16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 HABERLERİN DEVAMI • 16 ARALJK 1985 Halefoğlu: AET'yeüyelik için ısrarlıyız (Baştarafı 1. Sayfada) nu da "evdeme geveicme taktiği" olarak nitelendirdi ve "baştaki bütiin iddialı Urvırlara rağmen anlaşma pazarlıgıaın suruacemede kaldığıoı, ABD'öin bilioçli olarak işi uzatması sonncu anlaşnıanın eski statüde bir yıl uzadıgını" söyiedi. Bu konuda bir eşitsizliğin bulunduğunu belirten Ağagil, "Bizün. anlaşmadan doğan yükümlülüklerimiz devlet yükiintlülükieridir. ABD iarafında ise hükumet vaatieri söz konusudur, ABD yonetirainin, Türkiye'nin taleplerini Kongre'ye aktanp her zaman yaptıg) gibi kenara çekilme taktiği devam edeeektir. ABD Koagresi Türkiye'nin üzcrinde neredeyse befii bir uştün iradeye ve agırlıga sahip görünmektedir" dedı. TÜRKİYE, ABD, AVRUPA Ağagil, Türkiye'nin ABD karşısında Avrupa'nın ağıriığını yanına çekmesi gerektiğini de vurguladı "Batt Avrupa'nın dışında kalacak Türkiye Batı'daki tek desteği ABD'den aramak seçeneksizliği içine düşecektir. Gerçi ABD, Türkiye'nin muttefikidir, ama Türkiye dunya politikası çercevesinde ABD için en önemü, vazgeçümez muttefık depdir. ABD, Türkiye'nin dostlugunu ucuza mal elmeye alışmıştır. Bugün modası gecmiş askeri malzeme yardımı yapılırken bile Türkiye aleyhtan faaliyetler karşıanda sessiz ve kayitsız kalabilmektedir. .Vrupa'dan kopmuş veya kopanlmış bir Türkiye. Washington'un baskısı, doslluğunun ağırlığı altında ezüebüecektir. Diploma&inin amatör bir spor dalı olmadığını aktımızdan çıkarmamaiıytz" diye konuştu. BEŞLERLE YAPILAN ANLAŞMA Erol Ağagil, Beşlerle vanlan "dostanc çoziim" konusunda da hükumetin TBMM'ye bilgi vermemesini eleştirdi, bu nedenle izlenen politıkanın "milli nitelikten uzak ve sadece ANAP iktidamu bağlayacak bir poUtika oldugunu" kaydetti. Beşlerle yapılan aniaşmayı TBMM'de onceden düzenleme yapılabileceği halde dı$ baskı üzerine getirilen bir çozum olması noktasında eleştiren Ağagil, şöyle konuştu: "Beşlerin istemleri, programında hukuk devleti gereklerine, insan haklarınfl ağırlık veren SHP'nin, TBMM'nin goreve başiamasından bu yana her vesile ile dile getirdiği, gerçekkştirilmesi için mücadele verdigi bir konudur. SHP. işkence yaptınlmamalı. işkenceciler cezalandınlmalı, polisin yetkileri. vatandaş hak ve ozgürlügunün gözardı edilmesiue neden olmamalıdır, fîşlemeye son verilmelidir. Gnvenlik soruştunnası kaldınlmaiıdır, fikir cezalandınlmamalıdır derken, Beşlerio şimdi ortaya attıgı bu istekleri dile getinnekteydi. Sİ2İN MİLLİYETÇİLİCİNİZ BUDUR Bu taleplere kulaklannı tıkayan ANAP iktidannın bugün gayriresmi de olsa bir anlaşmg yapma zorunJugunda kalmaa, ileri göriişünün ne kadar kısır ve kıt oldugunu göstermektedir. Siz, bu memleketin evlatlannın uyanianna, sırf muruUefeften diye siyasi bagnazlıkla sırt çevireceksiniz, ancak bu konuda uluslararası platfonnda bir baskı unsuru haline geldiginde buna boyun egeceksiniz. tşte sizin milli)etçilik anlayışınızın sonucu budur." Turkiye*yi her cepheden bastırarak bırtakım köşelere sıkıştırmak isteyenler bulunduğunu. güneydoğuda/ı olaylann da bunu gösterdiğini kaydeden Ağagil, şoyie devam etti: "Bunlar, Türkiye'nin hassas oldugu noktalara sigaralannı bastırdıkca bir işkenceci hazzıyla keyifleniyortar. Ege, Eımeni terorü. Kjbns. güneydogu... istiyorlar ki Türkiye iyice bunabp içine kapanan. tstiyoriar ki. Türkiye bombardıman altmda bir konıgana ggmmışlann psikolojisiyle diinyadan kopsun. İstiyoriar ki, Türkiye demokrasiden ödunler vererek uluslar topluluğunda parya durumuna duşsun." HALEPOĞLU ALKIŞLADI Ağagil'in bu sozleri SHP'li uyelerin alkışlanyla kesildi. Bu sırada Dışişleri Bakanı Vahit HalefoğJu'nun da Ağagil"den etkilenerek, kendisini, oturdugu yerden alkjsladıgı gözlendi. SHP adına konuşan Halil tbrahim Karal ise Türk diplomasisinin "parlak bir döneminde bulunmadıgını" söyiedi ve durumu "dış poliükasıziık" olarak nitelendirdi. Karal, dış politikanın, insiyatifi karşı tarafa bırakan bir "aüüet" içinde olduğunu kaydetti, "En ciddi durumiarda yumurta kapıya geldikten sonra harekete geçen diplomasimiz, bazen de kendini aşın (epki gosterme mecburiyetinde hissedi>or" dedi. Karal, buna örnek olarak Bulgaristan'daki Türklere yapılan baskılar karşısında izlenen oolitikayı gösterdi. KOORDİNAS YONS UZLUK Dışişleri Bakanlığı Ue diğer bakanlıklar ve bu arada başbakanlık arasında koordinasyonsuzluk bulunduğunu da kaydeden Karal, Özal'ın Fransa ziyaretinin bu çerçevede, Türkiye'nin "vakannı zedeiedigini" öne sürdü. Suriye konusunda Halefoğlu ile Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk'ün çelişen demeçler verdiklerine dikkat çekti. Alman uçaklannm eğitim uçuşları için Konya Karapınar'da eğitim alanı yapılması girişimlerini de eleştiren Karal. "Konya halkının saglıgı, aynca ilin tahıl üretimi ve hayvancılık bakımından en verimli topraklannın körelmesi, Alman bükumetini ilgilendirmeyebilir, ama Türk bükumetini adım atmadan önce derin derin diişunmeye se>k etmelidir. l'manm se\k etmiştir de" dedi. KÂMRAN INAN MDP Grubu adına konuşan Bitlis MiUetvekiIi Kimran tnan da hükümetin dış poütikasına aynntılı eleştiriler jetirdi ve birbiri ardına çıkan olumsuzluklar karşısında dışişlerinin, merkeze rapor göndermekle sınırlı bir "kançüarya diplomasisi" izlediğini öne surdu tnan, konuşmasında Avrupa Parlamentosu'nun ardında Avrupa ulkelerinin, Amerikan Kongresi'nin ardında da yönetimın bulunduğunu belirterek, bu olumsuz gelişmeler karşısında hukümetin "büyük devlet" politikası izlemediğinı kaydetti. "Milletierarası alanda yalnız dinleven degil, söz sahibi olmak da gerekir. Bu bakımdan hukümclin >eni bir dış politika değeıiendirmesi yapmasinı vc buyük devlet politikası icaplanna uyulmasını temenni ediyoruz" dedi. İnan. hukümetin, dış politikasının oluşumunda TBMM'yi devre dışı bırakmakla suçlayarak, "Türkiye'de dış politika henüz demokratize edilmiş degildir" dedi. ABD ile ılişkilerde ciddi pürüzlerın bulunduğunu anlatan tnan, "Kongre, Yunanistan'ı Türkiye karşısında tabrik ve leşvik elmekledir. Amerika, bu suretle agır bir sorumluluk yuklenmektedir. TurkAmerikan ittifakını ve işbirligini açıklıga kavuşturmak ve dış guçlerin ipoteginden çıkarmak zamanı gelmişlir" şeklinde konustu. İnan, Kıbns konusunda da, ABD Başkanı Reagan'ın son raporuyla Turkiye karşısında olumsuz bir ta\ır takındığmı anlattı, sozlerine devamla KKTC'nin tanınması için Turk diplomasisinin çaba sarfetmesini istedi. Kâmran tnan, konuşmasında ılginç bir oneride de bulundu ve Türkiye'nin dış Türkler konusunda bir devlet politikası oluşturmasını istedi. İnan. "Cuniimuzde artık dışandaki soydaslarla meşgul olmak, genişleme antamma gelmemekte ve genel bir talbikat şeklinde göriilmektedir. Soydaslanmızın asimile edilmelerini onlemek ve öz büviyetlerini muhafazaya yardımcı olmak çok yönlu anlamlı bir vazifedir" dedi. Kâmran Inan, uTürki>e, serbesl dolaşım bakkmdan vazgecebilir" şeklinde bir açıklama yaptığını öne surduğü Dışişleri Sözcüsıi Valım Eralp'i eleştirdi, aynca Başbakanlık Başdanışmanı Adnan Kahveci'nin Bonn'da batık Alman şirketlerinin Türkiye'ye transfer edilmesini onermesine çattı. İnan. Bulgaristan konusunda ise "Bulgarlar. Sovyetler'in onavı olmadan bu uygulamayı baslatmazlar. Bu leshisi yapmamız gerekir. Aynca TürkSovyel iüşluieri soguk bir şeküde se>retmektedir" dedi. Parti gruplan adına yapılan konuşmalann tamamlanmasından sonra birleşime ara verildi. Aradan sonra bağımsız Haluk Bayülken, butçe lehine bir konuşma yaparak ABD Kongresinin îaıumunu eleştirdi. SHP'den Resit Ülker ise bulçe tasarısının aleyhinde söz alarak Ermeni soykınmı iddialan konusunda tarıhi gerçeklere ilişkin açıklamalarda bulundu. Bu konusmalardan sonra kursuye Dışişleri Bakanı Vahit HalefoğJu geldi ve iki saate yakın süren bir konuşma yaparak önde gelen dıs politika meselelerine bakış açısıru anlattı \e getirilen eleştirileri yanıtladı. İSLER ANLAŞMASI .NE DURL'MDA? Halefoğlu, SHP milletvekillerinin usler anlaşmasının suresinin bir yıl uzatılması konusundaki eleştirilerini yanıtlarken. "Biz anlaşmayı feshetmediğimizi her vesileyle soyledik. Ancak anlaşma her zaman feshedilebilir. Bu aşamada feshedilmesi boşluk yaratır. Bunun Türkiye'nin menfaatine olmadıgına inanıyoruz. İ'sItr anlaşması görüşmeleri sürüncemede degildir" dedı. Halefoğlu, Bruksel'de ABD Dışişleri Bakanı George Slıultz ile yaptığı goruşme hakkında da bilgi verdi ve üsler anlaşması göruşmelerinde Amerikan taratının "iyi niyelli" ve "yapıcı" bir yak'aşım içinde oiduğunu anlattı. DOĞRU BİLDİĞİMİZ YOL Ermeni soykırım tasarısı gundemde tuıulurken ABD ile yatırımlan teşv ık anlaşması imzalanması ve üsler anlaşması göruşmelerinin sürdürulmesi konusundaki eleştırileri >anıilarken de Halefoğlu. ABD karşısında gösıerilecek tepkılerin dozajıaın iyi ayarlanması gereği uzerinde durdu Halefoğlu, "Bazı vevrelerin zararlı faaliyetlerine bakıp da kendimize de zarar gelirmemiz dogru olmaz. Biz doğru bildigimiz yolda yurumeye devam edeceğiz" dedi. Halefoğlu, Yunanistan'ın ABD'vı kullanmak isteyebileceğıni, ancak bunun Türkiye'nin getinlecek taleplcri kabul edeceği anlamına gelmeyeceğıni ka\dederek. "Turkiye dış politikasını ba>kıldra gore yurulen bir ulSATILIK Eyüp'te müstakil • . Tel.: 526 56 87 ke degildir" diye ekledi. SHP MtLLETVEKİLİNE HAK VERDİ SHP MiUetvekiIi Tülay Öney'in. "ABD yönetiminin Israil ve Mısır'a ayn ayn 2 milyar dolara yakın yardımda bulunurken, Türkiye'ye yardımın neden ancak 800 milyon dolan buldugu ve neden yardımın Kongrede kırpılmasına sey irci kaldıgı" yolundaki sorusunu yanıtlarken de Halefoğlu, "Sayın Öney, şuna inanın söyledikleriniz haklıdır. Siz burada ne dediyseniz aym görüşler larafımızdan açıklıkla Amerikah yetkililere iletilmektedir. Aslında savunma işbiriiği anlaşmasını yeniden muzakere etmek istememizin nedeni de budur" dedi. Başkan eleştırilcre verdiği bu vanıtlar dışında onceden hazırlanan metni okurken vaptığı açıklamalar sırasmda da gerek ABD yönetimi, gerek Kongreye eleştiriler yöneltti ve bazı noktalarda muhalefetin ABD'ye vaptığı eleştırilere de kaıılmış oldu. Halefoğlu. oncelikle yönetimın Kongreye sunduğu yardım önerisinin Türkiye'nin asgari ihtiyacının altında kaldığına dikkat çekti. Halefoğlu, Kongreyı eleştirirken de ABD Kongresinin Turk ABD iüşkilerinj Yunanisıan faktorune göre "tanzim ettigini" kaydetti. Yunanistan'ın ABD Kongresindeki lobiler aracılığıyla Kongrede. aynca NATO içinde Türkiye'nin " g ü c ü n ü " ve "elkinliğini" azaltmayı amaviadığını kaydeden Bakan, "Ancak şu kadannı ifade etmek islerim ki, Türkiye ile ABD'nin ortak menfaatleri Yunanislan'ın gölgelemeyecegi kadar büyuktur" dedı. Halefoğlu, Kongre faktorunün onemini yadsımamakla bırlikte yönetimin de "pekâla kongre uzerinde etkili olabileceğini" vurguladı ve ustu kapalı birşekıldeyonetımin her olayda "Kongre faklörünu konlrol edemedigi" gerekçesine katılmadığını belli etti. Örnek olarak Ermeni soykınm iddialarına dayanan karar tasanlarının engellenmesinde yonetimin oynadığı role dikkat çeken Halefoğlu, " \ oneumin Turkiye ile ilişkiler konusunda Kongreyi elkileme irade ve gıicüne sahip olduguna inanıyonız" dedi. Halefoğlu, konuşmasının bu bölumunun sonunda, "Elnik gruplar Türk milletini rencide eden tasanlan yasalaştırmayı başanrlarsa, Turk Amerikan dostlugu bundan yara alacaktır" uyansında da bulundu. AVRL'PA VE AET Halefoğlu konuşması sırasmda SHP'nin şikâyetçi 5 ülke ile yapılan dostane çözum konusunda getirdiği eleştirilere yanıt vermemeyi yeğledi ve yalmzca "Bu anlaşma ile verilmiş bir ödun yoktur" dedi. Halefoğlu. bununla birlikte bir çozumün Batı Avrupa kuruluşlan ile mevcut diğer bazı mekanizmaların çözümünac onemli bir aşama oluşturduğunu kaydetti. Halefoğlu, Avrupa ile ilişkiler konusunda olan sorunları "sabır. arim ve kararlılıkla çözume kavuşturacaklannı" da vurguladı ve Avrupa karşısında "duygusalhktan uzak" bir politika iziediklerini belirtti. AET ile ilişkilere oldukça geniş bir yer ayıran Halefoğlu, bu kuruluşun Türkiye'ye karşı izlediği tutumu "haksız ve isabetsiz" olarak nitelendırdikten sonra tam uvelikten soz etmeksizin Türkiye'nin AET ile butünieşmeyi amaç edindiğini anlattı. Halefoğlu, Yunanistan'ın AET içindeki engellemelerine de dikkat çekti. SORL'NLAR VE ELEŞTİRİLER Vahit Halefoğlu, konuşmasını tamamladıktan sonra uyeierin sorularına geçildi. Halefoğiu, bir soru üzerine Türkiye'nin serbest dolaşım hakkından vazgeçmesinin söz konusu olmadığını, konunun Almanya ile değil AET ile goruşulebileceğini belirtti. Halefoğlu'na yöneltilen sorular arasında Iran'da Türkiye'de şeriata dayalı devlet kurmaya donük faaliyetlere ilişkin bir soru da vardı. Halefoğlu. yanıtında "Turkiye ve İran. devlet düzenlerinde ayn felsefelere inanıvorlar. Biz onlann felsefesini saygı ile karşılıyoruz. Ancak bunu yaparken onlann da bizim laik felsefemize saygı gostermelerini bekliyoruz ve istiyoruz. Bunu her seferinde allını çizerek belirtijonız" dedi. SURİYE İLE DÜZELME Halefoğlu, Suriye ile ilişkilerden söz ederken de Surıye'nin tutumundaki değışikliğe dikkat çekti ve "Türkiye ile Surıye'nin ortak menfaalleri sorunlann çözumunü mumkün kılacak buyüklükledir. Suriye Başbakanının yakın bir larihtc yapacagı ziyaretin ilişkilerimizin, aramızdaki meselelerin eie alınmasına imkân verecegi kanaatindeyiz" dedi. Sorular bölümünde SHP miiletvekıllerı bakanı. Suudi Arabistan'm Hatay doğumlu vatandaşlara vıze vermemesi uygulaması uzerinde sıkıştırdılar ve "Siz Hataylısınız. Suudi Arabistan'a giderken vize almakta guçluk çekiyor musunuz?" sorusunu yonelttiler. Haiefoğiu. "Ben herhangi bir güçlukle karşılaşmıyorum" dedj ve sorunun yapılan gırişımler sonucunda "büyük ölçüde" giderüdiğini anlattı. Haİefoğlu, "Ancak hâlâ vize alamayan az sayıda insan varsa vize vermenin bir egemenlik hakkı olduğu unurulmamalıdır" dedi Meclıstedaha sonra Bayındırlık ve Ufcân Bakanlığı butçesi görüşülerek kabtı! edildi. Jüırkân 'Sultan' dönüm noktasında Atillâ Dorsay Yaşlılık alarmı filmleri, kent filmleri.. Bu aynm, köyle kent arasında yan yarıya bölünmüş durumda yaşayan toplumumuz için hâlâ çok geçerli. Ancak canlandınlan tipler, kişilikler öylesine farklı ki.. Bir filminde en son moda giysiler giyen, uzun ağızlıklarla sigara içen, en son moda gösterişli arabalarda dolaşan bir Şoray, bunu izleyen filminde, bakıyorsunuz sırtında çocuğu tarlada çalışmaya giden Gülsüm kadını oynuyor. Bu çelişki nasıl yürür, hangi tür roller daha zordur, köy filmi çekimleri, o sert doğa koşullarında, o ağır giysiler altında insanı yorar mı? "tnanın, sanılanın tersine, köy filmlerinde oynamayı daha çok seviyorum. Köy filmJerinde biz hanım oyuncular için büyük sorunlar olan makyaj derdi yok, kuaför derdi yok. Başına yemeniyi bağladın mı, öyle gidiyor. Ben köy filminde çok rahat ediyorum." Mnanın, sanılanın tersine köy filmlerinde oynamayı daha çok seviyorum. Köy filmlerinde, biz hanım oyuncular için büyük sorunlar olan makyaj derdi yok, kuaför derdi yok. Başına yemeniyi bağladm mı, öyle gidiyor. Ben, köy filminde çok rahat ediyorum. K, 2 Atlar, Şoray'ı neden sevmiyor? 'una karşın Şoray'ın en kötü anılan, yine köy filmlerinden.. Sinema yasammda önemli bir yer tutan Atıf Yılmaz'ın " C e m o " filminde attan duşmesini veya " H a z a l " ve "Yılaru Öldürseier" in zor çekim koşullarını unutmuyor. " C e m o " daki kazası filmin son çekim gününde olmuş. Üstelik plân çekilip bittikten sonra, Şoray atla kayaların ardında kayboluyormuş. Ondan sonra duştnüş. Öyle ki bir süre kimse farketmemiş bile. Sonra hastane, ağrılar, bitmek tükenmek bilmeyen birtedavi.. En son bir reklam filminde bu kez bindiği at arabasının atlan gemi azıya almışlar. Atiar, nedense, insanların tersine. güzel yıldızımızı sevmiyorlar galiba!.. Şimdiye dek 4 filmde yönetmenlik yaptınız. " D ö n ü ş " , " A z a p " , "Bodrum Hâkimi", "Yılanı Öldürseler".. Niye yönetmenlik ve nedir sizce yönetmenlik olayı? Bu yıl belki bir film daha yöneterek bunu beşleyeceğim. Asıl zor olan, hem baş rol oynayıp hem yönetmenlik yapmak. "Yılanı Öldürseler" de en son, bunun çok sıkıntısını çektim. Yonetmenliği seviyorum. Sinema sevgjrnin bir parçası o.. Asıl istediğim, kendi oynamadığım bir filmi yönermek.. Ama o da çok iddialı olacak, biliyorum. Şoray, yönettiğj filmlerden istediği sonucu tam alamadığını, en çok beğendiğinin yine de ilk denemesi olan " D ö n ü ş " oldugunu beliniyor. ' Azap'la sırtınızda bir çocuk, İstanbul sokaklarında dolaşıyordunuz. Birçok filminizde kalabalıkların, figüran veya gerçek kişjlerin arasında dohtştınKpJlıı gibi kâiabalık fefcibntenie r&sıl hissediyorsuıruz kendinizi? Ben aslında son dereee çekingen bir insanım. Ama sette, çekim esnasında her şey değişiyor. En olmadık sahnelerde bile son derece rahat hissediyorum kendimi. Belkı kendimi Tiırkân Şoray gibi değil, tamamen o kişüik gibi hiss?ttiğim için.. Evet, sette Şoray tümüyle o kişiliğe bürünüyor. Sinemanın düşünülebilecek her şeyi verdiği bir insan Şoray: Para, zenginlik, ün.. Bütün bunlara sahip olduğu halde, hâlâ sinemaya son derece bağlı. Bu tutku neye dayaruyor? Onca kişiliğe burünmenin, onca değişik yaşamı bir film boyunca yaşamanın çekiciliğine mi? Acaba Şora.v perdede gerçek yaşamda yaşayamadıklarını yaşamaktan mı mutlu oluyor? Nedir bu tutkunun nedeni, kökeni? B ŞORA Y VE ATLAR Köy filmlenni çok sevdiğirti söyUyen Türkân Şoray'ın bütün kötü anılan da köy filmlerinden. Cemo 'daki at kazası, çekimin son gününde olmuş. Üstelik plan çekilip bittikten sonra. Şoray atla kayalann ardından kayboluyormuş. Ondan sonra düşmüş. Bir süre kimse farketmemiş bile. Karakterleri portmantoya bırakıp gidiyor, ama onca giysiyi, birçok filmde giydiği birbirinden gözalıcı o sayısız giysiyi ne yapıyor? "Biliyorsunuz, bizim sinemamızda giysiler, oyuncunun kendisi tarafından alınır. Benim için de hep öyle oldu. Ve ben bunları sakladım. Çogunu sakladım. sandıklarda duruyor." Şoray, bu giysileri yeni filmlerde lazım olur diye saklamış. Ama insanın aklına başka seyler geliyor. Yann, ilerde belki açılabilecek, açtlması gerekli bir sinema miizesi için bu giysilerin bazıları kimbilir ne ilginç bir malzeme oluşturur? TBMM'de dış polıtika qoru$melefi ABD üe Uişküerden mhatsızız, ama... SEDAT ERGtN ANKARA Dtşifleri Bakanbğı bülçesi üzaindt dün TBMM'de yapılan görüfmeler beklendiği Olçude çarpıcı geçmedı. Cerek SHP sözctiieri ve MDP adına konuşan Kâmran tnan olsun, gerekse Dışifieri Bakanı Yahü Haie/oğUı olsun. kürsiiye hazırhkh bir şeJctide çıktılarsa da görüşmelerin sonunda Turk dış polilikası açtstndan ytni bir ioluğun ortaya çıktığım söyleyebilmek oldukça zor. Dış poiitikanın demokratikteştirilmesı, TBMM 'nin dış politika oluSumunda devreye sokulması konusunda SHP ve MDP'nin aym noklada bulupuktan gözlendı. Konuşmasında uzmanlığmt ve hatiptiğint kanıllayan Kâmran tnan tfehgdo den gıtttve Hatçfollv na "Dtf poliıfkayt MecUse getirin, fMZ0mğıicuriuzıi amnn, ^Sfcn jrujr aftn " mtsajını verdi. Hatefoğlu'nun bu bekleniilere verdiğiyanıı iyi niyetlıydı, ancak çok doyurucu değildi. İKTİDAR VE ML'HALETET NEREDE BULt'ŞUVOR? TBMM'de göze çarpan en ılginç olgu, iktidardan y& da mukalefeiten kürsüye kim çtkarsa çıksın, Türk ABD ilişkiiennin içinde bulunduğu durumdan "raholazMk"beiırTmesi, Kongremn tutumunasertekfliriler yönelrmesiydı. Reagan yönetimi de bu eleştirilerden nasıbini al~ dı. Halefoğlu 'nun tuiumu da aslında kendtsını eteştirenlerden pek/arklı değitdi. özetie, Turk Amerikan tltşkılennde cıddı bir rahalsıziığm bulunduiu ve TBMM'nin bu konuda duyarh olduğu son derece açık bir fekilde algıiandı. Bu konuda görüfbtrlığı vardı, ancak konu ABD karşısında izleneeek lutum olduğunda, uzeiükie SHP muhale/etı ile hukumel arasında ciddi göruf aynlığı başgosterdı. SHP sözculeri. hükumeıı açıkça ABD yanlisı, "Amerikanct"olmakla suçladılar veayrtntılt eieşıirılergetırdıler. Halefoğlu 'nun bu ekflırılere verdiği yanıı genel kaldı. Aym Halefoftu, ıki hafta önce Bütçe Komısyonu 'nda geıırüen benzer elestiriler karştsında muhalefeli pekalâ elkilemiş ve SHP 'lı/erm aSkıştarım aiabilmifii. Dunkiı görüşmeler, ayrıca So vyetier Bırlığt ile ififkılerde son zamanhrda bırbiri ardına çıkan olumsuz gelişmeieri yansıtmakla da yetersiz kaldı Halefoğiu, konuşmasında nedense Sotyetler Birlığı'ne bu konuda btr mesaj vermekten kaçımrken, muhalefet de bu sorunlardan çok haberdar gözukmedi. SHPNİN TtTLMU SHP sĞzcüleri Halil tbrahim Karal ve Erol Ağagil'tn konupnalan oldukça kapsamlıydı. Dtj dünyaya ve Türkiye 'nın d>ş sorunlanna dönük "özlü" ^e "ciddi"bir bakıfaçısıgetırmekıeydikr Ancak maddı nalalar dayaptihr. örneğin, Karal'm Buigarısıan'dakı Turklerm durumunun gundeme getınimesinde zamanlamayı eieştirmesinde, Ağagil'in de Batt Avrupa Bırlığı 'ne liışkin saptamalartnda "mattdihaıalar" vardı. HALEFOCLL tNAN AŞKI Dunkü görüşmeler sırssında ılginç bir görütuu de. Dififten Bakam Yahis Halefoğlu <Â? •<tefkilaı"tan miUetvekiIi Kâmran tnanm birbirlerint kürsüden sitrekli olarak çiçek atmalanydı. öğteyin aym masada yemek yiyip sohbet eden Halefoflu üe ezeli muhalift tnan 'm birden aşkiarının deprrfmesi kufkusuz ilginçıi. CENTİLMENLİK NASIL BOZLLDU? Halefoğiu. göruşmelerin ıik b&lilmunde SHP'li miilenekillerine "cenlümence" davrtmdı. Kursude kendisini eleşfiren Ağagil ile Karal'ı konufmaları bittığtnde alkifladı. Konuş/nasının bir bölUmünde de etkîlendiginı giziemeyerek Ağagii't alkışlamakıan kendinı ahkoyamadı. Ancak görüşmelerin ilk bölumündeki "deıanl" öğleden sonrakı oıurumda bozuldu. Kursude konuşurken SHP rnılieıvekıllenmn sureklı bir biçımde kendisıne laf atmalan uzerine "Ben sizleri nasıl dinlediysem, siz de benî dinleyin. SöyUyeceğiıttz bir fey varsa, kursuye çıktp söyleyin" dedi. KİM NEREDE HAKLt? Helefoğiu, daha sonra tanstyor.u vukseltmek ıçirt yapıian sataşmalar karsısında ne kadar haklıysa, bazı SHP 'lılerin yonelııiklerı sorutara "Ctvop vermeye gerek görmüyorum " ya da "Üzerind* durulmaya değmeyecek kadar dengesiz »f basit bir konu"' gibt t/adelerle yanıtlan kaçmması da SHP'tiierm haklı olarak tepkderine yol açtı. Tanssyonun yükseidiği oölumde SHP 'li Başkar. Vekili Özer Curböz 'ün son derece tarafstz bir tuıum takmması, usui tarttşmatannda Halefoğlu 'nun yanında yer almast dikkat çekti. Sabanki "detant" nasıl öğleden sonra bozulduysa, oğleden sonrakı oıurumda.soru ve mesajlann kapsamı ve içerıği de zayıfladı. SHP'li mılletvekitlermin bir hölumünun sorulanmn çok kapsamh olduğu söyienemez. 3u açıdan Halefoğlu basm toplanmmda olduğu kadar zorlanmedı. DIŞ POÜTİKA tÇ FOLİTtKA Bürokrasiden b)kan Halefoğlu, konusmasmda "Dış siyaseti iç politika malzemesi olarak kullanmadtklannt"da vurguladı. Acaba Halefoğlu, kürsümin hemen sotundakı sıradan kendisini izleyen Başbakan Turgut Özal'ın zaman zaman Orta Asya'dakı dış Tiirkler konusunda yapfığı çıktşlart Türk dış polıtıkasmtn bu geleneğtyte nasıl bağdaşttrmaktaydı? Bu konuda da açıkltk yoktu. Ancak Halefoğlu, eskiye kıyasia kendine "guveni lam " bir bakan izlenimi bıraktı ve Ozal'la arastndaki koordinasyonsuzhtğu konu alan bir sonıyu yantllarken de "Dış potitikayt bta yürüturüm" dedı. BASINA ÇİÇEK ATTI Son bir nokta da Halefoğlu 'nun basm karstsındaki tutumu... Halefoğlu dıin kursude konuşurken Meclisin basm locasına da ' 'fiçek'' almakıa ve şöyle demekteydı: ' 'Bastmmıztn milli davalar söz konusu olduğunda haberler, yorumlar ve yapıcı eltstiriUr üe yapttğı kalkilar, hükümtrirr.izin dtş politika akuundaki faatiyttlerme ışık tutmustur. Bu vtsdcyk basmuıuzm değerti mensupianna teşekkiırkrimizi bir kert daha ifade ttmek istiyorum." CÛNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) gazete başlıklanndan anlaşılmaktadır" diye bir vurguiama yapacağını söyluyordu. Dışişleri Bakanı Halefoğlu ise, hazırlanan metnı aynen okumak yerıne, eleştirilere sozlu yamtlâr vermesı ıstemlenni "yazılı metne yeri geldiğinde eklemeler yapacağını" soyleyerek geri çe\irıyordu. Kulıste "uygarca"başlayan ilişkiier. Meclisıe yülardır pişirilip önumüze sunulan dış polilikaya yeni bir gonışeklemeyen "uygarca"konuşmalarla siirıip gıdıyordu. Konuşmacıların sozlerinde arada sırada gorülen "iğnelemeler" de olmasa bireysel görüşlerm Meclisıe konferans mteliğinde dile getınldiği sanısına kapılacaktık. SHP adına yapılan iki konuşmada, kimı kaygılar öne surüldü. Turk dış politikasının "ABD etkisinde, ABD yanlisı bir hüviyet" gösterdiği, Amerika'yakoşutpolitikanın beraberinde "disiplinli demokrasi anlayışı" getirdiği, örneğin İkiUSa\unma Anlaşmasında, Türkiye'nin "eveleme geveleme" taktiğine başvurduğu, sonuçta ABD Kongresi'nin üzerımizde "neredeyse belli bir üstün iradeye ve ağtrüğa sahip" görundiiğu söylenildı. MDP'den Kâmran İnan da. ABD'ye eieşıirıler yonelttı, neredeyse Türkiye'nin "başkaalternatifi olmadığı için uslu çocuk olmaya devam etmesi"nin isıenıldiğıni belirtıi. MVHALEFETTES Muhalefet ağzından ABD'yeyoneltilen eleştiriler yeni bir yonlemden, bakış açısmdan yoksundu. SHP, ABD yanlisı polıtikayı kimı örneklerle kmıyordu, ama bir sosyal demokrat partıden beklenen karşı önerılengehrmiyordu. MDP, ABD'yı eleşıirıyordu, ama sadece bu eleştirilerın ozündeki öğelerin düzelıilmesi için gereken çabanın gösıerilmediğinden yakınıyordu. Elbelte ASAP sözculeri ne Washington 'u, ne Londra 'yı, ne Bonn 'u hedef alıyor, varsayoksa özal'ın dirayetli, basiretli, gucunü Amerika'dan alan dış politikasmı yere, göğe sığdıramıyorlardı. Hele bir ANAP sözcusunün "Muhalefettekilerin mal satmasını bilemedikleri için bugünkü dış politikayı anlamadıklanm" soylemesı gunun incisiydi. BİRtSCt, tKlNCİ BAKA.\ Dışişleri "birinci" Bakanı Haiefoğiu süreklı not alırken, yedekıeki "ikinti" Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz, kuliste, Bakanlığın önde gidenleriyle söyleşiler yapıyordu. Konuşması basına dağıtılan Halefoğlu'nu ASAP sözculerinden ayıran çizgi, kuşku yok ki, bakanın dış sorunları irdelerken "olanağı ölçüsünde" kimı gerçeklen diplomatik ıfadelerle soyleyebilmesiydi. Örneğin, ABD Temsitciler Mectisı'ndeki Ermeni tasarısının "geri ahndığım" one surmedı. Temsılcıler Meclısı 'nde Ermeni sorununun "gorüşulmesikaranna" varıldığı ve konunun gundemde sadece "askıya"almdığı uzerindefazladurultnadı. Konunun tekrar canlanacağını Kâmran Inan kısaca ifade etıneseydi, Dışişlerimize, elbette Sayın Ozal'a, bağışlanan ovgulerin gerçek yanı lutanaklara geçmeyeceklı. YL'SASISTAS'DA 3 TLRK Yunanisıan 'm 3 Turku serbesl bırukmusıyla ılgılı başarı uzerinde de fazla durulmadı. Bu konuda Dışişleri. A lina nezdinde hangi girişimlerde butunmuştu? S'otalar mı vermişti, buyukelçımiz Atına'da kapıiarı mı aşındırmtştı, ne olmuştu da, bu karar çıkmıştı? Başarının içeriği anlatılmadı. Oysa, üç Turkun geri verilmeyeceğini21 kastmda Strasbourg'da Yunan Dışişleri Bakanı Hükümetimize değıl bir milletvekiline, Kâmran İnan 'a söylemişti. Fransa, bu insancıl soruna olumlu bir çoziim buiunması için çaba gösterdiğini bıldırmişti. Yunanıstan 'la her konuda diyalogdan soz eden Sayın Özal'sa, kolayca kotarılabilır böylesine insanal bir konuda doğrudan girişımi ele alıp, Atına nezdinde gerekenlerı doğrudan yapamamışıı. KO>\SEY'DE BILCARİSTAS Avrupa Konseyi'nde, Bulgaristan'ın Türklere karşı davranışlarını protesto eden onerge, gene Turk hükümetinın "inisiyatifı' ite hazırlanmadı. Kâmran Inan, Dışişlerine bu yolda bir önerge vereceğini söyiedi, Paris'le 9 imza aldı, sonra konuyu "imza pipeline'ına soktu". Sonuç olumlu çıkınca onergeyi Ûzai hükümeli kendine mal edıverdi. Oiaylar olumlu çizgiye gelınce, guç verdi, başardı sanısmı yaymak kolaydı. tnan 'tn bu konulann içeriğıyle ılgili raporları hancıye dosyalarındaydı. Bu örnekler, Özal hukümetinin olumlu her sonucu cebıne atmayı, olumsuz her davranışı başkalarına ihale eımeyi ilke edınen doğasmı gösteriyordu. AMERİKAN YARDIMI Örnekler çoğaltılabilirdı. Türkiye'nin yıllardır karşı çıktığı bir kunuda bugun vanlan nokta, tek başına gündeme getirılip Amerikan oyunları sergilenebilirdı. ABD yardımmda yıllardır fiılen yürululen 7/10 ölçeğı, Kongre'de artık yasaya yazılmıştı. Bu ö/çeğin değiştirilmesi için artık yasa değişikliğı gerekecekti. ABD'ye karşı hemen hiçbir tepki göstermeyen ASAP sözculerinden HalilŞıvgın, "Sovyetler'in, Türkiye ile sonaıian, büyük devlet anlayişıyla elealdığım"belinirken, dahaöncekisaatlerde kulıste Bakanlık Sözcusu Yalım Eralp'in sozcüğunü değiştirmeden aym ifadeleri kullandığını ammsadık. FETHt ÇELİKBAŞ Dış politika ile ilgıli son olumlu kampanyamn hangı nedenlerden kaynaklandığı araştınhrken, hukumete yakınlığı bılinen ENKA Holdıng'in ustlendiği nukleer santral yapımı tasansım komısyonda muhalefete müzakeresiz kabul eıtırmeye çalısan Başkan Fethı Çelikbaş'ı aradı gözler. Denetçilerin ıfadesine göre, Fethi Çelıkbaş'm buyruğuna verilen araba sekiz ayda bir buçuk milyon lıralık benzin harcamıştı. .\e çare, Çelikbaş bol benzine. arabaya karşı n belkı de Dışişleri butçesi ne yetişememişü. ASAP'ın ıcat etnğı yöntemle dış gezüerden "nasibini" alamayan mılletvekilı kalmadığını one surenler, bu gezılerden dışyararlarımıza hangi olumlu sonuçların eklendiğini sormadılar. Dış sorunlara kaynağında yeni bakjş açıları gettrmedikçe, Türkiye'nin dost bildiklerinden daha nice kazıklar yiyeceğinin tanışdmadığı oriamda başlayıp biten Dışişleri buıçe goriışmelerinde her şey yıllar öncesı gibı, eskı tas, eskı hamamdı. "Bizde bu ense olduktan sonra" dıyenlerın yınelemesi şöyleydı: tkı kez bravo Hariciye! Şoray ve iyi anılar, Kötü anılar.. X ürkân Şoray, son yıllarda genç yönetmenleriafilmlerine de d.esteğini verdi. Köy filmlerifeîn'yamslf^|aml**ve bu>flîc kent öykülerinde de oynadı. Özelhkle ilk fılmini yönetecek olan Ali Özgeoiürk'e güvenip "HazaP'da oynaması büyuk bir kumardı. A. sıl zor olan, hem başrol oynayıp, hem yönetmenlik yapmak. En son, "Yılanı Öldürseler"de bunun çok sıkıntısını çektim. "Konu çok ilgi çekici geldi. Yıllann verdiği deneyimle iyi bir projeyi sezinleyebiliyorum biraz.. Rol gerçi tam bir başrol değildi, biraz kısıtlıydı. Ama güzel bir hikâye içinde güzel bir roldü. Sonuçtan da çok memnunum." Şoray'a en beğendiği yönetmenlerimizi soruyorum. Söyiemek istemiyor. " P o l i t i k a " gereği olmalı.. Geçmişte yönetiminden rahatsız olduğu yönetmenleri soruyorıım. Onları da anımsamak istemiyor. Çevirmekten pişman olduğu film var mt? " Ç o k " diyor, "Haüriamak bile istemediğim birçok filmim var. Ama olan olmuş".. Değişik hayatlar yaşamak... inemaya çok emek verdim. Yıllanmı verdim. Çok etkileyici, toplumu çok etkileyen bir meslek olduğu için sinemayı çok seviyorum. Her filmde yeni bir dünya yaratmak, o dünyayı sergilemek, yeni kişiliklere bürünmek.. Bu da çok önemli".. ŞORA Y VEADLI Benim "özelsorular"dan hoşlanmadığımı biliyor Şoray. Ama hoşlansam da hoşlanmasam da sormam gerek. Bir cesaret, soruyorum: "Rüçhan Beyle hiç karşılaştınız mı?" Duraksıyor, "hayır" diyor, ama sonıyu da hiç sevmediği belli. Konuyu değiştiriyonım. Şoray, benim yorumum üstüne uzun boylu düşünüyor: "Evet, çok ilginç bir yaklaşım sizinki.. Belki de hakhsımz. Belki gerçekten de sinemayı bu denli sevmem. bunca değişik kişiliği, dolayısıyla değişik hayatı yaşamak özelliğinden geliyor." Şoray, bu değişik rollerin "heyecan verici" ve de yaşama "tazelik katıeı" oldugunu söylüyor. Hep aynı görunümü vermesinin, zamana, yıllara meydan okumasının, adeta yaşlanmamasının bir nedeni de bu mu acaba? Kendinden, güzelliğinden emin bir kadın tavnyla bir kahkaha atıyor. "Yok canım.. Bende alarm başladı bile" diyor... •iraz özel yaşamı na geçmek istiyorum. Rahat, güvenli, mutlu görünümüne değinerek soruyorum: "Eskisinden çok farklı görünüyorsunuz. Mutlu musunuz?" Nedense, birdenbire, dolu dolu 'evet' diyemiyor. Duraksıyor bir süre.. 'Evet' neden sonra geliyor. "Peki, sizi en çok mutlu eden şey n e ? . . " Bu kez düşünmüyor: " Y a g m u r " diyor hemen.. Anneük nasıl bir duygu? Siz Id filmlerinizde sayısız kez anne oldunuz? Her şeyin üstünde bir duygu. Her şeyin onüne geçip yerieşiyor. Ama gerçek mutluluk için bir tek şey yetmiyor. Bir bütünlük gerekiyor. Evlilik, çocuk, mesleğim.. Bunların hepsinin birden iyi yürümesi gerekli.. Türkân Şoray, burda "özel sorular" diye gevrek bir kahkaha atıyor. Bunca yıldır kimbilir kaç röportajda karşı İcarşıya gelmişiz. Benim 'özel sorular'dan hiç hoşlanmadığımı biliyor, onun için şaşkjn.. Ama hoşlansak da, hoşlanmasak da sorma gereği var. Okur, bir yıldız sözkonusu olduğunda bunları da bilmek istiyor. Yoksa Louella Parsons'luk oynamak niyetinde değilim.. Onun için, bir cesaret, soruyorum: "Rüçhan Beyle hiç karşılaştımz m ı ? " Duraksıyor, yiizü kimi gazetecilerin çok iyi bildiği, filmlerindekine benzer bir 'ıstırap' ifadesi alıyor. " H a y ı r " diyor, ama bu soruyu hiç sevmediği belli. Ben de konuyu hemen değiştiriyorum.. B 'Özel yaşam' soruları H, Pişmanlıklar... Kişilikler atılıyor, ama giysiler saklanıyor... P M. eki, o filmlerde canlandırdığı kişiliklerin etkisinde kalıyor mu? Bir süre onları birlikte taşıyor mu? "Havır.. Bir karakterden ne kadar etkilenirsem etkileneyim ki, genelde etkileniyorum o etkiyi sette bırakıp eve dönebiliyorum Allabtan... Yoksa bunca karakteri taşımak. dayanılmaz bir yük olabilirdi." Liç pişman olduğunuz bir şey oldu mu? Yapmış veya yapmamış olmaktan? Mesleki pişmanlıklarım var. Yapmak istediğim kimi filmleri yapamadım. Örneğin 'Ayna'da oynamayı çok istiyordum, Erden Kıral'la konuşmuş, anlaşrmşuk. Ama çeşitli nedenlerden bu gerçekleşmedi. Yeni oyunculardan beğendikleri var mı? Düşunüyor, yanıt veremiyor. Ve sonra, şöyle diyor: "Birçok seyi izleyemedim son bir iki yılda.. Ne doğru durust film görebildim, ne kitap okuyabildim. Yaşantımdaki buyük değişiklikler, evlilik, Vağmur, biliyorsunuz.." SİRECFK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle