22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 1986 CUMHURİYET/7 Evren: Sonrariegelir bilemeyiz 12 Kasım 1979 günü, Başbakanltğa atanan Süleyman Demirel, iki küçuk partinin dıştan desteklediği AP azınlık hükümetini açıkladı. 12 Eylül öncesinin son demokralik hükümeti olarak tarihe geçecek bu hükümet, iki dev sorunta karşı karştyaydt: Anarşi ve ekonomi. ' Hükümeti gilvenoyu almadan önce Demirel Milli Güvenlik Kurulu'nu topladı. Burada askerlerk anarşi konusunu gözden geçirdi. MGK toplantıstnda askerlere anarşiyi önlemek için istedikleri herşeyin sağlanacağını bildırdi. Guvenoyundan sonra 4 Aralık 1979'da sıkıyunetim komutanlanyla uzun bir toplantı yaptı. Bu toplantılar, 12 Eylül öncesinde anarşiyi "devletin " nasıl görduğünu saptaması açısmdan önemli toplantüardı. Asker ve sivi! kesimlerin görüşterini, anarşiyi önlemek için düşündükleri önlemleri, yapılanlan ya da yapılamayanları sapııyordu. Bu tür toplantılar valilerle, üniversitelerle sürdürüldü. Bir. ay boyunca yürütülen, kimi kararlar alman bu toplantılann uygulamaya geçmesine çalışıldığı birsırada, 27 Aralık 1979'da Ordu 'nun Cumhurbaşkamna sivil kesimin beklemediği bir "uyan mektubu" verdiği 2 Ocak 1980 günu açıklandı. Bu yazı dizisinde kasım 1979'dan şubat 1980 tarihine kadargeçen dört aylık sürede devletin "tepe noktalannda" yapılan önemli toplantılann içeriğini, bugüne dek açtklanmayan ayrıntılan, kimi raporları bulacaksınız. Dizıde dört aylık silredeki "siyasal gelişmelerden çok, devletin odak noktalarmda görevli olmlarm 12 Eylül öncesme bakıs açılannı" izleyeceksiniz. Şubat 1980 ıle 12 Eylul 1980 arasında geçen son altı aylık dönemdeki gelismeler ise bu yazı dizisi dışında ayn bir öykü... C.ARCAYÜREK 21 Kasım 1979 tarihli MGK toplantısının tutanaklarını açıklıyoruz Sunuş KoşarAdım. CÜNEYTARCAYÜREK 1 Çarşamba. 21 Kasım 1979.. Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanı Fahri Konıtürk'ün başkanlığında toplandı. Hükümet kadrosu: Başbakan Süleyman Demirel, Milli Savunma Bakanı thsan Birincioglu, Içişleri Bakanı Mustafa Gülcügil, Dışişleri Bakan Vekili, Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun, Maliye Bakanı tsmet Sezgin, Ulaştırma Bakanı Hüseyin özalp, Çalışma Bakanı Carit Erdemir, Adalet Bakanı Ömer Ucuzal, Milli Eğitim Bakanı Orhan Cemal Fersoy, Gençlik ve Spor Bakanı Talat Asal. Asker kadrosu: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkava, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri: Ommiral Akdoganlar. 24 Ekim 1979'da hükümet kurma görevi alan Demirerin ilk MGK toplantısı... • • • Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Dairesi Başkanı Orgeneral Selahattin Cambazogln, "Bülün anayasal kuruluşlarca teröre ve bölücülüge karşı kesin ve ortak bir tavır takınılması..." gereğini vurguladıktan sonra sözlerini, "Arz edilen kamu, emniyet ve istihbarat örgütleriyle yasal ve idari hnsuslann ivedilikle ele alınmasını, Teröriin hakiki amaçlan, güvenUk kuvvetlerinin tarafsızlıgı ve etkinliği, tanıklıgın insanlık ve 12 EylüVe guvenliğinden mahrum olması, bunlann hepsinden önemlidir. Bugünkü durum vahimdir, elimdir, ama sürpriz değildir. 1971'de, yangımn yüzde 95'i söndünildü, ama hadise yeniden hortladı. Biz, bu yangımn söndürülmesi aziın ve kararUkgı içindeyız. Devlet; huzur, güven ve kanun hâkimiyetini isteyen milyonlann tarafıdır ve devlet; hukukun içinde hâkimiyetini kurmahdır. 10 aylık sıkıyönetim tatbikatından, bütün gayretlere rağmen, netice alınamayışını değerlendirmeliyiz. Bu mücadeleyi ne zaman, hangi tarihte sonuçlandıracağımıza karar verelim, onu yapalım. özetlersem: tlk iş; mevcut kadrolan, yetkileri, imkânlan çok iyi kullanalım. Adana parkı, kurtanlmış bölge olur mu? Sağlam polisi kullanacağız. Sıkıyönetime her türlü yardım ve desteği verecegiz. Noksan yasalar çıkanlacak. 19711973 sıkıyönetimi, sulh ve sükunu tesis etmişti. O zaman, şimdiki imkânlar ve yetkiler dahi yoktu. Eksikleri tamamlayahm, fakat ewela mevcudu bir kullanalım. Bana göre Türkiye'nin en mühim meselesi, içerde sağlam olmamızdır.." Başbakan Demirel, konuşmasını bitirdi. Orgeneral Evren söz aldı: "Başlangıçta..." dedi, "mesele küçümsendi. Her geçen gün arttı." Orgeneral Evren, 197173 doneminde anarşinin azaldığını kabul etti: "Ama" dedi, "...1974'te çıkanlan aftan sonra örgütsel faaliyetler, çaltşmalar başladı, bugün bu hale geldik." "Hükümetlerin ilgi gösterdiğini" vurgulayan Orgeneral Evren, Başbakan'ın konuşmasındaki bir öğeye değindi; 197173 arasında sıkıyönetim komutanlannın görevlerini daha başanlı biçimde sürdürdüklerini dokunduran cümlelere karşı, "...Komutanlar bugün de ehliyetlidir" diyordu. "Neden sonuç almamadı?" sorusuna yanıt arayan Orgeneral Evren sürdürdü: "...Daha önce sıkıyönetimde görev alanlar, komutanlar kötü şekilde afişe edildi, korunmadı. 26 Kasım 1979Demirel Başbakan, Orgeneral Kenan Evren Genelkurmay Başkanı, Yuksek Askeri Şura üyeleri Süleyman Demirel'in baskanlığında Anttkabir'de. YoÛar aynlmadan önce... tafsilatına gitmeye, rakamlannı, yargılannı tartışmaya lüzum görmüyorum" dedi. Daha çok, anarşiye karşı yapılacak savaşta "devletin üzerine doşen göre%|ere" değinen bir konuşma yaptı. "Devletin işletilmesi" sorununa eğildi. Demirel konuşmaya, "Milli Güvenlik Kurulu, devletimizin fevkalade önemli bir organıdır" diye başhyordu. Daha önce, muhalefetteyken MGK'nın üzerine düşen görevi yapmadığını öne süren bir siyaset adamınm, "kurulun önemine" değinerek söze başlaması elbette doğaldı. "tçinde bulundugnmuz ortamda bu önem" diye devam etti, "...daha da artmıştır, Bu sebeple, bu toplantılar, sadece toplanıp dağılmamalı, karariar alınmalı ve kamuoyuna bir mesaj vermelidir" dedi. "Kararlar, hükümete tavsiye kararlan olarak alınacak ve hiikümet bunlan devletin çeşitii organlan vasıtasıyla icra edecektir..." diyordu Demirel ve söyle surdünıyordu konuşmasını: "...Bugün Türkiye, adeta bir savaşın içindedir ve bu savaş, garip bir savaştır. Ve ülkenin birçok yerine yayılmıştır. Bunun açılannı her gün hissediyoruz. Olup bitenler, gözle görülüyor, elle tutuluyor. Savaş, genellikle ayn ayn iki millet veya devlet veya milletin ikiye bölünmesi sonucu meydana gelen taraflar arasında olur. Türkiye'de bu yok. Her sınıftan, her vatandaş öldürülüyor. Üstü örtülü bir kanlı kavga yürüyor. İşin garip' olması bundandır. Çeteler meydana gelmiş ve bunlar kan dökmektedirler. Hadise, bu yolla devleti çökertmektedir. Buna 'dur' demek lazımdır. Bizi hükümet yapan sebep budur. Bunun caresi yoktur, diyemeyiz. Çaresi vardır. Olmalıdır da. *Çaresi yoktur' dersek, hiçbirimizin burada işi yoktur. Bunu ancak devlet yapabilir, başka kimse yapamaz. Türkiye'nin birinci meselesi budur. Insan aç kalabilir, çıplak kalabilir, ama can Demirel: Anarşiyi aşmak bana dana kolay geliyordu 12 Kasım 1985 Salı günü, gecenin ilerlemiş bir saatinde 22.30'da Süleyman Demirel, "Kurduğum son demokratik hükümeti açıklarken bana hâkim olan duygular..." dedi, cümleyi tamamlamadı, sustu. Garip bir rastlantı: 1985 yıhmn kasım ayının o salı günü, Süleyman Demirerie tam beş yıl öncesini, 12 Kasım 1979'da açıkladığı son demokratik hükümeti konuşuyorduk. Yakın akrabasının dört yaşındaki kızı Hale Ûnlü, Demirel'in konuğuna hizmet etmenin kıvancıyla çaylarımızı getirmişti. Çaylan hemen içmemizi söyleyip bizi uyardıktan sonra, tepsiyi kapıp gitmiş, bir süre sonra avıl cıvıl davranışlanyla küçük pasta tabaklannı önümüze koymuştu. Hale'nin pınltıh siyah gözleri, içten davranışlan, Demirerin çalışma odasına değişik bir renk getirmişti. Yıllar yıL gidip geldiğim bu odada sürekli siyasal sorunlar, konular konuşulur, tartışılırdı. Bakanlarla, partiü millervekili ya da parti yöneticileriyle sabahlara dek sadece politika ağırlıklı söyleşiler yapılırdı. Sigara dumanlan, konuların önemine göre gergin bir hava, ya da yumuşayan siyasetin estirdiği iyimserlik, bu odaya egemen olurdu. Başbakan olsun ya da olmasın Demirel, geceleri bu odaya kendini hapsederdi. 1980'e dek ülkeyle ilgili önemli hemen bütün kararlar, bu odada alınmış ya da kotanlmıştı. Demirel, çalışma odasında h « çevreyle görüştükten sonra yukan kata çıkar, sabahın ilk saatlerinde kafasında konuyla ilgili değerlendirmeyi yapar, bir sonuca varır ve ertesi günü, bu yönde uygulamalara geçerdi. Bu odanın yasadığı siyasal süreç, 12 Eylül'den sonra da değişmedi. Demirel, suskunlugu bozdu: "Kurduğum son demokratik hükümeti açıklarken, ağır sonımlulugu omuzlarken, bana h&kim olan duygulan, mantıgı açıklayayım" dedi. Açıkladı: "Doğnısunu isterseniz..." diye başladı, "dıştan destekli hükümeti kurarken, anarşiyi; ekonomik zoriuklardan daha kolay aşacağımızı hesaplamtştım." Şaşakaldım. 'Anarşi canavanyla başa Demirerin bu yargısı, o sıraçıkacağımızdan elbette da hatta bugün kamuoyuna kuşkum yoktu. Çünkü egemen olan mantığın tam terdevletin 800 bin askeri, siydi. elli bin polisi vardı. Hemen herkes, AP azmlık hü197173 doneminde kümetinin anarşinin üstesinden anarşiyle pekâlâ başa gelemeyeceğinde birleşmisti. Buçıkmıstık, askeriyle na karşın ekonomik göstergelerpolisiyle. Bu dönemde de de Batının, özellikle IMFnin isanarşiyle baş edeceğimizi tekleri doğrultusunda düzenlenedüşüntiyordum, hatta cek bir programla olumlu kimi inanıyordum.. Bu işin gelismeler gözetileceği sanısıniçine Türk Silahlı daydık. Kuvveüeri'nin görev Şaşkınlığın verdiği çekingenyapacağına inanarak likle Demirel'le, bu yargısını targirdim.' tışacak tek sözcük bulamadım. Ama Demirel, ağır ağır konuştu: "Bu hesap neye dayanıyordu, bunu da söyieyeyün..." diye sürdürdü: "Anarşi canavanyla başa çıkacağımızdan elbette kuşkum yoktu. Çunku, bu devletin 800 bin askeri, 50 bin polisi vardı. 197173 doneminde anarşiyle pekâlâ başa çıkmıştık, askeriyle, polisiyle. Bu dönemde de anarşiyle baş edecegimizi duşuDÜyordura. hatta inanıyordum. Çeşitli görüşmelerimde Türk SUahlı Kuvvetleri'nde en kuçuk tereddut gormedim. Para isterlerse verecektim, silah isterlerse bulacaktım, yasa derterse Meclis'e gidip çıkaracaktun. Bu denli büyük bir güç, 4050 eşkıya çetesinin hakkından gelemez miydi, hayır, devlet bnnlann hakkından gelirdi..." Bu kez, Demirel duraksadı. Gözlerini, önündeki kâğıtlara dikti, bir süre sustu, bir eklenti yaptı: "Bu işin icine Türk Silahlı Kuvveüeri'nin görev yapacagına inanarak girdim" dedi. "Nitekim" diyordu Demirel, 'istenilen her şey hemen hemen verildi. Yasa dediler, TBMM'ye gidip 'verin' dedim, verdikr. Ne care, Temmuz 1980'de geldiler, yasa yetersizliğinden söz ettiler, gene yasa istediler." YARGILAR1 PEKİŞTİREN ANILAR Kimi zaman, bir yargıyı anımsadığı bir anı ile süslerdi Demirel. Yurt duzeyınde anarşinin illere dağılış oranını söylerken, "Orgeneral Necdet Üruğ, L Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı'ydı, anarşi payının lstanbul'da yüzde 35 olduğunu soylediğimizde yuzü asüırdı" diye bir saptama yaptı. Sonra mınldandı: "...Oysa tabya ilmi, 'komutan, yapbklanndan degti, yapmadıklanndaa da sonımludur* der. Bu anıyı değerlendirmesini isteyemezdim Demirel'den. Eski Başbakan, "tlçelerdeki huzursuzluğun giderilmesi bilirsiniz ki jandarmamn görevidir. tşbaşına geldiğimde, Türkiye'nin 584 ilçesi arasında sadece 25 ilçede anarşi, kargaşa vardı. Jandanna Komutanı Orgeneral Sedat Celasun bana, 'Beyefendi, şubat ayına kadar bu ilcelerdeki eşkıyanın hakkından geleceğiz' diye güvence veren sözler söylüyordu. Kasım ayı sonunda göreve gelmiştim, Şubat 1980'e üç ay gibi kısa bir zaman vardı..." diyordu. Bu örneği, anarşiye karşı savaşımı kazanacağına inanan bir insanın vereceği "küçük" bir kanıı olarak söylüyordu. TSK'de "en kuçuk tereddut gormediğinin" kuçuk bir örneğiydi bu anı. Hükümeti kurarken ne düşünüyordu? Org. Evren: Fevkalade hal kanunu çıkarsa bize çok faydalı olur. Mevcut kanuna göre MlT'î bu meselelerin içine sokamayız... Anayasa dahil, bazı jı>kanunlarda değişiklik yapmak \'\ mecburiyeti var... Bu son tecrübe ve imkândır... Bundan da sonuç çıkmazsa ne olur bilemeyiz... vatan görevi olduğu yönünde yayın organlan vasıtasıyla kamuoyu oluşturulmasını, tşsizlik, pahalılık, oğrenci sorunlan ve benzeri konularda süratle ve asgari olarak istismar edilemeyecek düzeyde tedbirler alınmasını. Bölücülük olaylannın önlenebilmesi amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kısa vadede aunacak yzsal ve idari öulemlerle birlikte, uzun vadede de sosyoekonomik ve egitsel tedbirlerin süratle saptanıp, ısraria uygulanmasmı... 'tensiplerinize' arz ederim..." diye bitirdi. Korutürk, General Cambazoğlu'na teşekkür ettikten sonra, sözü Başbakan Demirel'e verdi. Başbakan, Genelkurmay'ın sunduğu raporun okunduğu sürece notlar almıştı: "tki saate yakın, Türkiye'de ne olup bittigini, sorumlu kunüuşlanmızdan dinledik. Bunlann DemireL Biz kimseyi kanunsuzluğa itmeyiz. Her şey hukukun içinde kalınarak yapılacakhr. Yapılamaz, altmdan kalküamaz demek, teslimîyettir. Onu reddediyorum. Bugünkü şartlar 19.S.l919'dan daha kötü değildir... Yasam yok diyene al yasa, param yok diyene al para, aracım yok diyene al araç demek bizim görevimizdir. Bu yangını söndüremeyiz dediğimiz anda bu görevi bırakırız... J 1979 yılında MGK, 22 ekim ve 21 kasımda 2 ayn toplantı yaptı 16 Ağustos 1979'da toplanan Milli Guvenik Kurulu önemli saptamalar yapıyordu: Anarşi ve lerörde "bir duraklama dönemine" girilmişti. Bölücülük olaylan "hissedilir derecede kontrol altına" alınmıştı. Güvenlik kuvvetlerinin yaptığı operasyonlann başarı oranı "giderek artmaktaydı." Sıkıyönetimin başarılı olduğu "memnuniyetle muşahade" edilmişti. MGK'ya göre, devletin etkinliği "giderek artmakta" idi. Böylece MGK, sevindirici ve kıvanç verici bir tablo sergiliyordu. MGK'mn hukümeıe "tavsiyesine" göre. eğer 19 ilde suren sıkıyönetim uzatılırsa, "tiım yurt MGK'dan 30 günde 2 farklı tablo Fakat, sıkıyönetimin iki ay daha uzatılması gereğiyle "yenfsi kuruluncaya dek gore\i surdüren" Ece\it hukumeti, NİGK toplantısına girdi. 22 ekimde yapılan bu toplanııdan sonra çıkan bildırı "...14 Ekim 1979 gunu alman onlemlerin her turlü kışkınmaya karşın çok başarılı olduğunu, yapılan seçimlerin buyük bir huzur \e emniyet içinde cereyan ettiğini, yuksek bir katılma oranı ıle sonuçlandığını ve vatandaşın devlete olan gü>eninin arttığının memnuni>etle muşahade edildiğini..." açıkhyordu. Aynı bıldırivie, "...Ülkeve millelin bütünlügüne, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırm^ya \onelik her türiu yasadışı eylemlere karşı alınan etkin önlemleri surdurerek. vurtta huzur GERGİN YÜZLER1979 yiü sonralan yoğun toplantılarla geçiyor. Herkesin amacı "anarfi yangmmısöndürmek",Demirel, sıkıyönetim komutanlannın istekleriniyerinegetirmeye çahsvken, ordu yuksek kademeleri aynı tarihlerde "uyan mektubu "nıı kaleme ahyor. ta huzur ve güven 'tam' olarak sağlanacaktı." Demek ki: Yıllardır ozlemi çekilen "huzur ve güven orlamına" bir adım uzaktaydık! Bu bildirinsn altında Başbakan'ın, Başbakan Yardımcılanyla kurula uye bakanların, Milli Güvenlik Genel Sekreteri'nin ve... Doğal olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'ın, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin'ın, Denız Kuvvetleri Komutapı Bulend l lusu'nun ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın imzası vardı. MGK'nın kamuoyuna 16 Ağustos 1979 bıldirisiyle vansıttığı "iyimserlik" surdu. MGK, 22 Ekim 1979 gunu yine toplandı. Cumhurbaşkanı Koruturk'un baskanlığında yapılan bu toplantıya Başbakan Ecevıt vearkadaşları katıldı. Askeri kadro gene aynı kışılerden oluşuyordu. Oysa, 14 ekimde yapılan seçimierden hemen ıkı gun sonra. Ba^bakan Ecevit, Koruıurk'c ıstıfasını vermış ve kabul edilmi'jti 24 Ekim 1979'da AP onden Demirel'e, Çankaya, hukumeti kurma görevıni verecekti. ve guveni yeniden tam olarak saglamak amacıyla 19 ilde..." sıkıyönetimin iki ay daha uzatılması isteniliyordu. Bildirilerden şu anlam çıkıyordu: MGK bildırılerıne göre, Ecevıt. hukumeti bırakırken "tum yurtta huzur ve gu>enin sağlanması bir adım uzaktaydı." Hep sovlenegelen eleştınyi yıneleyelım, sıvillerin yaşanan ortamı toz pembe gosterdıklerını bir an için kabul edelim. 16 Ağustos ve 22 Ekim 1979 tarihlerinde askerler de huzur ve guvenın kısa surede sağlanacağını bu bildirilerle kabul ediyor, "olumlu" gelismeler olduğunu ona>lıyorlardı. Bu bildirilerin altında imzası en azından onayı bulunan Orgeneral Evren. 27 Aralık 1985 gunu. bu bildirilerden altı yıl sonra, Kahramanmaraş'ta halka yaptığı konuşmada, "...12 E>liıl Harekâlı yapılmamalıydı diyenlere so>leveceklerim var..." diye başlıyor, "1978 yılında töplam 848 kişinin olduğunu, 7.132 kişinin varalandığını. 1979da 1.252 kişinin olduğunu, 5.900 kişinin yaralandıgını. 1980 >ılında sekiz a\lık bilançonun 1.872 ölü. 3.898 varalıvla kapandı ğını..." açıklıyordu. Bu konuşmasında ölu ve yaralı sayısıyla ilgili toplam sonuçları aylara bolerek anlatıyordu. Elbette bu aylar arasında Ağustos ve Ekim 1979 ayları da vardı. Ölen ve yaralananlara karşın, olumlu içerikte iki bildirinın yayımlandığı ağustos ve ekim ayları... 22 ekim MGK toplantısının uzerinden otuz bir gun geçmişti. 21 Kasım 1979 gunüydu. MGK, toplandı. Sivıl kadro değişmişti, askersel kadro Orgeneral Evren'in baskanlığında aynı kışüerden kuruluydu. Hukumet Demırel'deydi, askersel kadro aynıydı, ama bakalım bu kez anarşi ve terorle ilgili nasıl bir saptama yapılacaktı Milli Güvenlik Kurulu'nda. Herhalde bir ay önce açıklanan "olumlu" tabloda otuz gun içinde onemh bir değişiklik olamazdı. Fakat, "oldu!." 21 Kasım bildirisi, MGK'da, "gelişen iç olayların genel bir değerlendirmesinin yapıldığım" duyurduktan sonra, değişik bir "hava" yansıtıyordu: "...Llkemizde anarşinin çok biiyuk boyutlara ulaştığı, cinavetler. yangınlar. sabotajlar ve soygunlann birbirini takip ettiği. ( umhurnet tarihinde görulmemiş olayların vuku buldugu, toplum huzunınun olağanüstü bir şekilde bozulduğu bir gerçektir. Devlet, can \e mal güvenliğini, kanun \e nizam hâkimiyetini, huzur ve sukunu, korkusuz yasama hıirriyetini mutlaka sağlayacaktır. MGK."da asker kesimin gorevını gereğı gıbi yerine getirmediğıni irdeleyen eleştırıler yapıldığında, komutanlar çevresince kuliste, yanlı yazarların da sutunlarında, "MKG'da askerlerin oy bazında azınlıkta" bulunmalan nedeniyle bu tür bildirilerin çıkmasının onlenemedıği one surulurdu. MGK uyelerinin kurulda bırer oyu olduğu, eğer oylamayla sonuca gidiliyorsa, azınlıkta oldukları gerçekti. Ne var ki, MGK toplantılan bildiğimız, anladığımız anlamda toplantılar değildi. MGK'da tek oyun değeri. ya da değersizliğinden ötede başka bir "ortam" yaşanırdı. Bu toplantılarda bir Genelkurmay Başkanı ya da komutan, hazırlanan bıldirıye "gerçekleri yansıtmadıgı" için katılmadığını soylerse, sivıl guçlerin oy çokluğuna dayanarak bu "ağırlıgı" yadsımaları, olumlu gostergeler ıçeren bıldirilerde direnmeleri soz konusu olamazdı. olmamalıydı. Sonunda o gunler en azından ulkenın 19 ılinin guvenliğinden sorumluydular. Keza, MGK toplantılarının tutanağı yapılır, MGK toplantılarındaki goruşmeler ses aİma aygıtıyla saptanırdı. En azından bir komutanın çıkarılacak bıldiriye "çekince" koyduğunu soylemesı bıle olası gelışmelen önemli oranda değıştırebilirdı Neden yapılmadı?... 12 Mart doneminde birtakım gayri kanuni zorlamalar yapıldıgı bilitıiyor. Niye yakalamıyorsunuz dediğimizde bugün, suç işlemiyorlar ki, yakalasak diyorlar... ...Taraflı hâkim ve savcılar var. Verildiği yerden alamıyorsunuz... ...Kanunlarda değişiklik yapümadan anarşinin önlenebUecegine inanmıyonım. Sıkıyönetim komutanlan, hâkimlerden, emniyet mensuplanndan şiklyetçiler... ...Bir ihtisas grubu (edbirleri gözden geçirsin, sıkıyönetim komutanlarına tebliğ edilsin... ...Yargıiay, Yuksek İdare Mahkemesi kararlanndan dolayı zor durumdayız... ...Anayasa dahil, bazı kanunlarda değişiklik yapmak mecburiyeti var... ...Fevkalade hal kanunu çıkarsa bize çok faydalı olur. Mevcut kanuna göre MİT'i de bu meselelerin içine sokamayız..." Orgeneral Evren'in konuşmasındaki tepe noktalar bunlardı. Dikkati çeken iki cümlesi vardı: "Silahlı Kuvvetler olarak anarşinin önlenmesi için gereken ber şeyi yapanz..." Ve... 21 Kasım 1979 çarşamba günü, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Evren, "Bu son tecrübe ve imkândır... Bundan da sonuç çıkmazsa ne gelir bilemeyiz..." diyordu. "Bu son tecrübe ve imkân" demekle neyi amaçlıyordu? Anarşiyle savaşımı mı?.. Yoksa, bu "rejimle" anarşi savaşımının "son tecrübe ve imkân" olduğunu mu?.. Bu vurgulamayı Başbakan Demirel nasıl değerlendirmiş o gün, bÛemiyoruz. "Bundan da sonuç çıkmazsa, ne gelir bilemeyiz~." noktalamasından hangi yorumlara gidilebüirdi?... Demirel ise, "bu son tecrübe ve imkândan sonuç çıkarmaya çalışıyordu." 21 Kasım 1979'da taraflar durumlannı ortaya koymuşlardı. SON SÖZ DEMtREL'İNDl Son sözü gene Başbakan aldı: "...Memlekel elden gidiyor. Devlet elden gidiyor. Bu canhıraş feryatlar doğru ise ki, dogrudur, bunu önlemek, bizim görevimizdir. Biz kimseyi kanunsuzluğa itmeyiz. Her şey hukukun içinde kalınarak yapüaeaktır. Yapılamaz. altmdan kalkılamaz demek, teslimiyettir. Onu reddediyorum. Bu şartlara teslim olmayız. Bugünkü şartlar 19.5.1919'dan daha kötu değildir.." "Bu son tecrübe ve imkândan" kesin bir "sonuç" çıkmasını gözeten Demirel'in kapanış sözleri, kimi "deginmelerin" karşıtıydı, "bağlayıcı" nitelikler taşıyordu: "...Hadise belli. Kimlerin yaptığı belli. Kimlerin yaptırdığı belli. Görevi mutlaka yaptıracağız. Milleti, birtik ve beraberliğe çağıralım... 'Yasam yok diyene al yasa, param yok diyene al para, aracım yok diyene al araç, gerecim yok diyene al gereç demek, bizim ödevimizdir. Bu yangını söndüremeyiz dediğimiz anda bu görevi bırakırız." 21 Kasım 1979'da, hükümet daha güvenoyu almadan önce yapılan MGK toplantısı sona ermişti. Kimi kuşkulu, kaygılı tortular bırakarak... ...12 Eylül 1980'e on ay dokuz gün vardı. 21 Kasım, bir çarşamba gunüydü. 11 Eylul "harekâtın başladığı' gün, Perşembe. Perşembeyi cumaya bağlayan gece, son demokratik hükümet sona erecekti. Bu görüşmelerin ışığmda, "Perşembenin gelişi çarsambadan bellidir" diyebilir miydik?.. SIHECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle