13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 4 EYLÜL 1984 UGUR MUMCU GOZLEM POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL (Baştarafı 1. Sayfada) dıkiarını da açıklamaları pek uygun olur. "Iğne ve çuvaldız" örneğini şimdi nasıl anımsamazsınız? Şu güfte sanırız bugünler için bestelenmiştir: Daha önceleri nerelerdeydinız? "İnsan haklanndan, yalnrzca rüşvet olaylarına karıştığı iieri sürülen memurlar yararlanır, siyasal suç sanıklan yararlanmaz" diye bilmediğimiz bir hukuk kuralı mı vardır acaba? Gümrük ve Tekel eski Bakanlarından Tuncay Mataracı'nın kaçakçılarla işbirliği yaparak gümrük kapılarını nasıl satışa çıkardığı Yüce Divan kararı ile kanıtlanmıştır. Bu tür olayların Mataracı ile başlayıp bitmediğıni, o günlerde birçok kez vurgulamaya çalışmıştık. Kaçakçılık davalarına bakmakla görevli Ankara 4 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin 13.3.1984 gün ve 1984/41 karar sayılı gerekçeli karannda, hakkında binbir türlü olumsuz rapor ve rüşvet soruşturması bulunan Hayri Tercan adlı gümrük memurunun, Gümrük ve Tekel eski Bakanlarından Ahmet Çakmak tarafından "tek ımza" ile Ipsala Gümrük Muhafaza Amirliği emrinde kısım amiri oiarak atandığı ve bu gümrük memurunun Ermenı asıllı Bülent Lastikçioğlu'nun da aralarında bulunduğu bir kaçakçılık örgütüne yardım ederek kaçak malların gümrükten geçmesine aracı olduğu kaydedilmekte ve Bakan Çakmak hakkında "suç duyurusu'nda bulunduğu açıklanmaktadır. (s: 111113) (Burada küçük bir parantez açalım: Rastlantı mıdır, bilinmez; kaçakçılık örgütlerindekı Ermeniler gün geçtikçe çoğalıyor. Şu anda uyuşturucu madde kaçakçılığından italya'da tutuklu bulunan Lastikçioğlu dışmda, adını Abuzer Uğurlu nedeniyle duyduğunuz Uğurcan Elmas da Ermeni'dir. Hakkındaki soruşturmalar sürerken yurt dışına kaçan bu Ermeni kaçakçının avukatı, milliyetçi bir partimızin eski basın sözcüsüdür.. Ne diyelim, avukathk serbest meslektir, savunma hakkı da kutsaldır. Biz yalnızca dün ve bugün arasında köprü kurup, geçmişin siyasal ilişkilerinı eleştirryoruz; o kadar!) Eski Bakan Çakmak hakkında Milli Güvenlik Konseyi1ne 12 Ocak 1983 günü (D: 1982/3 Kl Dz. 174) sayı ile yapılan suç duyurusunun dayanağı, Gümrük ve Tekel Bakanlığı Müfettişi Savaş Özdoğan ve Nadir Eliboltarafındandüzenlenen 5 Nisan 1982 gun ve 1 sayılı rapordur. Bu raporda, Bakan Çakmak ile birlikte Müsteşarı Mazhar Kısacıkoğlu'nun, atama, yükseltme ve yer degiştirme yonetmeliklerine aykırı oiarak atama işlemleri yaptıkları ileri sürülmektedir. Bugüne kadar bu rapor ve mahkemece yapılan suç duyurusu ile ilgili ne gibi işlemler yapıldığını bu arada, yetkililere sormak isteriz. Ne oldu Çakmak dosyası? Şu anda dosya nerede ve kimın elındedır? Çakmak dosyası ile ilgili bir soruşturma yapılmışsa, soruşturma ne aşamadadır? Yapılmamışsa, niçin bugüne kadar bir soruşturma yapılmamfştır? Mataracı davasından, suç duyurusuna konu olan Çakmak dosyasına, Çakmak dosyasından, koskoca Tıp Fakültesi'nden "47 rakımlı yerde çalışmalı" diye raporlar alınmasına, bu raporlardan Kapıkule'de yağmalanan milyonlarca liraya kadar her konu didik didik araştırılmalıdır. Ve Sayın Arıkan, kaçakçılık soruşturmaları nedeniyle sözünü ettiği "egemen güç/er'in kimler olduğunu açıklamalıdır. Maliye ve Gümrük Bakanı Ankan ile İçişlerı Bakanı Ali Tanrıyar, gözaltına alınan gümrük memurlan nedeniyle birbirlerine girmtşler. İster misiniz bu konu nedeniyle bakanlardan biri istifa etsın? Gümrük konusu çok "elektrikli"d\r, dokunanı "ceryan çarpar" aman dıkkat, ne olur, ne olmaz!. Bir fabrikanın bir aydır ücretli izinli sayüdıklan halde sadece 8'er bin lira alan işçileh, bir de iflas bildirimi alınca Adliye'nin önünde toplandılar. tflas bildirim'' yanlış çıktı, ama işçilerin avukatı şöyle diyor: " Bina işverenin değil, ya makineleri kaçırıp iflas ettiğini söylerse, 460 işçi 250 milyon lirayı bulan alacakları için nereye başvuracak? îhtiyaü tedbir kararı için milyonları nasıl yatırsm?" İşSendika Scnisi İflas eden şirketlerin yolaçtığı "bekleşen işçiler" görtintüsü dün de Istanbul Adliyesi önünde sürdürüldü. Bir ayı aşkın süredir ücretli izinli sayılarak işyerinden uzaklaştınlan bir tekstil firmasının işçileri, şirketin iflas ettiği bildirilince Adliye binası önünde kalabalık bir grup oluşturdular. Istanbul Bölge Çalışma Müdürlüğü'nün 27 Ağustos 1984 tarih ve 16299 sayıh yazısıyla iflasını bildirdiği işyerinin iflas etmediği, iflas karannın aynı işverenlere ait başka bir işyerine ait olduğunu öğrenince Adliye'nin Ortada kaldılar önunden aynldılar. îşçüer toplu halde tekrar fabrikanın önüne gittiler. İşçilerin avukatı Rasim Öz, Bölge Çalışma Müdürlüğü'nün yanlış iflas kararı bildirdiğini, ancak bunun fazla önem taşımadığını belirtti. Rasim Öz işverenin iflas hazırhğı içinde olduğu PARASIZ, ENDİŞELİ Işçiler ne para alabiliyor ne de işyerlerinin akıbetini öğrenebiliyorlar. Sık sık yinelenen bir görüntü daha., (Fotoğraf: ERDOĞAN KÖSEOĞLU) Ece Ayhan'ın şiiri için ne demeli bilmem ki, her yeni şiır ve yenilik güç anlaşılır. Ece Ayhan'ın şiirine beni Can Yücel ısındırdı. Daha önce böyle bir şiiri pek bilmiyordum. Can Yücel, her yeniliği başkasına aktarırken, şaka gibi mi söyler? Baudelaire'in çeviri şiirlerini açıklarken, "Modern şiirin ululanndan," diyor. Ekliyor, "186Tde frengiden yarı mefluç, yarı mecnun halde uzun süre can çekişe, can çekişe öldüğünde, modern şiir emeklemekten çıkmış, ayaklan üstüne doğrulmuş, yürümeye başlamıştı." Her yeni şiir modern midir? Olmayabilir. Ama yeni diye ortaya çıkar Her yeni şiirin emeklemesine de gerek yoktur, emeklemeden de bir süre sonra anlaşılır. 1973'te (e) Yayınlarından çıkan kitabı 'Devlet ve Tabiaf\ verirken Ece Ayhan, kitabın kapağına şunları yazmıştı: 'Şiir adına' adımı anmış, 'için sevgiyle arkadaşlıkla sunulmuştur. Dostane merhaba!" Kelime dostane midir, değil midır bilmiyorum, ben öyle okudum. Tarih, 22.6.73'tür. Kaç yıl geçmiş aradan, aşağı yukarı on bir yıl. Gazetede otururken sanat sayfasında, Doğan Hızlan'ın yanında uzun boylu, esmer, çevresine boş veren, ama. kendini işine adamış alımlı çalımlı güzel bir kız vardı. Hep şiirle uğraşıyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Ortak bir odada birkaç kişi birlikte çalışırsa, herkes birbirinin ne yaptığına ilgi duyar. İstese de duyar, istemese de. Tanıdığım bir şairden demeç alıyordu. İşi bitince: "Sever misin şairi?" diye sordum. "Sevmem" dedi. Oysa genç kızların hoşlandığı bir şairdi, şaşırmıştım, yenıden sordum: "Hangi şairi seversin?" "Ece Ayhan" dedi. "Ece Ayhan mı?" "Evet, Ece Ayhan, niye şaşırdınız?" Sorma sırasını elimden kolaylıkla almıştı. Ne diyebilirdim? Ricada bulundum. "Bir şiirini okur musunuz?" Nazlanmadı, sanki bir yerin adresini sormuşum gibi, kuru kuru, tane tane, dizelere bastırmayarak, sanki nesir okuyormuş, ama bu nesirle bir şeyler de öğretiyormuş gibi söyledi: Rakı içilir mi hiç çiçeksiz çiçeksiz ölürüm dükkânlan hem kim olsa ölür ispatımn ebesi zulmü ilan edilmiş sokağa çıkar yalnızlığının ut sesi bir fonograf tanzimat fermanında unutulmuş hacivat gelip kahkahalar tarafından iğne ister. Genç, güzel alımlı çalımlı kız okurken şiiri, böylesi net anlamıyordum. Bana biraz daha karışık geliyordu. Hiç mi, hiç seçmedim dersem yalan da değildi. Ancak güzel genç kızın du' dakları arasından çıkarken kelimeler, cümleler, şiirleşen kurgu belli oluyordu. Hangi kitabında bulunduğunu sordum, söyledi, aradım buldum. Zaten buraya onun söylediği gibi değil, kitapta gördüğüm gibi yazıyorum. Birkaç kez, belki on, belki on beş okudum. Isındım, alışmaya başladım. Bunlar şiir miydi? Çevresindekiler anlasın, anlamasın bir yenilikçi şiir getiriyordu Ece Ayhan, gençler anlıyor, beğenıyor ya, yeterdi. Bir başka genç arkadaş, bir başka gün bana şu dizeleri mırıldanmıştı: Devletin ve tabiatm ortak ve yanlış sorusu şuydu: Maveraünnehir nereye dökülür? En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı: Solgun bir halk çocuklan ayaklanmasının kalbine'dir. Bir şey söylemek ıstiyor Ece Ayhan'ın şiiri, gelip geçen korkulardan ve kuşkulardan arınarak.. Söylemek istediğini söylemek zor, gene söyliyeceksin! Şaire verilen bir görev de budur. Düşünüyorum da zorluklar hiçbir zaman bitmiyor. Zorlukların biri bitti, tükendi derken öteki geliyor Elbette sorar şair: Maveraünnehir nereye dökülür? Her sorunun bilinen, bilinmeyen bir yanıtı vardır. Yaşlılar değilse bıle gençler Maveraünnehir'in nereden çıkıp nereye döküldüğünü çok iyi biliyorlar. Yıllar sonrası Ece Ayhan'ın şiirine dönmem, böyle bir şiirin eskimediğini, her okunduğunda yeniliğini yeniden verdiğini belirlemek içindir. Bu Nehir Nereye Dökülür? Geç emeklilige destek Istanbul Ticaret Odası Başkanı Nuh Kuşçulu, "Türkiye'de emeklilik yaşı çok düşüktür. Ne Türkiye, ne de çalışanlar bu yükü daha fazla taşıyamazlar" derken, TÜSİAD Başkanı Ali Koçman, "Tasanyı görmeden bir şey söylenemez. Belki çok olumludur" şeklinde konuştu. ANKARA, (THA) Başbakan Turgut Özal'ın emeklilik yaşının yükseltileceğine ilişkin açıklamasından sonra kamuoyunda emeklilik yaşıyla ilgili başlatılan tartışmalar süruyor. tşveren kesimi adına görüşlerini açıklayan Nuh Kuşçulu ve Ali Koçman, emeklilik yasının yükseltilmesine taraftar olduklarını söylediler. Istanbul Ticaret Odası Başkanı Nuh Kuşçulu, hiçbir ülkede erken emekliliğin uzun zaman devam edemeyeceğini belirterek, şunları söyledi: "Tnrkiye'de emeklilik yaşı çok düşüktür. Bu yaşta bir emeklilik Avnıpa'nın hiçbir ülkesinde görülmemektedir. Türkiye'nin şartları da ortadadır. Ekonomik açıdan çeşitli sıkıntılar varken, erken emeklilik uzun süre devam edemez. Erken emeklilige karşı çıkanlar, çalışanların şartlarını öne sürüyorlar. Ancak, Erken emeklilerin yükü de devletin olduğu kadar çalışanlann da sırtına binmektedir. Ne Türkiye, ne de çalışanlar gittikçe artan genç emeklilerin yükünü daha fazla taşıyamadar." Türkiye Sanayici ve Işadamlan derneği Başkanı Ali Koçman da, hükümetin emeklilik yaşıyla ilgili hazırlayacağı yasa tasansını görmeden tepki gösterilmesini doğru bulmadığını söyledi. Hükümetin bu konudaki görüşünün hazırlanacak tasan sonrasında kesinlik kazanacağını kaydeden Koçman, "Tasan hükümlerine göre bir değerlendirme yapılmalıdır. Şu an herkes bir şey söylüyor ama, bence tüm bunlar için erken, tepki için de erken. Ancak, şu da var ki, Türkiye her geçen gün genç emekliler ülkesi haline geliyor" şeklinde konuştu. YILMAZ: HEPSİ BİTTt DE SIRA ONA MI GELDİ? Türklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz da geç emeklilik konusunda görüşlerini açıklarken, "Beşinci 5 Yıllık Kalkınma Planı'nın gereklerinin hepsi bitti de sıra ona mı geldi" dedi. Ankara Büromuzun haberine göre, Çimselş Başkanlar Kurulu'nda konuşan Yılmaz, işçi emekliliği için 5055 yaş sınınnın getirilmesi konusundaki çalışmalann düzeni altüst ettiğini belirtti. Yılmaz şunları söyledi: "Beşinci 5 Yıllık Kalkınma Plam'nda işçi emeklilik yasının kadınlar için 50, erkekler için 55'e çıkanlması konusundaki gereğin yanı sıra ülke için birçok önemli sorunlar var. Neden onlar ele alınmıyor da bu konu üzerinde duruluyor? Planın bütün gereklerinin hepsi bitti de sıra ona mı geldi? Biz daha önce söyledik işçilere, Bunları duyup vezneye gitmeyin, emeklilik konusunda acele etmeyin' dedik." nu söyleyerek "tşyeri bisanı işverenin değil. Makineleri başka bir yere kaçırırlar, sonra da çeşitli şirket oyunlanndan yararlanarak iflas ederler. Boylelikle de işçi alacaklanndan kurtulmayı araaçlarlar." dedi. öz, 460 işçınin 250 milyon lirayı bulan alacağı için "işçilerin hukuken başvurabilecekleri bir yöntem yok. thtiyati tedbir kararı için teminat yatınlması gerekli. Parasızlıktan bin liralık mahkeme harcını yatıramayan işçi, milyonları bulan teminatı nasıl yatırsın?" şeklinde konuştu. tşçiler ise bir aydır ücreüi izinli sayıldıklannı kendilerine bu süre içerisinde sadece 8'er bin lira para ödendiğini bildirerek "ortada kaldık" dediler. Kıdem tazminatlannın yanı sıra yemek parası, bir aylık ücret tutarında ikramiye, yakacak parası ve giyecek parasını da alamadıklarını belirttiler. Evrerh, Yılmazh kabul ediyor ANKARA (Curahuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Kenan Evren bugün saat 15.30'da Türklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'ı kabul edecek. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'i TBMM'deki çalışma odasında ziyaret edecek olan Türklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz1 ın sosyal politika alamndaki son gelişmeleri ve sorunlan Cumhurbaşkanı'na sunacağı öğrenildi. Ziyaretin Türklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'ın bundan bir süre önce Cumhurbaşkanlığına yaptığı randevu talebine karşılık gerçekleşeceği bildirildi. lfeşiller: Türkiye'ye (Baştarafı 12. Sayfada) pımına Federal Almanya'da izin verilmeyeceğini bildirdiler. Dün Bonn'da düzenledikleri basın toplantısında Yeşiller, Çevre Saglığı Araştırma Enstitüsiine hazırlattıklan bir raporu da kamuoyuna açıkladılar. Basın toplantısında enstitü adına bilgi veren fizik uzmanı Lother Hann'ın yaptığı açıklamalara göre, KVVU'nun Akkayu için planladığı santralin teknik eksikleri şu noktalarda toplanıyor: 1 Reaktör yapım planlan bazı sistemlerin yeterince birbirinden ayrı tutulmadığını göstermekte. Bu durum, birkaç sisternin birden aynı nedenle anza yapmasına veya çıkan arızanın giderilmesinde zorluklar çıkmasına yol açabilir. 2 Santralin belirli birimleri dış etkenlere karşı yeterince korunmuş değil. Özellikle olası yer sarsıntılarına karşı yeterli sağlamlık öngorülmuyor. 3 Reaktör kalbini ve güvenlik bölümünü saran beton kubbenin duvarı Federal Almanya'daki ölçülere göre, ince tutulmuştur. 4 Reaktorün yedek elektrik kaynaklan Almanya'da aranan ölçülerin altındadır. Ulusal elektrik şebekesi Almanya'ya oranla zaten zayıf bulunan Türkiye'de bu eksiklik daha da vahim sonuçlar doğurabilir. Yeşiller, araştırmada sıralanan bu teknik noktalann yanı sıra, politik sakıncalara da değiniyor. KWU'nun Türkiye'ye satmayı önerdiği tip reaktörle ilgili oiarak Federal Almanya Içişleri tarafından hazırlatılan araştırmanın kamuoyuna açıklanmayışının kuşku verdiğini belirten Yeşiller, Türkiye'nin bu alışverişle hem teknolojik ve politik açıdan bazı bağımlılıklara gireceğini savundular. Yeşiller, hafta içinde Bonn'da bu konuda da görüşmelerde bulunacak olan Başbakan Turgul Özal'dan nukleer enerji ile ilgili tasarılannı gözden geçirmesini istediler ve Turkiye'yi alternatif enerji olanaklan üzerinde durmaya çağırdılar. Gümrükten Agca çıktı (Baştarafı 1. Sayfada) Haluk Aydın'ın 140 milyon liradan 45 milyon lira aldığı belirlendi. Aydın'ın ifadesinde bu miktarın İS milyonluk kısmı Türk lirası olara ele geçti. Bunun 12 milyonluk kısmı için ise Aydın, devlet tahvili aldı. Gümrük Başmüdürü Edirne'den 21 bin liraya pazarlık ettiği bir taksi ile tahviller ve 204 bin 980 mark ile 4 bin 400 Irak Dinan'nı Istanbul'a götürdü. Soruşturma sonucunda Mustafa Inanç'tan (muhafaza memuru) 5,5 milyon Türk Lirası, Muharrem Knrtkal'dan (Bölge Amiri) 2 milyon Türk lirası ile 2010 DM. ve 1500 dolar, Mehmet Hanlı'dan (Kaçakçılık tstihbarat Bölge Amiri) 2 milyon 950 bin Türk lirası, Ata Mengtt'den 10 milyon Türk lirası ile 3310 Irak Dinan, Tahir Aslan'dan (Kaçakçılık lstihbarat Müdür Yardımcısı) 11 milyon 680 bin Türk Lirası ile 30 bin DM. 3500 Irak Dinan, 6110 dolar, Selami Maden'den (Bölge Amiri) 2 milyon 350 bin Türk lirası, Ihsan Kılıç'tan (Kaçakçılık lstihbarat Şube Müdürü) 1 milyon 40 lira karşılığı 20 adet altın bilezik ve 2 milyon 200 bin liralık çek, Atam Kocabaş'tan ise (Gümrük Muhafaza Merkez Müdürü) 3 milyon Türk Lirası ve 12 bin 500 DM. cıktığı belirlendi. Istanbul Valisi Nevzat Ayaz, Bakan Ankan'ın Yeşilköy Gümrük Müdürü Yalçın Karadeniz'in Mali Polis'e götürülmesinde kendisini suçlamasıyla ilgili oiarak, ortada yanlış bir anlamanın olduğunu söyledi. Dün sabah Karadeniz'le bir süre görüşen Vali Ayaz, "Sayın Karadeniz, kendisinin ayın 29'unda Emnivetten, Mali Şube'den çağnldığını, bir konuşmayla ilgili oiarak bilgisinin alınmak istendiğini fakat uzun süre orada bekledikten sonra herhangi bir bilgisi alınmadan kendisinin bırakıldığını ifade etti" dedi. Istanbul Valisi, Gümrük Müdürü'nün Mali Şube'ye gotürülmesi konusunu ıncelettiğini, herhangi bir usulsüzlük varsa gereğinin yapılacağmı da söyledi. Vali Ayaz, Bakan Ankan'ın kendisiyle görüşmediğini, herhangi bir talimat vermediğini de sözlerine ekledi. a.a.'nın haberine gore bu konuda dun bir açıklama yapan Yeşilköy Havaalanı Gümrük Mudüru Yaiçın Karadeniz 1981 yılına ait bır olayın aydınlatılmasına yardımcı olma duşüncesiyle Mali Şube'ye gittiğini, bütün itirazlanna rağmen hiçbir gerekçe gosterilmeden 7.5 saat burada bekletildiğini söyledi. Karadeniz, "Sayın Bakanıma ve Sayın Valime anlattığım olay budur. Vali olaya el koydugunu ve gerekli işlemin yapılacağmı belirtti" dedi. Bu arada, Mali Şube yetkilileri, bir devlet memurunun ifadesinin ahnması için gerekli yasal yollann yerine getirildiğini ve Karadeniz için Gümrükler Başmüdürlüğü'ne bilgi verildiğini bildirdiler. Mali Polis yetkilileri Karadeniz'in gözaltına alınmadığını, sadece bilgisine başvurulmak üzere polise çağnldığını ancak ifadesinin alınmadığını da söylediler. İSTANBUL'DAKİ SORUŞTURMA Edirne'de gözaltına alınarak tstanbul'a sevk edilen 11 'i gümrük görevlisi 21 kişinin Mali Polis'teki sorgulamalannm tamamlandığı da öğrenildi. Öte yandan HP milletvekili Cüneyt Canver, dün Meclis Başkanlığı'na verdiği bir soru önergesi ile Başbakan Turgut Özal ve Içişleri Bakanı Ali Tannyar'ın Kapıkule soruşturmasına ilişkin açıklama yapmasını istedi. Devlet Bakanı ve Içişleri Bakanı Vekili Kâzıra Oksay, "Sorgulamalar sonuçlandınldıktan sonra Kapıkule'deki rüşvet ile ilgili oiarak kamuoyunun daha geniş bilgilerle «ydınlatılacağım" açıkladı. Devlet Bakanı ve Içişleri Bakanı Vekili Oksay, a.a.'ya yaptığı açıklamada, Kapıkule'deki yolsuzluk ve rüşvet konusunda Sıkıyönetim Komutanlığı'nın kontrolunde, Emniyet Genel Müdürlüğü'nce sorgulama yapıldığını belirtti. Radyoaktif (Baştarafı 12. Sayfada) Çalışmalar sürerken radyoaktif sızıntı olup olmadığını belirlemek üzere, geminin içindeki ve dışındaki sularda tahliller yapılıyor. Tahliller, Belçika'nın Okyanus Araştırmaları gemisi Belgica'da surdürülüyor. Çalışmalara, ayrıca bir vinç, üç kurtarma gemisi, iki römorkör ve bir de Belçike donanmasma ait kıyı koruma gemisi katılıyor. Kurtarma çalışmalannı üstlenen Hollanda fîrması Smit International'ın sözcusu Henk Drenth, tahliller sonunda, olağanüstu yüksek düzeyde florüre rastlandığını, ancak radyoaktivite belirlenemediğini söyledi. Öte yandan Mont Louis gemisinin batması olayının uluslararası nükleer madde taşımalan ile ilgili güvenlik onlemleri konusunda pek çok sorun çıkaracağına kesin gözüyle bakılıyor. 29.8.1984 tarihli Financial Times'ın bildirdiğine göre, Fransız nükleer enerji endustrisinin önde gelen bir temsilcisi, olayın "psikolojik" etkilerinin büyük olacağını; radyoaktif maddelerin taşınmasma karşı muhalefetin şimdi daha da artabileceğini belirtti. (Baştarafı 1. Sayfada) 1.90 dolarken, bugün 0.78 dolara (78 sent) inmiş bulunuyor. Çetin Soyak, bu duruma rağmen ABD'li işverenin YHK'nın yüzde 25 artı 2 bin liralık ilkesini tavan oiarak dayattığını, kendilerinin istediği zammı vermediğini anlatü. Soyak, sendikantn yüzde 35 zam, artı enflasyon yüzünden ücretlerde meydana gelen yıpranmanın giderilmesi için ekim 1984, nisan, temmuz, ekim 1985'te yüzde 10'luk zamIar istediklerini hatırlattı. HakIş Genel Başkanı Necati Çelik, "Toplu sözleşmelerle işçiye verilmek istenen yüzde 30 zam, 12 Eyliil öncesine çağndır" dedi. 78 sentlik TRT atamaları Meclis'te (Baştarafı 1. Sayfada) kadar ciddi ve endişe verici bir aşamaya geldiğinin somut göstergeleridir" dedi. Aydın şoyle konuştu: "TRT kurdun ve hilalin simgesi haline gelemez, buna heves edenler karşılarında bizi bulacaklardır. Devlet Radyo ve Televizyonuna sahip çıkacağız. TRT'den bu uygulama ve kadrolaşmanın hesabı mutlaka sonılacaktır. Radyo Televizyon Yüksek Kürulu'nu TRT Yasası'nın verdiği yetkUerini kullanmaya ve göreve davet ediyonız. Anavatan Partisi'nin iyi niyetli liberal mensuplan, TRT'de oynanan oyunu bugunkü gibi seyretmeye devam ederler ise bir gün kendi seslerinin bile mikrofon ve ekranda yer almayacağını kısa sürede göreceklerdir." DURUM VAHİM TRT eski Genel Müdürü ve MDP Istanbul Milletvekili Doğan Kasaroğlu da Tunca Toskay'ın uygulamalannı eleştirerek, "TRT'de durum vahimdir. Kadrolaşma tehlikeli boyullara ulaşmıştır" dedi. TRT'nin " belli bir zihniyete" hizmet eden, yayıncılık tecrübesi bulunmayan amator ellerde yıpratıldığını, bu duruma Radyo Televizyon Yüksek Kurulu'nun seyirci kaldığını anlatan Kasaroğlu, söz konusu kurulların, yetkilerini kullanmamalart halinde, Genel Mudür Tunca Toskay'la birlikte sorumlu olacaklarını bildirdi. Kasaroğlu Devlet Denetleme Kurulu'nun TRT'ye mudahale etmesi gerektiğını de kaydederek, "Cumhurbaşkanlığına bağlı oiarak yonetimin hukuka uygun düzenli ve verimli bir şekilde yurütülmesinin sağlanması amacıyla kurulan Devlet Denetleme Kurulu'nun tüm kamu kurum ve kuruluşlarında her turlü inceleme araştırma ve denetleme yapmaya yetkisi vardır. Kuruİ bu yetkisini kullanmalıdır" şeklinde konuştu. KADROLAŞMA PERÇİNLENİYOR MDP Genel Sek.eteri Ülkü Söylemezoğlu da, Anavatan Panisi'nin Gene! Mudür'den başlayarak TRT'de hızla kadrolaştığını belirterek. "Sözlerinden dışarı çıkmayacak, dediklerini aynen yapacak kişileri kilit noktalara getiriyorlar. Kadrolaşma perçinleniyor. TRT'de partizanlık aldı vürüdü. Bu ay içinde bu konuda Meclis araştırması iste>ip TRT'de olup bitenleri kamuoyunun gozleri önüne sereceğiz, hazırlıklarımız sürüyor" dedi. KANUNLARA AYKIRI Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Rıza Ulucak da TRT'deki toplu atamaiarın rahatsızlıklara yol açtığını, mevcut personelin harcanmasından kaçınılması gerektiğini sövledi. Demokratık yönetimlerde herkesin bir düşunceye sahip olmasının normal olduğunu ancak atamalarda goreve bağhlığın esas alınması gerektiğini anlatan Ulucak, "TRT'de ya da diğer devlet dairelerinde kıyımlar tasvip edilemez. Toplu oiarak yapılan atamalarla kadrolaşma da zaten kanunlara uygun değildir. Temennimiz atamalann tahribatlara yol açmamasıdır" şeklinde konuştu. "İDEOLOJlK AMAÇLI" SODEP Genel Başkan Yardımcısı Muzaffer Saraç TRT'deki atamalann ideolojik amaçlı olduğunu savunarak. bunun gelecekte tehlikeli sonuçlar doğuracağını söyledi: Saraç, "Anlaşılıyor ki TRT bir ideolojinin mevzii oiarak seçilmiş dummdadır. Bu mevzii ülkedeki tüm demokrat kişi ve kuruluşlar savunmalıdıriar. Aksi halde devlet aygıtında ortaya çıkması muhtemel geniş tahribatlar topluma da büyük zararlar verecektir" dedi. "MEMLEKET ZARAR GÖRÜR" Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Yıldırım Avcı da, TRT Y'aNinlarının vatandaşlar tarafından beğenilmediğini, son atamaiarın da kamuoyunda eleştirildiğini hatırlattı. Avcı, "Atamalarda sırf bir fikriyata hizmet gayesi güdülüyorsa TRT ve memleket. bundan zarar gorür, geçmişte bunun örnekieri vardır. Tekrarından kaçınılması lazımdır" şeklinde konuştu. • Elbistan'dan aldığım nüfus cuzdanımı kaybettim. Hukümsuzdur. MUHlTTtNCÖLDEN ManşHaki (Baştarafı 12. Sayfada) kaplı olması nedeniyle deniz suyu tarafından bu ısının emilmesi gerekir. Öte yandan kasalardaki uranyum hekzaflorürün deniz suyuna kanşması halinde, radyoaktif maddenin suya geçmesi ve yakındaki sahilleri tehdit etmesi bir tehlike oluşturmaktadır. Gemide Aynca U(235) izotopunca zenginleştırilmiş uranyum hekzarlorür de bulunduğundan, yükün deniz suyuna kanşması halinde elbette daha vahim sonuçlar yaratacaktır. Nükleer yakıt çevrimi sırasında ve kullanılmış yakıtlann taşınmasında oldukça emniyetli özel kaplar kullanılmakta ve radyoaktif maddenin çeşitli çarpma durumlarında bulunduğu kaplardan dışarı çıkması önlenecek şekilde dizayn (tasarım) edilmektedir. Yetkililer Fransız gemisindeki çelik kasaların en az bir sene mukavim olduğunu belirtmekteler; ancak deniz suyunun oldukça korozif özelliği, usttteki su kutlesi basıncının (hidrostatik) etkilerinin neler olabileceği de düşünülmesi gereken noktalardır. Temennimiz, kısa bir sürede kasaların çıkartılarak, etnniyet altına alınması ve çevre sahillerinin güvenceye kavuşturulmasıdır. Cimrilik her (Baştarafı 1. Sayfada) lar Kurulu toplantısında konuşan Yılmaz, "Bir de başımıza Koordinasyon'Kurulu çıktı" dedi ve şöyle devam etti: "Neden kuruldu bu kurul? Demokrasiyi ve hür sendikacılığı savunan Tiirktş'in iiyelerinin yiızde 95'i kamu kesiminde çalışıyor da ondan. Akla çok şey geliyor. Bu yolla kamu kesiminde sendikacdar darboğaza, miişkül duruma sokulmak isteniyor. Özel sektörün dünkıi >önetimlerinde bulunan kişiler şimdi bakan olduklan için, bu kararları alıyorlar. 25 eyliilde Türklş'in Genişletilmiş Başkanlar Kurulu olağanüslü toplanacak. Orada biitiin her şey göruşülecek". (Baştarafı 1. Sayfada) 1. Ordu ve Istanbul, Edifne 11leri Sıkıyönetim Komutanlığı Basın ve Halkla llişkiler Şubesi'nin konuya ilişkin açıklaması şöyle: "3 EylUl 1984 günü saat 01.30 sıralannda tstanbul Sarayburnu mevkiindeki çaybahçesinin otoparkında park etmiş durumda bulunan Lübnan plakalı bir otomobilde patlama meydana gelmiş, patlama sonucunda aynı otomobil içerisinde bulunan Lübnan uyruklu Ali Mahmut ile Muhammed Mahmut isimli şahıslar ölmüş ve otomobilde büyük hasar meydana gelmiştir. Ölen şahısların 30 Agustos 1984 günü aynı araçla Cilvegözü sınır kapısından Türkiye'ye girdikleri tespit edilmiş ve alınan bilgilerden muhtemelen Turkiye'da bazı eylemlerde bulunmayı planladıklan anlaşılmıştır. Olayla ilgili soruşturma sürdürulmektedir." • Nüfus kâğıdımı kavbettim. Hukümsuzdur. HÜSEYİN A YD1N Eylem için Gazete satış kulübesinin hali Çağlayan 'da, belediyenin yerleştirdiği yeni gazete satış kulubesini kurayolları ekipleri sökünce, olan kulübeye oldu. Vinçle sökulerek kenara alınan kulübenin ust kısmı tamamen parçalanırken, satıfmayı bekleyen koyunların arasında çürumeye terk edildi. Mustafa Özkan isimli gazete sattcısı olayla ilgili oiarak, "Bu satış kulubesi Çağlayan'daki 93 nolu yerdir. Karayoüarı ekipleri gelip birkaç kez kulubeyi kaldırmamı söylediler. ES yolunun üzerinde kuruluymuş. Ben de bilmiyorum dedim. Çünkü bunu, buraya belediye yerleştirmişti. Tam 95 bin lira para ö'dedim ben buna. Yazık değil mi? Şu hale bakın ne otacak bizim ekmek teknemiz?" diyerek dert anlaıacak adam arıyor. (FotoSraf: YALÇIN ÇAKIR)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle