18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tır. Orneği"., kurucuîarından olduğumuz Bırıeşmiş Milletier'in Anayasası, çalışma hakkının gerçekleşmesi bakımından tam çalışmanın (istihdamın) sağlanmasını hükümetlerin başta gelen görevlerinden biri saymaktadır. Oysa, bugünkü ekonomik politikalann böyle bir amacı yoktur. Tersine, izlenen politikalar işsizliği körükleyici nitelikler taşımaktadır. Aynca, "herkes kendi işini yaratmalıdır" gibi ilginç düşünceler de ileri sürülmektedir. İnsan Haklan Evrensel Bildirisi açısından durum biraz daha somut ve bağlayıcıdır. Türkiye bu bildiriyi 1949 yılında imzalamıştır. Bu bildirinin de hukuksal bir bağlayıalığı bulunmuyor. Yaptınmlar da içermiyor. Fakat, ülkeler, bildiriyi imzalamakla ona uymayı kabul etmişlerdir. Manevi bir yükümlülük altına girmişlerdir. Bildiriyt uymamanın, onu ihlal etmenin yaptınmı dünya kamuoyunun ve mensubu bulunulan uluslararası kurum ve kuruluşların değer yargıiarıdır. Uluslararası Çalışma örgütü açısından da durum hiç de iç açıcı değildir. Çahşmalarında, bu örgütün üzerinde en çok durduğu konulardan biri çalışma hakkıdır. Bu durum anayasasının bir gereğidir. Tam çahştırma ve onun uzantıları olan yasam düzeyinin iyileştirilmesini amaçlayan bir dizi hak ve özgürlük çalışmalarının odaklannı oluşturur. Türkiye bu örgüt karşısında iki yanh bir yükümlülük ile bağlı bulunuyor. Yükümlülüğün bir yanı gene moral niteliklidir. Fakat. bir bakıma oldukça bağlayıcıdır. Çünkü, bu örgütün anayasası kendi uzmanlık alanı içinde yer alan ve oluşturup yayılmasını üstlendiği konulara bir bir değinmiştir. Üye ülkeler, örgütün çalışma alanına giren konulara ilişkin sorunlara en azından ilgisiz kalmayacaklannı ve çözüm yolları arayacaklarını, önerilen önlemlere etkinlik sağlamaya çalışacaklannı üstlenmişlerdir. Aynca, bazı konularda UÇÖ tarafından belirlenmiş olan asgari ölçülerin (Sendika hakkı konusunda olduğu gibi) altına düşülmemesi de yeni gelişmelere bağlı olarak güç kazanmıştır. Kaldı ki Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü karşısmda çalışma hakkı bakımından somut ve bağlayıcı bir hukuksal yiikümlülükle de karşı karşıyadır. Bilindiği üzere ülkemiz, İş ve Meslek Bakımından Aynm Yapmama Hakkında 111 sayılı sözleşmeyi 1966 yıhnda onaylaınıştır. Sözleşmenin ana ilkesi, işe alma bakımından siyasal görüş dahil, hiçbir aynm gözetmemektir. Herhangi bir aynm varsa, bunu giderici önlemler alınacaktır. Oysa, bugün görülen şudur: lnsanlar siyasal görüşlerinden, düşüncelerinden ötürü işe alınmıyorlar ve işlerinden uzaklaştınlıyorlar. Başta Milli Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardım, Çahşma, Tanm ve Ormancılık Bakanlıkları olmak üzere birçok bakanlık ve kamu kuruluşlannda bu tür uygulamaların yaygın olduğu bilinmektedir. UVGULAMAVA GELtNCE 7. Konuya biraz daha geniş bir görünge doğrultusunda bakmak istiyoruz. Ulkemiz Batılı anlamında tam bir demokrasi ile yönetihniyor. Bugünkü iktidar döneminde buna ulaşması da olanaklı değil. Çünkü, bugünkü iktidann gözünde bütün kurum ve kuralları ile demokrasi var. Fazlası ile var saydığı için onu koruma amacı ile Polis Vazife ve Selahiyet Yasasını (1934) güçlendirerek cılız bir düzeyde var olan bazı insan haklannı polisin sıkıyönetimi altına koyuyor. Ülkemizde bir bölüm insan hakkının tartışma konusu olması demokrasimizin eksiklikleri ile yakından bağlantıhdır. însan haklan demokrasilerin vazgeçemeyecekleri yeni bir hukuk dalıdır. Bu bağlam içinde demokrasi insan haklanndan vaz geçemez. 1982 Anayasası da "Türkiye Cumhuriyeti ... insan haklanna saygılı... demokratik ... bir hukuk devletidir" demiyor mu? Anayasanın bu genel ilkesine karşın, çalışma hakkına ilişkin uygulamalar üzerinde durmak gerekir, durum kaygı vericidir. Çünkü kamu görevlerinde çalışmak isteyenler, hatta ilerleyecekler ve yer değiştirenler güvenhk soruşturması adı altında yürütülen ve hangi ölçülere göre yapıldığı bilinmeyen saptamalarla bu hizmetlerde çalışma hakkından yoksun bırakılabilmektedirler. 29 TEMMUZ 1985 Prof. Dr. CAHİT TALAS 1. Siyasal demokrasi, ekonomik ve sosyal demokrasi ile desteklenmezse değerinden çok şey yitirir. ÖzellikJe eşitlik ilkesi bozulur. Biliyoruz ki, sosyal ve ekonomik demokrasi kendiliğinden olmaz. Kararlan, edimleri ve kanşımlan ile devlet onu oluşturur. Şu halde ekonomik ve sosyal demokrasinin yerleşmesi ve gelişmesi için devletin bir sorumluluğu vardır. Burada devletin başta gelen rolü ya da etkinliği sosyal adalet ilkesine bağlı kalmak ve birbiri içinde tutarlı çeşitli önlemlerle hakça bir gelir bölümüşünü gerçekleştirmektir. Bunun ilk koşulu ıse, çalışma hakkını geçerli kılmaktır. 2. Çağdaş sosyal düşüncede devletin işlevi derin bir biçimde değişmiş bulunuyor. Bu işlev ötekiler yanında artık yoksulluğu değil refahı düzenlemek olarak belirmektedir. Burada da önümüze, insan haklan detneti içinde önemli bir yeri olan aynı hak, yani çalışma hakkı çıkmaktadır. 3. Ülkemizde çalışma hakkı olumsuz doğrultularda yeni ve önemli, hatta dramatik gelişmeler göstermekte ve yoğun bir güncelliğe ulaşmış bulunmaktadır. Çalışma hakkı temel bir insan hakkıdır. tnsan haklan derneti içinde önde gelen bir yer tutmaktadır. Işçi ve isçi sınıfı için yasam Türkiye'de Çabşma Hakkı hakkı ile yakından Dağlantısı vardır. Bu nedenden ötürü kutsal, dokunulmaz bir yanı da vardır. Böyle olunca, herkese insanIık onurunu koruyacak ve kişiliğini geliştirecek bir iş sağlamak, çalışma hakkını gerçekleştirmek sosyal devletin görevlerinin başında gelmektedir. Kapitalist toplumlarda bu hakkın gerçekleşmesi konusunda devletin görevi, izleyeceği politikalarla tam istihdamı sağlamak ve ayrım gözetici politikalarla kişiye engel çıkarmamaktır. Şu halde, devletin, çalışmak isteyen fakat, bir işe malik olmayan insana iş bulmak yükümlülüğü yok. Ama çalışmak isteyen insana engel olmama görevi var. HUKUKSAL DURUM VE DEVLETİN VÜKÜMLÜLÜKLERİ 4. Ülkemizde çalışma hakkına ilişkin ilk adım 1946 yılında atıldı. Bu tarihte kurulan Çalışma Bakanlığı'nın görevleri arasında tam çalıştırmayı (istihdamı) sağlamak da yer alıyordu. Tam çahştırma kavramı yeni yayılmakta idi. II. Dünya Savaşı'nın ve sonrasının güncelliğe çıkardığı ve Keynes'çi düşünden kaynaklanan herkese iş özleminin bir anlatımı idi. Fakat, Türkiye'de devlet böyle bir görevi de olduğu düşüncesine ve bilincine henüz ulaşmamıştı. 27 Mayıs 1960 Devriminin başta gelen bir ürünü olan 1961 Anayasası ile çalışma hakkı deyimi toplumsal ve siyasal yasamımıza girdi. Bu anayasaya göre, "Çalışma herkesin hakkıdır..." Aynı ilke 1982 Anayasası içinde de yer almıştır. 5. Uluslararası hukuk açısından Türkiye'nin çahşma hakkı konusu ile ilk teması, 1932 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'ne üye olması ile başlar. Bu temas, örgütün çalışmalanna katılmak ile sürer. 1945 yıhnda 3irleşmiş Milletier'in kurucu üyeleri arasında yer aîarak, 1949 yılında İnsan Haklan Evrensel Bildirisi'ni (1948) imzalayarak, 1949 yılında Avrupa Konseyi'ne katılarak, 1%1 yıhnda oluşmasına katüdığı Avrupa Sosyal Şartı'na da imza atarak, daha da yoğunlaşır. Bu gelişmelerle uluslararası hukuktan doğan bir dizi yükümlülük de üstlenir. 6. Belirtmek gerekir ki, bu yeni adımlara ve gelişimlere karşın, ülkemizde çalışma hakkı yalnız kuramsal olarak vardır. Hükümetler bu hakla ilgilenmedikleri gibi, özellikle günümüzde ihlal de edilmektedir. Konuyu önce uluslararası hukuk ve yükümlülüklerimiz açısından kısaca açıklayalım. Kuşkusuz, yükümlülüklerimizden bir bölümünün somut hukuksal bağlayıcılığı yoktur. Ama, moral bir bağlayıcılığı olduğu açık C tıMHCR I YET'ten OKURLARA... OKAY GONENSIN e Güven... ugün toplum olarak sorun eksikliği çekmiyoruz. Önce ortadireği canından bezdiren ekonomik sorunlar, sonra hsr şey... Ancak, ilehye doğru "barışık" bir toplum umudunu taşıyanlar açısından en önemli beklentilerden biri de kuşl'usuz "af'tır. Şu anda cezaevlerinde 75 binin üstünde tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bunlann içinde ruhsatsız işyeri açmaktan yatan bile vardır; oysa milyarlık döviz yakalatan para cezası ödeyip kurtulmaktadır. Yazıdan çlziden mahkeme kapılannda günlerini geçirenlehn, olmadık nedenlerte sabıkalananlann sayısı da az değildir. Affı suça prim diye degn, herkesin amaçladığı barışçı ve demokratik bir toplum yaratma çabasının vazgeçilmez adımı diye görenlerin sayısı az değildir. Şu anda hükümet katında konuya ilişkin çalışmalan ve siyasi partilehn bakışlarını Cumhuriyet birkaç gündür aktarmaktadır. Tutartı bir tartışmanın daha da yaygınlaşması yalmzca hapisaneleri dolduran 75 bin kişi, bunlann yüz binlerce yakını, mahkeme kapılannda bekleşen on binler için değil, tüm toplumumuz için önemlidir. Af yolunda, cezaevlerindeki yaşamın düzeltilmesi yolundaki her adım Batının kaygılı bakışlarını da etkileyecektir. * Geçen hatta yayımladığtmız Cumhuriyet Okur Anketi sonuçlan çok geniş bir ilgiyle karşılandı. Sonuçlan yayımlamakta geciktiğimiz için zaman zaman bizi eleştiren bazı okurlanmız da sonuçların sağlığına tam güvenmek için çalışmamızın uzadığını görmüşlerdir. Anket sonuçlan içinde en önemli noktalardan biri de Cumhuriyefin, okurlan gözündeki güveninin sarsılmazlığıydı. Daha iyi tanıdığımız okurianmızın eleştirileri, dileklen bize yol göstermeye devam ederken, güvenleri de Cumhuriyet'in işlevini sürdürmesinde en önemli güvencesi olacak. * Geçen hafta basmda en çok tartışılan konu yine basının kendisiydi. Çeşitli gazeteler çeşitli açılardan ve değişen dozlarda bu genel özeleştiri hareketine kattlırken gerek meslektaşlanmız gerekse okurlanmız arasında Cumhuriyet'in soruna bakışı yine en büyük ilgiyi topluyordu. En çok sorulan sorulardan biri de 1 temmuzda gazete tiyatlanna yapılan son zammın kimi, ne kadar etkilediğiydi. Satış servisimizin yapbğı özenli bir araşhrma, temmuz ayının üçüncü haftasında gazetelerin günlük ortalama satışlarının haziran ayına göre toplam 600 bin düştüğünü gösteriyordu. Bize bu konuda ulaşan sorularm fazlalığı nedeniyle 1521 temmuz haftasında gazetelerin günlük ortalama net satışlannı sunuyoruz; ancak bunlar belli bir araştırmayla ulaşılmış tahmini sonuçlardır. Bir kıyaslama yapılabilmesı için haziran ayındaki kesin satışlannı ve fiyat değişikliklerini de veriyoruz. 1521 temmuz Haziran tahmini satışı kesin satışı Cumhuriyet Milliyet Hürriyet Güneş Gunaydın Tercüman Sabah Posta Tan Bulvar (70'ten 100 TUye) (50'den 80 TUye) (SO'den 80 TUye) (50'den 80 TUye) (50 TL'de kaldı) (50 TUde kaldı) (40'tan 50 TUye) (40 TUde kaldı) (30 TL'de kaldı) (30 TUde kaldı) 84.000 311.000 545.000 194.000 160.000 227.000 525.000 69.000 629.000 125.000 88.927 527.765 659.674 456.30* 189.7. 256.53/ 485.790 94.831 702.150 210.620 EVET/HAYIR AKBAL OKURLARDAN LeventHn ortasında lağım deresi Levent'teki Mustafa Yücel 6. Basın Sitesi'nin arka tarafında bulunan ve Baltalimanı'na akan dere, lağım suları ve pislikten dolayı tüm çevre halkının ve çocuklann sağhğını tehdit ediyor. Bizler bu bölgede uzun yıllardır oturan vatandaşlanz. Eskiden buraiar fazla kalabalık değüken dere bu kadar kokmazdu Oysa daha sonra siteler ve özel biruüar yapıldu tkişer kath evler de gene bu çevreye inşa edildi. Şimdüerde özel ve belediyeye ait arozözlerle bahçelerindeki ya da kanaUanndaki atık maddeleri çektirenler bunlan getirip önümüzden geçen ve çocuklann sürekli yanına gittiği dereye döktürüyorlar. Yaz aylan olması nedeniyle de her tarafı sivrisinek bastu Sayın Dalan havadan ilaçlama yaparak sinekleri öldüreceğini söylüyor fakat bu arada kendi arozözlerince sivrisinek uretim merkezi olusturuluyor. tlgililerin bu çelisik tutumu karşısmda ise biz artık yalmzca gülebıliyoruz. 1. LEVENT SAKÎNLERİNDEN MEHMET CEMAL KAYA "Her Gerçeğe Boyun Egilmez..." "Türkiye ve dünya gerçekleri göz önünde tutulmuştur, ama her gerçeğe boyun eğilmemiştir ve her gerçek değişmez sayılmamıştır." Yeni kurulacak bir partinin, adı aylardırdillerde dolaşan Demokratik Sol Partinin programının 'Sunuş'unda böyle yazıiı... Gerçekler değişmez sayılmamış, her gerçeğe boyun eğilmemiş ve eğilinmeyecek... Nedır bu 'her gerçek?' Öyle durıımlaria karşı karşıya kalıyoruz ki, ister istemez ya susrr.ak, ya da bir yana çekilmek gerekiyor. Biz istemesek de başkaları, çevremiz, yasalar,ağır koşullar bizleri buna zorluyor. Kişi, toplumda tek başınadır. Birey olarak hem büyük bir değerdir, hem de hiçbir şeydir. Elinizden gelen, konuşmak, yazmak, karşı çıkmak, bu yapılan yanlıştır demek... Başka! DSP 'Program'ı kitap olarak yayımlandı. Bu işi iyi bilen, daha doğrusu düşüncelerini en etkin biçimde belirten bir 'bilen' yazmış, bu çok belli oluyor. Biçem, alıştığımız gibi; düşünceler, görüşler daha önceleri duya duya ezbeıiediğimiz gibi... Kapakta 'DSP Program' yazıiı, iç kapakta 'Program taslağı ve tüzüközeti'.. DSP daha kurulmadı, kurucuları bile açıklanmadı. Diyorlar ki, beşon bin kişiyle kurulacakmış! Nasıl olacaksai.. Beşan bin kişi nasıl kurucu olur, bılemem. Binlerce kişi oturup program yazamaz. Biri, ya da birileri önceden hazırlar, düzenler, o kuruculara sunar. Halkla bırlikte, tabanla birlikte program oluşturuyoruz sözü temelsiz bir savdır. Her zaman olduğu gibi 'biri' yazar, hazırlar, ötekiler de benimser. Derli toplu bir programla karşı karşıyayız. Bunu belirtmek gerek. Usta bir yazarın, deneyimli bir politika adamının kaleminden çıkmış. 'Gerçeğe boyun eğmek istemeyen' bir kişilik... Ama o kişilik acı gerçekler önünde yenik düşmüş yine de... 'Karşı çıkmak olanağını bulamamış o gerçeklere... Demek ki, 'gerçek'ler en karşıt çıkanı bile ister istemez boyun eğdiriyor. Hiç değilse belirli bir süre için... Nasıl değişir bu 'gerçekler?' 'Sunuş'ta şöyle yazılmış: "Gelişme yolunda ilerlendikçe, özgürlüğü, yaratıcılığı, üretkenliği, sınırlayan engeller aşıldıkca. toplum bazı koşullandırmalardan kurtuldukça, toplumun içinde bulunduğu koşullar, karşılaştığı sorunlar değiştikçe, veya insanların tek başlarına üstesinden getemedikleri güçlükler dayanışmayla yenildikçe, kimi gerçekler değişebilir, kimi gerçekler de değişik biçimde yorumlanıp değerlendirilebilir ve bu değişimierle birlikte, toplumun da insan kişiliğinin de gelişmesi ve yeni durumlara uyum sağlaması kolaylaşır". DSP bakalım 'gerçekler' konusunda ağırlık veren bir parti olabilecek mi? 'Halk için halka karşın' davranmayacak, 'ataoağı her adımda, yapacağı her değişiklikte, uygulayacagı her çözümde halkın istemini ve katılımını arayacak mı?" Güzel sözler, iyi niyetli yaklaşımlar... Hep böyledir, böyle olmuştur. Başlangıçta büyük savlarla yola çıkılır. 'Her gerçek önünde boyun eğmeyeceğiz' denir, ama bir an gelir her şey darmadağınık olur; bir de bakarsınız ki, herkes bir yana gitmiş, 'gerçek' olanca ağırlığıyla karşınıza dikilmiş... Yakın geçmişi anımsayalım, demokratik sol görüşten yana olan politikacılar 'kimi gerçeklerle' karşı karşıya geldiklerinde uzun bir süre ortadan yitip gitmediler mi; 'yanıldık' demediler mi; yollarını hemen değiştirmediler mi, 'gerçeklerle' savaşmak isteyenleri de tek başlarına bırakmadılar mı? Yazacak çok şey var. Zamanı mı? Bir türtü gerçekleri konuşacak zaman gelmiyor! Yoksa yakın geçmişin olayları, sorumluları ayrıntılı bir incelemeyle bir bir ortaya çıkanlır. Yanlışhklar, yanılgılar, söz verip tutmamalar, halk halk deyip de, halka karşı çıkma durumları, birlik birlik diyerek, olan birliği de bozmalar; hepsi ortaya dökülür... Ama olmuyor işte! Türlü engeller, DSP Programf nda yazıldığı gibi 'gerçekler' var, değişik biçimde yorumlanan, kişiden kişiye anlamı değişen... DSP Programı'nda eğitim ve kültüre geniş yer aynlmış. 'Kültür alanında özerk kurumlaşma danaklan genişietilecektir' deniliyor. Ardından da, "O arada, Atatürk'ün kişisel vasiyetinin ve mirasının gereği, hukuk devleti kurallarına uygun olarak yerine getirilecektir." Atatürk'ün kurduğu yapıtları yeniden eski aurumuna getirmek sözü veren bir parti elbette ki, aydın kamuoyunun desteğini, güvenini kazanacaktır. DSP'nin programının bendeki ilk izlenimleri işte böyle... Almanyadakiler Türidyedekiler! Almanya'daki "Türkler", Türkiye'deki "Almancılar", sizin için yepyeni bir dergı çıkıyor. Türk ve Alman kültürleri arasında bir köprü oluşturmayı hedef alan iki dilde, kaliteli, ayhk bir dergi: Bizim AlmancaUnser Deutsch Bizim AlmancaUnser Deutsch, Almanya'da yaşayanlann, Tüıkiye'ye dönenlerin; Alman kültürüyle ilgilenen Türklerin, Türk kültürüne merak duyan Almanlann; Türkçesini ve Almancasını zenginleştirmek isteyenlerin dergisi. TürkçeAlmanca: haberler; eğitim. hukuk. ekonomi köşeleri; çizgiroman, söyleşi, kültürmagazin ve spor. Bizim AlmancaUnser Deutsch'u okuyun, "kendi" derginiz yapın. Abone olmak için aşağntaki kuponu. bankaılan alacağmız dektmiun fotokopisiyle birlik w. Çağdaş Yaymalık ve Basın Sanayi A.Ş. fürkocağı Cad 3941. Cagaloğlu. İsıanhulTürkei adresine vollavm. D 6 ayhk abone tuıan 2(1. DM D Yrİlık abone ruıarı JK DM Adı. Soyadt: Adrcs: ' Meslek: Tarih: İmza: Abone olmak için aşağııfakı kuponu. hankadan alaca^ınız dekunlun lotokopisivle birlikte. Çağdaş Yayıncılık ve Basın Sanayi A.Ş. Türkocağı Cad. 3941. Cağaloğlu, İstanbul adresine vullavm. Bizim Almaneai'nser Deutsch adlı aylık derçiye abone olmak iuiyarum. ZH 6 aylık abone tuıan JKH). TL • Yıİlık abone tuıan 400(1. TL'vi Aylar önce TRT'nin, kendi yapısı içinde 205 öz Türkçe sözcüğün kullamlmasını yasaklaması büyük tepküer uyandırmıştı. Şimdi de, 13.7.1985 günlü Hürriyet'te, "TRT'nin Reklamlar Dahil Tüm Yayınlannda Yasakladığı Kelimeler ve Yerlerine Kullamlmasını tstediği Kelimelerden Bir Demet..." sunulduğunu görüyoruz. Dil özleşmesiyle gerçekleştirilmekte olan anadili egemenliğinin zedelenmesi diyebileceğimiz bu davrantşa üzülmemek elde olmadığı gibi, Dil Devrimi'nin yaranna inanmış olanlann da bu durum karşısmda suskun kalacaklan düşünülemezÖğrenilmelerinin, bellekte tutulmalarının kolayhğı, bilgi üretimindeki yararlanmn büyüklüğü nedeniyle ulusça benimsenmis olan bu sözcüklerin unutturubnası Türkçe sözcükler unutturulamaz oumaksızdır. Bilesim, Eğitsel, Kuram, Söyleşi, Olası... vb.'leri yerine, sırasıyla Terkip, Terbiyevî, Nazariye, Sohbet, Muhtemel... vb.Terinin kullamlması istenmektedir. Şu güzelim öz Türkçe sözcüklerin, anadilimizin öz malı olduklan, gazetenin bu dar yerinde ayrıntılı biçimde dile getirilemeyeceğinden, ben yalnız OLASI sözcüğü üzerinde duracağım. Birçoklarınm 'Körolası' ilenmesindeki yerinden ötürü sevmeyip, kullanılmasına karşı çıktığı bu sözcüğün, Sağolası gibi olumlu nitemlerde de yer aldığmı anımsattıktan sonra şu gerçeği göstereceğim: OLASI sözcüğü, 1887 yıhnda, 'Constantinople 'da, Apraham'm yaytmladığı i Ösmanucadan Fransızcaya Cep Lügatı' adlı sözlüğün 165. sayfasmda yer almış bulunmaktadır. Önsözünden Nusret Hilminin yapıtı olduğu anlaştlan bu sözlükte, Olası'nın Fransızca karşüıkları possible ve probable olarak verilmiştir. Demek ki Olası sözcüğü en azmdan yüz yıl öncesi bile dilimizde bulunuyordu. Şemsettin Saminin, 3. baskısı 1901 yıhnda yapıhnış olan 'Resimli, Fransızcadan Türkçeye Lugat'mdan, possible'in, mümkün, kaabil, belki; probale'in de, muhtemel, mümkün, akla karib; anlamlarma geldiğini öğreniyoruz. Cumhuriyet döneminde, Dil Devrimi'ne inanmış olanlar bize; Arapça 'haml' kökünden türetümis olan muhtemel sözcüğü yerine, Olası sözcüğünü bulmuşlardır. Sonralan Olası sözcüğünden Olasıalık, Olasılık.. sözcükleri türetilmistir. Böylece bilim dilimiz, Orhan Hançerlioğlu'nun Felsefe Sözlüğünde gördüğünüz gibi, Osmanlıcası thtimaliye, Fransızcası Probabilisme olan kavramı, anadilimizin OLASIC1LIK sözcüğü; Osmanhca Hesubı ihtimalî, Fransızcası calcul des probabilites olan kavramı da, Olasılıklar hesabı Bilimi ile karşılama olanağına kavuşmuştur. Ne büyük mutluluk. RÜŞTÜ ERCUN HEKİM DSPdcvmk*. '. HPSODEP fiört» H A F T M I K HABER DtRCisı IALMANYAOAKİ TÜRKLER İN| İYÜZDE 56'SIİ İGERİDÖHMEECILİMİNDEİ Bizim AlmancaUnser Deutsch 'u abone olarak ya da bayinizden sipariş ederek temin edebilirsiniz. Bizim AlmancaLnser Deutsch acllı ayltk dergiyc abone olmak islıvorıım. ı> Çağdaş Yaymcıhk ve Basın Sanayi I.Ş.'nin fş Bankası. Kaiser Stı. J. 61)00 Frankfurı/M. 6iy?()()8 \o.lu lıesabma vatırdun. • Beklenmeyen gelişme: SODEPHP yeni partiye doğru. • GÜRKAN: HP'nin de SODEPin de yapacağı tek fedakârhk iktidar olma fedakârlığıdır. • İNÖNÜ: Altı aya kadar birleşeceğiz • BÜLENT ECEVİT: Sayın Mavros'un iddiasının gerçekle bir ilgisi yok • ANAP yaz gezisinde. • KEÇECİLER: 5 yıl garanti, ondan sonrasını diişünüriiz • ALMANYA'DAKİ TÜRKLERİN YÜZDE 56'SI GERİ DÖNiyiE EĞİLİMİNDE • DR. ALI NEJAT ÖLÇEN: İşçilerimizin sadece yüzde 38'i Almanya'da çalışmaktan mutlu • 33. YILINDA TÜRKİŞ SANCILI. • CEVDET SELVİ: Türkİş kendine çekidüzen vermezse yönetimini değiştirmek gerekir • METE BEŞEN: Türkİş tarihî misyonunu tamamladı • SPORORHAN AYHAN: Spor ve siyaset ARAZİ SAHİPLERİNİ TEKÜFE DAVET Ankara şehri belediye sınırlan içinde 40.000 ve 80.000 metre kare arasında yerleşime uygun, arazi sahipleri teklife davetlidir. Arazinin bulunduğu mahal, çap ve istenilen fiyat ile ilgili yazılı tekliflerin P.K. 32 Aşağıayrancı Ankara adresine gönderilmeleri rica olunur. Tekliflerin en geç 1 Ağustos 1985 tarihine kadar alınmış olmaları gereklidir. G RAFIKER AJANS DENEYİMLİ (,at;daş iavıın dık ve Basın Samıyi A.Ş'nin İş Bankası. Tiirli ' Şubesı. Jy.tt \<>.lu hesabma vaıırdım. İdi, Sı>vadt: . •U/res: Ueslek: laıih: RIPRORI kLAM VIANSIAİ S»m.ı> S»^k..k4 MccıJackm • J "'°" ; " " • Dr. NURHAN DİNÇER ile Dr. ALİ GÖK 29.7.1985 Evlendiler. Beyoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle