20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 KASIM 1986 Ozal'ın Inadı... (Bastarafı 1. sayfada) Türklye Büyuk Mlllet Mecllsl'ne verilen geçici 4. maddeyle llglll blr teklif var. Tekllfln gerekçeslni lyl okuyun. Tekllfln gerekçesinde ne dlyor, blllyor musunuz? Bu anayasanın değlşecek çok yeri var; llk kademe olarak bunu geOriyoruz, dlyor. Nereleriymiş oralar, onu da söylüyor. Sendlkalarla llglll, sendlkalann siyasetle uğraşması lle llglll, derneklerle llglll; yanl ne varsa, 1980 öncesinde hangi karmaşa varsa, onlan getirmeyidüşünenler var. (...) Bu gerekçeye Imza atanlar şunu çok lyl bllslnlerld, 'gerekçeye hayır, imzaya evef, böyle şey olmaz. Hem gerekçeye hayır dlyecek8in, ondan sonra İmzaya evet dtyeceksln, bu dahikiye..." Gerçekte özal çok bilinen, inandırıcılığı çoktan aşınmış bir "hikâye"y\ tekrarlamaktadır; yani 1982 Anayasası'nın değişmesini isteyenler, ona göre, 12 Eylül öncesinin "karmaşa ve terör ortamı"n\ özleyenlerdir. Bu bakış açısı Sayın Özal'ın kendl deyişiyle •hlkâye'dlr. Hangi siyasal görüşte olursa olsun, aklı baştnda, sağduyu sahibi hiç kimse 12 Eylül öncesinin "karmaaa ve terör ortamı"n\ özlemez; ülkenin o dönemde bir iç savaşın eşiğinde dolaştığını gayet iyi bilir. Ama bu arada bir başka gerçeğin altı çizilmelidir. Çoğulcu demokrasinin temel kriterlerine göre, 1961 Anayasast'nın getirmiş olduğu rejimle 1982 Anayasası arasında büyük farktar vardır; 1961 Anayasası bu açıdan çok daha demokratik bir nitelik taşır. Onun için de "daha çok demokrasi" isteklerinin "anarşl ve terörü özlemek"\e hiçbir ilintisi yoktur. Tam aksl kanıdayız. Demokrasiye açılan kanallardakl tıkamklıkların birer birer bertaraf edilmeleri, ülkede siyasal normallesmenin kapısını aralayacaktır; gerilim ve kutuplaşma arayışı içinde olanlar varsa, onların emellerini etkisiz kılacaktır. Oysa ANAP liderinin bugüne kadar sergilediği tutum bu gerçeklerle çelişmektedir. öylesine bir inat içindedir kl, bırakalım demokrasiye yönelik başka birtakım değişiklikleri, siyaset yasaklarının kaldırılmasına bile karşı çıkabilmektedir sayın özal. Bu amaçla dünkü Küçük Kurultay konuşmasında, geçicl 4. maddenin iptalini öngören anayasa değişikllğl tekllfini Imzalamış olan kimi milletvekillerini kışkırtmıştır; "anarşl özlemcllerinln oyununa geldlkleri"n\ ciddi ciddi söyleyebilmiştir. Olacak şey değil gerçekten. ilgili bu inadından vazgeçmezse; Türk İç politlkasında Ipier her geçen gün daha fazla gerilecektlr; ANAP liderinin hesabı yanlıştır. Bizden söylemesi... Çahşkan tnemura ikramiye ANKARA, (Cumhuriyet Bttrosu) HUkümet memura sürpriz bir desteği bütçenin transfer ödenekleri bölürhüne koydu. Mcmur maaşları için kullanılacak 2 trilyon 250 milyarlık personel ödeneklerine ek olarak, yine aynı arriaclı kullanıma yönelik 250 milyarlık bir kaynak da bütçenin transfer ödenekleri arasında yer alıyor. Hazırlıkları son aşamaya gelen Personel Yasası'nda memurların maaş uçurumunun daraltılması için derecelerin azaltılması düşünülüyor. Kıdemli ve sorumlu görevlerde bulunan memurların maaşlarının yan göstergelerle yükseltilmesi tasarlanıyor. Maliye ve GUmrUk Bakanlığı'ndan Ust düzey bir yetkili, transfer ödeneklerine personel harcamalarına yönelik olarak konulan 250 milyarlık kaynağın gerekçesini şöyle açıkladı: "Btitçede geçen yıllarda olduğu gibi personel ödeneklcrinde önceden hesaplanmayan bazı artıslann karşılanması amacıyla ek bir kaynak transfer ödeneklerine konuldu. Bu yıl söz konusu tutar 250 milyar liradır." Aynı yetkili bir soruyu yanıtlarken, söz konusu kaynağın 1987 yılının ikinci yarısında gerçekleştirilecek katsayı artışı için kullamlabileceği gibi, hazırlıkları son aşamaya gelen yeni Personel Yasası'yla getirilecek ek mali olanaklann finansmanı için de harcanabileceğini söyledi. Devlet Bakanlığı ile Devlet Personel Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan yeni Personel Yasası Bakanlar Kurulu'na teslim edilecek biçimi aldı. Aralık ayının ilk yarısında Bakanlar Kurulu'nda görüşülmesi beklenen Personel Yasası'nın mali yukü Maliye ve GUmrük Bakanlığı tarafından hesaplanıyor. Bakanlık çevrelerinden edinilen bilgilere göre, uygulamadaki etkileri önümüzdeki birkaç yıla yayılacak yeni yasanın idari yönü, mali yönünden ağır basacak. Memurlara getirilecek yeni, mali haklann büyük bölümü gösterge değişikliklerinden kaynaklanacak. Ayrıca Ust ve alt düzey memur maaşları arasındaki bUyük boyutlu farkların kapatılması için derece sayılarında değişiklik düşünülüyor. Bir yetkili, "Görcv sorumlulukları daha yüksek çalışanların maaslan yan göstergelerle performanslarına baglı ikramiye sistemi ile ayarlanacak" dedi. Bu arada, görevlerinin gerektirdiği sorumluğu göstermeyen çalışanlara yönelik bir "ceza" sistemi de alternatifli olarak hazırlandı. Ekonomide iyüeşme yok konulu anket sonuçlandı. Anketle belirlenen sorunlardan hükümet de, TOBB yönetimi de payım aldı. Anket sonuçlarına göre, Türk ekonomi1 sinin en önemli sorunlarım yüksek enflasyon, nakit darlığı ve girdi maliyetlerindeki artıslar oluşturuyor. Oda ve borsalar da, TOBB yönetiminden "özel teşebbttsttn sorunlarına sabip çıkmasını" istediler. TOBB'dan yapılan yazılı açıklamada, Türk ekonomisinin içinde bulunduğu sorunlar şöyle sıralandı: "Enflasyon vc naklt yetereizligi, girdl maliyetlerindeki arüşlar, yatuımlann yetersizliği ve işsizUk, talep ve sattnahna giicUndekl yeterdzUk, enerji maliyetindekl artışlar, bttrokratlk engeller, ihracattaki tıkanıklık, ithalat transferindeki zorluklar." TOBB'nin açıklamasında, "Özel sektöriimüzün temsUcileri tarafından yapılan bu sıralama ekonoANKARA, (a.a.) Türkiye Odalar Birliği (TOBB) tarafından yapılan ve tüm oda ve borsaları kapsayan "Türkiye Ekonomisinin Sorunlan" mlmlzln yapısal problemlerinin sttrdttgttntt göstennektedir" denildi. Enflasyon hızının 1986 yüının ilk yansında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 oranında gerilemesine karşın, hayli yüksek bir düzeyde seyretmekte olduğu kaydedilen TOBB açıklamasında, enflasyon hızmın, nakit darlığına yol açtığı ileri sürüldü. Kredi faizlerinde herhangi bir düşme olmadığının ifade edildiği açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "özellikle ticaıi kredllerdekl faiz yttktt, ciddi flnansman problemlerl yaratmaktadır. özellikle yeni iiretime geçen veya henüz yatınm safhasında bulunan teşebbttslerde faiz yttktt yatınmcıyı caydıncı boyutlara ulasmıstır. Bu yttzden kredilerin gerl ödenmesindeki güçlükler giderek artmaktadır." Tüm oda ve borsalardan alınan anketlerin degerlendirilmesi sonucunda, TOBB yönetiminde beklentilerin de belirtildigi açıklamada, bu beklentilerin ilkinin "özel teşebbttsttn sorunlanna etkin olarak sahip çıkdması" olduğu kayde ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) ANAP 2. Olağan KüçUk Kongresi dün Akün Sinemasında toplandı. Başbakan ve ANAP Genel Başkanı Turgul özal, kongreyi açarken yaptığı konuşmada, demokrasinin 1980 öncesıne göre çok daha saglam biçinıde kurulduğunu, 1980 öncesi demokrasi oldujunu savunanlann ise, anarşiyi ozleyenler olduğunu ileri sürdü. Özal, yasakların kalkmasıyla ilgili olarak anayasanın geçici 4. maddesinde değişiklik isteyenlerin sadece bununla yetinmediklerini, sendikalar ve derneklerle ilgili maddelerde de değişiklik düşündüklerini belirterek, "Bir zamanlar hizmetler yaptıklannı hiçbir zaman inkar etmcdigimiz, hizmeüerini her zaman takdiric kaı^ıladıgımız Insanlar, dcvrin tamamlandıgının farkında olmayarak bir hırs içinde bunlara da maalesef alet olmaktadırtar" dedi. özal, ANAP iktidarının Uç yılını tamamladığını ve birçok alanda "ihlllal" nitdiğinde çok büyük değisiklikler yaptıklannı anlatarak, ANAP hükümeti icraatının diğer partiler tarafından kıskançlıkla karşılandığı görüsünU savundu. özal, "Bizden evvelkUerin hayall büe lcraalımıza yetifemez" diye konustu. Demirel'in "Tapulu arazim Uzeıine gecekondu kurdurmam" sözlerine yanıl veren özal, "O arazl kinuenin arazisi degil, hem biz gecekondu filan değil, sapasaglam bir bina kurduk" dedi. özal'ın konuşması, delegelerin bakanlar ve bürokratlardan yakınan ifadeleri ile kesilince, Başbakan özal, bakan ve milletvekillerini teşkilatın isteklerine önem vermeleri konusunda uyardı ve her hafta isteyen tcskilatlar ile bizzat kendisinin görüşeceğini bildirdi. ANAP 2. Küçük Kongresi sabah saat 10.00'da Akun Sinemasında toplandı. ANAP Başkanlık Divanı uyelerinin tüzük gereğince kongre başkanhğını da Ustlendikleri küçük kongre öncesi belediye bandosu marşlardan oluşan bir konser verdi. Bu arada ANAP'ın ara seçimlerde propaganda şarkısı olan "Size sdam getirmisem" türküsü de delegelerin eşliginde soylendi. Başbakan özal, kongreye tam saat 10.00'da geldi. Delegelerin çoşkulu, ayakta alkışları ile karşılanan özal, yerini aldıktan sonra Istiklal Marşı okundu. ANAP Genel Sekreteri Mustafa Ta•ar'ın, "Içeride Utikrann, dışanda İtibann sembolü Bafbakanımız ve Genel Başkanımız" takdimi ile kürsüye gelen özal, kongrenin açış konuşmasım yaptı. özal konuşmasına, basına çatarak başladı. ANAP'ı çok zor sartlar altında kurduklarını, o sıralar bazı köse yazarlarının ANAP'ın bir başka partiyle birleşmezse seçimlere bile giremeyeceği yolunda görüşleri olduğunu anlatan özal, bunların hepsinin boşa çıktığını söyledi. 6 Kasım seçimlerinden, hükümet kuruhıncaya kadar dedikodu kampanyasının sUrdUrüldüğünU belirten Özal, iktıdarın ANAP'a verilmeyeceği ve Meclis Baskanı Uzerinde de spekülasyonlar yapıldığını ifade el ti. özal, "Bunlan dedikodu olarak değil, kendi arzulan olduğu için yazdılar. Ama hlçbiri dogru çıkmadı. Yine de yazmaya devam ettiler. Yenilen pehlivan gürese doymaz derler. Onlar bunlan yazmaya devam edeceklerdlr" diye konuştu. özal, ANAP'ın, iktidan askeri bir htlkümetlen devraldığını, geçmişle her askeri yönetimden sonra gelen ik tidarların en fazla 10,5 ay dayandığını kaydederek, ANAP'ın üçüncü iktidar yılını tamamlamak üzere olduğuna dikkat çekti. özal, sözlerini şöyle sürdürdü: "1983 sonunda devralınan Türkiye'nin her tarafından sıkıyönetim vardı. Ekonomik sorunlarda epey ileri gidilmiştl, ama yine de bazı sıluntılar vardı. 2 yılda bir ancak yurtdifina çıkılıyordu. En fazla 400 dolar dövlz veriliyordu elinize. Hatta bizc 'Bu iktidar sıkıyönetimsiz Ulkeyi yöneteme/' denildi. Şimdi memlcketin her tarafından, dogu ve gilneydoğunun bazı llleri haric sıkıyönetim kaldınlmıştır. TUrkiye Avrupa ülkeleri Ue mukayese edUdiginde en emniyetü Ulkderden biridlr. 1980 öncesinl hatırlayalım, bu memlekete gelmek korkulu bir riiyaydı,bu|[ün herkesin yurtdışına çıkışı nıümkün hem de 400 dolarla değil 2 bin dolarla. Eskiden yurtdısına bir bavulla Kidillr 10 bavulla dönülürdu, ama şlmdi komşu Ulkelerden bir bavulla Türkiye'ye gelenler 10 bavullu dönüyorlar. Çünkü Türklye'de her şey var. Türkiye'nln bugiin Avrupa iilkelerinden farkı yoktur." ARA SEÇİM DEftERLENDİRMESİ Başbakan Turgut özal, ara seçimden ANAP'ın en güçlü ve en fazla oy almış bir parti olarak çıktığına dikkati çekerek, diğer partileri eleştirdi ve "Insafla söylemek gerekine esas onlara ayıptır" dedi. özal, delegelerin sık sık alkışlarıyla kesilen konuşmasını şöyle surdurdü: "Son seçim Türkiye çapında bir seçim değildir. Bu seçimin sonuçlan çok muhlelif lefsir edilmiflir. Ara seçlmler genellikle iklldann aleyhinedir. Valandaş pek önem vermez, iktidar değ^Udigi olmaz. 'Bunun için oy veımeyin' dogam tutar.. 'Biz sahneye çıkmadık. Çıkarsak ANAP yüzde 10 alır' dedller, ne oldu? Zor şartlara rağmen, karşınuzda mukaddes bir cephe olmasına ragmen, 12 partinin U'i tam 68 gün bizim aleyhimize konuşmalanna rağmen, iki yerde bir meselenin anormal islismar edllmesine ragmen, ANAP 1. parti olma niteligini muhafaza etmistir. tnsafla söylemek gerekirsr asıl unlara ayıp olmıışlur. Eskiden yüzde 54 oy alahlann bugiin durumu ortadadır. Elleri, butlan bu kadardır. Ama Allah için abartmaya gelince bizden iyi Aııarşivi özledîler Özalh hızdıran gerekçe SHP'nin anayasanın geçici 4. maddesinin kaldırılmasına ilişkin önergesinin gerekçesinde, anayasanın "Iknut nak v* öıgürtükUrbıkısıllanması". «Yürütmmtn konumu", "Yiirütnu yasama dmgtst", "Smdİkal haklar", 'KHağantotü yönetim usülkrt" gibi birçok hukOmlerin düzelıilmesine genk bulunduğu belirtildi. Gerekçede, ayrıca 4. maddenin kaldırılmasına bu asamada öncelik verilme nedeninin güncellikten değil, her ttirlü gelişmen'm tümyurttaşlara esit kosullarla açtk bir siyasal yarif ortamıyla olusacak demokratik bir sistemle mümkün olacağına iliskin inançtan kaynaklandtğı kaydedildi. Gerekçede, özetle şu görüşlere yer verildi: "tlke olarak, siyasal haklar uztrine gettoibnis kısıtlamalar asunda anayasa İk kurutnak Istenen buan haklanna dayalı demokratik hukuk devleti Ukssinm ötütu de ters düser. Siyasal haklar, temel insan haklarmut blr parçasıdır. Anayasa herseyden önce vatandaslann bağvnstz olarak ya da bir slyast parti Içind* faaüyette buhtnma haklannı güvence altma abnısttr. Bu haklann kuUanılmasuıda vatandaşlar arasında styast nedenltrlt blr ayrtm göutiUmeı. Bu haklann siyasal nedmkrle askıya abnmaa anayasanm hükiimlerinde yer alan siyasl faaUyette buhınma llkestnl temeündtn jjtdeltr. Siyasi haklardan yoksun Insanktn bulunan bir tophsm manzarası, demokratik duşünceye ve demokratik gellsmeye aykundır" yapıyorlar, o tarafta ustünlukleri var, kabul ederiz." Ara seçimde DYP ile SHP arasında az oy farkı olmasına rağmen, bolgelerin özelliklerinden dolayı DYP'nin fazla milletvekili çıkardığına dikkati çeken özal, Samsun ve Manisa'da tutünün istismar edildiğini, buna rağmen bUyuk illerde DYP'nin barajı geçecek oyu bile alamadığını öne sUrdü. özal, Ulkede kavga çıkarmak ve haksız kazanç sağlamak isteyenler olduğuna dikkati çekerek, ANAP iktidarının hiçbir grev erteleme kararı altına imza atmadığını söyledi. özal, Yüksek Hakem Kurulu'na başvuruların işverenden çok işçi sendikalarından geldiğini belirterek, "Hem »ikayet ederier hem de Yüksek Hakem Kurulu'na giderler. Bu nasıl şikayettir?" diye konuştu. özal, bakanlar kuruluna çok sayıda grev erteleme karan gelmesine rağmen bunlara imza atılmadığını belirterek, şöyle konuştu: "Gazeteleri açın, demokrasi yokM , o yazılanlann onda biri bile yazrimaz. Her giin ben ve arkadaslanm boy boy tenkit ediliyoruz. Ankeller neşrediliyor. Bizim için bu anketlerin hlçbiri bir şey ifade etmiyor. Devlet memurian hep sendikalı isçilerin gerisinde ücrel almışlardır. Biz bu kaderi degistirecegiz. 2. katsayı artısıodan sonra ilkokul mezunu bir memurun eline nel 70 bin lira geçecek. Asgari ücreli de önümüzdeki yıl artUracagız." özal, 1980 öncesi Ulkede daha fazla demokrasi olduğunu savunanlann anarşiyi özlediklerini belirterek konuşmasına şöyle devam etti: "Çünkü onlann istedigi demokrasi nasıi tarlf edelim; her gün yüniyüşler olacak, hrr gün mentlekette şurada veya burada kavgalar olacak. Adamlar öldürulecek. Ondan sonra memleketimizde bir takım yokluklar olacak. Onlar mansetlere geçirilccek. Iste rabatlıkla bunlan da yazacaklar ve birtakım tahrikler de rahatlıkla yaptlabilccek. Sendikalann hepsi slyasetle ugraşacak, işlerini bırakacaklar. Demeklerin hepsi işlerini bırakacaklar. Sadece siyasetle ugrasacaklar. Isle onlann özledikleri budur." özal, anayasanın geçici 4. maddesinin değişiklik gerekçesinde sendikalar ve derneklerle ilgili maddelerin de değiştirilmesi gerektiğinin vurgulandığını anlatarak, "Yani 1980 öncesinde hangi karmasa varsa onlan getirmeyi düşünenler var.. Bu memlekelte blr lamanlar bizmet yaptığını hiçbir zaman inkar elmediğimiz, hizmetlerini her zaman takdirle karşıladıgımız insanlar devrin tamamlandıguun farkında olmayarak, blr hırs içinde maalesef bunlara alel olmakladıriar" dedi. özal, uzun uzun alkışlanan bu konuşmasından sonra, en fazla alkışı, Adnan Menderes ve arkadajlarının mezarlamun tmralı'dan bir başka yere taşıtılacağını açıkladığı zaman aldı. özal, DP iktidarının çok samimi çalıstığını belirterek, "Herhalde tmralı'da yatanlan iyi blr yere götttrmek de bize nasip olacaktır. Nasıl eski Cumhurbaşkanianndan C'elal Bayar'a cenaze löreni düzenlemek bize nasip olmussa" dedi. özal'ın bu sözleri Uzerine delegeler arasından "Eskileri çatlalacaksımz" biçiminde laf atıldı. Bunun Uzerine özal, "Biz kimseyi çatlatmak için yapmıyoruz. Allah nzası için yapıyoruz" diyerek, konuşmasını sürdürdü. DIŞ İTİBAR Özal, hiçbir devirde dış itibann bu kadar yüksek olmadığını, bunun başka siyasi partiler tarafından kıskançlıkla karşılandığını ifade ederek, "Kedi uzanamadığı clğere pis dermlş. Şimdi de özal çok geziyor dlyoriar. Ben gezmekten çok hoslanmıyorum. Gider gilmez Türklye'yi özlüyorum" şeklinde konuştu. özal, 1981'denbuyanaTürkiye'nin zenginleştiğini, kalkınma hızının yüzde 7.8'e çıktığını da anlatarak, konut edindirme yasasını örnek verdi ve 10 yıl içinde bütün memur ve işcileri ev sahibi yapacağını söyledi. Özal, sözlerini, "Isçiyi ev sahibi yapbgimiz zaman bunu 'Sizi siyasi tarihten sileceğiz' diyenlere Ithaf edeceğiz. Görsünler kim iyçi dostu, klm değil" diye sUrdUrünce delegelerden "HaUI Tunç'un villası var" şeklinde laf atıldığı duyuldu. Bunun Uzerine özal, "Onlann istedigi sendika ağalannın hakkıdır, işçinin hakkı deftil" diye konuşlu. PARTt İÇt SORUNLAR özal, belediyelerle parti teşkilatının arasını açmaya çalışanlar olduğunu da belirterek, beledıveler, parti ve TBMM grubu ile hükümetin uyum içinde çalışması gerektiğini vurguladı. Milliyetçilik anlayışını da açıklayan özal, milliyetçileri birleşmeye çağırdı. Sıkıntıların kısa vadeli olarak görUlmemesini isteyen özal, konuşmasına şöyle devam etti: "Bazı yerlerde belediye başkanlanmız birbirteri lle dalaşıyorlar. Kaybeden millet oluyor. Hedefe varmak İçin bUgiU, becerikll mUiiyetçUik yapmak lanm. Geçmiş Ikfidarlar da çok iyi gayelerie ise baslamıslardır. Ama o Iktidariann zaafı kendi içlerlndekl problemlerdir. Küçük işlerle uğrasmayin. Bizim zaahmız ise, muhalefele hiç dusmeden iklidar ulmamızdır. Onun için çok ögrenmeye ve blrblrimize daha sıkı sanlmaya muhtacız." özal, partizanlık yapmadıklarını anlatırken, delegelerin, bakanları "siyasel yapmıyoriar" diye eteştirdikleri duyuldu. Delegelerin, bürokratlardan da yakınmaları Uzerine özal, "Sizin haklı her meselenizin yamndayız. Bakanlanm burada. Teskilattan gelecek her lelefona, o gün olmasa bile ertesi gün mutlaka cevap verinlz" diyerek konuşmasını sUrdürdU. Ancak bazı delegelerin "teskllala kulak verin" diye bağırmalan Uzerine genel merkezin de teskilattan gelecek telefonlara yanıt vereceğini ve kendisinin de her hafta çarşamba günü isteyen teşkilat yöneticileri ile başbakanlıkta görüşeceğini bildirdi. özal laf atmalar ile sık sık kesilen konuşmasının son bölümUnde şunları söyledi: "önemli olan birbirimizi anlayabUmektlr. Bazen aynı llde İki mluelvekilinin zıtlaslığım göriiyorum. Ttskilat da bazen ildye bölünüyor. Hiçbir zaman bölünmeyln. BdlUnttrseniz ufalanırsınız. Millelvekillerine sesleniyorum. Zannediyoriar kl, ben daha üstünüm. Biri diyor ki ben daha üstün. O zaman iklsi de kaybeder. Birbirimiz hakkında kötü soz soylemeyelim. Balının bizden üstün tarah uzlaşma yolunu bulmuş olmalandır. Biz ise meselderi hep kavgaya götünnuşüz. Onun için bunu önce kendi içimlzden tatbik edelim." KEÇECİLER'İN KONUŞMASI ANAP Teşkilat Baskanı Mebmet Keçeciler ise, faaliyet raporunu okudu. Keçeciler, ANAP'ın memurlar eliyle partizanlık yapmaya tenezzül etmediğini belirterek, "Ama eski abskanlıklannı devam ettiren muhalefet partilerinin, devlel kadrolanna el atarak memurian kendi enıelleriııe hizmet eltirmek için yoğun çaba harcadıklanm esefle müşahade ediyoruz" dedi. ANAP İkinci Küçük Kongresi'nin öğleden sonraki bölUmünde, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin Emiroğlu, sert biçimde eleştirildi. lçel 11 Baskanı Atilla Erden, bakanın Mersin'de bulunan ailc yakınlarının teşkilat işlerinc kanştığını öne sürdü. Erden, ayrıca, yurtdışındaki Milli Eğitim Bakanlığı görevlerine solcu öğretmenler atandığım, bakanın bu konuya ilgisiz kaldığını savundu. Bu eleştiriler uzerine söz alarak kürsüye gelen Emiroğlu, iddiaların yalan olduğunu, yurtdışına öğretmen atamalarının doğrudan bakanlık tarafından yapılmadığını belirterek, "Bu yalandır, öyle bir şey yok" dedi. Bunun Uzerine Atilla Erden, kUrsüde bakana, "Sen yalan söylüyorsun" diye laf attı. Bakan ile il baskanı arasındaki tartışmalar genel kurul salonunun dısında da sUrdü. Emiroğlu, lçel tl Başkanı'na kuliste, "Ben kürsüde konuşurken bana yalancı diyemezsin, beni yalancılıkla itham edemezsin" biçiminde sert bir dille bağırdı. Emiroğlu ile Elden tartışırlarken, Genel Sekreter Yardımcıları Alpaslan Pehlivanlı, Rüslü Kazım Yücel ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler, araya Kİrerek tartısmayı yatıştırdılar. Başbakan özal, daha sonra bir kapanış konuşması yaparak, teşkilatın sorunlan ile daha yakından ilgilenileceğini bildirdi. özal ayrıca, anayasanın geçici 4'UncU maddesinin kaldırılması ile ilgili yasa tcklifine dcğindi. Özal, eski siyasileri yeniden eleştirerek, "Gözlerini o kadar hırs bürümüş ki, duydugumuza göre leklifi imzalamak Istemeyen bazı millelvekillerine para bile teklif edilmiş. Bizden bir arkadasımız imzaladı. INevzat Bıyıkh'yı biliyorsunuz, ama kendisi halen partimidn mUletvekilidir" dedi. özal daha sonra, Devlet Konuk Evi'nde il başkanları ile MKYK Uyelerine vemek verdi. HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/U CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor (Bastarafı 1. Sayfada) konuşmasından öğrenmiş oluyorduk. Sosyal demokratlığı elden çıkarmayan özal'ın ağzından, bu gidişle bakarsmız yarın "sürekll devrim" içinde yaşadıRımızı öğrenebilirdik. Gelmış geçmiş bütün iktidarlan bir kalemde silen Başbakan, "Ihtilaller dönemini" irdelerken, Alatürk çağını özenle ayırıyordu. Atatürk çağı ile ilgili kendine Ozgü fikirlerini söylediğinde doğacak tepkilerden çekinmese, hiç kuşku duyulmasın, o dönemin de ANAP iktidarının gerisinde kaldığını irdeleyebilirdi. öylesine büyüklüğün coşkusuna kaptırmıştı kendini... Mikrofon ustası Zenger'in miting alanlarmda yürüttüğü görevi, bu kez Genel Sekreter Mustafa Taşar üstlenmişti. özal'dan vurucu birkaç cümle çıktığmda, Taşar alkışlamaya başlıyor, dinleyiciler aldıklan bu işaretten sonra özal'ı coşturmaya girişiyorlardı. özal, kürsüde ilk başlarda tutuk gibiydi, fakat dinleyiciler arasından yükselen kışkırtıcı kimi sözlerden sonra birden neşesi yerine geldi, eleştihden çok destek anlammdaki bu seslenmelerle daha bir coştu. öylesine coştu ki, bir an geldi, özal neredeyse kürsüde ağır sıklet şampiyonu Muhammet Ali'nin sözlerine benzer bir üslupla konuşmaya başladı. Hemen her çevreye muhalefete, işçiye, basına, "Kelebek gibi uçarım, an gibi sokarım " diye seslenecekti nerdeyse... özal, ne yakın tarihten ne de Türkiye'deki geçmiş siyasal olayların dehninde yatan soruntardan haberliydi. Nasıl bir anlatım biçimiyse şu, "Emsall görülmemiş bir seçimlerin galibiyiz" derken 1965'te, 1969'da hatta 1950'deki seçimlerde alınan sonuçları bilmezlikten geliyordu. Sanki Türkiye'de sadece ANAP, bir genel seçimde yüzde 44 oy almıştı, başkasına nasip olmamıştı bu sonuç. özal, işine geldiğinde geçmişi karalıyor, işine gelmeyen noktada sahip çıkabiliyordu. "Idareyi askeri hükümetten devraldık'' derken, o askeri idarenin hemen başında koşa koşa görev aldığını, her türlü sorumluluğuna ortak olduğunu anımsamıyordu. Güvenliği ve asayişi özal sağlamışlı. Bu sözlere göre, 12 Eylülcülerin bu konudaki savları geçersizdi. O kadar ki, g/Jneydoğuda birkaç ilde sürdürülen sıkıyönetimler de yakında kalkacaktı. Ama özal, tçişleri Bakanının oralarda ölen ve öldürülen yüzlerce kişiyi hütçe komisyonunda açıkladığım hiç anımsamıyordu. Ara seçim değerlendirmelerinde filmi geriye çevirmiyor, o günkü büyük savların tersine, ara seçimlerin dünyanm her yerinde iktıdarın aleyhinde sonuç verdiğini söylüyordu. Eğer SHP bu sonucu almasa, egerDYP biraz ileri gitmese, ANAP'ın başarısı gene pekişecekmiş, böyle diyordu, adeta "Halamın bıyıkları çıksa amcam olurdu" deyişine eşdeğer bir mantık sergiliyordu. Basına veryansın etmesi doğaldı, daha iyisini kimse bektemiyordu elbette, ama işçi kuruluşlarında iktidar aleyhine gözetilen davranışları tek bir dayanağa oturtuyor, "sendika ağaları" diye nitelediği işçi yöneticilerine yüreğmden taşan kızgın lavlar yağdırıyordu. Sadece işçi liderlerine değil, artık ayağına köstek olan eski siyasetçilere de söylemediğini bırakmıyordu. Alkışlar, alkışlar geliyordu. Işte o zaman mağrur, kendine güveni büyük bir özal, birden biçimleniyordu kürsüde. Bir gazetenin artık özal'dan daha az söz edildiğini gösteren anketine bile karşı çıkıyor, eğer o anket iyi okunursa en çok sözü edilen kişinin kendisi olduğunu söyleyebiliyordu. Ne gerek vardı bu değerlendirmelere, bu kişisel övgülere. "Ne yaparsak yapalım bir kulp takarlar"diyordu özal, neredeyse ünlü bir deyişi dile getirecek, kervanın hangi koşullarda yürüdüğünü vurgulayacaktı. Yaşam koşulları mı?.. Aman efendinf, neredeyse köylü, işçi, memur aldıklan parayı nereye koyacaklarını bilemeyecek kadar "müreffeh" durumdaydı. Işe yeni başlayan bir memura 60 bin lira aylık vereceklerini, öğretmenin yakında 100 bin lira alacağını iftiharla açıklıyordu. Galiba özal, 60 bin lirayla günübirlik artan fiyatlar karştsında nasıl yaşanacağımn farkında değildî. Kalkınma hızı mı?.. Almış başı gidiyorduk, yüzde 8'lere varmıştık. Doğruydu, örneğin Ankara'da su sorunu hemen her gün, kömür konusu bir mevsimdir yüzde 7.9 hızla büyüyor, büyüyordu. özal'ın kafasında giderek büyüyen sorun, ne pahalılık, ne sosyal gerçekler, ne de anayasanın günümüze ters düşen maddeleriyle hükümleri... özal'ın kafasındaki sorun, gelecek seçimde iktidarda nasıl kalabileceğini araştırmakla ilgili. Bu nedenle özel söyleşilerde, toplantılarda, önüne kim çtkarsa sorduğu tek soru, "Gelecek seçimde sonuç ne olur?.." Yüksek perdeden atılan nutuklara karşın, ne olacağı az buçuk bellide, özal'ın seçimleriyitirmesinden sonra ne yapacağı sorusu askıda. ARADA BİR (Bastarafı 2. Sayfada) sozünün söylendiği zaman aralığında rüşvetin meydana getirdiği yıkımı küçümseyerneyiz. Devletin temellerine dinamit koymakla eş anlamlı olan rüşvetin önemsenmemesi affedilmez yanılgıdır. Bu nedenle, içinde bulunduğumuz dönemde yolsuzluk, rüşvet ve kayırma olaylarını, hükümet edenlerin, geçiştirme yöntemleriyle örtbas etme istemleri onanamaz. Siyasal etkinllklerle yönetim boşluklarından yararlanmak isteyenlerin, "Devletin mali deniz, yemeyen domuz' anlayış densizliğini gösterenlere karşı acımasız olmak, yürütmenın kaçınılmaz gorevidir. Unutmamak gerekir ki, ülkemizin kıt kaynakları bu tür somürüye yetmez. Kamuya ait harcamaların yerli yerinde olması için, yasallaşan yazılı koşullar vardır Bunlardan en çok etkinliği olanlar, sırasıyla, Sayıştay Denetimi, Muhasebeyi Umumiye Kanunu, Yüksek Denetleme Kurumu ve İhale Yasası'dır. Bunlann dışında bakanlıkların, genel müdürlüklerin ve çeşitli kamu kurumlarının kendi iç bünyelerini ilgilendiren denetim birimlerl bulunmaktadır. 60 yıllık cumhuriyet döneminde yüz binlerce görevli, sözü edilen denetim birimlerince sorguya çekilmiş ve hesap sorulmuştur. Sorguya çekilenlerin içinde cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar bulunmaktadır. Ulkemizde etkin bir denetim birikimi'nm olduğu unutulmamalıdır. Ancak, yasal olarak denetimin dışında kalmak yoluyla işlenen yolsuzluklardan hesap sorulmayacağını sanmak yanılgıdır. içinde bulunduğumuz dönemde yolsuzluk, rüşvet ve kayırmaların artmasının özünde denetim dısı tutulan fonlardaki paraların harcanmasındaki serbestlik ve Inale Yasası'ndaki aşırı yetki çellşklsi yatmaktadır. Kısaca fonlar üstünde duralım: Fonlar, basit tanımıyla yasal olarak gelir kaynağı belirlenen, harcama yeri ve zamanı belirlenmeyen bütçe dışı parasal birikimlerdir. Fonlarda biriken paraların harcanmasında ne Sayıştay etkilidir, ne Muhasebeyi Umumiye Kanunu geçerlidir ve ne de ihale Yasası'na bağlılık zorunludur. istenirse bütünü ile serbest ve keyfi harcama ile kullanımı olasıdır. Örneğin, oto yol yapımını, kredi getiren firmalarla bağıtlamak, silah sanayiinde dilediğinle anlaşmak, hiçbir yasal yöntem izlenmeden yapılabilecektir. Nedeni, hiçbir buyruğa bağlı olmayan fon harcamalarının keyfiliğidir. Özellikle doğrudan fondan karşılanan harcamalar için, bağıt aşamasında yasal bir yöntem gözetilme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak bağıttan sonra ilgili kurumun denetim birimi, bağıtlanan sözleşmeye göre denetimini yürütür. önümüzdeki birkaç yıl içinde, otoyol, enerji santralı, silah sanayii gibi alanlarda en az 15 milyar dolarlık yatırımın bağıtlanacağı büyük bir olasılıktır. Bu büyüklükte bir yatınmın hiçbir yasal yönteme bağlı olmadan bağıtlanmasının gelecekte ne getirip, ne götüreceğini hep birlikte göreceğiz. Ancak yakın bir gelecekte bu tür bağıtlanan yatırımların yolsuzluk, rüşvet ve kayırma söylentileri ülke ölçeğinde çalkantı yaratacağı kuşkusuzdur. Son olarak şunu da belirtelim: Ulkemizde yaklaşık 100'e yakın fon bulunmaktadır. Ülke kaynaklarını ihale yoluyla yeni bir bataklık çıkmazına sokan 2886 sayılı Devlet İhale Yasası ile ilgili görüşlerimizi ayrıntılarıyla birlikte, bir başka yazıda dile getirmeye çalışacağız. dildi. Borçlara yeni sistem ENİS BERBEROĞLU ANKARA Vadesi gelen iç ve dış borçların yeni borçlarla ödenmesi yönündeki strateji, so.nunda hükümeti de ürküttü. Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem tarafından onaylanan bir programla, kısa vadeli borçların orta ve uzun vadeye yayılması için çaba harcanacak. Maliye ve Gümrük Bakanlığı tarafından 30 Haziran 1986 tarihi itibariyle yapılan dış borç dökümüne göre, yıl sonunda 28 milyar 189 milyon dolara ulaşması beklenen dış borç stoku içinde kısa vadeli olanların payı yüzde 14.9'u buluyor. 1984yılında yüzde 10.3, 1985'te yüzde 12.7 düzeyinde olan kısa vadeli borçların toplam içindeki payınm yükselmesi dış borç yönetimi açısından tedirginlik yaratıyor. Bu amaçla önümüzdeki yıl uluslararası piyasaJardan sağlanacak 3 milyar 150 milyon dolarlık yeni ve uzun vadeli kredinin öncelikle kısa vadeli borçların kapatılmasında kullanılması düşünülüyor. Böylece kısa vadeli borç tutarının azaltılntası, dış borçların orta ve uzun vadeye yayılması hedefleniyor. Borç yönetimindeki bu yeni anlayış, 1987 yılı sonunda 3 trilyon 47 milyara yükselmesi beklenen iç borçlara yansıyacak. Merkez Bankası tarafından önerilen ve Hazine tarafından uygun görülen yeni bir iç borç sistemi geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem tarafından onaylandı. Hazine'nin ihaleyle borçlanmasına yeni bir yöntem getiren sistemle, halen ortalama 3 ay olan iç borç vadesinin daha uzun döneme yayılmasına çalışılacak. Var olan ihale sistemindeki sakıncalar bir hükümet yetkilisi tarafında şöyle dile getirildi: "Var olan sistemde Hazine, örneğin bir hafta bir yıllık borçlanıyor, iki hafta sonra 6 ay vadeli borçlanıyor, bir sonraki hafta da 3 aylık lahvil satıyor Yine bu sistemde vadeler bir haftaya yığılabiliyor. Diyelim ki, arâlık ayının ilk haftasında 100 milyarlık ödeme yapılıyor. Bir sonraki hafta bu rakam 5 milyara iniyor, yine bir sonraki hafta 150 milyara çıkıyor. Bu iniş çıkışlar hem Hazine'yi hem de Merkez Bankası'nı zorluyor. Yüksek faizle borçlanma zorunluğu doğuyor. Hazine, Merkez Bankası'ndan borçlanıyor. Yeni sistemle, vadeleri hem uzun döneme yaymak hem de ödemeleri düzenlemek istiyoruz." Aynı hükümet yetkilisi, yeni sistemin işleyişine ilişkin olarak şu bilgiyi verdi: "Hazine, 15 Aralık 1986 itibariyle 250 milyar borçlanmaya karar verdi diyelim. Mevcut sistemde olduğu gibi tamamını bir defada borçlanmayacak, örneğin, 100 milyarlık 52 hafta vadeli tahvil salucuk. Buııların vadesinin 15 Aralık 1987'dc dolacağını bildiğinden, söz konusu vadeye yine örnek olarak 26 hafta kala bir kez daha borçlanmaya giderek bu kez 100 milyarlık tahvil satacak. Yine 15 Aralık 1987'ye 13 hafta kala 50 milyar borçlanacak. Vtıdekrin hepsi 15 Aralık 1987'dc gcldiğindcn Hazine söz konusu tarihte toplam 250 milyar ödeyeceğini önceden bilecek, nakit akımını ona göre ayarlayacak." Haftalık ihale sisteminde başvurulacak değişiklik sonucunca Hazine bir defada yüksek miktarda borçlanmaya zorlanmayacak ve borç ödeme tarihlerini çok önceden bilecek. Böyle olunca da Hazine'nin iç borçlanmada sıkıştığı zaman, yükseltmek zorunda olduğu faizlerin aşağı çekilebileceği umuluyor. Tüm operasyonun temel amaçları arasında yer alan faiz indirimi için, Merkez Bankası'nın önümüzdeki iki hafta içinde başlatacağı açık piyasa işlemlerine de güveniliyor. Hazine ihalelerinde kazananlara, tahvil ve bono bedellerini ödemek için ek bir haftalık süre tanınması düşünülüyor. Böylece, söz konusu banka ve bankerlere, Hazine'den satın aldıklan tahvil ve bonoları oluşması beklenen ikinci el piyasalarda satmaları için olanak tanınacak. Yeni iç borç sisteminin bir diğer yararı da, Hazine'nin, Merkez Bankası kısa vadeli avans kaynaklarına fazla başvurmaması olarak gösterildi. Hükümet, hedeflediği gibi iç borç faizleı ini düşürebilirse, bunu, bankaların kredi fai/.lerinde indirimintakipetmesi bekleniyor. Sisle gelen kazalar (Baftarafı 1. Sayfada) Bozkurt yönetimindeki 34 N 0474 plakalı özel otomobil, Zeytinburnu'nda yoğun sis ve yol kayganlığı nedeniyle sahile uçtu. Sahildeki kayalıklara oturan otomobilin sürücüsü kazayı hafif sıyrıklarla atlattı. Bu kazanın birkaç metre ötesinde aynı nedenlerden dolayı Türkiye Süryani Patrik Vekili Yusuf Sağ yönetimindeki 34 BAR 83 plakalı otomobil de bariyerlere takılarak uçmaktan kurtuldu. Yoğun sis nedeniyle en büyük grup kaza Haliç Köprüsü'nde meydana geldi. Yaklaşık 15 aracın karıştığı zincirleme kazanın dışında, Haliç Köprüsü ve çevre yolunun köprüye yakın kesimlerinde üçlü dörtlü kazalar nedeniyle toplam 60 amç hasar gördü. Şehirhatları vapurlannın ÜsküdarBarbaros Hayrettin seferleri 11.45'e diğer seferler ise 12.15'e kadar yapılamadı. Bir ara düzelen deniz ulaşımı gece 2O.3O'dan itibaren yeniden aksadı ve BostancıAdalarKartalYalova ve ÜsküdarBeşiktaş hattının dışındaki tüm seferler yapılamadı. DtNİZ KAZAS1 Karadeniz'den Marmara'ya geçmck için lstanbul Boğazı'na giriş yapan Sovyet bandırah Tsezar Kulnikov adlı yakıt tankeri dün 16.30 sıralarında sis yüzünden rotasından çıktı ve Bebek Arnavutköy arasında Akıntı Burnu mevkiinde karaya bindirdi. Çarpma sonucu yaya yolunda yaklaşık 3.5 metre bir yarılma meydana geldi ve sahil yolunun bu kesiminde çatlaklar oluştu. TURK ÇOCUGU ALDANMA HAFİF ALKOLLÜ İÇKİLER ALKOLİZMİN, MASUM ZANNEDİLEN VEYA ÖYLE GÖSTERİLEN KANLI OLTASIDIR. ŞENOL ÖZYURT Onurlu, kısa yaşamıyla aramızdan ayrılışının 7. yılında saygıyla anıyoruz. Y ESİ L A Y AtLESt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle