23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 'Ek süre genelgesi' Sahıbı: C'umhuriveı Maıbaacılık ve Ca/eıeulık Turk \nomm Şirkeıi adına Nadir Nadi. 0 Genel Ya>ın Muduru Hasan Cemal. Muosesc Muduru Emine Uşaklıgil. Ya?ı Islen Muduru Oka> Gonensin. # Haber Merke/ı Muduru: \al<ın Baver, Savla Du«ni Yoneımenı Ali Acar, • Temsılcıler: ANKARA: Yalvın lİogan.İZMIR: Hikmet (.«»inkaya. ADAV\ Mehmel Mercan. Servıs Şeflerı: Isıanhul Habcrlerı: Rrha O/, Dı> Habcrler. hrgun Ralcı, Ekonomı Ovman l'laga). Kulıur Avdın hmec, Maga/ın \ak,ın Pekşen, Spor Danışmanr Abdulkadir >uı<Hman, Du/elıme: Refik Dbrtaş, Araşlırma: Şahin Alpa>, lşSendıka. Şukrea Kelenci, • Koordinaıor: Ahmel Koralian. • Malı l>ler: Krol Krkul. llan: Ziya Krjîtne, Halkla llijkıler: (.uldernı Ko^ar, Idarc: Hüvevin Uunr, hleıme: Sadun Sonme/. B<nan \e Yavon: l umhıırivei Maıbaacılık ve Gazeıecılık T A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu Isıanbul. PK. 246lslanbui, Tel: 526 10 00 (9 hat), Telex. 22246 • Bumtar: Ankara: ZıyaOokalp Bulvarı Inkılap Sokak No: I 9 ' 4 Tel: 33 II 4147, Teles 42344 • İtmir Halıı Zıya Bulvarı No: 64/3. Tel: 25 47 0913 12 30 Telex: "S2359 • Adana: Çakmak Cad No 134 Kat 3. Tel: 1455019731 Telex 62155. TAKVÎM 6 NİSAN 1985 tmsak: 4.04 Güneş: 5.33 Öğle: 12.11 Ikindı: 16.48 Akşam: 18.40 Yatsı: 20.03 YOK ortalığı karıştırdı: Genelge neden çıkarıldı? , 29 mart tarihli genelgesiyle "6 yıllık öğrenim hakkı" hükmünün "bütün sınıflar için geçerli" olduğunu bildirdi. Ege Üniversitesi uygulamaya geçme kararı aldı, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü "bir yanlışlık olmalı" diye düşündü. YÖK'e yeniden soruldu, genelgeye açıklık getirildi: "Kalem ya da redaksiyon hatası var." Genelge "af" olarak yorumlamnca YÖK ajanslara açıklama gönderdi: Genelgeyle yasanın 44. maddesine açıklık getirildi. Af yok! Bu açıklama, 29 mart tarihli genelgeyi havada bıraktı. Çünkü ortada bir kanşıklık yoktu, dolayısıyla bir "açıklık getirilme" ihtiyacı hiç duyulmamıştı. Genelgeye neden gerek duyulduğu merak konusuydu. Haber Merkezi Üniversitelerden atılma durumuna gelen öğrencilerin okullannda kalabilmeleri için kamuoyunda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çeşitli formüller aranırken YÖK'ün 29 mart tarihinde üniversitelere gönderdiği bir genelge, ortalığı iyice karıştırdı. YÖK'ün zaten uygulamasını sürdürdüğü ve yasasında da yer alan bir konu için neden genelge yayımlama gereğini duyduğu ise tartışma konusu oldu. 2547 sayılı Yüksek Oğretim Kanunu'nun (YÖK) 2880 sayıh yasayla değişik 44. maddesine göre üniversitelerde son sınıfta okumakta olan öğrenciler, üç dersten başansız olmalan halinde iki yıl daha ek okuma süresi hakkı elde ediyorlardı. YÖK tarafından ihsan Doğramacı imzasıyla 29 mart tarihinde üniversite rektörlüklerine gönderilen genelgede ise yasadaki bu hükmün "bütün sınıflarda uygulanabileceği" bildiriliyordu. Yasa hükmünün bütün sınıtıarda uygulanabilecek olması, yaklaşık 1 aydır TBMM'de, gazetelerde, öğrenci kantinlerinde, kahvehanelerde ve benzeri yerlerde konuşulan bir konuya, öğrencilerin okuldan aülmasına çözüm getiriyordu. Bu kararla birlikte atılmalann önü alınabilecekti. Cumhuriyet Ege Bürosu muhabirinin görüşune başvurduğu Ege üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sermet Akgün, genelge gereği olarak bütün öğrencilerin okullanna geri dönebileceğini açıklıyordu. Akgün, bu açıklamasından bir saat sonra Cumhuriyet muhabirini şahsen anyor ve konuyu tekrar YÖK'ten doğrulatma gereğini duyduğunu söylüyor. "Bana bir yanlış anlama olduğunu söytedUer" diyordu. Akşam üzerine doğru YOK, ajanslara bir açıklama gönderiyor ve "gerçekten bir yanlış anJama olduğunu" genelgenin "bir af olarak yorumlanamayacağını" bildiriyordu. Bu durumda ise 29 mart tarihini taşıyan YÖK genelgesi havada kahyordu. Zaten yasada var olan ve bugüne dek "yanlış uygulama"sına hiçbir şekilde rastlanmamış olan bir maddenin bir genelge ile tekrannın anlamı yoktu. Genelgenin yarattığı kanşılıklıktan en büyük payı lzmir'deki iki üniversite aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi tktisadi tdari Bilimler Fakültesi dekanlığı da genelgeyi Ege Üniversitesi rektörü gibi yorumlamıştı. Dekanlık, bağlı bulunduğu rektörlüğe bir yazı yazarak genelgeyi uygulayıp uygulamayacaklarını sordu. Rektör Prof. Dr. Ömer Yiğitbaşı, "ek süre hakkının her sınıfta uygulanabileceği" ifadesinin "yanlış kaleme alındığını" düşündü ve YÖK'ü uyardı. Rektör Yiğitbaşı, " t k i yıllık ek sürenin her sınıfta uygulanmasının mümkün olmadığını düşündüm ve YÖK'ü bn konuda uyararak, yazının yanlış yorumlanabileceğini ilettim" dedi. YÖK, bunun üzerine ikinci bir genelge ile ilk gönderilen yazıda "bir kalem ya da redaksiyon hatası" olduğunu duyurdu. Daha sonra YÖK, ajanslara bir açıklama yaptı, "genelgenin bir af gibi yorumJanamayacağım" bildirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Yiğitbaşı'na göre bütün bu kanşıklıklara neden olan yasanın 44. maddesi şöyle yorumlanmahydı: "Eğer bir öğrenci, mesela ikinci sınıfta bir dersten başansız olduysa bu dersi yeniden almak zorundadır. Bu arada uçuncü sınıfın derslerini de alır. Bu öğrenci hâlâ ikinci sınıfta sayılmaktadır. Çünkü bir derani vermemiştir. Bunun gibi üçüncü sınıfta da bir dersten başarılı olamazsa öğrenci üçüncü sınıfı tekrar okuyor kabul edilir. Böylece öğrenci dördüncü sınıfa gelene dek altı yılını doldurmuş sayılır. Yani altı yıllık süre, ders geçme sisteminin bulunduğu okullarda da uygulanmaktadır." Genelgenin yarattığı karışıklıktan, öğrenci yurtları da payını aldı. Universitelerden kaydı silinen öğrencileri yurtlardan da atan YurtKur, ilişiği kesilenlerin listelerini geçen pazartesi gününden itibaren " g ö r ü n ü r >erlere" asmaya başladı. Yurtlar, öğrencilere bir " s ü r e " tanıdı, öğrenciler de bavullarını toplamaya başladı. Ancak genelgeyle "ek süre hakkı" bütün sınıflara uygulanabilir hale gelince, bavoıllar yine bozuldu. Sevinç ve umut kısa sürdü. Olayın bir "yanlış anlama" olduğu duyurusu üzerine bavullara yeniden el atıldı. Yurt müdürlükleri, öğrencilere 8 nisana kadar yataklannı terk etmeleri için bir "ek süre" tanıdı. CAN BOĞAZDAN GEÜR !.. Trafik kazalarında üç ölü tstanbul Haber Servisi Kıztltoprak Selamiçeşme Bağdat Caddesi 'nde direğe çarpan otomobilde Pervin Eren (26) ve Rasim Altunbaş (27) ö/dü, otomobili kullanan Murat Tolga Buyruk ve Gülten Fırat yaralandı. Güngören öğretivi Sokak 'ta Nuri özata (4), babasının yeni aldığı minibüsün içinde oynarken freni boşaltarak hareket etmesine neden oldu, olayda minibüsün önünde oynayan Tuğba Yeşilyurt (3) ezilerek öldü. Kaçak eşyalar satılıyor tstanbul Haber Servisi Haydarpaşa Gümrük Müdurlüğü 'nde ele geçirilen çeşitli cins ve miktarlardaki esya açık arttırma yoluyla 15 nisanda satışa çıkarılacak. TCDD Haydarpaşa Liman tşletmesi Müdürlüğü 'nde yapılacak açık arttırmada, satılacak eşyalar arasmda oto aksesuarlan, mobilet lastikleri, iplik, kütük demir, buldozer, profil demir, bakır alaşımlı pirinç boru ve sıcak çekilmiş çelikten filmasın bulunuyor. < Dert anlatmak isteyen 14 öğrenci tutuklandı tki HP'ti: Tutııhlanan ögrencüeri biz çağurruştık BP tarafından, Meclise geiip oturum izleyen 14 öğrencinin sabah evlerinden toplanarak önce gözaltına alınması, ardtndan da tutuklanmasma tepkı gösteren HP'li Fikri Sağlar ve Cüneyt Canver, "Öğrenciler, TBMM'ye geldiler diye tutuklanıyorlarsa işverenler, sanayiciler, müteahhitler, tüm özel sektörün paralı temsilcileri Meclisten çıkmadıklarına göre ne tutuklanacaklardır?" dediler. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Ek sınav hakkı talep eden öğrencilerin gözaltına alınarak tutuklanması olayını Halkçı Parti'nin TBMM gündemine getireceği öğrenildi. HP milletvekilleri Fikri Sağlar ve Cüneyt Canver, öğrencilerin Meclise Halkçı Parti yetkililerince davet edildiğini belirttiler. Canver ve Sağlar, dün Cumhuriyet'e yaptıkları açıklamada şöyle dediler: "28 Mart 1985 tarihinde öğrencilerin TBMM'ye yüriimek üzere Hacettepe L'niversİtesi önünde toplandıklan savı dognı değildir. Çünkü öğrencilere ek sınav hakkı verilmesi amacıyla TBMM'de yapılması tasarlanan gündem dışı konuşmayı izlemek üzere parti yetkililerimizce davet edilen ve kendilerinden olabildiğince kalabalık olmalan istenen öğrenciler, bu isteme bağlı olarak toplu olarak TBMM'ye gdmişlerdir. TBMM, halkın her kesiminin sonınlarını iletebileceği tek mercidir. işverenler, sanayiciler, ihracatçılar, ithalatçılar, müteahhitler, biracılar, kredi lakipçileri gelebilir. Onun dışında kalan küçük esnaf, memurtar, işciler, işsizler, emekliler ve öğrenciler geicmezler, diye bir kural yoktur. Böyle bir kural olmadığına göre, öğrenciler çok haklı ve masum istekkri nedeniyle ve gelecek kaygısı ile hareketleri sonucu üstelik partimizin çağnlısı olarak TBMM'ye geldiler diye tutuklanıyorlar ise, işverenler, sanayiciler, müteahhitler tüm özel sektörün bol paralı temsilcikri Meclisten çıkmadıklarına göre, ne zaman tutuklanacaklardır?" Öte yandan Halkçı Parti milletvekillerinin konuyu Meclis gündemine getirmek amacıyla bir soru önergesi hazırladıkları, bunun salı günü yapılacak TBMM Genel Kurulu'nda HP Ağn Milletvekili Ibrabim Taşdemir tarafından verileceği, öğrenildi. Dericilere Tuzla 'da yeni site tstanbul Haber Servisi Tuzla'daki tstanbul Organize Deri Sanayi Bölgesi altyapı tesislerinin temeli yann atılacak, Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral tarafından atılacak, organize deri sanayi bölgesinin Türk deri sanayiinin üretim potansiyetine yann verecek nitelikte altyapı tesisi ve modernizasyonuna sahip olması öngörülüyor. 9 sanıklı yeni bir dava açıldı y f Dtfiflen Oenel Seknten Dtştfkr. Bakanı / CENTO Genel Sekmen ı Cumhurbaşkanlıtı Genel Sekrelen / Mılh Savunma Bakanı ı MılletvekUL Ü. Haluk Bayülken Anlatıyor Cüneyt Arcayürek'in Röportajı M£.ıbrıs ve Cezayir konulannda tngiltere'nin tezi şöyleydi: "Bu konular içişlerini ilgilendirir. Bu nedenle BM'de görüşülemez". Biz de Ingiltere'nin bu tezine uygun davramyoruz. Bu nedenle Cezayir meselesinin BM'de görüşülmemesi için oy kullandık. 1960'tan sonra Cezayir'in bağımsızlığt konusu gelince hep olumlu oy kullandık. Inönü ile Johnson görüştükten sonra ABD'nin tavrı değişti T " ö n c e Virginia'da Amerika'nın eski yaşamını canlandıran VVilliamburgs diye bir yerde konakladık. Köşkler, villalar.. Biz de böyle bir binada misafir edildik. Misafirler de ne misafir. İsmet Paşa'nın dışında Feridun Cemal Erkin, Nihat Erim, Suat Bilge, ben, Turan Tuluy, Turgut Sunalp, Orhan Eralp ve Turgut Menemencioğlu.Bizim UnlU 'Kıbrıs takımı.' Ertesi gün helikopterlerle Washington'a geldik. Beyaz Saray'ın hemen yanındaki küçük alana indik. Başkan Johnson, yanında Dışişleri Bakanı Dean Rusk, bakan yardımcılarından ünlü George Ball, Genelkurmay Başkanı Ma.\vsell Taylor.. Fevkalâde sıcak bir karşılama oldu. Çevreyi halk almış, toplar atılıyordu. Beyaz Saray'a girmeden önce yapılan konuşmalarda Johnson, İsmet Paşa'yı övdü. Paşa ise ölçülü, bilinen üslubuyla konuştu. Sonra, içeri geçildi. İsmet Paşa, Johnson'la uzun bir "baş başa" konuşması yaptı. Hepimiz oradayız. Başkanın oval odasmda biz ve ABD ileri gelenleri oturuyor, oda balkona açılıyor. Bekliyoruz. 'Önemli konuşma içeride.' Sonra Johnson'la İsmet Paşa geldiler. Johnson gönül ahcı bir üslup içinde konuşuyordu. Türkiye'ye Başkan Yardımcısı olarak geldiğinde tanışmıştık. Johnson bir nezaket, bir kibarlık, zerafet numunesi halinde, yüzünden ballar akıyordu. Mektubun gelişi sırasında son derece kızgın olan İsmet Paşa biraz 'düzelmiş' vaziyette. Benim izlenimim şu oldu: Johnson, Türkiye'nin Kıbns konusundaki haklıhğını ilk ağızdan işitmişti, dinlemişti. Tabii, böyle tarihi bir şahsiyeti tanımış oldu. Heyetler arası görüşme, tsmet Paşa'nın Johnson'la yaptığı görüşmeden sonra, elbette o kadar önemli değildi. Fakat Türkiye'nin, Kıbns konusundaki makul tekliflerinin reddedilemeyeceği ve Türk toplumunun ezdirilemeyeceği gibi bir hava hasıl oldu ki, 1964 ağustosunda Grivas denilen 'heriîi naşerif Erenköy baskınını başlattı. Biz 'police aktion' yaptık ve Amerika'dan ses çıkmadı. Beklediğimiz gibi BM'den ateşkes çağrısı geldi. Bizden sonra, Johnson 'Baba', Papandreu'yu çağırmış Washington'a. tstanbul Haber Servisi Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş adlı örgüte üye oldukları ve çeşitli eylemler gerçekleştirdikleri savıyla 9 kişi hakkmda tstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Sumaralı Askeri Mahkemesi'ne dava açıldı. Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü'nü oluşturdukları, yazılama, pankart, afış asma, seminer düzenleme, mitinglere katılma eylemlerini gerçekleştirdikleri ileri surulen sanıklar Erol Şahin, Mustafa Kemal Karabay, Zafer Demirak, Soner Baykara, Kemal Güner, Talip Mor, Behzat özgel, Bahattin Gürbüz, Muradiye Dinler hakkmda en az 10 yıl hapis cezası isteniyor. "Kanser tedavisinde aşama yok" BEYAZ SARAY'IN BAHÇESİNDEWashington'da Turk heyeti, sıcak bir şekilde karşılandt. Heyette İsmet Paşa'nın dışında Feridun Cemal Erkin, Nihat Erim, Suat Bilge, Haluk Bayülken, Turan Tuluy, Turgut Sunalp,Orhan Eralp ve Turgut Menemencioğlu yer alıyordu. (Fotoğraf: BAYÜLKEN'IN ARŞİVİ) luğu ve yapılan hatayı gidermek için Cezayir'e gitti ve 'özür' diledi. Siz ise, Cezayir le ilişkilerimizin 1965yüında 'normal' olduğunu önesürüyorsunuz?) "Bakın sorunu doğru ortaya koyalım: Biz, Cezayir'in bağımsızlığı için BM'de hiçbir zaman aleyhte oy kullanmadık. Cezayir konusu BM'ye 1955'te geldi. Kıbrıs sorunu da 1954 yılında başladı. Cezayir ve Kıbns konulannda tngiltere ve Fransa BM Yasası'nın 2. maddesinin 7. fıkrasına dayanarak 'bu konulann içişleri olduğunu, bu nedenle BM'de göriişülemeyeceğini' öne suruyorlar. Biz de Kıbns konusunda o sırada Ingiltere'nin bu tezine uygun davranıyoruz. Soğuk savaş bütün hızıyla üruyor. Stalin yeni ölmüş, biz bir şoktan yeni çıkmışız. BM'de herkes zehir gibi. Cezayir'de çarpışmalar var, ama bu çarpışmaları iki ayrı ulusal grup yapıyor. Durumda bir açıklık yok. Biz, İngiltere'yle Kıbns konusunda yapuğımız gibi, Cezayir konusunun BM'de görüşülmemesi için oy kullandık. Dediğim gibi, önümüzde aynı paralelde, Kıbrıs'ın BM'de konuşulmamasma dayalı bir politika var. Cezayir sorununun görüşülmemesini istememiz de bundan. 1955'ten sonra Kıbns konusuyla benzer maddeleri içerdiği için 1960'a değin Cezayir konusunda da 'cekimser o>' kullandık. Ama 1960'tan sonra Cezayir'in bağjmsızlığı konusu gelince, hep olumlu oy verdik. 1960'tan önce self determination'a da karşıyız Kıbns'ta. Fakat 1960'tan sonra Cezayir'in hem bağımsızhğı hem de self determination için olumlu oy verdik. Cezayir'den özür dileyecek bir neden de görmüyorum. Başkan Nasır'la da konuştum bu arada. Kahire'de olağanüstü önlemlerin alındığı bir yere götürüldük. Neredeyse adım başında durduruluyor ve kontrol ediliyorduk. Başkan Nasır, beni kabul ettiğinde uzun süredir Türkiye ile Mısır arasmdaki ilişkiler soğuktu. Çok kibar bir insandı. Uzun boylu, yakışıkh. Ben Nasır'a, Türkiye'nin Mısır'a karşı olan samimi duygulanm anlattım. Başkan Nasır, Türkiye ile yaptığı bu ilk görüşmede söylediklerimi geri çevirecek hiçbir davranış göstermedi. Tersine, "Türkiye ile ilişkilerin normale dönmesine yanlı olduğunu" belirtecek ifadeler kullandı. Daha sonraki yıllarda Başkan Enver Sedat ile göruşecektim. Hem de iki kez." (Bu kadar yüklü bir yasamdan sonra Haluk Bayülken, Londra Büyükelçiliği'ne gidiyor. Cumhurbaşkanı Sunay'ın Ingiltere'yi ziyareti oradaki çalışmalannm önemli olayı. Londra Büyükelçiliği'ne nasıl gittiniz, merkezdeki son konuşmalar neydi?) "Çağlayangil 'dışta' görev almama karşı çıkmıştı. Hele Süleyman Demirel, 'Canım şimdi başımıza iş çıkannayın' demişti. Ne var ki, giderek yoruluyorum, doktorlar eşimi sıkıştınyor. Sonunda Londra'ya atanma karanm çıktı. Ama Çağlayangil bana, 'Haluk Beyfendi' dedi. 'Aslında sizin gideceğiniz yer BM. Ancak Orhan Eralp BM'ye daha yeni gitti. Huyunuzu biliyorum, yeni giden bir arkadaşın BM'den alınmasım siz de istemezsiniz. Eralp belirli bir süre BM'de kalacak. Sonra sizi oraya göndeririz.' Ben, bu konuşmayı eşimden bile sakladım. Ve sonra, başıma işler geldi. Londra'da üç yıl kaldım. İhsan Sabri Çağlayangil bir gün Londra'da bana, 'Tamam. Eralp'i başka yere alıyoruz, siz de BM'ye gidiyorsunuz' dedi. Eşim V aliha, atanma öncesi görüşmeleri bilmediği için 'vay efendim' diye başladı. 'Ben New York'a gitmiyorum, Ankara'ya dönüyonım.' Eşimin gerekçesi şuydu: Biz, Londra'da görevimizi tam yapamadığımız için BM'ye atanıyorduk, kabul edemezdi bunu. Fakat Çağlayangil, sempatik, akılh, zeki bir insan. 'Valiha Hanımefendi' dedi. 'Siz çok faal bir insansınız. Bizim BM daimi delegeleri için New York'ta bir konutumuz yok. Bu görevi size veriyorum, lütfen uygun fiyata bir yer bulun.' 'Bizimki' bu görevi kabul etti. Daha önceden kararlaştırılmış olan bu görevi evde sakladığım için çok sıkışık bir durumda kalıyordum. Neyse, Çağlayangil'in araya girmesiyle durum çözuldü. Nitekim, eşim Valiha, New York'ta bu görevi yerine getirdi. Uğraştı, didindi, bir yıl içinde ucuz fiyata bir konut satın aldı. Devlete buyuk kazanç oldu. Herkes ovuyor. Kısacası ben Londra'dan New York'a böyle 'olaylı' gittim. (Kraliçe, öteki kraliyet mensuplan... tngiliz siyasal yaşamı... Sunay'ın ziyareti.. Elizabeth'le uzunca konuştunuz mu hiç?) "Elizabeth'le ilk konuştuğum zaman, kraliçe kahkahalar attı." ASKARA, (a.a.) Ankara Onkoloji Hastanesi Başhekim Vekili Op. Dr. Cahit Korkut, "Türkiye'de 1960yıhndan bu yana kanser tedavisinde büyük bir aşama yok, sadece teknik yönden gelişme var'''' dedi. Onkoloji hastanesinde, daha çok meme ve deri kanseri türünün tedavi edildiğini belirten Cahit Korkut, şoyle konuştu: ' 'En çok meme kanseri üzerinde duruyoruz. Tedavisinde en başarılı olduğumuz kanser türü de bu. Erken teşhisle hastanemize 100 hasta başvuruyorsa, tedaviden 10 yıl sonra bu hastaların 85'i hayatta kalıyor." "Bilemem. Bütün heyet Washington'daki Blair House'da kalıyorduk." (Oysa, ismet İnönü, durumu biliyordu) "İsmet Paşa'nın başarılı konuşmalan meyvelerini verdi. Daha sonra Adayı üç gün bombaladığımız zaman, ABD'den hiç ses çıkmadı. Ne olmuştu? ABD'nin tutumuna bakalım bu açıdan. Içerideki baş başa konuşmada her şey çözülmüştü. O nedenle resmi görüşmeler 'formaliteyi' geçmedi. ABD, Türkiye aleyhine bir daha vaziyet almadı. Biz, New York'a bir Boeing uçağıyla gittik. Paşa'nın doktoru Zafer Paykoc, Amerika'ya geldiğinden beri böbrek sancısı çekiyor, fakat Paşa'ya duyurmuyordu. New York'a giderken İsmet Paşa durumu anladı, kalktı uçakta yanımıza geldi, Paykoç'a, " O bizi iyi edeceğine, kendisi hasta, bizim onu tedavi etmemiz gerekiyor" diye takıldı. Görüyorsunuz, dış politikamızda Kıbrıs ağır basıyor. Daha ilginç yanı şu: Dışişleri bakanlan yurt dışına çıkınca, bakanhk genel sekreterleri daima 'içeride' kalır. Fakat Dışişleri Bakanı Moskova'da, ben de NATO, Londra ve ABD'ye gidiyordum. İlginç bir durumdu. Oksayr'm yıldırım baskını thtüal sonrası Cezayir (Haluk Bayülken 7n özgeçmişi sayfalar tutuyor. Yüzlerce toplantıya katılmış, yüılerce diplomatla tanısmıs, dostluk kurmus, konuşmuş. Haziran 1965'te Cezayir'de toplanan İkinci AsyaAfrika Konferansı'nda Türk heyetine başkanlık etmişsiniz?) tstanbul Haber Servisi Devlet Bakanı Kâzım Oksay, tstanbul Petrol Ofisi Haramidere dolum tesislerine dün "yıldırım baskın" yaptı. "Kendine gelen bazı ihbarlan değerlendirmek amacı" ile beraberinde gazeteciler olduğu halde Haramidere'ye gelen Bakan, dolum tesislerindeki kantar ve sayaçları denetledi. Johnson mektubundan sonra İnönü ile birlikte kalabalık bir grup Washington'a gittik. Beyaz Saray'ın bahçesinde Başkan Johnson bizi karşıladı. İsmet Paşa ile Johnson, uzun süre baş başa konuştular. Konuşma sonunda her şey çözülmüştü. ABD, Türkiye aleyhine bir daha vaziyet almadı. Nitekim daha sonra Adayı üç gün bombaladıgımız halde ABD'den ses çıkmadı... "Bakan gitmedi, bakan yardımcısı sıfatıyla toplantıya ben katıldım. Cezayir'e gittiğimizin bir gün öncesi ihtilal olmuş, Bin Bella'yı bir villaya kapamışlar, Bumedyen durutna hâkim. Tanklar, toplar görünüyordu, ama kentte sessizlik vardı. Gece birkaç el ateş edildiğini işittik, başka bir şey olmadı. Bumedyen duruma tümüyle hâkim. Toplantıya katılan heyet başkanlarım kabul ediyor. Bize ses yok. Büyükelçimiz Semih Günver'di, gidip geliyor, ama Semih'te bir tuhaflık. 'Yahu' diyorum, 'Biz, Cezayir'le eski dostuz. Kardeşiz. Neden kabul edilmiyoruz?' Sonra Bumedyen ile konuştuk. Kırmızı saçlı, ince uzun bir adam. BM'de Türkiye'nin Cezayir'e karşı oy kullanmasından hiç bahsetmedi. Sakin bir adamdı, Türkiye ile ilişkilere verdiği önemden söz etti. Gerçekten kahramanca dövuşmüşlerdi, bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı. Bizim Cezayir'le ilişkilerimiz o zaman da normaldi." (Oysa, 1985'te Türkiye, Cezayir'den özur diledi. Başbakan Özal, ydlardır surüp giden bu soğukO karmaşık ortam içinde bir kez aleyhte oy kullandık. Bir daha asla! Uyuşturucu satan 5 kişi yakalandı tnönü^nün eıkıntıh gtinleri (tsmet İnönü, Johnson'la görüşmek için Washingıon'a gider ve Williamsburgs'da gecelerken, Türkiye'de başka gelişmeler oldu. tki küçük partiyle CHP'nin kurduğu karma hükümetin Başbakant olan İsmet İnönü, belki deyaşamınm sıkmtıh anlarını Amerika'da yasadı. Çünkü, hükümet ortakları tsmet İnönü iVashington 'a geçerken, hükümet ten çekileceklerini açıklamışlardı. ABD gibi süper bir devletin başkanı ile görüşmeye otururken, yapılan bu açıklamamn bir başbakanı ne denli etkileyeceğini, hattakendini 'boşlukta'hissetmesine yol açacağını kestirmek zor değildi. Fakat tsmet Paşa, soğukkanlılığını korudu ve bu koşul altında Johnson 'la görüştü. Herhalde Johnson, İsmet Paşa'nın Ankara'daki 'siyasal durumu' görüşmeye geçmeden önce biliyordu. Peki, ismet Paşa, Johnson'la görüşmeye girerken, Türkiye 'den 'o haberi' almış mıydı?) Cezayir?e silah yardııtu (Bu durumu herhalde Cezayir biliyordu?) "Elbette biliyordu. Ben, ne Mutteferrika'dan ne de Bumedyen'den bu konuda bir tariz işitmedim. Nitekim, 1974'te yapılan Kıbns Barış Harekâtı'ndan sonra, BM'ye gittik. Orada bir karar geçti, biz bu kararı butünüyle lehimize çevirmek istiyorduk. Cezayir Dışişleri Bakanı Mütteferrika'nın yardımlarını gördüm ve hatta bana geldi, 'Haluk' dedi, 'Daha ne istiyorsunuz? Kıbns'ta bir hükumet yok, iki topluma eşitlikten söz ediliyor, askeriniz girmiş içeri. BM'nin gelecek Genel Kurulu'na kadar daha bir yıl var. Bir yılda daha birçok gelişmeler olabilir.' Çok dostçaydı tutumu, sonradan da dost olduk. Cezayir'i desteklemediğimiz arada sırada soylenir durur. Oysa biz, Cezayir'e bağımsızlık savaşı sırasında silah yardımı dahi yaptık. tstanbul'da uyuşturucu satan ve kullanan 5 kişi yakalandı. Narkotik Şube Müdürlüğü'nden yapılan açıkamada yakalanan Rahim Tetik, Yusuf Conbaş, Yasar Kayacık, Celal Şahnalı ve ihsan Ergin 'in ahcı kılığma giren polisiere uyuşturucu satmak isterken yakalandıklan bildirildi. Kendileri içici olan sanıkların, gençlere, özellikle lisede okuyan zengin aile çocuklanna uyuşturucu sattıkları belirlendi. (UBA) Yavuztürk, yurda döndü tSTANBUL, (a.a.) Lüksemburg'da yapılan NATO Nükleer Planlama Grubu Sonbahar Toplantısı 'na katılan ve bu arada, Tunus Savunma Bakanı 'nın resmi konuğu olarak bu ulkeyi ziyaret eden Milli Savunma Bakanı Zeki Ya\uztürk, dün vurda döndü. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle