve öğretim görevlisi olan Mihri de buralara gelir miydi? Şimdi kimbilir nerelerdedir? Shiıltz: Saldırı planı yok memnuniyet duyduklarını söyiedi. Shultz, "Avnıpa ülkelerinin sonunda terorizm sorununun özünii kavradıklannı" ifade ederek "artık hep birlikte ilerleyebüecegiz" dedi. ABD Dışişleri Bakanhğı sözcüsü Charles Redman da aynı konuda Yunanistan'ın tutumunu ise hayretle karşıladıklannı belirtti. Redman, Yunanistan hükümetince dile getirilen "Libva'nın uluslararası terorizmle ilişkisini gösteren hiçbir kanıt olmadığı" yolundaki iddiaya katümadıklarını kaydederek şunlan söyiedi: "Bilindiği gibi, Başkan Reagan Libya'nın terör olaylarına katıldığı yolunda yadsınamayacak kanıtlar olduğunu söyiedi. Libya'nın terör olaylarındaki rolii daha geniş biçimde de kabul edümiştir. Bu konuda F. Almanya, İtalya, tngiltere, Fransa, Ispanya ve daha başka ülkeler tarafından önlemler alındığını anunsatınm. Hal böyleyken, müttefikler ve öteki Avnıpa ülkeleri arasında geçen son göriişmelerden özeOİkle haberi olan bir ülkenio, 'YonanisUn'ın Avrnpa ülkelerinin benimsediği önlemleri uygulamaya koymaklan kaçınmasını ABD oiarak anlamakta güçliik çekiyonız." Sözcü Redman, gazetecilerin, ABD istihbaratının elindeki bilgilerin öteki Batı Avnıpa ülkelerine olduğu gibi Yunanistan'a da aktarılmış olup olmadığı biçimindeki sorularını da şöyle yanıtladı: "Tek tek hangi bilgilerin aktanldığuiı sayamam ama öteki Avnıpa ülkelerine sağlanan bilgilerin tümünün Yunanistan'a da verilmiş olduğunu söyleyebilirim." Biiindiği gibi Yunanistan, AET'nin terorizme karşı kararlaştırdığı önlemlerle ilgili metni aynen kabul ederek imzalamış, hemen sonra da bunlan uygulamaya koymayacağını duyurmuştu. dinde bir nabız yoklaması yap sı, Rumları görüşme sürecinden mıştı. Bunu sezen BM Genel "kopartmamak ", bu nedenle de Sekreteri Perez de Cuellar, Fez'BM Genel Sekreteri Perez de Türk tarafma yeni tavizler için Cuellar'm sunduğu belgeye Rum de Kıbns konusunda karar alın yönelmek ihtimalini ortaya çıkamamasım, kendisinin bir belge rıyor. Tanju Akerson 'un öncetarafıntn, "örtülü hayv" yanıtınıya da H'ashington siyasi çev hazırladığını ve bunun beklen ki gün Cumhuriyet 'te yer alan mesi gerektiğini bildirmişti. relerindeki lanımiamayia, "redfVashington çıkışlı ve bir ABD detmeden ret, kabul etmeden Ankara 'nin eğilimi bu olmak Dışişleri yetkilisine dayandınlakabul" karan ertesinde Anka la birlikte, Genel Sekreter'in rak verilen haberinde ABD'nin, ra'da Dışişleri üst kademesinde KKTC ve Kıbns Rum yönetimi"Kıbns sorununda müzakere sü"bundan sonraki adımın nin yanıtlarına ilişkin değerlen recini canh tutacak her tiıriii çaKKTC'nin tanınması olduğu" dirmesi bekleniyor. Dışişleri, baya açık olduğu" vurgulaneğilimi yerleşmeye başlıyor. Genel Sekreter'in durumu ob makta ve ABD'nin zirveformüDışişleri'nin üst kademesi, za jektif biçimde değerlendireceği lüne açık olduğu bildirilmekteymanın Kuzey Kıbrıs'taki Türk ni ve Türk tarafınm uzlaşmaya di. Bilindiği gibi, Kipriyanu yödevletinin tamnmasına geldiği ve açık, Rum tarafınm ise katı tu netimi, Perez de Cuellar'a bunun "bir federasyon kurui tumunu belirteceğini umuyor. gönderdiği yanıtta, Türk askermastna yarduncı olacağınt'' düBununla birlikte Genel Sekre lerinin adadan geri çekilmesi ve şünüyor. ter, Türkiye'nin mutlak güveni garanuler konularmda ya bir Bu tür dramatik adımlar her ni de elde etmiş değil. BM Ge uluslararası konferans toplanzaman Kıbns sorununda müza nel Sekreteri, ABD ve tngiltere' ması ya da iki topiumun liderkere sürecinin önünii açmıştır. nin arkaladığına bakılarak, bu leri arasında zirve önerisinde buHatırlanırsa Kipriyanu, 1983 iki ülkenin Perez de Cuellar'a gi lunmuştu. Bu, Genel Sekreter'ağustosunda BM Genel Sekrete rişiminden vazgeçmemesini iste in sunduğu bölünmez bir bütün ri'nin göstergelerine olumsuz ta yebileceğini ve görüşme süreci (integrated whole) olan belgede vır takınınca, bu tutumu kasım nin kopmaması için Rumları itiöngörülen müzakere biçimini ayında KKTC'nin ilanı izlemiş; razlannın dikkate almabileceği değiştirmeyi ifade ediyor. KKTC'nin ilanı ise Perez de Cu ni düşünüyorlar. Zira, ABD ve Bu nedenle, şu sıra daha rahat ellar'm bilinen girişiminin başla Ingiltere, Genel Sekreter'in giri bir konuma yerleşmiş gözüken şimi suya düşerse, Sovyetler Birmasına olanak vermişti. Türkiye ve KKTC'nin önünde Ankara, bugünedek KKTC' liği'nin devreye girebileceğini, yakın gelecekte yatan tehlikeler zaten Yunanistan ve Kıbns Rum ortadan kalkmamıştır. Her şey, nin tanınması konusunda daha çok Rauf Denktaş'ı frenleme yönetiminin de Sovyet kartını bu arada KKTC'nin tanınması tavrı içindeydi. Bununla birlik oynamakta olduğunu hesaplı eğiliminin Ankara 'da güçlenmete Dışişleri Bakanı Vahit Hale yorlar. si de, Genel Sekreter'in açıklafoğlu'nun aralık 1985'te 1986 Görüşme sürecinin kopmama masına bağlıdtr. mali yılı bütçesinin görüşülmesi münasebetiyle yaptığı konuşmadaki şu sözleri, Perez de Cuellar'm girişimleri başarısızlığa uğrarsa, KKTC'nin tanınmasının gündeme getirileceğinin ipuçlarını taşıyordu: "Yunanistan ve onun güdümundeki Kıbns Rum yönetimi, Kıbns sorununun çözümünü enANKA AJANSI 1986 Ban? Yüı'nda bir yanşma duzenledi. ANgeüemek için yoğun bir gayret KA'nın Kıbns Banş Harekâtı döneminde şehit olan muhabiri ADEM göstermektedirler. Yunan ve YAVUZ'un anısına düzenlediği bu yanşmanın koşulian aşağıdadır. 1 Yanşmaya ANKA AJANSl'nda çaüşanlar dışında tüm gazeteRum tarafı bu konudaki olumciler katüabilirler. suz tavn değiştirmedikleri tak2 Yanşma ysünız haber dahndadır. dirde diğer ulkeler KKTC karşı3 Bir gazeteci yanşmaya birden çok haberiyle katılabilir. smdaki tutumlarını değiştirme 4 Bu yü yanşmaya katılmak için 1 Temmuz 1985 • 30 Haziran 1986 ihn'yacını er geç hissedeceklerdöneminde yayunlânmıs haberler "ANKAANKARA AJANSI A.Ş. dir." Meşnıtiyet Cad. No: 21/78 Ankara" adresine, haberin yayımladıjı Nitekim Ankara, ocak ayında gazete ya da dergi ile birlikte gonderilmelidir. Fez'de yapılan Islam Ülkeleri 5 Yanşmaya en son katıfana tarihi 30 Haziran 1986 Pazartesi gunudür. Dışişleri Bakanları Toplantısın6 tenşmada en basanlı olan haber için SOO.OOOrTL odul verüecekür. da bu konuda bazı ülkeler nezCENGİZ ÇANDAR KKTC ve Ankara rahat mı? (Baftarafı I. Sayfada) nusa dtrgi incelenmiş ve 18 yaşından küçüklerin manevivau üzerinde muzır (esir yapacak nilelikte olduğuna karar verilmiştir. 24 Nisan 1986. tlgililere duyurulur". Muzır kurulun Playboy Dergisi1 ne ilişkin karanna dayanak olan Küçükleri Muzır Yayınlardan Koruma Yasası'run 4. maddesine göre, Playboy Dergisi'nin mart ayı sayıları üzerine "Küçiiklere zarariıdır" damgası basılacak ve poşel içinde satılacak. Playboy Dergisi yayın yönetmeni Ali Saydam, karan öğrendikten sonra, UBA'ya yaptığı acıklamada, adı geçen sayının "poşet içinde satma zorunluluğu getirilmesinde önce" piyasaya çıktığını bildirdi. İlk nııızır 20 Arap örgütti nıisilleme (Baştarafi I. Sayfada) bas, bütün dünyadan 20 devrimci örgütün katılacağı bir gizli toplantı düzenleneceğini ve bir mahkeme oluşturulacağını açıkladı. Filistin Kurtuluş Cephesi adh küçük bir örgütün lideri olan Abu Abbas, söz konusu mahkemenin, Nazi savaş suçlulannm yargılandığı Nüremberg Mahkemesi'nden esinlendiğini belirterek, "halk düşmanlarf'na ceza verileceğini ileri sürdü. Abu Abbas, söz konusu "devrimci örgütler'in toplantısında ABD ve îsrail'e ait ekonomik ve askeri hedeflere yönelik saldınlann da planlanacağını, ancak sivil hedeflere saldırmayacaklarını iddia etti. Abu Abbas, bu toplantının ne zaman ve nerede yapılacağını açıklamadığı gibi, söz konusu ettıği 20 örgütün adım da vermedi. Avrupa ulkelerinde Libyalılann smır dışı edilmderiyle terörist eylemJer birbirini kovalıyor. Ancak İngiltere, Almanya, Fransada meydana gelen bombalama ve saldınlann arkasında gerçekten Libya'nın olup olmadığı henüz bilinmiyor. Fransa'nın Akdeniz kıyısındaki askeri tesislerinde bu hafta başından beri alarma geçildiği ve Libya'dan gelebilecek olası bir saldınya karşı güney kıyılarına en az beş ucaksavar füze bataryası yerleştirildiği bildirildi. Fransa Savunma Bakanlığı'ndan yapılan acıklamada, "Roland1" ve "Roland2" uçaksavar füze bataryaiarında başlatılan alarm durumunun ne zaman sona ereceği konusunda bilgi verilmedi. Fransız hükümeti, ayrıca Libya'ya karşı almayı kararlaştırdığı diplomatik önlemleri de acıkladı. Buna göre, Libya'nın Fransa'daki temsilciliklerinde çahşanların sayısı azaltılacak, hareketleri kısıtlanacak, Libyalılara vize ^rme ağır kayıtlara bağlanacak. İngiltere Hükümeti, dün yeni bir kararla 300'den fazla Libyalı öğrencinin havaalık eğitimini yasakladığını ve ülkeyi terk etmelerini istediğini acıkladı. Başbakan Margaret Thatcher, parlamentoya gönderdiği yazılı bildirisinde, karara gerekçe oiarak "güvenlik nedenleri"ni gösterdi. Daha önce gözaltına alınmış olan 21 Libyalı öğrencinin de bir Libya Hava Yollan uçağına bindirilerek dün gece sınır dışı edildikleri ögrenildi. Fransa'nın Lyon kentinde dün "Black and Decker" adlı bir ABD firmasının temsilcisi Ingiliz, başından kurşunlanarak öldüruldü. Hastane ve polis yetkilileri, 43 yasuıdaki lngiliz Kenneth Marston'un evinden ayrılırken saldınya uğradığını açıkladılar. Haber ajanslarına telefon eden bir kişi "Biz küçük bir Arap grubuyuz. Bu eylemi ABD'nin Libya'ya saldırısına misilleme olarak yaptık. Amerikan ve İngiliz emperyalistlerinin çıkariannı dünyanın ber yanında ballalayacagız" dedi. Federal Almanya'nın Heidelberg kentinde de bir Amerikalıya ait özel bir oto ile bir Kanada askeri kamyonu bombaiandı. Araçlann içinde kimse bulunmadığı için can kaybı olmadı. Ispanya Haber Ajansı EFE de, tçişleri Bakanhğı yetkililerine dayanarak, hükümetin üç Libyalıyı sınır dışı etmeyi kararlaştırdığını duyurdu. Kuzey Yemen'in başkenti Sana'da da ABD Büyükelçiliğinin bir görevlisinin evinden çıktığı sırada vurulduğu ögrenildi. Amerikalının hastaneye kaldırıldığı ve ameliyata alındığı bildirildi. Viyana'daki Suudi Arabistan Havayolları bürosunda da şiddetli bir patlama oldu. ADEM YAVUZ HABER ÖDÜLÜ DUYURU (Baştarafi 1. Sayfada) baslayan ltalyan Cavalieri, Konsey parlamenterlerine hitaben şöyle dedi: "Konsey, 1980 öncesi Türkiyesi'nde demokrasinin kaygısını neden duymadı. O zaman demokrasi için didinmedi de bugiin böyle tepki veriyor." MDP Milletvekili Kâmran tnan da olaylan yerinde görüp, yerinde gözleyenlerin ve sadece uzaktan bakmakla yetinenlerin görüşleri arasında büyük farklılıklar olduğunu, bunun için tüm parlamenterlerin "kısa dönem" toplantılan için lstanbul'a gitmelerinin doğru olacağını belirtti. Inan konuşması sırasında Yunanlı parlamenterlere Türkiye1 nin Yunanistan'ın demokrasiye geçişinde "önemli katkısı" olduğunu ekledi ve "Bugün neden aynı destegi siz de vermiyorsunuz" dedi. Tartışmalann uzaması üzerine Türk parlamenterlerin konuşmaları başkan tarafından kesildi. Ancak sosyalist grubun "Türkiye konuşulurken, Türklerin konuşması gerekir" şeklindeki desteği ile tüm Türk üyeler görüşlerini açıkladılar. Türk heyeti başkanı Fethi Çelikbaş da, "Türkiyede 2 yıldan beri demokrasi yolunda kaydedilen gelişmeler son derece olumlu karşılandı. Bu neticelerin alınmasında Türkiye'yi ziyaret eden yabancı parlamenterlerin rolii oldu" dedi. İsmet Özarslan ise bu iki ola>ın Konse>'de "Türk haftasının" yaşanmasına neden olduğunu kaydetti. "Türkiye, Avrupa Konsey i'ne tanıtılmıştır" dedi ve memnuniyetini ifade etti. Öte yandan, siyasi gözlemciler, kararlann ahnmasında Türk heyetinin olumlu çabalarının ve özellikie SHP Genel Başkanı Aydın Güven Gürkan'ın ziyaretinin de etkisi olduğunu kaydettiler... Konsey'deki bütün gözlemcilere göre, gerek bakanlar organında, gerek Parlarnenterler Meclisi'nde dün ahnmış olan kararlar, 12 Eylül müdahalesinden sonra baslayan "fırtınalı dönemin" bittiğini gösteriyor ve "tek püriiz" durumunda kalan "beş ülke şikâyetinin de" 1987 şubaundan itibaren ortadan kalkacağını haber veriyor. HALEFOGLL'NDAN BONN'A TEŞEKKÜR Öte yandan Dışişleri Bakanı Vahit Halefoglu, Strasbourg dönüşü Bonn'a yaptığı özel bir ziyaret sırasında Federal Almanya Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher ile bir saate yakın süren bir görüşme yaptı. Alman Dışişleri Bakanlığî tarafından "bir nezaket ziyareti olmaktan öte karşılıklı dosllugun getirdiği bir ziyaret olarak" vurgulanan görüşmede Halefoglu, Genscher ve Alman Dışişleri Bakanhğı Müsteşarı Möllemann'a Türkiye'nin ertelenen Avrupa Konseyi dönem başkanlığı için gösterdiği destekten dolayı teşekkür etti. Zafer Ecevit'ten ABD'ye eleştirı (Baştarafi 1. Sayfada) sında çelişkiye işaret ettiği konuşmasında "Terörle mücadele etmek elbette her devletin bir görevidir. Ama bu mücadeleyi yüriitürken, hem hukuk kurallanna uygun davranmak, hem de terörün nedenlerine ve sorunlanna dogru teşhis k*ymak gerekir. Doğru teşkU Mjrnadan hiçbir tedavi •Imai' dedi. Bülent Ecevit, dün Abu Firas'a yaptığı ve bu mesajlan verdiği ziyaretinden sonra bugün de Ankara'daki Libya Halk Bürosu Sekreteri Muhammed Abdülmalik'i ziyaret edecek. Ecevit'in Abu Firas'a yaptığı ziyaretin ilk böiümü basına açık olarak yapıldı. Ecevit, kalabalık bir gazeteci topluluğunun izlediği görüşme sırasında Abu Firas'dan "değerli dostum" diye söz etti ve kendisiyle bölgedeki gelişmeleri birlikte değerlendireceklerini söyiedi. Konuşmasının girişinde "başta ABD olmak üzere bazı devletlerin teröre karşı mücadelede yeni bazı arayış ve politikalara yöneldiklerini" anlatan Ecevic, isim vermeksizin ABD'nin Libya'ya yaptığı saldınyı anımsatarak, "hukuk kurallarına uygun davranmadan ve terörün nedenlerine doğru teşhis konmadan terörle mücadele yürütülemeyecegini" belirtti ve şöyle konuştu: "Bundan birkaç yıl önceye kadar bazı ülkeler ve çevreler, Ortadoğu'daki, özellikie Lübnan'daki terörden FKÖ'yü sonımlu gibi göstermekteydiler. Oysa Sayın Yaser Arafat'ın lidertiğindeki FKÖ yıUardan beri büyük iç sıkıntı ve bölünmeleri göze alarak teröre yönelen ve egilim gösteren unsurlarla ilişigini kesmisti. Bütün dünyanın gözleri önünde Filistin halkının yasal mücadelesini banşçı ve diplomatik yöntemlerle sürdürmeye özen göstermişti. Filistin halkı ise ç*k ç j görüşlü, yüksek düzeyde etitilmiş ve demokrasiye yatkın bir halkör. Myle bir halkın OrtadoJu'da bafuasa ievtetini kunnası bazı Batılı devleüerin işine gelraedigi gibi bölgedeki çagdışı rejlmlerin ve düzenlerini sürdürmek isteyeo bazı yerel egemen güçkrin de işine gelmemektedir. Bagımsız Filistin devletinin kyrulııusı yalnız bölge dışuıdan degil, bölgenin kendi içinden de engellenmektedir. " Abu Firas da, yamt konuşmasında Ecevit'e "dostum ve aziz kardeşim" diye hitap ederek, şunlan söyiedi: "Bugün bizim için aziz ve değerii bir gündür. Bize büyük şeref verdiniz. tfade ettiginiz görüşlere tümüyle katılıyoruz. Bizim düşiincelerimizi aynen yansıttınız? Bülent Ecevit isminin Filistin halkının gönjünde büyük bir yeri vardır. FKÖnıin tarihi dostlan vardır. Bunlardan biri de Sayın Bülent Ecevit "tir. TürkiyeFKÖ ilişkilerinde somut adımlann atılması, FKÖ Temsilciliği'nin açılması sizin başbakaniığınız döneminde gerçekleşmiştir. FKÖ lideri Vaser Arafal da Türkiye'ye ilk kez yine sizin başbakaniığınız döneminde gelmiştir. Terör konusundaki görüşlerinizi de aynen benimsiyoruz. Biz kendimizi terörden çektik. FKÖ olarak siyasi ve banşçı bir politikaya yöneldik. Ancak maalesef ABD bizim bu tutumumuzu değerlendirmiyor.'' VEFAT ve TEŞEKKÜR Sevgili Annemiz MUVEDDET SEMÎZ'in Vefatı dolayısıyla cenaze merasimine iştirak eden, telefonla, telgrafla ve bizzat gelerek acüı günümüzde bizlere destek olan akraba, dost ve tüm yakınlanmıza teşekkür ederiz. Çocuklan: Ibncer, Göker, Alper Semiz ve Eşleri: AyferÇetin Yurdakoş, Sarper Semiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle