18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM hemen bu iş için kollarını sıvayacaktır. Yeniköy'de güzel yalılar var. "Ödeme güçlüğü ıçine düşen" bazı zenginlerimiz belki yalılarını elden çıkarmak için yağlı müşteri arıyorlardır. Arap zenginlerinden daha yağlt müşteri bulunabilir mi hiç? 2 milyon dolar, beş milyon dolar, Allah ne verdiyse daha doğrusu Arap ne verdiyse sat. dön yalının köşesini... Araplara, Tarabya semti daha uygun değil midir? Hem söylemesi de kolay.. Ha Tarabya ha Arabya.. Arabya'ya biriki, biriki... Beyaz entarili Araplara, daha ilerlere Sarıyer'e kadar mülk edinmeleri için yerler göstermeliyiz. Belki Araplar, Sarıyer'ı çok beğenip, buraları toptan kapatır. "Sarıyer" adını da "Arapyer" diye değiştirirler. Arabın fellahı.. Severim vallahi / Senirt için on beş sene.. Yatanm billahi... En güzelini Nükhet Duru Hanımefendi söylemiş: Nabza göre şerbet veriyorum.. Ne yapsın Türk bülbülü Nükhet'çik? O da modaya uyup, Arapça şarkılar söyleyerek "nabza göre şerbet" verıyor. Arabeskten "konsantre Araplığa" doğru adım atarken Nükhet Duru boş mu duracak? Elbette Arapça söyleyecek.. Evet, Taksim'i de taksim edebiliriz. Marmara Etap ve çevresini Arapfara satmaya ne engel var? Taksim, taksim edılir, gelen paranın bir kısmı Toplu Konut Fonu'na yatırılır, bir kısmı ile de Hazine bonolarımn faizleri kapatılır. Hazine b o nolarından gelen paranın yarısı dışsatımcıya vergi iadesi olarak ödenir, yarısı da şirket kurtarmaya ayrılır. Beylerbeyi ve Çengelköy'de de Arap dostlanmıza satacağımız güzel mülklerimiz vardır. Beylerbeyi yerine "Arapbeyi" Çengelköy yerine de "Arapköy" denmesine mevzuat engel değil ki.. Engel olursa mevzuatı değıştiririz. "Evalma, komşu al" demişler "Ahrette iman, dünyada mekân" demişler, biz Araplan inanın, petrolden daha çok severiz, onlara yalılan, köşkleri satar komşu oluruz. Peki, ya Arap ortadirekleri? Arap ortadireklerine de "tapu tahsis belgeli" kaçak yapılarımız emre amadedir. İstanbul'da Amavutköy var, Polonezköy var, "Arapyer", "Arapbeyi", "Arapköy" nıçin olmasın? Hem Arnavutlar, en azılısından komünist olmuşlar, Polonyalılar derseniz öyle.. Bu komünist adlarını niçin hâlâ kullanıyoruz? Onların yerine Arap adları koyalım: Arapköy, Suudi Bulvarı, El Talip Caddesı, numara yek.. Olmaz mı? Pekâlâ olur. Ne demiş Şair Nedim, ne demiş: Bu şehri Stanbul ki bî mislü bahâdır / Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır... Araplar, gelsinler, İstanbul'un bir taşına, İran İslam Cumhuriyeti topraklarının değişip, değişmeyeceğini görsünler ve şu savaşı da Allah aşkına bıraksınlar. İstanbul dışında da Arap dostlanmıza satacağımız güzel yerlerimiz var. Burhaniye'de Artur Tesisleri, Ayvalık'ta Sarımsaklı Plajları, Bodrum'da Aktur yazlık evleri, Fethiye'de Ölü Deniz, Antalya'nın Side'si Arapların keselerine çok uygundur Yok Arap dostlarımız ille de serinlemek isterlerse, Emirgân Korusu'nu da elden çıkarabiliriz. İsterlerse, Uludağ için de görüşmekre hazırız. Diyeceksiniz ki: Geriye ne kalıyor. Üzülmeyin, "Mühim olan insanlık". 1. Dünya Savaşı'nda "Araplar bizi arkadan vurdu" derler, hiç önemi yok, biz insanlığımızı yapalım da... Genelkurmay Başkanı Üruğ: Operasyon devam ediyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Ünığ, bölgede süren operasyonlan yerinde incelemek üzere dün Diyarbakır'a geldi. Genelkurmay Başkanı Uruğ, 15 ağustos gecesi meydana gelen olaylar hakkında bilgi. alacağım açıkladı. önceki gün Diyarbakır'a gelen Genelkurmay Başkaru'nı, 2. Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Kaya Yazgan, 2. Taktik Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hikmet Kasım, Diyarbakır Valisi thsan Dede, Belediye Başkanı Nurettin Dilek ve diger yetkililer karşıladı. Uruğ basına yaptığı açıklamaSanayidleri Denteği Moda Konseyi tarafından düzenlenen Isda şunlan söyledi: tanbulModa Gösterisi başladı. Türk giyim sanayiini tamtacak sergi, kon "15 ağustos gecesi, Lruh ve ferans ve defîleleru'en oluşan gösteri Giyim Sanayidleri Derneği Başkanı Selahatün Akdoğan'ın yaptığı Şemdinli'de meydana gelen konuşma ile açıldı. Akdoğan açılış konuşmasında amaçlarmın Türk giyim sanayiinin gücunü göster olaylarla ilgili olarak sıkıjönemek olduğunu belirterek, "Türk ürünlerine kısıılama koyanlarla akıllı mücadele yapılmalıdır. Tüccar, timce alınan önlemleri yerinde devlet, dış pazarda, benden alırsan ben de senden almasını bilirim, demelidir. Her yol ihracata gider, görmek ve devam eden operasgitmelidir." dedi. Devlet Bakanlan Mesut Yılmaz ve Sudi TüreVin de bulunduğu açılışta konuşan Sana yonlar hakkında bilgi almak amacıyla Diyarbakır, Siirt, Van yi ve Teknoloji Bakanı Cahit Aral "Birkaç yıl içinde herşeyi ihraç edeceğiz. lğneyi ipliği bile... tstanbul, konfeksiyon sanayiiiçin serbcst bölge olarak duzenlenecektir" dedi. Açılış töreninin ardından 17'kuruve Hakkâri illerinde inceiemelerluşun katıldığı, 40 mankenin görev aldığı defile yer aldı. 1985 kış giysilerinin tanıtıldığı defile günde de bulunacağım. Bölgede askeüç kez olmak üzere 4 gün boyunca tekrarlanacak. tstanbul Moda Gösterisi 26 ağustos pazar gunü sona ri ve mülki idarelerin asayiş ve huzur konusunda yaptıklannı erecek. (Fotoğraf: MEHMET AKÎF) gördügümde sevindim". MUŞERREF HEKİMOĞLU ANKARA...ANKA... 24 AĞUSTOS 1984 Dozer yıkıma hazır. Çernenko'nun kalp krizi (Baştarafı 12. Sayfada) tantin Çernenko geçirdiği bir kalp krizi üzerine hastaneye kaldırılarak tedavi altına abndı. Washington Post gazetesi, Sovyet kaynaklanna dayanarak verdiği haberde Çernenko'nun 7 ağustosta hastaneye yatüğını bildirdi. 15 temmuzdan bu yana görülmeyen 74 yaşındaki Sovyet liderinin Karadeniz kıyısında tatilini geçirdiği bildirilmişti. Batih gözlemciler, eski Sovyet lideri Y'uri Andropov'un da esrarlı biçimde ortada görülmediğini ve sağlık durumu hakkında çelişkili haberler geldiğini anımsatıyorlar. AP ajansına göre, gözlemciier, tatilde olduğu bildirilen Çernenko'nun hiçbir yabancı ziyaretçiyi kabul etmeyişini ilginç buluyorlar. Zira, Sovyet liderleri genellikle tatilde iken yabancı ziyaretçileri kabul ederek onlarla görüşürler. Bu arada son 6 hafta içinde hiçbir resmi belgede Çernenko'nun imzasının yer almadığına da işaret ediliyor. Ancak Moskova'daki bazı Batılı diplomatlar ise, Çernenko'nun ağır hasta olduğunu sanmadıklannı belirtiyorlar. Çernenko, Moskova'daki DostIuk84 oyunlannın açılış törenine de katılmamıştı. (Baştarafı 1. Sayfada) arasında küçük oğlu Cem, ocağın üstüne duşmüş, koiu yanmış. Bir oğlu simit satıyor, bir oğlu boyacılık yapıyor, bir oğlu inşaatlarda amele. 37 yaşındaki işsiz Erdal Kocaer, biri torunu, biri gelini, biri kansı, biri ablası ve 5 çocuğu olmak üzere toplam 10 kişilik nüfusuna, çocuklannm getirdiği para ile bakıyor. Erdal Kocaer, evini kendi yapmış. Tam 240 bin lira harcamış gecekondusu için. Ayrıca 1979'dan itibaren vergilerini de ödemiş. "10 nüfus 20 ekmek yesek günde, sadece ekmek parası bin, ayda 30 bin eder. Kira en az 30 bin. 10 niifusa ev de bulsan kiraya vermezler. 60 bin, kuru ekmekle kira parası. tş verin, iş vermiyor; ev ver, ev vermiyor. Neden yıkarlar evimi? Bir çare bulsunlar, ne yapalım? Bari başımı soktugum şu evi yikmasınlar. Daha 140 bin lira evin borcu da var" diyor. "Kaçak yaptık, dogru" diyor. Tebligatı öğrendiği gün akşam, içkiyi bıraktığı halde, oğlu ile açmış 70'lik rakıyı, bitirmiş, "Yokluk içinde ayıp kaçtı belki içki içmek ama insan unutmak istiyor, sızmak istiyor. Çaresizlik işte" diye ekliyor. Torununun doğduğu gün gecekondu da bitince, adını "Temel koyalım" demişler. Vazgeçmişler sonra. "lyi ki vazgeçtik, Allah ona çok örnnr versin. Evin temeli gidiyor çiinkü" diyor. Erdal Kocaer "Yıkmazlar gibi geliyor. Başbakan da öyle dedi. Herhalde yıkmazlar, ne bileyim, öyleymiş gibi geliyor" diyor ve yıkmalanna hiç ihtimal vermediğinden, yıkarlarsa ne yapacaklarını aklına bile getirmiyor." YIKMASINLAR Kocaer'in evinden çıküğımızda EGO memurunun tahsilat yaptığjnı görüyonız. Belediye bir taraftan yıkarken bir yandan da getirdiği hizmetin karşılığı para topluyor, bir yandan da bir süre sonra bozulacağı şimdiden belli olan asfalt çalışması yapıyor. Tebligat alanlardan "Osman lsli'nin ailesi deyiver" diye adını veren bir kadın yolumuzu kesiyor "Yazın da yıkmasınlar". Üç küçük çocuğuyla tebligat yaptıklarında yazıyı okutmuş komşunun çocuğuna. Akşam Anıttepe Lisesi'nde çalışan kocasına söylediğinde çok üzülmüş kocası "Ne yapanz" demiş. Osman tsli'nin kansı "Yıkarlarsa ne yapak? Çadır olursa şu bayıra kuranz. Olmazsa yorganı iistiimiize çeker yatank. Ne yapak ki?" diyor. "Başbakan, millete bir şey yapmayız, deyince güvenip yaptık. Ne isterler garibin evinden? Elektrik yok, gaz lambasında otoruyonız. Su yok, gönlü olanın kuyusundan çekiyonız. Biz ister miyiz Allahın dağında oturalım?" diye konuşuyor. SABUN YOK Gecekondulann arasından aynlıp llker mahallesi yol ayrımına geldiğimizde biriken kalabalık ile karşılaşıyoruz. Biz konuşurken Çankaya Belediye Başkanı Erdoğan Yavnzlar gelip bir kez daha çevresini saran gecekonduculara "Bn bizim boyumuzu aşıyor. Kanun böyle, yıkmaya mecburuz. Siz de yapmasaydınız" diyor. Bir gecekonducu, Ömer Farnk "Nerede oturacak bu kadar insan?" diye sorunca "Nerede otonırsanız oturun" yanıtını veriyor. Hasan Gültepe adlı yurttaş "Çadır verin hiç olmazsa" diyor. Arabasına binip gidiyor Yavuzlar. BAKAN ISRARLI Bayındırlık ve tskân Bakanı Safa Giray, imar affından yararlanmak üzere yasal süre içinde başvuruda bulunulması için yeniden çağrıda bulundu ve "Vatandaşlar 8 eyliile kadar başvursun. milletin toprağında hiç kimseyi bedava oturtmayız. Bu. nu herkes bilsin. başvurmayanlara da bunun karşılığını şu veya bn yoidan ağır bir şekilde ödetiriz. Herkes bunu bilmelidir. Kimseye iltimas geçmeyecegiz." Bayındırlık ve lskân Bakanı Safa Giray, yeminli teknik bürolar konusunda ise, "Vatandaşlann yeminli biirolara güvensizliği, belediye başkanlan ve basının tutumundan kaynaklandı" dedi. Piyasadan dünku fıyatlar Pazar Tanzim Satış Hal Fiyatı (kg) ManavBakkal Kadıköyİ'sküdar Eminönü ortalaması 70140 100140 200 100 110 360 140 190 130150 120 260280 180 160 225 220240 290330 140 90 Domates Salatalık Barbunya Fasülye Çarliston Biber Dolmalık Biber Bamya Kabak Ayşekadm Fasülye Havuç Patlıcan Elma tncir Uzüm (çekirdeksiz) Çavuş Şeftali Pirinç Patates Karpuz (kilo) 6080 70100.00 220.00 60.00 100.00 360.00 80.00 150.00 150.00 120.00 150.00 150.00 150.00 200.00 200.00 150.00320.00 90.00140.00 60.00 40. 75. 160. 30 60. 330. 50. 140. 110. 55. 140. 170. 110. 190. 240. 150. 204050 4070100 110200250 254060 5070100 250300400 4070100 100120250 5080100 4060100 80160200 70130200 80100160 130200300 100200300 3070100 Yüzde 30luk zamma (Baştarafı 1. Sayfada) "Türklş'e bağlı Sağlıktş'in SSK'da, Zonguldak Maden Işçi Sendikası'nın MTA'daki göriişmeleri sırasında uyuşmazuga gidilmiştir. Her iki Genel Müdürlük de topu taca atıyor. Her ikisi de 'Biz misal olmayahm' diyorlar. Halbuki ikisinin de sendikalanmızın talepleri dogndtnsunda toplu sözleşme yapmalan için dunımlan müsaittir. tlk kamu kesirai toplu iş sözleşmesi olduklan içindir ki, herkes neme lazun diyerek kenara çekiliyor ve sandalyesinden korkuyor. Ama işçinin mntfağından hiç mi hiç haberleri yok. Hiç kimse mesuliyetini üzerine almaya yanaşmıyor. Bir emsal olsa da biz ondan sonra yapsak diye düşünüyorlar. Ya bu konuda bayrama kadar bir netice çıkması için Koordinasyon Kurulu karannı açıklar, ona göre tedbir alınz. Ya da sözleşmeler arabulucuya, grev yasağı oldugu için YHK'ya gider. Bu da hiir sendikacılığa bir darbe olur. Hiir toplu iş sözleşmesi yapılması miimkün olmayan bir ülkede hür sendikacılık olmaz." Şevket Yılmaz, Başbakan Turgut özal'ın "tşçüeri fabrikalara ortak edeceğiz" sözüne de değinerek, "İşçinin fabrikaya ortak olacak şekilde tasarrufu yoktur. Şimdi mutfağınayetiştiremediği bir durumda, gıda alamavacağı bir durumda ikcn fabrikaya ortak olamaz" dedi. ' j (Baştarafı 1. Sayfada) bu gidiş nedeniyle deAlman hükümeti ve bu arada Almanya'daki Türk işçileriyle görüşmelerde bulunacaktı. Ama, "Başbakan '' sıfatıyla bu özel davete gittiğinde, Alman hükümeüyle de ' 'rtsmen'' göriişecekti. O zaman "Türk Başbakam Almanya'yı resmen ziyaret mi ediyordu?" Alman Dışişleri Bakanı Genscher'e göre, bu sorunun yanıtı ' 'Hayır'' idi. Ve A iman basımndan da bu yönde liricada" bulunmuştu. Alman hükümetini bir anlamda "tedirgin" eden neydi?.. T.C. Başbakam "dost Alman hükümeti" tarafından neden "resmen " davet edilmiyordu?.. Ya da davet "perde arkasından " yapılıp, Alman kamuoyuna neden tersi yansıtümak isteniyordu?.. Batı ülkeleri ve özellikle Almanya son birkaç yıl içinde Türkiye'deki siyasal gelişmeleri yakından izleyenlerin başında geliyor. Batılılar ve Almanya zaman zaman Avrupa Konseyi kanalıyla, zaman zaman Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kanahyla Türk yetküilerine kim bilir kaç kez aynı soruları sordular.. Almanya hükümeti ayrıca, diğer Batı ülkeleri gibi "insan hakları'' konusunu da gündeme getiriyor ve Türkiye herhangi bir ekonomik sorunu açsa, Batılılar aynı yanıtları veriyorlardı. Batı Almanya bir yandan aynı soruları sormaya devam ederken, bu soruları yönelttiği T.C. Başbakam 'nı (ki, kim olursa olsun, şahıslar ya da partiler önem taşımıyor bu noktada) Almanya'ya "resmen" nasıt çağıracaktı?.. Üstelik, Başbakan Özal, Ankara'da kendi teknisyenlerine zaman zaman söylediği gibi "Dış politikada her zaman bir sürpri zehazır olun"diyerek, Almanya için ' 'bazı öneriler'' hazırlanmasını istiyordu. Bu surprizlerden birisi pekâlâ "AET'ye tam üyelik için başvuru" olamaz mıydı?.. Batı demokrasilerinin duyarlık gösterdikleri konular tek tek çözümlendikçe, Başbakan Özal'ın Batı ülkeleriyle ilişkileri herhalde şimdiki gibi olmayacak. Hatta, eylül başında Alman Başbakam Kohl ile görüşürken, artık pekâlâ "AET'ye tam üyelik" konusunu da gündeme getirebilecek. Özal Ueuzluk pazardan bile kaçıyor (Baştarafı 1. Sayfada) çocuklan bir ellerinde pazar çantalarıyla "ucuz mal" kolaçan ederken de ağızlarından hemen hemen hep aynı sözler duyuluyor: "Burası en ucuz ama bir küfe de en az 5 bine dolar." Gezdiğimiz semt pazarları içinde en ucuzu olarak bilinen Fatih pazannda da artık bir küfe en az 5 bine doluyor ama küfe dolduranlar parmakla sayılacak kadar az. Pahalılıktan küfeleri boş kalan hamallar bir araya gelip işsizliklerini tartışırken bir tekerlekli pazar çantasının en küçüğünü 3 bin liraya doldurabiliyor hanımlar.. Biraz meyve, yanm kilo domates, yanm kilo biber, yanm kilo bamya ve bol maydanozla pazar çantasını 2 bin 500 liraya doldurabilen tlhan Çolpan "Bu hafta domatesin ucuzlaması ile avunuyonız, ama biraz meyve de alınca 3 günliik yiyeceğimiz için 3 bin lira ödeyeceğim. 2 kişiyiz, anca yetiyor" diyor. 4 kişilik ailesi için alışveriş yapan Ayfer Utkuata bu kez 2 haftalık alışveriş etmek isteyince pazar çantası ile torbaları 15 bin liraya doldurabildiğini belirtiyor ve ekliyor: "Bunun içinde et ve diger malzemeler yok. Sadece meyve ve sebze. Her birinden 2 ya da 3 kilo aldım o kadar. Nasıl geçindiğimize ben de şaşınyorum." Kardeşi ile alışveriş eden Halime Erkan da 3 bin lirayı geçirmeyenlerden.. Kavun, domates, patlıcan, biber, karpuz ve maydanozla çantasını ancak doldurmuş; söylediği aynı şey: " 3 kişiyiz 3 gün ancak yeler.." Hanife Erten 4 kişilik ailesi için bir haftalık alışveriş etmek istemiş ve bir küfeci tutmuş dolaşıyor. Yolun yarısında, "Daha bir siirii alacağım var. Meyve almadım, yalnız sebzeye 7 bin lira verdim, küfe dolmadı. Meyve alınca 10 bin lira olur, şaşırdım kaldım" diyerek 60 liraya düşen domatesleri seçiyor. Kadriye Nergiz, süpürgecilik yapan kocasından pazar harçlığı alarak pazara gelmiş. 3 kişilik ailesi için elindeki naylon torbayı 3 bin liraya doldurmuş. Aldığı kabak, fasulye, patlıcan, yanm kilo pirinç, yanm kilo mercimek, makarna ve barbunya fasulye, biraz da meyve.. Kızı ile birlikte Merter'den geidiğini söyleyen Zehra Gönenç, "Aslında kumaş almaya geldik, ama bu pazann ucuz olduğunu görünce biraz sebze alalım dedik. Aslında kendimizi aldatıjoruz. En ucuz yerde 3 torbayı 4 bin liraya doidunıyoruz" diyerek torbadaki patlıcanlan gösteriyor. 2 haftalık alışveriş edenlerin dışında artık satışların yanmşar kilodan yapıldığı Fatih Pazan'nda bir küfe 10 bin, bir tekerlekli pazar çantası 5 bin ve bir iki naylon torba ya da pazar filesi en az 3 bin liraya doluyor. Hanımlar küfe ve çantalarını en ucuz şey olan 5 liralık maydanoz demetleri ile süsleyerek avunuyorlar. Çeşitli semt pazarlarını yılmadan izleyen hanımların çoğu "pahalının ucuzu" dedikleri bu pazarlann da Tanzim Satış Mağazaları'nın akıbetine uğramasından korktuklannı belirtiyorlar. "Aslında şu anda en ucuz yer tanzim satışlar ama sayılan iyice azalınca alışveriş etmek güçleşti. Kalabalıktan içeri girmek mesele, malı seçmek mesele. Kapatacaklanna çoğaltmalan gerekirdi.." diyen Nihal Erdoğan tanzim satışların müdavimi olmasına karşın artık "pazara mecbur" olduğunu belirtiyor. Pazarda konuştuğumuz hanımların çoğu da eski tanzim satış müşterisi olarak en ucuz yerlerin kapatılmasının kendilerini pazarlarda koşmaya mahkum ettiğini söylüyor. "Taban tepmeye alıştık ya bunlan da kaldınrlarsa?" diyorlar. Tahraıvda patlama (Baştarafı 1. Sayfada) Bombanın yerel saatle 8.50'de patladığı belirtiliyor. Bu saatte yüzlerce kişinin işine gitmek üzere istasyona geldiği veya buradan çıktığı belirtildi. Tahran Polis Müdürfl Albay Abbas Mııszzami ölenlerden 2'sinin çocuk, 8'nin de kadın, yaralılardan 8'nin durumunun ise kritik olduğunu belirtti. Tahran radyosu 2,5 kilo ağırlığında olduğu lahmin edilen bombanın "Amerikan ajanlannca yerleştirildiğini" öne sürdü, ancak suçlamayla ilgili aynntı vermedi. Iran eski Cumhurbaşkanı Beni Sadr, dün Tahran'da meydana gelen patlamadan tran yönetimindeki radikalleri sorumlu tuttu. Beni Sadr, Monte Carlo radyosuna verdiği demeçte, "Benim hipotezime göre Ayetullah Humeyni'nin desteğini kaybeden radikaller yeniden giiç kazanabilmek için bu tür bir eyleme başvurdular. İran'da şimdi bir iktidar mücadelesi var ve Humeyni şimdiye kadar hep sertlik yanlılannı destekledi" dedi. Iran yönetimine karşı mücade1e eden "Halkın Mücahiüeri" örgütü patlamayla bir ilgileri olmadığını belirtti. Örgütün Paris'te yaptığı açıklamada bombayı yerleştirenlerin "Ya insanlık dışı cinayetlerini gizlemek isteyen rejimin ajanlan ya da devrik Şah'ın eski gizli servisi SAVAK'ın ajanlan" olduğu öne sürüldii. • Nüfus kağıdımı kaybettim. Hükümsüzdür. SELİM OKTAR (Baştarafı 1. Sayfada) Abdurrahman Cevat Ozhasırcı ise 3 ay 8 gün tutuklu kalmış oluyor. Böylece DİSK davasında başlamasından 2 yıl 7 ay 28 gün sonra tek tutuklu sanık bile kalmamış oluyor. 4 yıl sonra Geçen akşam Bayrarnoglu'na gittim. Anadolu kıyılarının bu güzel köşesi bir tatil köyü olmaktan çıkmış artık, çarpık kentİeşmeyi, kıyı yağmacılığını belgeliyor. Kat kat apartmanlar doğal güzellığe çok ters bir çirkinliği sergiliyor. Kıyılarda Özal ekonomisinden resimler seyrediyor insan. Ama ben güzel resimler de seyrettim o akşam, TRT'nin ilk Genel Müdürü Adnan Öztrak'ı gördüm. Onun pırıl pırıl gözlerinde ve dipdiri sözlerinde bir insanın yaşama gücünü ve direncini kutladım. Bence bu yaşama gücü biraz da çevresindeki sevaiden kaynaklanıyor. Sıcak bir aile çevresi bu, birkaç kuşak bir arada, kardeşler, kızlar, oğullar, torunlar sevgi ve saygı içinde. Yaşantımızda kuşaklararası diyalog da çok önemli bence. Guzel bir diyalog tüm aileyi yeni bir boyuta ulaştırryor, yoksa ağaçta kuruyan bir dala benzemek, eskimek tehlikesi var. Kadehlerimizde ev sahibesinin imzasını taşıyan vişneli votkalar, denizde vişne rengine bulanan bir guneş, yine çok görkemli bir akşam saati. Ancak doğanın güzelligini, görkemini tek başına yaşamak kolay değil artık. Başka konular ağır basıyor, o konulan tartışırken de efkâr basıyor. O gece de hepımize efkâr bastı giderek. İlhan Öztrak'larda, bir dost sofrasının sıcaklığında uzun uzun konuştuk. Masanın en hararetli sozcüsü İzzet Sedes, bizim yokuştan ayrılalı çok oldu; uzun yıllardır Avrupa Konseyi'nde çalışıyor; ama kalbi Ankara'da çarpıyor; kimi konuşmaları da hâlâ mürekkep kokuyor. jlgisini, coşkusunu hiç yitirmiyor, Strasbourg'ta siyasal bilimler okuyan kızı da bu coşkudan etkılenmiş besbelli. O da gazeteci olmaya hazırlanıyor. Bu güzel kız aramıza katılıncaya kadar bizim yokuşta daha ne serüvenler yaşanacak kimbilir... İlhan Öztrak uygar davranışlarıyia beni çok etkiler her zaman. Ters görüşleri de saygıyla dinleyebilen, tartışmaya, uzlaşmaya açık bir kişiliği var, ayrıca devlet yönetiminde belli bir deneyi ve birikimi. Onu dinlerken düşünürüm, bir gün anılarını yazacak mı acaba? O sofrada İzzet Sedes'in Avrupa Konseyi'ndeki belli gözlemleri de çok düşündürdü beni. Türk kamuoyu kimi olaylan yeteri kadar bilmiyor, hatta bilmesi gerekenler de... Avrupa Konseyi'ne yeni atanan Büyükelçi Filiz Dinçmen'e kolay gelsinj.. Onu güç görevler bekliyor. Ülkemizde laiklik ilkesini yıpratma çabalan çok düşündürücü boyutlara varıyor; liseii kızlar spor gösterilerine şalvarla gidiyor, üniversiteli kızlar başlarına türban sarıyor, ilgili bakan şalvar karannı onaylayan yüzlerce bürokrattan söz ediyor, kısaca geriye dogru bir örgütlenmeyi belirten örnekler alabildiğine çoğalıyor, beri yandan da Avrupa Konseyi'ne çağdaş bir kadını elçi yolluyoruz. Filiz Dinçmen'i yakından tanırım; görevini en güzel biçimde yerine getireceğine inanıyorum. Ama ülkemizde çağdışı eylemler sürerken çağdaş bir kadın elçi bana çelişik geliyor; Avrupa Konseyi'ne güzel bir selam, diye düşünülemez bu atama, göstermelık kalamaz!.. Bayramoğlu'ndan aynlırken yağmur başladı, Ankaralı dostlaıia başkent gecelerini, güzel konserleri özledik birden, sanatçı dostlanmızdan söz ettik. Umutsuzluğa, karamsarlığa düştüğümüz zaman onlarla mutlandığımızı konuştuk, hepsini "ortak sevgilimiz" diye selamladık. Sonra da ortak sevgililerin yaşam koşullarını tartıştık. Acı ama gerçek, sanatçılarımıza çok şey vermiyoruz ama onlardan özveri beklemekten geri kalmıyoruz. Kişisel mutlulukları için ödün veremiyoruz. Geçende Oren'de Tahsin Saraç ile ayaküstü bir konuşmamızı anımsıyorum. Durmadan yaşamak sevincini vurguladı Saraç, asıl mutluluğun dipdiri, sereserpe yaşamaktan kaynaklandığını savundu. Ben de sordum: Şiir yazmadan mutlu olabilir misin? Elbette olmuyor, ama o gün yaşamak özlemi ağır basryordu galiba. Bence her sanatçının yaşamında var böyle dönemler, özlemleri doğrultusunda kararlara yönelebilirier, ama bu kararlar çok sağlıklı olur mu acaba? Örneğin müzik dalında ünlü bir çalgıcı, bir orkestra yöneticisi, bir solist kişisel yaşamına, mutluluğuna öncelik verebilir mi? Ben veremez diyorum, çünkü gerçek bir sanatçının asıl mutluluğu yaratıcı gücünü geliştirerek duyacağına inanıyorum. Son günlerde bir söylenti nedeniyle belli çevrelerde hayli tartışılan bir konu bu. Bir sanatçının kişisel yaşamında özgür olup olmadığı konuşuluyor. Kimileri konuya çok duygusal yaklaşıyor, sanatçıların da istedikleri yaşam biçimini seçebılmelerini savunuyorlar, diyelim ünlü bir çalgıcı sevdiği erkekle evlenir, o erkek yurt dışında bir göreve atandığı zaman da Türkiye'den ayrılabilir, bu o ünlü sanatçının en doğal hakkı, diyorlar. Bence çok doğal değil. Aşka büyük saygı duyarım, insanca duyguların en güzeli, diye düşünürüm; kişiyi yücelten, yeşerten, yeni boyutlara ulaştıran bir duygu. Bir sanatçı için iticı bir güç olabilmeli bu duygu, oiamıyorsa aşk değil sağlıksız bir tutkudur. Sanatçı da, o sanatçıyla mutlanan toplum da faturasını acı öder. Ankara'da birkaç sefire var, müzik öğrenimi yapmışlar, Viyana, Bordo, Paris konservatuvarlarını bitirmişter. Kimi zaman düşünürüm, bu sefireler ünlü bir operacı ya da çalgıcı olabilirler miydi acaba? Belki de olurlardı, ama yaşam biçimlerini seçerken buna öncelik vermemişler. Oysa gerçek bir sanatçı, uluslararası boyutlara varmış bir çalgıcı, sanatına öncelik vermek zorunda. Yoksa sanat affetmez... İnsana düşünmesi bile ters geliyor, bir Ayşegül Sarıca, bir İdil Biret ya da TRT Ankara Oda Orkestrası'nın kurucusu ve solisti Suna Kan, VVashington ya da Paris sefiresi olsa ne yazar?... Bu düzeyde sanatçılar Türkiye'nin en iyi elçiliğini yapıyoriar aslında. Sefire olmak bu elçiliği bile engeller. Çünkü en iyi çalgıcı da sanat düzeyini belli bir ortamda, durmadan çalışarak, provalar yaparak koruyabilir. Yoksa parıltısı çabuk soner, tırmanıştan inişe geçer. Toplumun ortak sevgililerini bu durumda düşünmek insana acı geliyor, belki de bu nedenle o sevgililere karşı eleştiriler biraz acımastz oluyor. Onları kaybetmeyi göze alamıyoruz; evrensel değerlerini bir kişinin tekeline bırakamıyoruz. Hele ortak bir ürün oluşturmaktan geri kalabilmelerine hiç akıl erdiremiyoruz. Göztepe'ye varınca yağmur durdu birden. Küçülen ay gülümsedi gökte. Ben de sanat dünyamızın ayı, yıldızı olan dostlarıma gülümsedim, onlara dönük korkulann, kuşkulann bir yaz yağmuruna benzemesini diledim. Sonra da bir diken battı yüreğime, kimi zaman birlikte çarpan kalplerin de acımasızlığını yaşadım. Ama toplumun ortak sevgiliierine bakarken kişisel duyguları aşmak gereğine daha çok inandım... Ortak Sevgililer ' Gübreye okkalı zam (Baştarafı 1. Sayfada) Para Kredi Kurulu yılın ilk yarısı içinde aeçerli olacak gübre fabrika çıkış fiyatlarını belirleyerek. bunlan türlerine göre yüzde 91.8'e kadar arttırdı. Zam dalgasının başlangıcını oluşturan ekmek zammı gücünü yitirmeden yurdu karış kanş geziyor. 30 liralık ekmek Malatya'da 35, Amasya'da 40 lira oldu. Adıyaman'da ekmeğe son bir ay içinde üçüncü zam yapılarak 25 liradan 30 liraya çıkanldı. Malatya'da, ayrıca lokanta tarifeleri ortalama yuzde 25'Iik zam gordü. Izmit'te Kasaplar Derneği'nce ikinci et zammı gerçekleştirildı. Dernek Başkanı Tevfik Birgül, "Ellerinde olmayan nedenlerle" dana etinin kilosunu bin, bifteğin kilosunu 1100, bonfilenin kilosunu da 1200 liraya çıkardıklarını açıkladı. SEKA Genel Müdürluğu tarafından kâğıt ürünlerine yapılan ve dunden itibaren yurürluğe giren yuzde 313 arasındaki zamla birlikte okul defterlerine de kırtasiyeciler tarafından zam yapıldı. SEKA'nın defter ve kit.tp basılan kâğıtlara zam yapmadığını açıklamasına karşılık pi>asada 40 yapraklı okul defterinin düzine toptan fiyatı 570 liradan 630 liraya yükseldi. Toptancı piyasasındaki bu zammın perakendeci piyasasında bugunlerde yeniden ayarlanarak okullar açılmadan vatandaşa yüzde 2030 oranında bir zamla yansıması bekleniyor. Beklenen zamiar arasında yer alan belediye otobüs ucretleri için Ankara Belediye Başkanı Mehmet Aliınsoy, "Zam kaçınılmaz," İstanbul Belediye Başkanı Bedreltin Dalan da, "Gerekirse zam yapılır" dedi. Tum kentlerde taksi ve dolmuş şoforleri kendilerine verilecek yeni tarifelerin bir an önce çıkmasını istiyorlar. Ankara Umum Nakliyat Anıbarlan, Muteahhitleri, Komısyoncuları Derneği Başkanı Yılmaz Şerefhan, taşıma ücretlerinin naklivatçıları olumsuz yonde etkilemesine rağmen artacağını açıkladı. Uzun süredir zam yapmadıklarını söyleyen televizyon üreticilleri ise artık kendileri için kaçınılmaz olan zammı yapmak için aralarından birinin ilk adımı atmasını beklediklerini söylediler. Gubre zammına çıftçi ve ziraatcılar doğal olarak tepki gösterdiler. Türkiye Zirai Odalar Birliği Yönetim Kurulu ü>esi ve Ceyhan Ziraat Odası Başkanı Mehraet Dogan. "Bu zam bizde şok etkisi yaptı. Başbakan bir süre once bize gübreye yapılacak zammın üretimi düşüreceğini, bunun için sübvansiyonun devam edecegini söylemişti" dedi. Adana Çiftçiler Birliği ikinci Başkanı Önder Girici de. "Allah bizi diğer zamlardan esirgesin. Bu zamiar böyle giderse Türkiye yakında gıda maddesi ithal eden bir ülke olur" dedi. Gübre zammı karşısında şoke olduklarını söyleyen Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Osman Özbek, "Bir avuç gübre 100 lira oldu. Bu karardan endise duyuvoruz" dedi. Turkıve Ziraatcılar Derneği Genel Başkanı İbrahim \etkin ise, "Patatesin bile ithal edildiği bir dönemde gubreye, akaryakıla, yedek parçaya >apılan super zamlarla çiflçilerimize adeta, tarlalarınızı salın üretimden \azgeçin denilijor" dedi. SATILIK ARSA Çanakkale Behramkale Odun Iskelesi arasında Babadere köyu içınde, tam sahilde, Ege Denizi ile kuçuk bir golun bırleştıği yerde, Ege Mımarlar Sılesi diye adlandınlan arazıde, 10 daırenın bazı hısseleri, tapusu verilmek koşulu ile satılacaklır. Son derece seçkın kışılerin katıldığı tam sahildeki bu arsalardan almak isteyenler şu telefona başvurarak bilgi alabilir: 11590 Balıkesır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle