21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 9 OCAK 1986 Metin Tüzün'den MGK'ya 8.8.1983 79 sayılı karar, kendi yaptıgınız Anayasaya aykırı MİLLİ GÜVENLtK KONSEYİ SAYIN BAŞKANLlGlNA Milli Guvenlık Konseyi'nin 79 sayılı kararı ile; " 1 Ana>asanın geçici 4. raaddesindeki kısıtlamaya rağmen siyasi parti kurulmasına katılmak, 2 Kamuoyunu huzur bozacak şekilde ters yönde etkilemeye cahşmak, 3 Siyasi panilerle herhangi bir şekilde bağlantı kurmak ve destek olma yasağını çiğneme" gerekçeleriyle 2 Haziran 1983 tarihinden itibaren Çanakkale Zincirbozan Askeri Tesisleri'nde hükümlü bulunmaktayım. Her karaı karsısında bir değerlendirme yaptnak, kişide olması gereken bir hak olduğu tartışılmaz bir gerçektır. Kaldı ki bizlerin, bu arada benim yaşadığım ve yaşamakta olduğum olay, siyasi tarihimizde olduğu kadar dünya siyasi tarihinde de rastlanmamış bir olaydır. Bu yönüyle özellikle tartışma ve değerlendirme yapm.ık, hakkım, daha ötesi görevimdir. Milyonların hakkını koruma savıyla siyaset yapan bir kişınin kendisine uygulandığı için değil, ama tum yurttaslanmıza uygulanacak bir anayasaJ sistemın zedelenmesine suskun davranması, siyaset açısından zayıfhk olur, hukuk açısından zayıflık olurdu. Ben siyaset adamıyım. Yasalarla "içime sindirsem de, sindirmesem de", siyaset yapma hakkımı elimden alabilirsinız. Ama düşünme ve değerlendirme yapmaya engel olmak, dünyada hiçbir gücün başaramadığı bir olaydır. öncelikle şu hususu belirtmeliyim ki, daha ne kadar sürecefi ve koşulları hiçbir HUKUKİ esasa bağlı olmayan bugüne kadarki yaşantımın sıkıntısı altında değilim. Esasen böyle bir yaşantıya talip olmadım. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın demokrasi uğruna hapsedilmiş bir pohükacı olarak şu andaki yerimi, 79 sayılı kararın lafzını ve mantığını içine sindirenlerle değişmem. Eski günlerden bir fotoğraf... Volta uzayınca Atalay yoruluyor Atalay: Çocuklar, beni omuzda taşunak zorunda kahnayın Suleyman Genç ve Metin Tüzün, Sırn Atalay yorulunca, "Abi biz seni omuzda taşırız" diyorlar. Kalbinden rahatsız olan Atalay'm yanıtı hüzünlü. Olabildiğince sıkıntılardan uzak durmaya, kendimize yeni yeni sıkıntılar yaratmamaya dikkat ediyoruz. Ama her zaman başardık, her an başarıyoruz diyemiyeceğim. Örneğin ağustos ayının 2'si, salı günü gece yürüyüşünü Sırn Atalay, ben ve SUIeyman Genç beraber yaptık. Bizim volta yolunda 23 turdan sonra Sırn Atalay "Artık yoruldum odama çekileceğim" dedi. Ben ve Genç "Siz yorulduysanız biz sizi kollanmızla kucaklar taşınz" dedik. Sırn Atalay durdu "Çocuklar sağolun, sizi biliyonım, beni taşırsınız yaparsınu da, ama beni omuzlannızın uzerinde taşımayın da" diye konuşunca biz donduk, etkilendik, kalakaldık. Bİ2İm çok etkilendiğimizi, üzüldüğümüzü görünce Sırn Atalay açıklama yapma gereğini duydu. "Yıpratıcı bir ömür sürdum. Tann bilir ama şunun şurasında ne kadar ömriim kaldı ki, onu da burada bir şey yapmadan tüketmek" diye sıkıntısını belirtti. Bu asla bir yılgjnlık değil. Yıllarca etkili bir politikacı olarak Sırrı Atalay, işlevsizliğin gerçek belirtisini yansıtıyordu. Sanınm bir politikacı için bundan iyi işkence olamaz. 1 ATALAY VE EVREN Tarih ağustos 1978. Sırn Atalay Cumhurbaşkanlığına vekâlet ediyor. Hava Harp Okulu'nda 24. dönem mezunlannın diploma töreni. Ortada Sım Atalay, yanında Kenan Evren, birlikte tören kıtasım selamuyorlar. Bu uygulama için başvurulacak organlar suskundur Bu metinde saptadığımız hususlar bir başvuru, sabverilmemiz için bir gerekçe kesinlikle değildir. Çok iyi ve çok yerinde bir inceleme ve mantıkla saptamış bulunuyorum ki, bize ve bu arada bana yapılan uygulama için ulkemizde başvumlacak organlar suskundur. Yapmaya çalıştığım saptamalar yarınlarda Siyasi Tarihe ve gelecek kuşaklara bir değerlendirme dokumam bırakma ve size örneklerinin çoğalmasından endişe ettiğim bu tiirlü uygulamalar konusunda düşüncelerimi aktarmaya yöneliktir. Genelde şu hususu belirtmek isterim. Törkiyemizde halkoylamasından geçen bir anayasa vardır ve her yurttaş gibi ben de bu anayasaya uymakla yiikümlüyüm. Siz de anayasaya uymakla yükümlüsunüz. Aynca sizın bu anayasaya uymak ve onu uygulamak ile ilgili bir göreviniz ve borcunuz var. Anayasa henüz bir yasına bile girmedi. Bu anayasayı su yaşama soktunuz, halkoyu ile soktunuz. Henuz altı aylık anayasanın ilk uygulayıcılan da sizlersiniz. Kendi yaptıgınız ve hepimizin uyması zorunlu anayasayı siz yok sayarsanız veya hukuken olmayan yetki ile değiştirmeye kalkarsamz kendinize karşı bir ihtilal yapmış olursunuz. Şimdi, anayasa var mı, yok mu? Bu tartışmayı gelecek kuşaklara bırakmanın yaran ne? Gelecek kuşakların bu konuda size bakış açılan sizi şu anda ilgilendirmeyebilır. Bu, benim de ilgj sahamın ve yazının amacının dışındadır. Ama anayasanın bizzat yapanlar ve ilk uygulayanlar tarafından ilgası yeni ve çok büyük sorunları gündeme getirir. Buna kimin hakkı vardır? 79 sayılı karar incelendiğinde; Anayasa ve yasalar güvencesinde kurulan bir partinin kapatılması, anayasa ve yasalar güvencesinde bulunan bazı vatandaşların siyasi haklarının kısıtlanması ve izne bağlanması gibi son derece büyiık önem taşıyan ve içimize sindiremeyeceğimiz hususları da vurguladıktan sonra tespitımızin öztı olan "İKAMETE TABİ TUTULMA" cezasını irdelemek istiyorum. "Kararın ifadesi şudur: özetlc, Anayasanın geçici 4. maddesindeki kısıtlamayı aynen konıyan 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun Geçici 1. Maddesine aykırı olarak siyasi parti kurmak ve bunun faaliyetine katılmak yoluyla aynı kanunun 119. maddesine aykın davraruldığı TESBİT EDlLDlGİNDEN Çanakkale'de ikamete tabi tutulma karan verilmiştir. Böyle bir suçun işlendiği, böyle bir suç olduğu, böyle bir suç işlendiği hususunun tespiti hususu savunmadır. Onu yapmayacağıra. Ancak bu yasa hükmünün ne olduğu ve nasü uygulandığını saptamak istiyorum. Yalnız ceza uygulaması açısından alırsak, ikamete tabi olma cezası, belinilen bir yerde HÜKÜMLÜNÜN mesken edinip oturması, çalışmasıru ve belli sürelerle c mahalde olduğunu ispatlaması tarzındadır. Bir askeri tesiste yalnız üçüncü dereceye kadar akrabaları ile göriişebilen, gunlük hayatını serbestçe düzenleyemeyen, çalışamayan bir kişıye ikamete mecbur cezası verilmiştir denilemez. Buradaki uygulama ve kısıtlamalar ceza ve tutukevi uygulamalarıdır. Çağlayungü hepimizi selamhyor: 3 Ali Naili Erdem tarafından sunulan kültür konusu uzun uzun tartışıldı. Diğer konulann tartışması henüz yapılmadı. Toplantı özet zabıtlarıru Ekrem Ceyhun tutuyor. Eğer bastırabilirsek ilginç bir yapıt olur diye düşünüyorum. Bugüne kadar yapılan seminerleri henüz kesin bir yargıya varmadan şöyle değerlendıriyorum. Bir kere hiç kimse yıllarca verdiği uğraştan kopup paslanmak istemiyor. Hiç kimse gelişen olayların izleyicisi olarak bile olaylann gerisinde kalmak istemiyor. Bu koşullarda da ulke sorunlanna çare aramak gerektiğine herkes inanıyor. Ama şu hususu da itiraf etmeliyim. Zaman zaman sorumlu dönemlerin icraatları yanlı değerlendirilebiliniyor. Veya anlamakta çoğu kez güçluk çektiğim sürçmeler oluyor. Seminerlerin ilk gününden itibaren, bir gönişü paylaşmasa bile arkadaşlarımız bunu dile getiriyor ama bir siyasi gerginlik biçimine kesinkes getirmiyordu. Kültür konusundaki seminerin değerlendirilmesi yapıhrken ilk toplantılarda Çağlayangil yoktu. Geldiğinde söylediğim çerçeve ve anlayış kendiliğinden belirmiş ve herkesçe uygulanıyordu. Salve esclave ( ÇARLİSTON Zincirbozan'ın moral kaynağt Çağlayangil. CHP'lilerin "öz Türkçe" sözcüklerine "çarliston kelimeler" diye taküıyor. ZİNCİRBOZAN HUKUKÇUSU Kapatüan BTP kuruculanndan Hüsamettin Cindoruk, Zincirbozan 'da MGK'ya başvuru metnini hazırlayanlardan birisi. başvunılar yanıtsız kalıyor. diğim kadanyla biraz da bu nedenle ve araznün, iklimin uygunluğu nedeniyle yılan var. Geldiğimizde erler ve görevliler sohbette söylediler. Ama söylemelerine gerek kalmadı, haftasına sabah yürüyüşü için çıktığırruzda 2 erin kocaman bir yılanı yok etmek için uğrastıklannı gördüm. Taşla başını ezerek yok ettiler. Birkaç gün sonra da bizim sevgili Nil'i kıyıda gezdirirken kayalann uzerinde 1.5 metreden daha uzun iri kara bir yüanın güneşlendiğini ben gördüm. 4 yaşındaki Nil'e göstermeden yavrucağı oradan uzaklaştırdım. Ona hiçbir şey söylemedim. Ama o ailesinden sonradan öğrenmiş, yeniden geldiğinde 'bana göster' dedi ama yılanı bulamadım. Selam esirler tücü, devleti zaafa uğratıcı kelimeler ve üsluptan uzak duruluyor. Yılların politikacılan kılı kırk yararak ama kendüerine değil, devlete zeval vermemek için son derece özenle metinlerini hazırlıyorlar. Mektııp bekliyoruz Insan böyle dunımlarda daha hassas oluyor. Kendim için söylüyorum, bolca mektup bekliyorum. Gelmiyor değil ama umduğum kadar da değil. Bana bayram tebrikleri dahil nihayet ayda 200 mektup geliyordu. Bu mektuplarda yazanlar "MiDet sizinle beraber" diye yazıyorlardı. Deniz kıyısı sohbetleri de tatlı oluyor. Hava güzelse ve Ekrem Ceyhun izin verirse (sağlığı ile ilgileniyordu) 1. Sabri Çağlayangil 11.30 veya 12'de denize geliyor, guvenlik sınırının dışında denize inen yoldan bize yaklaşınca bizi "SALVE ESCLAVE" diye selamlıyordu. Bu tabir Roma'da kullanılıyormuş ve "Selam Esirler" anlamına geliyormuş. Artık öğrenmiştik. Ve uzun süre 'Salve Esclave' bizim selam terimimiz oldu. Zincirbozm'da 121 gün METİN TÜZÜN n ayn tebliğ etti. Günde, biz de arasak bizi de arasalar 2, acil durumlarda 3 telefon konuşması yapabileceğimizi belirtiyordu. Zincirbozan'daki yaşantımızı tam olarak yansıtrnak istiyorum. Bu bakımdan önemsiz veya aylarda, otellerde, tutukevlerinde, hayvanat bahçelerinde birlikte yaşadığınuz hayvanlar: Sinekler, böcekler, fareler, köpekler ve yılanlar. Bu satırları yazarken durumumuzu mizah konusu yapmayı, buray» kötülemeyi veya konuyu ekzajere etmeyi kesinlikvanlar buraya giremez diye bir kaide yok. Nitekim burada saydığım hayvanlar var ve onlarla beraber yaşadık. Hava ve tanm koşulları nedeniyle sinek ve böcek çok fazla. Burada yönetimden sorumlu komutanhk sık sık mücadele dairesinden ekip getirtmek suretiyle bütün tesisi ilaçlatıyordu ama hayvanlar dinlemiyor ki. 12 gün sonra yeniden hayat buluyorlardı. Geldiğimiz günden beTİ sinek ve böceklerle kavgamız devam etti. Hepimiz odalanmıza aynca sinek ve böcek yok edici ilaçlar aldık. Pencerelerimize tel örgü takıldı yine de ufacık yaratıklarla başa çıkamadık. lşin komik yönü de var. Bu sinek ve ufak böcekler deniz kenarında da o kadar çok ki, Saadettin Bilgiç kıyıya sinek öldürücü Sheltox ile geliyor, önce oturacağı yeri ilaçlıyor, sonra oturuyordu. Bazen de sineklerden usandığı için vücuduna sinek ilacı svkıyordu. Çevrede besi ve güç hayvanı at, inek veya koyun vs. yok. Bil Tarla faresi ile 3 0 dakika savaş Hem tarla farelerimiz hem de iri iri yetismiş farelerimiz var. Bunlarla mücadele için ilaçlama yapıhyor ama hiç eksümedi, pardon 2 adet fare eksildi. Birincisi gece yarısı saat 2 dolaylarında saionda Celal Doğan, Suleyman Genç ve ben oturuyorduk. Bahçeye açılan pencereden kocaman bir fare içeri dalıverdi. Askerler kapıları kapatarak ellerinde süpürge ve sopalarla başladılar fareyi kovalamaya. 30 dakikalık mücadeleden sonra geldiği yere giderken kıstırıldı ve yok edildi. Diğeri; tam kadro TV izliyor Telefon talimatımız bile Ankara'dan geliyordu Buraya getirildiğimiz 2 haziran gününden beri birkaç kez değişen amiraller, binbaşılar, yüzbaşılar, assubaylar, erler, doktor ve diğer görevliler bize son de ÇağlayangiTin sosyalizm tebliğinde CHP'ye sataşma Suleyman Demirel, "Dünyada milyariarca insanı etkileyen bir de sosyalist kültür vardır, onu da bilmek, incelemek gerek" diye Çağlayangil'den hanrhk yapmasını istedi. Çağlayangil birkaç gün sonra tebliğini sunarken, daha önceki toplantılarda olmamanın verdiği hava ile biraz CHP'ye sataşır oldu. Rahatsız olduk. Ben bu görüşlere katılmadığımı ve bir sonraki toplantıda yanıtlayacağımı söyledim. Arkadaşlarım da üzülmüştu. Sun Atalay, akşam yürüyüşünde sakin ve anlayışh davranmamı öğütlüyordu. Ben ,"gayet tabii, başka nasıl olabiHr zaten" diye arkadaşlan rahatlattım. Sonraki toplantıda Çağlayangil kendiliğinden açıklama yaparak, sorunu çözmemize yardımcı oldu. Biz de kısa açıklamalarla bildiğimizi söyledik. Hepimiz rahatlamıştık. Seminerler devam ediyor ve edecek sanınm; daha sonralan yeni değerlendirmeler yapabileceğim. Hükümlü mtiyüz, tutuklu muyuz? Bu uygulama gözaltı da sayılamaz. Esasen böyle bir yetki Milli Guvenlik Konseyi'nin değil, Sıkıyönetim Komutanlanmndır. Süresi de 30 giindür. Tutuklu olsak, tutukluluk hallerine itiraz ve salıverilme hakkımız olurdu. Hiıkümlü olsak ceza suresi bdlidir. Meşruten salıverilme hakkı vardır. Her iki halde de avukatlarla görtışme hakkı vardır. Anayasa'nın Geçici 2. Maddesi, Milli Guvenlik Konseyi'ne, 2324 sayılı anayasa düzeni hakkındaki kanuna göre TBMM Başkanlık Divanı oluşup göreve başlayıncaya kadar YASAMA yetkisi vermiştir. 2324 sayıh kanunun 3. maddesine göre Milli Guvenlik Konseyi'nce kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükumleri ile yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunlann anayasaya aykınlığı ileri suriılemez. Aynı kanunun 6. maddesine göre Milli Guvenlik Konseyi'nin bildiri ve kararlannda yer alan ve alacak olan hukumlülerle, yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunlann 1961 tarihü ve 334 sayıh Anayasaya uymayanları Anayasa, yururluktekı kanunlara uymayanları ise kanun değişıkliği olarak yayımlandıkları veya metinlennde gösterilen tarihte >iirürlüğe girer. Bu hukumler doğnıltusunda değerlendirme ve saptama yapmadan kararın HUKUKEN var olup olmadığını irdeleyelim. Bir karar veya yasanın anayasaya aykırılığının tartışılması için o karar veya yasanın onu koymaya yetkili kuruldan çıkmış olması gerekir. Oysakı olayda durum böyle değıldir. Zincirbozan'daki 16 siyasi düşünüyor: Bizi burada tutuyorlar. Peki biz bunu tarihe, devlet arşivlerine tescil ettiremeyecek miyiz? Milletin hukuku için kendini adamış insanîar kendüerine uygulanan hukuk dışılığa karşı tarihi görevlerini yapamayacaklar mı? nntı gibi gorünen bazı konuıara da değiniyorum. Örneğin zaman zaman veya devamlı olarak birlikte yaşadığırruz hayvanlar var. Nedir bunlar? Kesinlikle abartmryorum. Aslında ülkemizde, dünyada, evlerde, tarlale arzu etmiyorum, ama kesinlikle de söylüyonım ki yazdıklanm doğrudur. Zincirbozan, ekili (tahıl ve sebze) aıazi içinde kurulu metruk bir radar tesisi. Askeri tesis diye, doğanın yaratıkları hay Hıllarca kimi bakanhk, kimi yöneticilik yapmış arkadaşîarımız, bize yasak uygulayan, nöbet tutan askerlerle yan yana severek top koşturuyoruz. Perşonelin bizimle temasını önlemek için verilen çeşitli direktiflere rağmen, spor birlikteliğimiz sürüyor. duk. Yine aym yerden giren fare tadımızı kaçırdı. Kimisi masalann üzerine oturdu, kimisi ayaklannı yerden uzak tutarak mücadeleyi izledi. Yigit Köker'in ve Ali Naili Erdem'in odasma kadar giren cüretkâr fareleri ben görmedim ama görüldü ve yok edildi. Buraya gelişimizin tam otuzuncu günü CHP'li arkadaşlar bir durum değerlendirmesi yaptık. Sonunda salıverilmemiz için herhangi bir başvuruyu yapmayacağımıza, ancak durum tespiti yapan bir metnin bir yere sunulmamak kaydıyla sırf kendimiz için kalenıe ahnmasına karar verdik. Ben görevlendirildim. Birkaç gün içinde hukuki ve olabildiği kadar gerçekçi bir metni hazırladım. Arkadaşlanma okudum. Bazı önerilerle kabul edildi. Ancak günler geçtikçe bir başka gerçek de kendini hissettirmeye başlamıştı. Bu yalnız CHP'lilerde değil, 16 kişide de hissediliyordu. Bizi burada tutuyorlar. Peki biz bunu tarihe, devlet arşivlerine tescil ettirmeyecek miyiz? Yıllardır milletin hukuku için kendini adamış insanlar kendilerine uygulanan hukuk dışılığa karşı tarihi görevlerini yapmayacaklar mıydı? rece saygdı ve yakın davTandüar. Olumsuz sayılacak bazı uygulamalar olmadı değil. Ama sorun buradaki görevlilerden kaynaklanmıyordu. Telefonla kaç kere konuşacağımızın talimatı bile Ankara'dan geliyordu. Geldiğimizden birkaç gün sonra subaylar, assubaylar ve özellikle erlerle voleybol, futbol oyununa başladık. Bu konuda biz bize yetmiyorduk. Bir bakıyorsunuz yıllarca bakanhk, parti yöneticiliği yapmış, milletvekilliği yapmış arkadaşlanmızla, nöbet tutan, yasak uygulayan asker yanyana top koşturuyordu. Severek isteyerek yapıyorduk. Hem onlan daha iyi tanımış oluyor hem de gerçekten spor yapmış oluyorduk. Zaman zaman personelin bizimle teması özel direktiflerle yasaklandı ise de yine kendiliğinden tutmayan bir yasak oldu ve askerlerle, zaman zaman da subaylarla bu spor birlikteliği sürdü gitti. Hepsi temiz, efendi, çoğu çocuğumuz yaşında gençlerdi. Bize servis yapanlan da vardı. Emeklerine bu satırlarla teşekkür etmek isterim. Bir kısmının eğitim seviyesi lise veya lise üstü meslek okulu mezunlan da var. Şanslan açık olsun. Terhis olan veya buradan aynlıp birliğine giden, gelip saygıyla bizlere veda ediyordu. Bu çocuklann hepsini çok sevdim. Kimbilir hayatta belki bir gün bir yerde karşılaşınz. Cindoruk ve Gölhan'm yazılarına herhangi bir cevap gelmedi. Zaten bekleyen de yoktu. 8 Ağustos 1983 Pazartesi günü Sırn Atalay ve ben ayn ayn hazırladığımız Milli Guvenlik Konseyi Başkanlığı'na hitaben ve evden getirttiğim yazı makinemle yazılmış başvurulan yaptık. Aynı gün hemen arkamızdan Nahit Menteşe ve Yigit Köker ayn ayrı yazılarını Komutanhğa verdiler. O hafta gün aralıklan ile bütün arkadaşlar ayrı ayn hazırladıkları metinleri MGK'ye ulaştırılması için Komutanhğa "ahndı" karşılığında verdiler. Çağlayangil'in köpeği Rudi. Zincirbozan'a ziyarete geliyor Yargı yetkisini başkaları kullanamaz Anayasanın 7, 8 ve 9. maddeleri bunu açıkça göstermiştir. Yargı yetkisi yani ceza verme yetkisi millet adına sadece YARGI'ya ait bir yetkidir. Bu yetkinin bir başkası tarafından kullarulması mümkün degildir. Bu karar ve sonucundaki uygulamada yargı yetkisi açıkça üstlenilmiştir. Anayasanın 15/2 maddesi, "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde dahi suçluluğu mahkeme karan ile saptaruncaya kadar kimse suçlu sayılamaz" hukmünü amirdir. Henuz mer'ıyete girmemiş hükümler için 1961 Anayasası ve yürürlükteki yasalarda çeşitli hükümler vardır. 2324 sayılı kanunun 6. maddesindeki Milli Guvenlik Konseyi bildiri, karar \e kabul edilerek yayımladığı kanunlann 1961 tarih ve 334 sayılı Anayasayı değiştırme yetkisi 1982 ANAYASASI için geçerli degildir. 1982 tarihli 2709 sayıh Anayasanın geçici 2. maddesinde Milli Guvenlik Konseyi'ne böyle bir yetki verilmemiştir. Verilen yetki YASAMA yetkisidir. Bunun tersini savunmak 79 sayılı bildiri ile anayasanın 9. maddesini yunırlükten kaldırmak demek olur ve yargıdaki butün işlemleri etkiler. Milli Guvenlik Konseyi kendinde olmayan yetki ile bu kararı vermiştir, uygulatmaktadır. Rudi'nin kovaiadığı sokak köpeklerini Genç azarhyor Suleyman Genç: "Şımarık ev köpeğinden kaçıyorsunuz..." Zincirbozan'a geldiğimizde 3 adet yetiştirilmiş olduğunu sandığımız köpek vardı. Askerler onlara isim takmışlar. Birisi erkek adı Ceyar. Diğerleri Suellen ve Lusi. İlk günlerde bağlı duruyorlar ve çevrede geziniyorlardı. Biz de niye yalan söyleyeyim uzak duruyorduk. Sonralan serbest oldular ve uslu uslu bize alıştılar. İki de misafir köpeğimiz vardı. Birisi Rudi, diğeri Vflttor, Rudi Çağlayangil'in, Viktor da Sırn Atalay'ın köpekleri. İnsanların hobileri vardır. Herkesin vardır. Onlar da diğer uğraşlanndan ayn olarak köpeklerini seviyoriar. Birkaç kere Rudi ve Viktor Zincirbozan'a geldiler. Ama yerli veya misafir köpeklerimizden 2'si şimdi yaşamıyor. Viktor Ankara'ya döndükten 1 hafta sonra hastalanmış ve ölmüş. Zavalh Suellen ise karayolunda dolaşırken kamyon altmda ezilmişti. Rudi geldiğinde (küçük bir köpek) havlaya havlaya bizim yerli Ceyar ve Lusi'yi onune katıp kovalıyor. Oysa ki Ceyar ve Lusi daha büyuk. Bizim Suleyman Genç bu işe çok kızıyor. Yerli Ceyar ve Lusi'ye çıkışıyor "Bir şımank kiıçük ev köpeğinden, süslü kopekten kaçıyorsunuz" diyor. Çarliston kelimeler t. Sabri Çağlayangil, her olayı kendine özgü güngörmüşlükle olabildiğince mizaha çevirip bizi güldürüyor. Örneğin bizim konuştuğumuz dile "çarliston ketimeler" diyordıı. Ama Ferhat Arslantaş, 2 sayfalık bir sunuşunda 1. Sabri ÇağlayangiPin 40 civannda "çarliston" kelime kullandığını saptamış. Bunu kendisine söyleyince, "Vay anasıtu, demek ben de çarliston oldum" diye olaydan sıyrüıverdi. Ve devam etti: "Zaten siz insanı etkiliyorsunuz, dışanda sizi nasıl anlatacağım, bilemivorum. Hepiniz de satırbaşı kişilersiniz. Oysaki benim eski arkadaşlarım daha ilginçti". Anlaüyor Çağlayangil, "Kayseri Cezaevi'nden tahliye edildik (27 Mayıs'tan sonra), Sirkeci'de bir arkadaşımın bürosunu ziyarete gidiyorum. Birisi arkamdan bağırıyor: "Ihsan Abi, Ihsan Abi". Duymamazhğa verdim, herhalde ben değildim diye. Biraz sonra arkadan gelip kolumu tuttu."İhsan Abi, beni tanımadın mı, aşkolsun.", dedi. Ben, "Bağıslayınız, zatıaünizle müşerref olmuşmuyduk" deyince, adam "Ayıp salladın İhsan Abi, aynı koğuşta değilmiydik. Ben iki buçukluktum" demez mi. Şimdi buradan çıkınca ben sizi ne diye anlatacağım." 22 temmuz cuma gunü Binbaşı, Genel Kurmay'ın yeni bir emrini bize hem okudu hem de ayİŞTE RUDİ Çağlayangil ve köyeği Rudi. Anayasa kanunsuz emre engeldir 79 sayılı karan bir idari emir olarak da kabul etmek mumkun değıldir. Çünku Milli Guvenlik Konseyi bir kuruldur. Kurullann hukuken emir yetkisi yoktur. Aynca emir idari bir işlemdir. Anayasanın 38/8. maddesi bu duruma cevaz vermemektedir. Şayet kanunsuz emir ise yine anayasanın 137. maddesi böyle bir olaya engeldir. 79 sayılı karar çıkmcaya kadar, yani 31.5.1983 tarihinde TCK 18. maddesini kaldıran 647 sayılı kanunun yerine bir yasa çıkanlmamıştır. Sonradan çıkan yasa da 79 sayıh bildiri ile u>gulanamaz. Zira hem Konsey'in yetkisi dışındadır hem de TCK 1. maddesinde "Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile kimse cezalandınlamaz" denilmektedir. Yukarıdan beri aktarmaya çalıştığım anayasal ve yasal dayanaklara karşm bu karar alınmıştır ve u\gulanmaktadır. Hangi amaca vönelik olduğu karardan ve izlediğımız konuşmalardan da anlaşılan 79 sayılı karar bazı amaçlara yarar sağlar gorunse bile ulusal amaçlanmıza, demokrasimize, ınsanhk âlemı ıçindeki saygın olması gereken yerimize yarar sağlamadı. Bu yazılan yazarken, tel orgulerin etrafında gezinen genç askerlerimiz var. Sağolsunlar, emirlerinizi yerine getiriyorlar. Aslında çok şey söylenmesi gereken bir konu olduğu halde en ufak bir devlet zaafına gönlü razı olmayacak onurlu bir siyasi felsefenin temsilcisiyim. Susmak, haksızlıgımdan veya korktuğumdan değil, DEVLETE, MİLLETE SAYG1MDAND1R. Alnımın onurlu yazgısını yasamaya de\ am edıyorum. Duşunerek, gerektığinde devleti zaafa uğratmadan soyleyerek, bu yazı nedenıvle soyleyerek devam ediyorum. SAYGILARIMLA. METÎN TUZUN Hukuki metinler hazırlanıyor Hukuki çatısını 29 temmuzda tespit ettik. Zaten daha önce Büyük Türkiye Partisi'nin kapatılmasına itiraz olarak Zincirbozan hukukçularının haarladığı ve bizim de katkımız olan bir metin vardı. Bu itiraz, Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Gölban imzası ile yapılmıştı. Onlar parti kuruculanndandı. Bu tespit keyfiyeti katiyyen bir salıverme isteği olmayacaktı. Nitekim olmadı. Herkes ayn ayn ve kendi anlayışı, siyasi uslubu doğnıltusunda çahşmalannı yapmaya başladı. 31 mayıs pazar günu eşim geldi, hazırladığım metni ona okudum. Galiba hem onurlandı hem de duygulandı. Arkadaşlann çalışmalan da devam ediyor. Genel olarak sert, kücül SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle