18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 9 MART 1986 Aybafı başkan yapacaklardı. Bebek'te minibüsten indiler, ellerinde adres yoktu Mehmet Ali Aybar Anlatıyor TİP kurucuları Aybar'ın evini karakola sordular Sunuş Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi deyince ilk akla gelen isimlerden biri olan Mehmet Ali Aybar'la Uğur Mumcu'nun yaptığı söyleşide bütün bir yaşamı kaplayan özgürlük kavgasının yanı sıra, Türkiye siyasi yaşammm ilginç görüntülerini de bulacaksınız. U. MUMCU Sayın Aybar Turkiye tşçi Partisi 1961 yılında 12 sendÜkacı tarafından kunılmuştur. Sonradan siz bu partinin genel başkanlıgına getirildiniz? Bu öyküyu anlatabillr miıiniz bizc? AVBAR Türkiye tşçi Partisi'nin kuruluşu, tarihimizde benzeri olmayan bir olaydır. O güne kadar partiler hep "Bey takımınca" kurulmuştur. Halk çocukları ilk kez parti kuruyorlardı. Gerçi 1919'da tstanbul'da, Mesai Fırkası (Emek Partisi) adında, kurucuları işçiler ve memurlar olan bir parti kurulmuşsa da, bu aslında sosyalist partilere karşı beylerin kurdurduğu bir partiydi. Evet Türkiye Işçi Partisi tabandan kurulan ilk partidir. Bu son derece önemli bir olay: Köylü kökenli 11 işçi sendikacı ile bir şoför, parti kuruyor ve basın toplantısı yaparak "TtP'ln Bitmeyen Koşu Aybar'ın Yaşamöyküsü Uğur Mumcu sordu, Aybar anlattı 1 Bebeh 'teki evimin kapısı çalındığmda yatmaya hazırlamyordum. Eşim Siret, "Camdan baktım, tanımadığım kimseler, yanlarında polis ve bekçi de var, kapıyı açmadım" dedi. Kapıyı açtım. TÎP'li kurucu arkadaşlar. "Hayrola?" dedim. "Genel başkan olmanı istiyoruz" dediler... ezilen işçi sınıfının partisi oldugunu" (Vatan, 14.2.1961) açıkhyorlardı. "Sınıf" sözcüğünün bozgunculuk sayıldığı, yasak olduğu Türkiye'de, 12 emekçi çıkıyor ve biz işçi sınıfının partisini kurduk diyordu. Bu yürekliliği gösteriyordu. Bu, tabanda bir şeylerin değişmekte olduğunun işaretiydi kuşkusuz. Bey takımının politikadaki tekelinde bir gedik açılmıştı. Nitekim birkaç yıl sonra, TtP kurucularından bir bölümü DlSK'i, Devrimci İşçi Sendikalan Konfederasyonu'nu kuracaklardır. U. MUMCU Afedersiıttz efendim, "Bey takımı" nedir? Yani, hükümetin izni ile hareket edenler ya da toplumun ayrıcalıklı bir kesimi mi? ¥ a da "bttrokrat" kesimi mldir? Kimdir bunlar? AYBAR Efendim, "Bey takımı" deyince devleti elinde tutanları anlıyoruz. Osmanlıdan bu yana devleti yönetmiş olan devlet çarkını elinde tutan "egemen sınıfı" kastediyoruz. Osmanlı düzeninde başlıca üretim araa olan toprak, Beytiilmale yani hazineye aitti. Beylik sözcüğü hâlâ kullanılıyor. Devlete ait demek, bilindiği gibi. Ayrıca loncalar ve çarşı da devletin sıkı denetimi altındaydı. Osmanlı'da egemen sınıf, bey takımı idi; başkası yoktu. Osmanlı, toplumu iki sınıfa ayırnuştır: HavasAvam. "Havas", kendisini halktan ayn ve Ustün gören seçkinler sınıfı, "Avara", aşağı görülen halk. Beylerin gözünde ayak takımı, yani emekçiler... 19. yüzyılda ekonomik düzen değişti, ama bey takımı devleti, yani siyasal gücü elinde tutuyordu. Bu Cumhuriyet döneminde de değişmedi. Hatta devletçilik politikası ile bey takımı gene ekonomiye el attı. Görülüyor ki, bürokrasiden farklı bir şey bey takımı. Ama devleti yönetenler anlamında, bey takımına bürokrasi de denilebilir. Tarihimiz açısından aradaki farkı vurgulamak için bey takımı diyorum. YAR1M YÜZY1LIAŞAN KA VGA 78 yaşındaki Mehmet Ali Aybar'ın yaşamöyküsü, Türkiye'deki demokrasi ve sosyalizm mucadeleslnde 1930'lardan bu yana uzanan bir kesiti simgeliyor. Aybar hareketli yaşantmnı Uğur Mumcu 'ya anlatırken aynı zamanda yarım yuzyılı aşan bir kavgamn panoramasım çltiyor. Toplantıdan olumlu izlenimlerle ayrıldım. O günden sonra kurucular yazıhaneme uğramaya başladılar. Ekimde yapılacak genel seçimlere katılmak istiyorlardı. Oysa, sadece birkaç il merkezinde örgütlenmişlerdi. Seçimlere girmelerinin doğru olmayacağını, iyi sonuç alınmamasının, TlP'in gelişmesini engelleyeğini anlatmaya çahştım. Vazgeçtiler. Oünler geçiyor, ama örgütlenmede bir gelişme olmuyordu. Araya adliye tatili girdi. Eskisi gibi buluşamıyorduk. Neler olup bittiğini Erbil'den öğreniyordum. O da pek umutlu görünmüyordu. Günün birinde gazetelerde, "Çalışanlar Partisi" adında yeni bir parti kurulacağı haberi çıktı. Arkasında Halk Partisi'nin olduğu söyleniyordu. Çalışmaları, Türktş'in Genel Başkanı Seyfi Demirsoy'la Halk Partisi'ne yakın kimi adaylann yürüttüğü duyuluyordu. Aralık içinde Ankara'da toplanan Çalışma Meclisi'nde, Demirsoy hazırlıkların tamamlandığını ve Çalışanlar Partisi'nin birkaç gün içinde kurulacağını propagandasından dava açıldı. Oysa, demokrasinin iki kanadı vardır: Sağ, sol.Sol kanatsız, yani emekçilerin partisi olmayınca, demokrasi olmaz demiştim. Bu davada önce huküm giydim, beş yıla; sıkıyönetim mahkemesinde. Askeri Yargıtay bozdu. Sıkıyönetim kalkınca sivil mahkemede bir celsede aklandım. Oteki dava yetki bakımından uzadı. Sonunda ağır cezaya gitti. O davada da aklandım. DüşUnUyorum da şimdi olsa aklanır mıydım? 141'in anayasaya alındığı bir dönemde... U. MUMCU Şimdi bir geriye dönuş yapalım. Siz tstanbul Hukuk Fakültesinde devletler hukuku doçentiydiniz. Hangi tarihte docent oldunuz ve üniversiteden niçin ve nasıl aynldınız? AYBAR 1942'de doçent oldum. Daha önce anayasa hukuku asistanıydım. U. MUMCU Kürsü profesörtt klmdi? AYBAR Ali Fuat Başgil. U. MUMCU Peki, o zaman siz sol egilimli bir yazrnaya başladım. Bu yazıların konusu, tek parti rejiminin sistematik biçimde eleştirisiydi. Esas buydu. Zaten, bu yazıların genel başlığı da "Gerçek Hürriyet Rejimi Yolundan" idi. Hasan Ali Yücel^den bir telefon geldi Bu yazılar (bir diziydi) "Kâğıt Üstünde Demokrasi", "Kâğıt Üzerinde Demokrasinin Felsefesi", "Kâğıt Üzerinde Demokrasinin Halkla tlişkisi" gibi başlık taşıyan yazılardı. Sayısını bilmiyorum. özellikle iktidar çevrelerinde büyük tepkiler gördü. 1946'da bu yazılar yüzünden Universitedeki görevime son verdiler. Zaten o sırada askcrdim. Haftada 2 gün izinle ders veriyordum. Sıddık Sami Bey dekandı, beni çağırdı: "Hasan Âli Yücel Bey telefon etti, Aybar'ın dersierine son verilsin diye" dedi. Aynlmam böyle oldu. Ben zaten askerliğe alındığım için, memuriyetle hukuki ilişkim kesilmişti. Terhısten sonra dönmek istedim Universiteye, alınmadım. Oysa profesörler kurulu tekrar alınmam için 2 kez karar almıştı. Buna rağmen alınmadım. Sendikacıların parti kurma hazırlığını duyunca dernekten vazgeçtik U. MUMCU Evet. TİP nasıl kurulmuştu? AYBAR Şimdi izninizle TlP'e dönclim: Bilindiği gibi 27 Mayıs'tan sonra bir dizi "tasflye" hareketine girişildi: Orduda, üniversitelerde, politikada, hatta kendi içlerinde "tasfiyeler" oldu. Yassıada davası da sonuçlanıp hükümler infaz edilince, siyaset yasağı kaldınldı ve çeşitli gruplar partileşme çalışmalarına başladılar. Sağda, Demokrat Parti'nin mirasına sahip çıkmak isteyenler arasında sürtüşmeler oluyordu. Solda, hareket sendikal alandaydı. Yurdun dört bir yanından gelen on binlerce işçinin katıldığı Saraçhane mitingi, grevin, toplu sözleşmenin, işçi haklarının artık savsaklanamayacağını, görkemli biçimde ortaya koydu. 2829 nisan olaylan sola dönük kimi avukat arkadaşlarla aramızda bir yakınlaşma olmasma yol açmıştı. Benim Veli Alemdar Hanı'ndaki yazıhanemde toplanıyorduk. Temel hak ve özgürlüklerin nasıl güvence altına ahnabileceğini tartışıyorduk. Halkın, haklarına sahip çıkmasından başka çare yoktu. Bu amaçla bir dernek kurmayı tasarlıyorduk. Bu dernekle temel hakları halka tanıtabileceğimizi ve giderek onun, haklarına sahip çıkmasına yardımcı olabileceğimizi düşünüyorduk. Kahvelerde konuşmalar olacaktı. Çalışmalar uzuyordu. Ayrıca bir sosyalist parti açıkladı. Bu açıklamanın yapıldığı toplantıda, TIP'in kurucuları da bulunuyordu. TtP'in gelişemediği, ölü doğduğu, yeni partinin bir an önce kurulması gerektiği konuşuluyordu. Çalışma Meclisi'nden çıkan delegeler, Fukara Tahir'in sendikasında (Yapılş) toplanıyorlar, geç saatlere kadar tartışıyorlardı. Kocaeli TtP tl Başkanı tbrahim Çetkin, Adana'dan Mehmet Emin Yıldırım, Gaziantep'ten Ahmet BEY TAKIMININ POLİTİKA TEKELİNDE AÇ1LAN GEDİK Aybar TtP'in kuruluşu için şöyle diyor: "I961'de 12 emekçi çıkıyor ve 'biz işçi sınıfının partisini kurduk' diyordu. Bu yürekliliği gösteriyordu. Bu, tabanda bir şeylerin değişmekte olduğunun işaretiydi. Bey takımının politika tekelinde bir gedik açtlmıştı." 1962 yılında TtP Genel Başkanı olan Aybar, 1965 'te lstanbul'dan milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. Aybar'ın başkanlığında TtP'in parlamentoda verdiği mücadelenin bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm kavramlarınm yaygınlaşmasında önemli katkısı oldu. Fotoğrafta Aybar bir TİP mitinginde. insandınız. Ali Fuat Başgil de sag eğUimli. Herhangi bir sorun çıkmıyor muydu aranızda? Zincirli Httrriyet tzmir'de 3 aayı çıktı U. MUMCU Peki, "Zincirli Hürriyet" ne zamao çıktı? AYBAR Zincirli Hurriyefi 1947'de tzmir'de çıkardım. Ama, daha önce, tstanbul'da " H Ü R " ü yayımladım. 6 sayı çıkabildi. Sıkıyönetim kapattı. Sonra "Zincirli Hurriyefi çıkardım. Matbaası olan tzmirli bir vatandaş bana mektup yazdı, "Gelin ben sizln gazetenizi basanm" dedi. tzmir'egittik, Zincirli Hürriyet'i orada çıkardık. 3 sayı çıktı. Çünkü, Halk Partisi'nin uyguladığı bir yöntem vardı: Tan'dan itibaren (Tan olayını biliyorsunuz) o yöntemi uyguluyordu. Üniversite gençleri (HP'nin dürtüsü ve yönlendirmesiyle)galeyana geliyorlardı. Ne hikmetse sola karşı. Matbaaya yürüyorlar.camıçerçeveyi kınyorlardı. Mesela Tan olayı 194S aralığında böyle oldu. Tan yerle bir edildi. İşte ben Zincirli Hürriyet'i çıkarmaya basladığımda, o sırada Truman Doktrini ilan edılmişti. Ben de Amerika aleyhine yazılar yazmaya başlamıştım. "Yurdunu seven herkes Amerika'nın karsısına dlkilmelldir. Çünkü, ulusal bağımsızlık tehlikeye düşmuştur" diye yazdım. Bu yazılar 3 sayı devam etti. Derken bir gün, olanlar oldu. lzmir'deki ticaret mektebi gençleri gene galeyana geldi, ne hikmetse. Zincirli Hürriyet'in basıldığı matbaaya geldiler, 3. sayıyı olduğu gibi alıp, Cumhuriyet Meydanı'nda polisin gözü önünde yaktılar. Ondan sonra da matbaa aradık. tzmir'de hiçbir matbaa yanaşmadı, döndük. lstanbul'a geldik. tstanbul'da sıkıyönetim kalkınca 1 sayı çıkarabildim. Gene öğrenciler, "Basarsanız şoyle olur, boyle olur" demişler. Bunun uzerine tstanbul'da hiçbir matbaa bas 5 Ekim 1908 de tstanbul'da doğdu. Babası Tahsin Bey, Annesi Aliye Hanım. Siret Uncu ile evlendi. (1947) Güllti Aybar Behlil'in babası. Galatasaray Lisesi'nde ve tst. Hukuk Fakultesi'nde okudu. tst. Hukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku Asistant (1936). Hukuk Doktoru (1939). Devletler Hukuku Doçenti (1942). Vatan gazetesinde demokrasi Uzerine yazılar (1945). Doçentlik görevine son verildi. (1946) Hajtalık HÜR gazetesini yayımladı. (1947) Sıkıyönetim Komutanlığı 'nca yayınt yasaklandı. tzmir'de ZİNClRLt HÜRRİYET'İ çıkardı, (1947) Truman Doktrinine karsı çıktı. (1947) Aleyhteki öğrenci gösterileri, matbaaaları ürküttüğü ıçın ZİNClRLt HÜRRlYET'i yayımlamak olanağı kalmadı. Sıkıyönetim kaldırılınca ZİNCÎRLİ HÜRRİYET tstanbul'da yayımlandı. (1948) Ancak aynı oyun gene sahnelendiği için ikinci sayı çıkmadı. Cumhurbaskanına yazı ile hakaretten 1 ve 3 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. (1949) Cezaevinden genel afla çıktı. (1950) tstanbul'da avukatlığa başladı. (1952) Türkiye İşçi Parttsi Genel Başkanı oldu. (1962) tstanbul'dan milletvekili seçildi. (1965 ve 1969) Vietnam'da Amerika'nın işlediği savaş suçlanm yargılamak Uzere kurulan RVSSELL MAHKEMESİ'ne yargıç olarak çağnlan Aybar, Vietnam 'a giden bir heyetin başkanı olarak olaylan yerinde ve anında gözledikten sonra mahkemeye jenosil suçuna ilişkin bir rapor sundu ve Amerika'nın suçluluğu hakkmdaki nihai karara imza attı. 19661977 TİP Genel Başkanlığı 'ndan, daha sonra partiden istifa etti (19701971) TtP'ten ayrılan arkadaşlan ile sonradan Sosyalist Devrim Partisi adını alan Sosyalist Parti'yi kurdu (1975) Bu partinin genel başkanlıgına getirildi. (19751979) (Sosyalist Devrim Partisi de 12 Eyltil 1980'de kapatılmtştır.) Çeşitli gazete ve dergilerde 40 yıldır yazıları yayımlanan Aybar'ın "Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm", "12 Marttan Sonra Meclls Konuşmalan" ve "Marksizmde örgüt Sorunu" adlı kitaplan yayımlanmıştır. Aybar, Türkiye tşçi Partisi'nin tarihini yaztyor. Ve DİSK davasında savunma görevini üstlenmiş avukatlar arasında yer alıyor. madı benim yazılarımı. Boylece noktaladık bu hikâyeyi. U. MUMCU Yazdıgınız yazılardan dolayı hüküm giydiniz mi? AYBAR Evet giydim. Zincirli Hürriyet'te Sabahattin Ali'nin de yazısı vardı. Ona dava açıldı. O zaman yurt dışındaydı. Gazetenin sahibi olarak ben yargılandım ve 1 yıl ağır hapis cezasına mahkum oldum. lstanbul'da matbaalar benim gazeteyi basmak istemeyince "Vall Lütfü Kırdar'a Açık Mektup" başlıklı bir broşür bastırdım; Ankara'da. O broşürdeki bir cümleden dolayı, "Cumhurbaskanına hakaret davası" açıldı. O cümle şöyleydi. "CHP Genel Başkanı lnöntt, memlekette ttim irtica, gerici cereyanlara destek olmaktadır veya müsamaha etmektedir." Ankara Ağır Cezası'nda yargılandım. önce beraat ettim, sonra temyiz bozdu bu kararı. İkinci yargılanmamda da 3 yıl ağır hapse huküm giydim. U. MUMCU Toplam ne kadar hapis yattınız? AYBAR Çok bir şey yatmadım, ama belki 89 ay filan yattım. Af yasasından tahliye oldum 1950'de. "Ali Fuat Baçgil MarksizmLeninizm okuturdu" AYBAR Evet Başgil sağ eğilimliydi. Medresede eğitim görmüştU. Ama sonra Fransa'da hukuk doktorası yapmış, sosyoloji, felsefe okumuştu. Bilgili, karşıt görüşlere tahammüllü bir hocaydı. Durkheim okulundandı. Tarih, sosyoloji, derslerinde büyük yer tutardı. Savaştan sonra Avrupa'da dcmokrasiye karşı çıkan sistemleri, bu arada Sovyet rejimini aynntıh biçimde anlatırdı derslerinde. MarksizmLeninizm okutulurdu. Pratik kurları bana bırakmıştı: öğrencilerle "ameli" çalışmalar yapardık.. Demokrasi, faşizm, MarksizmLeninizm üzerine... öteki kürsülerin çoğunda, asistanlann görevi hocayla derse girmekten ibaretti. Alman hocalara çevirmenlik yaparlardı... Asistanlık yıllarımda çok çalıştım.Hayır, Başgil'lc aramızda tatsız hiçbir olay çıkmadı. O yıllarda hocalara karşı çok saygılıydık. örneğin Ebülulfl hocamızın, dekan Sıddık Sami Onar dahil, hemen herkeselini öperdi. Alışık olmadığım için ben öpmezdim. Ve çok üzülürdUm, EbUlulâ Bey bunu saygısızlık sayıyor diye. Ragıp Sanca ile Paris'e gönderildik; çalışmalarımız Paris'in işgaliyle yarıda kaldı. Güneye kaçan halkla biz de bisikletle Bordo'ya indik. Maceralı bir yolculuk. Türkiye'ye dönmemiz sorun oldu. Fransa'daki Türk öğrencilerle vize almak için uzun zaman bekledik. SÜRECEK 1946'da asker olduğum sırada haftada 2 gün izinle üniversitede ders veriyordum. Sıddtk Sami Bey dekandı. Bir gün beni çağırdı ve şunları söyledi: "Hasan Ali Yücel Bey telefon etti, 'Aybar'ın derslerine son verilsin' dedi." Top, Resit Giiçkıran, tzmir'den Rahmi Eşsizhan, TtP'i yaşatmaya kararlı idiler. Bu inatçı direniş, kurucuları yüreklendirmişti. Ankara'dan lstanbul'a umutlu döndüler. Ve döner dönmez toplanmışlar. Saatlerce tartışmışlar, "partlyi nasıl canlandırabiliriz" diye. tlk iş "Boş olan başkanlığa birini seçelim, ama bizlerden biri olmasın" denıişler. "Filanca olur mu, falanca olur mu?" diye kimi adlar üzerinde durmuşlar. Sonunda başkanlığı bana önermeye oybirliği ile karar vermişler. Ve de bu işi hemen bitirelim diye, bir minibüse atlayıp Bebek'in yolunu tutmuşlar. Adresimi bilen olmadığı için, karakoldan sormuşlar ve bir polisle mahalle bekçisinin eşliğinde bizim evin kapısını çalmışlar. Kapı çalındığmda yatmaya hazırlamyordum. Eşım Siret, "Camdan baktım, Unıdıgım kimseler degil; yanjannda polis ve bekçi de var! Kapıyı açmadım" dedi. Kapıyı açtım. Kurucu arkadaşlar. 'Hayrola, ne oldu?" dedim. "Genel başkan olmanı istiyoruz" dediler. Şaşırdım kaldım. "Ben nasıl genel başkanlık yaparım? Bu işleri hiç bilmem! Hem komünist olarak biliniyorum; aynca iki de açılmış dava var... Partiye zarar veririm" dedim. Direndiler. "Bir iki gün izin verin düşüneyim, arkadaşlarla konuşayım" dedim. Genel başkanlığa getirilmemin öyküsü işte bu... Aybar'ın "Zincirli Hürriyet"i Izmir'de ancak 3 sayı yayımlanabildi 27 Mayıs'tan sonra yeni anayasa hazırlamrken Cemal Gürsel Paşa'ya mektup gönderdim, 'sol kanatsız demokrasi olmaz, düşün ve örgutlenme özgürlüğünü sınırlayan faşist yasalarla demokrasi olmaz' dedim. "Devlet başkanına komünistlik propagandası yapmak" guçundan hakkımda dava açıldı. için de konuşmalar yapıyorduk. Bir iki sendikamn avukatı olan Sedat Erbil arkadaşımız, toplantılara sendikacılan da getıriyordu. Günıin birinde, Sedat arkadaşımız Kemal Tiirkler, İbrahim Güzelce, Kemal NebiogJu ve arkadaşlan "İşçi Partisi kuruyorlar" diye geldi. "Ciddi mi?", "Ciddi" dedi. "Hangi sendikalar?" "Madentş, Basmlş başı çekiyor" dedi. Biz de parti çahşmalarını durdurmaya karar verdik. Dernek çalışmalarına döndük. "Temel Hakları Yaşatma Derneği" 1962'de kuruldu. Yeni partilerin kurulması için tanınan sure 13 şubatta bitiyordu. TUrkiye tşçi Partisi'nin kuruluş islemleri tamamlandıktan sonra, kurucular bir basın toplantısı yapmışlardı. TtP'in "ezilen işçi sınıfının haklarını korumak için kuruldugunu, şimdiye kadar işçilerin, çeşitli partilerin kadroları içinde eriyip gittigini, ama artık işçi sınıfını temsil eden bir parti bulundugunu" açıklamışlardı. (Vatan, 14.2.1961) Bir iki gün sonra kumcularla tanıştık. Toplantı Sedat Erbil'in Nuruosmaniye'deki yazıhanesinde idi. Bizden parti programını hazırlamamızı istiyorlardı. ^«•* >,.,,,r. , . h * ~ .k. U,ni. Bravo Demokrat Partiye!.. Niçin çıkıyoruz? Prof. Ali Fuat Başgil sağ eğilimliydi, medrese eğitimi görmüştü, ama bilgili, karşıt görüşlere tahammüllü bir hocaydı. Derslerinde Sovyet rejimini aynntıh biçimde anlatırdı. 1942'de onun kürsüsünde devletler hukuku doçenti oldum. U. MUMCU Doktora konunuz ne idi? AYBAR Hukuksal zorunluluk ve pozitif düşün Devlet başkanına komünistlik propagandagı ^ ^ U. MUMCU Neydi bu davalar? AYBAR 27 Mayıs'tan sonra yeni anayasa hazırlanırken Cemal Gürsel Paşa'ya bir mektup göndermiştim. "Sol kanatsız demokrasi olmaz. Düşün özgürlüğünü, örgutlenme özgürlüğünü sınırlayan faşist yasalarla demokrasi olmaz. Anayasa hazırlamrken solculann da görüşü ahnmalıdır" demiştim Kimlerdir bunlar diye soruluyorsa bunların adları "polis dosyalarından öğrenilebilir" diye yazmıştım. "Devlet başkanına komünistlik propagandası yapmak suçundan" dava açıldı! Ayrıca Ankara'da yaptığım bir basın toplantısından dolayı da gene komünistlik U. MUMCU Doçentlik tezinlz? AYBAR Devletler Hukukunda Kişi. U. MUMCU Kürsü profesörü kimdi? AYBAR. Cemil Bilsel. Ancak, bir süre sonra Cemil Bilsel milletvekili oldu. Ankara'ya gitti. Devletler hukuku derslerini ben okutmaya başladım. Prof. Crozat da sözleşmeler bölümünü okutuyordu. Yıl 1945. Halkuıuz savaşta sıkıntılar çekmişti, yoksulluk, yokluk, işsizlik. Bunların sonucu, kamuoyunda tek parti rejimine karşı bir tepki uyanmaya başlamıştı. İşte, o günlerde Ahmet Emin Yalman, Vatan'da yazı yazmamı önerdi, ben de Vatan'da yazı ce. ZtNCtRLt HÜRRİYETE BASK1LAR Aybar 1947'de htanbul'da "Hür" gazetesini yayımlar, ancak bu gazete 6 sayı sonra Sıkıyönetim tarafından kapatılır. Aybar daha sonra tzmir'de "Zincirli Hurriyefi çıkarır, ancak 3 sayı sonra Halk Partisi 'nin tek parti döneminde üniversite gençlerini galeyana gettrerek muhalefet yayınlarını (1945 Tan olayı da boyle olmuştu) onleme yontemi, Zincirli Hürriyet > karşı da uygulanır. tzmir'de ve tstanbul'da matbaalar korktuğu için "Zincirli Hürriyet'i basmaı. Aybar bunun üzerine tstanbul Valisi Lütfu Kırdar'a Açık Mektup adlı bir broşur bastıtuıan, gazetesine ve matbaalara yapılan baskının son bulmasını ister. Bu broşurde yer alan "CHP Genel Başkanı Inonu, memlekette tum gerici cereyanlara destek olmakta veya müsamaha etmektedir" cumlesi nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaretten dava açılır. tlk yargılamada beraat eder. Temyizden dönen karardan sonra ikinci yargılamada 3 yıl ağır hapse mahkum edilir. Yukanda Zincirli Hürriyet'in 1. sayısı, 20 nisan 1947 tarihll Demokrat Izmir'in üniversitelilerin nümayişi haberlnl veren sayısı ve Aybar'ın Lütfü Kırdar'a hitaben yazdığı "Açık Mektup" broşürünün kapağı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle