13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ertesi günü özel kalemin yolunu tutar. Doğal olarak bakana, beklediğini haber verirler. Birkaç saat bekler. Bakanm yanına birkaç düzine insan girip çıkrrustır, ama huzura alınmaz. On yedinci gün sırası gelmiştir. M. Varinli, bu 17 gün içinde, belki her gün, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki odarna geliyor, dert yanıyordu. Kendisine, dılim döndüğünce, "Serinkanlı ol. Bunlar kendi elleriyle kuyulannı kazıyorlar. Sen yaptığın işlerin hesabım açık alınla vermeye hazır olduğuna göre, akşam yatınca rahat uyursun. Onlann rahatlan çoktan kaçmıştır..." diyordum. On yedinci gün bakan, Varinli'yi kabul eder. Hal hatır bile sormadan şöyle der: "Mehmet Beğ, siz filan toplantıya geldiğinizde, birkaç kişinin elini sıkıp oturmuşsunuz, Demokrat Parti İl Başkanı T.A.'nın elini sıkmamışsınız. Bu davranışımz partimize, iktidanmıza hakarettir..." Varinli şöyle der: "Beni bunun için mi çağırdınız, on yedi gün beklettikten sonra kabul ettiniz. Bir toplantıda, kimi durumlarda insan en sevdiği kişilerin bile eüni sıkmaz, genelbkle bu da hoşgörü ile karşılamr. O toplantıda, T.A.'nın elini sıkmarruş oknam hiçbir kasıt sonucu değildir. Yalnız tam yeri gelmişken söyleyeyim, müseccel bir İursızın elini sıkmamış olmayı şeref sayarım." N. Gedik'in beyni atar. "Ne demek istiyorsun?" diye bağınr. Varinli, serinkanlıhkla: "Zimmetine para geçirmekten şu kadar yıl hapse mahkum olan T.A.'mn 1933'teçıkanlan genel af kanunundan yararlanarak salıverildiğini açıklar. Gedik, mınldanarak, "Görevine dönebilirsin" der. Bir genelleme yaparak, bütün DP örgütünde çalışanlann, görev yapanlann, T.A. gibi bozuk sicilli olduklannı söylemek, kuşkusuz doğru olmaz, ama bunun tek örnek olmadığı da kuşku götürmez. Açıktır ki, güvenilmez, partizan yöneticilerle yol almak olanağı yoktur. Güvensizlik partileri de devleti de batırır. BAKANLIK EMRİ PARTÎ BAŞKAN LIĞI EMRİ: O günlerde, basta öğretmenler olmak üzere, kamu görevlileri: "Bizi bakanhk emrine alın, parti başkanının emrine vermeyin" diyorlardı. Demokrat Pani iktidannm son günlerinde, öğretmen kıyırru doruk noktasma ulaşmıştı. Yaşı emeklilik sınınna varmış olan binlerce öğretmen, emeklüiğini isteyerek, kıyımdan kurtulma yolunu aramıştır. 27 Mayıs'tan sonra, görev aldığım Milli Eğitim Bakanlığı'nda yetkili müdür, birkaç yüz öğretmenin emeklilik işlemini içeren kartonlarla odama girdi. Bunlan, Emekli Sandığı'na gönderilmek üzere, imza etmem gerekiyormuş. Birkaçına şöyle bir göz attım. Yaşlan ellinin üstünde olan pek az. Bir yandan öğretmen açığmı kapatmadaki güçlük, öte yandan yetişmiş öğretmenleri emekliye çıkarmak! İmza işini durdurdum. tmzaladıklanrru da karaladım. "Emekliliğini isteyen bütün öğretmenlere, benim imzamla şöyle bir yazı göndereceğiz" dedim: "İçinde bulunduğumuz koşullan da hesaba katarak, özel durumunuz nedeni ile, gerçekten emekli olmak istediğinizi, yeni bir dilekçe ile bildirmezseniz, emeklilik için eskiden yaptığimz başvuru geçersiz olacaktır." Pek az öğretmen, özel durumu nedeni ile, emekliliğini yeni bir dilekçe ile istedi. Pek çok öğretmen de, özel mektuplar yazarak, işlemin durdurulînasmı istemek yoluna bir türlü gidemediklerini, mektubumun kendilerini rahathğa, güvenliğe kavusturduğunu dile getirdiler. (Parti başkanlarımn emrine girmektense, başka mesleklere atlayanları da anmakla yetiniyoruz.) Daha gerüerdeki geçmişin çok aa örnekleri arasında, askerliğin ve âsann yeri büyüktür. "Devlet köye, ya asker toplamak, ya da, âsar başta olmak lizere, vergi almak için gider" sözü, Cumhuriyet'ten önceki dönemin pek aa bir gerçeğini dile getirir. O dönemde köylü ne üretiyor, ne yiyor, ne içiyor, hangi yollarda hangi araçlarla gelip gediyor? Taşkın, kıtlık, kurakhk, bulaşıcı hastalık yıkımları karşısında ne yapıyor?... Devlet bütün biınlara tümden ilgisizdir, kulağını tıkamıştır. Hiç güven yoktur. Bütün bunlara, doğaya karşı güvensizlik eklenince, güvensizlik üçgeni, korku çemberi toplumu kuşatacaktır. Güvenliğe yönelen ileri ülkeler, atom çağına, uzay çağına girdiler. Onlar her on yılda bilimlerini, teknolojilerini yenilemek yolundalar. Biz ise birinci endüstri devrimine ucundan kıyısından girmiş sayılınz. Uygar dünyadaki yerimizi almak için, güvensizlik çemberlerini kırmak, fışleme girişimlerinden, uzayıp giden güvensizlik soruşturmalanndan kurtulma başta gelen bir zorunluktur demek abartma olmaz. 9 EKİM 1986 Güvenliğe yönelen ileri ülkeler, atom çağına, uzay çağına girdiler. Onlar her on yılda bilimlerini, teknolojilerini yenilemek yolundalar. Biz ise birinci endüstri devrimine ucundan kıyısından girmiş sayılınz. Uygar dünyadaki yerimizi almak için, güvensizlik çemberlerini kırmak, fışleme girişimlerinden, uzayıp giden güvensizlik soruşturmalarmdan kurtulmak başta gelen bir zorunluluktur, demek abartma olmaz. Güvensizlik Üçgeni ve Korku PENCERE Ya Hınç Çıkanyorsa?.. ömür, bir sureçtir. İnsan doğar, yaşar, ölür; ama arada neler olup bitiyor? Çocukluktan erinliğe geçiyor insan, daha başka deyişle, büJuğ" çağı gibi belaiı bir dönemi yasryor; ruhsal değisimin datgalı denizinde kürek çekiyor. Küçük büyümüş, geceleri kadınları düşlemeye başlamıştır; ilkyazın sıcağı sırtına vurduğurtda, sınıfın penceresinden mavi göğe bakarken, komşunun kızını düşünerek tükenmez kalemini dişliyor; yasakların çemberinde sıkışıp kalan tensel özlemlerinin bucurgacında yureği daralıyor. Erinlik dönemi, insan ömründe en sıkırrtılı aşamalardan biridir. Ya sonrası? Büyüyüp erginliğe varmak, erkek ya da kadın olmak, sorunlan çözüyor mu? Bagnazlık şerbetiyie ıslatılmış gelenekler, insan ömrünün her asamasında "ayıp" sözcüğünün yaftasını, hayatın mapushaneleşmiş kurallanna açılan kapının üzerine asar. Dünyanın her yanında "ayıp" kimi zaman daralarak, kimi zaman genişleyerek, insan ruhunun üzerini örten bir şaldır. O şalın altında neler dönüyor? Hele kişi, toplum içinde ağır ve oturaklı bir görünümle önemli bir kortuğa oturmuşsa, öztemleri ruhunu ne denli mtncıktasa da sesini çıkaramaz; "ayıptır, yasaktır, sana yakışır mı?" sorgulamasının ağırlığı altında gündüzlerini geoeye dönüstürür. Erinlik çağında erginliğe geçen insanı ömrünün sonbahannda ne bekliyor? ister sultan olsun ister köle, ister devlet başkanı olsun ister yurttaş, ister zengin olsun ister yoksul, her insan kadınsa "menopoz", erkekse "andropoz" aşamasını yaşayacaktır. Her iki cinsin de yaş donümü vardır. Erkekte cinsel etkinlik 50 ile 70 yaş arasında basamak basamak azalır; kadında aybaşı dönencelerinin kesilmesi, daha başka deyişle yumurtlamanın durması genellikle 45 yaşından sonra gerçekleşir. insanlar (kadın ya da erkek) yaş dönemlerinde öylesine ruhsal bunalımlara düşerier ki, çocukluktan erinliğe geçmedeki dakjalanma bunun yanında solda sıfır kalır. Ne var ki hiçbir "büyük" bunalımlannı sere serpe ortaya koyamaz. Çünkü "ayıptır, yakışmaz, sağdan soldan ne derler?" Yaşlı başlı erkekler ve saygıdeğer kadınlann biyolojik kökenli doğal bunalımları bağnazlığın ve cehaletin yarattığı baskılar altında sıkıştırılmış gaza dönüşür; patladı patlayacak kertelere gelince, hayatın öteki boyutlanna yansır. Nedir hayatın öteki boyutlart? Say sayabildiğin kadar!.. Bahçesine top kaçıran çocuklara düşmanlaşan artmışlık kadın niçin bar bar bağırıyor? Yetişkin oğluna yüklenen elli beşlik baba, sakın o gece yatakta basarısız kalmış olmasın? Eviatlığın kollannı kızgın masayla dağlayan evin hanımı, menopozdan kaynaklanan hıncını dışa vurmasın? "Eylemci gençleri asmalı, ya da ömrü billah zindanda çürütmeli" diye bar bar bağıran şu saçlı sakallı politikacı, andropozunun gerilimini dağrtmak için mi tepinryor? Sorular sorulan izleyebilir, çoğu boşlukta ve yanrtsız kalıp sallanarak... Ancak devlet siyaset adamlan katında bu soruların önemi büyür, dar bir çevreyi ilgilendirmekten ötede boyutlar kazanır. Çünkü ellinin üzerine tırmanan kuşak devietleri yönetiyor. Kişi kendisini suyu çekilmiş değirmen gibi duyumsamaya başlayınca, iktidar tutkusunun çekiciliğine kapılryor, siyasette doyum anyor; ama sağduyusunu neden yitirmiş görünüyor? Baskıcı, acımasız, hoşgörüsüz, suçlayıcı, hınçlı, kinli, bağışlamaz kiş'h liğiyle neden ortada salınıyor? Sakın bu zavallı, yaşamdan çözüluşünün hıncını toplumdan çıkarmaya kalkmasın? Biliyorum, bu soruların yanrtlan sarkaç gibi çoğu kişinin düşüncesinde sallanıyor; ama yaşlandıkça hırçınlaşan politikacının ruhunu açarak içindekileri okumak kolay değil. Çoğu zaman sır gibi saklanır bunalımlar, ölümle birlikte toprağın altına gömülür. insanlık uygarlastıkça, hoşgörü yoğunlaştıkca, hayatın her asamasında alabildiğine yaşamak özgürlüğü sağlandıkca, kültür ve sanatta doyuma ulaşmak olanakları genişledikçe yaslanmanın yükleri hafifleyecektir. Şimdiiik bu konulan kurcalamak bile ayıp. Prof. FEHMÎ YAVUZ Geri ve ileri toplumlar aynmı yaparken, çeşitli ölçütlere başvurulur. Biz bunlardan yalnız güven üzerinde durmak istiyoruz. özetle, ileri toplumlar derece derece, adım adım güvenliğe yönelmişlerdir; geri kalmış toplumlar ise, türlü güvensizlikler içinde bocalamaktadırlar demek yanlış olmaz. Doğa üstü güçlere bağlı kalmak, bunların en alt düzeyde kalanlarmı oluşturur. Toplumların içinde bulunduğu güvensizlilder, korku kaynaklan üç kümede toplanabilir: Bireylerin kendilerine, yakmlanna, dostlanna karşı beslediği güvensizlik, Devlete karşı olan güvensizlik, Doğaya karşı güçşüzlük ve bundan doğan güvensizlik. Bu üç küme arasında etki tepki ilişkisi olduğunu da hemen söyleyelim. Anarşik olaylann kaynağı, büyük ölçüde, bu ilişkilerde çöreklenir. Birinci kümeye giren güvensizlik, bireylerin ne kadar çalışsalar, didinseler, çırpınsalar ya$am düzeylerini yükseltemeyecekleri inancının yüzyıllar içinde kökleşmiş olmasma dayanır. Kimse, önlem alarak gelirini, nasibini, kısmetini arttıramaz anlamına gelen aşağıdaki dizeler, bu gerçeği vurgulamaktadır: "Bibaht olamn bâğına bir katresi diişmez / Bârân yerine dürrii gtther yağsa semadan / Tedbir Oe efzfin edemez kimse nasîbin." Fatih'in babası döneminde (altı yüz yıl önce) ve Türkçe yazümış olduğu için bugün bile çok okunan (Yeni harflerle de baskısı yapılmıştır). Ahmediye'de yoksullar göklere çıkanlmakta, zenginlik yerilmektedir. Bu kitapta büyük işler peşinde koştnak anlamına gelen "Tulü emel" de kötü huy (tamah, aç gözlülük, bitmez tükenmez hırs) olarak nitelendiriliyor. Bir de "zemmi dünya" kasidesi var kitapta. Bize altmış beş yıl kadar önce, ilkokul sıralarında öğrettikleri şu söz, bakınız "dosta güveasuliği" nasıl dile getiriyor: "Ey birader dinle pendim, varsa mâJin sakla pek, / Düşmana kalsın, kalırsa, dosta miihtâç olma tek". Lisede bir edebiyat öğretmenimiz, hemen her derste, bir punduna getirir, şöyle derdi (A1lan ayın gibi çatlatarak): "Akrabanın akrabaya akrep etmez ettigiı." Kaynağı Adem Havva öyküsüne kadar uzanan, kadınlara olan güvensizliği de unutmamak gerek. Devlete karşı olan güvensizlik ikinci kümeyi oluşturuyor. Para değerine, fıyatlara güvenemiyorsunuz. Dozu değişmekle birlikte ve başta öğretmenler olmak üzere, kamu görevlilerinin pek çoğu, nereye ve ne zaman süTÜleceklerini bekleyerek, morallerini yitiriyor. Öğretmen kıyımı ile sonuçlanan "Balyoz Harekâtı'nın üzerinden on yıl geçti. tşçiler için de benzeri tedirginJikler söz konusu oluyor ve isçi işveren ilişkileri, büyük ölçüde güvensizliğe dayanıyor. İKİÖRNEK Geçmişte tanığı olduğum partizanlık ve güvensizlikten iki örnek vereyim: DP iktidanrun Içişleri Bakanı Namık Gedik'le, Isparta Valisi Mehmet Varinli arasında geçen bir olay: Mehmet Varinli'ye hemen Ankara'ya gelmesi bakanhk emri olarak bildirilir. O da gelir ve EVET/HAYIR AKBAL OKURLARDAN Kıdem esası değerini yitiriyor tstanbul Vniversitesi Kimya Fakültesi'nde asistan olarak çakşıyorum. Fakülteye asistan olarak 1976 yılında girdinu Yani 10 ydhk bir memıuiyetim var. YÖK Kanunu ilk çıktığı zaman kendi fakültemizde yardımcı doçent olabilmek için doktor unvanını aldıktan sonra 3 ytl beklemek mecburiyetimiz vardu Ben 2.5 yıldır Dr. Asistan olarak çahşıyorum. Yani YÖK Kanunu 'nun ilk haline göre 6 ay sonra yardımcı doçent olacaktım. 2547 sayılı YÖK Kanunu'nun bu hükmü, 260 sayılı ve 12.8.1986 tarihlî (Resmi Gazete, 3 Eylül 198619210) kanun hükmünde kararname ile kaldınlmıştır. Yani Dr. unvanını altr almaz 3 ytl beklemeksizin kendi fakültemizce yardımcı doçent olma imkânı verümistir. Bu değişiklik ile benden 2.5 sene sonra doktorasuıı tamamlamış olanlarla aynı statüye getirümis oluyoruz. Böylece çok çalışmanın ve daha önce doktorasım tamamlamış olmanın hiçbir anlamı kalmamış oluyor. Yani tembeüere ve işi oluruna bırakanlara, tabir caizse prim ve ödül verilmiş oluyor. Iste bu değişiklikten sonra yetersiz kadro nedeni ile adam kayvrma devri başlamış oluyor. Artık kıdem esası önem ve değerini yitirmiş oluyor. Kırgınlıklar, küskünlükler ve Bizans oyunu çevirme devri başlamış demektir. Ben ve benim gibi mağdur olmuş birçok arkadaşımın bu durumunu ilgili makamlara ileterek adilane bir çözüm getirilmesini sağlamak için söz konusu kanun hükmünde kararnamede haksızhğı giderici bir değisikliğin en kısa zamanda yapılması hususunda Ugililer uyanlmahdır. Bütün mesele bizim daha önce geçmiş olan 2.53 yılhk sürenin heba olmaması için adil ve hakkaniyete uygun bir çözüm yohınun bulunmasıdır. Asistan Dr. Hüseyin KILIÇL1OĞLU / t.Ü. Kimya Fakültesi tSTANBUL Tüm Yasaklar Kalkmadıkça... Yasakların kaJdırılması son günlerin başlıca konusu. Yasaklar kalkacak? Kimler için? Başta Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan için, 12 Eylul öncesi dört partinin yöneticileri için... Bir de yine o dönemde Mecliste ve Senatoda görev yapanlar için... Siyasa yasağı 82 Anayasa'sı ile kondu. Anayasa'nın geçici 4. maddesi parti genel başkanlannı ve tüm merkez yöneticilerini on ytl siyasa dışı tuttu. Parlamento üyelerini de beş yıl... Beş yıllıkların 'yasak' süresi 7 Kasım 1987'de sona erecek. 12 Eylül öncesindeki parlamentoda bulunan üyeler, ancak 7 Kasım 87'den sonra parti MKYK'lerine seçilebilecekler, genel sekreter, genel başkan olabilecekler... Bu yasaklar çoktan delindi oysa... Ara seçim propaganda konuşmalarında Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan siyasal kcnuşmalar yaptılar. DYP'nin başansında Demirel'in payı büyük değil mi? Ecevit'in, Erbakan'ın, Türkeş'in gerçi önemli bir etkinlikleri olmadı, ama Ecevit konuşma gücüyle SHP'den yüzde 8.6 oranda oy koparmadı mı? Demek, anayasanın geçici 4. maddesi bu seçim boyunca 'askıya' alındı, uygulanmadı. Böylece bu tür siyasa yasaklarının anlamsız ve gereksiz olduğu ortaya çıktı. Oyteyse niye bu konuda direnmeli, niye bu yasaklan bir an önce yasal yollardan kaldırmamalı? Bu konuda Meclisteki muhalefet partilerine, en başta da iktidar partisine büyük sorumluluk düşmektedir. Ama her şey bu kadarla bitecek mi? Yasak, yalnızca parlamento üyeleri ve parti liderlerini mi kapstyor? Başka yasaklar yok mu? Sıkıyönetimlerce işlerinden uzaklaştırılan yüzlerce insan ne olacak? YÖK uygulamasıyla kürsülerinden olan ögretim üyeleri ne olacak? Bütün yasaklar herkes için kaldırılmadıkça birkaç siyasa adamının yeniden eski haklarına kavuşmaları ile demokratik yaşama dönmüş mü sayacağız kendimizi? Anayasanın kaldırılması gereken öyte çok maddesi var ki? Hangi birini saymalı? Öncelikle geçici maddeler, olduğu gibi kaldırıtmalıdır, ama bu kadarı yeterli midir? örneğin Atatürk vasiyetini ortadan kaldıran, Atatürk'ün kurduğu kurumlan birer devlet örgütü haline sokan 124. madde yerinde duracak mı? Bu anayasa maddesine dayanılarak oluşturulan AKDTYK'nin yapay variığı daha ne kadar sürecek? Atatürk'ün Dil ve Tarih kurumlan eski kişiiiklerine, eski niteliklerine ne zaman kavuşturulacak? Anayasanın bu konudaki 124. maddesinin değiştirilmesi konusunda muhalefet ne yapacak? En iyisi kaç kez yazdığım gibi yeni bir anayasa hazırlamak ve halkoyuna sunmaktır. Evet tüm yasaklar kaldınlmalıdır. Siyasa ile ilgilenmek herkesin hakktdır. Hele yasal bir işlem uygulanmamış kişilerin beş yılon yıl siyasa yasağı altında bulundurulmaları demokrasiye tümüyle aykındır. Bu durumun uzun zaman sürdürülmesi Türkiye'de demokrasinin olmadığını göstermeye yeter. 1980'den bu yana tam altı yıl akıp gitti. Nice yanlışlar, yanılgılar, haksızlıklar, adalet dışı işleri hep birlikte yaşadık. Hapishaneler doldu boşaldı, mahkemeler adam almadı. Yargıtay'a başvurma hakkı bile tanınmadı pek çok kişiye... Sıkıyönetim mahkemelerınin verdiği kısa süreli cezalar hiçbir biçimde itiraz edilemeden uygulandı. Gözaltına alınmalar, tutuklanmalar kimi zaman aylarca, yıllarca sürdü, sonra bu kişilerden çoğu serbest bırakıldı, ama yattıkları yanlarına kâr kaldı. Bütün bu haksızlıklar düzeltilmeyecek mi? Demokrasiye geçtik diyoruz, ama bir yanda yasaklar sürüp gidiyor, bir yandan eski haksızlıkların düzeltilmesi yolunda hiçbir hareket görülmüyor. Meclisteki muhalefet partileri durmaksızın demokrasiden, demokratik hak ve özgüriüklerden söz etmekteler, ama bu demokratik haklar konusunda nedense bir türlü olumlu bir eyleme girişmiyorlar... BÎLÎM SANAT ı sayısında Az:z Nesin: "Toplumsa; orgutieamerün yoUannı acmaya çalışıyoruz" Eimek ve tuk dıiefccesı Tam mehn İnsan hatarı ıhlallen ıcm dedüer fcı... Uahir Can Ilıcak. ı m n Barau 5«u.~. Akın Birdal. :.*&. mu.ı zm^ç. sm &.I Ûrsar. Öymen. "U. Kemal darbecüere Karşıflır" 'Erdal Inonu ile nuileer bir soyleşı" uzenne Eetıa İsvan djyor ü.. I Francıs Uelı Bilım 7e Sanal ıçın yazdi: *G. A£nka"daki mucadelerün uluslararası öEemi" IYOK jine Jundetrunılzde: "Soruyor ve YOITten açüüama beKlıyoruz" Ruştu ŞâHin, Ahmet R Büg«n, AI: S G:tır.ez. Alı Demir'm goroşlen ve ıncelemelen I Roland Trich'in Leipzıg Belges«: Filın Şenligi ne «grısı I Ayncayaa ve soyleşilerlyle: Ueîımet Semıh Gemalrflâz. Talısın Usluoglu. Gurhan Cçtan, Kauır Yercl. Adnan Cemgıl. Ali Taygtu.. MuzaSer tüıarı Er<!ost, Uahmut T. Ongoren I Cızgüervyl« Ferruh Dogat I Fctogr&Dırıyla: Gurhan Uçkan, Laıry Lındberg Y.«ık30KI 6 * » » k l « » T v : Sunw Sok 361 A KınuyANKARA Tel » . Enun tMe<^ 1SI«NBUL T S9 4$ SODA SANAYİİ A.J, TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURUDUR Şirkelimizin yılhk faiz ödemcli brüt °7« 55 sabit faizli 6. tertip tahMİlerı 16.10.1986 tarihinden itibaren şirketimizin Barbaros Bulvarı No. 125 Camhan, BalmumcuBeşiktaş/tSTANBUL adresındeki irlibat burosunda satışa sunulacaktır. tşbu tahvillerin halka arzı Sertnaye Piyasası Kurulu'nun 16.9.1986 tarih ve 69/57 sayılı iznine dayanmaktadır. Ancak, bu izin, tahvillerimizin ve Ortaklığımızın Kurul ya da Kamu'ca tekeffülü anlamına gelmez. 1. Ortaklığın Soda Sanayii A.Ş. a) Ticaret Unvanı Kozanh Bucagı Yani MERSİN b) Merkez Adresi 28.000.000.000. TL. c) Esas Sermayesi ödenmiş Sermayesi 28.000.000.000. TL. d) Faaliyet Konusu Soda üretimi ve satışı. Süresizdir. e) Süresi 2. Tahvillerin satışından sağlanacak fon, işletrne sermayesinin ftnansraanı için kullanılacaktır. 3. lzahname 29.9.1986 tarih ve 1606 sayılı Türkiye Ticaret Sicili GazeıesPnde yayımlanmış olup, şirketimizin yukanda belinilen merkezi ile tstanbul trtibat Büromuzda inceleroeye açık tutulacaktır. 4. Çıkanlacak Tahvillerin; a) Itibari Kıymetleri Tutarı ve Tertibi : 500.000.000. TL. 6. tertip b) Kupürler itibariyle dagılımı; ADET TUTAR (TL) KUPÜR 100 2.500.000.25.000 97.500.000. 50.000 1.950 200 100.000.000. 500.000 300 300.000.000. 1.000.000 2.550 500.000.000 VEFAT Değerli üyemiz İ.HAKKI TOPOĞRAF'ı yitirmenin üzüntüsünü paylaşıyoruz. Ailesine ve üyelerimize başsağhğı dileriz. BANKSIS SENDIKASI ÇUKUROVA ŞUBESİ II. OLAĞAN GENEL KURUL DUYURUSU Merkezi Istanbul/Beşikıaş'ta bulunan BANK.SİS SENDİK.ASI'nın ÇUKUROVA ŞUBESt II. Olağan Genel Kurulu 26 Ekim 1986 Pazar günü saaı 9.00/17.00 arası Kervansaray Duğüıı Salonu Aıalürk Caddesi Sur Sineması Sokağı Adana adresinde ve aşağıdaki gundem maddelerini görüşmek üzere yapılacakıır. Ekseriyet temin edilemediği takdirde ikinci loplanu 2 Kasım 1986 Pazar günü aynı adres ve saaue yapılacaktır. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu hükümleri uyarınca ilan olunur. GÜNDEM: 1 Açıhş 2 Baskanlık Divanı secimi 3 Ulu Önder ATATÜRK'e saygı du.uşu 4 Dilek ve temenniler 5 Şube organlarının ve Genel Merkez Genel Kurulu'na katılacak delegelerin seçimi 6 Kapanış c) Satış Süresi; Baslangıç Tarihi: 16.10.1986 BitişTarihi : 3.11.1986 d) Erken ödemeye ilişkin esas ve sartlar: Erken paraya çevirme taahhüdü yoktur. 3) Tahvillerin yılhk faiz oranı ve faiz ödeme tarihi: Tamamı hamiline yazıh tahviller, brüt % 55 sabit faizli olup, faizler her yıl 3 kasım tarihlerinde ödenecektir. 0 Tahviller 500.000.000 TL. itibari değerde olup, lamamı hamiline yazıhdır. g) Satış fiyatı: Tahviller nominal bedelinin % 5 noksanı ile satılacaktır. h) Tahviller iki yıl vadelidir. 2'ci yılın sonunda bir defada itfa edilecektir. ı) Ödemesız dönem süresi: 2 yıldır. 5. Tahvillerin ödeme Planı; VADE ANAPARA FAİZ (TL) TOPLAM (TL) (TL) 3.11.1987 275.000.000 275.000.000 3.11.1988 500.000.000 275.000.000 775.000.000 500.000.000 550.000.000 1.050.000.000 6. Anapara ve faiz ödemeleri: Vadelerinde Camiş Menkul Degers ler A.Ş'nin merkezinde yapılacaktır. 7. Tahvillerin anapara ve faiz odemelerini taahhüt eden kişi veya kurum yoktur. 8. Tahviller, şirketimiz tarafından, Barbaros Bulvarı No. 125 Camhan, BalmumcuBeşiktaş/İSTANBUL adresindeki irtibat bürosunda satışa sunulacaktır. TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU İLAJN S.S. HÜLYAKENT YAPI KOOPERATİFİ BAŞKANLIĞINDAN Batıkent alanında yapılmakta olan 5O8dubleks konutumuzun ortaklara dağıtımı için kura çekimi 29 Ekim 1986 çarşamba günü saat 13.00'de Mithatpaşa Cad. No 7'deki S.S.K. Genel Müdürluğü toplanü salonunda yapılacaktır. Konutların şerefiye farkları kooperatif merkezinde askıya çıkarılarak ortakların incelemesine açılmıştır. Ortaklarımıza duyurulur. YÖNETİM KURULU İKARTALLAR yERIYOR" 2.500.TL.'ye 131 MURAT KARTAL KARAKARTAL Rövizyondan çıkmış 1972 model Murat 124 SATILIK Tel: 575 46 49 Org, gitar, nota dersleri. 336 22 20 Üniversileliden garanıili İngili/ce. Tel: 5X5 30 61 BANKSİS SENDIKASI ANKARA ŞUBESİ II. OLAĞAN GENEL KURUL DUYURUSU Merkezi Istanbul/Beşiktaş'ta bulunan BANKSİS SENDİKASI'nın ANKARA ŞUBESt 11. Olagan Genel kurulu 25 Ekim 1986 Cumartesi günü saat 9.00/17.00 arası Türk Standanlan Enstiıüsü Necatibey Caddesi No. 112 Ankara adresinde ve asağıdaki gündem maddelerini görüşmek üzere yapılacaktır. Ekseriyet temin edilemediği takdirde ikinci toplantı 1 Kasım 1986 Cumartesi günü aynı adres ve saatte yapılacaktır. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu hükümleri uyarınca ilan olunur. GÜNDEM: 1 Açılış 2 Baskanlık Divanı seçimi 3 Ulu Önder ATATÜRK'e saygı duruşu 4 Dilek ve temenniler 5 Şube organlarının ve Genel Merkez Genel Kurulu'na katılacak delegelerin seçimi 6 Kapanış 131 Murat Kartal 500 adet Grundig Özel Radyo BİLET SAT1Ş YERLERİ • • • • • • BEŞİKTA5 JİMNASTİK KULÜBÜ MİLLİ PİYANGO BAYİLEBİ SPOR TOTO BAmERİ HALK EKMEK SATIŞ BÜROLARI SEMT FTHINLARI, MAĞAZALARDA VE HER YERDE. BANKSİS SENDİKAŞI ERZURUM ŞUBESİ II. OLAĞAN GENEL KURUL DUYURUSU Merkezi İstanbut/Beşiktaş'ta bulunan BANKSİS SENDİKASI'nın ERZURUM ^UBESİII. Olağan Genel Kurulu 26 Ekim 1986 Pazar günü saat 9.00/17.00 arası Erzurum Merkez llçe Halk Eğitim Merkezi Müdürluğü Sinema Salonu Cumhuriyet Caddesi Erzurum adresinde ve asağıdaki günder:. maddelerini görüşmek üzere yapılacakıır. Ekseriyet temin cUılemediği takdirde ikinci loplanu 2 Kasım 1986 Pazar günü a\m adres ve saaue yapılacakıır. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu hükümleri uyarıni:a ilan olunur. GVİNDEM: 1 Açıhş 2 Baskanlık Divanı seçimi 3 Ulu Önder ATATÜRK'e saygı duruşu 4 Dilek \e temenniler 5 Şube organlarının ve Genel Merkez Genel Kurulu'na katılacak delegelerin seçimi 6 Kanarm Eski tablolarınız tuğralı gümüşleriniz ve elyazma eserleriniz için Troy 140 79 36 I.T.Ü. Makine Fakültesi şebekemi pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. F. CANÇINAR TODAİESİYO MEZUNLARI 11 Ekim 1986 Cumartesi günü saat 19.00'dan itibaren birlikte olacağız. Tüm dostlar davetlidir. Yer: Büyükdere Restoran Çayırbaşı Cad. No: 308 Tel 142 02 88 BüyükdereSarıyerİSTANBUL BEŞIKTAŞ ŞAMPİYONLAR PİY,\NGOSU ÇEKİÜŞ. 13 ARALIK 1986, SPOR VE SERGİ SARAYI Nüfus kâğıdımı kaybettim. Geçersizdir. MUHARREM SEZGİS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle