18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ZUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAM1 29 MART 1986 Ekonomide Uyum Sınavı... lerinTürk ekonomisine dönük sonuçları ne olabilir? petrol üreticisi ülkeleri iflasa sürüklemesi ve Bu sorunun karşılığı, yalnızca şu rakamın denetlenmesi olanaksız bir uluslararası borç altını çizdiği gerçekien yola çıkılarak bulunakrizini başlatmasıdır." bilir: Türkiye, Körtez ülkelerine geçen yıl 2 The Economist dergisinin yorumunda ise milyar 700 milyon dolarlık ihracat yapmıştır... şu satırlar dikkati çekiyor: Körfez ülkelerinden birbiriyle savaş halin"Petrol fiyatındaki gelişmelerin Şeyh Yarna de olan İran'la Irak'a Türkiye petrol karşılığı ni'yi sarstığı anlaşılıyor. Suudi Arabistan Pet dışsatım yapmaktadır. 1985 te toplam 3.4 rol Bakanı, asağı yuvarianan petrol fiyaf/annın milyar dolarlık ham petrol ithalatımızın yüzbazı OPEC ülkelerinde siyasal kanşıkiıklara yol de 69'unu bu iki komşu ülkeden yaptık, karaçabileceğini söyledi ve daha sonra sözlerişılığında mal sattık. Bu ülkelerden aldığımız ni geri aldı. Körtez'deki Arap ülkeleri, petrol petrolün faturası ne kadar düşerse, ihracatılerini daha yüksek bir fıyatla satamadıklan mız da o oranda azalabilecektir. Bu arada takdirde siyasal tehlikelerte mi karşı karsıya ka Irak'tan 1 milyar dolarlık alacağımız vardır ve lacaklar? Şimdilik hayır. Petrol fiyatları siyasal bunun tahsilindeki güçlükler halen giderilebombalar patlatabilecek bir fmi ise, bu fîtil haymemiştir. Başbakan Özal, Körtez ülkelerinın H uzun. Her ne kadar petrol geiirlerindeki azal gelirlerinde azalma beklendiğini, bu nedenma Körfez'deki hali vakti yerinde Araplara le ihracatçıların başka pazarlara yönelmelehayatı biraz zorlaştıracaksa da, bu ülkeler kar rini tavsiye etmektedir. Savaş koşullarında ve şılaştıkları güçlükleri ihraç etmek yoluyla hapetrol karşılığında iranlrak pazarma satılamietebilir. bilen bir kısım mallanmızın başka pazarlarPetrolün refah yıllannda bu ülkelere diğer da nasıl alıcı bulabileceğı de herhalde üstünde durulması gereken bir sorudur Arap ülkelerinden ve daha büyük sayılarla, Petrol fiyatlannın düşmesinden Türk ekoTürkiye, Pakistan, Hindistan, Güney Kore ve Filipinlefden gerek teknisyen ve yönetici, ge nomisi, çok yönlü etkilenecektir; bu etkiler rekse kol işçisi olarak yığmia yabancı işçi gel hem Doğu'dan hem Batı'dan gelecektir. Bu bakımdan ekonominin değişik koşullara di. Bunlann çoğu evlerine geri gönderile"uyum" sorunu ortaya çıkmaktadır Özal hübilirler." kümeti bir bakıma ekonomide "uyum sınavı" The Economistîn de yorumu böyle. .ile karşı karşıyadır. Bu sınavdan geçmek de,. Düşen petrol fiyatlannın Körfez ülkelerini • çakmak da mümkündür Şimdilik sınava haolumsuz yönde etkilemeye başladığı, daha zırlık aşamasındayız, bakalım Sayın Özal bu da etkileyeceği apaçık ortadadır. Bu gelişmedönemden yararlanabilecek mi?.. (Baştarafı I. Sayfada) Ekonomide uyum sınavı (Baştarafı 1. Sayfada) nin uluslararası rekabet gücünü koruyabilmesi her şeyden önce bu fiyat düşüşlerine uyum sağlayabilmesine bağlı bulunuyor. Bu noktada fıyat artışlanmn yavaşlatılması Türkiye'nin bir iç ekonomik sorunu olmaktan çıkıp, ihracat ve döviz kazanma şansını da belirleyecek bir sorun niteliği kazamyor. Petrol türevlerinden ve çeşitli temel mallardan, çok çeşitli üriin gruplanna yansıyan dünyadaki fiyat düşüşleri Türkiye'ye özellikle gübre ve tanmsal ilaç gibi tanmsal üretim ra yansıtması halinde, fiyatların açısından yaşamsal önem taşıyan beÜi bir düzeyde tutulması için girdilerin ve pek çok sanayi gir önemli bir fırsat doğmuş olacak. disinin fiyatlannı ucuzlatma ola Bunun yapılamaması halinde ise pek çok üründe Türkiye'deki finağını veriyor. Söz konusu maliyet düşüşleri yatlar dünya fiyatlannın üzerinnin fiyatlara yansıtılması ise hü de kalacak, ücretlimaaşlı kesikümetin ve özel sektörün izleye min nefes alması bir kez daha suceği tutuma bağh bulunuyor. ya düşerken ihracat şansımız da Hükümetin kamu açıklanm KİT azalacak. Türkiye ile dünya ülzamlanyla kapatma politikasın keleri arasındaki fiyat farklarını dan vazgeçmesi ve özel kesimin kapatmak için gündeme getirilede yiiksek enflasyon beklentisiy cek olan yüksek oranlı kur ayarle yaptığı hesaplan gözden geçi lamaları ise petrol fıyatlarındarerek maliyet düşüşlerini fıyatla ki düşüşün ekonomiye sağlayabileceği nefes alma ve yatınmlara yönelme olanağını smırlayacak. Petrol fiyaüarında meydana gelen düşüşün tüketiciye yansıtılmaması halinde bunun bir fonda toplanarak ücretlimaaşlı kesime biraz nefes aldıracak bir şekilde kullanılması ve yatırımlara yönlendirilmesi söz konusu. Ancak bunun gerçekleşmesi için her şeyden önce fonda hatırı sayılır bir kaynağm toplanması gerekiyor. Bu ise petrolün dolar Fiyatındaki düşüşün, Türk parasının dolar karşısındaki değer kaybından fazla olmasına bağlı bulunuyor. Türkiye'nin döviz dengesinin hâlâ çok kritik noktada bulunması, petrol ve diğer girdilerin ucuzlaması sonucunda sağlanacak herhangi bir tasarrufun öncelikle kısa vadeli dış borç ödemede kullanılacağını, iç pazarda beklenen canlanmanın ve ücretlimaaşlı kesimin durumunda beklenen düzelmenin de bir başka bahara ertelenebileceğini düşündürüyor. Bankalar yakın takipte ENİS BERBEROĞLU ANKARA TÜSİAD Başkam Sakıp Sabancı'run ardmdan, Ziraat Bankası Genel Müdürü Kemal Akkaya'mn döviz fıyatlanm yükselten bankalara yönelik uyansı, sektörde tedirgin bir bekleyiş dönemi başlattı. Çok üst düzey bir yetkili, "bankalar yakın gözetimde" dedi. 14 Mart operasyonunun üzerinden geçen iki hafta içinde baa bankaların dövize prim uygulamasından vazgeçmedikleri bildirildi. Bankalararası piyasada kurun 690 liraya kadar tırmandığı öğrenildi. BANKALAR UYARILD1 Çok üst düzcy bir yetkili, Cumhuriyet'e açıklamasında, "bankalann önceden uyanlnuş oldağona" belirtti. Yetkili, "bankalann yakın gözetime alındıguıı" da bildirdi. Hazine tarafından bankalann dış borçlannın bilgisayar aracıhğıyla izlendiğini kaydeden aynı yetkili, "Ancak bügisayara sadece 1 yıldan uzun vadeti borçlann dökümii yüklü" diye konuştu. Yetkilinin sözleri, bankalann asıl sorun yaratan kısa vadeli borçlannın veri yetersizliği nedeniyle izlenemediği biçiminde anlaşıldı. BANKALARARASI KUR 14 Mart operasyonu ile Fıyat silahından yoksun bıraküan bazı bankalann, döviz gereksinimleri için "faiz avantajına" başvurduklan öğrenildi. Yüzde 13'e kadar varan faizlerle dolar toplayan bu bankalar, söz konusu dolarlan yurt dışı hesaplara yatırıyorlar. Bu hesaplan karşıhğında kullandıkları düşük faizli döviz kredüeri ile döviz yatınmlannın maliyetini düşürüyorlar. ömeğin 100 bin dolan yüzde 13 faizle toplayan bir banka, bunu yurt dışı hesabına geçiriyor, hesabının bulunduğu bankadan yüzde 7 faizk 300 bin dolar kredi kullanıyor. Toplam 400 bin dolar tutarındaki döviz kalemleri için ortalama faiz yükü böylece düşürülmüş oluyor. Ancak bu yöntemin sakıncası bankalann giderek artan dış kredi yükümlükleri ile ortaya cıkıyor. Nitekim, bazı bankalann döviz getiren müşterilerinin Türk Lırası kredilerinde önemli faiz indirimlerine başvurduklan öğrenildi. Piyasadaki döviz sıkıntısı nedeniyle serbest olan bankalararası kurun 690 liraya kadar tırmandığı bildirildi. İTHALAT DÖVtZİ Bankalar ithalat için tanıdıklan tüm tavizleri de kaldırdılar. Hatırh müşteriler için geçerli Merkez Bankası kurlan üzerinden akreditif açma uygulamasına son verüdi, komisyoniar yükseltildi. Bir bankacı, "Döviz sıkıntısı nedeniyle kabul kredilerinde peşin para uygulamasına geri dönükbttir. 19801981 yülannda oldugu gibi ithalat faturasuıın Türk lirası karşılığının bir böliunü hatta tamamı muşteriden 6 ay önce istenebiür" diye konuştu. Bankacının kötümser tahmini doğru çıkarsa, yükselen ithal maliyetlerinin, petrol fıyatlanndaki düşüşle birlikte doğan enflasyonu aşağı çekme planlanna sekte vuracağından endişe ediliyor. Başbakanhk 23 küçük bankanın zor durumda olduğu yolundaki haberler üzerine bir açıklama yaptı. "14 Mart kararlan şu ya da bu şahıs veya organların tahminlerinin tamamen dışındadır" denilerek, "eleştirilerde gerekli itinanın gösterilmesi" istendi. Açıklama aynen şöyle: "Basında yer alan bazı haberler ve bu haberlere dayanılarak yapılan yorumlarda özellikle 23 küçük bankanın lor durumda olduklan ileri süriilmektedir. Küçük bankalann yüksek seviyelerde döviz taahhülleri altına girdikieri için müşkül durumda kaldıkları gerekçesine dayandınlan bu iddiaların gerçekle ilgisi yoktur. Aynca söz konusu yazılarda. 14 Mart 1986 tarihinde açıklanan kararların bazı küçük bankalan kurtarmak amacıyla alındığı yolunda tabminler ileri sürülmektedir. Bu meyanda, kararlar içinde yer alan 'bankalann kendi döviz kurlannı T. C. Merkez Bankası'nca ilan edilen kurlann yüzde l'lik kuşağı içinde belirleme' yetkisine de atıfta bulunulmaktadır. Daba önce çeşitli vesilelerle açıklandığı üzere, 14 Mart kararlannın amacı, şu ya da bu şahıs veya organlann tahminlerinin tamamıyla dışındadır. Bilindiği gibi. bankalar mali itibar müesseseleridir. Büyük veya küçük bütün bankalanmızın faaliyetleri de bankalar yeminli murakıplannın denetimine tabidir. Büyük ölçüde balkın güveni üzerine kurulmuş mali sektörümüz, bu tür gerçekle ilgisi olmayan haber ve yorumlardan sadece ve sadece zarar görür. Bu zarann yükünu ise birkaç kişi ya da grup değil, tüm halkımız çekmek zorunda kalabilir. Konunun bu şekliyle bilinmesi ve eleştirilerde gerekli itinanın gösterilmesi mali sektörümüzün ve tüm halkımızın menfaati icabıdır". FARALYALI: KARAR GEÇ ALINMIŞTIR, PANtĞE KAPILMAYALIM Öte yandan Cumhuriyet Ege Bürosu'nun haberine göre döviz kurlan konusunda yapılan son operasyonun yankıları sürüyor. TOBB ve EBSO Başkanı Ersin Faralyalı kararların geç alındığını belirterek, "Paniğe kapılmayalım, bir neden yok" dedi. TÜSİAD Başkan Yardımcısı Şinasi Ertan olayın gerçek yüzünün açıklanmasını isterken EBSO Başkan Yardımcısı Ali Nail Kubalı, Batıda uygulanan dampingler nedeniyle ithalatın hızlandığını ve bunun döviz rezervlerini etkilediğini söyledi. Sanayici Kani Aydoğdu da bankalara olan güenin sarsıUhğını öne sürdü. Ege Bölgesi Sanayi Odası'mn aylık mecüs toplantısında söz alan sanayiciler son döviz kurlan operasyonuna ilişkin görüşlerini dile getirdiler. TOBB ve EBSO Başkanı Ersin Faralyah kararların geç ahndığını belirterek, "Döviz TUrkiye'nin bir numaralı sorunudur. Çünkü dış ödemeler dengesi. gerek kalkınma hızımızı, gerek toplum olarak yaşayışımızı çok >nkından ilgilendiren bir konudur" dedi. Faralyalı sözlerini şöyle sürdürdü: "Hükümetin aldığı bu karardan sonra gene hükümetin yapması gereken bazı hususlan sadece ve sadece kendi camiamız içersinde bir çekişme varmış gibi göstermek suretiyle, ifadelerle yanlış tefsirlere sebebiyet verecek şekilde yorumlanması bizleri üzmüştür!' Öte yandan İmar Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Uzan'ın bir basın toplanusı yapacağı açıklandı. İRAN VE IRAK'LA TİCARET NASIL YÜRLIYECEK? Savaş ve bekleyiş ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) tran ve Irak'la dış ticaretimizde beüren tıkanıklık, ekonomik birimlerin ^ündeminde çözüm bekleyen en acil sorun haline geldi. Türkiye, 1 milyara ulaşan borçlan için 6 ay ek vade isteyen Irak'tan bu borç ertelemesi karşılığmda "netback" yöntemiyle belirlcnen petrol Fıyatlannda yüzde 10 tutannda ek bir indirim talep etti. Petrol pazarlığı için yanıtım OPEC toplantısından sonraya ertelediğini duyuran Iran'dan ise henüz haber çıkmadığı bildirildi. tHRACATÇI TEDtRGlN Irak'a ihraç edilmek üzere üretim yaparak stoğa giden sanayici kesimi ile ihracatçılarda, son ay içinde duraklayan hatta bazılanna göre kesilen akreditiflerin tedirginliği gözleniyor. Yılbaşında Merkez Bankası'na ilettiği 24 aylık kredi taleplerini Başbakan Turgut özal'ın gezisinde resmen yineleyen Irak tarafının Türk ihracatçılanna akreditif açmayı geciktirdiği bildirildi. Irak kamu kuruluşu Termiye'nin Türk ihracatçılanna 24 aylık kredi vadesi içermeyen önerileri dikkate almayacağını duyurduğu öğrenildi. Merkez Bankası yetkilileri ise, yılbaşından bu yana Irak'tan gelen akreditiflerin 200 milyon dolan aştığmı belirterek, "henüz bir sorunun doğmadığı" görüşünü savundular. Irak'la çözüm bekleyen bir diğer sorun ise bu ülkenin 1 milyar dolar dolayındaki borcu için 6 aylık ek vade istemesi olarak gösterildi. Mevcut sisteme göre, Irak'ın geçen yılm her ayında yaptığı ithalatın faturasını bu yılm aynı ayında ödemesi gerekiyor. Oysa Irak nisan başında yenilenecek anlaşma ile borç ödemelerini 6 aylık bir ek vadeyle başlatmayı önerdi. Türk tarafı başlangıçta benimsemediği bu öneriyi daha sonra pazarlığa açtı. Bir yetkili, "Bu tür bir erteteme TUrkiye'nin döviz imkanlannı çok zorlayacaktır. Dolayısıyla karşüıgında önemli tavizler bekleriz. Örneğin 5 milyon ton petrol ithalat] için saptanacak netback fiyatlannda yüzde 10 düzeyinde ek bir indirim isöyoruz" diye konuştu. thracatçı kesim, 24 aylık kredi vadesine hükümetin yanaşmaması üzerine, yeni bir çözüm yolu olarak gördükleri "ihracat sigortası" yöntemini gündeme getirdi. Ancak bu sistemin Türkiye'nin krediye devlet garantisi vermemesi halinde işlerlik kazanma şansmm bulunmadığı bildirildi. nın, bu demeçleri yayımlayan gazetelere yaptınm uygulamaRaporda, Türkiye'deki Ame ması, olumlu gelişmelerin haberrikan elçiliği yetkililerinin cisiydi. "Türkleıin temelde şedit (şiddete Türkler işkence iddialan koegilimli) bir toplum oldugu için nusunda çok hassas. örneğin işkenceye alışkın olduklan kanı Emniyet Genel Müdürü Saffer sında oldugu" belirtiliyor. Ra Ankan Bedük, Türkiye'ye yöneporda ayrıca bazı Amerikan yet lik işkence iddialannı, "uluslakililerinin, Türklerin "biz ya rarası mihraklann Türkiye'yi bancüann işkenceye ne kadar duyariı oldugumuzu bildiklerin kötii gösterme çabalannın bir den uydunıyorlar" dediğı de ile üriinü" olarak niteliyor. 1985 arahğında Başbakan ri sürülüyor. Turgut özal ile yaptığımız gö"Özgüriiik ve Korku" adını rüşmede Ankara Emniyet Mütaşıyan 122 sayfalık raporda dürlüğü'nde ölen Haydar özABD Büyükelçisi Robert türk, Vedat Aldoğan, Halil ÇeStrauszHupe'nin komite üyele lik, Yıldınm özkan, Kemal Gezrine "Türkiye'de demokrasiye gin adlı kişiler hakkında bilgi isdogru Uerieyişin sonınılusu Tur tedik. Türkiye'den döndükten gut Özal'dır" dediğı kaydedili sonra 24 Ocak 1986 tarihinde yor. Başbakan Özal'ın danışmanı Helsinki Watch Komitesi, ül Cem Duna'dan bir mektup alkelerin 1975 Helsinki Nihai Bel dık. Mektupta, Başbakan'a adıgesi'ne uyvıp uymadıklannı de nı verdiklerimizden üçünün netlemek üzere 1979'da Ameri "kaçma (eşebbüsü sırasında ka'da Amerikan vatandaşları tara pencereden aşağıya düştükleri" fından kuruldu. Türkiye raporu bildiriliyordu. ise Komite Müdürü Jeri Laber Türkiye'de işkence, sadece ile Müdürler Kurulu üyesi Alice polisin eğitiminin az olmasına H. Henkin'in 1985 aralık ayın bağlanamaz. Bunun sorumluluda Türkiye'yi ziyareti sonrasın ğu Türkiye'yi yönetenlere düşüda Jeri Laber ve Komite üyeleri yor. Eğer isterlerse Türkiye'de tarafından kaleme alındı. işkenceyi tamamen durdurabilirRapor.Süleyman Demirel'in ler. Nerede ve nasıl işkence ya10 Aralık 1985'te komite üyele pıldığını çok iyi bildiklerine göri Öeyaptığı görüşmeden çıkanl re, işkencenin kimin tarafından mış bir cümlenin girişte ithaf gibi yapıldığım da bilmeleri gerek.' verilmesiyle başhyor. Türkiye'de Özal ile görüştüDemirel, burada "Halkla kor ğümüzde "prensipte" genel afku azalmışsa, korku ortadan fa karşı olduğunu söyledi. Buna kalkmamış demektir" diyor. karşıhk Washington'daki Türk Jeri Laber önsöze şöyle Büyükelçiliği'nin bir haberbaşhyor: bülteni, Başbakanın af konusu"Türkiye'de insan hakları ko nu ilkbaharda ele almaya söz nusunda bilgi edinmek, bilinme verdiğini bildirdi. yen bir istikamete do|ru fırlayan Raporun "Amerika'nm Rolü bir objenin fotoğrafını çekmeye ve Önerüer" başlıkh bölümünbenziyor. Makineniz ne kadar de, Türkiye'nin Amerika için tagelişmiş olursa olsun çektiğiniz şıdığı stratejik önem vurgulanafotoğraf net çıkmıyor. Kamera rak Amerika'nın Türkiye'deki nızı, "obje şu yöne gidebilir" di askeri rejimi ve uygulamalarım ye tahminde bulunarak önceden desteklediğine ilişkin iddialarda o yöne doğru ayarlasanız dahi, bulunuluyor ve şöyle devam bu kez obje başka bir istikame ediliyor: te doğru fırlıyor. Işte bu rapor "Fakat Amerikan otoriteleri da sürekli hareket etmekte olan bu iddialan reddediyor ve Türkbir konudan enstantaneler yaka lerin haricten gelen telkinleTden lamaya çaiışıyor. hoşlanmadığını vurguluyor. • Büyük bir sorumluluk hissedi Türkiye ile yakın işbirliği şansıyoruz. Çünkü burada söylediği nı kaybetmekten çekindiklerinmiz her şey aniden "gerçek" ha den ordu ve hükümetin, özgürnesine yazüabilir. Biliyoruz ki bu lüklerin kademeli olarak tesisi raporu Türkiye'de okuyacaklar şeklindeki resmi görüşünü bedan bir bölümii, raporun yalanla nimsiyorlar. dolu olduğunu iddia edebilmek Türkiye, ABD'den 3. büyük için en ince aynntısına kadar di dış yardım alan ülke. Türkiye'dikleyecek. Türkiye'nin insan de istikrar arzu eden ABD hükühakları açısından hiç ilerleme meti 1980 harekâünı, askeri rekaydetmediğini ileri süren bir jimi kuvvetle destekledi. Şimdi başka grup da bu rapordaki bilgileri, tezlerini güçlendirmek için de Özal hükümetini destekliyor. TUrkiye'de bulunduğum sırada istismar edecek. görüştüğümüz bir düzine yetkiObjektif ve dengeli olmak ça liden bir tek Başbakan Özal bamız bazılarını üzebilir. Örne Amerikan politikalan hakkında ğin, gösterdiği yardım için şük iyi sözler etti. İnsan hakları ihran borçlu olduğumuz Türk hü lallerine muhatap olanlar bunkümeti yurt dışındaki imajı ko dan Amerika' yı sorumlu tutunusunda çok hassas ve burada yor; eğer şiddetle karşı çıkarsa sözünü ettiğimiz ihlallerden alı Amerika'nın işkenceyi durduranabilir. Buna karşıhk siyasi bileceğine inandığııu söylüyormahkumlar da iyimserliğimizden lar. Hatta "Amerikan yanlısı" dolayı bizi suçlayabilir." olduğunu söyleyen Hüsamettin Daha sonra rapora geçiliyor: Cindonık bile Reagan yönetimi"1983'te Helsinki Watch ola, nin gerçekten demokrasiden yarak ilk Türkiye ziyaretine niyet' na olduğuna inanmadığını söylendiğimizde Türk hükümeti iie Iüyor; hatta Türkiye'de insan birlikte Amerikan Dışişleri Ba haklarının askıya alınmasmdan kanlığj, bu ziyaretten bizi vazge Silahlı Kuvvetler'in olduğu kaçirmek için elinden geleni yaptı. dar Amerika'nın da sorumlu olGezinin seçim sonuna kadar er duğunu ekliyor. telenmesini tavsiye etti; çünkü kimsenin bizimle göriişecek zaBuna karşıhk Amerikan Elçimanı olmayacaktı; hatta bizim liği yetkilileri işkencenin devam ziyaretimız 'ABD'nin çıkarlan etmekle birlikte yaygın bir uyguna ters diişebüirdi." lama olmadığı kamsında. Amerikan Elçiliği yetkilileri TürkleGittiğimizde gördük ki Türkirin temelde şedit (şiddete eğih'mye'de yıllarca mahkemeye çıkanlmamış binlerce siyasi tutuklu, li) bir toplum olduğu için işkenceye alışkın olduklan kamsında. yaygın işkence, sansür ve korku (Raporun bu bölümünün orijivardı. Ankara'daki ABD Büyünali şöyle: "Turkey is basically kelçiliği ise askeri yönetimin ica violant society" and that raatını dirençle savunuyordu. Turks are therefore "used to torDöndükten sonra bunları kature") leme ahnca hem Türk hem de Amerikan kanadının boy hedeRaporda, daha sonra Amerifı haline geldik. Ama 1985'te ka'nın Turgut Özal hükümetini tekrar Türkiye'ye döndüğümüzdesteklediği iddia edilerek bazı de her kapının önümüzde açıldıyetkililerin sözleri aktarılıyor. ğını gördük. Başbakanla işken"1970'lerdeki istikrarsızhk nece meselesini açık açık tartışabildeniyle Amerika 1980 ihtüalini dik, ABD Büyükelçisi de bizim memnuniyetle karşıladı. 198083 için özel bir davet verdi. arasındaki askeri rejimi destekAyrıca Cumhurbaşkanı Ev ledi. Şimdi de Turgut Özal hüren'in eski siyasilerin demeç ver kümetini destekliyor. Türkiye'mesine açıkça karşı çıkmasına deki ABD Büyükelçisi Robert karşın sıkıyönetim komutanlan StrauszHupe, nitekim bize, (Baştarafı 1. Sayfada) Özal düşerse Türkiye'de demokrasiye doğru ilerleyişin sorumlusunun özal olduğu inancında olduğunu söyledi. StrauszHupe, özal'ın çok cesaretli birisi olduğunu ve uyguladığı ekonomik politikalann insan haklannı iyileştireceğini kaydetti. Büyükelçi, kendisi ve eski dışişleri bakan yardımcısı Elliot Abrams'ın insan haklan konusunda "sessiz diplomasi" yoluyla sağladıklan gelişmelerin "belki de hiçbir zatnan ögrenilemeyecegiııi" belirtti. ABD Elçisi ayrıca özal hükümetinin düşmesi halinde Türkiye'nin 1980 öncesindeki anarşiye döneceğini söyledi. Buna karşıhk Hüsamettin Cindoruk Amerikan Büyükelçisini "militarist" olarak tanımladı." Raporda, Amerika'nın elindeki bütün yumurtalan tek sepete koymasımn gelecekte Türkiye'nin lideri olabilecek şahıslan gücendireceği için Amerikan menfaatlerine ters düştüğü de dolaylı olarak anlatıhyor ve şöyle devam ediliyor: "ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'de son bir iki yılda atılan olumlu adımlardan kendilerinin, değişen Türkiye'ye adapte olmaktan başka çareleri olmadığı için, Türkiye'nin bugünkü açılma politikalarını benimsedikleri açık. 1983'te Türkiye'yi ziyaret eıtiğimizde Ankara'daki ABD Büyükelçiliğinde insan hakları ihlallerini takip edecek bir görevli bile bulunmadığını gördük. Fakat şimdi zamamnın >Tizde seksenini bu işe ayıran bir bayan görevli bulunduğunu memnuniyetle öğrendik. Gerçi son ziyaretimiz sırasında sözkonusu bayan Türkiye'de değildi ama yine de elçiliğin artık bu konularla ilgilenmeye başladığı izlenimini edindik. Fakat, Amerikan Elçiliği'nin insan haklan ihlalleri iddialannda inisiyatif aldığını söylemek için yeterlî kanıt yok. Biz elimizdeki bilgileri, Amerikan Elçiliğinin, resmi yetkililer ve polisle işbirliği yaptığı kamsında olduğu gibi elçiliğe güvenmeyen, özel kişilerden elde ettik. Gördük ki Türkiye'deki Amerikalı yetkililerin, örneğin Moskova ve Prag'daki meslektaşlan gibi insan hakları ihlaü olaylannı takip eden özel personeli yok. örneğin halbuki Şüi'ye gönderdiğimiz yeni büyükelçi, orada insan haklan savunucuları ile kurduğu dostluklar sayesinde Amerika'nın Santiago'daki olumsuz imajını değiştirebildi. Sanmıyoruz ki Amerikan elçiliğinden görevliler bugüne kadar Türkiye'deki işkence kurbanhklardan birisi ile otunıp bir iki laf etmiş olsun. Eğer böyle yapsalardı, işkencenin sadece devam ettiğini değil (ki artık kabul ediyorlar) yaygın bir uygulama olduğunu da, (ki bunu inkâr ediyorlar) görürlerdi. Onlarla yüzyüze gelselerdi, bir elçilik mensubunun bize dediği gibi, "Biz yabancüann işkeoceye ne kadar duyariı oldugumuzu büdiklerinden uyduruyoriar" kamsında olmazlardı. Elbette Türkiye'deki bütün Amerikalı diplomatlar böyle düşünmüyor. Ama hem VVashington'da hem de Ankara'da bazılan Türklerin şedit (şiddete eğiIimli) bir tabiata sahip olduklarını, sanki bu işkence iddialarının Türkleri Amerika'dakinin aksine, fazlaca galeyana getirmediğini de vurguladılar." Raporda, Türkiye'de işkencenin disiplinsiz ve eğitimsiz Türk polisinden kaynaklandığı fıkrini "ABD Dışişleri Bakanlığı'nın promote ettiği" ileri sürülüyor ve şu sonuca varıhyor: "Bu görüşte gerçek payı clsa da işkencenin sorumluluğunun 'başka açıdan bakmaya devam eden' askeri yönetim, resmi yetkililerin üzerinde olduğu bir gerçek. îşkenceyi ancak, bir yandan işkenceye karşı olduğunu açıklayan ama diğer yandan da işkence iddialannın uluslararası mihraklar tarafından ortaya atıldığını söyleyen sivil ve askeri yetkililer önleyebiür." Bümkrasi: Bahar temizUği Başbakanlığın 40 kadar aiama kararnamesi hazırladığı belirtiliyor. Kararnamelerin bir kısmı onay için Cumhurbaşkanlığı 'na göndehldi. ANKARA (Cumhuriyet Bü Cumhurbaşkanlığrna gönderilrosu) Üst düzey bürokratlar di. arasında değişiklikler yapan kaCumhurbaşkanı Kenan Evrarname Cumhurbaşkanlığrna ren'in inceleyerek, imzaladığı gönderildi. Cumhurbaşkanhğı, kararnameler ardı ardına Resmi dun 40 dolaymdaki kararname Gazete'de yayımlanarak yürürden, Çalışma \e Sosyal Güven lüğe giriyor. Bürokrat değişiklilik Bakanlığı Müsteşarı Kutlu ği kararnamelerinin CumhurSavaş ve Basın Yayın Enformas başkanlığı'nda beklediği haberyon Genel Müdürü Turgut Tü leri üzerine bürokratlar arasınlümen ile birlikte altı aiama ka da beklenti havası doğdu. rarnamesini onayladı. Cumhurbaşkanı Kenan EvBakanlıklardaki üst düzey bü ren'in onayladığı altı atama karokratlar arasında geniş değişik rarnamesi Resmi Gazete'de dün likler yapan atama kararname yayımlanarak yürürlüğe girdi. leri Başbakanhk tarafından ha Bu kararnameler uyannca Çalışzuianarak bir süre önce topluca ma ve Sosyal Güvenlik Bakan lığı Müsteşarlığını yürütürken son günlerde Bakan Mustafa Kalemli ile anlaşmazhğa düşen Kutlu Savaş görevden alındı. Kutlu Savaş, halen açık bulunan Başbakanhk Teftiş Kurulu Başkanhğı'na atandı. BasınYaym ve Enformasyon Genel Müdürü Büyükelçi Turgut Tülümen de görevden alınarak, Dışişleri Bakanlığı Dış Politika Danışma Kurulu üyeliğine getirildi. Bağb olduğu Devlet Bakanı Mesut Yılmaz'ın isteği üzerine değiştirilen Tülümen'in Başbakanhk çevrelermde bir süredir "yetersiz ve pasif" görülmesi nedeniyle görevden alındığı beIirtildi. Ayrıca, Gençlik Beden Eğiti mi ve Okul Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Tevfik Sarpkaya da Beden Terbiyesi Genel Müdür Yardımcıhğı'na getirildi. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Menteş ve SSK Bursa Bölge Müdürü Önder EVinci bir başka göreve atanmak üzere görevden alındılar. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı Müfettişi Mehmet Ali Dardağan da Beden Terbiyesi Genel Müdür Yardımcılığı'na atandı. Resmi Gazete'de dün yayımlanarak yürürlüğe giren altı atama ile birlikte, "Bürokraside bahar temizliğine" kurban giden bürokrat sayısı sekize yükseldi. Türkiye ne yapmah? (Baştarafı 1. Sayfada) Türkiye ne yapmalıydı? Son dönemde ortaya çıkan koşullara göre nasıl bir strateji izlemeliydi? Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz kişiler, hemen eldeki tüm kartlar iyi değerlendirildiği ve becerikli davranıldığı takdirde her alanda pek çok olanağın bulunduğunu söylüyorlar. KİM NE DEDt? Türk Petrol ve Madeni Yağlar T.A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Aydın Bolak, Ekonomik ve Sosyal Etütler Konferans Heyeti'ndc yapnğı konuşmada, Türkiye'nin petrol fiyatlanndaki düşüşten iki yönlü yararlanabileceğinin altını çiziyor. 31 Arahk 1985 günü Irak'tan varili 28 dolar 18 sentten alınan petrolün bugün 15 dolar 48 sentten alındığına işaret eden Bolak, Libya dışındaki tüm ticari ortaklarımızla benzeri anlaşmalara vanlabileceğini ve böylelikle Türkiye'nin yıllık 16 milyon varillik petrol ithalatının yaklaşık 13 milyon varilinin varil başına 16 dolarlık bir fiyatla ithal edilebileceğini söylüyor. Aydın Bolak bu durumda Türkiye'nin elinde 500 milyar lirahk bir fon kalabileceğini ve bu fonon başta konut yatınmları olarak akılcı yatınm alanlarında kullanılabileceğini dile getiriyor. Bolak, petrol fiyatlanndaki düşüşü iç piyasada doğrudan pompalardaki perakende Fiyatlara yansıtmanın tüketici açısından fazla bir anlam taşımayacağını, ancak ülke tanmı ve tarım üreticisi açısından hayati önemi olan suni gübrede ve tarun ilaçlannda önemli fiyat indirimlerinin mümkün olduğunu hatırlatıyor. Aydın Bo'ak, LPG denilen mutfaklanmızda kullandığımız tüpgaz fiyatlannui da yan yanya indirilebileceğini ve bu tür kararların sokaktaki vatandaş üzerinde çok yönlü olumlu etki yaratabilecejini belirtiyor. PROF. V ALÇINTAŞ TRT eski Genel Müdürlerinden İktisatçı Prof. Nevzat Yalçıntaş, petrol fiyatlanndaki ucuzlamamn iç piyasaya yansıtılması konusunda Aydın Bolaktan daha da radikal düşünüyor (Baştarafı I. Sayfada) uygulaması 28 eylülde sona erecek. Elektrik enerjisinden tasarruf sağlamak amacıyla, saatler bir saat ileri almırken, bu gece bir saat az uyumuş olacağız. Bu gece saat 01.00'de saatler 02.00 olacak. İleri saat uygulamasının sona ereceği 28 eylül pazar gecesi ise saat 02.00'de saatleri bir saat geri alırken bu kez bir saat fazla uyumuş olacağız. Bu gece ve "fiyatı bu kadar ucuzlay^n bir mal, iç piyasada da ucuzlamalıdır, iktidarlar zamları geneilikle dünya piyasalanndaki fiyat artışlarına bağlamışlardır. Dünyada bir malın fiyatı düşerken, bunu iç piyasaya yaasıtmamak. ekonomik ve sosyal adaiet prensiplerine aykındır" diyor. Dünyadaki Fıyat düşüşunün iç piyasaya yansıtılmasının enflasyonun düşürülmesinde de çok yönlü etki yaratacağının altmı cizen Prof. Yalçıntaş, özellikle köylerde ve gecekondu bölgelerinde mazot ve LPG gazı, yani mutfaklarımızdaki tüpgazın fiyatlannın düşürülmesi gerektiğini vurguluyor ve Özal hükümetinin dünya petrol fiyatlanndaki gerilemeyi en kısa sürede Türk tüketicisine yansıtmasını diliyor. Son 4 yıldır Suudi Arabistanın Cidde kentinde İslam Kalkınma Bankası Araştırma ve Eğitim Enstitüsü Direktörü olarak görev yapan ve dolayısıyla İslam ülkelerindeki son gelişmeleri yakından izleme olanağını bulan Prof. Nevzat Yalçıntaş, bu pazarların gerek dışsatım, gerekse müteahhitlik hizmetleri açısından gelecekte neler vaat edebileceğine ilişkin sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor: "Suudi Arabistan'ın 1982'de petrolden elde ettiği döviz bir yılda 110 milyar dolarken. bu rakam 1985'te 30 milyar dolann altına düşmüştür. Diğer petrolcü ülkelerde de benzeri durumlar söz konusudur. Petrol gelirlerindeki düşiiş sonucu hepsi hesaplannı yeniden yapmaktadır Ancak şu da unutulmamalıdır ki, 30 milyar dolar, 20 milyar dolar gibi rakamlar, onlara göre düşüş olsa da, yine büyük rakamlardır. Çünkü bu ülkelerin nüfuslan 810 milyonu geçmez. Hatta 200300 bin nüf uslu olanları bile vardır. Biz 810 milyar dolarlık döviz girdisine sahip 55 milyon nüfuslu bir ülke olduğumuzu düşünürsek, onlann imkânları yine çok geniştir. Hatta belki bizim yararımızadır. Dış gelirlerindeki daralmadan dolayı tüketicinin satın alma gücü, kendi ölçülerine göre düştügü için, önceki yıllarda en tanınmıs Amerikan ve Avrupa maUartnı kullanan Ortadoğulu zengin tüketici, bel ki arttk alım gücünün düşmesine paralel olarak, belli bir kalitesi olmayan, ancak daha ucüz Türk mallannı tercib edecektir." Prof. Yalçıntaş müteahhitHk hizmetlerinde de çok karamsar olmamak gerektiğini, pek çok Ortadoğu ülkesinde çok sayıda projenin durduruhnuş olmasına karşın, okul gibi, hastane gibi sulama tesisleri gibi her koşulda yapımı devam edecek projelerin buluuduğunu ve Türkiye'nin bu projelerden pay alabileceğini söylüyor. Bu ülkelerin yavaş yavaş kendi sanayilerini kurmaya başladıklanna da dikkati çeken Prof. Yalçıntaş, bu sanayiferin kurulmasında Türkiye'nin kaliFıye insan gücü ve teknoloji transferi açısından Avrupa'ya oranla daha şanslı olduğunu söylüyor. Prof. Yalçıntaş, Başbakan Özal'ın Batı'ya mal satma hedefinin doğru olduğunu, ancak bu hedefin yıllardan beri var olduğunu hatırlattıktan sonra, Ortadoğu ülkelerine karşı, onlar sıkıntıyra düştüklerinde sırt çevirmiş gibi davranılmamasını ve parası vartien onlann yanında bulunup, şartlar değiştiğinde onlann terk edildiği izleniminin verilmemesini öneriyor ve " t . akışıkuk da geçicidir. Onlar bu şartlara adapte olduklarında, Türkiye için şanslar daha da artabilir. Bu geçiş döneminde Türkiye'nin de fedakâruklar >apması. o pazarları uzun vadede korumak açısından yararlı olacaktır" diyor. ÖZER ÖLÇMEN LibyaTürk Müteahhitler Birliği Genel Sekreteri Özer Ölçmen, Ortadoğu'daki müteahhitlik işlerinin geçmiş yıllardaki düzeyinde kalamayacağının kesin olduğunu, ancak bu eğilimin petrol fiyatlanndaki son düşüşten önce, yani son 12 yıldır var olduğunu söylüyor. Petrol fiyatlanndaki düşüşten sonra bu ülkelerin girdikleri ekonomik darboğazm, Türkiye tarafından dikkate ahndığı takdirde, söz konusu ülkelerde gerek müteahhitlik, gerekse ticaret alanında işbirliğinin sürdürülebileceğini dile getiren Özer Ölçmen bu konuda çeşitli modeller geliştirebileceğini söylüyor: "Mesela Libya'dan satın alı nan petrolün bedelinin yüzde 60'ı Türkiye'de bloke ediliyor ve müteahhitlere ödeniyor. Gerek ihracatta gerek müteahhitlikte diğer ülkelerie de petrol bazında bu tür modeller geliştirilebilir. Ya da meselâ Filipinler Ortadoğu ülkelerine işci yollarken, işçi ücretlerinin 2 yıl sonra ödenmesi için senet almışlar, işçilerin gecinvini iç fınansmanla sağlamışlardır. Bu da bir yöntem otabflir. Ya da kredili satış y^pılabilir." Bu ülkelerden petrolün dışında ahnabilecek bazı mallann bulunup bulunmadığımn da ciddi bir biçimde araştınlmas; gerektiğine işaret eden Özer Ölçmen, ihracatta meydana gelebilecek bir miktar azalma nedeniyle telaşa gerek oknadığını, çünkü zaten demirçelik gibi, buğday gibi bazı mallarda ihracat yapalım derken, kendimiz sıkıntıya düşüp aym mahn ithalatını yapmak zorunda kaldığımızı hatırlatıyor ve "son durum nedeniyle belki ihracatımız daha gerçekçi hale gelir" diyor. AvTupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkileri düzenleyen Iktisadi Kalkınma Vakfı'mn Başkanı Asım Kocabı>ık ise, Başbakan Turgut Özal'ın önerisinin yerinde olduğunu ve Avrupa'ya ihracatımızı geliştirme olanağı bulunduğunu söylüyor. Türkiye'nin toplam ihracatında bugün AVTUpa'nm >"uzde 31 paya sahip olduğunu, çaba gösterildiği takdirde bu oranm yüzde 4045'lere çıkabileceğini dile getiren Asım Kocabıyık, "Türkiye'nin en sağlam pazan her zaman Avrupa ohnuştur. Bu pazar hızlı ve istikrarbdır. Adam, aldım deyince alır, sattım deyince satar. Ortadogulu alıcı gibi kaprisli ve dertli defiildir" diyor. ÎKV Başkanı Kocabıyık, Avrupa'ya ihracatın artmasımn ihracat teşviklerinin Avrupa'dakilerin paraleline getirilmesine bağlı olduğunu söylüyor. Kocabıyık, "Teşviklerin mahiyetı değiştirildiği ve doğrudan parasal teşvikler yerine ucuz enerji ve ucuz hammadde gibi göze batmayacak teşvikler getirildiği takdirde, pek çok malımızın Avrupa mallanyla rekabet etmemesi için hiç bir neden yoktur" şeklinde konuşuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle