22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 26 TEMMUZ 1984 . Ecevit Anlatıyor M Yalgn Dogan Sajın Denktas'ın mart 1974'teld Ankara ziyaretine dönersek... ECEVİT Sayın Denktaş Kıbns'ta ne gıbi guçlüklerle karşılaştıklannı, toplumlararası gorüşmelerin Rumlar tarafından nasıl süruncemede bırakıldığını aynntılı olarak açıklayan, doyurucu fakat ayru zamanda da uzucü raporterla Türkiye'ye gelmişti. Yalnız bu konuyu mu görüştünüz? ECEVtT Hayır! Ekonomik sorunlara özellikle ağırlık verdik. Sayın Denktaş'ın, gerek getirdiği raporlarda, gerek raporlara ek olarak yaptığı konuşmalarda, Kıbns Türlderinin ekonomik bakımdan karşılaştıklan sorunları vurgulaması beni çok etkilemişti. Çünku ben Kıbrıs Türklerinin haklannı koruyabilmelennde ve bizim Kıbns Turklerine yardımcı olabilmemizde, Kıbns Türklerinin ekonomik bakımdan güçlü duruma gelmelerini önemli bir koşul olarak görüyordum. Bu konuya verdiğim önem dolayısıyla Sayın Denktaş'ın Ankara'ya gelışinden önce, gerek Devlet Planlama Teşkilatı ile gerek Ticaret ve Sanayi Odalan yetkilileri ile de görüşerek kendi topraklannda tutsak durumunda olan, kendi mahallelerinde, köylerinde muhasara altmda bulunan Kıbns Türklerinin ekonomik bakımdan nasıl guçlenebilecekleri, kendi ayaklan uzerinde nasıl durabilecekleri konusunda çalışmalar yapmıştım. Bu arada, Türklerin kendi ekonomilerını güçlendirmekte karşılaştıklan zorluklan saptamıştık. Rumlar herşeye engel oluyorlardı. Turklere yaşam hakkı bile tanımak istemiyorlardı. Türkiye'nin bu konuda daha gerçekçi ve geçerli bir tutum izlemesi gerekiyordu. lO.Yıldönümünde Kıbns Barış Harekâtı'm Cunta, Makarios'a hakaret eden aftşlere ses çıharmıyor Makarios Atina sokaklarında "vatan haini" îlan edîliyor Rum baskıları karşısında Türkler, tapusu ellerinde bulunan topraklarını terk ediyor, küçük mahallelere sığınıyorlar, tanmdan kopuyorlardı. Geçmiş yıllarda Kıbns Türklehnin ekonomik kalkınması için bir plan yapılması konusunda direktifler verilmiş, fakat hiçbir sonuç alınmamıştı. her şey olabilirdi ve ona göre hazırlıklı olmak gerekirdi. lukta olduğunu kabul etmedikleri sürece Kıbrıs sorununa banşçı, adil ve sürekli bir çözura bulunamavacaktır." Belirgın biçimde yoğunlaşan bu tur yayınlar ENOSİS tezinin alevlendığini gosteren belirtiler arasında yer alıyordu ve alevlendirmenin Atina'dan geldıği de beiliydi. O arada Makanos'a karşı Atina'nın gitgide sertleşen tavrını gosterır yayınlar da birden bıre çoğalmaya başlamıştı. Ve Makarios'un mektubu En az bunlar kadar, belki bunlardan da onemli bir işaretse, Makarios'un, Yunanistan Cuınhurbaşkanına, 2 Temmuz 1974 günu gönderdiği mektuptu. Dört gün sonra, yani 6 temmuz günu, tam metni Lefkoşe'de res men açıklanan bu mektubunda, Makarios, Yunanistan'ın Kıbns'taki niyet ve tertipleri hakkında çok açık ve ileri iddialarda bulunuyordu. Sırası geldiğinde bu mektuba daha aynntılı olarak değineceğim, ^^^ Y'ARIft: Yunanistan'M hırçınlıgı ve bize karşı artan soguklngn 650 Yunanlı subay Orneğin 10 temmuz 1974 gunlu ve Atina kaynakh bir ajans haberinde, Yunan Hukumeti'nin, "Aralannda anlaşmazlığı dostane bir şekilde çözebilmek üzere" Makarios'u Atina'ya davet ettiğı belirtiliyordu ve şunlar ekleniyordu: "Bilindiği gibi Başpiskopos Makarios bir süre once EOKA B adlı bir tedhiş örgutunun Atina'daki subaylar tarafından yönetildiğini ve bunların kendisini devirmek amacıyla hareket ettiklerini one surmüş ve Kıbns Rum Muhafız Alayını yoneten 650 Yunanlı subay ın geri alınmasını istemişti. Buna karşılık Yunanlı eski politikacılar, Atina'daki yabancı basın mensuplanna yazılı ve sozlu olarak verdikleri demeçlerde, Atina ile Lefkoşe arasındaki ilişkilerin kesilmesinin vahim sonuçlar doğurabileceğine dikkati çekmişlerdi." İSMET INOı\ L, YUNA N CUNTASILİDERİPA PA DOPUL OS 'LA Rahmetli tsmet tnönu, eşi Mevhibe Hamnda birlikte 1971 araük ayında Paris dönuşu Atina'ya uğramış, cunta tideri Papadopulos'la da gorüşmuştü... lunan topraklannı terk ediyor, kuçuk mahallelere sığınıyorlardı, tanmdan kopuyorlardı. İşsiz kahyorlardı. Bunun sakıncaları üzerinde Sayın Denktaş'la göruş birliği içendeydik. Ben, bütün guçlüklere karşın, Türklerin topraklannı bırakmamalarını, bırakmamak için direnmelerini istedim. Daha önce yaptığım bir araştırmaya göre, geçmiş yıllarda Kıbns Turklerinin ekonomik kalkınması için bir plan yapılması konusunda ban direktifler verilmişti. Fakat, hiçbir sonuç alınmamıştı. Böyle bir planın sonuçlandırılmasını Ancak şunu belirtmek istenm ki, bu söylediğim askeri konular için, iç ve dış guvenlik konuları için geçerli değil. O konularda istihbarat çok önemlidir. Fakat sıyasal konularda gizli istihbarat beni ilgilendirmez. Hatta bu türlu istıhbaratla ilgilenmeyi sakıncalı bulurum. yani Ingilizce deyimiyle "tntelligence", Kıbns'ta her an bir şeyler olabileceğini gosterıyordu. O bakımdan klasik anlamdaki dış istihbaratımızın, o arada Kıbrıs'la ilgili istihbaratımızın yetersizlıği veya çok verimli olmaması beni pek fazla kaygılandırmıyordu. "Britannica" Ansiklopedisine göre de en değerli istihbarat, gizli kapaklı yollara başvurmaksızın herkese açık yayın organlarından, iletişim organlanndan elde edilen istihbarattır. "Britannica"ya göre, açık kaynaklar, çoğu istihbarat sıstemlerinde girrı birbirinden ayırt etmek çok guçtu. Nitekim ikide bir Makarıos'a karşı suikast duzenlendiği haberi çıkardı, ama bunlar gerçekleşmezdı. Yalnız, 15 temmuzdan kısa bir süre once yine açık istihbarat, bize bir şeylerin her an olabileceği izlenimini yoğun biçimde vermeye başlamıştı. Darbeden beş gün önce Yine aynı gun, yani Kıbrıs'taki darbeden beş gun önce gelen Atina kaynakh bir başka ajans haberinde de şunlar yazılıydı: "Yunanistan'ın başkenti Atina'da dun duvarlara, üzerinde Makarios aleyhtarı yazılar bulunan buyük boy afişler asümıştır. Bunlarda Makarios'un vatan haini olduğu öne sunılmekte ve butıin Yunanlılann Makarios'a karşı birleşmeleri istenmekfedir. Resmi makamlann izniyle asıldığı gozlemciler tarafından ifade edilen bu dev posterlerde Makarios hakkında çeşitli hakaret sözleri de bulunmaktadır. Afişleri hazırlayanlar ozellikle Makarios'un Kıbrıs'taki Yunanlı subayları sınır dışı etmek istemesi üzerinde durmakJa, Yunanistan'ın Türkiye karşısında savunmasını daha da güçleştirme çabası içine girdiği şu sırada Makarios'un bu davranışının ihanetten başka bir şey olmadığını one siirmekte. Kıbns'ın Yunanistan'ın savunması için hayati önem taşıdığını belirtmektedirler... Afişlerde, Makarios'un Kıbns'ın Yunanistan'la birleşmesi fıkrinden, jani ENOSİS'ten vazgeçtiği ve bunu, iktidannı muhafaza edebilmek amacıyla yaptığı da one surülmektedir... Afişlerin resmi makamlar tarafından henuz toplatılmamış olması, gözlemcileri, bunlann resmi makamlann bilgisi dahilinde asıldığını duşunmeye sevk etmiştir." PA PA DOPULOS MA KA RİOS İKİLlSt Yunan cuntası lideri Papadopulos 'la Makarios arasındaki ilişkiler her geçen yıl daha çok bozuldu. Sonunda, darbeden beş gun önce, yani 10 temmuz 1974 gunü bir ajans, şu haberi veriyordu: "Başkent Atina'da dun duvarlara buyük boy afişler asıtmıştır. Bunlarda Makarios 'un vatan haini olduğu öne sürülmekte... Resmi makamlann izniyle asıldığı gozlemciler tarafından ifade edilen bu dev posterlerde Makarios hakkında çeşitli hakaret sözleri de bulunmaktadır... " Yanıltıcı istihbarat , Tntum değişikliği neydi? Negibr? ECEV'fr Sayın Denktaş'la ve öteki ilgililerle 1974 martmda Ankara'da yaptığımız göruşmelerde, gerekli gorduğum tu Gizli veya özel kaynaklardan derlenen siyasal istihbarata önem vermeyişinizi, hatta buna önem vermenin tehlikeli olduğu yolundaki gorüşunüzü biraz daha açıklar mısınız? ECEVtT Açıklayayım!.. ENOSİS ve taksim Bir iki örnek verebilirim size. Kıbrıs'taki darbeden hemen önceki gunlerde yabancı ajanslardan gelen ve benim kullandığım deyimle açık istihbarat kategorisine giren, Kıbrıs'la ilgili ilginç bazı haberleri saklardım. Bunlardan bazılan hâlâ dosyalarımdadır. Size bir ikısıni okumak isterim. Orneğin 8 temmuz 1974 gunu Lefkoşe'de yayınlanan "Alithia" adlı gazetede bir yazı çıkıyordu ve bu yazıda şu cumleler yer alıyordu: "Başbakan Ecevit onceki gun verdiği demeçle, Türkiye'nin isteğinin gerek taksim, gerek ENOSİS'e giden vollann kapatılması olduğunu tekrariamıştır. Korkuvonız ki Türkiye Başbakanı bir yanlışlık vapmaktadır. Eşit olmayan ve ilgisi olmayan iki konuyu, yani taksimi ve ENOSİS'i aynı düzevde görmektedir. ENOSİS, halkın müktesep ve geri alınmaz bir hakkıdır. Halkın buşünkü koşullar nedeniyle ENOSIS'i elde edememesi başka bir konudur... Bu nedenle Ecevit'in sözleri ateşi köruklemekten başka bir anlam taşımamaktadır ve toplumlararası goruşmeleri baltalamaktadır. Hiçbir Rum müktesep hakkıDI vermek niyetinde olmadığından, Ecevit ENOSİS altınını Turkler'in saman değerinde olan taksimleriyle karşılaştırmamahdır." POLTIİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL DENKTAŞ, ANKARA 'DA Rauf Denktaş, CHP MSP koalisyonunun guvenoyu almasmdan sonra mart 1974'te Ankara'ya gelir. Ecevit anlatıyor: "Denktaş'ın, Kıbns Türklerinin ekonomik bakımdan karşılaştıklan sorunları vurgulaması beni çok etkilemişti... Rumlar her şeye engel oluyorlardı. Türklere yaşam hakkı bile tanımak istemiyorlardı... " tum değişikliğini şöyle ozetledim. "Kıbns konusuna, asayiş açısından ve hizmet açısından olduğu kadar, ekonomik açıdan da bakmalmz. Konuya >alnız bir hizmet devkti veya guvenlik devleti gibi değil, ekonomik devlet gibi de yaklaşmalıyız" dedım. Kıbns Türklerinin uluslararası ticaret alanında edmdikleri deneyimlerden de yararlanarak, Türkiye'nin bazı mallar konusunda, bazı dışsatımlar konusunda, Kıbns Türkleriyle birlikte dışa açılabileceklerini, orneğin Britanya Uluslar Topluluğuna (Commonvvealth'e) birlikte açılabileceğimizı soyledim. Bunlar üzerinde durulmasını istedim. Rumlarla yapüan toplumlararası göruşmelerde de Turklerin, ekonomik haklanna ağırlık verilmesini vurguladım. gundeme getirdim. Bir devlet adamının, siyasal lidenn veya yonetimin gizli veya ozel kaynaklardan gelen siyasal istihbarata onem verdiği, o tür istihbaratla fazlaca ilgılendiği duyulursa ki mutlaka duyulur o zaman, o devlet adamı, lıder veya yönetım, bir yanıltıcı istihbarat akımına tutulur. Hangisi yanhştır, hangisi doğrudur, hangisi sızi yanıltmak, şaşırtmak için size ulaştınlmıştır; veya ne olçüde istihbaratı yapan görevlinin kişisel yorumlanndan ya da eğilimlerinden kaynaklanmaktadır?.. Bunu ayırt edemezsiniz. Benim, siyasette onem verdiğim istihbarat, bu konuda Ingilizler'in kullandığı deyimin sozluk anlamına uygun istihbarattır. Ingılizler "tntelligence" yani "zekâ" deyiminı kullanırlar istihbarat için... Zekâ, insana, olayları, gelişmelen, eğılimleri değerlendirme, bunlar arasındaki bağlantılan görebilme ve bunların nerelere varabıleceğini hesaplayabilme olanağını sağlar. Bir bakıma açık istihbarat denebilir buna... Gozler onundeki \erileri iyı izlemek, bazı onemlı ayrıntıiara dikkat etmek \e bunları objektif bıçımde, kendi kendını aldatmadan değerlendirmek... Siyasette bu tur istihbarat, bence, ozel veya gizli kaynaklardan toplanan istihbarata gore çok daha onemli ve guvenılırdır. \unan cuntası, Makarios'a karşı îutumunu temmuz başında gittikçe sertleştihyordu.. Her an bir şey olabilirdi, hazırlıklı olmalıydık... Makarios, 2 Temmuz 1974 günü Yunanistan Cumhurbaşkanı 'na bir mektup gönderdi. Mektupta Yunanistan 'ın Kıbrıs'taki niyet ve tertipleri hakkında çok açık iddialar yer alıyordu. dilerin yaklaşık yuzde 80'ini oluşturur. Bununla birlikte, sizin kullandığınız anlamda destekliyor olduğu m için değil, ama yine de bu açık istihbaratın dışında belli kavnaklara dayalı belli haberler aksaydı sizin işiniz daha kolaylaşmaz mıydı? ECEVİT Haber afcışT, bir olçüde de olsa vardı. Ama bu haberlerin hangisi doğru, hangisi yanlış, hangisi abartmalı, hangisi aldatıcı veya şaşırtmaca, bunla Sonrasını Bilemem Bızim sermayecıler son gunlerde çok tuhaf oldular. Her ağızlarını açtıklarında acayip sözler edıyorlar. Kimi, "Benim ücretim de bana yetmiyor" diyor. Kimi, "Kaç param var, bilmem" diyor. Kimi "Para önemli değildir, iş yapmak önemliditf' kimi "Asıl sosyalist benim" diyor. Kimi de, "Yeni pabuç almayın, eski pabuçlannızı pençeletin" diyordu. Durum böyie olunca yer mi değiştiriyoruz nedir? Yoksul sermayecı, sermayeci de yoksul mu oluyor? Yoksa birbirimizle dalga mı geçiyomz? Dalga geçılse bile gene onlar kazanır. Para kımde ise güç de ondadır şimdilik. Bir milyoner «^Dcuğu hikâyesı vardır Eskıden milyonerler sadece Amerika'da.bulunduğu için, hikâye Amerikan hikâyesi olarak anlattlır. Fakat artık ila maşallah milyonertik bize de geldi. Vaktiyle, "Her mahallede bir milyoner olacak" diyen başbakanı kınadılardı. Para pul olunca milyonerlik de arttı. Ne dryelim... İnsanlan böyle kolay milyoner yapma da varmış. İşte Amerikalı milyoner çocuklarının okuduğu bir okulda öğretmen, öğrencilere bir ödev vermiş: "YDksulbir milyonerin hayatını anlatın!" Çocuklar kalemi kâğıdı alıp başlamışlar yazmaya: ")foksul bir milyoner varmış... Şoförü yoksulmuş, aşçtsı yoksulmuş, hizmetçisi yoksulmuş, bahçrvanı yoksulmuş, kaptcısı yoksulmuş..." Böyle uzayıp gitmiş. Milyoner çocuğu yoksulluğu böyle anlar. Bizde de son zamanlarda parababaları yoksulluğu Amerikan milyonerlerinin çocukları gibi anlamaya başladılar Bunlardan birine soruyortar: "Cebinizde hiç para taşır mısınız?" "Taşırım." "Kaç para var şimdi cebinizde?" "İdare eder. Beş alti kişiyi yemeğe götürecek kadar herhalde..." Beş altı kişiyi Boğaz sırtlarında onlann gittiği lokantada ağırlayacak olan kişinin cebinde en az 7080 bin lira gereklidir. Bu da bir işçinin aldığı asgari ücretin iki katı değil midir? Bir öğle yemeği bir işçi ücretinin iki katı olursa ne denir? Ben de geçinemiyorum diyen sermayecimiz haklıdır. Hele bir tanesi hiç para taşımadığını söytüyordu. Gider, yer içermiş, fatura arkadan gelirmıs. O zaman hayat pahalılığını nereden bilecek, sıkıntıyı nereden anlayacak!. Ankaralı zengin hemşerımize gelince, eskid9n yemeklerini ya Zevk'te, ya da Cumhuriyet Yıldız'da yerdi. Bunlar başkentin en gozde lokantalarıydı. Tencere yemeği yiyecekseniz, bunlardan daha iyi yapanı yoktu. Şimdi herhalde Divan'da yiyordur. Divan'ın listesini elinize şöyle alıp bir bakın... Et yemekleri kaçtan başlıyor. El insaf, hâlâ zenginlik fakirlik bir türlü anlaşılmıyor mu? Hâlâ kimin neler yediği, kimin nasıl kazıklandığı ortaya dökülmüyor mu? Amacım yoksulluk sömürüsü değil. Ağızlarını açtıklarında zenginlerimizin neden böyle konuştuklarını sergilemektir. Hadi, yoksul mahalle pazarlannda dolaşmıyorlar, oralarda halkın zembiline neyi doldurduğunu, neyi dolduramadığını bilmiyorlar, pekı büyük otellerin yemek listelennı de mi okumuyorlar? Bu listelere de mi bir göz atmıyorlar? Böyle paraları kaç kişi verır, kaç kişi veremez onu da mı düşünmüyorlar? Eski zenginler halkı kışkırtmamak için yemeklerini görünmeyen yeıierde gizli gizli yerlerdi. Yoksul görür de canı çeker diye çekinirlerdi. Belkı böyle yapmanın yoksul zengin arası eğitici bir yanı da vardı. Şimdi öyle mi? Yenı görmüşler harcadıkları paraları magazin dergilerinde yazdırıyorlar. Sakındıklan, çekindiklerı yok. Tersine biraz abartarak yazdırdıkları ile övünüyorlar da... Ben şu kadar harcadım, ren şu kadar harcadın. Zenginin görmemişi de, yoksulun görmemışı kadar tehlikelidir Ancak bunların korkmamalarının nedeni arkaları güçlü, arkaları sağlam. Yeıierde, icerler de, paralarının hesabını bilmezler de, alay ederler de, kim ne diyebilir? Tasarlanan neydi? Gerçekten de, Atina'daki cunta rejimi altında, bu tür afişler resmi makamlann bılgisı ve onayı dışında asılamaz ve duvarlarda asılı kalamazdı. Yalnızca bu' afişler bile Yunanistan'ın Kıbns'ta bir şeyler tasarladığını gostermeye yeterli ıdi. Itiraf etmek isterim kı, resmi kaynaklardan bize gelen istihbarat bu olçüde açık ve alarme edici değildi. Fakat benim eski bir politikacı ve gazetecı alışkanlığıyla açık istihbarata onem verişim, bu gibi açık haberleri, yayınları değerlendirmeme olanak veriyordu. Neyin, nezaman, nasıl olacağı kestirilmese de. her an Taksim yolunda aşama değil... Siyasal çözıim konusunda bir telkininiz oldu mu? ECEVİT Evet, yeni Turk Hukümetı'nin programında yer alan federasyon tezinin toplumlararası göruşmelerde vurgulanmasım istedim. Fakat bu vurgulanırken, federasyonu asla taksım yolunda bir aşama gibi görmediğimizin de Rum, Yunan ve dunya kamuoyuna anlatılması gereğinı belirttim. Çözümün önkoşulu Aynı gün "Sinagermos" adlı bir Rum gazetesi de şunları yazıyordu, benim demecimle ilgili olarak: "Türkler Rumlar'ın çoğun Siyaset ve gizli istihbarat Bu görüşmede, Savın Denktaş Kıbns'ta muhtemel bir darbenin izlerinden bahsetti mi >a da bö.vle bir gelişme olabileceğini toplantılarda geçti mi? ECEVİT Şımdı o konuda kesin aynntılan hatırlamıyorum. Tabii, muhtelif belirtiler vardı. Muhtemelen Sayın Denktaş da bunlar üzerinde durmuştu. Yalnız o kadar çok soylenti çıkıyordu ki, ıstihbaratımız çok iyi olsaydı bile, istıhbaratm hangisi guvenilebilir, hangısı guvenılmez bunu ayırt etmek çok guç olurdu. Kaldı ki ben, siyasette genel olarak ve klasik anlamda istihbarata yanı gizli veya ozel kaynaklardan gelen istihbarata onem vermem. Hatta, bu anlamda istihbarata bir olçunun otesinde önem \ermeyi sakıncah bulurum. Türk Mücahitleri... Kıbns'ta geniş bir Turk Mucahitleri topluluğu vardı. Bunlardan bir kısmı, daha önce de belırttiğim gibi, çaresizlıkten, Rum ışyerlerinde çalışmaya mecbur kalıyorlardı. Bir kısmı da sadece Mucahit olarak beklemedeydiler. İkisi de moral bozucu bir durumdu. Mucahitlerin ekonomik bakımdan aktif ve uretken duruma getirilmeleri üzerinde durdum. Rum baskıları karşısında Turkler'in büyuk bir kesimı, ister istemez, tapusu ellerinde bu Her an bjr şey olabilirdi Işte bu anlamdakı istihbarat, DURUM DEGERLENDIRMESİ Başbakan Ecevit, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Milli Savunma Bakanı Hasan Işık ve Dışişleri Bakanı Taran Cüneş bir durum değeriendirmesi toplantısmda... Konu, Kıbns...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle