Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 OCAK 1986 %^>ocuğumuz sınavdan düşük not aldığı zaman yüzümüzü asıp dolaşıyorsak ve "Tembel sen de" diyorsak, ona derslerine iyi çahşması gerektiğini öğretmiyor, aynı zamanda kafasmda "ancak iyi not alırsam sevilirim" gibi hatalı bir düşüncenin yer etmesine katkıda bulunuyoruz demektir. ^ompozisyondan iyi, matematikten kötü not alan bir öğrencinin "kişilik değerini" notlara bakarak saptamak olanaksızdır. Doğru düşünme, kötü not alınan alanda bilgi eksikliğini gidermek ve topyekun bir kıyaslama yerine başarı ve başarısızlıklan kesitli olarak görmektir. CUMHURİYET/U Yaşamboyufapıızfliikuen tMt 14 yaşındaki Ali neden intihar etti AStYE UYSAL Anadoluhisan Ticaret Lisesi birinci sınıf öğrencisi Ali • Cambazoğlu neden ıntıhar etti? 14 yaşındaki Ali'yi incir ağacının altına göturen neydı? Ali durup dururken mi kendini astı? Okul mudurünün dediği gibi Ali'nın intihar etmekle "giinah" işlediği kabul edilse dahi acaba Ali bu "günahı" tek başına mı işledi? Yakınlannm anlattığına göre 1973 yılında Ordu'dan gelip lstanbul'a yerleşen bır ailenin uç çocuğunun en kuçuğü olan Ali, neşelı, akıllı, kendine guvenen, yumuşak, uyumlu, çevresi tarafından sevilen, Çubuklu Idman Yurdu Spor Kulubü'nun Yıldız Takımı'nda oy Ali Cambazoğlu nayan, sosyal yönu zengin bir lab'ı var mı" demez, döverdi. çocuktu. Nasıl olur da böyleÇocuk disiplin kuruluna gidersine bir çocuk, okuldan uç se önce uzülur, tekrar gidişingünlük uzaklaştırma cezası alde sınıfın kulharu, bir daha giması üzerine dersten çıkanldıkdışinde de öğretmenin kulhatan iki saat sonra yaşamına son nı olup çıkardı. Bu yuzden döverebilirdi? verdi. Ama, bir veli kendisini şikâyet edip, okula mufettişler Olayı şöyle bir anımsatalım: gelince ve mudurun canı yanın29 Kasım 1985 cuma gunu fen ca dayak atmaktan vazgeçti. dersi öğretmeni Nigâr Kırca, Ali'nin sınıfında sınav yaptı. Ah, mudurü ile görüştuğu Ali hazırladığı kopya kâğıdını gunun akşamı eve uzgün dönarkadaşlarına gösterirken yadü. Sonrasını anne Hanife kalandı. Oğretmen Kırca, Ali'Cambazoğlu şöyle anlattı: yi okul mudurü Recep Fngin'e "Salı gunu akşam saat bildirdi. Disıplin Kurulu çalış7.00'de geldiydi. Öyle uzuntiimaya başladı. liıydiı ki. Ne oldu vavrum dedim. Zavıf aldım anne dedi. Recep Engın, 3 arahk salı Kucağıma aldım, sevdim. Olgunu Ali'yi odasına çağırdı. sun vavrum, za>ıf da alırsın, Kendisiyle ilk goruşmemizde iyi de dedim. Ertesi gunu okubelirttiğine göre, mudur Ali'la oğlcn gitmesi gerektigi halyi "Rezil, hırsıdık bu" diye K BtR ÎMtHARCV ÖYKÜSÜ T a r i h : 4 Arahk 1985 O l a v : 14 yaşındaki lise öğrencisi Ali Cambazoğlu kendini bir incir ağacıra asarak intihar etti. Olay y e r i : tstanbul Paşabahçe çekerken yakalanır, okul müdürü kendisini azarlar (bazı iddialara göre döver). Disiplin Kurulu'na verilen Ali, 3 gün okuldan uzaklaştırılır. Dersten çıkanldığı gün ardında bir "ölüm fermanı" bırakarak kendini asar rencıleri toplayarak, "Arkadaşınız günah işledi. Üç Knlhuvallahi bir Elham suresini okuyun. Arkadaşınıza intihar etmenin gunah olduğunu hatırlatamadık. Onun için uç Kulbuvallahi bir Elham okuyoruz. Aynı şekilde bir şey olursa, unutmayın bunu da okuyamayu. Çünku size haUriamk, bilgi verdik" dedi. Olaya el koyan Beykoz Cumhuriyet Savcı yardımcılanndan Azmi Ulu, öğretmen ve arkadaşlarının ifadesınin alınmasımdu>Tnddı.Ulu şikâyet de olmadiğını belirterek, soruşturma açmadıgını bildirdi. Anne Hanife Cambazoğlu, "Babası da>a açmadı. Miidürunii, ogretmenlerini Allah'a havale etti" dedi. Istinye Tersanesi' Sınav korkusu Hazırlayan: Dr. Kadir Özer Olayın gelişimi: Ali kopya Sınavlar kişiliğin ölçülmesi değildir 4 Kaygı daha önce de belirttiğimiz gıbi sınav ve sınama ortamlarının doğurduğu bir duygusal hal değildir. Sınav ve sınama ortamları kişiye belirli zorlamalar (stres) yükleyebilirler. Ancak, bu zorlamalar, kendi başlanna kaygı ortaya çıkartamazlar. Kaygının temelinde asıl yatan, kışinin bu zorlamalara yakıştırdığı anlam, onlara ilişkın olarak urettiği duşünceler, değerlendirmeler ve yorumlardır. Olaylarla kaygımız arasına, her zaman kişinin zihınsel etkinliklerinin yönlendiricı özelHği girecektir. Sınavlar yaşamın gereğidir Kaygıyı giderici ve önleyıci çözumlerden bir tanesi çok açıktır ve kaygıyı hemen giderebilir: Sınavlan ortadan kaldırırsanız bireyler kaygı üretemeyecektir. Bu çözum, açık ve etkin olmasına etkm de, pratik ve gerçekçi değil ve olanaksız! Keşke sınavlar olmasaydı, insanlar birbirini öldürmeseydı; keşke herkes bizim gibi düşunseydi; keşke bir parmak işaretiyle tum zorlamalar kayboluverseydi; keşke suyumuz aksaydı, evimiz, arabamız, paramız olsaydı; keşke herkes yaptığımız herşeyi beğenseydi; keşke, keşke, keşke... O zaman duygusal rahatsızlıklar olmazdı! Sınav kaygısını, 'keşke sınavlar olmasaydı' dileğiyle gidermek olanaksız; zira hem kişinin hem de toplumun gelişmesi, belirli konularda bilgi ve becerilerin kazanılmasına bağlı olduğu için, sınavlar yaşamın bir gereğidir. Sınav kaygısının giderilmesi ve uzun vadede önlenmesi için temelde yapılması gereken aksak duşunce stilleri ve hatalı anlam yakıştırmalannı sürdürmemek ve bunlan daha "akla yatkın', "gerçekçi' ve *akılcı' düşünme alışkanhklanyla değiştirmektir. Duşünebilme biz insanların temel fonksiyonlarından biridir. Bu, doğuştan gelme bir yetenektir. Ancak bu yeteneğı ne şekilde kullanacağımızı küçük yaşlardan itibaren öğrenme belirler. ka deyişle, kompozisyon dersine ilişkin bilgi ve becerinin dökumundeki yeteneklerı, matematiğe kıyasla daha iyi kazanılmıştır. Durumun böyle olması bu öğrenciyi ne daha yetenekli veya yeteneksız; ne de daha başarılı veya başarısız yapar. Durumu böyle kesit kesit görmenin avantajlarından bir tanesi, kişiliği topyekun işin içine karıştırmadan, bır konuda eksik olduğunu düşünduğumuz bilgi ve becerilerimizi telafi etmektir. Bunu yaparken de, kişiliği değil, performansı guçlendirmiş olacağız. Kaygılanmızın temelinde işte bu "Sınav başansı (başanszlıgı), eşittir kişilik başansı (başansızlıgı)" hatalı ınancı yatmaktadır. Topyekun bir kişilik değerimiz olduğu inancı sadece kaygılanmızın değil, genelde duygusal sorunlanmızın temelinde yatan gerçekçi ve akılcı olmayan bir inançtır. Onun yerine kişi olarak kendimıze ve diğerlerine kesit kesit bakmak çok daha az sorun yaratıcı bir yaklaşımdır. O zaman her bir sınav ve her bir özellik açısından kendimizi değerlendirebiliriz. İNTÎHAR İÇÎN NELER DEDÎLER? \ Ali'nin annesi fortada) evlat acısını vasadı Tarih tekrarlamayabilir... Sınavlara 'performans kaygısı' ile giren kişiler, bu hatalı yaklaşınıı yine 'performans duşüklujtıı' ile öderler. en önemlisi, kalıp halinde bir kişilik değerinin olduğunu varsaymaktır ve bu değer, her sınanma ve sınav ortamında topyekun teşhir edil ! p, kıyaslanıp, ölçulup biçilmektedir. tştesorun da burada. Yaşam boyunca sayısız smanma ortamına girebiliriz. Eğer bir kişilik değerimiz olduğunu varsayar ve bunu herbir sınavın sonucuna bağlarsak, işimiz oldukça zorlaşacak. Bir örnek ele alalım, kişiler için sadece ve sadece dört tane sınavın söz konusu olduğunu düşunelim. Kompozisyon yazma, yabancı dil, matematik ve beden eğıtimı. Oğrencimiz, kompozisyondan A aldı. Halıyle sözünu ettiğimiz teze göre, kendini çok iyi hissedecek, zira arkadaşları arasında A'bk bir yemek ki, lastik top gibi bir aşağı bir yukarı zıplayacak ve onunla birlikte duygularımız da değişkenlik gosterecek, kendımizi bir iyi, bir kötü, bir kaliteli, bir kalitesiz hissedebilecefeiz. Yuksek sınanma ve sınav kaygılı kışilerde gozlenen aksak duşunce stillerinden bir başkası da, önceki başarı grafiğinin, daha sonraki başarı grafiğini saptayıcı olduğuna inanmaktır. Sınavlara gerçekçi bir anlam verdiğimizde, onların bilgi ve beceri kazanmaya yardımcı olan araçlar olduğunu söylemiştik. Bilgi ve beceri kazanmak zaman alan bir uğraş ise, bunun derece derece olduğunu varsaymak uygun olacaktır. Bu açıdan, belirli bir sınavda duşuk başarı göstermek, bilgi ve becerinin yeterince kazanılmamış olduğunu gösterecektir. Sınav başarısızlığına öncelikle nelerin neden olduğunu saptamak ve telafi etmek, bir yerde, önceki başansızlığın tekrarlanmamasına gayret etmek anlamındadır. Yuksek kaygılı oğrencilsrde gozlenen önemli ozelliklerden birisinin 'facialaştırma' eğilimi olduğunu söylemiştik. Gerçekten de, bu aksak duşunce stilinin kaygı uretimine etkisi buyüktur. Kişi, herşeyden önce, başansızlığın sonunda bır 'Kişilik yıkımı' görecektir. Bu ne derece akılcıdır? Bir universite giriş sınavında başansızlık gerçekten bir yaşamın mahvoluşu mudur? Öyleyse, universite mezunu olmayan nice insan, mahvolmuş insan mıdır? Sınav başansızlıkları rahatsızlık yaratabılirler, ama facia ve trajediler asla... Sonuçların ne gibi gerçekçi olasılıklar doğuracığını değerlendirebilmek, "facia" etiketinden daha az rahatsız edici olacaktır. Tercih etmediğimiz sonuçlar, sizin anlamlaştırmanızla facia haline dönuşuyorlarsa, kaygı uretimine gecmişsiniz demektir. Belirli bir sınanma ve sınav ortamındaki başarı derecenizi diğerleriyle karşılaştırabilirsinız. Başarı derecenizi daha da yukseltmek uzere dıkkatinizi söz konusu sınavia ilgili olan bilgi ve becerilere odaklaştıracaksınız. Eğer, topyekun bir etiketleme yapılıyorsa, o zaman dikkat kendinize odaklaşacak demektir. örneğin, Orhan coğrafyadan zayıf aldı: "Ben xayıf öğrenciyim" gibi toptan bır etiketleme ve aşın genelleme yaptığında, herşey artık kendilik değeri uzerinde odaklaşacaktır ve diğerleriyle kıyaslama bu açıdan yapılacaktır. Bunun yerine Orhan, "Ben coğrafyadan zayıf aldım. Digerlerine kıvasla bu sınavda bâşansızjm; ancak, gene digerierine kıyasla fizikte çok iyi dunımdayım" gibi perakende, yani farkh kişilik değerleri açısından farkh karşılaştırmalar yapabılir. O zaman "daha iyi bir oğrenci otabilir miyim?" yerine "coğrafyada daba iyi olunabilir mi?" sorusunu sormak daha akıllı olacaktır... Tek bir kişilik değeri yoktur Bu mantığa gore, 'iyi oğrencüer' ve 'kotu oğrenciler' vardır. Peki, orneğimizdeki öğrenci iyi midir, yoksa kötu mudur? Gözlediğimiz, kompozisyonda iyi, matematıkte kötu performans göstermesidir. Diğerleriyle karşılaştırıldığında bu öğrenci, kompozisyonda sıralamanın ustlerinde, matematikte ise sıralamanın altlanndadır. Her ikisi de, bu öğrencinin bilgi ve beceri dağarcığında var Çocuklara "tembel sen de" demekhatalı Çocuklanmıza, "Bak doktor amcaya goturüriım seni, iğne yapar" derken, onlara, aynı zamanda 'doktorlardan kaçınılmalıdır' duşuncesini de öğretiyoruz demektır. Yine, çocuğumuz sınavdan duşıik not aldığında yuzümüzü asıyor, 24 saat oyle dolaşıyorsak ve arada bir de, "Tembel sen de!" diyorsak, çocuğumuza sadece, 'derslerine daha iyi çalışması gerektiğini' oğretmeye çalışmıyor, aynı zamanda onun kafasında, "ancak iyi not alırsam sevilirim" anlamının oluşmasına katkıda bulunuyoruz demektir. Anababaların, çocuklanndan daha da kaygılı olduğu şu donemlerde, onlann dunyaya anababalarından farkh bakmalannı beklemek olanaksızdır. Sınavlara ilişkin aksak duşünce stilleri öğrenilmiştir, söndurulebiürler ve başka duşunce ahşkanlıklanyla değiştirilebilirler. Aksak duşunce stıllerinden ilkıni ele alalım: Sınav başarısı, eşittır kışilık başansı tezi... Yanı, herhangi bir sınavda gösterilen başarının, kendi gözumuzde ve başkalannın gozunde değenmizı saptayıcı bir ölçut olacağına inanmak. Buna göre, yuksek sınav kaygılı oğrenci, yazılı bir sınavdan en duşuk notu almışsa, kendısıni kişi olarak dığerlerinden daha az değerh ve duşuk gorebılecektır. Yine, aynı öğrenci iyi bir not aldığı zaman, kişi olarak belirgin bir değer kazandığmı ve daha sevilir bir oğrenci haline geldiğini düşunebılecektır. 'Kaliteli', 'iyi', 'sevilen', 'tutulan' bir kışı olmak, 'kaliteli', 'iyi', 'sevilen', 'tutulan1 bir sınav başansı gostermekle mumkun olacaktı. Bu inancın aksaklıklarından SLYAY KAYGISLNA KARŞI D O C R l DÜŞÜNMK YÖ.NTEMLERİ 1) DAHA İYİ \L\\L\K Sınav başansı, kişilik başarısı ile aynı şey değildir. Bunu hiç unutmayın. İyi ve kötü oğrenciler ayrımı hatalıdır. Herkesin daha iyi olduğu bazı alanlar vardır. Kişilik değeri sınav sonucuna bağlı değildir. 2) AKILCI YAKLAŞIM: Akılcı yaklaşım, kişinin kendisine ve çevresine kesit İcesit bakması, bazı alanlarda bilgi ve beceri eksikliği varsa bunlan gidermeye çalışmasıdır. 3) T A R İ H TEKRARLAMAYABİLİR: Geçmişteki başansızlıklar ilerde yinelenecek diye bir kural yoktur. Bilgi ve beceri kazanmak zaman alan bir uğraştır. Tarihin tekerrür etmemesi kişinin kendi elindedir. 4) FACİA YARATMAYIN: Başansızlık bir "facia" değildir ve asla "kişilik yıkımı" yaratmamalıdır. Kaygı üreten düşüncelerle "Başaramazsam mahvolurum" anlayışına kapılmak sağlıksız bir yaklaşımdır. re ulaşıp, değerı A duzeyine çıkacaktır. O gün keyifle dolaşacaktır. Ertesi gun yabancı dilden de A alır. Artık ıyice A'lık olduğuna ınanmaya başlayabilecektir. Sınavdan C ve F alanlara sankı acıyarak bakabilecektir. Ertesi gün, matematikten zar zor B alır. "Eyvah, diişuş var" duşuncesine takılır. Nede duşuş var? Pek tabıî ki, varsaydığı kişilik değerinde, Eğer bir kışilık değeri varsa, bu mantığa gore bunu saptamak olanaksızdır. Zira, kişi hem yuksek değerli, hem de duşuk değerlı olamaz! Gene bu mantığa göre, kişilik değeri, deolan farkh kişilik değerleridir. Eğer tek bir kişilik değerimiz olduğu savından hareket etseydik, başanlı kompozisyon sınavından, bu öğrencinin başanlı oğrenci olduğunu çıkarsamamız gerekirdi. Ama goruyoruz kı, bu öğrenci matematikte aynı başanyı gosteremiyor. O zaman başarısız bır öğrenci mi oluverdi? Aksak bir sonuç çıkarma, değıi mi? Bu oğrenci hakkında yapabileceğimız en gerçekçi ve sağlıklı lc değerlendirme onun, kom; «ısyonda başanlı ve matematıkte başansız sınavlar veıen bir oğrenci olduğudur. Bir baş Antrenörü A. Ulanmış Annesi: Bizim evde hiç dayak yoktur. Ali çalışkan bir çocuktu. Öğretmenler hiç mi kopya çekmemişler. Ali kendini öldürecek çocuk değildi. Ablası: O gün müdür çağırmış. Ali'yi hırsızlıkla suçlamış ve dövmüş. Ben de aynı okulu bitirdim. 1983 yılında müdür kopya çeken bir çocuğu herkesin önünde copla dövmüştü. Agabeyl: Kardeşimin zayıf aldığı bazı derşler vardı ama çalışıyor, kurtanyordu. Sakin bir insandı, içine kapanık değildi, neşeliydi, alıngan değildi, rahattı. Antrenörü: Arkadaşları içinde sevilen, sakin, centilmen, dürüst, rahat, düşündüklerini çekinmeden söyleyebilen bir çocuktu. Bazen yedek oynatırdık, kırılmazdı. Okul mndürii: // Milli Eğitim Müdürlüğü bir ra P°r istedi Olay sırasında bildirmem gerekiyordu, unutmuşum. Ali aile baskısından intihar etti. Babası mutaassıptı. Ali liseye gitmek istememiş. Baba oğlunun okumasını istemiş. Dersleri kötü gidince zayıf aldığının babası tarafından duyulmasından korkmuş. Aşın sevgi baskısından intihar etti. Babası: Ben çocuğumu dövmem. Olaydan bir hafta önce bana gelip 'müdür iki çocuğu çok fena dövdü' dedi. Ben 'bu senin de başına gelebilir' dedim. Ali akıllı çocuktu. Ağabeyinin derslerini dahi yapardı. Biz cahiliz. Hakkımızı müdafaa edemeyiz diye kimseden şikâyetçi olmadık. Bazı geceler uykum kaçıyor. Savcı: Ali'nin intiharı ile ilgili olarak soruşturma açmaya gerek duyulmadı... de dersim var deyip sabah saat 9.30'da çıktı giıti." 4 arahk çarşamba günu Ali derse girdi. Ders öğretmeni okuldan uç gunluk uzaklaştırma cezası olduğundan dersi izleyemeyeceğini soyledi, dersten çıkardı. Ali elindeki okul çantasıyla sokaklarda dolaşmaya başladı. Paşabahçe, Karagöz sırtındakı evimn çevresinde gezindi. Sonunda deruz kıyısına indi. Üç sayfalık "ölüm fermanı" başlıklı bir mektup yazdı. Orada bulduğu bir halatı, yoldan görulmeyen bir incir ağacına bağladı. Ucuna kravatını da ekleyerek kendini astı. Olaydan sonra ailesi, arkadaşları uzun sure gözyaşı doktiı. Okul mudurü okulda oğnde kompresörcü baba Hüseyin Kemal Cambazoğlu, kararsız ve suskundu. Neden dava açmadıgını, "Biz cahiliz. Hakkımı müdafaa edemedim. Ne de olsa okul. Dovse de, sövse de bojnumuz kıldan ince. Bazı geceler u>kum kaçıyor. Ne yapabilirim di>e. Acaba şikâyet etsem ne elde edebilirim? Bir şey elde edemem di\e başvurmadım" biçıminde açıkladı. ALt tÇtN KİM NE DEDİ? Tum bu gelişmelerden sonra yeniden s^ralım. Ali durup dururken mi kendini astı? Bu sorunun yanıtını ararken miiduründen, ailesinden, antrenöründen aldığımız yanıtlar zaman zaman çelışkili, zaman za azarladı. İkinci goruşmemızde anlattığına gore, ek olarak "L'lan bu kopyavı hazırlayıncaya kadar dersini çalışsaydın ya. Velin mutlaka pazar gunu gelip beni görecek" dedi. Mudur Engin'in zaman zaman sulanan gözlerle, zaman zaman kendinden emın tavırlarla anlatuklarına göre, Ali dersleri kötuye giden, sessiz, içıne kapanık,buluğçağı bunalımı yaşayan bır çocuktu. Ama, kop>adaamatordu. Belki de ilk kez kopya çekiyordu. Mudur, Ali'yi yanına çağırdığında dayak attı mı atmadı mı? iddialara göre attı. Zaten mudur her zaman davak atardı. Engin'e gore atmadı. Çunku kendi ıfadesıne gore, 1982 yılına kadar oğrencileri "Al man birbirini tamamlaytcı, ama tümü duşundürücuydu... ANNESİ HANtFE CAMBAZOĞLU (Sürekli ağlıyor) "Bizim evde hiç dayak yoktur. Şimdiye kadar babalan hiçbirine elini kaldırmamıştır. Öğretmenler kuçükluklerinde hiç mi kopya vekmemişler. Ali ikmale dahi kalmadan ortaokulu bitırmiştı. Çok çahşkandı. Daha ortaokuldayken lisedeki abla ağabeyisinin derslerini yapardı. Kendini oldurecek çocuk değildi." ABLASI HATİCE CAMBAZOCLU " O gün müdürü çağırmış. Ali'yi hırsızlıkla suçlamış. Hocam ne demek istiyorsunuz demiş Ali. Müdür, sen hâlâ konuşuyorsun demiş dövmüş. Ali de, madem dövdünüz, hiç olmazsa beni eve göndermeyin demiş. Ben de aynı okulda liseyi bitirdim. Müdur edebiyat dersine girerdi. 1983 >ılında bir çocuk kop^ ya çekmişti. Tum oğrencileri toplayıp o çocuğu herkesin önünde copla dövmuştu!' ABİSİ MUSTAFA CAMBAZOĞLU (Durgun, sürekli önüne bakıyor. Lise birden beklemeli. Boş zamanlarında kara kalem resim çahşıyor.) "Kardeşimin bazı zayıf aldığı dersleri vardı. Ama çalışıyordu ve kurtanyordu. Sakin bir insandı. Kesinlikle içine kapanık değildi. Neşeliydi, alıngan değildi. Rahattı." TAKIM ANTRENÖRÜ ARİF ULANMIŞ "Ali'nin amatör sporcu lısansı vardır. Arkadaşları içinde sevilen sakin, centilmen, dürüst, rahat, düşündüklerini çekinmeden söyleyebilen bir çocuktu. Bazen yedek oynatırdık, hiç kırılmazdı." OKUL MÜDÜRÜ RECEP ENGIN " t l Milli Eğitim Müdürlüğü bir rapor istedi. Olay sırasında bildirmem gerekiyordu, unutmuşum. Kaymakam da tum daire müdürlerinin olduğu bir toplantıda öğretmenleri öğrenci psikolojisine önem vermemekle suçladı. Olay bizim okulumuzda oluyor, tüm öğretmenleri suçluyor. Ali neden intihar etti? Biz de bunu öğrenmeye çahşıyoruz. Sınıf arkadaşlarından Ali'nin ölmeden önce bir haftaki davranışlarını yazmalannı istedik. Knanç Taşçıoğlu'nun yazdıklan ilginç. Ali, Kıvanç'a derslerinin kötu olduğunu, velisıni pazar günku veliler toplantısına nasıl çağıracağını bilmediğini, bu yüzden kendini öldureceğini, ama bunu kimseye söyiememesi için yemin «mesini söylemiş. Sanırım Ali, aile baskısından intihar etti. Babası mutaasıptı. Ali bırbirine sevgiyle bağlıymış. Çok sıkı bağlılarmış. Ali liseye gitmek istememiş. Baba işçı olduğundan oğlunun okumasını istemiş. Ali babasına olan aşın saygıdan karşı çıkamamış. Dersleri kötu gıdınce ve zayıf aldığının babası tarafından duyulacağından korkmuş olacak. Ali ailesinin aşın sevgibaskısındarıintihar etti." BABASI HÜSEYİN KEMAL CAMBAZOĞLU' Ben çocuğumu dövmem. Çocuk bir hafta once bana gelip baba mudür iki öğrenciyi dovdu. Hele kızı çok dövdu dedi. Ben de disiplin normal, bu senin de başına gelebilir dedim. Ali akıllı çocuktur. Ablası, abisinin derslerin dahi yapardı. Ben ticaret lisesine gitmek istiyorum dedi, gönderdik. Çok başanlı öğrenciydi. Herkesle uyum içindeydi. Neden inıihar etti bir türlu kafam almryor." SAVCI AZMt ULU "Alıninıntıharıyla ilgili olarak soruşturma aımaya gerek duyulmadı." Ali'nin geride bıraktığı "Ölüm Fermanı"ndan: Anneciğim seni daha fazla üzmek istemiyörum im.rkadaşlarım, Allah sizi müdürün sillesine uğratmasın. Onda ihtar yoktur. Onda babalık sevgisi, çocuk sevgisi yoktur. Ur okul meselesi yüzünden kahroldum. Yaşamava küstüm. enciye hiç kızmıyorum... kendmı asarak ıniıhar eden lise bır öğrencisi Ali Cambazoğlu 'nun ardından bıraktığı uç sayfalık "Olum Fermanı" başlıklı mektubundan bazı almlılar' "Bu hayaı bana fazla geldt Bır okul meselesi yuzunden kahroldum. Herkes okuyarak mı hayaı mı kazanıvor? Hayır, ben de boyle yapabılırdım A ma yapamıyorum Yasamaya kusıum." "Sayın anne \e babacağım Sakin Olumumu uzerınıze almmaym Ben bu hayatıa bır şey ıçın uzuleceği'nı anladım O da annemı uzmekmış Anneciğim, seni daha fazla uzmek ısıemıvorum Ama elımde değil, uzduruyorlar. Bır kopya çekıım, çekmez olaydım Seni uzduğumu bılnordum Ama *en farkmda değıldın Bu okuldan uzaklaşıırma hıkâyesını duysaydın kahrolurdun Ben kahroldum..." " .. Anne uzutmeve ne gerek var. Bır pıslıkıen kurtuluyorsun. Yaşumtmm benım ıçın ölmekten seni daha çok uzeceğmı Zunnederek bu olaya bas\uruyorum. . " "Srt'gılı arkadaslarım Ogun, Bora, Knanç, Remzı. Abdullah, Murallar, Siehmeı, çok iyi arkadaslarsmız. Benım ıçın uzulmeyın. " "Ogun, sakin benım ıçın uzulup de derslerını asıp hocaları uzrne Çok iyi bır arkadassın. Allah senden razı olsun. gunahlarını affetsın. Mudurun sillesine uğratmasın. Onda ıhıar yoktur. Onda babalık, çocuk se\gısı yok Ya çocuklar evlıya, ya da ne bıleyım, artık bır seyler var Fencıye hiç kızmıyorum Belkı kadıncağız çocuğunun hırsını benden aldı Keşke eksı on verseydı de bunu bana yapmasaydı." StRECEK