12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 6 EKİM 1986 YÖK. YOK'e nasıl ihanet etti 3 YÖK'e rağmen çıktığı söylenebüecek 3 Ocak 1986 tarihli Yükseköğrenim Yasası'ndaki değişiklik, öğrencilere bazı yeni sınav haklan getirecek, sonra da YÖK ve hükttmet tarafından tanınmış bir "aT* gibi sunulmaya çalışılacaktı. Oysa söz konusu yasa değişikliği öncesinde gerek YÖK üyesi Prof. Gürol Ataman (1), gerekse YÖK Başkanı ve Milü Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı f "Yeni bir ögrenci affının gerek»* sizliği ve zararı üzerinde" dur muşlardı. Ancak yasa çıktı.ktan sonra hep bir ağizdan "YÖK sisteminin bozulmadıgını" vurgulamış lardı. ' Belki 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın " ö ı ü " geçen 45 ,yıl içinde çıkan değişiklik yasal lanyla bozulmuyordu, ama "ru; h n " zaafa uğruyordu. Üstelik sadece çıkan yasalar değil, bizatihi YÖK'ün kendisi "hızlı doldur, . taızlı boşalt" sisteminin "nıhuna aykın" hareket ediyordu. Çıkan " a P ' yasaJannın dışın•da her "şey 1985 yılının Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Birinci Basamak Sınavı öncesinde, nisan ayında başlamıştı. 480 bin dolayında aday, üniversite umuduyla sınava girmeye hazırlanırken, Açık öğretim Fakültesi'nin kontenjanlannın 10 bin dolayında arttırılmasına karşın, üniversitelerin genel kontenjanlannda 4 bin kişilik bir daralma yapıldığı .ortaya çıkıyordu (2). 1984 yılında sınava başvuran yaklaşık 435 bin öğrenciden, açık öğretim de dahil 134 bini üniversitelere ka. yıt hakkı kazanırken, 1985 yılı ^üniversiteler genel kontenjanlan 140 bin 121 olarak açıklanıyordu. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Altan GUnalp, kontenjan daraltılmalarının genelde hukuk fa•kültelerinde gerçekleştirildiğini, \bu duruma nedenin de dershane yetersizliği ve ihtiyaç fazlası mezunlann yol açtığını söylüyordu. • tlginç olan başvuru sayısında•ki yüzde U'lik artışa karşın, 7 yıl)dan beri sürekli arttırılan, hele YÖK'Ie "eıt dolu dizgin günlerini" yaşayan üniversite kontenjanları ilk kez yüzde 3'lük "bir daralma ile karşı karşıya kalıyordu. ., 1986 yıiına gelindiğinde, YÖK Başkanı Prof. Doğramacı 1985 "yılının kesin rakamını veriyor, îiniversitelere 140 bin 153 öğrenci yerleştirildiğini söylüyordu. Prof. POLflİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Ümit Aslanbay Üniversite Üniversite •« 2547 sayılı Yüksek öğretim Yasası'nın özü, 45 yıllık sürede yapılan değişikliklerle pek bozulmuyordu, ama "ruhu" önemli ölçüde zaafa 'ğramıştı. Gerçi yeni bir öğrenci affının gereksizliği >>e yararsızlığı Milli Eğitim Bakanı'mn ağzından da dile getirilmişti, ancak çıkan af bizzat YÖK'ün, "hızh doldur, hızlı boşalt" ilkesini ayaklar altına l yan öğrencilerin bir dersi iki kez tekrar etmiş olamayaeaklarını, bu nedenle yasa kapsamında olduklarını vurguluyordu. Hacettepe Üniversitesi ise daha "ihtivaüıydı", yasayla okullarına geri dönen öğrencilere şu formu imzalatıyordu: . "Hacettepe Üniversitesi Dekanlığına Fakültesi bölümü öğrencisiyim. 3.1.1986 tarihinde yirrürluğe giren 3248 sayılı yasadan yararlanabilecek ve sehven ve fuzulen 198586 güz sömestri derslerine devam etmiş ve ara sınavlannda yüzde 40 barajını aşmış durumdayım. Genel ve bütünleme sınavlanna girmek ve sınavlarda başarısız olduğum takdirde 3248 sayılı yasa ile tanınan haklanmı kullanmış sayılmak istiyorum. (Imza) (5). YÖK de artık ve sanki üniversite rektörlerinin verdikleri öğrenci başan oranlarına inanmıyormuşçasına, tum üniversite rektörlüklerine "daha doğru rakamları bulmak amacıyla" kendi geliştirdiği "başan oranını hesaplama formülünu" gönderiyordu. YÖK, başarısız olunan akademik birimlerde, ilgili öğretim üyesinin '"uvanlmasını" istiyordu. (6) Öğretim elemanlan için ne yapılabilirdi? Bir süreden beri YÖK, öğretim elemanlannın çalışma saatlerinde okullarında olup olmadıklarının saptanması için uyanda bulunarak, giriş ve çıkışlarında form imzalatma uygulamasının "ciddi tutulmasını" sağlıyordu. Ya da "direktir göndererek bilimsel yayın sayısının saptanmasını, öğretim elemanlarına düşen ders yükünün hesaplanmasını bekliyordu. (7) Her yıl sonunda "kronik YÖK tedirginliğini" yaşayan, sözleşmelerinin uzatıhp uzatılmayacağını merakla bekleyen, üniversitede "Katolik nikahı"(8) yerine "boşanma sisteminin" bunalımlarını yaşayan öğretim elemanlannın, 70 günde 45 sınava girerek hâlâ akademisyen olmayı düşünenlerin, niteliicli öğretim elemanı üniversitelerde kalmadı görüşünde olanların, üniversiteler özerk değil diyenlerin oranının yüzde 73.8 olduğunu saptayan kamuoyu araştırmalarının (9) bir yanıtı verilmeliydi ve verildi: "YÖK Siirpriz Yaptı"başhfıyla yer alan haber (10) Akademik Teşkilât Yönetmeliği'ni değiştirmeyen, ancak akademik kurullara yeniterini ekleyen yeni YÖK Yönetmeliği'ni anlatıyordu. 18 Nisan 1986 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğe göre, yeni oluşturulacak "Akademik Kurultar"da öğretim üyeleri ve öğretim görevlileri yanında okutmanlar da bulunuyor. İlgili birimlerde eğitim, öğretim, araştırma ve bilimsel faaliyetlerde tartışarak, öneri getirme hakları öngörülüyordu. Hiyerarşik YÖK düzeni belki kendince "bir geri adım" daha atarken, Prof.. Doğramacı, "fakülte ve ytiksekokullarda tartışma olanağı sağlamak" amacında olduklarına işaret ediyordu. Diğer YÖK haberi de hemen peşinden geliyordu: "Yurtdışına 4 yıl için, 2 bin araştırma görevlisi gönderilecek." (11) Konuyu bir basın toplantısı ile açıklayan YÖK Başkanı, nitelikli öğretim elemanı yetiştirmek çabalarını anlatıyor, "sözleşmeli öğretim elemanı çalıştırmama. tembelliği doğurur, akademik çauşmayı azaltır" görüşünün aksine, artık araştırma görevlilerinin 2 yıl yerine 3 yıl atanmalarında yarar gördüklerini anlatıyordu. 2547 sayüı yasanın ruhu kaçıncı kez zedelenmişti bilinmez, ama üniversitede değişen bir şeyler olduğu mutlaktı... Acı Eleştirmen Şahap Srtkı'dan geçende bir mektup aldım. Behçet Necatigil'in Varlık Yayınları'ndan çıkan "Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü"nün bir basımında onu öldü diye yazmışlar. Haklı olarak öfketeniyor, ate^ püskürüyor. "Canım ben öiünce hiç kimse duymasa, Kemal Ozer'le Hilmi Vavuz olsun duyarlardı. Hiç değilse, beni seven sizler, iki satır yazardınız ardımdan" diyor. tespit edilirse, daha çok gencimize yükseköğretim imkânı tanınacaktır" diye konuşuyordu. Bu tablonun aynntılan da vardı. 3 Ocak 1986 yasa değişikliğiyle okullanna dönmek isteyen öğrencüer, dilekçelerini verip kolaylıkla anfilerde yer kapma uğraşma giremiyorlardı. örneğin kontenjan daraltümalarına en önce gidilen fakültelerden olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, bir önceki öğretim yıhnda 3'ten az dersten vize alamamaları nedeniyle bir bölüm öğrencinin fakülteyle ilişkilerini kesiyor, vize aldıklan diğer derslerden ise "okuldan atıldıklan gerekçesiyle" final sınavlanna sokmuyordu. Öğrenciler, fakülte yönetimine göre bu durumda 3'ten fazla dersten başansız sayılarak " A f yasasından yararlandırılmıyordu. (4). "Anlaşılan Hukuk Fakültesi'nin anfilerinde "bir parça öğrenciyi" daha alacak yer kalmamıştı" yorumları yapıürken, YÖK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kemal Karhan önce gazete açıklaması, daha sonra da genelgeyle durumu düzeltiyor, final sınavlanna sokulma SCRECEK (1) 14 Aralık 1985 Cumhuriyet (2) 14 Nisan 1985 Cumhuriyet (3) 3 Mayıs 1986 tarihli basın toplantısı (4) 3 Mart 1986 Cumhuriya (5) 28 Ocak 1986 Cumhuriyet (6) 23 Mayıs 1985 Cumhuriyel (7) 28 Mart 1986 ve 30 Ekim 1985 Cumhuriyet (8) 20 Mayıs 1985 Cumhuriyet (9) 13 Nisan 1986 Milliyet 3»Ocak 1986 tarihinde yürurlüğe giren 3248 sayıh yasa öğrencilere bazı haklar getirirken, gözden kaçan bir diğer noktaya da Milliyet gazetesindeki haber dıkkat çekiyordu. Yasayla YÖK, üniversitelerde ara sınav notlannın ağırlıklarını, dönem sonu sınav notlarına katkısını belirleme yetkisini alıyordu. Böylece gerek sınav notu ağjrlıklannda, gerekse ek butünleme hakkı tanınmasında üniversite senatoları yerine YÖK, yasal olarak da etkilı duruma geciyordu. Milliyet gazetesi bu haberi "Tek Tip Üniversite" başhğıyla veriyor. Van 100. Yıl Üniversitesi ile ODTÜ'nün artık aynı olduğunu öne süruyordu. Bkz. Milliyet, Ocak 1986. (10) 27 Nisan 1986 Curohuriyct (11)2 Eylül 1986 tarihli YÖK'ün 13. basın toplantısı. Şahap Sıtkı, adım Acılı Kuşak' koyduğumuz kuşağın öndt gelenlerindendi. Yazıya ilkin şiirte başladı, öykü, deneme, eleştiri ile sürdürdü. Eleştirjleri bir dönemde ilgi ile aranır, beğeni ile okunurdu. Kitapları yeniden basılsa gene okunur. O yıllarda eleştiri yoktu, tenkit denirdi. Şahap Sıtkı çok sert eleştiriler yazdığı için Melih Cevdet ona Acı Münekkit' adını takmıştı. Nurullah Ataç'ın eleştirmen olarak en parlak döneminde eleştiriler yazmak, yazdıklarını beğeni ile okutmak az başan değildi. Birçok gazete ve dergide yazdı, ama bir ara Hüseyin Cahit Yalçın'ın Tanin'inde de haftada bir iki gün sürekli yazmaya başladı. Tanın İstanbul'da çıkar, Ankara'da pek görünmezdi. 2aten İstanbul gazeteleri o dönemde Ankara'ya bir gün sonra gelirdi. Gerçi daha sonra bir atılım uçakla gelmeye başladılar. Belki masrafı ağır olduğundan her gazete uçak postasını göze alamıyordu. Tanin de bunlardandı. Şahap Sıtkı'nın Tanin'de yazdığını biliyoruz, Tanin'i bulmak da zor. Yalnız Akba Kitabevi, resmi dairelere takım gazete verdiği için orada bulmak olası. Akba'dan Tanin edinsnlerin peşinde koşardık, Şahap Sıtkı ne yazdı okuyalım diye... Gazeteyi bulama, aradığın dergiyi bulama; ne sıkıntılı günler geçirmişiz! Şahap Sıtkı'yı ilk tanıdığımda Milli Eğitim'de mi, Basın Yayında mı memurdu? Uzun boylu, kumraldı, Kumral saçlan filozofça ensesınden aşağı dökülürdü. Her zaman elınde ya birkitap ya birkaç dergi olurdu. Posta Caddesi ile Evkaf Apartmanı arasında rastlardım. Bir gün Fethı Gıray'a, bu filozofça dolaşan yakışıklının kim olduğunu sordum: * "Bilmiyor musun? Şair Şahap Sıtkı Seren... Varlık'ta yazar " İlk yıllarında adının sonunda Seren vardı, sonra ondan da vazgeçti, Şahap Sıtkı demekle yetindi. Nüfus kâğıdındaki resmi soyadmın 'İlter' olduğunu da Ümit bacımızla evlenirken nikâh daıresınde bütün arkadaşları topluca öğrendik. Şahap Sıtkı da karar kıldı, dönmedi. Kitaplannın kapağında, antolojilerde, şurda burda çıkan tanıtma yazılarında adı a* tık Şahap Srtkı'dır. Şükran Kurdakul'un 1143 şair ve yazarı anlatan 'Şairler ve Yazariar Sözlüü'nün 1985 basımında Şahap ıtkı için şu bilgiler vardır: Öykücü, romancı, 1915'te Niğde^ de doğdu. Ortaöğretimini Antalya Lisesi'nde, yükseköğretimini Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Basın Yayın'da, Ankara Radyosu'nda çalıştı. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı'nda, Ziraat Bankası'nda çeşitli görevlerde bulundu. Varlık Dergisi'nde çıkan ilk şiir deneylerinden sonra (19371341) Doğuş, Yaratış, Varlık dergilerinde eleştirme yayımladı. Oykü ve romana geçti. Yapıtları: Çırılçıplak (öyküler), Güngörmeyen Sokak, Bulut Gelir Pare Pare, Gülen Ayva Ağlayan Nar, Ayrı Dünyalar, Toprak (roman), Şubat Gecesi, Gök Kuşağı, Horoz Değirmeni (roman), Kimin İçin (roman), Acı... ft Türkiye'de kaliteli lastik üretimi artacak Hacetlepe Üniversitesi daha dikkatli davrandı. Afla geri dönen öğrencilere peşinen imzalatılan forma .göre, genel ve bütünleme smavlarmda başarısız olurlarsa 3248 saytlı yasanın getirdiği haklan kullanmış sayılmalarım istetiyordu. • Doğramacı 1986 yıhnda da Açık Öğretim Fakültesi'nde 600 kişilik kontenjan arttırımına gidildi"ğini, buna karşın genel kontenjanlarda herhangi bir artiırma .yapılmadığını, 1986 yılmda da, 1985 yıhndaki kadar, yaklaşık 140 bin öğrencinin üniversitelere yerleştirileceğini açıklıyordu YÖK Başkanı'nın verdiği rakamlara göre Meslek Yüksek pkulları'nda mesleki eğitim veren programlarda, kendi deyişiyJe "insangücüne daha çok ihtiyaç jduyulan eğitim programlannda" büyük oranda kontenjan arttırımı olmuştu. O halde bazı temel dallarda bu oranda darakılmalar yapılmıştı. Nitekim Prof. Doğramacı bunları da açıklıyordu: 1 "Hukuk, edebiyat ve diğer sosyal bilim programlannda kalabalık sınıflardaki öğrenci sayılarını azaltmak amacıyla, konfenjan 1945 azaltılmıştır. Aynca tstanbul Teknik Üniversitesi'nin Taşkışla binasından Ayazaga kampusuna taşınması dolayısıyla ortaya çıkan geçici yer sıkışıklığı nedenivle kontenjan 438 azaltümıştır." • Kontenjan daraltılmaları bunlarla, son günlerde "sesini biraz fazla çıkaran" İTÜ'yü ödüllendirmekle bitmiyordu. YÖK'e göre DPT ile yapılan çalışmalarda yıllık hekim ihtiyacının 5 bin olduğu saptanmış, geçen yıllarda 5 bin mezun vermek için 5 bin 500 öğrenci tıp fakültelerine alınmıştı. Ancak, tıp fakültelerindeki "basanmn yüzde 80 olacağı tahmin ediiirken, başan "yüzde 90'lara yükselmiş" dolayısıyla J986 yıhnda tıp fakülteleri genel kontenjanmda da bir daraltma yapma mecburiyeti hasıl olmuştu. 1980 yıhnda yaklaşık 41 bin yeni öğrencinin alındığı üniversitelere, 1981'den 1983 yıiına kadar geçen sure içinde her yıl kontenjan arttınlarak açıköğretim dahil 140 binlere ulaşmasının sonuçları yeni yeni ortaya çıkıyordu. "Hızlı doldur, hızlı boşalt", tıpkı yurtlar gibi, tıpkı 2547 sayılı yasa gibi (yine ilk önce mucitleri tarafından) "ihanete uğnıyordu"... Prof. Doğramacı ise "Oniimiizdeki yıllarda yiikseköğretim kurumlarınıızda fiziki ympı, araç ve gereç ile, öğretim kadrosunun da yeterli olacağı G00DYEAR BUYUDU Lastik teknobjisinde dünya lideri Goodyear, liderliğini ve üstünlüğünü Türkiye de de kanıtladi: Dünya çapında teknolojisiyie, hızlı ve sürekl( gelişmesiyle Goodyear; bugün, . % Türkiye'de çok daha fazla miktarda lastik üretiyor. Lastik Satış ve Servis Merkezlerini artırarak, yurdun her noktasında hizmet sunuyor. Tanık olun. Gelişmeye. Teknolojiye. Liderliğe! t , m Bunca kitap yazmış bir yazar için unutulmak, krtaplannm belli bir sürede ağır ağır piyasadan çekilmesi acı gelir. Her yazar zaman zaman hatırlanır da, unutulur da; unutulmak sonsuza değin sürmez. Bir yazar belli aralıklarla unutulur, belli aralıklarla hatırlanır.Şabahattin Ali için de, Sait Faik için de boyle olmadı mı? Nurullah Ataç gibi, yaşadığı dönemde her davranışı izlenen bir yazar günümüzde unutulur gibi olmadı mı? Sakın eskisi gibi anılıp, okunmuyor. Burada bir yazar ölmeden önce ona ölüm btçilmesi, öldü denilmesi yakışıksızdırYazar da haklı olarak üzülür. Şahap Sıtkı, gençliğinde de acılar çekmiş olan kuşaktandır. Küçük içkievlerinde çile dolduranlardandır. Her türlü siyasal, sosyal baskılar onun kuşağının sırtına yüklenmiştir. Resmi görüş bu kuşağın önüne her türlü engel çıkarmıstır. Buna karşın bu kuşağın sürekli sanatçıları yılmarnışlar, bugün de çağdaş sanatımızın önde gelen kişileri olmuşlardır. Dediğim gibi Şahap Sıtkı da bunlardan biridır. Kitaplannda da, hayatında da yaşama kıvancı ile dolu bir yazar oldu. Nazım gibi, Yaşamak ne güzel şey' derken yaşananı anlattı. Bugün yetmişine yaklaşan ihtiyar delikanlı, öldü dedikleri için incinıyorsa, bu davrantşı da yaşama bağlılığındandır. Öyle dönemler görmüşüzdür ki, ölmek kolay olmuş, yaşamak zor. Şahap Sıtkı bütün gençliğinde zoru seçmiştir. Haklı olarak yaşıyorum diye dikiliyor. İLHAN SELCUK ağlamak ve gülmek 5. BASISI ÇIKTI 840 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Tütkocağı Cad 39/41 GOODfVEAR "LASTİK TEKNOLOJİSİNDE D « A LİDERİ" Eski lablolarınız tuğralı gumuşleriniz ve elyazma eserleriniz için Tro> 140 79 36 TADİLAT DEKORASYON Duvar kâğıdı, yağlıboya, badana ve tüm tadilat işlerınizde uygun fiyatlar, titiz işçilik 332 02 90
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle