18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27MART 1986 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURtYET/5 ÎSMAIL GÜLGEÇ Kişiye özel açıklama, roman gerçekliğine dönüşebilir mi? Gece Dersleri / Latife Tekin'in romanı / 188 sayfa / Adam Yayıncıhk. Roman bir saptamalar, olgular toplamı değildir. Olguların tek tek sıralanması hiç değil. Romancı kendi dışındaki bu olguları birleştirip bireyselden toplumsala, görünenin ardındaki görünmezi de arayarak bütünsel bir yapı oluşturmak zorundadır. ATtLLA ÖZKIRIMLI Türk Dil Kurumu'nun Ruhbilim Terimleri Sözlüğü'nde hezeyan karşılığı olarak sabnklama sözcüğü önerilmiş. Bellı ki abuk sabuk ikilemesindeki sabuk'tan yola çıkılmış bu terim üretilirken. Nitekim hezeyan (sabuklama) şöyle açıklanıyor ilgili sözlükte: "Kimi saynlıklarda göriilen, abuk sabuk konuşma, anlamsız davranışlarda bulunma gibi belirtiler gosteren ruh bozuklugu dunımu." Türkçe Sözlük'te de abuk sabuk şöyle açıklanıyor: "Akla, mantıga uymayan, düşiinmeden söylenen saçma sapan (söz)." Niye mi bu açıklama? Tipik bir hezeyan örneği "Gece Dersleri" de ondan. Üstelik Latife Tekin'in bilerek isteyerek tasarladığı; diliyle, aniatımıyla, kurgusuyla hezeyajı olmasına özen gösterdiği bir örnek. öyleyse başarılı bir yazarın, başanlı bir yapıtıyla karşı karşıyayız. Eğer, bir ruh hastasının başucuna otunıp onun abuk sabuk konuşmalannı not etmek, sonra bunlan biraz edebileştirip art arda dizmek ortaya bir roman çıkarmaksa, evet. ri"nde? On sekız yaşmdaki Ciülfidan'ın Sekreter Rüzgâr kod adıyla legal ve illegal eylemlerde savrulan on yılırun ardmdan girdiği bir iç hesaplaşma... Yazann deyimiyle roman, "genç bir militanın solgun anılan ve soluk kesen itiranan." Nasıl anlatıiıyor bu? Bütün anlatım teknikleri iç içe ya da parça parça kullanılarak... İç monologdan üçüncü kişi anlatımına, bilinç akışından öykülemeye athyor Latife Tekin ve parça parça yazıldığı izlenimini veren söz öbeklerini birbiri ardına diziyor. Şiirselliğin "edebiyat yapmak" sanıldığı bir anlatım dilini benimseyerek üstelik. Bu açıdan bakıldığında romanda özbiçim dengesinin kurulduğunu söylemek gerek. Giderek başanlı olunduğunu da... "Gece Dersleri", Lukacs'ın "öz biçimi bdirter" ilkesini doğrulamak için yazılmış sanki. Ama bu yalnızca "ruh bozuklugu eşittir hezeyan" denklemine benzer bir doğru. O zaman şu soru geliyor gündeme: Patalojik bir vakanın kurgulanmış hezeyanlar toplamı biçıminde sunulması nereye kadar romandır? Ya da başka deyişle tipik bir patalojik durum nesnel gerçekliğin bütünüymüş gibi sunulabilir mi? "Küçükken raenenjit geçinniş" (s. 168) Gülfidan'ın, annesinin yasak aşkının darbesi sonucu içine yuvarlandığı ruh bozukluğuyla Sekreter Rüzgâr kimliğine bürünüşü arasındaki kaba Freudien ilişki, Sekreter Rüzgar'ın eşcinsel eğilimler de taşıyan karmaşık cinsel dürtüleri, bu "solgun andar ve soluk kesici itiraflar", daha doğrusu yitirildiği söylenen on yılın bu kişiye özel açıklaması roman gerçekliğine dönüştürülebilir mi? Y4YIN DU1YVASINDA SANAT EDEBİY&T HAYVANLAR KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK nördom. harnm, mor ipeklçr içinde, oölün özerınde yuruyordu Don çahijordu. Ben bi M l o valla.tabu, zor b\ tabi» rnan zor bı kom Bütünsel bir yapı oluşturmak Şiirsellik, edebiyat yapmak mı? Şimdi soralım: Ne anlatıiıyor "Gece Dersle Rauf Yekta Bey ve "Türk Musıkisi" Türk Mnsıktei/Rauf Yekta Bey/Fransızcadan çeviren: Orhan Nasuhioğlu/141 sayfa/Pan Yayıncıhk. Rauf Yekta Bey'in "Türk Musıkisi" adlı bu yapıtı niçin yayımlamşmdan ancaK altmış yıl sonra Türkçeye çevrilebildi? Eserleriyle bilimsel katkılarına, niçin hep bu adı hak etmemiş bir "ekoU'ün gözlükleriyle bakıldı? Bu soruların yanıtları, Klasik Türk Müziği'nin son yüz yıllık serüveniyle iç içedir. CEM BEHAR ~ yan Lübnanlı Mihail Meşakka (18001888) olmuştur. Meşakka'nın "Risalei Şihabiyye"sinin tngilizce çevirisi Eli Smith tarafından 1849'da Boston'da yayımlanır. 1899'da Beyrutta "Maşnk" dergisinde yayımlanan Arapça aslıyla 1913 tarihli Fransızca çevirisini L. Ronzevalle yayına hazırlar. Verdiği ses arahkları Rauf Yekta'nınkinden çok farklı olmasına rağ> men, 24'lü bölümlenmenin mantıgı açısından Rauf Yekta'nın Meşakka'dan ne denli etkilenmiş olduğu araştınlmaya değer. TİTtZ BİR ÇEVİRİ Rauf Yekta'nın (18711935) yapıtı niçin yayımlanmasından ancak 60 yıl sonra Türkçeye çevrilebildi? Eserleriyle bilimsel katkılarına niçin hep bu adı hak etmemiş bir "ekol"ün gözlükleriyle bakıldı? Bu soruların yanıtlan Klasik Türk Müziğinin son 100 yıllık serüveniyle içiçedir. Orhan Nasuhioglu'nun çevirisine gelince, dili biraz eskiye çalmakla birlikte (1920'lerin Fransızcasına bir nazire midir acaba?), genellikle titiz ve açık seçik olduğu söylenebilir. Bir iki noktaya işaret etmekle yetineLim. Cçlü, dörtlü, beşli gibi müzik deyimlerini kullanırken sık sık bunlann bir ses arahğını mı, yoksa bir "cins"i mi kastettikleri belirsiz kalmaktadır. "Yanm majör ton" (s. 22) bir majör tonun yarısı değildir. "Majör yanm ton" denmesı gerekirdi. Rauf Yekta'nın kendisi bu aralığa "biiyiik yanm ses" demektedir (Türk Musıkisi Nazariyatı, lstanbul, 1924, s. 126). "Ton" yerine bugun de genelgeçer olan "ses"in kullanılması daha uygun düşebilirdi. Daha genelde, çeviride terminolojik birliği sağlamak amacıyla musiki deyimlerini bizzat Rauf Vekta'nın "Türk Musıkisi Nazariyatı"nda kullandığı anlamlarına uyumlu hale getirmek daha etkili olabilirdi. Klasik Türk Müziği kuram ve müzikolojisi konusunda bugüne dek yazılmış en önemli yapıtlardan biriyle karşı karşıyayız. Rauf Yektanın bu araşürmaya 1900'lerde başladığı, Paris'te "Revue Musicale" dergisinde 1907 ve 1908de yayımladığı makalelerden anlaşılıyor. Bunlar, söz konusu dergide genişçe bir tartışmaya yol açar. Bunun üzerine kendisinden, Paris Konservatuvarı Müdürü Albert Lavignac yönetiminde yayımlanacak "Encyclopedie de la Musique et Dictionnaire du Conservatoire" adlı müzik ansiklopedısine Türk Musıkisi bahsini yazması istenir. Araya savaş yılları girer ve bu yapıt küçük puntoyla çift sütun üzerine 120 sayfalık bir yazıya "makale" demeye insanın dili varmıyor ansiklopedinin 5. cildinde 1922 yılında yayımlanır. "Tiirk Musıkisi" bugüne dek konusunda önemli matbu kaynak olma özelliğini korumuştur. O denli ki, söz konusu ansiklopedide sayfa komşusu olduğu şarkiyatçı Jules Rouanel'nin Arap müziğine ilişkin iki makaiesi çoktan eskimiş, Rauf Yekta'nınki ise hâlâ aşılamamış; yalnızca Türk değil, tüm Ortadoğu müzikleriyle ilgili araştırmalann ana başvuru kaynaklanndan biri olmaya devam etmiştir. SES StSTEMİ Rauf Yekta Bey'e "Türk Müzikoiojisi'nin kurucusu" demek yanlış olmaz. Türk Musıkisinin (ve şark musıkisinin; bunlann aynı şey olduğunu savunmuştur Bkz. s.22) dayandığı "ses sistemini" akustik fiziğin yardımıyla ilk ortaya koyan o olmuştur. Ona göre bu ses sistemi bir sekizlinin (oktav), 24 eşit olmayan aralığa bölünmesine dayanmaktadır. Bu 24 perdeli dizinin varlığından bazı eski nazariyatçılar söz ederler, ancak onu ilk açıkça ortaya ko ^ Sana iormoyorm Bir edebiyat yapıtının, dahası bir sanat yapıtının tanımlanamayacağını, tanımla sınırlandıhonını banu }ordu rılamayacağını biliyorum. Ama " NtDiR? roman adını taşıyan bir yapıtın toplumsal ya da bireysel gerçekliği, şu ya da bu biçimde, kendi diyalektiğini göz ardı etmeden, çok boyutlu ve çok yönlü bir bütünsellik içinde irdelemesi (buna işlemesi, yansıtması da diyebilirsiniz) gerekir. Örnekse, araya özeleştirel cümleler sıkıştırarak alaycı bir dille örgüt toplantıla PİXNtK PtYALE MADRA nndan kimi görüntüler vermek, koşullanmış militan tiplen çizmek, sloganlardan, bildiri dağıtmalardan söz etmek yetmez. Bunlann gerçek, dahası romancı açısından bizzat yaşanmış olması da... Roman bir saptamalar, olgular toplamı değildir çünkü. Olguların tek tek sıralanması hiç değil. Olgular romancıdan bağımsız olarak vardırlar zaten. Romancı kendi dışındaki (kimi zaman da içinde bulunduğu) bu olguları birleştirip bireyselden toplumsala, görünenin ardındaki görünmezi de arayarak butunsel bir yapı oluşturmak zorundadır* Bu yapılmamışsa, GülfiHIZLI GAZETECİ NECDET ŞES dan'ın, namı diğer Sekreter Rüzgar'ın "solgun anılan ve soOkuyucumu TAKiORAL'la tanıştıracoğırna soz luk kesici itiraflan" roman gervendıtctcn sonra konuya U/SVIR UAMFENDİ, çekliğine dönüşturülmemiş, yal9ırdi< .. nızca o romanı şazanın kendi kOnu "YOL U5TÜNDEKİ özel gerçeği, gece yarısı tutulmuş EFUTUM EV" Öyküsüyla notlar biçiminde dışlaştınlmışıır. Otcurumuzun *ÖY<Ü6Ü" bejTzerbkbi... Nitekim Latife Tekin'in kendisi de bu dogYuyu şöyle dile gettr ~ mektedir: "Bir kere ben kendi tarihimi araştınyorum, sonınum bu. Olduğum noktadan kendimi dışlaştırmak istiyorum. (...) Ve benim sorunum çok fazla kendimle ilgili. Ve belki de kendi meselelerimi çözdügüm zaman ya da birazcık farklı bir tanışma >aşa>abildigim zaman yazmayı bırakırıra." (Cösteri, Mart 1986) Tam bu noktada ister istemez şöyle bir düşunce takılıyor insanın kafasına: Latife Tekin yazma eylemini böyle algılıyorsa, roman okuru olarak bizler, kendisi meselelerini çözünceye kadar bu çözumun aşamalarını okumak zorunda kalacağız demek. Doğrusunu söylemek gerekirse aslında bu beni o kadar korkuımuyor. "Gece Dersleri"yle ilgili bir konuşmasında, dinsel soylemi denediğini soylüyordu Latife Tekin. îşte bu, "Se>gili Arsız Ölüm"ün cinli kızını "Gece Dersleri"nin "yarı tann" kızına getiren gelişimin sonraki aşamaları korkutuyor asıl beni. yank anladın. mariarm,beHi oriaja Okan... 6IZİ YİUJ1Z.CA &URDA NEDEM M1Ç KADIN O ZAMAN <^ÖRECBK5IN12 Ki SİZE ÇİZGÎLİK KÂMİL MASAR.4CI Yayın Raporu PEKİN'DE SONBAHAR Boris Vian'ın romanı / Türkçesi: Akv Er / 312 sayfa / Can Yayınian 1947'de yayımlanan "Pekin'de Sonbahar", 26 yaşmdaki bir genç adam tarafından yazılmıştı ve pek az kişi tarafından fark edildi. Yian'ın öteki kitaplarına oranla biraz daha "acetni işi" olan bu gerçeküstücü öykü, bir yığın haşanhk ve küfrün altında büyük bir lirizm ve nice güzellikler gizliyordu. "Günlerin Köpüğii" yazannın bu romanı ancak 1956 yılında ikinci baskısı yapıkhğı zaman bira2 olsun tanmabildi. François Caradec, kitaba eklenen "Yeniden Okumadan Once" başhklı son sözünde şöyle diyor: "Günümüz romanları arasında, sözcüklere asıl anlamlannı yükleyenlerin sayısı oldukça azdır ve 'Pekin'de Sonbahar' da bu ender romanlardan'biridir. Veyine, sözcüklerin, kendine yüklenenlerin dışında başka anlamları da olabileceği konusunda önyargısızdır... Raymond Queneau 1953'te 'Pekin'de Sonbahar'ı 'zor ve degeri bilinmemiş bir yapıt' olarak tammlıyordu. Gerçekten de, 'Pekin'de Sonbahar'da sözcükler gerçek anlamlarına bürünmekle kalmaz: ki bu olguyla roman alanında ilk kez karşılaşılmaktadır aynı patavatsızkk ve inatçüıkla, bizim kendilerinden beklediğimizin ötesinde pek çok şeyi de tanımlarlar." FOLKLOR YAZILARI tlhan Başgöz / 354 sayfa / Adam Yayınian. Halen Indiana Üniversitesi Ural ve Altay Dilleri Bölümü'nde öğretim üyesi ve Türk Araştırmaları Programı'nın direktörü olan tlhan Başgöz, bu kitabında, folklorla ilgili çok çeşitli konulara ışık tutan makale, araştırma ve incelemelerini bir araya getiriyor. Kitapta yer alan yazılann en eskisi 1943'te, en yenisi 1981'de yayımlanmış. Başka bir deyişle, "Folklor Yazıları', tlhan Başgöz'iın kırk yıla varan birikiminin ürünlerinden oluşuyor. SAHtCt MUCİZELER Yazan: Max Jacob / Hazırlayan: Ülkii Tamer / 128 sayfa / Broy Yayınian. 1944 yilında Naziler tarafından tutuklanarak Drancy Kampı'nda kurşuna dizilen Max Jacob, 20. yüzyıl başlarmın Fransız şiirine yeni bir soluk, yeni bir ses, yeni bir kan getiren birkaç şairden biridir. Broy Yayınian tarafından çıkanlan, Ülkü Tamer'in yayına hazırladığı "Sahici Muclzekr", 18761944 yılları arasında yaşayan bu şairi ve en seçkin şiirlerini bize tanıtıyor. Kitapta Cemal Süreya'nın önsözü, Yakup Şahan'ın Andre Billy'den çevirdiği bir yaşamöyküsü, Jacob'un Apollinaire'e mektuplan (çeviri yine Yakup Şahan), daha sonra da şairin "Şiir Sanatı" ve "Genç Şaire Oğütler" başhklı yazıları (çeviri Metin Cengiz) yer alıyor. "Sahici Mucizeler" başhklı seçme şiirler bölümünde ise Jacob'un 39 şiiri var. MİTOLOJİK ÖYKÜLER Derleyip resimleyen: Leyla Onat / 80 sayfa / Özkaynak Yayınian Yunan mitolojisi birbirinden ilginç öykülerle doludur. Leyla Onat, bu öyküleri yalın ve anlaşılır kılarak genç kuşaklara kolayca aktarabilmenin yolunu aramış. Seçtiği öyküleri de kendi eliyle resimlemiş. "Mitolojiye Giriş" için yararlı sayılabilecek olan bu kitapta Atlas, Prometheus ve Ateşin Çalınışı, Zeus ile Metis, Kore'nin Kaçınhşı, Athena ve Örümceğin Doğuşu, Paris'in Yargılanması, Truva Savaşı ve Güzel Helena, Apollo ile Daphne, Hermafrodit, Heliotrope, Echo ile Narcissus, Midas ile Kulakları, Orpheus ile Euridike, Büyuk Ayı ile Küçük Ayı, Oidipus, Asklepios, Philomela ile Procne, Psyche ile Eros, Aurora ile Tithonus, Ersykthon Doymak Bilmeyen Adam öyküleri var. AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAIS TARIHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN 27 Mart CUMHURÎYET KÎTAP KULÜBÜ'NDEN HABERLER Bursa Kitap Şenliği ertelendi Cumhuriyet Kitap Külübü'nün bir süre önce duyurduğu kitap fenlikleri programı içinde yer alan 2. Bursa Kitap Şenliği ileri bir tarihe ertelendi. Daha önce 18 nisan tarihleri arasında yapüması düsünülen 2. Bursa Kitap Şenliği, mart ayı içinde bir başka firma tarafından yapılan "kitap haftası" nedeniyie ileri bir tarihe alındL Cumhuriyet Kitap Külübü'nün 200'ü askın yayıne vi ve 7000 kitabıyla Bursalı kitap okurlanna sunacağı Kiıap Şenliği"nin tarihi ayrıca açıklanacak. AYTV EN ÇOK SATAN KİTAPLARI ROMAN 26.2.198626.3.1986 Sm: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 **: ntakn Mtftozan: 002.280 Gece Dereleri/Lrtfe fekiı 021.250 Yanm Kaian Vifüyüş/Mehmet Eroğlu 022.203 Benketli %praklar UzeriMle/Orian Kemai 002.067 S M « U İ A n a Ötun/Uuic üekiN 152341 Dnlet Mah Deniz/Mıızaftar Izgu 064.964 Kara Vagon/Bekir Yıukz 104.901 Hasik Buyuk Romnlar/20 att 027.044 Nah Ptysamber'ln Seyir Defteri/Yılçın Pekşep 102.006 losaaları Seveceksuı/E.M.Reman|w 021501 Dbi: Lathı Amertka Etfebiyatı 132O'DE SU&ufJ, SESSİZ SİMEUANIM İKİ 06Y OYUN CUSU EVLEUOİ. SİAI£KAA SEYİHCİSMN 8ie. SEVGıYL£ 3AĞLANPIĞI; ÇOCUK Ş BES.İ TtYATRO Ve SİNEMADA ÇAUŞAN MAB.Y PlCJiFOtZDCMEa PİK&RD) İLE, SEYAZ PBSOEA///V SEB.ÜVENCİ SÖVALYESf OOUGLAS FAlZgANICSCPAGUS FeeseUKS") YAŞAMLARINl 8/Kl£f7T/eryoePU. YIUN £A/ ÇOK YAMKI UYANDHZAN SiMEMA HAg£& SAYILAN 8U EYLİÜK, HOLLYWOCP'U DA ET/CtUYECEK, OTUB.DUICLA& "PICJCFA/R* ADLI £V, TÛM Ş i 6£L£Ç£tO~î. ÜMLÜ Çı'FTİM EVLİLİĞİ 16 Y/L SÜfZeCEKT/S PICKFAIRI. Ryrtı: 909 1350 1500 600 500 38000 600 1^00 32500 682 50 YIL ONCE Cumhuriyet Iş Bankası heyvti umumiyvsi toplandı Ankara 26 (axt.) Türkiye Iş Bankası hissedarları genel heyeti 12 inci mali yıl toplantısını bugün saat 16 buçukta banka binasmda ve Fuat Bulcamn başkanlığında yapmıştır. Okunan idare meclisi ve murakıplar raporu ile 1935 yılı bilançosu tasdik ve ibra edildikten sonra 1936 yılında idare meclisi üyelerine 27 Mart 1936 vehlecek miktar tasdik edilmiştir. Bu seneki bitanço memleketimizin en kuvvetli müesseselerinden biri olan İş Bankasının ne kadar sağlam bir tarzda idare edildiğini 19361986 göstermek itibarile şayanı kayıd olduğu gibi muşkül vaziyetler içinde yapılan 726 bin liralık kâr da, Türkiye ekonomi durumunda kendini hissettiren bir iyilik husule geldiğini göstermek noktasından çok önemlidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle