18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI •<%t" 16AĞUSTOS 1984 UGUR MUMCU GOZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) ğırtkanlığını yapanlar bile "ödeme güçlüğü içine" sürüklendiler. Bu yüzden özel ve güzel sektörümüz yaygarayı basıyor: İstemezük... Kredi malıyetleri nedenıyte canları yananlar "para operasyonları ile bu ışler düzelmez'' demeye başladılar. önce mırın kırın şimdi de açıkça.. Pekı, ama 24 Ocak kararları yürürlüğe konduğunda "başka alternatif yoktur" diye çahm yapanlar da aynı çevrenin insanları değıl midir''. Bunca piyasa kurdu işadamı, niçin birkaç yıl ötesini görememiştir?. Nedir bu önünü bile göremeyecek ölçüdeki miyopluğun nedeni? Özel ve güzel sektörümüz, yanlannda anlı şanlı ekono mi ve maliye profesörlerini de çalıştınrlar. Bu anlı şanlı profesörler, okudukları ve okuttukları ekonomi bilimi adına bu modelİn kısa bir süre sonra tıkanacağını hiç mi göremediniz? Holding profesörlerinın hepsi de uzağı göremeyecek kadar miyoplar mıydı? Hayır, beyinleri rehinli, vicdanları ipotekliydi... Öyle olduğu anlaşılıyor Efendim faız oranını artttnrız, vatandaş, parasını bankalara yatınr, özel sektör, bankalardan kredı alıp. ış yapar, böylece üretim artar, üretim artınca dışsatım artar, dışsatım gelirleri de artınca ekonomi rayına oturur. Yeter ki devlet müdahale etmesin... Peki etmesin! Şımdi bazı konuları çok açık yürekle saptamak gerekir. Kimse kimseye kızmasın darılmasın.. 24 Ocak kararlarının geleceği nokta budur. Hem 24 Ocak kararlarını savunup, hem de bu sonuçlara karşı çıkmanın hiç anlamı yoktur. 24 Ocak kararları tek seçenek ıse ekonominin gelip dayandığı nokta da burasıdır. Bu modeli sabahakşam çılgınca alkışlayan özel sektörün şimdi uygulamalara karşı çıkması hiç inandıncı değildir. Bu modeli eleştirmeye hakkı olanlar ancak ve ancak bu "IMF öncülüğünde devlet desteğindeki özel sektörcü pıyasa e/conom/s/" kargaşasına karşı, "Plancı, devletçi, özgürlükçü ve katılımcı" demokratik sosyalist modeli savunanlardır Bu modelin ilk adımı, IMF ile göbekbağmın kesilmesi, ikincisi, kamu yatırımlarının arttırılması, dış ticaretin ayrıcalıklı şirketler yerine devlet eliyle yapılması ve ışçi, köylü, esnaf ve memur gibi meslek gruplannın oluşturdugu "orta direk" adı verilen kesimin gelir düzeylerini yükselterek "iç lstem"\n arttınlmasıdır. Türkiye, 1929 dünya ekonomik bunalımından "devletçi veplancı" bir ekonomik model ile kurtulmuştur. Bu, bugün de aynı yöntemlerin olduğu gibi benimsenmesini gerektirmez. Devletçi ve plancı modeli, özgürlükçü demokrasi içinde ve çalışanların yönetime katılmalan yoluyla uygulamak, günümüzün demokratik anlayışına da uygun düşmektedir. "Demokratik sosyalizm" bu tür uygulamalann ortak adıdır. 24 Ocak kararlarına karşı çıkmak için önce bu "IMFmodeli"ue karşı olmak gerekir. Ekonomide böyle olduğu gibi sıyaset dünyasında da böyle değıl midir? Amerıka'yı yeniden keşfetmeye hiç gerek yok; eğer, ömekleri Batı ülkelerınde görülen bir demokrasi istiyorsak, düşünce ve demokratik örgütlenme yasağı bulunmayan bir düzeni sunmak zorundayız. Hem, "Biz özgürlükçü demokrasi istiyoruz" diyeceğiz, hem de karşı olduğumuz düşüncelerin devlet eliyle yasaklanmasmı isteyeceğiz. Hem kaskatı düşünce yasaklarını savunacağız, hem de "bizim takıma siyaset yasaklandı" diye bağırıp çağırmayı, "demokrasisavaşı" diye yutturmaya çalışacağız. Demokrasi, karşısındakı düşüncelere söz ve örgütlenme hakkı verdiği nokiada başlar. Bu noktadan öncesi, "gizli faşizm"\r\ çıtkırıldım ilericileri kandırmaya yarayan bir AliCengiz oyunudur. O kadar! Türküyü anımsarsınız: Demedim mi nazlı yarim ben sana... Dedik; hem de kaç kez dedik, bu model ile kalkınma olmaz! Olursa böyle olur. Nazlı sermaye ve narın işadamı, ateş bacayı sarınca ve ancak kendileri zarar görünce, seslerini yükseltmeye başlıyorlar. Ama boşa gayret. Ne demiş yine türkü: Kendim ettim kendim buldum... Özel sektörümüz, kendi oyunu ite tuş olan oiımpiyat pehlivanlarına benziyor... Papandreu, Akunan ile bir ay içinde görüşecek POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Kaş'takj kalıntılar... Türkiye'yi ışimiz gereği birkaç kez fırdolayı dolaştığımız halde yolumuz Antalya'nın Kaş'ına düşmemişti. Seçim ve siyasal gezilerde insan ister istemez birçok yeri görebiliyor. Kaş'a yolumuzun düşmemesi o yıllarda Korkuteli, Sandıklı ve NATO denilen yolun yapılmamasındandı. Birkaç ay önce İstanbuldan çıktık 11 saatte Kaş'ı aldık. Çoğu kişi "maşallah" dedi. Adaları, yarımadaları, karşısında Meis ile Kaş çok hoşuma gttti. Gitmedi desem yalan olur. Buraya yazlı kışlı yerleşmiş birkaç dostu da gördük. Kimileri. kışının yazdan daha güzel olduğunu söyledi. Kimbilir, öyledir. Ge'iş'mizde Ankara Gazeteciler Cemıyeti Başkanı Beyhan Cenkçi'yi ve dillere destan şatoyu da gördük. Ankara'da Çankaya'da Basın sitesindeki birkaç milyonluk daireyi satıp, gelip burada od yok, ocak yok, yarımadanın bir ucuna tek başına şato yaptırmanın anlamı nedir? Olsa olsa bizce çılgınlıktır. Böyle bir çılgınfığı da içinde öbeklenen sanatçı davranışı dışarı oldukça geç vuran Beyhan Cenkçi dostumuz yapar. Kendisine çılgınlık dediğim zaman doğruladı, çılgınlık, dedi. Şato'ya her türlü konforu olan sekiz oda yaptırmış. Bunlar eş dost için değilse, ılerde yaşlılıktakiraya venlerek bir şeyler getirebilir. Gördüğüm kadarıyla yapılanlar şimdilik havaya para harcamadır. Akdeniz'de çalışan süngercilerin Kaş'a 8 mil uzaktaki Uluburun'da buldukları batık geminin TürkABD işbirliğiyie çıkarılmakla olduğunu gazetelerde okuyoruz. Arkeolojinin yeni bir dalı olan 'Denizaltı arkeolojisi'n'ın uygulanması ile verimli sonuçlar alındığı haber veriliyor. Batıktan çıkanlan kalıntılar numaralanıyor ve korumaya alınıyor. Bulunanlar arasında külçe bakıriar, külçe kurşunlar, anforalar, kandiller, testiler, külçe cam, demir mızrak, boncuk hançer, Miken kaplar, fildişi hançerler var. Batık gemiden türlü tarihsel kalıntılann çıkarılışını Kaşlılar merak ve heyecanla izliyorlar. Vaktiyle yolu olmadığı için kuş uçmaz, kervan geçmez bir bölge olan burası şimdi yol yapıldıktan sonra turizme ve turizm gelirine alıştı. Batık geminin çıkarılmasından sonra burada bir müze oluşturulmasını istiyorlarmış. Geminin çıkarılması iki yıl sürecekmiş. Kaşlılar, "Olsun, bekleriz," diyorlar. "Zaten biz de iki yılda ancak müzeyi oluşturabiliriz." Araştırmacı Serol Teber, "Doğanın İnsanlaşması" adlı kitabında, taşlaşmış canlı kalmtılann çok eski dönemlerden beri insanların ilgisini çektiğıni yazar. Tanhçi Heredot'tan, Aristoteles'e değin pek çok Yunanlı düşünür ve yazarların hayvan kalıntılarına, kemik parçalanna eğildiklerini görürüz. Bu kalıntılar üstüne çok varsayımlara varmışlardır. İlkin bunları Nuh Tufanından kalma izler saymışlar, Tanrının insanlara bir oyunu diye nitelendirmişlerdir. Kimisi de büyük kemik parçalarını eski masal canavarlarının kalıntılan diye görmüştür. Kimı bölgelerde de bu kemikler toz haline getirilerek şifalı ilaçlar olarak kullanılmıştır. Doğanın gelişimi üstüne araştırmalar artırıldığında evrim zincirini aydınlatacak olan birçok kemığin ılaç satan dükkânlarda bulundugu görülmüştür. Evrim zincirınin maddesel bulguları ortaya çıktıkça kilise ne yapacağını şaşırmış, Saint Thomas şöyle bir açıklama yapmıştır: "Altı yaratılış gününden sonra mutlak olarak yeni bir şey yaratılmamıştır. Ancak bu yeni bulunan şeyler o attı günlük yaratma süreci içinde vardı. Eğer yeni bir şeyler çıkıyorsa bunlar o dönemde yaratılıp ölen hayvanlartn çürümelerinden oluşmuşlardır. O çürüyen cesetler gizli olarak vardılar." Kilise böylece bir süre kendini oyalamıştır. Ancak evrim zincirinin halkaları bulunan kemik kalıntılan ile belirlenmeye başlayınca kilise gerçekleri kabul etme zorunluğunu duymuştur. Biz tarihsel kalıntılar bakımından çok güçlü bir ülkeye sahibiz. Bereket bizde camiler bu kalıntılann bulunmasına karışmaz. Cami kiliseye göre büyük hoşgörülüdür. Bunca tarıh kalıntısının bakım ve korunması da çok güç... ANKARA (Cnmhuriyet Bürosu) Yunanistan Başbakam Andreas Papandreu'nun önümüzdeki eylül ayının ilk yarısında Türkiye'nin Atina Büyükelçisı Nazmi Akıman'ı kabul edeceği belirtiliyor. Ancak Başkant'teki Batılı diplomatlar bu görüşmeden fazla bir şey beklemenin mümkün olmadığını ifade ediyorlar. Yunanistan Başbakam 27 temmuz 1984 günü yapılan ilk görüşmesinde "Hep kendisinin konuştugunu" önümüzdeki buluşmada ise "Yalnızsıra ilginç sahnelere ve "flaş nikah şahitlerine" tanık oluyor. Geçen pazargünü Başbakan Turgut özal ca dinleyecegini" söylemişti. m nikah şahitliğinden sonra dün de bir başka iinlü nikah şahitliği yaptı YOK Başkanı Prof. thsan DoğÖte yandan Türkiye'de tatil ramacu. Eski Boğaziçi Üniversitesi rektörlerinden Prof. Semih Tezcan ile Özlem Öktemus dün Beşik yapmaya gelen ve bu arada taş Evlendirme Dairesi'nde Beşiktaş Belediye Başkanı Mümtaz Kola'nın önünde evlendiler. Kız tarafıCumhurbaşkanı Kenan Evren, nm nikah şahitliğini tstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Cemi Demiroğlu, erkek tarafınm nikah şahit Başbakan Turgut Özal ve Dışişliğini ise YÖK Başkanı Prof. thsan Doğramacı yaptılar. Demiroğlu ve Doğramacı, gelin ve damadm leri Bakanı Vahit Halefoğhı tagelmesinden önce karşılıklı oturdukları masada bir süre sohbet ettiler, önlerinde vazo içinde duran çi rafından kabul edilen Atina Büyükelçisi Nazmi Akıman dün çeklerle meşgul oliular. Bu arada Doğramacı'nın "hoca'lığı da tuttu ve nikahı kıymak üzere yerine Yunanistan'a döndü. oturan Beşiktaş Belediye Başkanı Mümtaz Kola'ya soruyu yapıştmverdi: "Nerenin belediye başkanı ohıyorsunuz?" Kola bu soruya "Beşiktaş efendim.."şeklindeyanıt verdi. Kola nikahı bitirdikten sonra Yunanistan Başbakanı'nın tada bu "hocaöğrenci" benıeri ilişkinin elkisinden kurtulamadı ve Doğramacı 'ya sordu: "Sayın Doğramacı. tile çıkmasını "fırsat sayarak" evlilik cüzdamnı kime vereiim?"Doğramacı'nın bunayamtı, "Siz bana verin ben vereyim"oldu, ama kendisi de izne çıkan Akıman, Kola "Sizden duymak istiyorum" diye tsrar edince, "Her ikisine birden verilsin" dedi. Doğramacı'Papandreu'nun tatilden dönmesi nın bu yanıtı alktşlarla karşılandı. üzerine görevine döndü. Prof. Tezcan evlendi, Doğmmact şahit Mu % Solda eylül hazırlığı (Baştarafı 1. Sayfada) SODEP'e karşı aJınacak tavrın ne olabileceğini oluşturuyorlar. Bu arada DSP ile ilgili ilginç bir gelişme var. DSP yetkilileri "Partlnin 1985 yılının şubatmart aylannda kurulabilecegini ve çalışmaların bu aylara sarktıgını" belirtiyorlar. Buna da gerekçe olarak DSP'nin önde gelen bir yetkilisi aynen şunları söylüyor: "Bizim müşterimiz işçi ve kdylülerdir. Biz son olarak işçilere ve köylülere çağn formlan gönderdik. Ancak, aldığımız haberier, bu formlann köylülere, işçilere pek ulaşmadığını gösteriyor. Şimdi bu formlann onlarm eline geçmesine calışılıyor. Fonnlar doldtırulduktan sonra Ankara'ya gelecek. Daha sonra da yine haberleşme yoluyla parti program ve tüzügü tartışılacak. Bötün bunlar zaman alryor. Halkçı Parti kurultayını beklemek ya da DSP'nin kuruluşunu HP'nin kurultayına rastlatmak gibi bir özel çabamız yok. Ama Halkçı Parti'nin meclisteki 116 millervekili ile biç de azımsanmayacak bir giiç oluşturduğunu kimse inkar edemez". Halkçı Partili'ler "DSP fle nasd bir araya geliriz" düşüncesinden kendilerini alamıyorlar. DSP ve SODEP'e bakarken, şimdiki Genel Başkan Necdet Calp'i "engel" olarak görenler var. Ama buna karşı "bu iş Calp'siz olmaz" diyenlerin sayısı da pek azımsanamaz. Yaygın görüş ise, "Calp'la gidilen bir kurnltaydan parti yine Calp'la çıkar" doğrultusunda. * DSP, kuruluşunda zaten pek acele etmiyor. Aceleye de pek gerek duymuyor. Bu tutumu SODEP'in geçen ay toplanan kurultayında olusan Merkez Karar ve Yönetim Kunılu üyeleri "DSP'nin kurulma olasılığı myıf" biçiminde değerlendiriyorlar. Gerekçeleri de şöyle: "DSP kanılmadığı sürece, kimHgini canh olarak tutmayı sürdürecek. Ama kunılduktan sonra canlılıgı kalmayacak. Bu nedenle, kendilerine göre, ne kadar geç kurulurlarsa, o kadar iyi olur düşüncesindder. Kaldı ki'hernalde partiyl kuramayacaklar". DSP'yi böyle değerlendiren SODEP şu sıralarda HP'deki oluşumlan pek izlemiyor. Ama "e<kin bir muhalefet" için yöntem arayışlannı sürdürüyorlar. Etkin rnuhalefet için SODEP'in MKYK üyeleri şu sıralarda kunılan komisyonlara dağıldılar. İşçi sorunlan, kültürel sorunlar, ekonomik sorunlar komisyonlan gibi oluşturulan komisyonlar, daha sonra "gölge kabine" görevi üstlenecek. Peki, etkin muhalefet için "gölge kabine"mi beklenecek? Galiba öyle. Çünkü, SODEP'in yeni seçilen Merkez Karar ve Yönetim Kunılu üyeleri "Daha dinamik ve daha atılgan bir politika" izlenmesinden yana. Buna karşı, partinin Başkanlık Divanı "gemlerin biraz dizginlenmesi" doğrultusunda bir tavır içinde. "gölge kabine" kurulur ve özal hükümetine gün be gün çeşitli konularda muhalefet yürütiilmeye başlanırsa, Başkanlık Divanı ile MKYK üyeleri belki kendi aralannda "daha çok anlaşır" hale gelebilecek. Sıcak yaz günleri tahminlerden de kısa süreceğe benziyor. Siyasal rüzgârlar bu yıl başkentte "daha erken" esecek gibi sanki. (Baştarafı I. Sayfada) Korgeneral tbmhim Türkgenci 4. Kolordu ve Ankara ili Sıkıyönetim Komutanlığına, 9. Kolordu Komutanı Korgeneral Fnat Ava 9. Kolordu ve Erzunım Ağn Kars Artvin illeri Sıkıyönetim Komutanlığına, I. Taktik Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Safter Necioflo 1. Taktik Hava Kuvvet ve Eskişehir Sıkıyönetim Komutanlığına, 3. Mekanize Tümen Komulanı Tümgeneral Hik^nrt B«y»r 3. Mekanize Tümen ve Istanbul Edirne illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 4. Tümen Komutanı Tümgeneral Nad Ta«nö»er 1. Ordu ve tstanbul, Edirne illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Cdal DemirtH 2. Ordu ve Malatya Konya Kayseri illeri Sıkıyönetim Kotnutarüığı Kurmay Başkanlıgına, 7. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Lötftı Akdemir 2. Ordu ve Malatya Konya Kayseri illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 3. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Eşref Bitlis 3. Ordu ve Erzincan Giresun Trabzon Ordu Sivas Tokat Samsun illeri Sıkıyönetim Komutanlığı Kurmay Başkanlıgına, 59. TopEr Egitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Sılar Sancar 3. Ordu ve Erzincan Giresun Trabzon Ordu Sivas Tokat Samsun illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 48. Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Çakıroglu 3. Ordu ve Erzincan Giresun Trabzon Ordu Sivas Tokat Samsun illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılıgına, Hava ESitim Komutanı Hava Korgeneral fhsan Bakırczen Ege Ordu ve lzmır Manisa Uşak Denizli Antalya illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılıgına, 11. Piyade Tueay Komutanı Tuğgeneral Fikrel O.Bozlepc Ege Ordu ve Izmir Manısa Uşak Denizli Antalya illeri Sıkıyönetim,Komutan Yardımcılığına, 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Hiiseyin Cevizoglu Ege Ordu ve Izmir Manisa Usak Denizli Antalya illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılıgma, Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Turhan özer Donanma ve Kocaeli Bursa Zonguldak illeri Sıkıyönetim Komutanlığı Kurmay Başkanlıgına, Gölcük Ana Üs Komutanı Tümamiral Mustafa TanMÇoğia Donanma ve Kocaeli Bursa Zonguldak illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, Askeri Lise ve Bursa Gamizon Komutanı Tuğgeneral Cemal Eruç Donanma ve Kocaeli Bur'.a Zonguldak illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, Karadeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Erdinç V»lçıner Donanma ve Kocaeli Bursa Zonguldak illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, Çıkarma Filo Komutanı Tuğamiral Salim Dervisoğlu 6. Kolordu ve Adana Içel Kahramanmaraş Adıyaman Gaziantep Hatay illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcıhğına, 2. Taktik Hava Kuvvetleri Komutanı Hava Korgeneral Bülent Tulunay 7. Kolordu ve Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığma, 16. Mekanâe Tugay Komutanı Tuğgeneral Onnr Noyan 7. Kolordu ve Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 20. Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Gökgöz 7. Kolordu ve Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 49. Piyade tugay Komutanı Tuğgeneral Ferban Oktem 8. Kolordu ve Elazığ Tunceli Bingöl illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 29. Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Ccngiz Arpağ 9. Kolordu ve Erzurum Ağn Kars Artvin illeri Sıkıyöneıim Komutan Yardımcılığına, 12. Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral M. Fikrel Bilgilier 9. Kolordu ve Erzurura Ağn Kars Artvin illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 14. Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral CemH Ozer, 9. Kolordu ve Erzurum Ağn Kars Artvin illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 1. Taktik Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Hava Tümgeneral S. Sadi Kaban 1 Taktik Hava Kuvvetleri ve Eskişehir Sıkıyönetim Komutanlığı Kurmay Başkanlıgına, 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Muhsin öztürfc 7. Kolordu ve Diyarbakır Şanlıufa Mardin Siirt Hakkâri Van illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Kenan Sancar 7. Kolordu ve Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına, 6. Jandarma Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral H. Cemü Erifem, 8. Kolordu ve Elazığ Tunceli Bingöl illeri Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına. Sıkıyönetim Dilekçe davası başladı (Baştarafi l. Sayfada) dilekçenin içeriğinden değil, sıkıyönetim bildirilerine aykırı olarak, "Bildiri dağıtılması ve hazırlanmasından" ötürü açıldığı vurgulandı. Askeri savcımn iddianamesinde, 1. sıradaki sanık olarak ilk ifadeyi Aziz Nesin verdi. Nesin, yazan ve imzalayanların söz konusu metni dilekçe olarak hazırladıklannı, bildiri olmasının mumkün olmadığını, bildiri ile dilekçe arasında onemli farklar bulunduğunu, savcımn bu metnin bildiri olduğunu kanıtlaması gerektiğini söyledi. Nesin'in açıklamalan tutanaklara şöyle geçti: "Sonıldu: Biz şu anda burada sanık olan birçok arkadaşlarla muhtelif vesilelerle Ankara'da evlerde toplandık yalnu bu toplanlı özel olarak bu maksatla hazırianmış toplanlı değildi. Aile toplantılanydı. sohbet toplantılanydı; bu buluşmalanmızda dilekçe de açıkladığımız hususlan gönıştük. Bu buluşmalanmızın açık olmasını, >ani aleni olmasını, bizterin bir örgüt oluşturmamasını ve bildiri mahiyetini kazanmaması hususlarına azami dikkat gösterdik. Sonradan bu hususların kaleme alınması karaıiaştınldı. Degişik fîkirier ortaya çıktı. Bu nedenle bir yazmanlar kurulu oluşturuldu. Bu arkadaşlar aylarca çalıştılar amacımız ve ilkelerimiz doğrultusunda bu dilekçeyi hazırladılar. Bu hazıriavanlar, Husnu Göksel. Yalçın Küçük, Emin Değer, Halil Çelenk, Krbil Tuşalp, Haluk Gerger, Yakup Kepenek, tlhan Tckeli, Ugur Mumcu, Şerafettin Turan, Mete Tunçav, M.Tali Öngören, Bahri Savcı, Murat Belge'dir. Kaleme bunlar almıştır. Ondan sonra 15 mayıs larihinde Cumhurbaşkanına \e Millet Meclisi Başkanına aramızdan kurul seçildi. Bahri Savcı, Fehmi Yavuz, Husnu Goksel ve ben, Esin Afşar. Bilgesu Erenus, birlikte verdik. 1015 kişi bunu teksiretti. Daktilo ve teksir makinesi ile çoğalttık. Yanlış oldu. Fotokopi ile çogaltıldı. Bunu en fazla fotokofi ile çoğallan Hüsnıi Göksel ve nben de çogalttım. Şu anda diger çoğaltmada görev yapanları hatırlavamadım. Kksik sö>le>ebilirim kendileri bu hususu soyleyeceklerdir. Bu dilekçeden Izmir'e ben goturdüm. Antalya'ya goturdüm, İzmit'e goturdüm. İzmit'le Ali B.»sın Oral, tzmir'dekilerin adları da geçi>or. Ali Cumhur Errekin. Yılma/ Bolat, Fmre Kapkın.Veli Lök, Cahit Tanor'a ben verdim. Ben hiçbir arkadaşa bunu >ayın. arkadaşlar okusun imzalasın demedim." Nesin, yargıcın sorusu uzerine antidemokratik uygulamalarla ilgili şu örnekleri verdi: "Antidemokratik u>gulamalara şu örnekleri verebilirim. Huzurdaki arkadaşlar >azardır. Yurt dışına gitmek için pasaport alamamışlardır. TRT'de eserlerinin yayınlannıaması için eınirler verilmiştir. Bunları yapanlar vasalann u>gulamasını >apanlardır. Türkiye'de olan bir şey vardır; yasaları uygulamakla görevli kişiler. vasaları çiğnemişlerdir. Mahkeme kararı>la suçluluğu kesinleşmemiş insanlar de\let başkanı tarafından kamu oyuna gosterilmektedir. Bununla bizleri yani hakkımızda dava açılanları kastedi>orum. Cumhurbaşkanı bununla bizleri televizyonda millete vatan haini olarak tanıtmışlır. Bizim buna karşı savunma hakkımız da yoktur." Nesin'den sonra, davanın 2 nolu sanığı, Hacettepe Üniversitesi profesörlerinden Hiisnü Göksel'in sorgusu yapıldı. Göksel, suçlamaları duyduğu zaman çok şaşırdığını ilk sorgulama sırasında tek kez bildiri sözü geçmediğini, dilekçe olarak söz edildiğini, o zaman askeri savcımn da buna itiraz etmediğini belirterek, "Oysa şimdi sayın sava, iddianamede bildiri diyerek çıkıyor" dedi. Göksel, Türkiyede demokraıik hakların ezildiğini belirtirken buna örnek olarak Hacettepe Üniversitesi'nden söz etti. Bunun uzerine askeri yargıç, "Hacettepe'deki bütün antidemokratik uygulamalardan burada söz etmeye kalkarsak ve bunları zapta geçirtirsek çok uzun sürer" dedi. Kimseye zorla dilekçeyi imzalatmalarının soz konusu olmadığını kaydeden Göksel, "Örneğin Türkân Şoray ile Cihan Ünal benim evimde konukken, dilekçeden söz ettim ama imzalatmadım. Sonra onlar tstanbul'da imzalamışlar. Türkân Hanım bem dilekçeyi anlatırken ilgiyle dinledi. Cihan Bey ise kendisine ikram ettigim şeyle meşgul oldugundan beni diniemedi" dedi. Öğleden sonra diğer sanıklann sorgulamalanna geçildi. ilk olarak Haluk Gerger savunmasını yaptı. Gerger; "Ne yazık ki böyle bir >üce anlayıştan dogan girişimimiz sonunda, çeşitli çevrelerce ağır bir biçimde ve kamuoyu önünde suçlandık. Burada yargı önünde, adalete sığınarak, bize yöneltilen isnatları tümüyle reddettiğimi ve mahkemenizin, yargı süreci dışında yapılan bu suçlamalardan etkilenmeyecegine inandıgımı belirtmek isterim" dedi. Korkut Boratav ise, iddianamedeki suçlamanın mantığını anlamadığını. suçlamaları reddettiğini söyledi. Uzun bir savunma yapan Anayasa Profesörü Bahri Saveı, iddianame karşısında hüzun duyduğunu, savcımn dilekçe ile bildiri arasındaki ayrımı biliyorsa bunu ortaya getirmesini ve suçlamalarını kanıtlamasını istedi. Duruşma yargıcı, "Benim bir sorunum olsa tutar Adalet Bakanlığı'na gönderirim, başka >erlere imzalatmama ne gerek var. Siz dilekçenizi başkalarına niye imzalattınız izah edebilir misiniz?" diye sorunca şu yanıtı verdi: "Dilekçe lek ya da toplu verilir. Benim kişisel menfaatlerimi ilgilendiriyorsa tek, yok genel menfaatleri ilgilendirirse toplu verilir. Siz de hiç çekinmeden hakim arkadaşlannızla toplu dilekçe verebilirsiniz, yasal engel yoktur." Bahri Savcı, sorguiamasında toplu halde dilekçe verilmesinin anayasal bir hak olduğunu da sözlerine ekledi. Sanıklardan Prof. Gencay Gürsoy, cezaevlerinde görülen ölum ve işkence olaylannın en yetkili ağızlardan beyan edildiğini kaydederek "Ciddi rahatsızlığım nedeniyle gitmek istediğim yurt dışına pasaport verilmedigi için gidemiyorum. Profesor iken elime tutuşturulan 6 satırlık bir yazıyla mesleğimden uzaklaştınldım. A>nca bugün anayasal hakkımı kullandığım için karşınızda bulunmak, kaygılarımın en açık kanıtıdır" dedi. Yazar Vedat Türkali ise, metnin bildiri değil dilekçe olduğunu kaydederek şöyle dedi: "Demokrasinin içinde bulundugu dunım herkesçe hatta tüm dünyaca bilinirken, bunu deklare etmeye, yani bildiri >aparak etrafa dağıtmaya gerek yoktur. Biz bu bilinenleri dilekçe ile. hakkı ile yüksek makama ilelip bir yaranmız olsun diye düşündük." Sanıklardan Talat Mete. Ercan Ülker, Özbay Erkılıç, Güngör Dilmen, Erdal Öz, Tului Sönmez, Yılmaz Tokman. Lmit Erdogan, Ali Oral Basın ve Murat Belge de sorgulamaiannda iddianemeyi reddettiklerini, aydınlar dilekçesini okuyarak benimsediklerini soylediler. Berna Moran, "Bugün Kadıkoy'de bir Ustgeçit yaptıralım diye toplu halde imza verip dilekçeyi hazırlasaydık, bu suç mu olacaktı" derken, Minu İnkaya, "Bugün de görsem imzalarım" dedi. Orhan Balcıoğlu da sorgulamasında davanın hukuk kuralları ardına saklanmış siyasi bir dava olduğunu belirterek, "Pullu imzalı adresli dilekçe ne zamandan beri bildiri sa>ılı>or? Bu iki kavram arasındaki farkı biimeme gibi bir hafifliği savcıva yakıştıranmorum" dedi. Vecdi Sayar ıse sinemada sansür olduğunu, sanat eserlerinin yasaklanıp toplatıldığını, düşünce özgurlüğu olmadığını kaydetti. Dilekçenin içeriğine katılarak imzaladığını söyledi. Arif Onat Kutlar sorgulamasında, "Bu ülkenin Başbakam (boyle bir dilekçe verilebiliyorsa demek ki, o ülkede demokrasi vardır) demesine rağmen biz sanık olarak yargıç karşısındayız. Bu kaygı vericidir" deyince yargıç, "Demokrasiye inanıyorsanız 3. kuv\et mahkemelere de inanıyorsunuz demektir. Herkes mahkemeye gelebilir, sonunda ya beraat eder ya da mahkum olur" yanıtını verdi. Başar Sabuncu, sorgusuz, sualsiz, gerekçesiz, 3.5 yıl önce işinden atılarak anayasal haklarının bir bölümünden yoksun bırakıldığını, şimdi de bir başka anayasal hakkını kullanıp dilekçe vçrerek sanık durumuna getirıldiğini kaydederek, "Demek ki bu anayasal bir hak değil aynı zamanda bir görevmiş, bunu şimdi daha iyi anhyorum" dedi. Sanıklardan Kemal Demirel, dilekçeyi imzaladıktan sonra gorevini yapmış insanın huzurunu duyduğunu, dilekçeyi işyerinin Yeşilçam'da olması nedeniyle sanatçılara gösterdiğini, sanatçılann benimseyerek bunu imzaladıklannı anlattı. Demirel. "Yalnız Öztürk Serengil isimli zat, büyük hevesle imzalamasına rağmen ifadesinde (bana konut vereceğiz deyip imzalattırdılar) demiş. E kendisi Yeşilçam'ın soyiansıdır bunu herkes bilir" biçiminde konuştu. Toplam 24 sanığın ifadesinin alınmasından sonra mahkeme başkanı Ankara dışındaki sanıklann duruşmadan vareste tutulmalarını kararlaştırdı. Duruşma, sorgulamaların devam etmesi için 14 eylüle ertelendi. SORLŞTURMA AÇILD1 Ege Üniversitesi'nde Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanına sunulan 1383 imzalı Aydınlar Dilekçesinde imzası bulunan iki öğretim uyesi hakkında soruşturma açıldı. 1383 imzalı ve "Türkiye'de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve tstemler" başlıklı Aydınlar Dilekçede imzaları bulunan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim uyelerinden psikolog Doç. Dr. Yurdal Topsever ve sosyal antropolog Doç. Dr. Ali Rıza Balaban'ın haklannda soruşturma açıldığı öğrenildi. ANAP'ta taşra kavgası (Baştarafı 1. Sayfada) dürlüğü'nün Zonguldak'tan Kastamonu'ya nakledilmesine karşı çıkmış ve kararın düzeltilmesi için Başbakan özal'a istifasını sunmuştu. ANAP taşra örgütlerinden Parti Genel Merkezi'ne gelen yüzlerce protesto telgrafında, Başbakan Turgut Özal ile Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanı Hiisnü Doğan'ın Malatyah olması nedeniyle, YSE'nin Elazığ'da bulunan Bölge Merkezi'nin Malatya'ya alınması kararı eleştirildi. İSTİFADAN VAZGEÇTİLER Istifalarını hazırlayan Elazığ milletvekilleri Naci Taşel ile Metımet Özderair, ANAP Genel Merkezi'ne çağrıldılar. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler ile bir dizi görüşme yapan Mehmet özdemir, istifa karanndan vazgeçirildi. Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy da, Başbakan Turgut özal ile görüştü ve Özal, Atasoy'a karann düzeltileceği yolunda söz verince, bakan istifadan vazgeçti. KEÇECtLER KARŞI ÇKTYOR ANAP Elazığ örgütü ve belediye başkanlan ile Elazığlı milletvekilleri önceki gün ANAP Genel Merkezi'ne gelerek parti yetkilileriyle görüştüler. Edinilen bjpiye göre Mehmet Keçeciler, istıfa kararı alan Naci Taşel ile Mehmet Özdemir'e alınan kararın "vatandaşlann sorunlanna daha çabuk çözum getirecek bir taşra örgütlenmesi" sağlanması amacına yönelik olduğunu anlattı. Keçeciler, tasra örgütleri düzenlemesinin bir bütün olduğunu, 38 bölge kuruluşu sınırlannın birbiriyJe çakıştığını, bölge bazında örgütlenen 50'ye yakm kuruluş bulunduğunu ve bunlann sayılarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirterek, kararın değiştirilmesi isteklerine karşı çıktı. Keçeciler ile görüşmelerinde anlaşma sağlayamayan Elazığ milletvekilleri ile il temsilcileri, konuyu görüşmek için saat 20.00'den sonra Başbakanhk'ta bir araya geldiler. ANAP Elazığ Milletvekili Mehmet Özdemir, İl Başkanı Ali Yücel Uygur, Elazığ Belediye Başkanı Mustafa Temizer başta olmak üzere, esnaf ve sanatkâr temsilcileri ve ilçe başkanlan Başbakanhk'ta Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Doğan ile görüştüler. Hüsnü Doğan, toplantıda YSE Bölge Müdürlüğü'nün Elazığ'dan Malatya'ya alınması karannın bakanlık tarafından verildiğini belirterek, kararın düşünülen program çerçevesinde "anlayışia karşılanmasım" istedi. Bu sırada Başbakan Turgut Özal'm toplantıya gönderdiği bir mesajla kararı yeniden gözden geçireceklerini bildirdiği ve "Kararı geri alıyorum, fakat ben Malatyalı olmasaydım karanmı geri almazdım" dediği öğrenildi. öte yandan Başbakan Turgut Özal, kongre öncesi ANAP örgütünde huzursuzluk ve sıkıntı olduğu yolundaki iddialara karşı, "Teşkilatımızda kimse huzursuz değildir" dedi. ANKA'nın haberine göre özal, basında çıkan "ANAP örgütünde huzursuzluk var" görüşüne katılmadığını ve kimsenin huzursuz olmadığını söyledi. Bir gazetecinin Ulaştırma Bakanı Atasoy'un istifa edip etmediğini sorması üzerine, "Sayın Atasoy'un istifası diye bir şey yok" yanıtını verdi. Taşçıoğlıı: Çıplakların ne cepleri olur ne de paraları ANKARA, (THA) Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu, "Çıplaklar kampı ekonomiye bir katkı sağlamaz. Çünkü çıplakların ne cepleri olur ne de paralan" dedi. Dünyanın çeşitli ülkelerinde çıplaklar kampı ve çıplaklar adası bulunduğunu belirten Taşçıoğlu, Türkiye'de kesinlikle bu ko. nuda yatırıma girişmeyi düşünmediklerini bildirdi. • Beşiktaş M.Y.Ö. çıkışımı kr.ybettim. Hükümsüzdür. ORHAN ERTAS Buğday ambarda bekliyor (Baştarafı 1. Sayfada) YAMAN 12 tonunu verdim. 42 liradan işlem gördü. Onu da senedimi ödemek için verdim. Çeşmeli kOyunden Sadık Erden, 300 dekar arazisinden yaklaşık 90 ton buğday almış. Bu köyden Ofis'e en çok buğday veren Sadık Erden. 60 ton buğday vermiş. Neden 60 tonunu verdiğini de şöyle açıklıyor: "2,5 milyon lira borcum vardı. Bu borçlar gübreyi, Uaa, mazotu temin edeyim diye aldığım yüzde 28 faizli kredinin karşılıgı... Ne yapalım biz kodamanlardan degiliz. Eger borcum olmasaydı veıir miydim bugdayımı hiç?.." Biraz daha rakam vereiim. TMO'nun Hayrabolu Şubesi geçen yıl 25 bin ton dolayında buğday ahmı yapmış. Bu yılki alım henüz 14 bin 500 ton dolayında. Ofis'in Malkara Şubesi'ne gittik ve geçen yıl 31 bin ton alım yapıldığını öğrendik. Bu yıl ise alım henüz 20 bin ton dolayında. Kısacası Trakya köylüsü küpünü, kabını, kacağını buğdayla doldurmuş. Peşin para verilmesine karşın buğdayı vermemekte inat ediyor. Hepsi bir beklenti içinde. Bekledikleri tek şey de buğday fiyatınm sonbaharda, en geç kış başında, 42,5 liralık taban fiyatınm çok üzerinde değer kazanacağı... Fen Bilgisi, Kimya, Türkçe öğretmenleri aranıyor. 352 25 37 (Baştarafı I. Sayfada) gün yeniden biraraya geldiler. Saat 14.00'te başlayan ve sabaha karşı 05.00'te sona eren bu görüşmede, üzerinde anlaşma sağlanamayan 20 madde yeniden ele alındı. Sosyal yardımlar ile işin sevk ve idaresi konuları üzerinde anlaşmaya varıhrken, ücret konusu işverenin kesin ısran karşısında çözümlenemedi. Türk Metal bunun üzerine yeni bir öneri ortaya koydu. Türk Metal'in önerisinde işyerleri saat ücreti temel almarak iki gruba aynlıyor. Bu öneriyle işyerleri 185 lira ortalama saat ücreti temel almarak (A) ve (B) grubu olarak ikiye aynlıyor. (A) grubuna ayrılan işyerlerinde çalışan işçi sayısının 40 bin, (B) grubunda ise 10 bin dolayında olduğu belirtildi. Öneriye göre (B) grubunda bulunan işyerlerinde ücretlerde sağlanan arşıtın diğer gruba oranla yüzde 78 daha az olduğu örenildi. MESS Başkanı Bahri Ersöz, anlaşma zemini doğmasından sonra yaptığı açıklamada, şunları söyledi: "Her ne kadar bazı küçük aynntılarda tam bir anlaşma saglanamamışsa da yarın (bugün) müjdeli haberi vereceğimizi zannediyorum. Her şeyden önce bu anlaşma işveren tarafınm büyük fedakârlıgıyla gerçekleşecektir. Büyük kapsamlı bir grup toplu iş sözleşmesi göruşmesinin arabulucuya bile varmadan olumlu sonuçlanması son derece sevindirici bir gelişme olacaktır." Görüşmelerden sonra MESS yöneticilerinin "son sözlerini söyledikleri" havasında oldukları gözlenirken, Türk Metal Başkanı Mustafa Özbek'in sendikasının şube başkanlarını anlaşma koşulları konusunda iknaya çabaladığı görüldü. MESS Üe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle