13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
fcER CUMHURÎYET/9 la pazarlıga girmem ıluAP'atf<yon u naJnrsonuOeakKag ajkeri u. Bugün «jda"da tekrar ge(VMAP'ın Süleyman vlül tekrar gelir ha' öcüsü bitmeli ANKARA'dan YALÇIN DOfiAN Bilkent ya da YOK'ün iflası Bilim adamının onuru ne anlama geiiyor?.. Siyasal iktJdarlara karşı kafa tutup bikJiğini savunmak mı daha onuriu, yoksa siyasetçilerin eteğine yüz surmek mi?.. Bilimin bağımsızlığını ve üniversttenin dokunuimazhğını savunmak mı daha onuriu, yoksa üniversiteyi siyasetçinin "emrin* amade" tutmak mı?.. "ÜnlversKelerde styaeet yapıiryor" gerekçesiyie üniversiteterde bilimin özerfdiğinin kaJdırHmasına rest çekmek mi daha onuriu, yoksa üniversitelen, "doğrudan ılyantln yörâendlrmeslne, doğrudan sfyasJ atamalara" araç haline getirmek mi?.. Ûniversrtenin onuru şu sıralarda Amerika'da yaşanıyor. Nehir kıymından Boston kentJne dek uzanan yapma bir gökkusağı 200 metre havaya yüksettildi. Geceleri havai fişek gösterileri düzenlendi. Arka arkaya bilimsei toplantılar birbirini izledi: Harvard Üniversitesi'nin 350. kuruluş yılı büyük törenlerie kutlandı. Harvard Universrtesi Amerika'nın onuru ve ondan öte "biilmsel ve siyasal guvencesJ" olan kurumlardan biri. Bizdeki "harp okukı kökenll baakan" sayısının tersine, Harvard bugune dek altı tane baskan yetiştirmiş ABD yönetimine. Franklin Roosevett, John Kennedy hemen atda gelen iki "HarvarcMı baakan." Robert Mc Namara, Henry Kissinger dünyada herkesin tamdıgı ^ ^ "Harvard mezunlan." Har BllkBnt'te blrtlktB vard'da çaiısan "seçkln ünlversif" öğretim üyeleri, kavnmı Turirfjre'ye şimdiye dek tam geV/yor. Sdyfece 29 kez Nobel Bi adında "YÖK'e bağlı lim ödulünü ka Qhttot zanmış. Har duzonlnln' bir Işo vard'dan mezun yanmayacağı btzzat olan öğrencifer YÖK'u yantanlarca yılda 60 bin do da kantüanmıa lar gelir sağla oluyor. BJIkenfln yan iş bulabilialtında yatan fe/sefe, yorlar. Doiayısryla Harvard ulke gorçekte bugün nin en pariak bi Izlenan akonomlk lim merkezterin polltlkalara pek yabancı ctoğll. "Var denbiri. Neden böyle parayı, al öğretim sine pariak bir üyesinl." Aynı mantık universite Har öğrancller İçin da vard?.. Çok ba geçorll. "Var parayı, sit, ama çok İyi unlventtede oku, güç. Siyasal iktt paran yoksa okuma." dariarın dürnen Bugünkü "Serbast suyuna girmiyor plyaaa akonomMnln" hiçbir zaman. bir uzantıst, bHlmdakl Tam 350 yıl bo yansıması Bllkant. yunca sürekli oiarak siyasal ik" " ^ ^ ^ tidariara kafa tutmuş, bilimi savunmaktan hiç aynlmamış. Kime "fahrl doktor" unvanı verileceğini çok iyi biliyor. örneğin Amerika'yı devlet haiine getiren ilk Cumhurbaşkanı George VVashington'a "ilk fahrl doktor unvanı" verirken, Amerika içinde ve dışında "şahmlesen" şimdiki ABD Başkanı Reagan'a fahri doktor unvanı vermeyi reddediyor. Amerika'da soğuk savaş yıllannda ünlü cadı kazanı "McCarthy'cillk" kaynarken, iki fizik prr> fesörünün inançlanndan dolayı üniversiteden atılmalan istemini geri çeviriyor. "Ûntversrtede bilim ve inanç Özgürlüğü vardır" gerekçesiyie güçlü siyasal iktidariara sırt çeviriyor, gelen emirteri "el pençe dtvan" kabul etmiyor. işte bu nedenle de tam 350 yiidır ayakta duruyor. "Harvard mezunu ohnak", Amerika gibi uçsuz bucaksız bir ülkede bile "kapdan açan tılsıma" dönüşüyor. Sadece Amerika'da değtl, asiında diğer ülketerde de "Harvard" deniiince, akla hep "•eçkJn ürüvertJte" kavramı geiiyor. Türkiye'de de geride bırakbğımız hafta içinde "MçJdn ünrversrte" kavramına denk duşebilecek ya da öyle planlanmış bir ünrversrte öğretime başladı Bilkant... Bilkent'te diğer üniversitelere göre ayncalık daha ilk anda "Mçhnde" kendini gösterdi. öğretim üyeleri arasında "sakallı" oianlar bile var. Oysa son beş attı yıldır üniversitede sakai bırakmak ne demek?.. Kâfiriiğin, soiculuğun ta kendisi... Bilkent'te gorevli öğretim uyeierinin bir bölümü yurtdısından getirikü, bir böiurnü diğer üniverstteterden "aiaçildl." Normal bir öğretim uyesinin aldığı ayiığın dört katı ödenerek Bilkent'e geldi burada çalışacak bilim adamlan. ' Bilkent'e öylesine ağırtık ve önem tanındı ki, geçen cuma günü acilış töreni sırasında diğer universite rektörterinin hemen hemen tümu bu törende "haar obnak" için kendi Oniversitelerindeki törenleri bıraktılar, buraya kostular. Siyasetçilerin önunde bir kez daha "düğmetorinl HtktoriMk" için. Rektörler... Koskoca rektörter, bizim hocaJanmız... Son altı yılda inançlannı rafa kakkran hocaianmtz... "DofMmin •*• yaMtine uygun mkm marş "la uyum sağtamaya çaiısan hocaianmtz... Rektörler... Hocalanmız... Bilkent'te birlikte "•eçkJn unhrwsH«" kavramı Türkiye'ye geliyor. Böyiece ashnda "YÖK'e bağh urrtvenJtelerdOzoninin" bir ise yaramayacâğı bizzat YÖK'ü yaratanlarca da kanrtlanmış oluyor. Bilkent'in arbnda yatan feisefe, gerçekte bugün izlenen ekonomik polftikalara pek yabancı değil. "Ver parayı, al öğretim Oyesinl." Aynı mantık öğrenciter için de geçerii. "Ver parayı, İyi ünrvenftede oku, paran yoksa okuma." Bugünkü "serbect pryasa ekonomlsinin" bir uzantısı, bilimdeki yansıması Bilkent. İşin özünde, Türkiye'de universite, 12 EvKH'e gelinceye dek topiumun en ileri kurumtenndan biri. 1930'lu yıllarda Türkiye'ye AJman (astzrrrfnden kaçıp gelen çok sayıda öğretim uyesinin atbğı harctn, Türkiye'deki universitelerin temelinde rolü buyük. "Gerç^c, bagmtsa bilim v« ünhrerslto" geteneğinin kurulması o yıllarda başlryor. Yaklaşık kırk yıl da "bağımsa ve özerk kalmayı" basanyor. Doiayısıyla, zaman zaman topluma yo) gösterebiltyor. "YÖK modeir' ile birlikte universite "Onlversrte olmaktan çtloyor." Bilim unutuluyor. "Emlrkomnta zmchi" üniversiteterde şakır şakır işliyor. öğrenciler çağın gerisine dOşen ezberciliğin eieğinden geçiyor. Düşünmek suç oluyor. öğrencilere düşünmek yerine, ezberlemek öğreöliyor. Kısaca universite ve büim YÖrCle birlikte çökuyor. İşin şimdi farkına vanlryor. Ama burada da "dönemln özelHği" yine işliyor ve ayncalıktı bir biçimde "Doğramacı Vaktı" Bilkent kuruyor. "YÖK ünrversh*terl" çökertilirken, Bilkent'e "vakrf yoiuyta" her türiü olanak sağlantyor. Bilkent bir yanda "secWn Onlveratte" otmak iddiasını taşıyor, diğer yanda "YÖK'On Ifiaaını" göndere çekiyor.. 'an jöyle: lat karpoderi yı*»Bemik tmtidene tklarageyade, soamak ve m konuşırtlar için:u fikirler bogünkü mümkün ıre olsun, sıu, siyaunroer şerherşeyin rejimdir. .1 çok daarosi hem UıMır. Ge.birulkemomik ve »drr^ötü»ktasısos tater çok VSL 'stek vefrıin inin, devletidır. ıısıaauuı İstiyorlar mı duşürmeyi.' DEMİREL Bence enflasyon politikası takip eden politikacı kendi mezarım kendi kazar. Bugün öyie mi oluyor? DEMİREL Bugün ülkeyi idare edenlerin de enflasyon politikasını isteyerek takip ettiklerini sanmıyorum. Bilerek takip etseler, onu izah etmek mümkün olur. Aslmda istemedikleri hajde yapamadıklanndan şikâyef ediyorum. Bu üyakatsizliktir. Sayıs Demirel enflasyon sizce nasd dnrdurulnr? DEMİREL Nasıl durur derseniz.. Bu ülke hesabım kitabmı bilse, enflasyon durur. Enflasyonu durdurmak devletin türaüyle, sarfiyle kazancı arasındaki farkır kapatılmasından ibarettir. Yani bütçe açıklanndan mı ksynaklanıyorenflasyon? DEMİREL Denkleştirmek birinci şarttır. Evvela botçeyi yapabilmek lazımdır. Türkiye bugün bütçe müessesesinden uzaklaşmıştır. Türkiye bugün gelirlerinin nelerdcn ibaret olduğunu, bunun hangi önceliklerle nasıl kullaıulması lazjm geldiğini bir kenara bırakmışlır. Bir ülkede dıj borçlarınızı bUtçede göstermezseniz, bir ülkede butçenizin üçte birine yakın gelirlerinizi butçe dışı tutarsaıuz ve iküsadi devlet teşekkülleri, kooperatifler gibi Merkez Bankası'ndan kaynaklanan sarflarıru kontrol altında tutamazsanız ve bunun tümünü beraberce düşünemezseniz, o ülkede enflasyonu önleyemezsiniz. Bir ülkede maliyeraeselesini,bir müessese olarak ikinci, üçüncü plana atar, devletin temeli olan Maliye Bakanlığı'nı tahrip ederseniz, enflasyonu önieyemezsiniz. Şimdi, fınans maliyeden ibarettir, ama maliye sadece fınanstan ibaret değildir. Maliye bir disipliıüi müessesedir. Bugün Türkiye'yi idare edenlerin yaptığj en büyiik yanlışlardan birisi 1983 sonunda Maliye Bakanlığı'nı tahrip etrniş oltnalarıdır. Tahripten kastırn şu: Safdışı bırakmış olmalandır. Ulkenin mali idaresinin binakım yan kuruluş gibi, siyasi sonımluluğu olmayan ellere bırakılmış olraasıdır. Özetlersek; siz, enflasyonun durdunılmasının bir çaresi oiarak. denk bıitçeyi soyluyorsunuz. V urguladıgınız dijer ookular ise, maliye orgutunun safdışı bırakılması ve biilçe dışı fonlann oluşumu.. DEMİREL Evet.. Ashnda birincisi ile üçüncusu aynı şey. Bütçe yapıkfığı zaman; ben bir devletin bir sene önceden kaynaklanm nereye tahsis edebileceğini göremeyeceğine inanmıyonun. Milyarlarca fona haca yok: Oncdiklerinia verin, bunlan bütçenize koyun. Ben bir memlekette bu kadar büyük meblağların Meclis kontrolünden geçirilmeden kullanıfrnasma da karşıyım. Ashna bakarsanız demokrasi, Meclis müessesesinin halkın verdiği vergilerin nereye gideceğini bilme arzusundan doğmustur. Meclisi safdışı bırakacaksınız, bir devletin disiplin müessesesi olan maliyeyi kırtasiyecilik sayacaksımz... Kırtasiyecilik her devlette var, bunlar ıslah edilebiiir. Islah etmek yerine bunu tesirsiz haJe sokarak Gümrük Bakanlığı haline getirmenin manası yoktur. Bir devlette Hazine müessesesi ile Merkez Bankası ve bütçe müessesesine, devlet iyi bir şekilde sahip değilse, o ülkenin ekonomi ve mali idaresinin iyi olabileceğine kani değilim. Şimdi bakınız: bütçeyi safdısj «tiğiniz yerde planı da safdışı ettiniz, programı da safdışı ettiniz. Türkiye'de enflasyonun durdurulması, bütçe müessesesine, plan müesse nn yine bunlar geride kalrruş meseleler oiarak tartışüir.. Ekonomi ile siyasel arasındaki bağlantıya dikkal çektiniz. 24 Ocak Kararlannın siyasi bir sonucu oldu mı? DEMİREL Hayır sanmıyorum. Bir gönişe göre 24 Ocak Kararlannın sonucu 12 Eylöl'e baglanıyor. Sizin bu konndaki döşünceleriniz ııedir? DEMİREL Belki şu denilebilir; 24 Ocak kararlan neyi kaldjrmıştır orta yerden? Yokluklan kaJdırmıştır. Türkiye mazot, ilaç, hammadde, bulabilir bir hale gelmişür. Belki müdaheleyi yapanlar. kuyruklar, yokluklar, buyük sıkıntılar olan bir ülkede devlet idaresini yüklenmek istemeraişlerdir. Belki diyorum. Bu ortadan kalkınca, müdahaleyi kolaylaştırmış olabüir. Yoksa yokluklann ortadan kalkması ülkede müdahale sebebi oimaz. Bir de soyle bir teori var, 58 istikrar önlemlerinden toara 27 M»yı$ geldi. 1970 ekononik kararlansdan sonra 12 Mart geldi, 24 Ocak kararianndaıı sonra da 12 Eylö) geMi. Bu tahlile katüıyor musunuz? DEMİREL Katılmıyorum, hiç katılmıyorum. Başka sebepleri var. Sebep netice iliskisini yaniış kurmamak lazım. Orta yerde bir 1960 hadisesi vardır. 1958'de iküsadi kararlar vardır, devalüasyon vardır, başka kararlar vardır. Şimdi bunun ikisinin birbirine bağlı olması şart değil. Laam da değildir bana göre. Çünkü bu çeşit hadiseler ashnda, ekonomik meselelerin vahametinden şikâyetle geliyorlar ortaya. Fakat yaptıklanna bakın; mesela, 12 Eylül ekonomik meselelerden şikâyetçidir, şikayet ederek gelmistir. Ama tedbir oiarak da; alınmış olan politikaların, yürütüJen politikalann aynen, hatta aynı kadrolarla yurütülmesinden başka bir tedbir yoktur. O zaman şıkâyetçi olması manasını kaybeder. 'Ekonomik politika nasıl olmalı?' dediğiniz zaman, birincisi; istikrar içinde olan bir memleket olmalı ve hemen bunun ardından söyledim bu>üyen bir ekonomi olmah. Ekonominin temel şartı, yapabilmektir. üretebilmektir.. Ama btitün bunlar için kaynak gerekiyor.. DEMİREL Kaynak gerekiyor, ehliyet gerekiyor, teknoloji gerekiyor. Sevki idare gerekiyor, başka şeyler de gerekiyor... Sizin görüsünüzc göre kaynak var mı? DEMİREL Kaynak her zaman var. En kolayı kaynak. Kaynak bir şeyi ifade etmez, her zaman bulursunuz. Evvela inanç olacak, yapma arzusu olacak, bunlan yapacak kadro olacak. Beyin ve gönül. tkisi lazım.. İç ve dış parayı bulmak kolay mı diyorsunuz? DEMİREL Hiçbir şey kolay demiyorum. Bunlan bulabilsek diyorum. Ama farzet ki bunlar var, öbürü yok o zaman hiçbir şey yapamazsmız. Bugıin Türkiye'de uıtısılan toplusözkşm« diireni, gnev ve lokavt hakkı, ana>asa ve yasalarda var, bu yelerli mi? DEMİREL Anayasa \e yasalardaki kadar işlemiyor ki zaten. O kadar islese yelerli mi? DEMİREL Bu gene ayn bir bahis. Ayrı bir iş o. Bugün mevcut olan işlemiyor ki. Bugün işçi hakları falan tamamen gölgede.. Toplusözleşme diizeni.. DEMİREL Hepsi dahil. Şimdi bakın bu nedir? Bir za DEMİREL Bir kargasa meydana geliyor. Kargasarun içinde devletin bütün müesseseleri var. Biz çoğulcu idareyi yürütemedik. Biz daha doğrusu tek parti kafasından çok par(i kafasına geçetnedik. Ve Silahlı Kuvvelier bir siyasi parti değil, Silahlı Kuvvetlerin bütün kademeleri bir toplantıya iştirak ediyor da bir müdahale kararı burada alımyor değil. Silahlı Kuvvetlerin tepe yönetimi bu karan alıyor genellikle. Tepe yönetimi bunu alırken, 1970'te ve 1980'de olan budur. 1960 korkusuyla alıyor. 1960'da altırruzı tutamayız, alttan bir güç geliyor, alttan gelen, alt kademelerden, daha küçük rütbeli subaylardan gelen bir hareket kumanda heyetinin apoletlerini sökmüştür. Onlan mahkemelere kadar götürmüştür. İdam sehpasına kadar götürmüştür. Siz 12 Mart ve 12 Eylül nüdaoeieleri de onun içia 'ist kademeden geldi diyorsunuz.... DEMİREL Tabii, alt kademe korkusu getirmiştir 27 Mayis. Onun için 'geldi'den ziyade, faktörleri Lzaha çalışıyorum. 27 Mayıs olduktan sonra 12 Martı ve 12 Eylülü yadırgamak mümkün değil. Çünkü 27 Mayıs, bir öraek ortaya koymuştur. Bu örneğin takip edilmesi kadar normal bir şey ama takip edilmesi anJamında saymıyorum ve nihayet Silahlı Kuvvetlerimizin yetişme tarzında bir miktar halaskârlık vardır. 'Aman memleket batıyor, uçurumun keaanna geldi, bizden baska kurtaracak yok, kurtaralım', hevesi vardır. Bu hevesleri de sivil kadrolar tahrik ederler Türkiye'de. Askeri müdahaleleri de sadece ordunun üst kademesinde olan bir hadıse oiarak almak yanlıştır. Bunlan rürkjye'nin, rejimuıi yerine orunamamasırun bir neticesi saymak lazımdır. Yapılan mudahaleler bana degil ki, rejime ve devlete, ben devletin ve rejimin bir müessesesiyim zaten, biz seçimle gelmiş iktidarlardık, zoria gelmiş oturmuş iktidarlar değildik ki.. Zaten bu iktidarlar rejime ve devlete değil de iktidara olmuş olsaydı ben hayatta olmazdım. Ve nitekim 12 Eylül'ün benim iktidanma, benjm hükümetıme soylediği bir şey yoktur. Partime söylediği vardır da iktidanma söylediği bir şey yoktur. Hükümet başkanı oiarak bana söyledıği tek kelıme yoktur. Çünkü biz yapıiabilecek her şeyi yapmak için çırpındık. Bize bulduğu bir kusur da yoktur. asy«am kayaaklan: y y Bugün ekonomiyi yönetenler k enflasyonu düşürmek istemelerine rağmen yapamıyorlar. Bu liyakatsizliktir. Bütçeyi denkleştirmek birinci şarttır. Butçenizin üçte birine yakın gelirlerinizi bütçe dışı tutarsanız enflasyonu önieyemezsiniz. Maliye Bakanlığı'nı tahrip ederseniz enflasyonu önieyemezsiniz. Buradan, biraz daha güncel bir konuya gelebUirmiyiz? Geçen giın Diyarbakır'da âayın Cumharbaşkauımn bir açıklaaıası oldu; 'Eski gunleri unutanlar var hâlâ' gibi.. DEMİREL öyle sanıyorum, o söz şöyle, yani, eski çok çabuk unutuldu. 12 Eylül ne çabuk unutuldu gibi bir söz. Bunun muhalabı kim bilmıyorum. Unutan kim onu da bilmiyorum. Ama Türk halkı '12 Eylül tekrar gelir ha' şeklinde bir sesi aramıyor. Eğer 12 Eylül oncesi tekrarlanacaksa Türkiye'de geçen 6 yıl zarfında, ki 7 seneye yakın bir sıkıyönetim varken, devleti istediğiniz şekilde tanzim etme durumu varken, dönüp '12 Eylül tekrar gelir ha' derseniz ne yaptınız diye sorarlar. Yani bir taraftan dediniz ki o günlere bir daha dönülmeyecek şekilde devleti istikametlendirdik, tanzim ettık, ona göre organize ettik. Bence Türk halkının devlet idare edenlerden beklediği tehdit değildir. Korkutma da değildir. Güvendir. Devlet idare edenlerin, kim olursa olsun halka eğer o günleri unutursanız 'O giinler tekrar gelir ha' diyeceği yerde 'Biz öyle tedbirler aldık ki, o günter tekrar gdraeyecektir' demesi lazım. Eğer bunu diyemiyortarsa kendi kendilerini sıkıntılı duruma düşürürler. Bugünlerin gelmemesi için ağır bir fatura ödenmiştir. Acaba bunun karşjiığında hâlâ mı bu öctl ile karsı karşıya kalacağız? Korku içinde yasamak istemez halk. Halk güven içinde yaşamak ıster. Korkuıarak idareyi değil, güven vererek idareyi tehcih etmek lazım. Böyle bir niyet varsa bunu talihsizlik sayarım. İki giın önce Sayıs Basbakaoın da bir demeci oldu, bir yabancı gazeteye: Sizinle Ugili. Yasak kalkar ama eger 'uslu durursa' gibi.. DEMİREL Nasıl nasıl? Eger konaşnayı surdörmezst Sayın Demirel, ben ya»aktan kaklınnm gibi bir detaed oMa. HeraM Tribuoe gazetesüıdc çıktı. DEMİREL Evet. Ben kimseden bir şey istemedım ki. Bir lutuf, ihsan peşinde de değilim. Eğer yasak Türkiye'ye faydalıysa ve Türkiye'deki rejimin bir ayıbı değilse bin sene sürsün. Kendimiz için bir şeyin peşinde olmadığunızı defalarca söyledik. O zaman çesitli söyltntiler pkıyor. Sizinle Sayın Özal arasısda gidip gelenier olduğu, belli pazarlıklar olduğu mesajlan Oetildigi yolunda. Bu konuya bir açıklık getirebilir idİ? >aretdeğü nnİDülke AMİARATASI İthal kömür geldi ama nasıl ? "Ankara'nın hava kiriiliğini azalfâcağız", "Kömür bile ithal ederiz", "Kömür ithal ediyoruz", "İthal kömürümüz Güney Afrika'dan geliyor", "Ha geldi ha getecek", "Yann geliyor", "Geldi bile"... Türkiye'ye ithal editen kömürun geiiş oyküsü şöyle: Geçen hafta cuma günü için saat 11.00'de kömürün Ankara; ya ulaşacağı haberinin tetekslerie gazete ve ajans bürolanna geçilmesiyle biriikte gazeteciler, "kömür töreni" aianı oiarak belirlenen TraRk Hastanes^ nin önünü dotdurdu. 2025 kadarfotomuhabiri ve gazeteci tarafından abluka altına aJınan tören bölgesi, yoJdan gelip geçenlerin de dikkatini çekrniyor değidi hani. Hatta bir pofis ekibi gazetecilerin yanına sokulup, "Ne oluyor burada?" diye soruyor, "Onemli bir şey yok, hani ithal kömür geliyor da..." gibisinden verilen yanıtlar karşısında "hımmm" diye tören yerinöen aynlıyordu. Saatter geçiyordu ama ne gelen, ne de giden vardı. "Bu ne kepazelik kardeşim" denilecek bir 'yetkili ve ilgilinin" ortalıkta bulunmaması nedeniyle hemen bürolar arandı. AJınan yanrt, 'Yeni bir teleks geldi belediyeden. Gedkebilirmiş. 1230a kadar oelecekmlş" şeklindeydi. Saatler arttk 1300'ü geçmişti. Bu kez ortalıkta TKİ'den, belediyeden ve Beiko ümited Şirketi'nden ilgililer gözükmeye başladı. Ortaiıkta bu kadar ikjili olunca kömür de gelirdi artık değil mi? Ankara Anakent Belediyesi'nin Basın Müşaviri Samim Şenyüz, artık iyiçe sabırsdanan gazetecileri, "İki kamyon geldi, diğerteri de gelince tören yapılacak" diye yatıştırmaya çalışt. TKİ ikjtlileri ise kamyon falan gelmediğini söyieyince, gazetectler yeniden Samim Senyüz'ün yanına kostular. Ama Samim Şenyüz, "Durun, biz bir bakıp geleHm" diye araba ile körnürü karşılamaya çıkt). Saat 1330'a gelirken gazetecilerin yanına koşan Şenyüz, elindeki bir avuç ithal kömür parçasmı gazeteclere gösterirken, "Geldi işte" diyordu. Peki kamyonlar neredeydi? Kamyonlar Ankara'nın girisinde durdurulup, üzerlerine "Belediyenin Ankaralılara hizmeti" yazan pankartlar asılryordu. Sonunda 1330'u biraz geçe arabalar ufukta görüldü. Tören yeri yine kanştı bir anda. Alan boşaltılırken, iki koç da bu mutlu güne "kan katmak" için getirikji. Gazetectler tören alanından aynlırken. kafaJarmdaki bazı soru işaretlerinin yanıtını henüz bulamamışlardı. "Acaba, 3 EMm 1986 tarthi, bundan böyle Ulusal Kömür Günü' oiarak kuttanacak mrydı ve gece 'kömür alayfan' düzenlenecek miydi?". EKONOMİ NASIL OLMALJ? Birincisi istikrar içinde olan bir memleket obnak ve hemen bunun ardındart buyüftn bir ekonomi obnak. Ekonominin temel şartı, yapabilmektir, üretebilmektir. sesine, butçe müessesesine samimi bir şekilde dönülmesi ile mumkun olabileceğine kaniyim. Nasıl bir planlama duşüniiyorsunuz? Şunu söylemek bdyoruiB; sizce 24 Ocak Kanrianyla piao fikri arasada bir çeliski var mıdır? DEMİREL Yoktur. Birbirini (amambyor mu? DEMİREL Tamamlar. Zaten 24 Ocak Kararlan bir gidisatı, yani plan, bütçe hepsinin bulunduğu programın fikirlerinin bulunduğu gidişata hastalık hasıl olmuv. Yani bir ağacın üzerine bakıyorsunuz, o ağacın üzerinae yapraklantun djsmda başka seyler hasıl olımıj. Onlan lemizleme işidir bu. Türkiye'nin şartlanna uygun demokratik plan yapmayı Türkiye öğrendi. 2025 sene evvelki durumda değiliz. Türkiye, plan meselelerini, plan müesseselerini iyi öğrenmiştir. Demokralik plamn uosurian nderdir size göre? DEMİREL Bir defa tasarnıflan yükseltmek için tedbirlerdir. Ama bu tasarruflan ekonominin büyümesi, sosyai meseleleri kaldırmaya yönelmiş öncelikleri bulunan, 5 sene sonrasında ulkenin ihtiyacı olacak şeyleri şimdiden duşünen, Türkiye'nin ne zaman, nereye varacagını düşünen, ona göre kaynaklar ayıran, dogmaük değil, akılcı bir plandır. Enflasyon hastalığını onlemek için 24 Ocak Kararlannı öne sürdünüz; bu kararlann uzerinden 6 yılı aşkın zaman gecti. Size göre 24 Ocak Kararlanndan bir sapma mı oldu ya da bugün 24 Ocak Kararlan var mı, devam ediyor mu? DEMİREL Hayır artık lüzumu yok. Onlar o gündu. Şimdi ekonomik reçeteler ve ekonomik tedbirler, 'bir defa aldın mı 10 sene 20 sene almana hacet yoktur' cinsinden tedbirler değildir. O gunün şartları içinde o günün meselelerini çözecek tedbirler bunlardı. Bunlan o zaman alırsan neticesini görürsun. Sonra yeni tedbirler alırsın. Bir de, 24 Ocak Kararlannın almdığı dönemde Türkiye'de parlamento vardı. Hür basın vardı, her şeyin hesabı kitabı sorulabiliyordu, soruşturulabiliyordu. Aranabiliyor 'Bunu böyle yapümz' denebiliyordu. Ondan sonra bunlann hiçbirinin sorulmadığı yıllar girdi araya. Ben işte bunun için söyledim; ekonomi ile siyaset birbirine çok bağlıdır diye. 24 Ocak Kararlan nerede sapma gösterdi? DEMİREL 24 Ocak Kararları Türkiye'de yokluğu ortadan kaldırmak, enflasyonu önkmek, ekonomiyi tekrar hareket haline geçirmek, Hazinenin kasalarını çalışır hale getirmek için alınmışıır. Bunlan sağlamıştjr. Enflasyonu da 1981'lerin sonunda yuzde 25'lerin altına düşurecek noktaya gelinmişür. Yenı tedbirler gerekirdi yani bu disiplini nıutlak rnanada hâkim kıiacak tedbirler gerekirdi. Bu tedbırlerin doğru olup olmadığı da netıcesinde belli olurdu. Neticesi de enflasyonun düşürülmesiydi. Cretimin, yatınmların yeniden harekete geçirilmesiydi. Işsizliği azaltıcı neticeler ortaya çıkarılmasıydı. Ulkenin ekonomik lakatım anıncı biruıkım neticeler ortayaçıkanlmasıydı. Ulkenin ekonomik takatıru anıncı birtakım neticeler getirilmeliydi, borcunu artırıcı değil. Bunlar ortada olmadığına gore bı.nları getirccek tedbirler alınmamıştır. Artık bunlar geride kalmı;tır. Bugun hâlâ ben diyorum ki, bugün, bunlar yapılmazsa yamanlar grev hakkının falan kullanılmasında görülen bazı dunımlar Türkiye'de rahatsızlık yarartı. Yaratmamahydı ama o a>Ti mesele. Ben olanı söyluyonım. Haklıyı haksızı da tartışmıyomm. Türkiye bu rahatsızlıklarda olduğu gibi, üniversite meselesinde olduğu gibi diğer demokratik haklannda olduğu gibi bir ekstremden bir diğer ekstreme gitti. Bunlara denge kazandırmak, bunlan işler vaziyette tutmak yerine hepsinin üzerine siyasette olduğu gibi, parlamento meselesinde olduğu gibi, partiler meselesinde olduğu gibi bir tazyik kondu. Bu tazyiklerin hepsinin kalktığını bugün iddia etmek mümkün değildir. Ve bu onamm getirdiği korkulann izahına kani değilim. Samlıyor ki ucuz işçi endüstrileşmenin onemli bir parçasıdır. Bu yanlıştır. Çünku endüstri mallanndaki işcinin bazılan hariç hissesi yüzde 10'un altındadır. Avrupa işçisinin ayda bin dolar aldığı bir dönemde, Avrupa ile liberasyona gidiyoruz: Avrupa ile liberasyona gitmek ne demek? Avrupa'nın yaptığı maüan sizin de kullanmanız demektir. Avrupa'nın işçisi 1000 dolar alıyor ayda, siz işçinize 80 dolar veriyorsunuz. 15 sene çalışmış işçiye, 60 bin lira alan bir işçi ki, vasat işçi aşağı yukarı o seviyeye geliyor. Vergiler sigortalar hariç bir adamın eline, 60 bin lira geçen bir memlekette, neresi olursa olsun ne işçi hakkından söz edebilirsiniz, ne işcinin refahından söz edebilirsiniz. Bu ileride patlamalara neden olacak bir birikim demektir. Siz dünya siyasetinde çok ilginç bir öraek oluşturan siyasetçilerin başında geliyorsunuz. 1 ki defa askeri nıudahele yaşadınız. Ve buna rağmen ayakla kalmayı başardınız ve bugün de elkili bir siyasetçi oiarak bunu surdiirüyorsunuz. Bundan sonra herhangi bir biçimde sonımlu ve jelkili bir mevkjye gelseniz, askeri müdahaleleri onlemek icin öniınıize neyi hedef oiarak koyarsınız? DEMİREL Askeri müdahale meselesine bir açıklık getirmek iazım. Bence askeri müdahale dendiği zaman bu memleketin Silahlı Kuvvetleri, askeri gücü ya da askeri teşkilatı siyaseti çok seviyormuş, siyasetin içinden çrkmak istemiyormuş, ikide bir memleket idaresini eline almak istiyormuş gibi bir durumda görülmemeli. Bizim Silahlı Kuvvetlerimiz, ordumuz, askerimiz, bir tarihi şuurla ordunun siyasete girmesinin sakıncalannı çok iyi bilir. Silahlı Kuvvetleri siyasete sokmak, Silahlı Kuvvetleri tahripten başka bir şeye yaramaz veya Silahlı Kuvvetleri gnçsüz hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Bunu bizim Silahlı Kuvvetlerimiz çok iyi bilir. Buna karşın, sizce neden askeri mudahaleler oluyor? DEMİREL Söyleyeceğım; Balkan faciasımn sebebi budur. Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının sebebi budur. Bu ısdıraplann cümü onunla ilgilidir. Silahlı Kuvvetlerimizin şuurunda vardır bu. Fakat bizim yapamadığımu, çok paıtili demokratik hayaıtır. Yani biz henüz çok partili demokratik hayatta müesseseleri yerine oturtamadık. Silahlı Kuvvetler de buna dahildir. Çok partili idareyi götüremedik. Silahlı Kuvvetlerde size gore bu bilinc varken, nasıl oluyor da müdabale ediliyor? DEMİREL Getiririm. Ben kendim için siyasetin içinde değilim. Mevki, makam peşinde de değilim. Benim inandığım bir dava var. Bu davaya benimle birlikte inanan arkadaşianm var. Bunu takip eden milyonlar var. Ben gerek kendi kişiliğime, gerek arkadaslanmın kişiliğıne, gerekse de bu milyonlann gururuna dokunacak hiçbir şey yapmam. Binaenaleyh benim hiç kimseyle de gizli kapaiclı ya da açık hiçbir pazarhğım oimaz. Ben şartları söylüyorum, hür ve demokrat Türkiye'nin önundeki engelleri kaldırmak lazımdır diyorum. Kaldınrlarlarsa benim için kaldırmış olmayacaklar. Hür ve demokrat Türkiye için kaldırmış olacaklar. Kaldırmazlarsa kaldırmayanlann başı nasılsa bir gün derde girer, sıkmıııa girerler. ANAP iktidanyla siyasi anlasmazbgınu bu nokUda mı? DEMİREL Benim zaten ANAP iktidan ile bir anlaşmam söz konusu olmaz ki. Daha doğrusu benim iktidarlarla falan bir meselem yok, aniasraak ya da itişmek gibi. Ben sadece ülkemin iyi idare edilmesini isüyorum. Vatandaşımın mutlu olmasını istiyorum. Ülkemin korkusuz yasanan bir ülke olmasını istiyorum. Hak arama yollannın açık olmasını istiyorum, ülkemde eşitlik ve adaletin hâkim olmasını istiyorum. Keyfiliğin yerine kanun idaresinin hâkim olmasını istiyorum. Hukukun üstünluğüne dayanan anayasa devletini istiyorum. Ve refah istiyorum. Ve millet ıradesinin ustünluğünü istiyorum. Milli, manevî değerlere sahiplik istiyorum. Bunlan kimse reddedemez. Eğer reddedemezse icra etmesi lazım. Hem icra etmeyecek, hem reddedilecek, • niye bunlan istiyorsun diyemeyecek, böyle bir durum olmaz. Bugüne kadar özeilikle sizin iktidarianmz dömeminde muhalefet bep sol muhalefetti. Bugün ise ANAP iktidanna karsı sol Hk kez muhalefet partisi olar ikinci planda kaldı. Bunu nasıl degeıiendiriyorsuuuz? DEMİREL Tabü, bu, 12 Eylül sonrası siyasi teşkilatlanmanın çarpıklığının bir neticesidir. Yani 12 Eylül öncesinde Halk Partisi vardı, Adalet Partisi vardı, biri iktidar biri muhalefetti, genelde buydu. Bunlar kapatıldı, kapatılmakla da kalmadı. çiğnendi. Yani 79 sayılı karar hasılda il başkanlan parti kuramaz. Uçe başkanlan parti kuramaz, millerveküleri, senatorieri parti kuramaz, bu, parcalanmanın neticesidir. Ve bir şey daha var. 6 Kasım 1983'te DYP'nin seçime sokulmayışı bir çarpıklık meydana getirmistir. Senelerce Demokrat Parti, Adalet Partisi istikametinde oy vermiş bulunan seçmen mecburen ANAP'ı iktidar yapmıştır. Ama ANAP'ın Türkiye'yi nasıl idare ettiği belli. Şimdi o seçmen gayet tabii ki o gün mecburen katıldıği bir hareketın peşinde cdmama gayreti içindedir. DYP esasen, bu maksat için vardır. Yani o kendi seçmenini bulmaya doğru gidiyor. Neticede ANAP ben sağı temsil ediyorum da demiyor. Yani yeni birtakım laflar söylüyorlar ama ANAP'ın içindeki birçok künseyi kastetmiyorum yani tepede gösterdiği sekil itibariyle biz dört cenahı birleştirdik dendiği zaman çok partiyi reddediyor. Çünkü ashnda değişik cereyanlar varsa oradan çoğulcu idare doğar. Eğer bunlann hepsi bir yere konabiliyorsa o sadece tek partide olur. Bu koşullarda ANAP neyi lenuii ediyor sizce? DEMİREL Tek parti zihniyetini. Türkiye'nin sıkıntısı da bu zaten. Türkiye'nin üç senedir demokratikleşmemesinin, sivilleşeınevisinin sebebi bu. Bu kadar ıstıraplar içine sürüklenmesinin sebebi bu. Bütün bunlar sosyal hadiselerin düzelme istikametindeki emareleridir. Bozulma istikametindeki değil. Ilk yapılacak seçimde DYP iktıdardır. Bana göre ANAP barajı aşamaz. Tetekkür ederim, Sayın Demirel. KARAKARTAL 2.500. TL.'ye 131 MURAT KARTAL ERIYOR" 131 Murat Kartal 500 adet Grundig Özel Radyo BİLET SAT1Ş YERLERİ • BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÛBÜ • MİLLİ PİYANGO BAYİLEUİ • SPOR TOTO BAYİLERİ • HALK EKMEX SATIŞ BÛROLARl • SEMT FHUNLARI, • MAĞAZALARDA VE HER YERDE. BEŞIKTAŞ ŞAMPİYONLAR PİYANGOSU ÇEKİLİŞ: 13 ARAUK 1986, SPOR VE SERGİ SARAYI Dr. ERDAL ATABEK Bahariye Cad. 96/3 KADIKÖY Tel: 336 04 49 SATILIK 84 Reno GTS Tel: 578 73 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle