18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20MART Ozetle 1986 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Atina'daki bombalamayı "Halkın Devrimci Savaşçıları" üstlendi Yunanistan'da önceki gün ABD kültür merkezine düzenlenen bombalama eylemini "Halkın Devrimci Savaşçüan " adh sol bir örgüt üstlendi Yunanisian polis yetkilileri tarafından yapılan açıklamaya göre, Amerikan aleyhtan olarak bilinen örgüt üyelerinden biri, olaydan sonra polise telefon ederek eylemi ABD Dısişleri Bakanı George Shultz'un Atina ziyaretini protesto için düzenlediklerini belirtti Fransada sağ, ateşten gömlek giydi SABETAY VAROL PARİS Cumhurbaşkanı Mitterrand tarafından başbakanlık için davet edilen Jacques Chirac'ın yanıtı bugüne kaldı. Yeni başbakan adayı, dün bütün gününü Paris Belediyesi'ndeki çalışma odasında 2 sağ kuruluşun yöneticileriyle görüşerek geçirdi. Basın mensuplan, başkanhk sarayı ve Paris belediye binası avlusunda gün boyunca bekleştiler. Ancak Chirac'ın atanma karan için gereken cevabı bir1 türlü gelmedi. Mitterrand'ın dört bakanın ismi üzerinde onay vermediği ifade ediliyor. Bu bakanlıklar şunlar: Içişleri, dışlşleri savunma ve adalet bakanhklan. Gerçekten de homojen olmayan bir cephede anayasal yetküerle donanmış bir Cumhurbaşkanı, büyük ve deneyimli bir sosyalist meclis grubu ve 35 milletvekilli bir aşın sağ arasında iktidar olmak, ateşten gömlek giymekten farksızdı. Bu koşullarda, 1988 seçimlerinde cumhurbaşkanlığına oynayan Jacques Chirac'ın başbakan olmak istemesi, büyük rizikonun altına girmesi demektir. Ancak Paris Belediye Başkaıu'nın bu işten kaçınması, klasiksağ kampın kapısını Mitterrand'ın çoğunluğu parçalamaya yönelik Şili diktatörü Augusto Pinochet, "Ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir yabancının, ulkede askeri yönetimi sona erdiremeyeceğini" söyledi Pinochet'nin, bu sözlerle ABD hükümetini kastettiği beUrtildL Devlet Başkanı Pinochet, bir maden kasabasmda yaptığı konuşmada, Şili'nin kendine bir yol seçtiğini 'belirterek, bunun pazarltk konusu edilemeyeceğini ifade ettl ABD Başkanı Ronald Reagan'm yardımcılanndan Donald Regan, iki gün önce Şili hükümetinin daha demokratik olmasını istediklerini söylemisti. Augusto Pinochet: Diktatörlüğe devatn François Mitterrand. salvolanna aralamak anlamına gelecekti. Bu nedenle Chirac elini çabuk tuttu ve seçim sonuçları belli olduktan sonra evinin kapısını sımsıkı kilitlemeyi tercih etti. Sağ koalisyon içindeki ortağı, UDF yöneticilerine başbakan adaylığmı kabul ettirdi ve Mitterrand'a başka başbakan seçeneği bırakmadı. Salı günu herkesin merak ettiği, Mitterrand'ın, atama konusunda tek yetkili olmasına rağmen, bu başbakan dikte etme girişimine nasıl karşıhk vereceğiy Jacgues Chirac di. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın sağ kamptan Chirac dışında kime başbakanlık önerse, kibarca ret cevabı alacağı kesindi. Eski başbakanlardan ChabanDelmas en iyi uzlaşma elemanı olarak gosteriliyordu. Chaban, salı sabahı, Chirac belki ateşten gömleği giymek istemiyordur umuduyla, Paris Belediye Başkanı'nı ziyaret etti, ama basın mensuplan, belediye binasından astk suratla aynldığını farketmekte gecikmediler. Sağ kanatta kim Mitterrand'a "evet" de Kendi içinde uyumlu olmayan sağ cephe, anayasal yetküerle donanmış bir Cumhurbaşkanı ve deneyimli bir sosyalist meclis grubu ile 35 milletvekilli aşırı sağ arasında kaldı. 1988 seçimlerde Cumhurbaşkanlığına oynayan Chirac'ın bu koşullarda başbakan olmak istemesi, büyük rizikonun altına girmesi anlamına geliyor. se kendi kampında hain damgası yiyecekti. Art arda iki, üç kişi "Hayır" dese, bu, Mitterrand'ın otoritesinin sarsılması demekti. Karşı taraf elini çâbuk tuttuğuna göre Cumhurbaşkanı'nın da aynı süratle cevap vermesi zorunluydu. Mitterrand başka bir sağ adaya başbakanlık önerme tuzağma düşmediği gibi, TV'de sıcağı sıcağına yaptığı bir konuşmada, halk iradesinin tecelli ettiğini ve kendisinin de buna saygılı davranacağını söyledi. Usta politikacı, yasal yetkilerini de hatırlatmayı unutmadı. Salı akşamı Jacques Chirac, Elysee sarayına davet edildi ve kendisine başbakanlık önerildi. Sıra, bakanların seçimine gelince, Fransız anayasasmın 5. maddesi "bakanları başbakanın önermesiyle cumhurbaşkanı atar" diyor. Halk iradesine en ufak bir saygısızlık göstermeyeceği imajını uyandıımayı başaran Mitterrand, yetkilerini kullanmakta da tereddüt etmeyeceğini Chirac'a kabul ettirmekte giıçlük çekmedi. İki liderin Elysee'de başbaşa sıkı pazarlık yaptıklan bir sırada, Chirac'ın partisi RPR'niniki numarası Jacques Toubon, Cumhurbaşkanı'nın bakanlar konusunda " v e t o " hakkı olduğunu basın mensuplan önünde teslim etti. Bakanların kimliği üzerinde söz sahibi olmakla Mitterrand simgesel bir Cumhurbaşkanı rolü oynamaya hazır olmadığını kanıtladığı gibi, Fülen bu hakkı da elde etti. öte yandan, Ulusal Cephe Partisi lideri Jean Marie Le Pen ise, hükümetin seçimlerde çoğunluk sistemine dönüş için kanun gücünde kararname çıkarmak üzere meclisten yetki istemesi durumunda, sosyalist ve koministlerle birlikte kırmın oy kullanmaktan kaçınmayacağını ifade etti. POLTTIKADA SORUNLAR ERGUN BAIXI Karadeniz'deki Olay ve Zararsız Geçiş Hakkı Sovyetler Birliği, Karadeniz'de karasulannın iki Amerikan savaş gemısi tarafından ihlal edildiğini bildirerek ABD'yi protesto etti. VVashington ise savaş gemilerinin, Sovyet karasularında, uluslararası hukukta "zararsız geçiş hakkı", ya da "masum geçiş hakkı" olarak bilinen hakkı kullandığını, bu bakımdan Sovyet protestosunun haksız olduğunu öne sürdü. Böylece Karadeniz'de Uluslararası Deniz Hukuku açısından ilginç bir durum ortaya çıktı. Önce şu noktayı belirtmekte yarar var. Ülkeler güvenlik ve savunmaları açısından gerekli gördükleri takdirde, karasularınayabancı ülkelerin savaş gemilerinin girmesini sınırlayabilirler ya da, karasularını bu gemilere tümüyle kapatabilirler. Ancak bu hak, yabancı ülkelerin ticaret gemilerinin "zararsız geçiş" hakkı ile sınırlandınlmıştır. Başka bir deyişle devletler, karasularını, şüpheyi çekecek bir durumu olmayan ve "zararsız geçiş" yapan yabancı ticaret gemilerine kapatamaz, onlaun geçişlerini önleyemezler. Uluslararası Hukuk Enstitüsü'nün, 1957 tarihli Amsterdam Konferansı'nda aldığı karara göre, yabancı ticaret gemileri, sahil devletinin karasulanndan zararsız geçiş hakkına sahiptirler. Daha da ötede, ciddi bir tehlike ya da acil durumun sözkonusu olduğu zamanlarda, karasularında durup demir atabilirter. Zararsız geçiş hakkı, denizlerin serbestliği ilkesinin bir uzantısı olduğundan, bu hakkın kullanılması engellenemez. Ya savaş gemileri? Savaş gemilerinin, "zararsız geçiş hakkından" ne derece yararlanabileceğı konusu, uluslararası hukukta tartışmalıdır. Genellikle kabul edilen görüşe göre, uluslararası trafik açısından karasulanndan geçmek zorunlu ise, barış zamanında yabancı savaş gemilerine "zararsız geçiş hakkı" tanınmalıdır Uluslararası HukukEnstitüsünün 1928'de Stockholm'da kabul ettiği karara göre, "Savaş gemısinin serbest geçiş hakkı, sahil ülkesinin kcyacağı özel hükümlere tabidir." "Uluslararası Hukuk Birliği" de 1926 tarihli Viyana Konferansı'nda aldığı kararda, gerek ticaret, gerekse savaş gemilerinin, "karasulanndan geçtikleri ülkenin kurallarına uymak şartı ile" zararsız geçiş hakkını kullanabileceklerini belirtmiştir. Yani, ilke olarak savaş gemilerinin yabancı bir ülkenin karasulanndan "zararsız geçiş" hakkı vardır. Ancak yabancı savaş gemisi bu hakkını kullanırken, karasulanndan geçtiği devletin özel kurallarına uymak zorundadır. Savaş gemilerinin "zararsız geçiş hakkı" 1946 tarihli Korfu Kanalı davasında da onaylanmıştır. Korfu Kanalf ndan geçmekte olan iki ingiliz savaş gemisi, Arnavutluk karasularında mayınlara çarpmış. gemılerden biri batmış, diğeri de ağır hasara uğramıştı. Uluslararası Adalet Divanı, bu davada Arnavutluk'u, ingiltere'ye tazminat ödemeye mahkum etmişti. Divana göre Arnavutluk, karasulanna mayın döşenmiş olduğunu İngiltere'ye daha önceden haber vermeyerek, İngiliz gemilerinin zararsız geçişı hakkını engellemiş, denizlerde ulaşım serbestliği ilkesine ters düşmüş ve kendi karasularını, bilerek İngiltere'ye zarar verecek biçimde kullanmıştı. Bu olaydan 12 yıl sonra, 1958 tarihli Cenevre Deniz Hukuku Konferansı'nda da tüm ülkelerin ticaret gemileri ile savaş gemilerinin, yabancı bir devletin karasulanndan "zararsız geçiş hakkına" sahip oldukları kuralı kabul edilmiştir. Ancak bu hakkın zararsız olması için, karasulanndan geçilen devletin güvenlik, barış ve düzeninin tehlikeye sokulmaması ve o devletin koyduğu kurallara uyulması şarttır. Sahil devletinin karasulanndan geçen denizaltılar ise, su üstünde gitmeye ve bayrak çekmeye mecburdurlar. Bu koşullara uyan bir savaş gemisinin "zararsız geçiş hakkı" engellenemez. Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz'de Sovyet karasularına girmesi, eğer "zararsız geçiş hakkı" ilkesine uygun biçimde olmuşsa, Sovyet karasulannın ihlâl edildıği anlamına gelmez. Amerikan savaş gemilerinin uluslararası hukuka aykın bir davranışta bulundukları öne sürülemez. Ancak hemen belirtelim ki, biz olayı salt hukuksal açıdan, teknik yönden ele aldık. İki super güç arasında çıkan olaylann gerisinde çoğu zaman siyasal hesaplar bulunduğu gerçeğını de aklımızdan çıkarmıyoruz. Örneğın şu soru herhalde birçok kişinin aklına gelmiştir: Amerikan savaş gemilerinın Kırım açıklannda Sovyetler Birliğı'nin burnu dibinde ne işi vardı? FAUMA.NY4 ABD ARASCVDA NATO Nükleer Planlama Grubu toplantısı bugün başlıyor "Mısır Devrimi", bir tsrailliyi öldüraü Kahire Uluslararası Ticaret Fuan 'nın önünde bulunan dört tsraillinin üzerine hız\a geçen bir arabadan ateş açıldığı, saldınya uğrayanlardan üçünün yaralanırken birinin o'MUğü bildirildi. Mısır tehevizyonunun verdiği habere göre, fuar* daki İsrail standında çahşan ikisi kadm, ikisi erkek israiUUer olay svasmdafuartn kapanışmdan sonra eve gitmek üzere arabalanna biniyorlardı. Saldırı haberi, hükümet kaynaklan ve rtstni Mısır Haber Ajana (MENA) tarafından doğrulandı. Olaydan sonra bir Batıh ajans tarafından alınan mektupta, saldırıyı "Mısır Devrimi" Örgülü üstlendi. örgüt, gecen ağustosta Kahire'de bir IsrüdlÜ diplomotın öldurüimesinl ve 1984 yıhnda bir baska tsraUÜ dipiomata düzenlenen başansız bir sakünyt üstlenmişti. (a.a.) Türkiyedeki atom sUahlan gündemde tsveçli HADİ ULUENGİN BRÜKSEL NATO ülkeleri savunma bakanlarının yer aldığı ve yılda iki kez tekrarlanan NATO "Nükleer Planlama Gnıbu" toplantılan bugün Federal Almanya'nın Wurzburg şehrinde başlıyor. Zeki Yavuztürkün rahatsızlığı nedeniyle Türkiye'nin bakan seviyesinde temsil edilemeyeceği iki günlük oturumlarda, Batı ittifakını ilgilendiren çeşitli nükleer sorunlar, bu arada da Türkiye'deki atom silahlarının modernizasyonu konuları tartışılacak. NATO bakanlannın 1983 ekiminde Kanada'nın Montebello şehrinde benimsedikleri ve Batı Avrupa'daki 3 bin nükleer başhktan 1.400'ünün tek taraflı olarak geri çekilerek atom silahlarının "nicelik olarak azaltılması, nitelik olarak da güçlendirilmesini" öngören kararlar doğrultusunda, bugün ve yarın Wurzburg'da yapılacak toplantılarda, Türkiye'deki nükleer baslıklı silahlar konusu da gündeme gelecek. Bu bağlamda, NATO askeri kanadı, Türkiye'deki modernizasyon çahşmalarımn son durumuna ilişkin bir ara raporu, ittifak bakanlarına sunacak. Palme suikastinde yeni boyut Türkiye'deki modası geçntiş Honest John füzeleri değiştiriliyor. menzilli "Lance" bataryalarını önermesine rağmen, bu öneri, söz konusu "Lance"lerin Sovyetler Birliği tarafından "saldırı silahı" olarak değerlendirilerek kuzey komşumuzu "gocundurabilecegi" gerekçesiyle Ankara tarafından reddedilmiş bulunuyor. Bu yüzden, şu anda kısmen sökülmuş durumdaki "Honesl John'Marın yerine konulan "Howitzer" bataryalannın kullanım kapasitesi daha modern, ancak onlann da menzili 3035 km. ile sınırlı ve bu yüzden "savunmaya yönelik". tşte, bugün VVurzburg'ta başlayacak olan toplantılarda, askeri kanadın, yukanda açıklanan modernizasyon hakkında bakanlara bilgi vermesi, bataryaların yanı sıra Türkiye'de mevcut ve atom silahı atabilecek kapasitedeki F4 ve F104 uçaklarının yerine F16 uçaklarının da aynı teçhizatla donatılması üzerinde durması bekleniyor. Türkiye'nin NATO nezdindeki daimi temsilcisi Osman Olcay tarafından temsil edileceği "Nükleer Savunma Grubu" toplantısında modernizasyon çalışmalannın yanı sıra diğer önemli konuyu Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki silahsızlanma görüş Toplantıda Türkiye'de F16 uçaklarının atom silahlan kullanabilecek teçhizatla donatılması üzerinde durulması bekleniyor. Nükleer modernizasyon çalışmalarının yanı sıra, toplantıda ele alınacak diğer önemli bir konuyu da ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki silahsızlanma görüşmeleri oluşturacak. Silahsızlanma konusunda özellikle "Yıldız Savasları" üzerinde durulacak. meleri, Başkan Reagan ve Gorbaçov'un son olarak birbirlerine karşılıklı yaptıkları silah indirimi önerileri ve "yıldız savaşlan" adıyla bilinen "stratejik savunma inisiyatifi" gündeme gelecek. VVurzburg'ta konuşulacağı sanılan diğer bir konu ise, İngiliz nükleer sistemi. Londra temsilcisinin VVurzburg toplantısında İngiliz nükleer caydırıcılık sistemi hakkında diğer üye ülke bakanlarına bilgi vermesi bekleniyor. NATO Savunma Bakanları1 nın "Nükleer Planlama Grubu" toplantısı yann akşam yayımlanacak bildiriyle sona erecek. katil zanhsı serbest bıraküdı YAVUZ BAVDAR STOCKHOLM Stockholm polisi geçen çarşamba günü yakalanan 32 yaşındaki İsveçli Victor Gunnarsson'un Olof Palme^ ye karşı düzenlenen suikastle ilişkisinin kesinleştirilememesi nedeniyle serbest bırakıldığını açıkladı. Böylece 'polisiye roman'a dönüşmüş olan Palme suikasti soruşturması bu geHşmeden sonra yeni bir boyut daha kazanmış oldu. Dün öğleden sonra olağan basın toplantısında gazetecilere bir açıklama yapan Stockholm Emniyet Müdürü Hans Holmer, Gunnarsson'un basın toplantısı ndan birkaç saat önce son olarak 'önemli' bir tanıkla yüzleştirildiğini, ancak taruğın verdiği bilgi sonunda Gunnarsson'un cinayet gecesi izlediği 'hareket jemasuıın' sanılandan tamamen farkh olduğunun anlaşıldığını belirterek, 'ZanJınm rutuklu kalmasuu gerektirecek koşullar tamamen ortadan kalknuştır' dedi. Holmer, "Yani zanlının snikastle hiçbir ügisi yok mu?' şeklindeki bir soruyu 'Ben hareket şemasında bir balkanın kopmuş olduğunu bu yüzden zanlının serbest bırakıkiığını soylüyorum. Başka bir yorum yapmıyorum' diye yanıtladı. Öte yandan Stockholm polisi cinayetin işlendiği bölgede dün öğleden sonra geniş çaplı bir araştınna yaptı. Holmer aynca suikastle dolaylı biçimde ilgisi olan biı başka şahsın daha geçen pazartesi günü 'siah '»^"iflktan' yakalanmış olduğunu, ancak bu şahsın da Gunnarsson'la birlikte serbest bırakılacağuıı beürtti. Holmer, söz konusu şahsın Gunnarsson'un tanıdığı olduğunu da sözlerine ekledi. Stockholm Emniyet Müdürünün, basın toplantısında 'bu cinayet sanılandan daha fazla boyutlara sahiptir' şeklindeki sözleri üzerine gazeteciler bu sözlerin ne anlama geldigini sordular. Holmer bu sorulan "Siz dued^iniz gibi yorumlayın" şeklinde yarutladı. Bilindiği gibi, Türkiye'de 50'li yıllann sonundan beri mevcut Kuzey lrlanda'mn başkenti Belolan ve her biri dört başlık atafast yakmlarmdaki bir barda önbilen 20 "Honesl John" bataryaceki aksam paılayan bomba, bir İngiliz askerinin ölmesine, bir di sı, 1983 Montebello kararlarına gerinin de yaralanmasına yol aç uygun biçimde sökülmeye baştu Belfast banliyölerinden Cast lanmış durumda. NATO'nun 35 leyveüan'da meydana gelen pat km. menzilli ve esas olarak salamanın sorumluluğunu İRA ge vunmaya yönelik "Honest John"larının yerine 200 km. rülalannın üstlendiği bildirildi. BelfasVta patlama: Bir İngiliz askeri öldü Arafat Yugoslavya 'da Füistin Kurtulus Örgütü lideri Yaser Arafat, resmi bir ziyaret için Yugoslavya'yageldu Yugoslav hükümet sözcüsü tarafından yapılan açıklamaya göre, Dubrovnik Havaalantnda Devlet Başkanı Radyovan VTajkoviç tarafından karşılanan Arafathn Yugoslavya'dhki temaslannda, Bağlantısız Ülkeler Örgütünün Ortadoğu ve Körfez Savaşı konulanndaki yaklaşımlan konusunda bilgi alışverîşinde bulunması bekleniyor. FKÖnün destekleyicileri arasında yer alan Yugoslavya, geçen yıl terörist olduğu iddiasıyla ABD tarafından istenen FKÖ liderlerinden Abu Abbas'ı iade etmeyi kabul etmemisti. (UBA) Denktaş: Rum tarafında federasyon kurma arzusu yok LEFKOŞE, (a.a.) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, "Rum tarafında federasyonu kurma arzusu göremiyoruz" dedi. Denktaş dün Lefkoşe'de gazetecilerin iç ve dış konularla ilgili çeşitli sorulannı cevaplandırdı. KKTC Cumhurbaşkanı "Federal bir çözüm istemediginiz yolunda iddialar orta>~a atılıyor" şeklindeki bir soruya karşılık şunlan söyledi: "Arzu edilen iki kesimli federasyonu oluşturabilmemiz için her iki tarafın da aynı samimiyetle aynı şeyi istemesi gerekir. Ben bu safhada bu konuda fazla bir sey sö>levecek değilim. tki kesimli federasyonu Makarios'a kabul ettiren benim. İki kesimli federasyonun oluşması için bunca yıldır uğraş veren de benim. Federasyon iki eşit birim arasında, müşterek arzu ile ve bir alver esasına dayanarak müşterek çikarlar için yapdır. Rum (arafuıda biz bu arzuyu göremiyorsak, suç bizde degildir." Denktaş şöyle devam etti: "Göroimiz federasyon konusunda kendi aramızda göriiş birligine varmak ve esneklik adı altında temel hak ve özgürlüklerimizden taviz vermemektir. Biz esneğiz, fakat temel bak ve özgürluklerimiz vardır. Garantiler bizim için bayatidir. Bu konularda halkımızın islediği yönde konuşuyor ve dikkatli da\ranıyoruz. Dolayısıyla bizi kimse barıs istemiyor, federasyon istemiyor diye suçlayamaz. Biz banş adı altında teslimiyet olmasın, federasyon adı altında bizi süratle Rumların tebası haline getirecek bir sahte federasyona götürülmeyelim diye dikkatli davranıyoruz." Yunanistan Yeni grev daigaları ATİNA, (a.a.) Yunanistan'da hükümetin ekonomik programını ilan etmesiyle geçen ekim ayında başlayan protestolann bu hafta içinde yeniden hareketlendiği haber veriliyor. Belediye çalışanlannın dün 3 gün sürecek bir grev başlattıkları ve belediye hizmetlerinin buyük ölçüde aksadığı bildirildi. Liman İşçileri Sendikası da işçilerini 3 gunlük bir greve çağırdı. Yunanistan'da özel okullarda görev yapan öğretmenlerin, inşaat işçilerinin, resmi elektrik kurumu pefsonelinin de bugun greve gitmeleri bekleniyor. Yıldız Savaşlan anlaşması imzalanacak Kohl, bazı temel sorunların çözümlendiğini ve Washington'da anlaşma imzalanacağını söyledi. GRAFENWÜHR, (a.a) Federal Almanya ile ABD'nin, "Yıldızlar Savaşı" diye bilinen stratejik savunma girişimi (SDI) araşürmalannda işbirliği yapmalannı öngören bir anlaşma imzalamak üzere olduklan bildirildi. Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl, Bavyera'daki Grafenvvühr askeri üssünde düzenlediği basın toplantısında, ABD Savunma Bakanı Casper YVeinberger ile dün yaptığı görüşmede bazı temel sorunların çözümlendiğini ve gelecek hafta Washington'da iki ülke arasında SDI araştırmalarında işbirliğini öngören bir anlaşmamn imzalanacağını söyledi. Kohl, Ekonomi Bakanı Martin Bangeman'ın önümüzdeki hafta Washington'a gidip anlaşmadan önce nihai görüşmeler yapacağım açıkladı. Ancak, anlaşmanın içeriği hakkında herhangi bir bilgi verilmedi. Gözlemciler, anlaşmamn SDI çerçevesinde geliştirilecek yeni teknolojinin kullanımını belirleyeceğini ve Bonn'un araştırmalara katılacak Alman şirketlerine yardım etmesini öngöreceğini belirtiyorlar. Güney Kore'de muhalefet yoğıınlaşıyor Anayasada değişiklik yapılmasını isteyen muhalefet, Güney'Kore Devlet Başkanı diktatör Chun Doo Hwan 'a karşı atağa kalktı. Dış Haberler Servisi Guney Kore'nin başkenti Seul'de, geçen hafta yaklaşık 2000 kişinin katıldığı rejim aleyhtan bir gösteri düzenlendi. Göstericiler, polislerin kendilerine dikilmiş bakışları arasında " d i k t a t ö r aşağıya" sloganlanyla yürudüler. Gösteriden bir süre önce de, muhalefetteki Yeni Kore Demokratik Partisi anayasada reform yapılması isteğiyle parti merkezinde bir miting düzenledi. Bu toplantıda da yer yer Devlet Başkanı Chun Doo Hwan aleyhinde söylevler verildi. Polis bu iki gösteriye mudahale etmemesine rağmen, birkaç gun sonra Yonsei üniversitesinde bini aşkın oğrencinin düzenlediği rejim aleyhtan bir gösteri sırasında sert bir tutum izleyerek öğrencilerin üzerine goz yaşartıcı bomba attı, 3 öğrenciyi de tutukladı. Güney Kore Devlet Başkanı Chun Doo HvvarTın son aylarda rejim aleyhtan faaliyetler konusunda izlediği çelişkili tutum, uluslararası gozlemcilerin dikkatini çekiyor. Newsweek dergisinde yer alan bir yaada, ABD'nin demokrasiye geçiş için Chun Doo Hvvan'a yaptığı baskılar nedeniyle Güney Kore Devlet Başkanı'nın zaman zaman muhalefete yumuşak davrandığı, zaman zaman ise baskı yöntemlerine başvurduğu kaydediliyor. Özellikle de baskının muhalif oğrenciler üzerinde yoğunlaştığı haber veriliyor. Guney Kore'de eski general Chun Doo Hvvan'a karşı muhalefetin yoğunlaşmasının en büyük nedeni, Filipinler'de Marcos'un devrilmesi ve ABD'nin Seul'e yaptığı baskıyı arttırması. . 1988 seçimlerinden önce anayasada değişiklik yapılmasını isteyen muhalefet, Devlet Başkanı'nın doğrudan seçımle ışbaşına gelmesi gerektiği göruşünu savunuyor. Güney Kore Katolik Kilisesi Kardinali Stephen Kim Sou Hvvan da, geçen hafta yaptığı açıklamada, "Kore'ye demokrasiyi acilen getirmeliyiz" sözleriyle muhalefete desteğini açıkça sergiliyordu. Guney Kore'de muhalefetin en buyuk amacı, Seul'de sonbahar aylarında yapılacak Asya Oyunlan'ndan önce anayasanın değiştirilmesi için 10 bin imzalı bir dilekçeyi Devlet Başkanı'na sunabilmek. Siyasal gözlemciler, Filipinler'de Marcos'un devrilmesinden sonra Guney Kore'de muhalefetteki kıpırdanmanın giderek canlandığına dikkat çekerken, yine de Güney Kore'nin güçlü ekonomisinin, şu andaki rejimin surmesinı teşvik edici bir ozellik olduğu üzerinde birleşiyorlar. Aynca, Güney Kore'de, ordunun Filipinler'deki gibi, muhalefete sen davranmadığını hatırlatan Güney Koreli bir akademisyen, "VVashington da Chun'u Marcos kadar çabuk gözden çıkartmak istemiyor" diyor. îslami Cihad Frunsa'yı tehdit etti Örgüt, Orly katliamına karışan Garbisyan serbest bırakılmadjğı takdirde eylem yapacak. PARİS, (aa.) Iran yanlısı Islami Cihad Örgutu Fransa'yı tehdit ederek, 1983'te Paris Orly Havaalanı'nda Türk Havayolları'na karşı girişilen bombalı saldırıyı düzenleyen ASALA militanlanndan Varusyan Garbisyan'ın derhal serbest buakmasını istedi. İslami Cihad Örgutu, Varusyan Garbisyan'la birlikte Liibnan De\"rim Ordusu sorumlusu İbrahim Abdullah ile 1980'de, eski İran başbakanlarından Şahpur Bahtiyar'ı öldurmeye teşebbüs etmekten tutuklu bulunan Humeyni taraftarı komando Anis Nakkaş'ın da derhal serbest bırakılmasını istiyor. Cengiz Karlı... Doktor... Henüz pratisyen... Şimdilik küçük bir muayenehanesi var... Arkadaşİarıyla gittiği balık lokantasında birkaç kadeh rakı içmek haftanın tüm yorgunluğunu alıyor... Bulmaca merakı onun için bir hastalık olmuş... Dr.Cengiz Karlı, Limon okuyor... Başkent Seul son günlerde sık sık rejim aleyhtan gösterilere sahne oluyor. Güney Kore Katolik Kilisesi Kardinali Sou Hwan da muhalefete yeşil ışık yaktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle