19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER na göre hareket etmen gerektir, gözlerinden öperim.' • • • Develi İstiklal Okulu Başöğretmeni Cengiz Bey 1935'te Sayın Seyfi Beşe'ye anısını şöyle anlatmıs: Şarkışla'mn bir köyünde öğretmendim; böbreklerimden çok rahatsızlandım. Köylülerün bir kağnı ile beni Kayseri tstasyonu'na getirdiler. Oradan trenle Ankara'ya gittim. Bakanhk binasının arka cümle kapısı önündeki bir banka iliştim. Gelip geçenler oluyordu. Ben sancı içinde kıvTanıyor, umutsuzlukla ne yapacağımı bilemiyordum. Ne kadar zaman geçtiğini bilemiyonım. Bu sırada bir araba geldi, içinden iki kişi indi, biri bana yaklaştı, sordu: Siz kimsiniz? Muallimim, dedim. "Muallim burada oturmaz" dedi. Ben yasak olduğunu sanarak ayağa kalkarken çok acı çekiyordum. Karşımdaki, "Hem de hasta muallim ! " derken iki kişi koluma girerek beni içeri götürdüler, merdivenden çıkardılar, bir odada bir koltuğa oturttular. Meğer benimle ilgilenen Maarif Vekili imiş. O da koltuğuna oturdu, bana çay ısmarladı, durumumu sordu; muhasebe müdürünü çağırtü, bana para getirmesini söyledi. Ben, teşekkür ederim efendim, param var, dedim. O "Biliyorum, ama yine de sana para lazım" dedi. Para geldi, Devlet Demir Yollan'na telefon edildi; yataklı birincide yer ayırtıldı. Bu sırada Vekilimiz masasında imzaladığı bir yazıyı bana verdi, "Bunu başhekime vereceksin" dedi. Olan bitenleTden îstanbul'a CCTrahpaşa Hastanesi'ne gönderilmekte olduğumu anladım. Şoförü çağırdılar, ona da "Muallimi benim arabamla istasyona götür" dedi. lstasyonda memurlar beni karşıladılar, yataklı vagondaki yerime yerleştirdiler, ne gibi bir isteğim olursa vagondaki memura söylememi bildirdiler. Bütün bunlar olurken ağnlarımı unuttum; Öylesine duygulanmıştım ki, yatakta ağladım. Ne yapacağımı bilemezken Vekilimin bana verdiği değeri ve gösterdiği ilgi ve yardımı düşünüyordum. tstanbul'da beni karşılayanlar özenle Cerrahpaşa Hastanesi'ne götürdüler. Burada da şöyle bir sahne oldu: Hastane kapısında bir kalabahk vardı. Vekilin mektubunu başhekime gönderdim. Hemen az sonra başhekim elinde mektup geldi, "Maarif Vekili'nin mualimi kim?" diye sordu. Kendimi gösterince, içeriye götürdü; temiz, güzel bir yatağa yatırttı, "Yann ameliyatın yapılacak, kurtulacaksm, meraklanma" dedi. Ameliyatımın ertesi günü sabahında, başhekim elinde bir telgrafla yatağıma geldi. "Nasılsın?" diye sordu. Teşekkür ettim. "tyiyim, fakat siz daha iyisini büirsiniz", dedim. Başhekim elindeki telgrafın Maarif Vekili'nden geldiğini, ameliyatımın sonucunu sorduğunu, kendisinin durumu ona bildireceğini söyledi. O'NUN ÜLKÜSÜNE SAYGI İki hafta sonra taburcu olunca Ankara'ya geldim. Yine aynı kapuım önünde beklerken Necati Bey geldi, beni görünce güüneye başladı, elimden tuttu, "Geçmiş olsun" dedi, odasına götürdü, orada yanına oturttu: Seni artık şehre alalım, böbreğin tek kaldı, dedi. Hayır, dedim, vekilimizin ülküsü, köyde çalışacağım. Şehirde de lazımsın. Ya durumunda bir aksilik olursa. Ne olursa olsun, yine köyde çalışacağım, dedim. Dirençli kararımı görünce: Pekâlâ, öyleyse en ufak bir rahatsızlığın olunca bana yaz, gerekirse bana gel, dedi. Ne zaman bir bakanlıköğretmen ilişiği bir durum olsa bu olayı anımsarım. 1 OCAK 1985 Cç Anı Atatürk'ün Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, öğretmenliğe büyük onur ve saygınlık kazandırmış, devrime ve eğitime, eşsiz katkıda bulunmuştu. Bugün, onun ölüm yıldönümü. Unutulmaz anısına içten saygılarla... 6'ncı Yıla Girerken... Ülkemizde bugün uygulanan modele kimileri "Özal ekonomisi" adını takmışlardır. Bu, hem doğru, hem yanlıştır. Doğrudur; çünkü Sayın Özal, uygulanan modelin 24 Ocak 1984'ten bu yana simgesi olmuştur. Yanlıştır; çünkü IMF denetçilerinin yılda birkaç kez uğrayıp biçimlendirdiği bir ekonomiye yerli bir ad takmak aldatıcıdır. Beşinci yılını doldurmuş bu ekonomik modele daha ilk günden karşı çıkanlar az değildi. Çoğu siyasal yaşamdan uzak laştırılmış bu kişilerin haklı ve sağlam gerekceleri de vardı. İlk günden beri apaçık görünüyordu ki "Özal ekonomisi": 1) Ulusal içerikten yoksundur. 2) Sosyal adalete aykırıdır. 3) Demokratik değildir. Ekonomik tartışmayı bir yana bıraksak bile salt bu gerekçelerie modele karşı çıkmak doğaldı. Eğer Türkiye "iç savaşa doğru tırmandınlan" bir topluma dönüştürülmeseydi; kan banyosunda keselenmeseydi; terör ve anarşi "destabilizasyon" denen karanlık politikayla pompalanmasaydı; model bunca uzun süre uygulanamazdı. Beş yıl sonra bugün "Özal ekonomisi" muhalefetsiz partamentoculuk ortamında; genel kongresini bile yapamamış bir çoğunluk partisinin daracık yönetim kadrosuyla yürütülüyor. • Uluslararası kapitalist sistemde çesitli ülkeler yer ahr. Batı : nın fikir özgürlüğüne dayalı demokratik rejimlerle yönetilen ülkeleri de sistemin içindedir; Pinochet'nin Şili'si, Uzak Doğu : nun Güney Kore'si, Mübarek'in Mısır'ı, Suudi'nin Arabistan'ı da düzenin halkalarım oluşturmaktadır. Sistem içinde belirlenen bir yere oturtulmak için zorlanan Türkiye, öngörülen programdaki çerçeveye sığabilecek midir? Yoksa varlığını çağdaş güçlerinin boyutları oranında duyurarak kanıtlayacak mıdır? Özal, bu sorun içinde bir isimdir. Özal gibi nice politikacı son otuz yılda ortaya çıktı; alkışlandı veya yuhalandı; yükseldi ve inişe geçti; işini bitirdiğinde ya da işi bittiğinde, ya köşesine çekildi, ya kenara itildi. Bu bakımdan sorun Saytn Özal değildir. Turgut Bey, olağanüstü koşulların mancınığıyla siyasetin yaylasına fırlatılmış bir kişidir; yann kendi gidecektir; adı kalacaktır yadigâr... Sorunu ve soruyu ortaya şöyle koyarsak daha gerçekçi bir yaklaşımı seçm'ış oiuruz: Türkiye'deki kapitalizmi, Frenkçe terimiyle "konsolide" veya Osmanlıcasıyla "tahkim" etmek gerekiyordu. "Model" bunun için uygulanmıştır; ama beş yılını dolduran ekonomik süreçte amaca ulaşıldı mı? Bu işin yalnız ekonomik bir sorun olduğu sanılmasın, siyasette (zorlamayla yürümeyen) doğal bir "istikrar" da gereklidir. O zaman başlangıç noktasına dönerek 24 Ocak modeline karşı çıkanlann gerekçelerini yeniden gündeme getirebiliriz: 1) Özal ekonomisi ulusal bir model değil, IMF şablonuydu. (Şu veya bu ayrıntı önemli değil.) Bu modelde ulusal sanayileşme ilerledi mi, geriledi mi? 2) Çağdaş toplum düzeni, yalnız hukuk devleti adaletiyle yetinmez; sosyal devlet adaletini de gerektirir. Beş yıl boyunca bu yolda ileriye mi yürüdük, geriye mi döndük? 3) İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra girdiğimiz Avrupa Konseyi koşullarına göre demokratik bir düzeni amaçlamıştık. Özal ekonomik modeli, siyasal özgürlük rejimine açık bir ge/ışmeyı sağlayabildi mi? İnsan ve toplum, kimi zaman amaçladığı hedeflere ulaşayım derken daha uzağa düşer. Bütün zorlamalara karşın, beş yıldan sonra bugün, Türkiye kapitalizminin sağiam temeliere oturabildiğini söylemek olanaksızdır. Yapılanlar, "istikrar"dan çok "bunalım" yatırımları sayılabilir. Bir ülkede holdinglerin devlet eliyle şişirilmesi, kartellerin piyasayı istediği gibi çekip çevirmesi, işadamian oligarşisinin ekonomide egemenleşmesi, sistemin sağlamlaşması demek değildir. Böylesine yatırımlar, daha büyük karşı dalgaların doğmasına yol açar. M. RAUF İNAN Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün devrim arkadaşlan arasında en önde, en coşkulu ve en içtcnlikli olaiı, ölümii O'na gözyaşı döktüren Mustafa Necati, eğitim ve ekin (kültür) yaşamımıza yüksek özyapısıyla engin bir coşku getirmiş, doğruluğu, hak ve gerçekseverliğiyle, insanseverliğiyle mesleğimize güçlü bir güven ve sevgi, içtenlik ve bağlılık, çalışma yaşamımıza tatlı bir atılım, köklü bir dirlik ve düzenlik sağlamış, öğretmenliğe büyük bir onur, değer ve saygınlık kazandırmıştı. Bu nedenledir ki, ölumünden 51 yıl sonra adına yazılan bir kitapla ve 56 yıl sonra bugün bile Türk öğretmenlerinin gönüllerinde ve dillerinde engin bir saygı ile yaşamakta, unutulmamaktadır. Bugün O'nun ölümünün 56. yıldönümü. Işte ondan üç anı. ANILAR Onun zamanında Maraş Milli Eğitim Müdürü olan Neşet Bey (Şaylan) anlatmıştı. Maarif Vekili Mustafa Necati'den şöyle kısa bir özel mektup ahr: Neşet, milletvekilleri senin Muallim Birliği'nde yaptığm toplantüan, düzenlediğin eğlence ve balolan çok eleştiriyor, senden şikâyet ediyorlar. Onların bu eleştirileri, yakınmaları sürerse, seni daha büyük bir ile bu görevinle nakledeceğim; çekinerek bu girişimlerinden vazgeçersen seni bu görevden alınm. Gözlerüıden öperim. (Neşet Şaylan 1936'da Izmir'de müfettişken bolgesi olan Mustafakemalpaşa ilçesinin bir köyündeki öğretmene karşı çok kurnazca hazırlanan bir gizli düzeni (komployu) hayran olunacak bir zekâ, sabır ve başarı ile ortaya çıkanruş, öğretmeni korkunç bir felaketten kurtarmıştı.) • • • Emekli öğretmen arkadaşım Seyfı Koryürek, Ankara llköğretmen Okulu öğretmenliğinden emekli öğretmen sayın Seyfi Beşe'den aldığı şu iki anıyı bana aktannıştı: Kemah'ın thtik Bocağı öğretmeni olan kardeşi tbrahim, bucak mudürünün köylüye karşı olan çesitli olumsuz davranışlanndan ilçe kaymakamlanna köylülerin istegiyle yazdıgı djkkçede yakmraada buİunur. Kaymakam, bucak müdttrünün yakın hısımıdır. Bu nedenle, öğretmen köylüyü kışkırtıyor savıyla valiliğe bir yazı yazar. Bu yazı valiligin yazısıyla birlikte tçişleri Bakanlıgı'ndan Milli Eğitim Bakanlıgı'na gelir. Bakan Necati, Ereincan Milli Eğitim Mttdürlüğtt aracılıgı ve müfettiş Eşref Beyin incelemesiyle gerçek durumu saptar ve tçişleri Bakanlıgı'na, valinin, bir daba bir öğretmene karşı böyle bir düzene kanşırsa işinden alınacağını yazar ve dosyayı şöyle bir yazı ile öğretmene gönderir: 'Hakkındaki yazılar ilişiktir; bu HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Lojmanlardan biz de yararlanalım ilgili birer form dağıtıldı. Bu formlar doldurulduktan sonra müdüriyete teslim edildi. Bundan da anlaşıhyor ki yeni düzenlemeye gidilecek. Şu anda lojmanlarda kalanlarm Diyarbakır Karayollan 9. Bölge Müdürlüğü 'nde çahşan çoğunun, ilgili mevzuat gereği çıkmalan gerekir. Böylece hiç küçük memurlar olarak olmazsa, biz küçük önemli bir sorunumuzu dile memurlara da lojman tahsisi getirmek istiyoruz. Bölge Müdürlüğümüzün 100 daireyi yapılır ve 5 yıl rahat bir nefes aşkın lojmam buhmmaktadır. almış olunız. KARAYOLLARI 9. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ MEMURLARI zorluklardan sonra mezun olduğum yatılı Söke Ziraat Teknik Lisesi çıkışlı "mecburi hizmet" kâğıdım geldi. Kuralar çekilmeden önce bir dilekçeyle mecburi hizmetimin fakülte bitimine ertelenmesini istemiştim. Ancak karşılığında isteğimin Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı 'nın 15.3.1984 gün ve 24.4./0O975 sayılı mütalaalannda uygun görülmediği bildiriliyor. Konu ile ilgili Personel Genel Baskanı, Eğitim ve Sosyal tşleri Müdürü ve Eğitim Şube Müdürü ile yaptığım görüşmeye göre; görev yapmadığım sürece yedi yıllık forta ve lise) okul masraflarımı % 50 faiz, % 9 kanuni vergisiyle beraber yaklaşık 400.000 TL. tutanndaki tazminat borcumu ödemem gerekiyormuş. Zaten maddi olanaksızlıklar yüzünden ilkokul bitimi gibi küçük yaştan yatılı okula gittim. Mezuniyetle beraber öğretmenlerin de yönlendirmesiyle hiçbir sorun çıkmadan okulun devamı sayüabilecek makine bölümüne geldim. Şimdi ise atamam yapılmış. Liseden beri bu atnaca yönlendirilmiş, üniversite tutkunu olarak yetişen gençliğin bir anda bütün ümitlerini yıkıp okuldan ayırmakla acaba başarıh olacak teknik eleman mı kazanılıyor? Aynı sorunla karşı karşıya kalmış ben ve diğer arkadaşlarım adına bu haksız uygulamanın sonucunun bir kez daha düşünülüp bir çözüm bulunmasını tüm yetkili kurumlardan rica ediyoruz. KORAYTEMEL BURSA ULUDAĞ ÜNtVERSlTESİ BALIKESİR MÜH. FAKÜLTESİ MAK. I No: 842019 Hoşgörü ve Uzlaşı Günümüz Avusturya Cumhuriyeti sınırları içinde 7.555.398 insan yaşamaktadır. Bunlann yansından çoğu kadındır. Kişi başına aylık gelır ortalaması bin dolardır. 183 milletvekilinden oluşan Federal Meclis'te Sosyalist Parti (90) ve Özgürlükçü Parti (12) ortak yönetimi vardır. Avusturya Basın Müdürlüğü'nün yayımladıği broşürden aldım bu bilgileri. Endüstri ve tarım alanında çalışanlar kişi başına tüketılen taze yemiş, unlu besinler, et tüketimi ve daha başka sayısal veriler de var o broşürde. Ne var ki, Avusturya'mn gerçek yüzü, sayıların kuru diliyle anlatılamaz. 1948'den günümüze, yakmdan tanıştığım Avusturya'yı kimi gözlemlerimle anlatmaya çalışacağım. 1 Eylül 1948 günü akşamı Viyana Devlet Operası'nın Volksoper sahnesinde Johann Strauss'un "Çingene Baron" klasik operetini izlemiştim. O yıltarın ünlü sopranosu Maria Cebotari, çingene falcı kadın rolünde çağıltılı alkışlar toplamış, sahneye çiçekler atılmıştı. Bir sanat olayı yaşamıştım. Zira onu bir süre önce Salzburg Festivali'nde Gluck'un Orfe operası gibi zortu bir operada hayranlıkla izlemiştim. Ceborati, Gluck'ten ktsa süre sonra bir operette falcı kadın rolünü küçümsememişti. Fakat ben o parlak gecede bir durumu yadırgamıştım. Kazanılmış bir savaştan başkente dönen imparatorluk ordusu, ülke sınırları içinde yaşayan Macarlar, Slavlar, Ulahlar, Hırvatlanyla, renkli üniformalan ve bandolarıyla sahneyi doldurmuştu. Müzikli tiyatroda gözlere boyiesine aşırı sesleniş bana ters görünmüştü. Ertesi gün görüştüğüm direktör Frau Ketterer, "Çingene Baron'u nasıl buldunuz?" diye sorunca, yadırgadığımı belirtmek istedirn, ama bayan direktör, kendinden geçmişçesine heyecanlı, "İmpatorluğumuz böylesine renkli ve görkemliydi" deyiverince, susmuştum. Aradan uzun yıllar geçti. Yine o sahnede bir başka oyun seyrettim. "Beyaz At Konukevi" klasik operetten, müzikli oyun türüne geçiş döneminin ünlü ürünlerindendı. Sevilmiş operet artistleri seyirci çekiyordu. Benim ilgimin başka bir nedeni vardı. Klasik oyunlardan modemlere her türde başarıya ulaşan sevimli aktör Fred Liehver, İmparator Fransuva Jozef rolünde görünüyordu. Görünüyordu, yerinde bir sozdü. Zira şöyle bir görünüp iki söz ediyordu. Gelin görün ki, oyun bitip de artistler birbiri arkasına perde önüne çıkmıştı. İmparator üniformasının bütün görkemiyle en son görünen Fransuva Josef, seyircileri askerce selamlayınca, alkış çağlayanları dakikalarca sürmüştü. Üç yıl önce kasım başıydı. Viyanalılar heyecanlı bir olay yasadıiar. Habsburglar'ın son imparatoriçesi Zita 90 yaşını geçmişti. Çok uzun bir aynlıştan sonra iik olarak Viyana'ya geliyordu. Sıradan bir Avusturya yurrtaşı olarak. Viyanalılar onu coşkuyia karşıladılar. Saint Stephan Katedrali'nde yapılan görkemli âyini Başpiskopos König yönetti. Habsburglar İmparatorluğunun ünlü Deutschmeister bandosu, başta Radetzky marşı olmak üzere 'O güzel geçmiş günler'in sevilmiş ezgilerini çaldı. Bu arada, Viyana I. Bölge Belediye Başkanı'mn imparatoriçeye "Asaletmeâp" diye hitap etmesi gazetecilerin ilgisini çekmişti. Belediye Başkam'nı uyardılar. Karşılık ilginçti:"Alte Dame/yaşlı hanımefendi bundan hoşlanıyor. Ben böyle söyledim diye Avusturya Cumhuriyeti batmaz." Yılını unuttum. Viyana'nm ünlü Theater an der Wien sahnesinde 'Kamelyalı Kadın'ı seyretmiştim. Ünlü tiyatro ve sinema artisti Maria Schell, başrolü oynuyordu. Melodram yeni bir yorumla ele alınmıştı. Sahneler değiştikçe rolleri biten artistler sandalye. masa ve daha başka öte beriyi alıp götürüyorlar, rol sırası gelenler de yeni sahne için gerekenleri herkesin önünde taşıyıp bıraktıktan sonra konuşmaya başlıyorlardı. Bilindiği gibi Kamelyalı Kadın, sevgilisi bıraktı diye, verem otur ve kan tükürerek ölür. Karyolasını eliyle taşıdıktan sonra uzanan Maria Schell de, oyun gereği inledi ve kan tükürerek öldü. Sonra kalkıp seyircileri selamladı. Seyircinin bir bölümü 'Bravo?' diye alkışlıyor, bir bölümü 'Yuuuh!' diye bağırıyordu. Salon boşalırken gençter tartışıyorlardı. Küfürsüz ve kavgasız. Geçen güz ortalannda Viyana'daydım. Bir cumartesi günü, şehrin merkezine otobüsle bir saat bile sürmeyen Baden'e uzandım. Yazar dostum Fritz Habeck'i görmek için. İki romanını Türkçeye aktardığım Habeck, birçoködül almış, Remarque'ın, Labst Usta'nın Son Perde filminin senaryo çalışmalarına katılmış, Avusturya radyosunun edebiyat bölümünü yıllarca yönetmiş bir edebiyatçıydı. Sosyal demokrattı. Yukanda sıraladığım gözlemlerimi özetleyerek anlattım. Gülümsedi ve şunları söyledi: "Avusturya televizyonunda bir süre önce bir yuvarlak masa programı sunuldu. Konuşmacılar arasında eski Başbakan Bruno Kreisky, son İmparator Karl'ın torunu (Avusturya Cumhuriyeti'nin asteğmen üniformasıyla) ünlü Metternich ailesinin bir temsilcisi ve daha başkalan vardı. Cumhuriyetçiler, tutucular, monarşistler, sonunda Avusturya Cumhuriyeti'nin var olması konusunda anlaştılar, uziaşmaya vardılar. Karşılıklı hoşgörüyle." Hoşgörü ve uzlaşı. Müzik, dörtte bir litre şarap, söyleşiler ve şakalarla dolu tartışmalar ülkesi Avusturya. 1985 için hoşgörü ve uzlaşı dileklerimle... Lojmanlarda idari personelle teknik elemanlar oturmaktadır. Bunlar ya emekli olunca, ya da tavinlen çıkutca lojmandan çıkarlar. tlgili mevzuatta, lojmanlarda en çok S yıl oturulması öngöriUmüştür. Bizim ucretimiz 2535 bin Hra arasındadır. Bir ay öncesine Kars'tan gelip Balıkesir kadar Genel Mühendislik Fakülıesi'nde Müdürlüpimüzden gelen bir okumak için uğraşan genelge üzerine, aralık ayı öğrenciyim. Diğer başmda lojmanlarda oturan arkadaşlarım gibi yaklaşık üç ve oturmayanlara lojmanlarla aydır katlandığım bau Haksız uygulamaya çözüm bulunmalı muhterem halkımızın yeni yılını kutlar, mutluluk ye başarı getirmesini dileriz... dufu lurizm Uçakla SÖMESTRE TATİLİ Gezileri 27 Ocak ile 3 Şubat'ta 7'şer gün 1S5.000 TL. ve 250 Dolar 2 8'er gün •LONDRA 30 Ocak ileTL.Şubat'ta Pound 195.000 ve 150 • ROMA • > PARİSMADRİDLtZBONLONDRANİCEROMA , İSTANBUL 25 Ocak'ta 16 gün 285.000 TL. ve 400 Dolar PARİS LONDRA NtCE ROMA İSTANBUL 27 Ocak'ta 16 gün 270.000 TL. ve 400 dolar • NEW YORKMİAMİSAN FRANCİSCOLOS ANGELESNEW TORKtSTAKBUL 26 Ocak'ta 14 Gün 370.000 TL. ve 750 Dolar TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI "güven kapıSı" • Yukarıdaki Ücretlere; istanbul'dan uçakla gidışdönOş, Transferler. Oteller ve Kahvaltılar dahitdir. MADRtD ve KANARTA ADALARI 27 Ocak ve 8 Şubat arasında uçakla 13 gün 170.000 TL. ve 500 dolar Ûcrete; uçak ve yarım pansiyon konaklama dahildır KAHİRELUXORASWANİSSENDERİYEKAHIREISTANBUL 29 Ocak'ta 10 Gün 160.000 TL. ve 450 Dolar • Ûcrete; Uçak, Yataklı Tren, Lüks Oteller, kahvaltılar ve Akşam yemekleri ile Şehir Turtarı dahildır BILGISAYAR ÖĞRENİMİ En iyi ve uygun şartlarda, en kısa sürede Mezunlanmızı tercih eden Sayın işadamian ve yetkililerin, Mezunlanmzın ve dostlarımızın YENİ YILINI KUTLAR, MUTLULUK ve BAŞARILAR D1LER1Z •ÖZEL DAKTİLO SEKRETER KURSLARIİ > > J ^ OZH MKTU.0 S£KRFT£R KURfUUU * • MOSKOVALENİNGRADtSTANBUL 30 Ocak'ta 8 Gün 85.000 TL. ve 275 Dolar • Ücrete; Uçak, Yataklı Tren, Oteller, Tüm yemekler, 2 tiyatro ve Gala Yemeği ile Şehir Turtan dahildir. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI Bilgisayar Eğitimi Kurslan'nda gerçekleşir. BASIC DİLİ HİÇ BİLMEYENLER İÇİN EAŞLA NGIÇ KURSLARI 36 saatlik aylık kurslar şeklinde (Haftada üç gün) sürmektedir. 20 kişilik kurslarda ders saatleri ve günün diğer saatlerinde her katılana sürekli cihaz kullanma imkânı. Öncelik sırası Oda üyelerimiz ve yakınları ile öğrencileredir. Müracaat: 148 50 52/53 EMO Cumhuriyet Cad. 283/2 Engin Han Harbiye ATİNA RODOS Gezileri. Londra'nın en seçkin okullarında tNGİIİZCE ÖĞRENİMİ Aynca: 29 Ocak'ta 10 günlük Buna ait Türkçe hazırlanmış renkli BROŞÜRLERİMİZ isteyenlere hemen gönderüir. 1985 YURTİÇİ ve YURTDIŞI gezi pfogramlarımız hazırlanmıştır. ^ ^ Ayrıntılı bılgı ve rezervasyonlarınız için Merkezi: Beyazıt Meydanı, Milhal Paşa Cad., 14/1 Tel: 527 55 25 Beyoğlu Şubesi: istiklal Cad., Yonca Han. 87/7 Tel: 149 79 93 Kadıköy Şubesi: Altıyol Kuşdili Caddesi. 6/3 Tel: 338 08 42 ELEKTRONİK DAKTİLOGRAFİ ve MUHASEBE « Tel: 143 78 50 (5 M ) 141 12 84 (S hat) 337 32 77*7i3 33839033555389570 13 62
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle