Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 HABERLERİN DEVAMI 16 MA YIS 1985 Özal Için Kritik Dönem (Baştarafı 1. Sayfada) rak nitelenmektedir. Özellikle enflasyonun denetim altına alınabilmesi için çalışan yığınları daha da hırpalayacak önlemlere başvurulmasında Para Fonu ısrarltdır. Eylüle kadar bazı somut sonuçlar elde edilemezse IMF ile ilişkiler çıkmaza girebilecektir. Böyle bir gelişme Özal yönetimi için hayli sakıncalı olabilir; Çünkü Türkiye'nin "saygınlığı" açısından nerede ise tek ölçüt haline getirilmiş olan "artan dış kredi olanakları" da IMF'nin kırmızıya dönüşebilecek ışığı ile darbe yiyebilir... Bu bakımdan ekonomideki güncel gelişmeler yüzünden Sayın Özal'ın bugünlerde rahat olabileceğine pek inanamıyoruz. Aynı durum siyaset açısından da geçerlidir. Çünkü ekonomik sorunlar ve hayat pahaiılığı çalışan yığınlan her geçen gün daha çok kıskacma ahrken parlamento dışında da gittikçe yükselen bir siyasal muhalefet söz konusudur. SODEP'i, Doğru Yol'u ve kurulması beklenen Demokratik Sol Partisi (DSP) ile örgütlü olarak gelişen bir muhalefet... Özalyönetimi ekonomiye "acı ilaç" içirmeye devam ettikçe tırmanacak bir siyasal muhalefet... Özal'ın yakın çevresindeki bazı kurmaylar bu muhalefeti pek ciddiye almaz bir tutum içinde gözükmektedirler. Eğer gerçek eğilimleri de bu yönde ise, söyleyelim, yanılıyorlar. Demokratik taleplerle karşılıklı etkileşim içinde büyüyecek siyasal muhalefetin Özal yönetimini gittikçe kuşatması pek öyle uzak bir olasılık değildir bize göre. Dış politikada gittikçe karmaşıklaşan genel durum ile güneydoğumuzdaki gelişmeler de göz önüne getirilirse sayın Özal'ın göründüğü gibi rahat olamayacağı ortaya çıkar. Öyle sanıyoruz ki ANAP liderini "sıcak bir yaz" beklemektedir. Özdağlar: tkrar > ok (Baştarafı 1. Sayfada) Özdağlar daha sonra şunları ekledi: "Devlelin, milletin ve bu devletin bekası için çırpınmış bir kişi olarak devletin menfaaüerini bir kuruş zarara sokmadım. Adından bile nefret ettiğim bir kuruş rüşvel almadım. Bu konuda da hiç kimseye ikrarım söz konusu değildir." Özdağlar'ın bu konıışması üzerine HP ve MDP sıralarından "Yaşa. var ol," sesleri yükseldi ve Özdağlar uzun uzun alkışlandı. Özdağlar daha sonra şunları da ekledi: "Ve ikrar beyanının 4 ay sonra ve büyiik kongrede almış oldugum büyük alkışlann akabinde yapılmasını da hiçbir çerçeveye sığdıramadım. Olayı resmi, veya gayri resmi, ay ay. hafta hafta izlediniz. Adalete inancım tamdır. Daha iki ay önce hepiniz kuliste beni, hiçbir şey çıkmadı diye tebrik ediyordunuz. Yüce Meclise inancım tamdır. Sayın milletvekilleri vicdanınızın sesiyle en doğru kararı vereceğinize inanıyorum." Özdağlar'ın konuşmasının sonunda alkışlar yükselirken HP sıralanndan, "Bunun üzerine Başbakan konuşsun", sesleri duyuldu. Raporun görüşülmesine öğleden sonra saat 15.25'te başlandı. Oturumun başlangıcında HP'li Aydın Gürkan'ın raporun görüşülmesi usulüne ilişkin olarak söz istemesiyle tartışmalar başlatıldı. Birleşimi yöneten başkan vekili Turgut Kunter'in Gürkan'a söz vermemesi üzerine HP'liler bunu sıra kapaklarını vurarak protesto ettiler. Bu arada Ciineyt Canver, Günseli Özkaya ve Hiiseyin Avni Güler başkana sürekli olarak yüksek sesle ikazlarda bulundular. Tartışmalar sürerken HP'li Turan Beyazıt, başkanın tutumu hakkında söz istedi. Kunter ne usul, ne de tutumu hakkında söz vermeyince HP'liler uzun süre yeniden sıra kapaklarını vurdular. Kunter, bunun üzerine, komisyon raporunun pazartesi günü dağıtıldığını belirterek, içtüzüğe göre söz vermesinin mümkün olmadığını belirtti. Eski başkan vekillerinden tskender Cenap Ege kürsüye yürüyerek, başkana, "Lütfen devam ediniz. Böyle bir usul yok" dedi. 15 dakika süren tartışmalardan ve bağınşmalardan sonra komisyon raporunun okunması ANAP'h ve MDP'li bazı milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Daha sonra ANAP Uşak milletvekili Mehmet Topaç ile HP'li Seyfi Oktay şahısları adına konuştular. Topaç, "Özdağlar'ın Yüce Divan'a sevkinin meclis yöniinden en sağlıklı yol olacagına inandığını" söyledi. Topaç, raporun her iki bölümünde de konunun en ince aynntısına kadar incelendiğini ve sonuca böylece vanldığını belirtti. Topaç, anayasanın 100. maddesine göre ÖzdağJar'ın Vüce Divan'a sevkine karar vermeye yetkili merciin TBMM olduğunu da anımsatarak, "Buradaki temel espri, bir bakan hakkındaki iddianın daha açıklıkla ve hassasiyetle incelenmesi, milli iradenin tecellisinin sağJanmasıdır. Çeşitli siyasi göruşlerin temsil edildiği yüce meclisimizde yargı mercilerince nuiai karar verilebilecek bir konuda sorusturmaya mahal olmadığı yolundaki bir karar gerek kamuoyunda, gerekse de siyasi plalformda çeşitli eleştirilere ve polemiklere yol açabilecektir. Raporun kabulü suretiyle en adil sonuca ulaşılabilecektir" dedi. Oktay da, "Bu olay halkçı, devletçi, sosyal adaletçi bir politikayla anamalcı, sozde özel sektörcü, ozunde vurguna ve soyguna imkân veren bir politikanın temeldeki aynlıklannı ortaya koymakta, ülke olanaklannın kimlere nasıl peşkeş çekildigini belgelemektedir" dedi. Oktay'ın sözleri üzerine ANAP sıralanndan. "Rapor üzerinde konuş" sesleri yükselince Oktay sözlerini şöyle sürdürdü: "Yasanın amir hükmü ortada iken sayın Başbakan neden yetkili mercilere durumu bildirmemiştir? Damşmanı Adnan Kahveci yasadışı ihbar makamı durumuna gelmiş, sayın Başbakan bu yasadışı ihbar makamını seçmiştir.Eğer olay yasanın amir tıükmüne uygun biçimde yüriitülseydi yetkili makamlar muhakkak ki, olayı tüm boyutlarıyla açıklığa kavuşturacaklardı. O zaman Yüce Divan'a daha başkaları da gidecekti." Oktay, Başbakan'ın hukuk nezdinde geçerli olabilecek şekilde olayın saptanmasını neden sağlayamadığını sorarak. bu yasadışı davranıştan veya ihmalden Başbakan'ın sorumlu olduğunu, Başbakan'ın davranışı ile kontrolü elinde tutmak isteyerek olayın gerçek boyutlarıyla ortaya çıkmasına engel olduğunu öne sürdü. Oktay, Mengenecioğlu ve Cerrahoğlu firmalarını da "ikiz kardes" olarak niteleyip, "Rapor riıetninde Sayın Özdağlar'ın TekSan'da çalışırken bir suiistimal nedeniyle görevinden alındığı beürtiliyor. Sayın Başbakan o zaman Başbakan Yardımcısıdır. Elbette olayı bilmektedir. Sayın Başbakan acaba Özdağlar'! becerisi dolayısıyla mı, yoksa mağduriyetine inandığı için mi bakan yaptılar? Bu durum karşışında olayı yalın olarak Sayın Özdağlar'ın 25 milyon lira rüşvet alması şeklinde kabul etmeye olanak göremiyorum. Olayın kahramanlan ve boyutlan bellidir. Bunlann hepsinin Meclis soruşturması kapsamı içine alınması zorunludur. Yüce Meclis olayı arzetüğim boyut ve kapsamda yeniden ele almalıd ı r " dedi. Raporun oylarnasına geçileceği sırada HP'li İbrahim Ural bir önergeleri olduğunu söyledi. Kunter, "Önerge yok", deyince önerge görevliler tarafından hemen divana ulaştırıldı. Kunter, önergede raporun yeniden komisyona iadesinin istendiğini, bunun mümkün olamayacağını söyleyince tartışmalar yeniden alevlendi. HP'lilerle ANAP'lılar karşılıklı bağınşırken, Içişleri Bakanı Yıldınm Akbulut da oturduğu yerden ayağa kalkarak ANAP'lılara destek verdi. Kunter, komisyonun çalışmalarının bittiğini, bu nedenle raporun iade edilemeyeceğini vurguladı. Oylamaya başlanacağı sırada HP sıralanndan yeniden, "Başbakan kürsüye" sesleri yükselince MDP'li Mehmet Kocabaş, basın locasından, " B u r a s ı Meclis" diye seslendi. Ardından daha başka sözler de söyledi. HP'li Paşa Sanoğlu, ayağa fırlayarak Kocabaş'la tartışmaya başlayınca, ANAP'lı Berati Erdoğan da tartışmaya karıştı. Ardından HP'li Tevfık Bilal yerinden fırlayıp Berati Erdoğan'ın üzerine yürüdü. İki üyenin olası kavgası idare amirlerinın araya girmesiyle öniendi. Daha sonra oylamaya geçildi. Meclis Başkan vekillerinden ANAP'lı Abdülhalim Aras, özdağlar'ın Meclis Genel Kurulu'nca Yüce Divan'a gitmesi kararı alındığında otomatik olarak dokunulmazlığının kalkacağını belirtti ve "Dosya başsavcılıga gittiği andan itibaren durum artık YUce Divan'a intikal etmiş sayılacak. YUce Divan isterse tutuklama kararı alabilir veya duruşmayı tutuksuz sürdürür" dedi. Yüce Divan'a sevk karanndan sonra hazırlanacak dosya ve Genel Kurul kararı Meclis Başkanlığı'nca derhal Cumhuriyet Başsavcıhğı'na gönderilecek ve savcılık dosyayı, Yüce Divan görevi yapacak Anayasa Mahkemesi'ne gönderecek. Ad okunarak yapılan oylamaya 344 milletvekili katıldı. Oylamada Başbakan Turgut Özal, Soruşturma Komisyonu Başkanı Mustafa Ugur Ener ve İsmail Özdağlar da " K a b u l " oyu kullandılar. Komisyon üyesi Ordu milletvekili Hüseyin Avni Sağesen, çekimser oy kullanırken, HP Erzurum milletvekili Hilmi Nalbantoğlu, MDP'li İstanbul milletvekili Doğan Kasaroğlu ile Manisa milletvekili Mustafa tzci ret oyu verdiler. Komisyon Raporu Genel Kurul'da oylandıktan sona oylann tasnifine geçildiği sırada İsmail Özdağlar Genel Kurul salonundan ayrıidı. AVUKAT ARIYORUM 30 çekimser oyun 3'ü ANAP, i n HP, 8'i MDP ve kalan 8'i de bağımsız üyelere ait. Komisyon raporu oylandıktan sonra tasnife geçildiği sırada Özdağlar Genel Kurul salonundan ayrıidı. Özdağlar bu arada kuliste gazetecilere Meclisin karannı saygı ile karşıladığını belirterek, "Bundan sonra olaylar tamamen hukuk bazında yürüyecektir. Avukat arıyorum" dedi. Yüce Divan'da er geç aklanacağı inancında olduğunu belirten Özdağlar, rapor hakkında konuşmak istemediğini söyledi. TEPKtLER İsmail Özdağlar'ın Yüce Divan'a sevkinin kararlaştırılmasından sonra konuyu değerlendiren HP Genel Başkanı Necdet Calp ile MDP Genel Başkanı Turgut Sunalp, raporun eksik olduğunu belirttiler. ANKA'nın haberine göre Sunalp, soruşturma komi£yonu raporunun noksan taraflan bulunduğunu, ancak buna rağmen kabul oyu vermeyi uygun gördüklerini söyledi. Calp de raporun açık olmadığını, bunun da olayı büsbütün karışık ve karanlık bir hale soktuğunu bildirdi. ÖZDAĞLAR, YÜCE DİVAN'A SEVK EDİLEN ONUNCU BAKAN TBMM Genel Kurulu'nun, Meclis Soruşturma Komisyonunun raporunu 311 oyla benimsemesiyle, İsmail Özdağlar, Yüce Divan'a sevk edilen onuncu bakan oldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Yüce Divan'a ilk olarak Bahriye Bakanı Ihsan Eryavuz sevk edildi. lhsan Eryavuz, 1927 yılında Yavuz gemisinin havuzlanması olayındaki bir yolsuzluk nedeniyle Yüce Divan'a gönderildi. lhsan Eryavuz yargılandı ve suçlu bulunarak iki ay hapse mahkum oldu. Bahriye Bakanı Mahmut Muhtar Pasa da bir başka suçlama ile Yüce Divan'a sevk edildi. Ticaret Bakanı Ali Cenani de, buğday ahm satımındaki bir yolsuzluk nedeniyle Yüce Divan tarafından bir ay hapis cezası ile cezalandırıldı. 1946 yılında Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü, Yüce Divan'da yargılandı. Ürgüplü, beraat etti. 1962 yılında Ticaret Bakanı Mehmet Baydur, Yüce Divan'a sevk edildi, ancak beraat etti. Eski Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşguzar da, kayırma, usulsüzlük, yolsuzluk, nüfuz ticareti suçlarından Yüce Divan'da yargılandı ve 11 yıl hapse mahkum edildi. Eski Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı da 1981 yılında Yüce Divan tarafından 36 yıl ağır hapse çarptırıldı. 1982 yılında Milli Güvenlik Konseyi, eski Bayındırlık Bakanları Selahattin Kılıç ve Şerafettin Elçi'yi Yüce Divan'a sevk etti, ancak Kılıç ve Elçi, yargılanmaları sonunda beraat ettiler. UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) Kiyordu. Soruşturma kuruluna giden özellikle Başbakanlık Denetleme Kurulunun raporunda ülke yararlan açısından incelenmesi gerekli önemli noktalar vardı. Petrol taştmacılığımn 1982'den bu yana birdenbire kazanan önemine koşut olarak yerli firmalara lanınan özel hakların baştan sona gözden geçirilmesi, bu arada 1984'te petrol taşımacısı iki şirkelin olağanüstü büyümesinin nedenleri, bu şirketlere dünya fiyatlarının Ustünde navlun verilmesi Özdağlar olayıyla ele almabilirdi. Nerede kaldı gökkubbenin altı; ANAP iktidarı, bu soruların Millet Meclisi çatısı altmda bile aydınlığa kavuşmasına yanlı olmadığını, oylarıyla kanıtladı. HP Milletvekili Seyfi Oktay, on dakikaya sığdırmak zorunda kaldığı konuşmasında, "Gemi alımı, devletten, yük taşıma olanağını sağlama devletten, yüksek navlun gene devletten " diyor, bu kadar geniş maddi olanakların özel şirketlere tanınmasının bütün boyutlarıyla incelenmesini istiyordu. Böylece, kamuoyunun vicdanını rahatsız eden bu tür konuların, Millet Meclisınde ' 'aynca incelenmesinde'' direniyordu. Heyhat; boşuna. Özdağlar olayının rüşvetle ilgilı bölümü, sorunun göstermelik bir bölümü olarak kalıyordu. Eğer kimi şirketlere önceden haberler uçurularak, büyük tonajda tankerler alınması sağlanmışsa, bu tankerler için devlet bankalarından üç beş kâğıt içeriğindeki dosyalardan geçerek büyük krediler verilmişse, bu çarpıklıkların dışında bu tankerlere devlet dünya birimlerinin ötesinde olağanüstü navlun fiyatlan ödemişse, bunlarm her birinin incehnmesi gerekirdi. Daha ötesi, navlun fiyatlannın saptanmasına değin uzanan bu konularda bizzat Başbakan Özal'ın "sorumluluğunun araştınlması" gerekirdi. Eğer, Millet Meclisine bu olanak sağlanabilseydi, bu konulardaki hükümet sorumluluğu, hele koordinasyon kararlarına imza atan Başbakanm sorumluluğu ortaya çıkabilirdi. Bunlarm hiçbirine olanak tanınmadı. Ama Özdağlar, iki konuda iki karşı saldırı yaptı. Başka olgular gözler önüne serildi. Savunmasını yapmak için kürsüye gelen tsmail Özdağlar, "Rüşvet aldığtnı Başbakana ikrar etmediğini" açıkça söyledi. Başbakan Özal'ın, Soruşturma Komisyonu 'nda "Özdağlar, rüşveti aldığını bana ikrar etti" yolundaki kesin ifadesi bir biçimde havada kalıyordu. Tıpkı teyple bir kişinin suçlu sayılmasının olanak dışı olduğu gibi, "ikrar" konusunda da bu itirafı yaptığı öne sürülen Özdağlar tarafından Başbakanm bu ifadesi yadsınıyor, tek taraflı bir "sav" olarak kalıyordu. Yüce Divan'da dinlenecek Özal "ikrar etti" diyecek, Özdağlar ise ' 'hayır'' diye karşı çıkacak. ' 'lkrartn kanıtı" Başbakanm elinde yoksa, durum nereye varacaktı?.. Cünün sorusu buydu. Özdağlar, ' ikran'' yadsımakla yetinmedi. Suçlamayla ilgili belgelerin, yeni kanıtlann bulunmadığt, milletvekillerinin kendisini kutladıkları, ANAP Büyük Kongresi 'nde alkışlandığı günlerin hemen ardından Özal'ın komisyona gelerek "ikrar"dan söz etmesini bir türlü "çerçeveye sığdıramadığını'' söyleyerek, Özal'ın amaçlı davramşlarla kendisiyie uğraştığını dokunduruyordu. Özal, özenle dinliyordu Özdağlar'ı, uzaklardan yüzünün karardığı seziliyordu. Kırk dakika iki milletvekili, on dakika özdağlar, iş tamamdı. Muhalefet, görüşmelerin sürdürülmesini isteyen önergeyi Başkanlığa verdiği zaman, ANAP sıralarmda olumsuz kıpırdanmalar görüldü. Oturumu yöneten emekli Amiral Turgut Kunter, okyanusta gemisini yitirmiş bir kaptan gibi muhalefetten gelen eleştirileri, içtüzük gereği konuşma istemlerini bir düzene koyacak ustalıktan yoksundu. Meclis Başkanının Genel Kurula egemen olamayan tutumu nedeniyle, neredeyse sözlü tartışmalar yumruktaşmaya dönüşecekü. Ceçmiş meclısler hep eleşıirilir, hep yerilir. Oysa dünü görmek gerekirdi. Geçmiş meclislerde bu tür yolsuzluk ve rüşvet olaylanyla ilgili görüşmelerde tüzük engellese bile, kimi zaman muhalefetin daha çok konuşmasına özen gösterilirdi. Bu Meclisin ANAP çoğunluğu, parmaklanm kaldırdı, nedense, hangi gocunmatardan kaçınılıyorsa, Özdağlar olayının alıında yatması olast kimi gerçeklerin görüşülmesini engelledi. Muhalefet daha görüşelim derken, ANAP görüşmeyelim diyordu. ANAP iktidarıyla birlikte eski Başbakan Ulusu ile kimi bağımsız milletvekillerinin parmakları da görüşmelerin sürdürülmesine karşı çıkıyordu. Oysa tersi beklenirdi. Diyoruz ya, dünkü Millet Meclisi bir tuhaftı. Adeta, olayı derinlemesine araştırmanın yerine, bir oldubitti ile Özdağlar'ın Yüce Divana gitmesini sağlamaktı amaç. Başarıldı da... Soruşturma Komisyonu raporunda, UM ve Cerrahoğlu şirketlerine yüksek navlun ücretlerı ödendiği kaydedilmekte, navlun ücretlerini saptayan DİTAŞ adiı kuruluşun "verimlilik ve kârlılık ilkesi" uyarınca çalışmadığı belirtilmektedir. Buraya kadar söylenecek söz yoktur. Komisyon bu saptamalan yaptıktan sonra kendi verileri ile çelişkiyi göze alarak, "Belirii firmalara özel işlem yapılarak fazla navlun ödendigi ve bu surette devletin zarara uğratıldığı " savını yerinde görmediğini açıklamaktadır. Yüksek navlun ücreti ödenmiş mi? Ödenmiş.. Komisyon bu yüksek navlun ücretini "7983 rayiçlerine göre yüzde 101, 1984 rayiçlerine göre yüzde 132" olarak saptamış mı? Saptamış.. Navlun ücreti yüksekse devlet zarara uğratılmış demektir. Öyleyse nasıl olur da "devletin zarara uğratıldığı iddiası tahakkuk etmemiş" denilir? Bunu anlamaya olanak yoktur. Komisyon üyelerinin çoğunluğunu iktidar partisi milletvekilleri oluşturmaktadır. Konunun bu noktada biraz daha derinleştirilmesi hükümet için bazı tatsız gelişmelere yol açabilecektir. Neden mi? Anlatalım; şundan: Navlun birim fiyatları "dünya rayiçleri" üzerindedir, bu fiyatlan belirleyen "DİTAŞ" adlı kurujuştur. Ditaş'ın saptadığı bu yüksek fiyatlar Başbakan Özal'ca onaylanmıştır. Armatörler, bu başbakanlık onayından sonra yüksek fiyatla petrol taşımışlardır. Komisyon raporunda Ditaş için üstü kapalı ifadeler yeralmaktadır. Yüksek Denetleme Kurulu, petrol taşımacılığında "fiyat tespit işi ile görevli" DİTAŞ adlı kuruluşun işlemlerinde "usulsüzlük" saptamıştır. Komisyon raporunda konuya şöyle bir değinilmekte ve DİTAŞ hakkındaki soruşturmanın "komisyonun yetkisiiçinde olmadığı" vurgulanarak, dosyanın geregi "takdir ve tayin olunmak üzere" devlet bakanlığına gönderildiği belirtilmektedir. Konunun, Özdağlar'a verildiği ileri sürülen rüşvet ile sınırlı tutulmasının rüşvetin de içinde bulunduğu olayları açıklamayıp, üstüne bir giz perdesi örttüğü DİTAŞ örneğinden de anlaşılmaktadır. Bu aşamada yapılması gereken iş, Ditaş dosyasının TBMM'ye getirilmesini sağlamaktır. UM ve Cerrahoğlu şirketleri hangi devlet bankalarından ne kadar kredi aldılar? Satın aldıkları gemilerin maliyet fiyatlan ne kadardı? Yüksek navlun ücreti nasıl saptanmış, bu işlem kimlerin onayından geçmiştir. Bu bir düzen sorunudur. Özel şirketler devlet eliyle nasıl zengin ediliyor? Zengin edilen bu şirketler, hangi siyasal çevrelerle nasıl ilişki kuruyoriar? Kim, kimi koruyor, kim kimden destek alıyor? 25 milyon rüşvet. bu konuların ve bu konuların içinde dönen milyarlann yanında devede kulak kalmaktadır. (Baştarafı 1. Sayfada) ğı 15 dakikalık konuşmanın ardından istifa edeceği yolundaki bir soruya karşılık, "Yanlış, görüyorsunuz genel kurula giriyonım" dedi. Arıkan sabah Cumhuriyet muhabiriyle konuşurken istifa edeceğini söylemesine karşın daha sonra TBMM Genel Kurulu'ndan önce kuliste 15 dakika süreyle Başbakan Özal'la baş. başa konuştu. Bir aralık bağımsız milletvekili oian kardeşi Türkân Arıkan, Vural Arıkan'ı yanına çağırarak bir şeyler söylediyse de eski Maliye Bakanı yerinden kalkmayarak Özal'la görüşmesini sürdürdü. Bunun üzerine Türkân Arıkan da yanlanndan ayrılarak genel kurula girdi. Bundan sonra gazeteciler Vural Arıkan'a partiden istifa edip etmeyeceği yolunda sorular sordular. Ancak, Arıkan, "Yanlış, şimdi görüyorsunuz, genel kurula kendi sırama gidiyonım" karşılığını vermekle yetindi. Vural Arıkan ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) Sayın Erdem 'in, bizim de aralarında bulunduğumuz 810 gazeteciye yaydığı "iyimser havanın" ardından 45 gün geçti, önceki gün gerçek ortaya çıktı: IMF, sayın Özal'la ilişkileh içinde belki de ilk kez anlaşamadan Ankara'dan ayrıidı. Üç ay sonra yeniden gelmek üzere gitmiş de olsa, Özal ile IMF arasındaki ipler koptu. Basmda yayımlanan haber ve yorumlann doğruluğu kamtlamrken, Sayın Erdem 'in sohbet sırasında bizlere aktardığı gurüşlerin gerçekte "olatu değil, ama olması istenen manzarayı'' yansıtmak amacı su yiizüne çıktı. Bize göre, Özal hükümeti en güç günlerini yaşıyor. Dış politikada sıkışırken, iç politikada önümüzdeki günler, "Parlamento dışında yükselen muhalefete'' doğru doludizgin yol alıyor. DYP'nin Hüsamettin Cindoruk başkanlığında bundan sonra nasıl bir muhalefet göstereceği, kongresindeki ilk havadan belli oldu. SODEP'te Erdal İnönü'nün "muhtıra" yoluyla yaptığı atak, aslmda geçen ay duzenlenen SODEP Küçük Kurultayı 'ndan sonra yayımlanan "Öncelikler bildirgesi" ile bütünleşti. İç ve dış politikadaki sıkışıklık, IMF'nin resmen ve açık bir tavırla "Ankara'yı terketmesiyle" ekonomideki sıkıştklığı da gündeme getırdi. Türkiye'deki rakamların ve özellikle enflasyonun yüksekiiği konusunda ençarpıcı kararı yine hükümeün kendisi veriyor: Faizler önümüzdeki günlerde yükselecek. Bunun Türkçesi, fiyat artışları, resmi açıklamaların üzerinde demektir. Yatırımlar kısılacak. Bunun Türkçesi, işsizlikte ek darboğazlar belirecek demektir. Ayrıca, hükümet olanca gücüyie Kaıma Değer Vergisi tahsilatını arttırmaya yönelik önlemlere gidecek. Karşılıklı sohbet etıiğimizde, hükümet üyeleri ve bizzat Başbakan 'ın iyimseriiği, ekonomik göstergelerle çelişiyor. 24 Ocak 'tan bu yana ilk kez Özal'la IMF'nin arasına kara kedi girdi. Madem izlenen ekonomik politika bu kadar başarılı, o halde neden IMF ile anlaşmaya varılamadı?.. OIMFkı, Sayın Özal'ı en güç günlehnde desıekledi, yazdığı raporlarda açıkça yan tuttu. Hatta 1984'ün sonuna gelindiğinde, ekonomik sorunların sürmekıe oluşunu "1983 yılında işlenen haıalara" bağlayarak, Clusu hükümetini eleştirecek kadar yan tutıuğunu gösterdi. Bu tavrını tarn 1,5 yıl surdUrdü. Sonunda artık "raporları çarpıtamayacağını, bunun kendi misyonuna ters düştüğunü" söyleyerek, yıllardır "en yakını hissettiği'' Sayın Özal 'ı yaya bırakıı. IMF ile Özal neden anlaşamadı? Üstelik, 'Bu şartlarda anlaşma artık imkânsız " diyen de bizzat Sayın Özal'ın kendisi. Yani, kararı kendisi verdi. Bu sorunun karşılığı, sanınz "politikacı Özal ile teknisyen Özal" arasındaki farkta yatıyor. Çünkü, IMF'ye kalsa, yatırımlardan ve özellikle büyük yatırımlardan vazgeçmek gerek. Her üç ayda bir bütçe konusunda IMF'ye hesap vermek gerek. Kalkmma hızını düşürmek gerek. Zaten "acüığı beş yıldır ortada olan" reçetelere yenilerini eklemek gerek. Eğer, Sayın Özal bugün yine teknisyen niteliği ile bir kamu görevi yürütmekte olsaydı, belki bağlı bulunduğu siyasal ikıidara ek reçeteleri kabul ettirebilir ve IMF ile yeniden anlaşabilirdi. Ne var ki, bugünkü konumu Başbakan niteliği ile tümüyle politik. Aldığı her karann politik faturasını hesaplamak zorunda. Bunun için de ' 'Başbakan'' olarak IMF'den "üç ayhk süre istemek zorunda" kaldı. Sonuçta da politikacı Özal, teknisyen Özal'a yenildi. Önümüzdeki üç ay içinde politikacı Özal ile teknisyen Özal arasmda nasıl bir denge kurulacağını hep birlikte göreceğiz. Parlamento dışında yükselen muhalefeıe paralel olarak, ekonomik dengeleri nasıl tutturacağını izleyeceğiz. Kemerlere bir delik daha (Baştarafı I. Sayfada) aradan geçen 1.5 yıl içinde enflasyon durdurulamayınca, hükümet faiz stratejisini değiştirerek, uzun vadeye tanınan faiz oranlarını yükseltmek zorunda kaldı. Yeni Stratejiye bir neden olarak da, bankalar üzerindeki maliyet yükünü giderek arttıran, mevduat bileşimindeki değişim gösterildi. Halen toplam mevduatın yüzde 40'ına yakını, en yüksek faiz üzerinden işlem gören 3 ay ihbarlı mevduat hesaplarında yatıyor. Mevduatm yüzde 30'luk bölümü, daha uzun vadeli hesaplarda değerlendirilirken, bankalann ucuz kaynak olarak kullandıklan vadesiz hesapların toplam içindeki payı sadece yüzde 30 düzeyinde bulunuyor. Hükümetin yeni faiz stratejisi üzerine görüş bildiren bir bankacı, "Yeni önlem, mevduat bileşimini düzeltici bir rol oynayarak, bankalann içinde bulunduğu zor duruma çare getirebilir" dedi. Yeni faiz oranlan üzerinde henüz görüş birliği sağlanmamakla birlikte, bir yıl vadeli oranların yüzde 50'nin üzerine çıkarılması, üç ay ihbarlı faizlerde ise 3 ila 5 puan arasında bir indirima gidilmesi üzerinde duruluyor. 6 ay vadeli mevduata tanınan faizlere dokunulmazken, vadesiz mevduat faizleri yüzde 5'ten 3 ila 5 puan arasında yükseltilecek. Bu arada ellerini çabuk tutan bankalann kredi faizlerini arttırdığı bildirildi. İki büyük kamu bankasuu izleyen diğer bankalann yeni kredi taban faiz oranları, kısa vadeüler için yüzde 64, orta vadeliler için de yüzde 66 olarak belirlendi. 2. Kemeıierde son delik aranıyor: Kamu yatırımlarında 300 milyar liralık bir kısıntıya gidilmesi düşünülüyor. KİT'lerin yeni yatırımlan engellenirken, bu kuruluşlara "maaş dışındaki her türlü ödemeyi durdurmalan" yolunda bir genelge gönderileceği belirtildi. Geçen yıl karara bağlanan 73 ihaleden, hidroelektrik santrallanna ilişkin olan 78 adeti dışında, kalanlardan vazgeçilmesi veya ertelemeye gidilmesi üzerinde duruluypr. 3. Vergi gelirteri: Öncelikle KDV tahsilatının, tahakkuk rakamlanna ulaşması hedefleniyor. Yılın ilk 4 ayının sonunda yaklaşık 250 milyar liralık KDV tahakkukundan memnun gözüken Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilileri, ceza faizinin arttırılması yoluyla lahsilatın hızlandırılması çarelerirü anyor. Bu arada, "KDV'nin deliği" olarak tanımlanan telafi edici vergi mükellefliği sisteminin kaldırılması çalışmaları da başladı. Telafi edici vergi mükellefliği sistemini "KDV'nin bir hastalığı" olarak niteleyen bir yetkili, "Bu sistem 1986'ya da geçer mi bilmem" dedi. Vergi gelirlerinin arttırıhnası yolunda bir diğer çalışma da, maktu vergilerin arttınlması yönünde sürdürülüyor. Bakanlar Kurulu gündeminde bulunan bir taslağa göre damga resmi ve harçlar yükseltilecek, belediyelerin topladıkları meslek vergi oranlan yeniden belirlenecek. 4. Büyüme hızı düşürülüyor: Kemerleri daha da sıkma politikasının bir sonucu olarak, 1985 yılı için öngörülen yüzde 5.5'lik büyüme hızının, yüzde 5 olarak yeniden belirlenmesi üzerinde duruluyor. BU TABLO DEĞİŞECEK Vadesiz mevduat Yüzde 5 İHBARLI VADEStZ 1 aylık Yüzde 35 3 aylık Yüzde 53 3 ay (yıl sonuna dek) Yüzde 56.9 6 ay vadeli , Yüzde 52 1 yıl vadeli Yüzde 45 3'ER AYLIK FAİZ ÖDEMELİ VADELİ 6 ay Yüzde 47 1 yü Yüzde 38 Ozal bilet sattı, eşi şarkı (Baştarafı 1. Sayfada) det?" diye sordu. Calp de, "23 tane v a r " dedi. Başbakan bu kez, "Şimdi sana ucuz bilet satacağım, kaç tane alacaksın?" diye sordu. Calp, " 5 binden alırım" deyince, Başbakan, "Hayır. 7500 liradan satacağım sana" şeklinde karşılık vererek bileti masaya koydu ve Calp'in elinden 7500 lirayı alarak yanındaki gazetecilere döndü, "Nasıl olurmuş pazarlık. gördünüz mü?" dedi. Ayrıca Calp'in yanında bulunan HP Genel Sekreteri Yılmaz Hastürk'e de, "Yılmaz, çıkar bakalım keseyi" dedi ve ona da indirimli tarifeden iki bilet sattı. Başbakan bundan sonra ba.kanların bulunduğu masaya giderek, " H a d i bakalım. ucuz bilet geldi, herkes 2'şer 3 e r tane alsın" diyerek bakanlara biletleri verdi ve paralarını aldı. Bu arada eski milletvekillerinden Nizamettin Çoban'ın, "Başbakan masama getirip bilet satarsa. fiyatı ne olursa olsun istediği miktarda alacağım" diye bağırdığı duyuldu. Başbakan Özal bunun üzerine gazetecilerle birlikte Nizamettin Çoban'ın bulunduğu masaya yönelerek, "N'eredeymiş o madenci, bir görelim" dedi. Başbakan Özal, gazetecilerle birlikte Çoban'ın bulunduğu masaya gelerek, "Kaçtan alacaksın, kaç tane alacaksın, sen ortadireksin, seni koruyalım" dedi. Nizamettin Çoban da gülerek, "Efendim. ben ortadirek değilim, patronum. Ucuz tarifeden de almam. Kiyatı ne ise ondan satın" karşılığını verdi. Bunun üzerine Özal, "Ooon harika bir maden buldum, al bakalım şuradan 100 tane diyerek" yüzlük bir paketi Çoban'a verdi. Özal, elindeki biletleri bitirdikten sonra masaya oturdu ve eşi Semra Özal'la birlikte aldıkları biletleri masaya yayarak çekilişi izlemeye koyuldu. Özal, bir taraftan lopladığı paralan sayarken, cji Semra Özal da biletleri sıraya diziyordu. • Gecenin sunucusu Cenk Koray, eski Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Şen'le alkış konusunda bahse tutuştular. Ali Şen, salonda Fenerbahçe adının duyulması halinde daha çok alkış alacağım söyledi. Cenk Koray da Beşiktaş'ın daha çok alkış alacağım mikrofondan ilan etti. Her iki takım da alkışlandı. Sonra da Cenk Koray, Başbakan Turgut Özal'a hangi takımı tuttuğunu sordu. Özal, Fenerbahçeli olduğunu söyledi. Eşi Semra Özal, Beşiktaşlı olduğunu bildirdi. HP Genei Başkanı Calp, Milli Takım deyince, Koray, "tşte politik bir cevap" dedi. SODEP Genel Başkanı Erdal İnönü ile Türklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz, Rizesporlu olduklarını söyledüer. TV, İNÖNÜYE ÇIKIYOR Gecenin en ilginç olayı, piyango çekilişi sırasında yaşandı. Başbakan Özal, ilk kurayı çekti ve TV'nin Erdal İnönü'ye çıktığını ilan etti. Cenk Koray, bu kez Erdal İnönü'den video kurasını çekmesini istedi. İnönü de arkadaşımız Betül Uncular'a video kazandırdı. Otomobil çekilişini, video kazanan Betül Uncular yaptı. Uncular, Vildan Akbel adında bir bayanın otomobil kazanmasını sağladı. Samime Sanay, " A n m balım peteğim" şarkısını söylerken, Özallar bu şarkıya katıldılar. Bir ara Semra Özal, Samime Sanay'tn elinden mikrofonu alarak, " A n m balım peteğim" şarkısını birçok sanatçının yapama yacağı bir biçimde okuduktan sonra, eşine dönerek, "Yine seni seçeceğim" deyince, alkış kıyamet koptu. Birçok davetli, Semra Özal'ın sesinin güzel olduğunu ve usulüne uygun olarak şarkı söylediğinde birleşti. Samime Sanay daha sonra Necdet Calp'le birlikte "Güneşi doğduracak" şarkısını söyledi ve arkasından SODEP'in şarkısı olan "Zeytin gözlüm'*U SODEP'lilerle birlikte söyledi. Ortaokul sonu paTasız yatılı sınav soruları matematik çözümünde; 10. soruya B yerine A cevabı gösterilmiş ve 13. soru için "yanlış" değerlendirilmesi yapılmıştır. 13. soru doğru ve cevabı C'dir. Bu yanılgı için, okur soru yapımcıları ve Cumhuriyet'ten özür dilerim. DUDU KORKMAZ SAHİBİNDEN j SATILIK ARSA Yalova Çiftük Köyü altında caddeye cephcli yeni pariellenmif 4 kat imar durumu 2 adet 800 nr arsa satıhkur. Müracaat: Tel: 525 28 62160 84 02 METİN DİZER • Evlilik cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. A YŞE SEMERCİ OZUR •• •• BAŞSAĞLIĞI Hayatını atçılık ve yetiştiricilişe adamış olan, camiamızın mümtaz ve unutulmaz sıması, sevgili hocamız M. ALt KİPER'İ kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Kendisine Tann'dan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere tüm atçılık camiasına başsağlığı dileriz. (Baştarafı 1. Sayfada) lal edildi. iptal edilen kadrolar arasında yönetici kadroları bulunmuyor. Personel gereksinimi iş programları çerçevesinde "memur ve işçi statüsünde olmayan'' sözleşmeli personel ile karşılanacak. Bu kuruluşlarda halen 657sayılı yasa uyarınca çalışan personelden isteyenler "uygun görülürse" sözleşmeli olarak çalışabilecekler. Sözleşmeli personel alımmın serbest bırakıldığı kaydedilen genelgede, kuruluşların yönetim kademeleri ile diğer pozisyonların görev lammları, yetki ve sorumiulukları, bu göreve gelecek kişilerde bulunması gereken nitelikler tespit edilecek ve tavam 600 bin lirayı geçmeyecek şekiide ücret gruplan belir'.enecek. Sözleşmeli personelin gireceği ücret grubu; öğrenimi, hizınet yılı, başarısı ve diğer fakıörler dikkate aiınrnak suretiyle, yönetim kunıllannca tayin edilecek. Sözleşmelerin yenilenip yenilenmemesi hallerinde tazminat ödenmesine dair cezai şan, sözleşmelere kesinlıkle konulmayacak. İlk kez sözleşmeli olarak çalıştıntacak personelin değerlendirilmesi amacıyla ilk sözleşme altı aylık yapılacak. KfFIerde ÖRNEK TABLO Ücret Grubu 1 2 3 4 5 6 7 8 Brüt ücret (TL / ay) (En çok) 450.001600.000 300.001450.000 250.001300.000 200.001250.000 150.001200.000 125.001150.000 100.001125.000 70.001100.000 TÜRKİYE JOKEY KULÜBÜ 9 10 50.0,. 70.000 25.001 50.000