24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 NtSAN 1986 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SİNEMA ATILLA DORSAY HAYVANLARJSMAİL GÜLGEÇ ^%e ' HltfT KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK & Mümtaz Kola'yo "GEREKÜ için yıkon. Beşiktoş Be!aJıy« er proje^i 6 YAŞ1NGÛZÜYLE 19501er Yugoslavya'sını Saraybosna'daki bir ailenin senivenleri çerçevesindt veren 'Babam İş Gezisi"nde, olayUm 6 yaşındaki bir çocuğun gözüylt yansıtıyor. Bu kez tipler daha canh, simgesel değerleri daha güçlu... m' Eıiîir Kııstıırica'nın öcHillü dünyası 1955 doğumlu Yugoslav yönetmen, çok özgün ve kişisel bir dünyayı kinti yönetmenlerden açık etkiler taşıyan bir sinema diliyle anlatıyor. Geçmişle bugün arasında kalmış Yugoslav Muslümanlannın öyküsunü ilginç yansımalarla getiren Kusturica'yı tanımak, özellikle bizler için ilginç. 1950'lerin Yugoslavya'sına değiniyor, yine Saraybosna'daki bir ailenin serüvenlerini, bu kez 6 yaşındaki küçük bir çocuğun gözlerinden ve sözlerinden izliyoruz. Bu kez daha canh, simgesel değerleri daha güçlu tipler var ortada: Neşeyle huzun arasında gidip gelen, uçkuruna bir türlü sahip olamayan devlet memuru, çapkın baba, tum güclükleri göğüslemeye çalışan dirençli, onurlu ana, ananın katı, yakınlarını bile ihbar etmekten çekinmeyen oportunist ağabe>'i, fıkırdak ve fındıkçı genç, güzel jimnastik oğretmeni, türkuler söylemeyi seven dede. Stalin'in baskıa buyurganlığına karşı henuz 'allernatif sosyalizm'i gereğince geliştirememiş bir ulkede, baba, bir gazete resmi nedeniyle savurduğu bir eleştiriden dolayı işini yitirip uzaklara surgüne yollanacak, ailenin düzeni altüst olacaktır. Küçük Malik, bu arada baba özlemini, ilk aşkı ve acıyı \e daha başka şeyleri tadacak, sonunda babanın affa uğrayıp geri dönmesiyle birlikte yeniden düzen kurulacaktır... Son yıllann önemli ısmi Emir Kasturica'yı sonunda tamdık. Yalnızca 2 filmle Yugoslav sinemasının yeniden doğuşunu haberleyen 1955 doğumlu yönetmenin ilk filmi olan "Doll> Bell'i Ammsıyor musun?", Saraybosna'da 1960 yıllarında yaşanmış bir gençliğın oldukça özyaşamsal hikâyesi... Yeni yetme Dino, Marksizm üstüne nutuklar atan babası, silik kişilikli aıuıesi, bir ağabeyi ve bir küçük kardeşi ile birlikte o yaşlann tüm dünya gençliğine özgu serüvenleri bir bir yaşamakta, Celentano'nun •lü parçası "24.000 BacT'yi söyyen bir "rock grabu'na solistlik edeTken sinemalarda Batı tüketim toplumlarından renkli görüntüler seyretmekte, ilk cinsel deneyimlerini de, alıp güvercinliğe kapattığı genç ve iyi kalpli bir fahişede uygulamaktadır. "Dolly Bell", bir ilk fılm için oldukça yüksek bir başan grafiğine erişiyor. Jeon Vigo, Milos Forman, Kusturica'mn asistanlık yaptığı Çek Jiri Menzel ve de belli Akdeniz duyarlıhklarını açık biçimde paylaştığı Fellini'den aldığı etkileri, canh, gerçek, yaşayan tiplerin canlandırdığı bir dönem panoramasına dönuştürebiliyor. Ama Kusturica'mn asıl başansı, kuşkusuz "Babam İş Gezisinde"de kendini gösteriyor. İlk filmi, sanki bunun bir provası, bir eskizi... Yine yazar Abdultah Sidran'Ia yaptığı işbirliği, bu kez Kusturica sinemasının özeüikleri Kusturica'mn öduller alrrîış ikı filminde, belki henüz çok özgün olmayan ve kimı yönetmenlerden açık etkiler taşıyan bir sinema dilinin, çok özgun ve kişisel bir dünyanın anlatılmasına araç oluşturduğuna tanık olduk. Anlatımından çok, bu dünyanın kendisi bizi öylesine buyuledi. (Ama zaten bir filmde / bir sanat yapıtmda, bu ikisi birbirinden aynlabilir mi?) Kusturica'mn bir özelliği, hep alçak tondan şeyler söylemesi, aynntılaria, kü çük şeylerle uğraşması, en 'acı' sahneleri gulmeceyle, en dramatik geçişleri bir 'ironi' veya tebessümle aydınlatması... Bir diğer özelliği, hep 'yolculuk", 'kaçış' 'göc' temalannı işlemesi... Her 2 filmdeki her 2 aile de, hikâyenin belli bir yerinde göç etmeye zorunlu kalırken, Kustorica'nın genç kahramanlan da hep uzak yerleri, ülkeleri, deniz ötesi kentleri merak edip duruyorlar... Ama Kusturica'mn, bizım için aynca ilginçlik taşıyan temel özelliği, sanınm ki mensubu olduğu Saraybosna halkımn, diğer bir deyişle Boşnak'ların komunist rejimle olan ilişkilerini surekli bir tema olarak kullanması... Adları Malik, Recep, Mahmut, Kemal, Mustafa, vb. olan kahramanlar, bu fîlmlerde 'haydi, buynın' gibi tüm Balkanlarda kulanılan sözcüklerle konuşmakla kalmıyorlar. geleneklerine, adetlerine, giderek dine ve dinsel uygulamalara bağlılıklarını koruduklarını gösterıyorlar. Kusturica, Yugoslav Müslumanların komunist rejim ve onun uygulamalarıyla olan ilişkilerini, gerçekçi bir dille gözlemliyor ve bize, geçmişle bugün arasında kalmış bu insanlardan yansımalar getıriyor. Bu açıdan, Kusturica'yı tanımak, bizim için özellikle ilginç... CDolh Bell'i Anımsı>or musun?' 18 nisanda Kent, "Babam tş Gezisinde" 13 nisanda Emek, 20 nisanda Moda'da yinelenecek). P İ K N t K PtYALE MADRA UERSI SEMIN BEKİl DfyE,SİZ DUN^LILARIN SÖRÛNÜŞUNE aİGÜNDÜM.ASLIM Û 1 DEĞİL. ASUHA HIZLI GAZETECİ \ECDET ŞE\ Otuzuma gelmış dma bi balcaya sap olamamı$fc/m B<zn d a gıttım, Yf2t\üım .. Ncnjen bılebılırdfm k o< kaq ay Antirfaşist sinemanın başyupitı Elem Klimov'un "Gel ve Gör"ü Nazilerin korkunç kıyımım dile getiren, özgün anlatımlı ve son derece başanlı bir fılm. Müzik ve caz meraklılan için ilginç bir belgesel olan "Mississipi Blues" ise bir TavernierParrish işbirliği ürünü. Savaş filminin günümüzde hâlâ geçerliliği var mı? Yetenekli Sovyet yonetmeni Elem Klimov'un "Gel ve Gor"ü bu so*"uya görkemli bir 'evet' yanıtı ,etiriyor. Sovyetler'in Belorussia bölgesinde, Nazilerin tarihsel kayıtlarla da sabit olan korkunç kıyımlarını, 600 kişiyi bir ambara kapatıp yakmalannı anlatıyor. Benzer uygulamalar, tüm bu bölgede yapılmış ve birçok köy tümüyle yok edilirken, binlerce insan da zalimce yöntemlerle oldürülmüş. Klimov'un filmi, gencecik bir deiikanhnın çevresinde gelişiyor. Annesinin karşı koymasına karşın askere alınan yeni yetme genç, once savaş cehenneminde, bir kızın da eşlik ettiği bir gozlem \e deneyim donemi yaşıyor. Klimov, bu bolumleri, alabildığine öznel bir anlatımla, sanki öncü (avant garde) bir fılm çekercesine anlatmış. Sürekli devinim halinde olan insanlar, ağaçlar, araçlar arasında kayıp giden bir kamera, ışık oyunları ve modern bir muzıkle butünlenen özgün bir anlatım... Ikinci yarıda ise Klimov, daha klasik bir sinema aracılığıyla, aklın alamayacağı kıyım bolumlerini veriyor. Baştan beri, yer yer yanık insanlann, toplu biçimde yatan cesetlenn vb. sahnelerin gösterilmesiyle duyumsanan tedirginlik duygusu, bu bolümlerde doruğuna ulasıyor. Klimov'u kuşkusuz sinirlerle oynamakla, gösterilmemesi gerekeni göstermekle, sa\aş ve ölüm üstüne demagojı vapmakla suçlayacaklar da çıkabilir. Ama eğer ~'mde gosterilen olaylar gerçek.n oldu ise, 'u>gar ırk' Almanlar böylesine akıl dışı toplu kılığını hep belirtmiştir. Tavernier, yanına 1916 doğumlu ve orta halli kimi filmlerinin yonetmeni Robert Parrish'i de alarak Amerika'nın güney bölgesıne (Parrish, buralı) ve Mississipi yöresine inmis. Buradan saptadığı insan ve doğa görünumleriyle 'blues' sesleri aracıhğıyla, bu bölgenin kendine özgü ve Fransız / Orta AvTupa külturunden de izler taşıyan kültürünü tanımaya / tanıtmaya çalışmış. Yer yer belli bir tekduzeliğe düşse de, sonuç olarak ilginç bir film bu... 'Blues'un kökeni, kapsamı ve işlevi üstüne bilgi ediniyor, ABD'nin ünlu zenci Iiderlerinın son yıllara dek hep kiliseden çıktığını öğreniyor, ABD'nin güneyinde kilise, müzik ve politika kurumları arasındaki karmaşık ilişkiler ustune ilginç yorumlara ulaşıyorsunuz. Ve de, çokluk oldukça acemi, henuz profesyonelleşmemış, ama o ölçude de 'otantik' bir 'blues' muziği konseri dinliyorsunuz... Çok önemli değilse de, özellikle muzik \e caz meraklılan içm ayn bir boyut taşıyan bir film, sonuç olarak... (Bugün Kent'te) İngiliz s i n e m a s t n d a n . . . İngiliz sinemasından, daha klasik örneklerden once, daha yeni ve araştırmacı filmlerle başladı Sinema Günleri... Genç yonetmen Billy Forsyth'ın "Yerel Kahraman Local Hero"su oldukça taze, genç bir sinema örneği... Tipik bir Amerikan filmi gibi başlayıp, sonra daha 'rahat', gevşek bir tempoya burünen 'ekolojik' çağnşımlı bir film bu... Dev bir Texas petrol şirketinin sahibi (benzersiz Burt Lancaster), Iskoçya kıyılarında kurmak istediği bir petrol tesisi için bir adamını oraya gonderir. Iskoçyalı bir meslektaşıyla birlikte, tüm kıyıyı satın almak amacıyla köye gelen genç adam. bolgenin guzelliğı ve geceleyın gökte oluşan olağanustu ışık olaylarından alabildığine etkilenir. Bu arada genç İskoçyalı da, genç ve guzel bir 'balık kız'a abayı yakmıştır. Sonunda kalkıp gelen Amerikalı patron da, yöre güzelliğinden etkilenecek (ve Frank Capra vari bir sonla), petrol tesisleri yerine buraya bir rasathane kurmayı kabullenecektir... Bu tevimli gozlemgulduru filmi, çevre sorunlanna didaktik, kuru ve şematik bir yaklaşım yerine, aklın ve esprinın egemenliğini seçtiği için oldukça başanlı, genç İngiliz sinemasından izlen ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACl AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAS DELÎKANLI VEKIZ "Gel ve Gör", gencecik bir deükanh çevresinde gelişiyor. Bu gencecik insan, savaj cehenneminde bir kızın da eşlik ettiği bir gozlem ve deneyim dönemi yaşıyor. yımları böylesine zalimce gerçekleştirdi iseler (ki tarih öyle söylüyor), bu fılmin ve benzerlerinin (hâlâ) yapılması da kuşkusuz gerekçe, giderek gereklilik kazanıyor. Insanhğa tarihin bu en büyük ve akıl almaz cinayetlerini hep sürekli, düzenli biçimde anımsatma gereği var çünkü... Ve "Gel ve Gör", seyirciyi gelip görmeve, yakın tarihe yeniden tanık olmava çağırıyor. Hem de klasikle araştırmacı bir tavrı ustaca birleştiren onemlı, buyük bir film aracıhğıyla... Özellikle görkemli finaliyle ve başroiaekı Aiekseı Kra>çenko adlı gencecik oyuncunun olağanustu oyunuyla hep anımsanacak bir film... (Bugun Moda, 13 nisan Emek'te ek seanslar). TARIHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN ALTI fGLOMETREMRELİK CEBEÜTAR/K® Bir 'Blues fUmi'... "Mississipi Blues" bir belgesel. Sinema Günleri'nde yer alan sayılı belgesellerden bıri... Fransız yonetmeni Bertrand Tavernier, çok kişisel bir sinema yapmasına karşın, birçok Fransız yonetmeni gibi Amerikan sinemasına ve kulturune olan hayran StNEMA GÜNLERİNDEN NOTLAR • Sinema Günleri 86, gosterilen filmlenn çokluğuna karşın bu yıl da büyük bir iigi gördü. Satılan bilet sayısmın geçen yılı geçeeeği samhyor. Ancak yine geçen yıl olduğu gibi başta koparılan "Tum buetler bitti"yaygarası doğru değil. Sinema gişelerinde birçok fütnın birçok seansı için hâlâ yer bulunuyor. • Emek Sineması'ndaki açılış galası, gerçekien görkemli oldu. Sinema, sanat ve basın çevresinden çok geniş bir davetli kitlesinin katıldığı galada, protokol sıralannm baştan işgale uğraması, Ugilüere ter döktürdü. Ama sonunda herkeseyer buhindu ve gala, başanyla sona erdi. • Çevırilenn başarısı, bu yıl özellikle dikkati çekiyor. Çevirmenler bu kez deneyimlı. Filmleri daha önceden izleyerek daha iyi kavramaya çalıştılar. Bu arada, bir kerelik devreye giren yazarçevirmen Fatih özgüven, 'çetin ceviz' olan 'Shakespeare tVallah' fılmini bir tek seansta çevirmek için iki kez izledi. • Bu yıl fılmlerin gösterildiği sinemalar, çağdaş standartlara ulaşmak için oldukça çaba harcadılar. Bu arada Emek ve Gazi sinemalan, Sinema mesı gerekİi bir yapıt. (Sinema Günleri 86'nın hemen öncesınde perdelerinı yeni Günleri'ndekı gösterımı sona erlediler. Bu ve benzeri özen işaretleri, sinemasever dı, ancak video kasedını bulabilirsiniz). lerin gözünden kaçmıyor. 50 YIL ONCE Cumhurivet İstanbul yakında Türkkıışu açüıyor tstanbut'da Türkkuşu şubesinin açüması için faaliyete başlanılmıştır. Şubenin açüması için lazım olan sekiz planor dün Ankara vapurile şehrimize getirilmiştir. Türkkuşu mektebi için tstanbul'da buyük mekteblere yakın bulunan bir meydan 11 Nisan 1936 1713'TE SUGÜN, CE8EÜTARIK İN6İÜZ KOLONİSÎ OLDU. AtJTtAÇAMSI UYAH/NCA, İSPANYA 7AGAPINPAN İN6İL7EeE'Y£ BlRAKlLAU KAYAltK KÜÇÜK yAI?lMAPA/ C£8Eum/ZIK BOyAI ĞA2JM0A, ATLA£ / f G Ü K A AKOENIZ AGAS/HDAPIIZ. PSAJİZ ÜSSÜrLE, AKOeNlZ'E Gl~ RİŞÇtKJŞf KOLAYCA DeUETUyeCEICT/R. 2S.OOO NÜFUS LU CEBELir/*eHC,ÇOK ILIMAfJ g/£ IKUME ÖYL£ Kİ, AVfZuPA'DAKİ TEK VAHÇİ MAYMUN TÜfZÜ B.URADA YAŞtyA&tLMEktJED/fi. ÜNLU BlR IM6İUZ SÖZÛ, "CEBEUTARIK KAYASl Gİ8İ SARSIUUAZ* PE/5. ANCAK, 8U TOPRAĞI KENPİ MAU SAYAN VE tSRARLA £££i ISTEYEM /SPAA/YA, STATÜKGYÜ SARS.MAYA ÇALIŞACAKTIR. (*)Adını, bonıya jlk. ayak bason Tarık. BınZıyad'Aan almçhr. 19361986 geleceklerdir. Planor mualtımlerı, Isianbul'da yeni muallimler yetişinceye kadar burada kalacaklardır. Geçen sene bu ışı oğrenmek uzere Sovyet Rusya 'ya gıtmiş olan gençlerımız tahsillertnm bıımesme iki ay kalmış olduğundan bunlar da Turkkuşunun kuşadile beraber talim kadrosuna iltıhak etmiş bulunacaklardır. aranmakıadır. Bu meydan bulununcaya kadar bılhassa ünıversıie gençlerını yakmdan alakâdar etmek için ilk tecrübelerın ve derslerin unnersıtenin arka bahçesinde verilmesi ihıimali vardır. Bilhassa Milli Turk Talebe Bırliğı'ne mensup gençter muhtelif grublar halinde Turkkuşuna gırmeğe karar vermişlerdir. Turkkuşuna gırecek olan gençlerin askerlik işleri kolaylaştırılacak ve isteyenler ordunun hava kuvvellerme girebileceklendir. Diğer taraftan burada Turkkuşunun İstanbul şubesini kuracak ve ilk taiim heyetını teşkıl edecek tayyarea ve planörcülerımiz bugun Ankara'dan şehrimize
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle