16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kötümüzün öyle iyi yanlan var ki, kusur dediğimiz şey sakın kusuru görmek olmasm!" Benzer sorunlann altından kalkamayan, üstesinden gelemeyen akıl, "Gönöl kimi severse güzel odur" deyip işin içinden sıyrılmaya çahşmış. Gönül neyi, neden ya da ne için sever? Bilemiyoruz. Güzeli / güzelliği araştıran kimi sanatlarla estetik denemeleri varsa da, "sevgi" adı verilen " o şey"in ne bileni var, ne bilgini, ne sanatı yapılmış ne felsefesi! Fromm'un Sevme Sanatı, öncesi olmayan, arkası gelmeyen bir deneme olarak kaldı. Sevgi sorunu fizik ötesi görkemiyle dokunulmazhğını koruyor. Buscaglia da insanın en insanca eseri olan sevginin, bilime konu olmayışından haklı olarak yakınmadı mı? Sevgiyi, akıl mantık dışı bir ruh haline benzetenler karşısında, insan ruhunun en görkemli yaşantısı, en kutsal Tanrı armağanı ya da emaneti gibi yorumlayan erenler de olmuştur. Ancak Boileau'nun dediği gibi: "Yüreğin sırlanna akıl ermiyor." ÖZGÜRLÜCÜMÜZÜN YANINDA HAKKIMIZ Beğeni ile güzelliğin tartışılmazhğı ilkesi, günlük değerlendirmelerimizdeki sonuçsuz kutuplaşma ve çelişkilerden doğuyor olabilir mi? "Beğendiğiniz gibi olsun" sözüyle Shakespeare bu gerçeği ne ozanca dile getirmiş! Kimi şüri sever, kimi şairi. Kimi Brahms'ı sever kimi Dede Efendi'yi. Akif i sevenlerin Fikret'i pek tutmadığmı görüyoruz. Oysa bu iki ozanımız, bildiğimız kadar, düşman kardeşler degillerdi. Beğenilenleri beğenmemek özgürlüğümüz varsa, sevilmeyenleri sevmek hakkımız da olmalıdır. öylesine karmaşık bir sorun ki, bilinen örnekler ne çoğunluğun haklı olduğunu kanıtlar, ne azınlığın haksız, ne de tek tek bireylerin vatan haini olduğunu. Sayıların üstünlüğü, sıradan bir sav ve savunmadır. Beğenisine saygı duyduğum bir arkadaşımla televizyonda izIediğimiz ünlü bir filmi değerlendiriyorduk. Benim olağanüstü güzel bulduğum sinema dilini arkadaşım hiç mi hiç beğenmemişti. Kişisel kanılanmızı degiştirmeden bir gözlemde birleştik: Filme verilen Oskar ödülleri, beni olumlu, arkadaşımı ise olumsuz yönde etkilemişti: Arkadaşım fılme değil, verilen ödüllere tepki gösteriyordu. Bütün bunlar şu demek oluyor ki, düşünce ve duygu değerlendirmeleri kişiden kişiye, tümüyle değişebiliyor. Toplumu dolayh olarak ilgilendiren konularda öyle çelişik değerlendirmeler yapılıyor ki, kırk yıllık dostunuza, en yakın arkadaşımza, en güvendiğiniz danışmamnıza, en sevdiğiniz yöneticiye bir anda ters düşebilirsiniz. Düşebilirsiniz derken, düşebiliriz demek istiyorum aslında. Çünkü bazen kendimize de ters düştüğümüz olmaz mı? Sözgelişi kerevizin pilakisini sevmeyen kişi, zamanla çorbasını beğenebiliyor. Güzel yıldız Elizabeth Taylor'dan artık hoşlanmayanlara hiç rastlamadınız mı? Hepsi iyi de, "bizim gibi düşünmeyenlerin tümU demokrasi düşmanıdır" diyen demokrasi sözcüleri ile bilim, fıkir ve basın özgürlüğü uygulamasmdan yakınan aydınlara, "isterlerse yabancı ülkelerde bilim yapma özgürlüğünü" öneren uzmanlara ne demeli? Ulus hayatındaki akıl mantık ve sağduyu çelişkilerini görüyor, aramızda tarüşıyor ama gerçek düşüncelerimizi aynı açıklıkla dile getiremiyoruz. Oysa her davranışı, her sözü, her edimi beğenmediğimiz gibi beğenraek zorunda da değiliz. Doğrusu beğenmiyoruz da. Ne var ki, insanı bir kez sevmeye başlayınca pek çoğunu hoşgörmeye, anlayıp bağışlamaya başlamıyor muyuz? Demokrasi denen gelenek de belki böyle bir hoşgörü ilkesi üzerine kurulmuyor mu? SONUÇ Büyük Fransız Devrimi'nin temel değerleri ve son amaçlan konusunda çağdaşı Rousseau ile bir türlü anlaşamayan Voltaire, "Sizinle aynı görüşte değilim, ama (benden ve herkesten) farklı düşünme hakkımzı hayatım boyunca savunacağım" demiş, tarihe geçen sözünü tutmak erdemini göstermişti. Bu sözü ve tutumu beğendiğimi, sevdiğimi, güzel bulduğumu, işimde kullandığımı itiraf ederim. Şu apaçık amaçla ki, beğenilerin, sevgilerin ve güzelliklerin insandan insana değişebildiğini söylemek, yamlgılan düzeltmiyor. Çoğunluğun beğenisine uymayan şeyleri sevenleri, güzel bulanları hoşgörmek, korumak zorundayız. Gelecegin seçeneklerini taşıyan tohumlan korumakla, güvenliğimizi de sağlamış oluyoruz. Anayasayla kunıp zinde güçlerle korumaya çahştığımız, "Eİemokrasinin temel ilkesi hoşgörü mü acaba?" diye düşünüyorum. Beğeniler, Sevgiler ve Güzellfikler Üzerîne... PENCERE 21 NİSAN 1985 Düşünce ve duygu değerlendirmeleri kişiden kişiye tümüyle değişebiliyor. Toplumu dolaylı olarak ilgilendiren konularda öyle çelişik değerlendirmeler yapılıyor ki, kırk yıllık dostunuza, en yakın arkadaşımza, en güvendiğiniz danışmamnıza, en sevdiğiniz yöneticiye bir anda ters düşebilirsiniz. Düşebilirsiniz derken, düşebiliriz demek istiyorum aslında. Çünkü bazen kendimize de ters düştüğümüz olmaz mı? Liberal Ekonomi Şampiyonu Kimdi? Prof. Dr. BOZKURT GÜVENÇ Evde büyüklcrden, okulda öğretmenlerden dinler dunırduk: "Renklerle zevkler münakaşa edilmez"miş. Şimdilerde seyrek duyulan bu deyim kalıbı kesin kuralmış gibi öyle egemencesine bir "cda" ile yinelenirdi ki, tartışmalar daha başlamadan kesilir, kuralın nedeni, sözün sahibi ne sorulur ne de açıklanırdı. Belleğimi yokluyorum da hazır bir gerekçe bulamıyorum. Olsa olsa bir Batı uyarlaması ya da Fransız esprisi seziyorura özdeyişin ardında. Bizden eskilerin bedadet ya da mütearife (belit) dedikleri, açıklaması kendi icinde bulunan besbclli bir gerçeklik olmalıydı bu sözde. Bizim kuşak, renklerle zevkleri pek tartışmadı, ama renklerin simgesel anlamları ile zevklerin değişmesine taruk oldu. Sözlerle sözcükler de öyle değişti ki: Gençlerle sohbet ederken, "Renklerle beğeniler tartışılmaz" demek, kuşkusuz daha kolay anlaşılabilir. "Yeşil ışık" vardı, ama "geçmişe izin" vermek anlamına gelmezdi. Doğa simgesi yeşil, çevre kirlenmesine karşı çıkan varoluşçu bilgelerin simgesi oldu. Hastalık simgesi san renk, bugün artık sağlığı korumak ve kazalan önlemek için "dikkat" anlamında kullanüır oldu. Bir zamanlar eşdost, müttefik ve bizkendimiz anlamına gelen alkırmıa, mavidüşmanla yer değiştirdi. Çağdaş trafik ve iletişim düzeninde, tehlike ya da anza var. "Hele biraz bekle" anlamına geliyor. Değişen anlamlann mantığı, doğruluğu tartışılabilir mi? Yaygın eğilimlere şöyle bir değinip geçiyoruz. Batıda yas (ölüm) simgesi siyah (karalar bağlamak), Doğudaki en mutlu törenlerin egemen rengidir. Çin kühüründe yas (ölüm) rengi olan beyaz ise, Batmın muüuluktemizük ve gelin simgesidir. Renkler yelpazesinden beğeniler dünyasına çıkıldığında, yapılan değerlendirmelerin tonlanyla renkleri, akıl almaz boyuüara ulaşır. Insanın güzeli sevdiği, güzel olanı herkesin beğendiği söylenmişse de deyim pek geçerli değildir. Güzeli çokluk beğeniriz ya her beğendiğimiz güzeli mutlaka sevemeyiz. Oysa gerçekten sevdiklerimizi çoğu zaman güzel bulduğumuz doğnıdur. "Gönül kimi seyerse güzel odur" sözüyle dile getirilen gerçek budur. Isterseniz, gönülü atıp yerine kişiyi, dilerseniz kendinizi de koyabilirsiniz: "Kişi kimi severse güzel odur" ya da "Siz kimi severseniz o güzel olnr" gibi! Ne insanca bir duygu ve gerçek değil mi? Ve de ne güzel! NEDENİ BtLMEZSEK TARTIŞAMAYIZ Güzeli neden güzel bulduğumuzu, sevgiliyi neden güzel gördüğümüzü bilemiyorsak, toplumsal değerlerle beğenileri nasıl tartışabiliriz ki? Belki bundan dolayı aşkm ya da gelip gecici olmayan sevginin "kör olduğu" söylenmiştir. Gözlem ve yargı geçerli mi acaba? tklimler adlı romanmda A. Maurois, aşkın mantığmı (denklemini) çözümlemeye kalkışmasa bile, "kör oldu|u"nu da kabul etmiyordu: "Gerçek şu ki, insan (sevdiği) bir varlıkta kendisi için önemli saydığı, çoğu zaman tanımlanamayan o şeyi bulduktan sonra artık kusur ve zayıflıklara karşı ilgisiz kalıyor." Adsız bir bilge sozüne göre de: "En iyimizin öyle kusurları, en OKTflY AKBAL EVET/HAY1R S.K. Yetkin'i Anarken... "Dünyanın bugünkü bunalımı karşısında yaz&r,fildişikulesine elbette çekilmemelı. Çünkü dengesi bozulan dünyaya düzen verecek olan gerçek aydınlardır. Aydın deyimi de yazardan çok kime yaraşır? Ama bu aydın, yaratıcı olursa ve sanatına karşı sorumluluğunu unutursa, bundan hem dava, hem sanat zarar görürf Suut Kemal Yetkin'in Denemeler'ini okurken geçmiş yıllara döndüm. 194750 arası, sonra 1960'lar... Suut Kemal Yetkin'le sık sık buluşup görüştüğüm o güzel günler... Beş yıl geçip gitti işte. 18 Nisan 1980'de aramızdan ayrılmıştı. 77 yaşındaydı. Sanat tarihi ve estetik profesörü, denemeci, milletvekili, dekan, rektör. Herşeyin başında gerçek bir sanat ve yazın tutkunu... Gençlik anılanma kanşmış bir dost.... "Edebiyat adamının ilk sorumluluğu, doğal olarak, sanatına karşı sorumluluğudur" Bu söz İngiliz şairi T.S. Eliot'un... Suut Kemal Yetkin bu sözü sürekli savunan kişiydi. Yazılannda, derslerinde, yayınlarında herşeyin başında 'sanat'ı tutuyordu. Toplum sorunları, ulusal dertler, görevler elbette ki önemliydi, ama kişi sanatçıysa, yazarsa, şairse, önce sanatıydı düşünmesi gereken... Hacettepe Üniversitesinin geçen yıl yayınladığı "Suut Kemal Yetkin'e Armağan" adlı kitapta Prof. Günsel Renda ki Yetkir^ in değerli bir öğrencisidir şöyle yazıyor: "Sanatı, sanat dailarını bir bütün olarak gören S.K. \etkin "eskiyi yeniden, yeniyi eskiden ayırmamak için büyük özen göstermiştir. 'Sanatın ne eskisi vardır, ne yenisi, yalnızca sanat vardı' diyen YBtkin araştırmacılığtn her evresinde sanat ve edebiyat tarihçiliğinin yanı sıra güncel sanat sorularının da tartışmasını yapmışürf' Korkunç bir cinayetin kurbanı olan Doç. Dr. Bedrettin Cömert de Suut Kemal Yetkin'in çok sevdiği, beğendiği bir öğrencisiydi. Cömert'in, Yetkin için yazdığı şu satırlara katılmamak olanaksız. "Yazdığınt, yazmak istediğini içinden kopup geldiği gibi yazarı, her yazdığında içini üslupla sindihp de sunan bir yazardt" Yetkin 'güzel'in tutkunuydu. Günsel Renda'nın dediği gibi, "Sınır bilmeyen bir sanat sevgisi ve tükenmeyen bir çalışma gucüyte bu niteliğini son günlere kadar korudu. Yakınlan için acı çektiği günlerde bile ölüm korkusuna tutsak olmamasını, yaşama tutkusunu bırakmamasını sağlayan hiç kuşkusuz onun tükenmez uğraşı "yazmak'tı. Gerçekten de son günürte kadar "güzel'i ve öyküsünü yazdı. Onu yaşadı da..." Ben Suut Kemal Yetkin'i 1947'de tanıdım. Ankara'da 'Sanat ve Edebiyat' dergisini yayımlıyordu. Öykülerimin bir çoğu bu dergide çtktı. M. Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosunun da baskanıydı. Bir süre bu büronun İstanbul'da temsilciliğini yaptım. Ki bu da, İstanbul Milli Eğitim Basımevi'nde Dünya Edebiyatından Tercümeler dizisindeki klasiklerin basım işleriyle ilgilenmekti... Daha sonra Ankara'da Tercüme Bürosunda da 1950'ye kadar kısa bir süre görev yaptım. Yetkin'le bu iki üç yıl süren yakın bir dostluğumuz oldu. Benden yaşlıydı, 194250 arasında milletvekili daha sonra profesör, dekan ve rektördü. Ama yaş ayrımına karşın yakın bir arkadaş gibiydi. Hiçbir zaman kendini üstte, dışta, yukarıda görmedi. Yazarla, sanatçıyla dostluk kurmaktan buyük zevk aîıyordu. Biliyordu yazarın, sanatçının önemini, gücünü... Yaşamı süresince böyle kaldı... Hikmet Dizdaroğlu da Armağan Kitab'ında Yetkin'in deneme yazarlığı konusunda şunları yazmış: "Sanat kesin yargılara bağlanamaz, katı düşüncelerin aracı oiamaz kanısındaydı. Düşünceler özgür bir çevrede yayıimazsa, belli kuram ve kurallann tutsağı olursa, özünden çok şey yitirir. Deneme, yazara özgürtük ortamı sağlayan bir türdür. Onun için denemeye önem verir, düşüncelerini denemelerinde okura iletmeye özen gösterirdi. Kesinlik ve değişmez kurallar söz konusu değildir denemede. Bunun için seviyordu denemeyi... Denemeyi öbür türlerden ayıran hatta üstün kılan bir özeHiği de içeriğindedir. Bütün yaşamı, yaşam deneyimlerini, insanı, insanın her yönünü kapsar deneme" Beş yıl önce aramızdan ayrılan Suut Kemal Yetkin'in gerçek kişiliğini bilimsel yapıtlarından çok, yazın konusundaki kısa ve özlü denemeleri yansıtır. 'Okumayı bir konuşmaya döndüren' deneme yazarı Yetkin'i saygıyla anarak... iktisat dergisi AVLIK DERGI Nıs;ın1985 S.ıyı 245 250 TL (KDV Oah.ıı ANMA Sevgili varlığımız, Avukat MÜDRİKE TANKURTu aramızdan aynhşının 2. yüında özlem içinde sevgi ve rahmetle anıyoruz. Ekonomi ve Ekoloji (I) Vural Altın Nejat Aybers Selahattin A. Göksel ibrahım Kavrakoğlu Yalçın Kuçük Ömer Kükner M. Massarrat Eralp Özil Engin Ural Salahaddin Üzel" Tolga Yarman NEJLA TUYSUZ İLE ALİÖZYALÇIN NİŞANLANDILAR 20.4.1985 ANKARA DtLEK ÜRETENER (BULUT) İLE TANJU ÜRETENER NİKÂHLANDILAR İSTANBUL 19.4.1985 Gazetedeki çalışma odamın penceresinden bakınca, İstanbul üsesi'ni görürüm. Bu sağlam yapıya 19'uncu yüzyılın son çeyreğinde "Düyunu Umumi'ye yönetimi yerleşmişti. "Osmanlı devletinin saygınlığını korumak, borçlannı zamanında ödemek, Batı dünyasından kredi sağlamak" için 1881 'de Muhanem Ke ramamesi'y\e yürürlüğe konan Düyunu Umumiye, "Ulu Hakan ikinci Abdülhamit"\n liberal sistemi ve serbest piyasa ekonomisini benimsediğini gösteriyor. Düyunu Umumiye, Türkiye'ye yatınm yapmak isteyen Batılı işadamları için sağlam güvence oluşturuyor; Avrupa'da lobi yapıyordu. Düyunu Umumiye, Türkiye'nin maliyesini ve ekonomisini denetliyor ve yönetiyordu; Fransız, İngiliz, Alman, Avusturya, vb. ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir kurulu vardı. Bunlar, Abdülhamit paşalarını pohpohluyorlardı: Çok iyi yoldasınız; serbest piyasa ekonomisiyle refaha kavuşacaksınız. • Gerçekten de İkinci Abdülhamit istibdadında, ekonomi tam anlamında liberaldi. Bugün Türkiye'de Amerikan bankalarının şube açmaları övünç kaynağımız oluyor; son yıllarda yedi sekiz yabancı banka birden ülkemize yerleşti. Oysa ikinci Abdülhamit'in liberal ekonomisinde yabancı bankalar her yanı sarmıştı. Deutsche Bank, AustrcOttoman, Credit Lyonnais, Deutsche Palastina Bank, British Oriental Bank, VViener Bankverein, Deutsche Orientbank bunlardan birkaçıdır. O zaman da yabancı bankalar ülkemizde şube açtıkça, ya da ortaklık kurdukça seviniyorduk: Oh, oh, Batılılar bize önem veriyorlar; itibarımız büyüyor; dış dünyaya entegre oluyoruz; sistemle bütünleşiyoruz; serbest rekabete açılıyoruz. Şimdi bir tür uluslararası banka olan IMF'den adamlar gelip gidip Cumhuriyet Merkez Bankası işlemlerini denetliyorlar ya, Sultan Abdülhamit döneminde Fransızİngiliz ortaklığıyla kurulan Osmanlı Bankası, doğrudan merkez bankamız oluycnv piyasaya banknot sürüyor, "emisyon hacmi"ri\ saptıyordu. * Osmanlı devletinin son döneminde yabancı sermaye, birbiri ardına ülkemize yatınm yapıyordu. Tam açıkpazar, serbest bölge, serbest piyasa ekonomisi uygutuyorduk. Sultan Abdülhamit döneminde hem din diyanet doruğundaydı, hem de liberalizm... Yalnız özgürlük ve bağımsızlık yoktu; halk, demokrasi için yeterli bilince sahip değildi; hem devleti yıkmak isteyenlere fırsat vermek doğru olmazdı. Şimdi sigara piyasasını yabancılara açtık ya, o zaman V tün ve sigara piyasası Credit Anstalt ve S. Bleichröder bar. kalarının kurdukları bir şirketin elindeydi. Bugün yabancı sermaye gelsin diye devtet güvencesi vermek istiyoruz. İkinci Abdülhamit döneminde yabancı şirketlere demiryolunda kilometre güvencesi vermiştik; bugün çoğu yerde demiryolunun çokdolambaçlı olması bu yüzdendir. Rıhtımlar, limanlar, fabrikalar, serbest piyasa düzeninde yabancı şirketlerin elindeydi. Bugün açılacak serbest bölgeler ne yazar!.. Abdülhamit döneminde ülkemizin bütün limanlan serbest bölgeydi; denizyollarında yabancı kumpanyaların gemileri vızır vızır işliyorlardı. Saymakla bitmez ve bu köşeye de sığmaz; Borax Consolidated Limited'den başlayarak tüm madenler ve yeraltı kaynaklarımızı Batı sermayesi, Türkiye'ye gelerek işletmek için yarışa girmişlerdi. Elektrikte, petrolde, havagazında ve başka alanlardaki yabancı sermayeyi serbest piyasa ekonomisinde başımızın tacı etmiştik. • İkinci Abdülhamit, ekonomide liberaüzmin şampiyonu, serbest piyasacı, özel sektörcüydü, yabancı sermayeye de kapıları ardına kadar açmıştı; ama özgürlüklere düşmandı... Eh, o kadar kusur, kadı kızında da bulunur. I Abone Adresi: | Cumhuriyet Cad. 27/6 Taksim İstanbul CEYHUN ATUF KANSU ŞIIR ODULU KATILMA KOŞULLARI " ödüle aday olan yapıüarda, Ceyhun Atuf Kansu'nun şiir anlayışı gözönüne alınarak, çağdaş bir dünya görüşü ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır. 1 Şubat 1985 1 Şubat 1986 tarihleri arasında yayınlanan bütün şiir kitaplan ödüle katılabilir. Aynca kurulacak olan ödül yazmanhğı, bu kitaplar arasından, çeşitli nedenlerle katılamayan kimi yapıtları da ödüle aday olarak gösterebilir. Çeşitli nedenlerle kitap halinde basılmamış ancak, kitap bütünlüğü taşıyan şiirlerle de ödüle aday olunabilir. Seçici Kurul; Talip Apaydın, Refik Durbaş, Ahmet Erhan, Bahar Gökler (ailesi adına), Ismail Karaahmedoğlu, Cahit Külebi, Uğur Mumcu, Emin özdemir, tlhan Selçuk'tan oluşmaktadır. Her yıl bir seçici kurul üyesi ödül yazmanı olarak görev yapacaktır. Ödülü kazanan yapıt her yıl Ceyhun Atuf Kansu'nun ölüm yıldönümü olan 17 mart günü açıklanacaktır. ödüle son katüma ve aday gösterilme tarihi 1 Şubat 1986'dır. ödül, tek bir şiir yapıtına (kitap ya da kitap bütünlüğü taşıyan şiirlere) verilecektir. 1986 yüı için ödülün parasal tutan 100 bin Türk Lirası'dır. Ödüle aday olacak yapıtlar, şairin adı, açık adresi ve kısa yaşam öyküsüyle birlikte 9 adet kitap ya da 9 kopya dosyayla "Işık Kansu tnkılap Sokak No: 19/4 Kızılay/ANKARA" adresine elden ya da postayla gönderilecektir. Aynca ödülle ilgili daha geniş bilgi almak için Işık Kansu adına, aynı adrese başvurulabilecektir!' TEŞEKKUR 9 Nisan 1985 salı günü kızımız Zeynep Naz'ın doğumunu başarı ile gerçekleştiren INTERNATIONAL ADVERTISING AGENCY REQUIRES ve Şifa Kliniği personeline yakın ilgilerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız. Ninalİhsan Özalp D DERİN KÖSEBAY'a r GENERAL MANAGER^S SECRETARY • • • • A • Fluent Turkish/English Typing/Telex profıcienc) Ideally with General Manager secretariai expenence Familiar with office administration Must be presentable Excellent salary GELİŞİM TIP Anadolu Yakası . Sağlıklı Yaşam, Genel Kontrol Tetkik, Teşhis Toda»! MERKEZİ Please apply by 26 april with full c.v. and current salary. All letters will be ansvvered and treated in the strictest confıdence: P.K. 166 Mecidiyeköyİstanbul Modern (Grup Hekimliği) anlayışıyla çaüşan, seçkin kadrosu en gelişmiş araç gereçleriyle akademik düzeyde teşhis, tetkik, ayaktan ve yataklı tedavi hizmeti veren kuruluşumuz, tstanbul'da serbest çalışmayı düşünen, Tıp Fakültelerimlzin değerli öğretim üyelerini bünyesinde görmekten onur duyacaktır. Müracaat: Prof. Dr. CELÂL ERTUĞ Genel Koordinatör Rıhbm Caddesi Nemlizade Sok. No. 4 Kattakdjİsuııbal Td: 338 83 95 337 39 85 TELEFON VE ADRES DEĞİŞİKLİĞİ Adresim ve telefonum aşağıdaki şekilde değişmiştir. Sümer Sokak Merkez Işhan No. 2/16 Tel.: 29 98 61 Kızılay/ANKARA Av. VEDAT AHSEN COŞAR TEK S.S. MERAM ELEKTRİK DAGITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN KÖY ELEKTRİK ŞEBEKELERİ MONTAJ İŞÇİLİĞİ YAPTIRILACAKTIR 1 Müessese Müdürlüğümüzce aşağıda ili, ilçesi, grubu, tahmıni keşif tutan ve geçici teminatlan belirtilen köylerle bu köyleri besleyen Grup E.N. Hatlan elektrifîkasyon montaj işçilikleri kurumumuz 1984 yılı birim fiyatlan (ve 8/2574 sayılı karamame hükümleri dahilinde) kapalı zaf usulü teklif almak suretiyle $artnamesi gereğınce ihale edilecektir. 2 Hektrifikasyon montaj işçiliği yaptırılacak köyler ve bu köyleri besleyecek Grup E.N. Hatlan: TAHMINİ KEŞİF GEÇİCİ BEDELİ (TL) TEMİNAT (TL) KONYA KARAMAN 85MERAMKÖY3 AGŞ + ENH. 9 ad.köy+ 1 adet mahalle 4.844.349.80 145.500.85MERAMKÖY4 AGŞ + ENH. 5 ad. Köy 4.952.809.20 148.500.85MERAMKÖY5 AGŞ + ENH. 5 ad. köy 3.073.674.80 92.500.85MERAMKÖY6 AGŞ + ENH. 4 ad. köy+ 1 ad. mahalle 5.646.966.30 169.500.85MERAMKÖY7 EREĞLt AGŞ + ENH. 6 ad. köy+ 1 ad. mahalle 7.532.393.10 226.000.85MERAMKÖY8 AGŞ + ENH. 2ad. köy + 2ad. mahalle 7.943.500.10 238.500.3 Bu işle ilgili teklif isteme şartnameleri, TEK Meram Elektrik Dağıtım Müessesesi Makine Ikmal ve Satınalma Müdürlüğü, Hüküraet Meydanı Mıhçuade lşhanı kat: 2 No: 12 KONYA adresinden (KÖY3, KÖY4, KÖY5 gruplan 2.000. TL ve KÖY6, KÖY7, KÖY8 gruplan da 5.000.TL) bedel karsılığında temin edilebilir. 4 lhaleye katılma belgesi için başvunılar 30.4.1985 günü saat 16.00'ya kadar Alaaddin Caddesi Mümtaz Koru lşhanı kat: 2 KONYA adresindeki TEK Meram Elektrik Dağstım Müessese Müdürlüğü Muhaberat Servisi'ne şartnamesinde istenen belgeleri eklemek suretiyle yapılmış olacaktır. 5 Katılma belgeleri 3.5.1985 tarihinden itibaren verilecektir. 6 Teklifler en geç 14.5.1985 günü saat 14.00'e kadar 4'uncü maddedekj adrese verilmiş olacak ve aynı gün saat 15.30'da İhale ve Satınalma Komisyon Başkanüğı'nca alenen açılacakur. 7 Her grup ayn bir ihale konusu olduğundan ihaleye katılma belgesi başvurulannın her grup için ayn ayn verilmesi gerekmektedir. Postadaki gecikmeler ve katılma belgesi, başvurulannın ekinde şartnamede öngörülen belgelerin venlmemesı halinde başvurular ve teklifler dikkate alınmaz. 8 Kurumumuz 2886 sayılı yasaya bağımlı olmayıp, katılma belgesi verip vermemekte ihaleyi yapıp yapmamakta ve kısmen yapmakta serbesttir. Basın: 15264 İLİ BAŞAK TERCÜME BÜROSU Kuruluş: 1973 Sayın yayınalar, sayın işverenler, Memleketimizde her önüne gelen tercüman diye piyasaya çıkmakta ve kitapbklanmız, bürolarımız kalitesiz çevirilerle dolup taşmaktadır. Biz ise oniki yıldan beri yepyeni bir zihniyetle geniş yeminli tercüman kadromuzla her dilden her tür güvenilir tercüme yapmaktayız. Güvenınize lâyık olrnak ana ilkemizdir. Adalet Bakanlıgı'na göre, (22) satırlık sayfa ücreti: 800 TL. BAŞAK TERCÜME BÜROSU: Tel: 18 14 62 HATAY SOK. 18/3 Meşrutiyet/Bakanlıklar/ANKARA İLÇESİ GRUBU İŞİN NEVt KÖY ADEDİ Esas: 984/941 Mahkememızde Cemile Aygün vs. vekilleri Av. İlyas Köktürk tarafından Hüsnüye Aygün ve 15 aıkadaşı akyhine açılan paylaştırraa davasında: Serpil Aygün, Çankaya Cad. No: 30, Aydın adresinde Hatice özocak, Kavak mahallesi Uzunköprü adresinde ve Kemal Çolak Malkoç köyünde olduğu, Gönül Aygün de Sağmalcılar Cezaevi arkası Bayrampa$a tstanbul adresinde olduğu bildirilmiş ise de yapılan tüm aramalara rağmen tebligata esas adresi tespit edilememiştir. Yukarıda isimleri yaalı sahıslann duruşma günü olan 15.5.1985 günü saat 9.00'da mahkeme duruşma salonunda hazır bulunmalan, ya da kendilerini vekille temsil ettinneleri davetiye yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. Basın: 4925 İLAN T.C. UZUNKÖPRÜ SULH HUKUK MAHKEMESİ Davacı S.S.K. vekili tarafından Davalılar Mehmet Fatih Sönmez ve Kemal Çiçek aleyhine açtığı sıgona giderinin tahsili davasının yapılan duruşmasında; Samsun Oyumca köyü elektrik şantiyesi adresinde Kemal Çiçek'in adresinde bulunamadığından bahisle dava dilekçesi ve davetiye Milliyeı Gazetesi'nin 6 Mart 1985 tarihli nüshasında ilanen tebliğat yapıldığı halde duruşmaya gelmediği anlajildığından, 18.3.1985 tarihli ara kararı gereğince davalı Kemal Çiçek'e ilanen gıyap kararı tebliğine karar verilmiş olup, Kemal Çiçek'i duruşma günü olan 29.4.1985 günu saat 9.20'de mahkemede hazır bulunması veya kendisini bir vekiile temsil eltirmediği takdirde gıyap kararı yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. gavr 1984/349 SAMSJJN İŞ MAHKEMESİ HAKIMLİĞİ'NDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle