Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29MAYIS 1985 HABERLER CUMHURÎYET/7 'Türkeş, davaya ihanet ettf ROMA, (Cumhuriyet) Mehmet Ali Ağca'nın rahatsızhk bahanesiyle istediği ve duruşma yargıcının kabul ettiği 15 dakikalık ara sırasında Federal Almanya WDR Televizyonu ve Radyosu'nun muhabiri Osman Okkan, terörist Mehmet Ali Ağca ile özel bir görüşme yapma olanağı buldu. Ağca, bu görüşmede Okkan'a "Davaya en büyiik ibaneti Alparslan Tiirkeş vaptı" dedi. Bu arada Abdi Ipekçi'yi Yalçın Özbey'in öldürdüğünü söyledi. Osman Okkan ile Ağca arasında geçen konuşma, aynen şöyle oldu : Okkan Isa olduğunu söyledin. Yoksa Katolik olduğunu da mı söyledin. Hâlâ Müslüman mısın? Ağca Tabii.. biliyorsun... Ağca duruşma arasında açıkladı: îpekçVyi Yalçın Özbey öldürdü Okkan Hâlâ milliyetçi misin? Agca Her zaman. Okkan Hâlâ Türkeş'i tutuyor musun? Ağca Davaya en büyiik ihaneti o yaptı. Okkan Uğur beyin yazdıkları doğru mu? Agca Hepsi degil. Okkan Yalçın hapishanede Agca Doğru soylemiyor? Okkan Neler söylüyor. Yanında değil miydi? Ağca Korkuyor. tpekçi'ye o ateş etti. Okkan Sen etmedin mi? Agca Ipekçi'yi Özbey öldürdü. Okkan Arabayı kullanan kimdi? Ağca Özbey öldürdü. Okkan Parayı kim verdi? Ağca Uğurltı. Okkan Kim aracı oldu? Ağca Doğrudan aldık. Okkan Sofya'ya parayı mik gönderdi? Doğan yıldırım mı? Ağca Yok. Mersan ile. Okkan Ne kadar? Ağca Fazla değil. Okkan Sen Mersan'la kaldın mı? Ağca Kaldım. DUYDUK/GORDUK YALÇIN PEKŞEM Turizmde bu yıl neler olmayacak? TÜRKİYE Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Bahattin Yücel birliğin yayın organı TÜRSAB dergisinde "Mevsime Girerken" başlıklı yazısında ilginç bir değeriendirme yaparak bu yıl turizm alanında neler olacağını değil, neler olmayacağını anlatıyor. Yücel, olmayacakları şöyle sıralamış: •' Güreşte, futbolda, özetle sporun pek çok alanında yabancılara gösterme fırsatı bulamadığımız gücümüzü tatil amacıyla yurdumuza gelen turistlere sergilemek için, rıhtım boylannda kıltçkaikan oynayacağız... İçki konusunda ise, pek az toplumda kurulabilmiş ve yılların oluşturduğu bir doğal dengeyi bozmak için anlamsız tartışmalar açacağız. Konu giderek, sağlık ve güvenlik boyutundan çıkarak, laiklikdincilik boyutuna gelecek, politık malzemeye dönüşecek. Ağır alkollü içkıler arasına katılan biranın, Anadolu turlan sırasında yaşanılan ilginç serüveni Batı basınına yansıyacak. Becerikli komşumuz, koleradan sonra. Türkiye'de içki yasağı başladı, diyecek... Sarıyer gecekondularına ayda milyonlar istenen bir kente, Araplar bu yıl da gelecekler. ama son kez gelecekler... Dolar fiyatı için uğraş veren otelcılerimiz, bunun boşuna olduğunu görüp, daha fazla dövız getirmek için çırpınışlarının sonuçsuz kaldığını görecekler; çünkü mark değer kazanmaya başlayacak... Havaalanlarına girişçıkışlarda devamlı karşılaşılan karmaşa. giderek karmakarışığa dönüşecek... UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Ne diyelim? Bu da bir olasılık elbette. Duruşma boyunca Ağca'yı izleyebiliyorsunuz. Hazreti Ağca, Hazreti isa'nın resimlerindeki görünümü gibi pozlar takınıyor. Zaman zaman belli bir noktaya bakarak dalıyor, zaman zaman yüzüne masum ifadeler veriyor. Ama ben fikrimi soyleyeyim: Ağca bana hiç de normal görünmüyor. Yann söz alıp Allah'ı tanık olarak göstermeyeceğinden kim emin olabilir? Ağca'nın bu Hazreti isa'lığı en çok savunma avukatlannı sevindiriyor. Bulgarlar ise sevinç içinde. Ekim Devrimi yıldönümlerinde bile Bulgar komşularımızı bu kadar sevınçlı göremezsiniz. Ûyie seviniyorlar. Hele Antonov'un avukatı Prof. Consolo neredeyse zil takıp oynayacak. Duruşmayı izlemeye gelen Çelebi'nin anne ve babası ve Avrupa'daki Ulkucu Türk Dernekleri Federasyonu ikinci Başkanı ihsan öner ve Akkan Suver bu gelişmeleri ilgiyle izliyorlar. Ağca böyle konuştukça zaten pek olmayan güvenirliliği, büsbütün ortadan kalkacak ve gerek Antonov, gerek Çelebi ile ilgili suç belirtileri kendiliğinden yok olacak Savunma için bundan daha elverişli bir gelişme olabilir miydi? Avukatlar ön sıraya "Roma Gladyatörteri" gibi dizilmişler. Her birinin önünde kalın dosyalar duruyor. Günlerdir, haflalardır bu duruşma için hazırtanmışlar. Ağca'nın ifadelerini didik didik etmişler, bu Malatyalı Hazreti isa için soru soracaklan anı bekliyorlar. Ağca bunu seziyor. Avukatlar Ağca'yı tertetecekler. Ağca çelişki Cıstüne çelişkiye düşecek. Ne yapsın? önceden ezberlediği biçimde soluk almadan ve Papa'nın ses tonunu taklit ederek konuşuyor Ben Hazreti İsa 'yım. İsa benim vucudumda dirildi. Duruşma daha uzayacak. Ağca bundan sonra Hazreti Muhammed de olur, ibrahım de, Yakup da, Yusuf da... Duruşma bitmeden Hazreti Ağca kimbilir başka ne "şov" lar yapacak? Bulgarlar, başta Roma Büyükelçileri ve Ağca soruşturmasını izlemekle görevti Savcı Ormankov olmak üzere avukatların hemen arkasındakı bölumde yer alıyorlar. Hem de kendilerine verilen kulaklıklarla duruşmanın anında yapılan çevirisini de izleyerek! Duruşmada kimse bu ayncalığa sahip değil. Ya İtalyanlar Bulgartara karşı bir jest yaparak kendilerine bu olanağı sağladılar ya da Bulgarlar bu iş için kendiliklerinden para ödeyerek bu sıstemi sağladılar. Önde avukatlar, arkasında Bulgarlar, daha arkasında ünlü Amerikan yayın organı temsilcileri, daha sonra da aralarında Malatyalı Hazreti isa'nın yurttaşları da biz Türk gazetecileri de olan "yetmışikibuçuk milletten gazeteci." Duruşmayı Türkiye Büyükelçiliği'nden de, Vatikan'dan da kimse izlemiyor. Vatikan niçin izlesin. Ağca gibi "Uhrevi dünya" ile görüşen "özel ulak'' olduktan sonra temsilci göndermeye ne gerek var. Duruşmayı izlemek için Türkiye'den gelen Serdar Çelebi'nin anne ve babası duruşma salonunda Antonov'un ailesi kadar haklara sahip değil. Yakınları Antonov'la duruşma arasında görüşebiliyorlar. Ancak anne ve baba Çelebi'ler yalnızca oğullarına işaret yoluyla "nasılsın" diyebiliyorlar. Bu bir açık haksızlık değil de nedir? Anımsayacaksımz... Ben Ağca ile 9 Şubat 1983 günü Roma'da, cezaevinde karşı karşıya gelmistim. O gün cezaevinden çıkarken Martella'ya "Bu bir psîkopat. Butun psikopatiar gibi elbette zeki. Yann dunışmaya çıkacak bakın neler söyleyeck, " demıştım. Hiç yanılmadım. Bu yargı, yalnızca benim önsezilerimden ve Ağca hakkındaki kanılarımdan ve izlenimlerimden kaynaklanmıyor. Aklı başında her insan Ağca'yı görse, "Bu adam anormaldir" der. Sanıyorum savunma avukattan Antonov'un da dinlenmesinden sonra Ağca'nın akli dengesinin yerinde olup olmad'^ım saptamak için başvurularda bulunacaklar. Şimdilik gelişmeleri bekliyorlar. Hazreti Ağca duruşmada "Allah ile randevusu olduğunu" söylemişti. Bakalım bu randevu sonucunda dünyamızın yazgısını belirleyecek ne gibi sözler söyleyecek. Biz Türk gazetecileri 1985 yılında Roma'da yeni bir Hazreti isa çıkardığımız için ne kadar mutluyuz bilemezsiniz. Herhalde Ağca yakında annesine bir telgraf çekerek, annesinin "Müzeyyen" olan adını da "Meryem" olarak değiştirecek. HABERLERÎN DEVAMI Agca: Allahla bir görüşeyim (Baştarafı 1. Sayfada) rine Abdi Ipekçi'yi Yalçın özbey'in öldürdüğünü söyledi. önceki gün ses düzenindeki bir aksaklık nedeniyle düne bırakılan duruşma başlar baslamaz Ağca'nın sorgusuna geçildi. Savcı Antonio Morini. buna itiraz ederek Ağca'nın belli yerlere mesaj göndermeye çalıştığını ye vakit geçirdiğini söyledi, hemen Ömer Bağcı'mn sorgusuna başlanmasını istedi. Ağca, "Ben İsa pc}gamberim. İsa'nın nıhu bende dirildi" dedi. Ağca şöyle konuştu: "Bazı açıklamalanla bulunmak istiyorum. San Pictro Meydam'ndaki suikast, Fatıma'nın uç sırnyla ilgilidir. Martella'ya soylemedigim bazı konular var. Papa suikasti, Meryem Ana'nın Fatıma'daki ücüncö ögütüyle ilgilidir. Ben Allah'ın mesihi olarak diin duruşmada dunyanın sonunun geldigini söyledim. Bu sözlerime bakarak benim deli oldugumu sanabilirsiniz. Ben deli degilim. Çok akıllıytm. Ben, yeniden dirilmiş İsa peygamberim. O, dunyanın sonunun geldiğioi bildiriyordu. Ben acıkladım. Papa ile yaptıgım konuşraada ben bunlan bildirdim. Allah bana tsa'nın olumunu. çarmıha gerilişini yeniden gbslerdi. Ne Sovyetler Birliği. ne de Amerika dunyanın yıkılışını engelleyemez." Mahkeme Başkanı Severioo SanÜapichi, Ağca'nın parmak uçlannı birleştirerek ve iki elinı sallayarak yaptığı bu konuşmadan sonra, bu düşüncelerin mahkemeyi ilgilendirmediğini, ltalya devleti adına yargılama yaptıklarını bildirdi. Ağca bu arada, "Papa'yia aramızdaki konıışmanın bazı srlan aydınlatacağını sanıyorum. Bu sırrın açıklanmasını istiyorum. Bu sır açıklansın" dedi. Mahkeme Başkanı bunun uzerine, "Açıkla öyleyse bu sırn" dedi. Ağca ise "Bugün açıklayanuun" karşıhğını verdi. Başkan ısrar edip "Ne bekliyorsun?" diye sorunca da Ağca, "Vatikan'dan cevap bekliyonım" dedi. Ağca, duruşmanın bu cevap gelene kadar ertelenmesini istedi. Yargıç Santiapichi ise "Burası ttalyan devleti ve ben İtalyan balkı adma yargılama yaptyonım. Vatikan'la bir ilgimiz yok. Sen Vatikan'dan cevap bekleyeceksin diye ben mahkemeyi yanna bırakamam" dedi. Bu sert çıkış Uzerine Ağca, kendisini iyi hissetmediğini söyledi, mahkemenin ertelenmesini bir kez daha talep etti. Mahkeme Başkanı Santiapichi de, "Sana, kendjni iyi hissetmedigin icin 15 dakika izin veriyorum. Bir kahve molaa verelim" dedi. Ağca. buna seyindi ve "Allah'ia randevum var. Öyleyse ben de Allah'ia görüşeyim" diye konuştu. Ve mahkemeye 15 dakikalık bir ara verildi. "KATİL ÖZBEY" Baga, sorgu yerine alındı. Mahkeme Başkanı, Bağcı'ya önce iddianamenin özetini okuttu. lddianameye göre Bağcı, terörist amaçlarla anayasal düzeni yıkmak icin ttalya'ya silah sokmakla suçlanıyordu. Bağcı'nın sorgusuna gecildiginde, Ağca'nın olup bitenleri kayıtsızlıkla ızlediği görüldü. Ağca'nın ikinci kez tsa olduğunu Ueri sürmesi, gerek Bulgarlar, gerekse Musa Serdar Çelebi'nin avukatlan ve arkadaşlan tarafından sevinçle karşılandı. Savunma avukatlannın, Ağca'nın akli dengesinin yerinde olup olmadığının saptanması için başvuracakları bildiriliyor. Ağca, son olarak Papa suikastinin hemen sonrası böyle bir muayeneden geçirilmişti. Ağca'nın, tpekçi'nin katili olarak açıkladığı Yalçuı özbey, ülkücü bir militan. Cinayet öncesi Ağca'yla birlikte kaçakçılann emrinde çalışıyordu. Şu anda AJmanya'da tutuklu. Türkiye'deki bir bankada Ağca ile ortak hesapları var. AĞCA VE ÇELEBİ DIŞARI Savcı Antonio Marini Bağcı'nın sorgusunda Mehmet Ali Ağca ve Musa Serdar Çelebi'nin bulunmamasını ve bu sorguların sanıklann yokluğunda yapılmasıru istedi. Bu istem mahkemece kabul edildi ve duruşmanın öğleden sonraki bölümüne Musa Serdar Çelebi ve Ağca alınmadılar. Duruşmada sadece Antonov bulundu ve kulaklığı ile duruşmayı izledi Oğleden sonra 15.30 (TSİ 16.30)' da başlayan duruşmada ömer Bağcı, Mahkeme Başkam'nın, "Ağca'yı tanıyor musun?" sorusunu "Evet tanıyorum" diyerek yanıtladı. Yargıç Bağcı'ya "Agça'mn kendisinden ilk soruşturmada Ömer Gıiler olarak söz ettigini" anımsatarak bu adı kullanıp kullanmadığını sordu. Bağcı bu adı hiç kullanmadığını söyledi. "Benim adım pasaportta yazılı olan addır, o da ömer Bagcı'dır" dedi. Mahkeme Başkammn sorusu üzerine Isviçre'nin Olten kenti Ulkü Ocağı'nda muhasebecilik yaptığını söyledi. Bağcı şöyle konuştu: "Dernegin para işleri benim elimden geçerdi. Dernekte yemek yapar, gazoz satar, bundan gelir elde ederdik. Aynca üyderden 10'ar frank para aurdık." Mahkeme Başkammn, "Dernek olarak ayda ne kadar para geçerdi" sorusunu "dernegin kirasını ödeyecek kadar" diye yanıtlayan Bağcı, Başkanın "yani kaç Isviçre Frangı" demesi üzerine "ayda 600 lsviçre Frangı" diye yanıt verdi. Mahkeme Başkanı Santiapichi, "Başka organizasyonlara para gonderiyor muydunuz?" diye sordu. Bağcı bu soruyu "başka organizasyon yoktu ki" diye yanıtladı. Mahkeme Başkanı daha sonra Eyüp Erdem'in kim olduğunu sordu. Bağcı bu soruyu, "Erdem, Olten Ülkü Ocagı Başkanıydı" diye yanıtladı. Yargıç sordu: "Vahdettin Özdemir neciydi?" Bağcı, "Genel sekreterdi" dedi. M I S A SERDAR ÇELEBİ Mahkeme Başkanı daha sonra Musa Serdar Çelebi'nin konferans vermek için Olten'e gelip gelmediğini sordu. Bağcı, "Bir kere geldigini hatırlıyorum" dedi. Başkan bunun Uzerine, "Bir kere mi, birçok kere mi?" diye sordu. Bağcı, "Ben bir seferini hatırlıyorum. başka sefeıier de gelmiş olabUir" dedi. Serdar Çelebi'nin Basel'de, Olten'de ve Zürih'te verdiği konferanslan izlediğini soyleyen Bağcı, Oral Çelik ve Abdullah Çallı'yı hiç tanımadığıru ileri sürdü. Mahkeme Başkanı, Çelebi'nin Olten'e geldiğinde nerede kaldığını, eğer otelde kalmışsa, otel masraflarının Olten Ülkü Ocağı Derneği tarafından ödenip ödenmediğini sordu. Bağcı, "Ben şabsen bu konuda bir ödeme yapmadım" dedi. Mahkeme Başkanı Mahmut Inan adlı bir kişinin kendisi hakkında ifadeleri bulunduğunu, bu ifadelere göre, Bağcı'nın evinde ülkuculerle sık sık toplantılar yaptığını ileri sürduğünu belirterek, sordu: "Evinde böyle toplantüar yapıhyor muydu?" Bağcı bu soruyu "Evim küçük bir evdi, evde toplantı yapılmadı. Yalnız belli toplantıiara gitmek için bizim evde buluşuldugu olurdu" dedi. Santiapichi, Bozkurtlar ile ülkücüler arasında bir anlam farkı olup olmadığım sordu. Bağcı, "Bozkurtlar Türklerin sembolüdür" dedi. Mahkeme Başkam daha sonra Vahdettin Özdemir'in Olten polisine, "Ben Bozkurtlann başkanıydım" diye ifade verdiğini anımsatarak, Bağcı'ya bu konuda ne duşunduğünu sordu, Bağcı, bu soruyu "Böyle ifade venniş olabilir. Ama benimle ilgisi ne?" diye soruyla yanıtladı. Yargıç, ömer Bağa'ya Olten'de üzerinde kayıtlı telefonu olup olmadığını sordu. Bağcı, bu soruyu "Yok" diye yanıtladı. Başkan, Bağcı'ya Olten'de üzerine kayıtlı bir telefonu olduğunu ve bu telefonu başkasına devrettiğini söyledi ve sordu: "Olten'de kimin telefonunu kullanıyordun?" Bağcı, bu soruyu "Eyüp Erdem'in telefonunu kullanıyordum" diye yanıtladı. Mahkeme Başkam daha sonra Bağcı'ya "Silah kullanmasını bilir misin?" diye sordu. Bağcı bu soruyu "Av tüfegi kullanınm. Silah kullanmasını bilmem" diye yanıtladı. Olten'deki ülkücülerin genellikle cuma namazında bir araya geldiklerini ve bu toplantılann amacırun dinsel nitelikte olduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı bu sorulardan sonra Bağa'ya Ağca ile nasü tanıştığım sordu. HACI DİYE BtRİ Mahkeme Başkam'nın bu sorusu üzerine Bağcı şöyle konuştu: "Sanıyorum 1980 yılı ocak ayı tdi. Olten'de bir restoranda Türkler oturuyorlardı. Ben de oraya gittim. Eyüp Erdem'in yanındaki kişiyi bana 'Hacı' olarak tanıttılar." Başkan, Bağcı'ya Türk gazetelerini okuyup okumadığını sordu. Bağcı "zaman zaman okurum" dedi. Mahkeme Başkanı bunun üzerine, Abdi İpekçi'nin öldürüldüğünü ve Ağca'nın bu cinayet nedeniyle ölüm cezasına çarptınldığını, bu cezaya çarptınlmadan önce de cezaevinden kaçınldığını gazetelerden okuyup okumadığını sordu. Bağcı "evel okumuştum" dedi. Mahkeme Başkanı bunun üzerine "Peki Ağca'nın fotograflanıu bu gazeteierde görmemiş miydin" diye sordu. Bağcı bu sonıya şu karşılığı verdi: "llle de gördüm diyemem. Okudugum gazetderde fotograf varsa görmüşumdür. Yoksa görmetnişimdir." Yargıç daha sonra "Hacı diye tanıblan Ağca'nın tsviçre'ye ne yapmaya geldigini sormadın mı?" dedi. Bağcı bu soruyu "Ağca'yı turist sanmıştım. Çok lurisl gelir de" diye yanıtladı. Mahkeme Başkanı bu yamtı "kahkahalarla" karşılanan şu soruyla noktaladı: "Bu turist zengin bir turist miydi, yoksa fakir bir turist mi?" BMWYE BİNDİLER Bağcı daha sona Ağca ile tanıştığı sırada Eyüp Erdem'in henüz Olten Ülkücü Demeği Başkanı olmadığını, o sırada tlyas Kaya diye bir başka ülkücünun başkanlık yaptığını söyledi. Başkan "Peki ogrenmek istiyorum: Hacı diye tanıdıgın Agca daha sonra nereye gilti? Kiminle gitti? Nasıl gitti?" Bağcı bu soruyu, "Eyüp Erdem Ue Agca BMW marka arabaya binerek gittiler. Ben de arabama binerek evitne gittim," dedi. Mahkeme Başkanı Santiapichi, Eyup Erdem'in Ağca ile samimi arkadaş gibi konuşup konuşmadığını sordu. Bağcı bu soruyu "bilmiyorum" diye yanıtladı. Mahkeme Başkanı bu sorulardan sonra, Mahmut lnan'ın Bağcı ile ilgili ifadesini okudu. Burada Mahmut lnan'ın Bağcı'yı ülkuculerin Olten'deki örgütleyicilerinden biri olarak tanıtlığı görüldü. Mahkeme Başkanı Bağcı'ya Serdar Çelebi'nin Baseldeki konferansına Eyüp Erdem'le beraber gidip gitmediklerini sordu. Bağcı, "Ben arabamla beş kişiyi gölurdüm. Onlann içinde Eyüp Erdem var mıydı, yok muydu bilemiyorum" dedi. İFADEYİ HATIRLIYOR MU? Mahkeme Başkanı Bağcı'nın sorgu yargıcı llario Martella'ya Mahmut tnan'ın Serdar Çelebi ili ilişkilerini anlatan ifadesini anımsatarak, "bu ifadeni tekraıiıyor musun?" diye sordu. Bağcı "Böyle bir ifade verdigimi hatırlamıyorum" dedi. Mahkeme Başkanı bunun üzerine Bağcı'ya bu ifadeyi hangi tarihte verdiğini anımsatarak yeniden sordu: "Bu ifadeleri kabul mü ediyorsun, rel mi ediyorsun?" Bağcı bu soruya karşılık, "soruyu aniayamıyonım" diyerek karşılık verdi. Bağcı'nın sonıları yanıtlarken büyük güçlük çektiği, zaman zaman aynı sözleri yinelediği görülüyordu. Başkan, Bağcı'ya Mahmut tnan'ın Türkiye'de polis tarafından aranan bir ülkücü olduğunu ifade ettigini anımsatarak, "Bu ifadeni kabul ediyor musun?" diye sordu. Bagcı, "Böyle ifade verdigimi hatırlamıyorum " dedi. Mahkeme Başkanı bu yanıt üzerine önündeki dosyayı açarak ifadenin veriliş tarihini okudu. Mahkeme Başkammn soruları karşısında bocalayan ve şaşıran Bağcı soruları, "Bilmiyorum, hatırlamıyorum" diye yanıtlamaya başlayınca Başkan duruşmayı bugüne erteledi. Duruşma arasında Sava Marini ile görüşen gazeteciler, Almanya'mn Bochum kentinde yakalanan Yalçın özbey'le ilgili bir bilginin ulaşıp ulaşmadığını sordular. Savcı Marini Amerikalı kadın yazar Claire Sterling'e Yalçın özbey'in, Abdi tpekçi cinayetine katıldığıru itiraf ettiği yolunda bılgiler alındığım söyledi. Ancak bu haberler henüz resmen doğrulanmadı. KBIDİ KAZMKLARIÇUKUM DOŞTÛLER. Etiler'de Âşıklar Tepesinin yeniden düzenlenmesi sırasında belediyeciler kazmadık yer bırakmadılar. Daha sonra da kendi kazrjıkları çukura düştüler. Hareket Sitesi üzerinde oturan ve belediye çukurianndan yakınan vatandaslara derinden bir "oh olsun" dedirten fotoğraf bu anı sapüyor. (MERT ALİ BAŞARIR) Oruç tutmayanlara ceza ADANA PTT Başmüdürlüğü binasında bir süre önce gerçekten güzel bir yemekhane açıldı. Amaç PTT mensuplanna hem ekonomik, hem de sağlıklı bir yemek yedirmek, daha önemlisi tüm personeli yemek saatinde olsun bir araya getirip kaynaştırmakiı. Her şey çok güzel gidiyordu. Ramazan başlanna kadar. Ramazanın birinci günü oruç tutanlar yemekhane yerine çarşı pazara çıkıp dolaşırken, oruç tutmayanlar da yemekhaneye çıktılar. Her zamanki gibi yemeklerini yiyecek ve görevterine döneceklerdi, ama ne mümkün.. Yemekhaneye çıkanlara buradaki göreviiler birer naylon torba uzatıyor, yemekhanenin ramazan boyunca kapalı olduğunu söylüyorlardı. Naylon torbalar içinde gelişigüzel konulmuş salatalık, domates, peynir gibi kahvaltılık yiyeceklerini yemekhanede yemek isteyenlere buradaki görevliler karşı çıkıyor ve yasak olduğunu söylüyorlardı. Kumanyalarını alanlar ortada kalakaldılar. Yemekhane kapalı, daire içinde de yemek yasaktı. Bugünlerde tam mesai bitiminde PTT Başmüdürlüğü1nün önünden geçenler, yüzlerce memurun ellerinde kumanya paketleri ile orlalıkta dolaştıklarını, kiminin binayı çevreleyen duvarların üzerinde ve kiminin de yakındaki işyerlerine girerek yemeklerini yemeye uğraştıklarını görüyorlar. Bu da başmüdürlüğün oruç tutmayaniara cezası galiba... Zamdan sonra böyle oldu GEÇEN hafta Çemberlitaş'ta yürüyenler garip bir manzara ile karşılaştılar. Gözlüklü bir vatandaş elinden tuttuğu iki küçük çocukla yürüyordu. Ama biraz garip bir şekilde... Hem kendisinin, hem de çocuklarının boynundan çerçeveii tablolar sarkıyordu. Babanın boynunda Atatürk'ün bir portresi, çocukların boyunlarında da Ehli Beyt ve Hacı Bektaş'ın tasvirleri görünüyordu. Bir ara duran ve elindeki kitapları havaya kaldıran adam halkın şaşkın bakışları arasında şunlan söyledi: "Yeter be, yeter çektiğimiz. Şu yetimlerin hakkını yediğiniz yetmedi mi? Milietin hakkını yiyerek Müslümanlık savunulur mu? Kuranı Kerim'e haram yiyerek nasıl sahip çıkabiliyorsunuz. Kahrolsun yetim hakkı yiyenler.." Tahkikata uğrayan mağdur Pişmanlık Üasası vetoya (Baştarafı 1. Sayfada) Anayasaya göre Cumhurbaşkanı'nın veto ettiği yasalann TBMM'de degişiklik yapılmaksızın benimsenmesi halinde Anayasa Mahkemesi yolu açılıyor. Değişiklik yapılraadan ilk haliyle kabul edilen Pişmanlık Yasası Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmak zorunda. Ancak, Cumhurbaskanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne iptal istemiyle dava açrna hakkı bulunuyor. MADEN TASARISI Genel kurulda dıin Maden Yasası'nın 14. maddesi hakkında MDP'ülerin verdikleri değişiklik önergesi yüzünden sert tartışmalar çıktıktan sonra HP'li başkanhk divanı üyesi Cüneyt Canver .ANAP'lı başkanvekili Ledin Barlas'ı, değişiklik konusunda yapılan oylamayı ikinci kez yaptırarak yanlı davranmakla suçladı. Önergenin ı!k oylamada 76 lehte, 65 aleyhte oyla kabul edildiğir.i, oylamanın yinelenmesine gerek olmadığını savunan Canver, " Başkanı n bu açık farka ragraen ikinci defa ojlama yaptırmasını taraflı buluyor >e başkanlık divanından islifa ediyonım" diye bağırarak kürsüden indi. Tartışmaların sertleşmesi karşısında Ledin Barlas da, "Birleşime 15 dakika ara veri>orum" diye bağırarak kursuden ayrıldı. Tartışmalar bir süre daha devam etıikıen sonra HP ve MDP başkanvekilleri basın burosuna girerek ortak bir basın toplantısı yaptılar ve Ledin Barlas'ın "taraflı hareket ettigini" söylediler. 15 dakika sonra Barlas birleşimi açtığı halde Canver'in başkanlık divanında bulunmadığı, yerinde ANAP'b kâtip uye Cemal Özbilen'in oturduğu goruldu. 15 dakika aradan sonra muhalefet, genel kurula gırmedi. 14. madde de, muhalefet hazır bulunmayınca, değişiklik önergesi reddedildikten sonra tasarıdaki şekliyle oya kondu ve aynen benimsendi. Maden Yasası'nm 47. maddesine gelindiğinde lOHP'linin salonagirdiği goruldü. Madde üzerinde onergelerin oylanmasından hemen önce HP Grup Başkanvekili Şeref Bozkurt, Yılmaz Hasturk, YılmazÖnen ve Arif Toprak arkadaşlarıyla birlikte ayağa kalkarak yoklama istediler. Daha sonra salonda yeterli çoğunluğun bulunduğu anlaşıldı. Bu sırada birleşimi yöneten Barlas çalışma saatinın bitmesine az bir sure Ara sırasında Türk gazetecileri Ağca ile konuşma olanağı buldular. Bir gazetecinin sorusu üzerine Ağca, "Abdi İpekçi'nin Abuzer VJguriunun talimatıyla öldürüldüğünü söyledi, katilin Yalçın özbey olduğunu bildirdı. Ağca, arabayı kullanarun da özbey olduğunu söyleyerek, "Özkaldığını bildirerek, tasannm ta bey'in anlattıklan yalandır" dedi. mamlanmasına kadar görüşmelenn FAT1MA NEDİR? devamını oya sundu ve ANAP'hlaMahkemeye verilen ara sırasında rm oyları ile görüşmelerin tasannın bitimine kadar uzatılması kararlas herkes ve özellikle de italyan gazetınldı. Salonda bulunan HP'li mil teciler Ağca'nın Papa'nın konuşma letvekilleri, başkanın bu tutumunun biçimini taklit ettigini, ses tonunu usule aykırı olduğunu öne sürerek Papa'ya benzettiğini söyledi. Ağca'söz istediler. Şeref Bozkurt "yokla nın Vatikan Radyosu'nu dinlediği de ma istivoruz" diye bağırırken, arka ileri sürülüyor. Bu arada Fatıma'dasıralarda oturan ANAP Manisa Mil ki üç öğut de tartışüdı. Buna göre, letvekili Timur Çınar'ın "Sen yok Fatıma Portekiz'de bir kasabarun lama degil, dayak isliyorsun" diye adı. 1917 yüı mayısında bu kasababağırdığı duyuldu. Bununla beraber da çobanlık yapan bir ailenin yine bazı ANAP'lı üyeler de ">uh" diye çoban olan 8 yaşındaki oğlu, 10 yabağırdılar. Tartışmaların uzaması şındaki kızı ve bunların 14 yaşındaüzerine Başkan Barlas, itirazda bu ki kuzenlerine Meryem Ana lunanlardan HP'li Turan Beyazıt'a "göziikmüştü". Mery'em Ana, bu uyarı, Şeref Bozkurt'a da Başkanlık "gözükmesi" sırasında çocuklara üç Divanına hakaret ettigini kaydederek sır vermişti. Bunlar, sırdan çok ke3 birleşime katılmama cezası verdi. hanetti. Biri, Rus ihtilaliydi. tkinci Tartışmaların yoğunlaşması ve bazı sır, 1939 yılında İkinci Dünya SavaANAP milletvekillerinin de HP'lile şı'nın başlayacağıydı. Bu ilk iki sır rin uzerine yürümek istemesi üzeri Vatikan tarafından olayın duyulmane Kultur ve Turizm bakanı Muker sından kısa bir süre sonra açıklanrem Taşcıoğlu ile ANAP Grup Baş mıştı. Ancak üçüncu sır için "vade" kanvekili Pertev Taşcıoğlu araya gi konulmuştu. Buna göre üçüncü sır, rerek taraflan sakinleştirirken, bir 1960 yılı mayısında ancak açıklanayandan da bir önerge hazırlaya^ak bilirdi. 1960 yılı geldiğinde, o zamanBarlas'ın oturumu kapatmasmı sağ ki Papa 23. Jean, kilisenin bu sözülamaya çalıştılar. 48. maddeye gelin nü yerine getirmedi. Papa'ya göre diği sırada Barlas "Oruç saatinin sırrın açıklanması halinde "Hırisyaklaşmış olması" nedeniyle birleşi tiyanlık âlemi bundan büyük zarar mi kapattığını söyleyince ANAP lı görebilirdi." Bunun üzerine birçok lar buna itiraz ettiler. Böylece büyük Katolik ülkede gösteriler yapıldı, kigurültulerle tartışılan maden tasan lisenin sırrı açıklaması istendi. Ansının geri kalan maddelerinin görü cak bu sır hiçbir zaman açıklanmadı. Söylendiğine göre "sn" bir şekilşülmesi yarına kaldı. de papadan papaya geçiyor. Eski papaya bir mesaj bırakarak, ya da başka bir yolla bu "sır"ı halefine ulaştınyor. tlk iki sırnn "tutması" nedeniyle üçüncü sunn ne olduğu Konusunda o günden bu güne birçok (Baştarafı 1. Sayfada) spekülasyon yapıldı. Meryem Ana'Bulgarlar önlerindeki kulaklıktarla nın kendilerine "göründügü" üç çoduruşmayı Bulgarca çevirisinden iz cuktan ikisi ise, "göriinme" olayından kısa bir süre sonra bir salgın hasliyebıliyorlar. talık nedeniyle ölduler. O zamanlar • Dmieyici yeri bomboş.. Yaşlı bir 10 yaşında olan Lucia ise bugun hatialyan kadın elinde dosyalarla oıu len bir manastırda yaşamını sürdürup Ağca'yı izliyor. Ağca duruşma rüyor. Hıristiyan âleminde bu türden "görünme" olaylan son günlerde yedan çıktığt zaman o da çıkıyor. niden yaygınlaşmaya basladı. Batı • Yakınları Antonov'la duruşma basını, bundan bir süre önce Meryem arasında rahatça görüşebiliyor. An Ana'nın Yugoslavya'da "göriindücak Serdar Çelebi 'nin anne ve baba günii" ve "dinsiz" çocukları Hırissına duruşma sırasında görüşme iz tiyan olmaya "çagırdıgını" yazdı. ni verilmiyor. ADANA Emniyet Müdürlüğü'nden her gün basına "Günlük Olaylar Bülteni" dağıtılır. Bir önceki günün olaylarının yer aldığı bu bülteni her gazete kendince değerlendirir. Geçen günlerde bültende yer alan bir olay gazetelere Kızgınlığını bu sözlerle yansımadı. belirten vatandaş daha sonra Olay gazetecilik açısından Çemberlitaş otobüs önemsiz olduğu için gazeteterdurağından bir otobüse de yer almamış olabilir. binerek uzaklaştı. Biz, 2 yaşındaki vatandaşın yol açtığı olayı bültendeki şekKimse ne olduğunu liyle aynen alıyoruz. anlamamıştı. Seyircilerden bir kısmı bu olayı "son "Damdan düşme zamlardan sonra bazı ... günü saat 18.00 sıralarınvatandaşların hafiften da Yenibey Mah. 713 Sokak 10 tırlatması" ile açıkladı. Bir sayılı evin damından düşen ve kısmı da "vah yah, kimbilir hayati tehlike arzeder şekilde başına ne geldi" diye yaralanan mağdur 2 yaşlarınkonuştu. Sonra herşey eski da Melahat Kömürlü hakkında haline döndü. tahkikata başlanmıştır." ANKARA'nın tasına bak Akarcalı ne zaman konuşur? ANAP'ın çiçeği burnunda Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı ile konuşabilmek hayli zor. Genel merkezde bir araştırma merkezi kurma işi ile uğraştığını belirten Akarcalı gazetecilerle özellikle de "siyasi tutuklular ve işkence" konusunda konuşmaya yanaşmıyor. Akarcalı'yı ANAP Başkanlık Divanı toplantısı ile ilgili olarak bir açıklama yaparken yakalayan gazeteciler hemen konuşturmaya çalıştılar: HP Genel Başkanı Necdet Calp, (Türkiye'de siyasi tutuklu da işkence de vardır) dedi. Ne dersiniz? AKARCALI Bu konuda müşahhas ömekler verdiği takdirde bir değerlendirme yapılabilir. Sizce Türkiye'de siyasi tutuklu yok mu? AKARCALI Bu gibi konul a r d a a y a k u s t u cevap vermek istemiyorum. Uzun süre düşünüp taşındıktan sonra cevap verilecek bir konu. Siz bu kavramı şimdi mi düşüneceksiniz? Neden ayaküstü konuşamayız? AKARCALI Bu hususta benim kafamda billurlaşmış fikirler olmuş olsa bile bu şekilde konuşmaya taraftar değilim. Oysa Akarcalı, TBMM'de kendisinin girişimi ile gaynresmi oluşturulan ve cezaevlerinde incelemeler yapan komisyonun da üyesi. Akarcalı gazetecilerin daha sonra bu konuyu "oturarak" görüşmek isteklerini de kabul etmedi. Akarcalı ne zaman konuşur ki? Karakolda tatil ANKARA'da yaşayanlar hafta sonlarında Gölbaşı'nda arabalannı gölün kenarına çekerek kentın gürültüsünden biraz olsun uzaklaşmak ister. Ancak ne var ki burada da karşılarına birden bire polis dikiliverir. Geçen hafta sonu Gölbaşı'nda ilginç bir olay yaşandı. Gölün kenannda hava almak isteyenlerin tatilini Gölbaşı emniyetinden sorumlu Karakol Amiri Halil Karademir kararttı. 06 AA 975 plakalı polis otosu, gölü seyreden 4 arabayı durup dururken karakola getirdi. Karademir, "Generalimin sizlerden şikâyeti var. Ben de sizi huzursuz etmek için buradayım" dedi. Bunun üzerine nisanlısını yanına alan genç, orada bulunan askeri araçtaki tuğgenerale karakol amirinin soylediklerini aktardı. Tuğgeneral, "Ben öyle bir emir vermedim evladım" dedi. Bekir (Baştarafı 1. Sayfada) Ipekçi'nîn deki adresine 100 bin lira para cezasını ödemesi için tebligat gönderilecek. Para cezasının 10 gün içinde ödenmemesi halinde ceza iki katına çıkarılacak. Çelenk hakkında kaçakçılık suçları ile ilgili 1918 sayılı yasaya aykırıhktan verilen ikinci gıyabi tutuklama kararı ise, bu yasa ile ilgili değişikliğin veto edilmesi üzerine kaldırılmadı. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı ile İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Kaçakçılık Bürosu'nun Çelenk'in iadesi ile ilgili olarak yazdıklan yazılara, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Başsavcıhğı tarafından yanıt verildi. Gelen yanıtta şöyle deniliyor: "Papa Jean Paul 2'ye karşı işlenen suikastin kovuşturması üe ilgili olarak Bulgaristan topraklannı terk etme yasağı konulmuştur." ANAPHP işbirliğî MECLİS'te madenler görüşülüyordu. ANAP'ın "milliyetçi" diye adlandırılan takımından üyeler madenlerin "hepsinin özel sektöre devrine" karşı çıkıyorlardı. Genel kurula girmeyerek tavır koyuyorlardı. Bunu haber alan HP Grup Başkanvekili Şeref Bozkurt, kuliste oturan ANAP'lılara yaklaşarak onlardan yardım istedi. "Gelin el ele verelim, şu tasarıyı çıkarmayalım" dedi. ANAP'lılar ise genel kurula girmediklerini, yapabilecekleri daha fazla bir şey olmadığını söylüyorlardı. ANAP'hlar salona girmiyorlardı, fakat HP'den Aydın Güven Gürkan ve arkadaşlan İstanbul il kongresi kulisi için toptan İstanbul'a gitmişlerdi. Eğer kulis olayı arka plana atılsaydı maden tasarısı belki de bu şekliyle çıkmayabilirdi.. Karademir, gençleri huzursuz etmeyi aklına koymuştu bir kere. Onları karakola götürdü. Kimlik saptaması yaptı ve tatillerini zehir etti. Polise yeni ve geniş yetkiler tanıyan yasa tasarısı daha Mecliste görüşülmeden, polislerin bu davranışları, geleceği düşündürdü başkentlilere. • Mahkeme Başkanı Sanliapichi ile kısa bir görüşme yaptım. Santiapichi, Örsan Öymen'le bana, Abdı Ipekçi'nin kızı Nükhet'in ne yapmakıa olduğunu sordu ve bilgi aldı. Başkan benim adımm telaffuzunun güçluğünden söz etti. ÖMER BAGCI Mahkemeye verilen ara tamamlandıktan sonra Ağca, konuşmayacağını söyledi ve demir parmaklıklı hücresine geri götürüldü. Ağca'nın yerine otunulmasından sonra Ömer