18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER • » M • K l | * 2 f t | £ | | | | j P ^ i p W B t r t l r B > » < r j , • • • • ^ J . K . 1 • 1 MMJ âr^Mrmm**m . 1 ' P . K . I I N | a •••«••« ^ ^ ™ ^ n r V C n M İ n M İ M 4^ J^M•• l f M B # pıcı ve yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek ve beceri ve davranışlannıgeliştirmek" amacı ile yöneticilerin çaba harcaması öngörülmüstür. 77. maddesi ile de, "tahliyelerinden sonra hayaı»»ını kazanoak ipn sosyal bilgılerını arttırmak..: gorevınıce* a e v i g ö r e v l i I e r i n e y uki e m i ş t ir. Şimdi sormak gerekir: Bir kisi, bilimsel düşünceye, geniş bir dünya görüşüne nasıl sahip olabiur ? Tahliyeden sonra yaşamını kazanmak için sosyal bilgisini nasıl arttıracaktır? Alfabeyi öğrenip, birkaç nanıaz suresi ezberlemekle istenilen beceri ve yetenekleri kazanmasma, bilimsel diişünceye sahip oknasına, insan haklarına savpılı bir davranıs içinde bulunmasına olanak var mıdır? Ve hele eğer, hükümlü; bir yazar, sanatçı ya da bilim adamı ise, okumaktan başka bir seçeneği de yoktur. Aslında, günlük yaşam biçiminden kopanlmış, belli uğraşısından uzaklaştınlmış bu kişilerin, dört duvar arasında geçen zamanlarını değerlendirmede en uygun yöntem okıımaktır. Gerek İnsan Hakları Bildirgesinde, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde "Özgürlükleri yok etme özgürlüğü yoktur" ilkesi yer almıştır. Genellikle yöneticiler, bu ilkeye dayanarak özgürlükJeri sınırlama çabasına girerler. Oysa bilinmelidir ki, bu ilke aslında, iktidarlara karşı bir uyarıdır. Cezaevi yöneticileri kitap yasaklarken, okuma Özgürlüğünü sınırlarken bu ilke ve kurallara özen göstermek zorundadırlar. Aünt, yaptığmıız tüzügün 189. maddesi, yurdasokulması, dağıt.knası vasakianmış, mahkemece toplatılmış, zoralımına karar verilmiş olmadıkça, her türlü basılı yayımın cezaevi kitaplığına alınmasına ve hükümlülere verilmesine izin vermiştir. Yakınmalara neden olan uygulamanın, tüzüğün bu maddesinin son fıkrasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Gerçekten bu fıkra, "yasaklanmış olmamakla birlikle, Atatürk ilkeleri dışındaki ideolojik yayımlarla, müstehcen görülenlerin kuruma sokulmasına izin verilmez" hükmünü koymuştur. I ^ İ ' / i f r KAKAKLARIft NEDEM Oysa bilinmektedir ki, müstehcen yayımlarla, Atatürk ilkelerine ters düşen yayımlar zaten mahkeme karan ile yasaklanmaktadır. Bu gibi yayımların kuruma sokulamayacağı zaten maddenin birinci fıkrası ile sağlanrruştır. Mahkemelerin bile, bilirkişijere danışarak saptayabildikleri sakıncalı yayımları cezaevleri disiplin kurullannın inceleyip yasaklama kararı almalarınjn, yakınmalara neden olması doğal karşılanmalıdır. Tüzüğün 56. maddesine göre disiplin kunıllan, kurum müdürünün baskanlı&nda doktor, müdurün seçeceği bir psikolog, oğretmen ve başgardiyandan oluşmaktadır. Yargıç ve uzman kışı enn saptamaka güçiük cektikieri sakmcaü yayım olgusunu, bir hukukçu, düşün ya da bilim adamı olarak, tek iiyesi bile bulunmayan disiplin kurullannın saptaması hayli düşündürücüdür. Kitap yasaklama konusunda cezaevlerinin çelişik kararlar alması, disiplin kurullannın bu yapısından kaynaklanmaktadır. SON'UÇ însanlan öteki yaratıklardan ayıran temel nitelik, okumak ve yazmaktır. Başka bir deyişle, insan olmanm temel koşuludur okumak... O halde bırakalım, Türk insanmı, okusun. Marx'ı da, Nietzsche'yi de okusun... Kur'am da okusun, Tevratı da... Eyleme donüşmediği sürece okumanın da, yazmanın da bir zararı olmaz. Unutmamau ki, zararlı ile savaşabilmek için onun yapısını bilmek gereklidir. Düşmanı bilmeden zafer kazanıl: maz. Hem madem ki devletimizi yönetenler "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesini benimsedüer o halde, bırakalım okusunlar, bırakahm yazsınlar... ; 30 TEMMUZ 1985 PENCERE Eski Ayna... Dün tıraş olurken aynaya baktım. Hayır, aynadaki kendime değil; yuvarlak siyah çerçeveli, sırları dökülmüş eski aynaya baktım. Annemden kalan bu aynayı bir anı diye saklıyor, tıraş olmak için karşısına geçince geçmişe yönelik düşüncelere dalıyorum; bir ölünün aynasında suretimi seyrederken, belki daha derinde bir hayali yakalayacağımı umuyorum. Ama kendimden başkasını göremiyorum; aynadaki kendirru*? yüzyüze ve gözgöze geldiğimde, düşlemlere yol alacağır katı gerçekleri düşünmeye başlıyorum. Oysa bebekler, aynaya baktıklannda, karşılarında bir başka bebek var sanırlar: Bak, cici bebek... Cici kardeş... Okşa onu... Köpek ya da kedi gibi, bebek de aynadaki hayali görmez ya da gördüğü hayali gerçek sanır. Gerçeğin hayalini görmek veya hayali gerçek sanmak büyüklerin de sık sık yaptıkları bir iş değil mi? Hayal kurmak, bebeklerin değil, büyüklerin işidir. Çünkü tutku, özlem, kin, aşk, hırs, düşmanlık gibi büyüklere özgü duygular hayalleri körükler. * İnsan yaşadıkça anılarına eğilmesını daha çok seviyor; geçmişin önemsiz yaşantılannı gozünde büyütüyor; yitirdiği dostlarına ve sevdiklerine düşkünlüğü artıyor. Oün sabah yuvarlak siyah çerçeve içindeki sırları dökülmüş küçük aynanm içine girmek, anneme zaman ötesinde kavuşmak istedim; ama düşündüm ki ben onu eski haliyle bulsam bile, o beni bugünkü durumumla yadırgayabilirdi. Zaman geçiyor ve ancak ölüler değişmiyorlar. Yaşayanları ise yıllann sert elleri yuğuruyor, yeniden biçimlendiriyor. TV'nin Sinema Tarihi programında filmleri izlerken çelişkili duygulara kapıhyorum. Çocukluğumda ya da öğrenciliğimde seyrettiğim o filmlerdeki genç yıldızlar ya öldüler, ya ihtiyarladılar; ama ben onları nasıl görüyorum? Eski bir sinemanın loş salonundaki koltuğa gömülüp küçülüyorum; ışıklar sönüyor; zaman ayaklarımın altından kayıyoı; o anda tuhaf bir duyguya kapılıyorum; yılların çıkanna ve toplama işlemleri birbirine doJanıyor. Bilge demiş ki: Güneş bize mekân içinde, Napolyon Bonapart zaman içinde uzaktır. Ya sevdiklerimiz? Mekânda yitip giden ve zamana karışan sevdiklerimiz de bulutların arasından sıyrılarak yüzünü gösteren güneş gibi bizi ısrtırlar. Bir andır o. İnsanın içi ürperlrken yüreği sıcaklaşır. mişliğin ve ayrıhğın karanlığı dağılır. Annendır, dostundur, sevgilindir. kardeşindir. Bir ışındır. Vaktiyle yaşanmış yoğun sevginin uzayda titreşimidir. insan aydınlıkta ışığı göremez. Kimileri yaşarken, yakındayken, yanıbaşındayken, elini uza(Arkası 8. Sayfada) İnsan Olmanm temel koşullldur Okumak. O halde bimkalim, Türk İnsam , J'IJL. . Z, , * j . . .. ,.• .. / • „ ' , „ , „ , „ rin okusun dıledıgını. Eyleme donuşmedıgı surece okumanın da yazmamn da bir Zarari Olmaz. Unuîmamall ki Zararll İle savaşaDİlmek IÇin onun yapiSim blltnek gerekir. Bu da Okuyarak Sağlamr. ^ t H B A S R İ A K G İ R A Y tstOnbul ÜCirOSU A. VUkatlanndün * Özellikle son yıllarda, bir bö zık oluyor demektir. lar. lüm kurum ve kuruluşlarda, kiEski bir C. Savcısı, yargıya Denebilir ki, cezaevine alınmış tap, dergi ve gazete yasaklama hizmet verraiş bir hukukçuyum. bir kişinin, bir bölüm özgürlüklarınır! arttığını. belü bir yasal öl Uğraşı dalım olması nedeniyle lerden yoksun bırakılması, ceza çüye dayanmadan yasaklama ka ben bu yazıda, daha çok, ceza yaptırımının yapısı gereğidir. rarlan alınciıgını basına vansı evlerinrie uygulanan kitap yasak Ama unutmamalıdır ki. cezalavan yakınmalardan üzüntü ile laması olayının üzerinde durmak rın yerine getirilmesi süresince, izlemekteyiz. Örneğin, Adapaza istiyorum. hükümlülerin günlük yaşam bin'nda bir bölüm öğretmenin gaBüindiği gibi, anayasarun 13. çimleri ve davranışları, yasa ve zete ve dergi okumalarının, okul maddesi, "Temel hak ve hürri tüzüklerle düzenlenmiştir. Bu yamüdurü ve kaymakam tarafm yetlerle ilgili genel ve özel sınır sa ve tüzüklerde, kitap okuma dan yasaklanması veya dışarda lamalar, demokratik toplum dü özgürlüğünün sınırlanmasını önsatılan kitapların cezaevlerine so zeninin gereklerine aykın olamaz gören bir kural yoktur. Tersine, kulmaması gibi yakınmalar, sık ve öngördükJeri amaç dışında "Ceza ve lnfaz Kurumlan İle sık tanık olduğumuz olgulardır. kullamlamaz" kuralını koymuş Tevkif Evlerinin Yönetimine ve ve 27. maddesi ile de, "herkesin CezaJann Infazına Dair Tüzük"Oysa, bir yandan okuma se bilim ve sanatı serbestçe öğren te, cezaevlerinde, tutuklu ve hüferberliği açılıp sürdürülürken, m e ve öğretme, açıklama, yayma kümlülerin yararlanması için kiokumayı yasaklamak, ancak bi ve bu alanlarda her türlü araştır tapbk kuruLması zorunluluğunr ze özgü şaşılası bir çelişkiyi ser m a yapma hakkma sahip" oldu getiren maddeler vardır. gilemektedir. Ama eğer, okuma g u ilkesini benimsemiştir. O halGerçekten, anılan tüzüğün yazma seferberliği, "okuyup yaz de, kendilerinde gazete, kitap ya 110. maddesinde, "Hükümlülemayı öğren orada kal" anlamı saklama yeti ve yetkisini gören rin, bilimsel düşünceye, geniş bir na alınıyorsa gülünç olmak bir ler, en azından, bu anayasal ku dünya görüşüne sahip, insan yana, harcanan emeklere de ya rallara saygılı olmak zorundadır haklanna ve onuruna saygılı, ya HESAPLASMA BURHAN ARPAD \ OKURLARDAN f*" *" başka iki halk Gerçek böyle iketı günümüzde arasında Türklerle Ermeniler yaranlmak istenen Ermeni leleVlZyOtlUna arasmdaki sekiz yüz yıüık davastna değineceğim. Şöyle y> ~ ' yakmlığa benzer bir yakınlık kü 19. yüzyıhn sonlarma L>eV<ip yafanmamiftır. On birinci doğru müşterek yüzyıl sonlannda yaşayan düşmanlanmtzın art düsünceti Ermenilerin menşei hakkmda banşçı yanyanahk, bu kadar politikalarma alet olmusuı; o çeşitli görüşler vardır, uzun bir süre bozulamamış nedenle de yıüar ytiı kan arastırmalardan çok mitoloji olarak, başka halklar arasında kardeş birlikte yaşamanm ve efsanelerle Ermenilerin eski yok. zevk ve huzurunu duymuş tarihi anlanlır. Ancak bilinen Yine dini ve diü'farkh olup olan topluluklan birbirine bir gerçek varsa o da bizim kültürleri bakımından kırdırma siyaseti gerçekleşmiş, yüzyülardan bu yana birbirine bu kadar benzeyen, kol kola yürüyen omuz omuza Türklerle kardeşçe birbirinin kültürünü bu kadar haysiyet mücadelesi yapan yaşamamızdır. Burada sözü etkilemiş iki halk bulmak da imparatorluğunun evlatlan Sayın Soyan'la bırakıyorum: zor. Kim ne derse desin, birbirine hançer çekmişler "Halklar arasmdaki musikiden kuyumculuğa, kanlı bıçaklı olmuşlar. yakınlıklar, ilişküer, mimarlıktan tiyatroculuğa „ . . ,. , B e n b ahşverişler insanhğm kadar kendi yaşayışımızı " ^ımda bir çok dinamosu. Dmamolann ille de bunca etkileyen, kulturümuıe yaiarlanmn gıbı Istanbulda savaşlar gibi kanh olması bunca katkıda bulunan başka %.,*%% İ ^ T J L ^ / m gerekmez. Bu açıdan bakınca, bir halk düşünemeyiz. kılısemız var demeyeceğım. yeryüzünde birbirinden en az Niyahet on dokuzuncu Ancak şahit olduğum ve beni nefret etmesi, birbirine en az yüzyılın sonlarıyla yirminci *"" derece etkileyen bir olaya diş bilemesi gereken iki halk yüzyüın başlannda olup değinmeden geçemeyeceğim. varsa bu iki halk hiç kuşkusuz bitenlerden sonra eski Bir gün Istanbul Emniyet Turk ve Ermeni halklandır. topraklann bir köşesinde, Müdürü Sayın Muzaffer Her şeye karşırt. bu "her şey" bugünün îstanbulhmda, yan Çağlar'ı ziyaretimde makama karşılıkh yüzbinlerce ölüyü, yana ve iç içe yaşayan iki bir Ermeni suçlu getirdiler yakıp yıkmalan ya da son halk, yine Türklerle sayın müdurün bu suçluya yıllann cinayetlerini kapsasa Ermenilerdir." karşı ilk sözü "otur kardeşim" m FranSlZ da 7 Dünya Edebiyatını Gerçekleştirenler İnsanoğlunu, öteki yaratıklardan üstün yapan nitelik, düşüncedir. Düşüncenin günlük hayata katılması ise sözle gerçekleşir. Kutsal kitaDİar bu insanoğlu gerçeğini "Önce söz vardı" seslenişıyle dile getirmişlerdir. , Sözün gücü, bütün güçlerin en yücesidir. Duygular, sevgiler, öfkeler, yakınlıklar ve düşmanlıklar sözle anlatılır. Ne var ki, sözü güçlü kılan yazılı sözdür. Yazılı söz, edebiyattır. Kültür toplumlarını evrende kalıcı yapan edebiyat ürünleri, insanlar ve ülkeler arası yakınlaşmalann güçlü etkenleridir. Ne var ki, uluslar tek birdil konuşmazlar. Edebiyatlann, dünya edebiyatının oluşmasının tek yolu çeviridir. Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluş döneminde, özellikle 19351950 arasında çevirinin büyük etkisi görülmüştür. Kiöy Enstitüsü çıkışlı köy çocukları, yaşadıkları gerçekleri dünya edebiyatlarını okuyarak Türk romanına getirmişlerdir. 0 yıllarda Milli Eğıtim Bakanlığı'nın öngördüğü beş yılda beş yüz çeviri kitap gerçekleştirilmiştir. Dünya yazarlarının Türkçe çevirileri, İnönü'nün şu ilginç sunuş yazısıyla yayımlanmıştır: "Eski Yunanlılardan beri milletlerin sanat ve fikir hayatında (Arkosı 8. Sayfada) oldu ve ben o anda Şair Paul Elouard'ın $u mısralanm hatırladım: "/nsanlarda tek sıcak kartun / Suyu ışık yapmalan / Düşü gerçek yapmalan / Düşmanı kardeş yapmalarıdır." Bu mtsraiardan sonra diyorum kL Şayet bizim bir davamız varsa ki muhakkak ki vardır o da ancak duşmanı kardeş yapanlara karşı olamaz; olsa olsa kardeşi düşman yapanlara karşı olabilir herkesce bu böyle biline. Yazıma dünya Ermenüeri Ruhani Lideri Gatoğigos Vasken'in şu sözleri ile son .jftTj>n vgrmek Muhterem G a t o ğ i g o s Türkiye'yi ziyaritinde Türkiye Ermenileri ^ ^ munterem ş Kalustyana "Tüm imkâmmzla devletinize yararlı bir unsur olmaya çaltşuıız" der. Bu nedenle Türklüğümle iftihar eder ayrıca böyle bir Gatoğigos'un soyundan olduğum için de gururluyum. TORKOM tSTEPANYAN Akbank bu yü da, dünyaıun en büyük 500 bankası arasında AKBANK TÜRKİYE'DE BÜYÜK DUNYHDA BUYUK! Dünya bankalan arasında: Özkaynak verimliliğinde 6ncı Aktif verimliliginde 7nci Kâr artış hızında 29uncu Kârdalölinci Dünyaca ünlü "EUROMONEY" dergisinin Haziran 1985 sayısındakı sıralamada, Türkiye'nin büyük bankası Akbank, yine dünyanm en büyük 500 bankası arasında yer aldı. E [ Ij 1 AKBAIMK Güveninizin eseri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle