25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/8 HABERLERİN DEVAMI 18 MAYIS 1985 Ozal'ın Japonya Seferi. ikinci büyük ekonomik devi olduğunu yinelemek belki de yersizdir. İşte bir iki rakam: Japonya, geçen yil cari işlemler dengesind6 45 milyar dolarlık fazla vermiştir. ABD'ye 1984'de aldığmdan 37 milyar dolarlık daha çok mal ihraç etmiştir. Ortakpazar'la olan dtş ticaretindeki fazla ise 11 milyar dolar çıkmıştır geçen yıl. Turgut Özal'a ev sahipliği yapacak olan Japon Başbakanı Nakasone, Amerika ve AET1 den gelen baskılar sonucu geçen ay Japonları "yabancı malı almaya" çağıran bir kampanya başlatmayı denemiştir. Hatta, Bonn'da yapılan Batılı en büyük yedi ülkenin katıldığı ekonomik zirveden önce Tokyo'da pahalı bir butiğe gidip on dakika içinde 870 marklık yabancı eşya satın alan Nakasone, bu arada bir bardak da Kalifornıya şarabı içip çok beğendiğini söytemiştir. Şugörüştedir Japon Başbakanı: "Her Japon yılda 100 dolarlık daha fazla yabancı mal satın alsa bile dış ticaret fazlamız sadece 12 milyar geriler..." Ne var ki sayın Nakasone'nin önculuk ettiği kampanyanın yurttaşları arasında pek o kadar etkili olamadığı anlaşılmaktadır. Bir Amerikalı diplomat bu konuda yarı şaka yan ciddi, Bonn'a gelen Japon heyeti için, "Adamlar yiyecek içeceklerini bile yanlarında getirdiler" diyordu... Bu kadarını tahmin etmiyoruz ama, Japonlann yerli mal sevdası ile olağanüstü tasarruf alışkanlıklarını gerek Amerika gerekse Batı Avrupa hoş karşılamıyor. Tasarruf oranı bu ülkede o kadar yüksek ki 1984'de Japonya'dan dışanya 49 milyar dolarlık uzun vadeli sermaye akışı olmuştur. Türkiye'nin bu çerçevede henüz esamesi okunmuyor. Geçen yıl Japonya'dan 305 milyon dolarlık dışalım yapılmış, dışsatım 49 milyon dolarda kalmıştır. 356 milyon dolarlık dış ticaret hacmi hem dengesiz hem de yetersizdir. Japortya'nın ötesinde genel olarak "Pasifik boyutu"na bakacak olursak ortaya şöyle bir tablo çıkar: Yılhk dışsatımı 1984'de 33 milyar dolar olan Güney Kore, 34 milyar dolar olan Tayvan, yine 34 milyar dolar olan Hong Kong ve 32 milyar dolarla Singapur... Özal'ın bir günlük özel bir ziyaret yapacağı Singapur'da adam başına milli gelir 6500 dolardır; bu yüzyılın sonunda 15 bin dolarla İsviçre'nin bugünkü düzeyine ulaşacağı hesaplanmaktadır. Yedi milyar dolarlık ihracatı ve ancak 1000 dolarlık adam başına milli geliri olan Türkiye açısından tabii ilginç ıstatislıklerdir bunlar... * Sayın özal'ın Japonya'ya giderken özellikle iki hedefin altını çizdiğini sanıyoruz. Birincisi Japonya'ya dışsatımı arttırmak, ikincisi Japon sermayesıni Türkiye'ye çekebilmektir. Özellikle ikinci amaç gerçekleştiği ölçüde yüksek Japon teknolojisinin de ülkemize geleceği hesaplanmaktadır. Japonları, kurulması planlanan "serbest (Baştarafi 1. Sayfada) AETlcilerle kavga bölgeler"\e ikjilendirmek de ziyaretin bir başka amacıdır. Serbest bölgeler yasasının çıkartılması da işte bu nedenle Japonya ziyareti sonrasına bırakılmıştır. Ve tabii Avrupa ile Arap dünyası arasında Japon sermayesi açısından köprü rolü oynamakda bir başka hedef olarak belirtilebilir... • Bu hedeflere bugünden yarına varabilmenin kolay olmadığı açıktır. Siyasal ve ekonomik istikrardan, büyük teşvik ve garantilere kadar birçok koşulun bir araya gelmesi gerekmektedir. Ayrıca bugün için gerek enflasyon gerekse genel ekonomik gidiş açısından Tokyo'da bazı soru işaretlerinin varlığı bilirtmektedir. IMF ile ilişkilerde ortaya çıkan üç aylık erteleme de bu soru işaretlerinin kalınlaşmasına katkıda bulunmuş olabilir... Bu soru işaretlerinin giderilmesi konusunda Başbakan özal'ın tek yetkili olduğu ve bütün umutların ona bağlandığı bir başka gerçektir. Sayın Özal'ın ikna yeteneğine Tokyo'da bu bakımdan büyük iş düşeceğine kuşku yoktur... • Turgut özal'ın Japonya ziyaretinden şu aşamada hemen somut sonuçlar beklemek aşırı iyimserlik olur. Bu bir ilk adım, bir açılış gezisi sayılmalıdır. Türkiye'nin Batı Avrupa ve islam dünyası ile ekonomik ve ticari ilişkileri belıi bir düzeye varmıştır, belli bir yörüngeye oturmuştur. Amerika ile ilişkilerin geliştirilmesi için çalışmalar Başbakan Özal'ın VVashington ziyaretinden bu yana sürmektedir. Sovyetler'le yapılan son doğal gaz boru hattı projesi ile dış ekonomik ilişkilerde "Doğu bloku boyutu"na daha bir ağırlık kazandırılmıştır. Özal'ın Japonya ziyaretiyle de bu kez Uzakdoğu'da bir pencere açılmaktadır. Gezinin ağırlık noktası ekonomik olmakla birlikte siyasal boyutu da gormezlikten gelinemez. Japonya, kendi ekonomisi açısından yaşamsal olan enerji ve hammadde yollannın sürekli açık kalmasına büyük önem veren bir ülkedir. Sovyet Yedinci Filosu'nun Pasifik'te güçlenerek güneye kayması, Sovyetler'in Vietnam'da iki üs elde etmeleri, Vietnam'ın Kampuçya, Sovyetler'in Afganistan işgalleri ve Körfez Savaşı Tokyo'yu tedirgin etmiş ve 1980'li yıllardadış politikada hareketlendirmiştir. Özellikle ham petrolünün yüzde 6070'ini sağladığı Körfez'de savaşın son bulmasına ve Ortadoğu'da istikrara büyük önem verir olmuştur. Ortadoğu'daki konumu ve Körfez'de savaşan taraflarla süren eşit ilişkileri nedeniyle Türkiye'ye dönük ilginin Tokyo'da büyüdüğü bilinmektedir. Türk dış politikasına ise Japonya ile birlikte bir de Uzakdoğu boyutunun eklenebilmesi herhalde yararlı bir gelişme olacaktır. Ünlü bir Japon atasözü var: Bin kilometrelik bir yolculuğa bile bir adımla başlanır... Sayın özal'ın ziyaretinin başanlı geçmesini dileriz. (Baştarafi 1. Sayfada) getirdiler. Avrupah konuşmacüann sözlerinden bugünkü koşullarda Türkiye'ye AET'de yer olmadığı mesajını çıkarmak kolaylıkla mümkündü. Bu arada AET toplantısma ikinci gün katılarak bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, Türk AET ilişkilerinin son yülarda çıkmaza girdiğini hatırlatüktan ve AET ile kopan diyaloğun yeniden kurulmasından yana olduklannı dile getirdikten sonra, "Zaman zaman Türk hükümeti AET'ye girmekte gerçekten istekli mi? gibi sonılar ortaya aulıyor. Bu sonıya tek kelimeyle verecegim yanıt, evettir" dedi. TÜRK KONUŞMACILAR NE DEDİ? Sabah oturumunun ilk konuşmacısı Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, eskiden zaman zaman AET'ye veryansın eden, zaman zaman da günü gelsin de AET'ye üye olur muyuz, olmaz mıyız, o zaman düşünürüz diyen Türk özel sektörünün, bugün artık bu felsefeyi değiştirdiğini ve AET'ye girmeyi kabul edeTek kendisini ona göre hazırladığım dile getirdi. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Salup Sabancı ise, ilk gün sabah oturumunda eski Fransa başbakanlanndan Couve de Mourrille ve AET Komisyonu Genel Sekreteri Emik Nod'i dikkatle dinlediği halde söylenenlerden pek fazla bir şey anlamadığını, Türk konuşmaalann AET ile bütünleşme yönündeki sözlerine karşüık iki konuşmacının da Türk AET ilişkilerine tek bir kelimeyle bile değinmediklerini söyledikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim sosyal ve ekonomik sorunlanmız olduğunu söylüyorlar. Onlann da yok mu? Siz gelirseniz meselelerimiz daha da ağırlaşır deniyor. Bir kere biz tam üyelik için başvursak bile önümüzde en az 1015 yıl zaman oluyor ki, biz sorunlanmızı bu zaman içinde çözeriz. Eğer AET bu süre içinde kendi dertlerini çözemeyecekse zaten AET vagonu yanlış yöne gidiyor demektir ve bizim bu vagonun arkasına takılmamızuı hiçbir anlamı kalmaz. AET tarafı, ben hasta bir babayım. Ve hasta bir çocuğu bugün kucağıma alamam diyor. Eğer öyleyse 1015 yıl sonra bu baba daha da yaşlanacak ve çocuğu kucağında tutacak mecali hiç kalmayacaktır. Bizde hatalar vardır, AET tarafında da büyük hatalar vardır. Siz bize o kadar önyargılı bakıyorsunuz ki, bu bakışla hiçbir yere varamazsınız." Geçmişte uzun yıllar Avrupa Parlamentosu'nda görev alan MDP Milletvekili Kâmran Jnan ise AET'nin siyasal nedenlerle Türkiye'ye karşı olduğun,u ve "Türk fikrini Batı mihrakının dışına çıkartmak, Türkiye'yi hep dışan itmek istediğini" vurguladıktan sonra, Avrupaülann bu konuda büyük bir yanılgı içinde olduklarını ve ne yapılırsa yapılsın, Türkiye'nin Batı içinde kalmakta kararlı olduğunu söyledi. Türkiye'nin AET ile ilişkilerinde "efendiliğinden" dolayı bazı dezavantajlarla karşılaştığı görüşünü savunan tnan, "Biz ne şanUj yaptık, ne pazarhk gücümüzü kullandık. Mesela Ispanya beni AET'ye almazsan, ben de NATO'dan çıkanm dedi. Biz böyle baskılar yapma yoluna gitmedik. Ama sizlerden hep darbe yedik" dedi. tKV Başkan Yardımcısı Prof. Şener Akyol da AET'nin 20 yıl önce attığı imzayı inkâr ederek bugün tertipler, zorlama ve baskılarla Türkiye'yi AET dışında kalan çözümlere yönlendirmek istediğine işaret ettikten sonra, "Biz Akdenizliyiz, ama fevri değiliz. Hiç uğraşmayın. Anlık tepkilerle sizkre kıap AET'den kopmayacagız. Hukuksal çerçeve ve siyasal kadrolaria ber yönden zorlayıp AET içindeki yerimizi almanın yoluna bulacağız" dedi. Toplantırun tartışma bölümünde söz alan Avrupa Parlamentosu üyelerinden Alman Sosyal Demokrat Ludwig Fellermaier, Türkiye'nin 1983 seçimlerine rağmen demokratikleşmiş bir ülke olmadığını ve bu haliyle Avrupa ölçülerinde topluluk içinde yeri bulunmadığını söyledi. Halkın desteğine sahip partilerden bir bölümünün parlamento dışında olduğuna dikkati çeken Fellermaier, Avrupah olarak demokratikleşme deyiminden parlamento içi liberalleşmeyi anladıklarını söyledi. Kişisel özgürlüklerin Avrupa Parlamentosu açısından üzerinde titizlikle durulan bir konu olduğuna da değinen Fellermaier, "Genel bir af demiyoruz, ama teröristlerin dtşındakiler için, mesela eski politikacüar ve diğer bazı kesimler için bugüne kadar neden bir af çıkanlmadığını anlamak da zor" dedi. Yabancı konuşmacılardan Belçikalı eski Bakan Fernand Herman ise epey heyecanlı ve yüksek bir sesle Türkiye'yi bugün AET bünyesine alamayacaklannı söyledi. Herman, "Büyüme Avrupa Topluluğu için basansızlık, mağlubiyet anlamına geliyor. Biz bir tngiltere ile S yıl kaybettik. Bana sorarsanız İspanya ve Portekiz'i de aramıza kabul etmemiz mümkün değildir. Sizi hayal kınklığına ugratmanın üzüntüsünü duyuyorum, ama Avrupa büyüdükçe çatlıyor, parçalanıyor ve yönetilemez hale geliyor. Biz kendi sorunlanmızı çözmekten acizken, daha fazla sonın yaratmayız" dedi. Son sözü alan AET Komisyonu Genel Sekreteri Emik Nod, Türk konuşmacüann açık görüşlerinin kendileri için yararlı olduğunu, ancak kendilerinin de bazı kural, prensip ve yasalar çerçevesinde çalıştıklannı batırlattıktan sonra Fellermaier'in konuşmasına atıfta bulunarak, "Biz resmi görevde olduğumuz için her şeyi açıkça söyleyemiyonız. Ama Fellermaier'in net bir şekilde ifade ettiği gibi Türkiye'den bazı konularda bazı işaretler bekliyoruz" diyerek, demokratikleşmede yeni adımlar beklendiğini ima etti. MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Yanıtı Gelmeyen Soru... Geçen yıl, 23 Mayıs 1984 günlü Cumhuriyet'te, "Dünyanın Bin Bir Hali Varken..." başlıklı "Ankara Notlan"nöa değinmiştim konuya. Bir yıldır, tek sözcükle olsun yanıt alamadım. Geçenlerde Celal Beyt "Hürriyet"\e, İsmet Paşa'nın iler tutar yanını bırakmadı (1). Olenin ardından yaptığı konuşmasını izlerken, bir yıl önce ortaya attığım konuyu düşündüm. Celal Bey, bir "dalya" daha dediği şu günlerde, belki bu kez yanıtlayacaktır sorumu. 23 Mayıs 1984 günlü "Ankara Notlan"n\ bir kez daha yayımlıyorum ve yanıt bekliyorum. Yazı şöyleydi: Cumhuriyet'in 9 Nisan 1984 günü yayımlanan "Siyaset 84" ekinde on ikinck>n üçüncü sayfalarda beş ilginç belge çıkmıştı. Bunları Ferda Güley açıklamış, Cumhuriyet aracılığıyla tarihe mal etmişti. Ferda Güley orada, bu belgelerin nasıl bulunduğunu şöyle anlatır: "... Bu belgeleri 27 Mayıs 1960 öncesinde, son derece elektrikli o günlere yaklaşırken, bir gün, sevdiğim bir sınıf arkadaşım buldu. Arkadaşım "Harp Tarihi"nde çalışıyordu. Orada şimdiye dek tesadüfen el değmemiş, çünkü kaybolmuş küçük bir kasa ele geçiriher. (2) Açarlar bakarlar ki kasanın içinde Atatürk ile İnönü arasındaki özel şifreli haberleşmenin belgeleri var. Böyle bir şeyin bulunduğu derhal Çankaya'ya, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a bildihlir. ve kasanın bütün içeriğiyle, Çankaya'ya gönderilmesi yoluna gidilir. İşte bu sırada, o arkadaşım acele, hepsi numaralı, listeye geçmiş olan bu belgelerden beş a/ft tanesini eski yazıyla kaleme alır. Belgeler Çankaya'ya gitti. Fakat hiçbir yerde o belgeler tarihe intikal ettirilmedi. İsmet Paşa'ya verilen sicil ve şu belgelerdeki gerçekler, böylece gömülü kaldı tarihin karanlıklarında..." Arkadaşının getirip verdiği bu belgeleri Ferda Güley, 1960 öncesi günlerde, inönü'ye götürür. Ferda Güley, aynı ekte bunu da şöyle anlatmıştı: ".. 7960 öncesi günlerde, Ayten sokaktaki evinde, sabah kahvattısı yaparken, onu ziyaret etmiş ve özel bir biçimde elime geçen, kendisiyfe ilgili "Büyük Nutuk" dahil, hiçbir yerde yayımlanmamış belgeleri masanın üzerine bırakarak: Paşam, bakın size neler getirdim? demiştim. y&ptığım işin o günkü koşullar içinde kendisine önemli bir destek sağlayacağını düşünduğum için bu sözleri söylerken, sesimde ve tavnmda açık bir böbürlenme vardı. Çünkü bu belgeler TBMM Başkanı ve Başkumandan Mustafa Kemal ile Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa arasında yapılan özel şifreli telgraf konuşmalarından bazılan ile Atatürk'ün Diyarbakır'da 2. Ordu Komutanı iken sicil amiri olarak ona verdiği 20.5.1333 (20.5.1917) tarihini taşıyan ve doğal olarak kendisinin o vakte değin hiç görmediği gizli sicilinden ibaretti. İnönü gözlüğünü takıp, benim eline verdiğim sıra ile belgeleri inceledi ve dikkatle okudu..." Ferda Güley'in Cumhuriyet ekine yazdıklarını burada kesiyorum. Yazılmamış olan, ancak bir "Ankara Notlan"nüa degindiğim bir önemli bölümü var olayın. Ferda Güley'in açıkladıgı belgeler çok önemlidir. Kurtuluş Savaşı yıllarından önce de sonra da, Atatürk'ün İnönü'ye nasıl güvendiğini, önem verdiğini gösteren belgeler, "Ek"\e açıklanan "3" numaralı belge, bunun açık bir kanıtıdır. Mecliste eleştirilerden bunalan Başkomutan Mustafa Kemal, makıne başında Garp Cephesi Kumandanı ismet Paşa'ya ".. Riyasetten ve Başkumandanlıktan istifa edeceğim" der. İnönü, aynı gün 10 Temmuz 1338 (I922)'de, "Riyasetten ve Başkumandanlıktan istifa etmek muvafık değildir" yanıtını verir. Belgelerin tümü bu ağırlıkta, bu degerdedir... Gelelim, işin daha önemli bir yanına. İnönü, belgeleri inceledikten sonra Ferda Güley'e: Orada bir belge daha olacaktı, o yok mu? Onu bulun... der. O belgenin örneği çıkarılamamış, doğruca Çankaya'ya gotürülenler arasında kalmıştır. O belge de, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya çekilmiş şifrelerden biridir; o belgede Mustafa Kemal, Çerkes Ethem ile arkadaşlarına gönderilen kurul içinde yer alan Saruhan Mebusu Mahmut Celal Bey (Celal Bayar) ile ilgili olarak kişisel görüşünü belirtir. Edinebildiğim bilgiye göre, Mustafa Kemal'in düştüğü not iç açıc: bir not değildir. Burada, "Güvenilmez" anlamına gelecek bir ifade vardır. (3) İnönü, bunu sağlığında açıklamadı, Falih Rıfkı Atay, yayımlamak için istediğinde 1950'li yıllarda İnönü ona: Halen, devletin başında bir Cumhurbaşkanıdır. Bu doğnı olmaz! Biçiminde yanıt verir. Falih Rıfkı'nın polemik yapmasına izin vermez... Celal Bey. geçen günlerde 100'ün üzerine bir "dalya" daha dedi. Tanrıdan ona daha uzun yaşam olanağı tanımasını diliyorum. Ancak dünyanın binbir türlü hali var, kimin ne zaman öleceği belli değil. O açıdan, sağlığında, ben de yaşarken, sormak istedim: İnönü'nün merak ettiği o belge nerede? Ne oldu? "Ankara Notlan"nöa ilk değındiğimde Celal Bey, susmayi yeğlemişti. Şımdi, tarihe karşı kendini sorumlu sayan bir gazeteci olarak, yinelemek istiyorum. Tarihin malı olan belgeler ortadan gitmeden onlara sahip çıkılmalıdır. Celal Bey'in açıklamasını bekliyorum... (1) 2125 Nisan 1985 günlü "Hürriyet" Gazeteleri. (2) Kasa, Harp Tarihi'nde değil, Genelkurmay mahzeninde bulunur. (3) Belgede geçen sözler: "Şayanı itımad değildir" biçiminde. Ozal Japonya yolunda (Baştarafi 1. Sayfada) cek Abu Dabi ve Bangkok aktar malı yolculuktan sonra Tokyo'ya yarın varacaközal'ın ziyaretinin büyük ölçüde ekonomik ağırlık taşıdığı bildiriliyor. 1922 mayıs tarihlerinde bulunacağı Japonya'da İmparator Hirohito tarafından kabul edilecek olan Özal'a ev sahipliğini Başbakan Yasuhiro Nakasone yapacak. Özal, bu temaslarının ardından Japon işadamları, bankacılık çevreleri ve basın mensuplarıyla toplantılar yapacak. Öte yandan ziyaretin siyasal nitelikli görüşmeleri sırasında ele alınması beklenen konular Körfez Savaşı, Ortadoğu sorunu, DoğuBatı ilişkileri. Japonya'nın, özellikle petrol ithalatı yaptığı Körfez ülkeleri arasındaki savaşın bitirilmesi konusunda Türkiye ile görüş alışverişinde bulunacağı belirtiliyor.' özal'm Başbakan Nakasone'yle yapacağı görüşmelerde ele alacağı ekonomik konular, Japonya ile dış ticaretin arttınlması, Japon pazarının Türk mallarına açılması ve Japon yatırımcüarın Türkiye'ye yönelmesi olacak. Özellikle İkinci Boğaz Köprüsü ve çevre yollannın yapımı ihalesinin Japon firmalannın ağırlıkta olduğu bir şirketler konsorsiyumu tarafmdan kazanılmasından sonra Japonya'nın Türkiye'deki yatırımlara artan bir ilgi göstermesi bekleniyor. Gezinin ekonomik boyutu konusunda Cumhuriyet Ankara Burosu'ndan Enis Berberoğlu şu haoeri verdi: İlk köprü ihalesinde İngiliz Cleveland Bridge şirketine yenilmiş olan IshikawajimaHarima Heavy Industry firması muradına 15 yıl sonra ikinci köprüde erdi. TürkJapon ilişkilerinin yeniden canlanması ile, "köprü teması" iizerine kurulan senaryolar da içinde işlerlik kazanma umudu belirdi Japon sermayesinin akış trafiği izlendiğinde, Uzakdoğu'nun bu kıh kırk yaran işadamlannın yabancı ülkelere önce ticaretle girdikleri, bunu dış ticaret işlemlerinin kremasını kimseye yedirmek istemeyen Japon bankalarının izlediği görülür. Özal'ın ziyareti sırasında Japon bankalarının Türkiye'de şube açması istenecek. İşte hükümet çevrelerine göre, Başbakan Turgut Özal'ın Japonya gezisi sırasında bu ülke işadamlarına vurgulamak istediği nokta, artık Türkiye'de ortak yatırıma geçme aşamasına gelindiği olacaktır. SERBEST BÖLGELER Başbakan Turgut Özal'ın Japonya gezisi sırasında kullanacağı en önemli koz, Japon işadamlarını kurulacak yeni *'serbest bölgelere" davet etmektir. Türkiye, böylece lran ve Irak arasındaki savaş nedeniyle, bu ülkelerde kurulu sanayi tesisleri hammadde ve kâr transferi darboğazı yaşayan Japonya için yeni bir imkân sunacaktır. Serbest bölgelerde ucuz işgücü avantajı ile üretilecek elektronik sanayii ürünlerinin, özellikle Ortadoğu pazarlarındaki rekabet gücü yüksek olacaktır. Kısaca, Türkiye Japonya için Ortadoğu pazanna nzanan yeni bir "köprü" rolüne taliptir. MEVCUT TABLO Japon dış ticaret şirketlerinin ülke dış ticaret hacminin yüzde 60'ını elde tutan 6 tanesinin Türkiye'de kurulu büroları vardır. Japon bankalanndan ilki Mutsui Bank, Amerikan Chemical Bank ve ENKA Holding ortaklığı ile faaliyete geçti. Japonya özel ekonomisine gösterdiği güveni, OECD çerçevesi içinde 1980 ve 1982 yılları arasında 3 eşit dilim halinde kullanılan 300 milyon dolarlık ikinci köprü için verdiği 276 milyon dolarlık kredilerle kanıtladı. DIŞ TtCARET HACMİ Ne var ki, dış ticaret rakamlan aynı süre içinde Türkiye lehine bir görüntü sergileyemedi. Türkiye'nin tütün, boraks, krom, fındık, deri eşya, pamuk, halı gibi kalemlerden oluşan Japonya'ya yönelik ihracatı 1979 yıhndaki 40 milyon dolarlık düzeyinden, 1984 yılı sonunda yüzde 15'lik bir artışla 46 milyon dolara yükseldi. Oysa Japonya'dan, optik aletler, fotoğraf malzemesi, elektrikli ve elektronik cihazlar, demirçelik ithalatımız, 1979 yıhndaki 108 milyon dolardan, 1984 sonunda yüzde 231'lik artışla 268 milyon dolara cıktı. Japonya'yla dış ticaret açığımız ise 3 katından fazla büyüyerek 222 milyon dolan buldu. 1984 yıhnda 168 milyar dolarlık bir pazar arz eden Japon ithalatı içinde Türkiye'nin payı böylece onbinde üç düzeyine ulaşmazken, toplam Japon ihracatı içinde Türkiye'ye yönelik olanların payı binde 1.5 olarak ölçüldü. Ankara Büromuzun haberine göre Başbakan Özal, resmi görüşmelerin yanı sıra turistik geziler de yapacak ve 21 mayıs salı günü Tokyo'dan Tşukaba bilim kentinegeçecek. Özal, burada Expo'85 fuarıru ziyaret edecek, özellikle de bu yıl fuarda ilk kez açılan Türk pavyonunu gezecek. DÖNÜŞTE SİNGAPUR 22 mayıs çarşamba günü Japonya ziyaretini tamamlayacak olan Özal, buradan bir günlüğüne Singapur'a geçecek. Özal'ın Singapur'da bulunduğu süre içinde turistik amaçlı ziyaretler yapacağı kaydediliyor. Ancak gezide resmi temaslarda bulunup bulunulmayacağı açıklanmadı. Özal, 24 mayıs akşamı Türkiye'ye dönecek. EKİPTE KİMLER VAR? Özal'la birlikte gidecek heyette kalabalık bir işadamlan grubu ve gazeteciler var. 73 işadamı ve temsil ettikleri kuruluşlar şöyle: Sabancı Holding'den Özdemir Sabancı, Süzer'den Mustafa Süzer ve Uğur Süzer, İstanbul Ticaret Odası'ndan Nuh Kuşçulu, Anadolu Endüstri'den Kamil Yazıcı ile Osman Yazıcı, ENKA'dan Şank Tara ve Şerif Egeli, Çukurova'dan Hasan Karamehmel ve Mehmet Karamehmet, Pamukbank'tan İbrahim Betil, Cihan Komandit'ten Tahir Güler, Tekfen'den Ömer Sunman, Nezih Dural, Murat Dural, Yapı ye Kredi Bankası 'ndan HUsnü Özyeğin, Toprak Seramik'ten Halis Toprak, Demirören Holding'den Erdoğan Demirören, Okumuş Holding'den Mehmet Okumuş, BMC Mühendislik'ten, Mehmet Kuyumcu, Koç Holding'den Vehbi Koç, Fahir TJkel, F.Arsel Nurol'dan Erol Çarmıklı, Ekinciler'den Orhan Ekinci ve Prof. evik Uraz, Yontaş'tan Yaşar ncan, Sönmez Denizcilik'ten Hilmi Sönmez, Zihni Holding'den Asaf Güneri, Profilo Holding'den Cefi Kamhi ve CUneyt Tunca, Kutlutaş'tan Nurettin Kocak, Menteşoğlu'dan Mehmet Menteşeoğlu, Necdet Aksoy, Ferhan Altınordu, Tayfun Güler, Kadir İshakoglu. Metaş'tan Enis Özsaruban, Raşit Özsaruhan. TÜSİAD Başkanı Şahap Kocatopçu, ayrıca Ali Taciroğlu, Namık Sarp, HEMA'dan Emin Hattat, Ahmet Hattat, Kadir Hattat, Selim Edes, Zafer Sabuncuoğlu, Tariş Genel Müdürü Ahmet Çetinbudaklar, Akşit Hade, Okan Holding'den Bekir Okan, Mahmut Usiu, Cihan Elektronik'ten Rafael Behar, Chrysler Tatko'dan Alp Yalman, Erdem Bektaş, Ayhan Bermek, Özdemir İnşaat 'tan Ertuğrul Emrah EDPA'dan. Nuri Akın, Profsan Ticaret'ten Özcan Baran, Necdet İcil, Eşref Cerrahoğlu, Uluslararası Bankası Genel Müdürü Vural Akışık ile bankadan Yıldınm Aktürk, Tekfen'den Necati Akçağular, Ekonomi Bankası'ndan Akın Akbaygil, Alparslan Karagülle, İZDAŞ'tan AtUla Yurtçu, Samim Sivri, Ali Naili Kubalı, Koçtuğ'dan Ali Koçman, Ertan Balin, Ereğli Demir Çelik Genel Müdürü Tümer Özgenç ve Arsen Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Menevşe. Gazeteci grubunda da şu isimler var: Cumhuriyet Genel Yayın Müdürü Hasan Cemal, TRT'den Ülkü Kuranel, Reyman Somer, Ali Kırca, Selma Berksoy, a. a.'dan Vecdi Seviğ ve Mehmet Ünlü, Tercüman'dan Yavuz Donat, Milhyet'ten Hayri Birler, Hürriyet'ten Mehmet Ali Kışlalı ve Mehmet Biber, Yeni AsırSabah'tan CUneyt Şaşmaz, Gunaydın'dan Ertuğrul Akbay, Güneş'ten Canan Barias, Bedri Koraman, Rapor'dan Can Aksın, Son Havadis'ten Mustafa Özkan, Ekonomide Diyalog'dan Serpil Teoman. S Odalar Birlîği: Ucreder (Baştarafi 1. Sayfada) kalındıgını göstermektedir" denildi. Birliğin bugünkü genel kuruluna sunulacak raporun Türk ekonomisinin değerlendirilmesine ilişkin bölümünde, enflasyon analizj şöyle yapıldı: "Türkiye1 de yaşanan enflasyonun nedenlerini iki grupla toplamak miimkündür. Paranın dohuum hi7inın artması, tttketim eğiliminin yiikselmesi, biitçe açıkları, yetersiz vergi politikası talep fazlası dogıınıyor. Türk parasının değerinin sürekli degişmesi, iiretim öleeklerinin küçuklügü ve amn esnek olmayışı, maliyeti arttınyor ve arz tıkanıklıjjına yol açıyor." Odalar Birliği raporunda, genel bütçe gelirlerinin planlanan düzeyin çok altında kalmasına paralel olarak harcamalardaki hızlı artışın enflasyonu besleyen en önemli faktör olduğu ifade edilerek, "lç Ulep düşerken, ihracat da aynı oranda artmazsa, ekonomik durgunluk daha da yaygınlaşacaktır." denildi. Birlik raporunun ücretlere ilişkin bölümünde de şu görüşe yer verildi: "Kişi başına gelirin diişüklüğü ve aşırı biitçe hareamalanndan dolayi, tasarruflann diişüklüğii, yatırımların da diişiik seviyede kalmasına neden olmaktadır." UĞUR MUMCU GOZLEM (Baştarafi 1. Sayfada) Bu şirketler, bu durumda bankalardan ek kredi isteyemezler, çünkü kredi limitleri çoktan dolmuştur. Eldeki yasalara göre bu şirketlere yeni ödeme yapmak da olası değildir. "Devlet Ihale Yasası" ve "Muhasebei Umumiye Kanunu"nun öngördüğü ödemeler yapılmış, ancak yine de bir ilerleme görülmemiştir. Şirketler, bir yolunu bulup, kredi alsalar, bu kredinin faizini ödeyeceklerdir. Şirketleri bu güç durumdan kurtarmak için bir yol bulunmuş... "Faizsiz kredi" Peki nasıl olacak bu iş? Nasıl olacağını SODEP Ankara İl Başkanı Profesör Onur Kumbaracıbaşı'ndan dinledim. Şöyle olurmuş bu işler: "7asarruflann teşviki ve kamu yatınmlarının hızlandırılması" diye bir yasa var. Bu yasa "Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurvlu" diye bir organın kurulmasım öngörmüş. Bu kurulun çalışmalannı düzenleyen bir de yönetmelik çıkmış. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu" Başbakanın başkanlığında çeşitli bakanlardan kurulurmuş.. Kamu ortaklığı fonu, geçen yıl Boğaz Köprüsü ve Keban Barajı gelir ortaklığı senetlerinin satışından yaklaşık 50 milyar lira para toplamış. Bu paraya ayrıca, daha önce genel bütçe içinde toplanan köprü gelirleri de eklenmiş... Devlet ile iş yapan şirketler bu fona gözlerini dikmişler. Amaçları bu parayı faizsiz olarak almakmış. Sonunda başarmışlar. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu, inşaatlan yarıda bırakan şirketlere bu fondan yardım etme kararı almış. Tabii faiz yok.. Bu yolla ek avans ödenen şirketlerden inşaatların erken bitirileceği sözü de alınmış. Bu amaçla yeni sözleşmeler de imzalanmış.. Bu ek avansın inşaatların erken bitirilmesini sağlayıp, sağlayamayacağı henüz belli değildir. Bu şirketlerin büyük çoğunluğu baraj inşaatı yapmaktadır ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü daha önce imzalanan sözleşmeler ve ilgili "mevzuat" gereği olarak bu şirketlere yasal avansları ödemiştir. Ancak baraj inşaatları yine de bitirilememiştir. Kumbaracıbaşı "bunun adı derbeder devletçiliktir" diyor ve devlet eliyle desteklenen şirketler ile ilgili ödemelerin gün ve sayısını veriyor; aktaralım: Şirket adı: Yapı Endüstri ve Ticaret Ltd... İşi: Menzelet baraj inşaatı.. Ödenen avans: 2 buçuk milyar lira... Banka: Yapı Kredi Bankası Aşağı Ayrancı ŞubesL Gün: 15.1.1985. Sayı: 255.. Türü: Teminat Mektubu.. Şirket adı: BM MühendisJik İnşaat Ltd.. İşi: Gezende Baraj İnşaatı.. Ödenen avans: 1 milyar lira. Banka: Şekerbank. Gün: 4.3.1985... Sayı: 33185. Türü: Teminat Mektubu.. Şirket adı: ANO İnşaat ve Ticaret Ltd.. İşi: Karaca Ören Baraj İnşaatı... Ödenen avans: 3 milyar TL. Banka: Töbank Merkez Şubesi. Gün: 5.3.1985. Sayı: 2459 ve gün: 5.3.1985. Sayı: 2460... Türü: Teminat Mektubu.. Şirket adı: Yücelen İnşaat ve Ticaret Ltd. Şt. Öztaş Öztunçu ve Ticaret A.Ş. Grubu... İşi: Kılıçkaya Baraj İnşaatı.. ödenen avans: 2 milyar TL. Banka: Töbank Ankara Merkez.. Gün: 13.3.1985. Sayı: 2465.. Türü: Teminat mektubu.. Daha başka örnekler de vermek olasıdır. Hani bu düzen çok serbestti, hani şirketler hiç kurtanlmayacaktı? Yurttaşa gelir ortaklığı senedi sat, bunun faizini devlet kesesinden öde, sonra al bu parayı ver müteahhit şirketlere... Bu alışverişin maliyetini "ortadirek" ödesin... Ve bu düzenin adı da "serbest piyasa ekonomisi" olsun. Emniyet Müdürlüğü'nün 6. katmdan atlayarak intilıar etti ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce 1979 yılındaki bir olay nedeniyle gözetim alana alınan Vedat Aldogan adlı gencin Emniyet Sarayı'nın 6. katından atlayarak intihar ettiği açıklandı. Konuyla ilgili olarak Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce yapılan açıklama aynen şöyle: "4.10.1979 günü saat 23.30'da Uimiz Akdere Kırmızıtepe mataallesi 477 sayılı ev önünde bulunan miişteki Mevlut Akkaya'ya ait 06 PY 100 plakalı Skoda marka kamyonet yakılmış, yangını söndürmeye çalışan halkın iizerine patlayıcı madde atılmıştır. Konu ile ilgili olarak yapılan tahikatta olay sanığının askn Ankara ili Cebeci semli niifusuna kayıüı Ali Oğlu Serniha'dan olma 1962 doğumlu Vedat Aldogan olduğu tespit ediimesi iizerine sanık önceki gün yakalanmış, yer göstenne için götürülecefi bir sırada görevlilerin elinden kurtularak Emniyet Müdürlüğü 6'ncı kat penceresinden aşağı atlayarak intihar etmiştir. Oiaya Venimahalle Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Turan Ozansoy el koymuştur." Yasa dışı bir örgüt üyesi olduğu iddia edilen Vedat Aldoğan'ın sabıkah olduğu öğrenildi. KİRALIK DAİRE ARANIYOR Bir gazeteci Kadıköy yakasında 25 30.000 TL.'ye kadar küçük bir daire ya da çatı katı arıyor Tel: 526 10 00/478 • Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. SAADET YAATASI • Kimliğimi ve sigorta kartımı kaybettim. Geçersizdir. FAİK DOMUR YILMAZ ŞİPAL Soru: ÇALI^ANLARIN SORULAR1/SORUNLARI "Ek gösterge ve ek göstergesiz" 1970 emeklisiyim. 3. derece 1. kademeden emekii maaşı almaktayım. Verdiğiniz maaş cetvellerinde "ek gösterge ve ek göstergesiz" diye ayn sütunlar vardı. Benimki ek göstergesiz sütununda çıktı. Bu ek göstergenin kimlere ve hangi meslek dallanna verildiğini merak ediyorum. Bir yanlışlık eseri olarak bu haktan yararlanmamışsam nereye başvurmam gerekir? M.S.Y. İSTANBUL Silopi'de biri ölti, 3 eşkıya yakalandı DİYARBAKIR, (a.a.) Mardin'in Silopi ilçesi bölgesinde 12 mayıs gecesi sının geçmek isteyen ve güvenlik kuvvetlerinin "dur" ihtanna uymayarak silahIı çaüşmaya giren üç eşkıyadan biri ölü, biri yarah ve üçüncüsü de sağ olarak ele geçirildi. Yedinci Kolordu ve Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Şanburfa ve Van illeri Sıkıyönetim Komutanlığı'nın açıklamasına göre, yakalananların yurt dışında eğitimlerini tamamlayarak kendilerine verilen silah, mühimmat ve malzemelerle birlikte sının geçmeye çalışan militanlar olduğu anlaşıldı. Açıklamada, eşkıyalann beraberlerinde sınırı geçirmeye çalıştıklan 4 roketin de silahh çatışma sırasında üzerlerinde patladığı bildirildi. Yanıt: Ek göstergeler, Devlet Memurlan Yasasına" tabi kurumlann kadrolannda bulunan personelin aylıklan hizmet sınıflan ve görev türleri" ile öğrenim durumları göz önüne ahnarak saptanmaktadır. 1985 yılı için en a a 75, en çoğu ise 1650 olan ek göstergelerin nasıl uygulanacağı Devlet Memurlan Yasası'nın 43. maddesinde belirlenmiştir. "Bu ek göstergeler, ilgililerin belirtilen smıf ve görevlerde bulunduklan sürece ödemelere esas abnıp, terfı bakımından kazamhnış hak sayıhnaz." 1 Ocak 1984'te yürürlüğe giren 2898 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle emekii, dul ve yetim aybklannın hesaplanmasında 1 Ocak 1985'ten geçerli olarak "Emekii Aylığına Esas Gösterge Tablosu" kaldınlmış ve Devlet Memurları Yasası'ndaki "Gösterge Tablosu ve Personel Kanunlanndaki ek göstergeler "in emekii, dul ve yetim aylıklan için de aynen uygulanması öngörülmüştür. "Dolayısıyla 1.1.1985 tarihinden itibaren emekii, dul ve yetim ayuklarımn bağlanmasına iştirakçilerin derece kademelerinin devlet memurlan kanunundaki göstergeleri (varsa ek göstergeleri de aynen eklenmek suretiyle) esas tutulacaktır." Aynca 1969 yılında yürürlüğe giren 1101 sayılı yasanın ek 2. maddesi ile "barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlarda yapılacak değişiklikler sonunda aylık tutarlannda husule gelecek yükselmeler; aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan, emekii, dul ve yetim ayhklan hakkında da" uygulanacaktır. Sorunuza aynntüı bilgi verebilmek için, hizmet sımfınızın, öğrenim durumunuzun, kadro unvanınızın bilinmesi gereklidir. Bu konuda ayrıntıh bilgiyi Emekii SandığYndan isteyebilirsiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle