17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MA YIS 1984 • • • * (Baştarafı 1. Sayfada) Başbakan Turgut Ozal, Devlet Bakanı İsmail Özdağlar, Hazine ve Dış Tıcaret Musteşarı Ekrem Pakdemirii ile işadamları İran'la ekonomik görüşmeleri tamamlayarak dün Ankara'ya döndü. Özal, havaalanında Bajbakan Yardımcısı Kaya Erdem, bazı bakanlar ve yetkililerce karşılandı. özal, Esenboğa Havaalanı'nda Iran gezisine ilişkin yaptığı açıklamada, "İran'la devam eünekte olan ticari ilişkilerimizin bu sene daha yiıksek seviyeye varmasını planlamıştık. Ve zannediyonım da övle olacak" dedi. Özal, 45 yıl önce İran'la olan ticari ilişkilerin duşük olduğuna dikkati çekerek, "Bu sene yapılmış olan gelişmelerin biıyiıkluğü böylece kendiliğinden ortaya çık a r " biçiminde konuştu. Özal, sözlerini şöyle sürdurdu: "758 milyon dolarlık işin mukavelesi, hareketimizden bir gün evvel tamamlandı ve anlaşmalan imzalandı. Buna ilaveten hareketimizden evvel buğday la ilgili 42 milyon dolarlık anlaşma da tamamlandı. Yani 800 milvon dolarlık anlaşma fiilen tamamlanmış bulunuyor. Buna ilaveten 400420 milyon civannda demir ve şeker gibi iki önemli sahada da sonuç noktalanna yaklaştık. Öyle tahmin ediyorum ki, bu konularda da kısa zamanda anlaşmaya varacağız. Demir ve şeker konusunda biraz fiyat farkımu var. Bir milyon ton demir çelik, 360 bin ton da şeker almak istiyorlar. Bununla birlikte rakam bir milyar 200 milvon dolara yükseliyor. Buna ilave olarak da 200 milyon dolar civannda transit taşımacılık gelecektir. İran, 2 milvon tona yakın bir transit tasımacıiığı hedef almaktadır. Bu ticari anlaşmalar imzalandıktan sonra yeni talepler meydana geimektedir. Mesela geçen sene yapılan butün anlaşmanın yüzde 40'ına yaklaşılmıştır, vani başta yapılmamış, sonradan ilave edilmiştir. Tahminimize göre ihracat 1.5 milyar dolan rahatlıkla bulur. Karşılıklı ticaret dıişunüldüğii zaman da 3 milyar dolara yaklaşacagını tahmin ediyonız. Bugun 2.2 milyar dolar civannda ama 2 milyar dolara da çıkacağını tahmin ediyorum." Başbakan tran'la sınır ticareti yapılması konusunda ilke anlaşmasına varıldığını dile getirdi. Sınır ticaretinin yapılacağı yerler ile koşullarının da daha sonra saptanacağını belirten Başbakan Özal, doğal gaz konusunun ise şimdilik Doğu Anadolu'nun beslenmesi üzerinde yoğunlaştırılacağını kaydetti. Özal, doğal gaz için büyük bir projenin bugunku şartlar altında pratik görülmediğini belirtti. IRANIRAK SAVAŞI Başbakan Turgut Özal, lran'daki temasları sırasında Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı'na da İranIrak savaşından Türkiye'nin duyduğu üzuntüyü belirttiğini sövleyerek, "Şunu da ifade ettim; bu harbin sona ermesi konusunda bizim herhangi bir rolümıiz olacaksa, biz buna han n z " dedi. Özal, "Bugünkü koşullar altında bu konunun daba olgunlaşmadıgı önyargısına da vaıtnış bulunuyorum" şeklinde konuştu. HABERLERİN DEVÂMI CUMHURİYET/11 Çekişe çekişe (Baştarafı 1. Sayfada) derilemeyip, pazarlık uzavınca Özal önceki gece İranlılara "Bakın, şu işi sabaha kadar bitirelim, jnnn mutlaka katılmak zonında bulunduğum bir yemek var" demek zorunda kaldı. Devlet Bakanı Özdağlar ve müsteşar Pakdemirii ile Iranh bakan ve teknisyenler önceki gece sabaha kadar mal grupları üzerinde tek tek durdular. İranlılar, "şu kadar ucuza alırız" diyor, bizimkiler "olmaz, o fivat 'ik ucuz" diye diretiyorlar. Bir ..a üzerinde anlaşmaya vanlamayan demirçelik görüşülürken, Türk tarafı bir fiyat verdi. iranlılar bu fiyata öyle tepki gösterdiler ki, "bizim istediğimiz fiyattan tspanya'dan alınıp İskenderun'a teslinı edilmek üzere, isterseniz. biz size demir satalım" dediler. Ve eklediler: "böytece sizin fiyatlannızdan daha ucuza gelir ve siz de demirçelik satmak yerine, hatta uretimden bile vazgecersiniz, bize satacagınız demiri, biz size satmış oluruz." Sabah oldu, havaalanına doğru yola çıkıldı. Yolda arabalar içinde pazarlık yine bitmedi. Havaalanının şeref salonunda iki başbakan karşılıklı veda konuşmalarını yaparken, buğday, demirçelik ve şeker fiyatlanndaki tıkanıklığın giderilmesine çalışılıyordu. Hatta, iş o hale geldi ki, Başbakan havaalamndaki konuşmasında "tran'la anlaşmaya vanlamayan üç kalem mal var. Buniar demircelik, buğday ve şeker" diyerek resmi açıklamada bulunurken, yan odada buğday sorununun çözüldüğünu bilmiyordu. Uçakta bir ara gazetecilerle sohbet eden Başbakan buğday sorununun giderildığini hâlâ bilmiyor ve anlaşmazlık ürunlerine buğdayı yine dahıl ediyordu. Başbakanla uçaktaki sohbetten yerimize donerken, ayakta Ekrem Pakdemirli'ye rastladık. Uykusuzluk ve yorgunluktan betibenzi atmış, bugun Paris'te, yann Macaristan'da yapacağı görüşmeleri düşunüyordu. İran sanki geride kalmıştı. Sorduk Pakdemirli'ye "Buğdayda neden anlaşamadmız, Başbakan söylıivor." Hazine ve Dış Ticaret Musteşarı karşılık verdi: "Daha sayın Başbakana iletecek zaman bulamadık, son anda havaalanında buğday ı bağladık." İran'da işte boylesine çekişeçekişe bir pazarlık yaşandı. Pazarlığın havaalanına sarkması nedeniyle uçak geç kalktı. Daha ilk günden başlayan fiyatlardaki farklı yaklaşımlar belli birkaç üründe tıkandı kaldı. Başbakan Özal da bu durumu uçaktaki sohbet sırasında, "Eh, bu karşılıklı bir ticaret anlayışı ve dengesidir, alışverişin temel kaidesidir, alanla satan arasında fiyat farklılıklannı pek şaşırtıcı gonnemek lazım" diyerek doğruladı. Geçen hafta sonunda Tahran'a yola çıkarken "birbuçuk milyar dolariık mal satanz" denildi. Tahran'da Başbakan Özal'a "her ihtimale karşılık yanınızda bulunsun" diyerek iki milyar dolarlık mal listesi hazırlandı. Ancak, lran'da savaşa rağmen, geçmiş bir iki yıla göre gelişen ekonomi, İran'ın pazarlık gücunu arttırmıştı. Bazı alanlarda Türkiye"nin satabileceği malları tran kendi üretmeye başlamıştı bıle. Bu nedenle yola çıkarken pek gerçekçi davranılmamış, yüksek rakamlar gorüşmeler sonunda geri dönmüştu. Buniar son iki gunun özet gozlemleri. Peki, İran'da siyasal ve sosyal durum nasıl?.. Mollalar yonetiminde "kontrbas çalmak, tenis oynamak" mumkün mu?.. İşte o tarafı apayrı bir konu. Bırakın "tenis oynamayı" gunlük işlemlerin ve yaşamın olağan uygar ve İran'ın bizim alıştığımız ölçulere ulaşması için galiba epey zaman gerek. Memurun borcu patladı Haber Merkezi Büyiık geçim sıkıntısı içinde bulunan devlet memurlarının "aysonunuçıkarma" ve temel ihtıyaçlan giderme yolu olarak buldukları başlıca çozum borçlanma. Ancak borçlanarak geçinebilen ve gitgide borçları çoğalan memurların bu durumu, azgelışmiş ülkelerin dış mali kaynaklara dayalı ve bağımlı kalkınma yollannı andmyor; boı ç, yeni borçları doğuruyor. a.a.'nın haberinegöre, devlet memurları geçtiğimiz mart ayında Emekli Sandtğı 'ndan 4 milyar 800 milyon lira borç aldılar. Bu tutarla birlikte memurların 1984 yıtınm ilk üç aymdakı borçlanması 12 milyar 600 milyon Itraya ulaştı. Bu, kaba bir hesapla, Emekli Sandığı 'na başvurup para almış 206 bin memurun normal geiirlerine bu yolla 61 bin lira dolayında katkı yapmış olmaları demek. Oysa 1983'ün ilk üç ayında 134 bin 500 memur Emekli Sandığı'ndan borç almış, bunlann toplamı 5 milyar 600 milyon lira ediyor (adam başı 42 bin lira kadar). Emekli Sandığı Genel Aiüdürluğü'nden 1984 ocak ayında para çeken memur sayısı 45 bin, çektikleri tutar toplam 3 milyar 100 milyon lira. Şubatta Emekli Sandığı 'na "avuç açantar" 85 bin kişiye, aldıklan borçların toplamı 4 milyar 700 mıtyona çıktı. Mart ayında 76 bin memura 4 milyar 800 milyon lira borç verildi. Borçlanmanın memur yaşamında yerleşik bir olgu, ailenin ekonomik dongüsunde yapısal bir unsur haline gelmesini teşvik eden bir durum, Emekli Sandığı 'nın borç alanlara sağladığı kolaylık: Aldığı borcun yartsmı ödediğinde memur ıkınci kez borçlanma hakkı kazanıyor. Borç almak için başvuran memurlardan ev ekonomılerini nasıl idare edeceklerıne ilişkin "niyet mektubu" gibi şeyler istenmıyor. Ancak borç alan memurların "niyet"leri konusunda bazı iddialar ortada dolaşıyor ve buniar memurların zararına birtakım somut sonuçlara yol açabiliyor. UGUR MUMCU GOZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) bulmaya çalışanlar da bu gününu gün etme felsefesine dayalı bireyciliğe imdat simitleri gibi sanldılar. Gençliklerinde ilerici düşüncelerin bayrakları gibi dalgalananlar, bu çalkantı içinde işveren sofralannın buruşuk peçeteleri oldular.. Yıllar önce söyledikleri sözler, attıklan imzalar ve yazdıkları yazılar günü gelmiş senetler gibi önlerine çıkanldığında, kinlerinin kör kuyulanndan gelen boğuk seslerle vicdanlarının sesini bastırmaya çalıştılar. Kendi bilinç ve duygularının çığlıklannı, kompleksler dolu naralarla unurturmaya kalktılar.. Antiemperyalist inançlann ve yannlara özlemler taşıyan sosyalist düşüncelerin savunuculuğunu yaptıktan sonra, üç beş dışsatım şirketine ihale edilmiş bjr holding düzeninin profesyonel avukatlığına soyunmak, bir inanç ve ilke adamı için, ne ağır bir vicdan yarasıdır! İnsan acıyor, kızıyor ve evet iğreniyor... Böyle mi olmalı? Kitleleri inanç selleri gibi dakjalandıran ınsanlar, düzenin bela çemberlerinden ürküp, bugün birer saray soytansı gibi patron sofralarında yılışık gülücükler dağrtarak mı günlerinı gün etmeliydiler? Kendilerınden sonra gelen kuşakları sırtlarından hançerleme görevı, bir zamanlar mangalda kül bırakmayan eski sosyalıstlere mi düşmelıydi? Yok muydu, kişilikleri diri tutarak ayakta kalmanın başka yolu? Zekâ kıvılcımları ile titreşen esprılerın havai fişekler gibi art arda patlatılacağı yerler, bir zamanlar "sömurücü" diye suçlanan insanların yapay ve iğreti sevgi ve saygılarıyla süslenmiş masaları mı olmalıydı? O sosyalist inançlar, o ilerici özlemler, bir maskeli baloda mı fısıldanmıştı? Bu konuların üzerinde konuşurken, bir dostum anlattı. Güney Amerika ülkelerinden birinde çok parlak bir sosyalist yazar. Böyle serüvenler yaşamış. Önce, yazar bir Marksist partıye girmiş. Partide, çok etkin görevler üstlenen sosyalist yazar, partınin sözcülüğü görevini de üzerine almış, parlamentoda sık sık kürsüye çıkıp, konuşmalar yapmış. Partılilerin güvenini kazanan yazar, parti kongresine oy birliği ile başkan seçilmiş. Kongreyi "Dünya sosyalizm tarihine geçecek bir toplantı" olarak niteleyen yazar, bu konuşmayı yaptığı günden sonra birden bire degişmiş. Söylenti bu ya; çokuluslu istıhbarat güçleri, o gece yazar ile temasa geçmişler Ertesi gün yazar, daha kongre akşamına kadar göklere çıkardığı Genel Başkanı'na ağza gelmedik sövgülerle saldırmaya başlamış. Sosyalist Parti'deki bölünme bu tarıhten sonra htzlanmış. Solun bölünmesi, bınbır türtü fraksiyona parçalanması, bu tarihten sonra adım adım gerçekleşmiş.. Olaylar, yavaş yavaş aydınlanınca kongre öncesi ve sonrası da açıklığa kavuşmuş.. O sıralarda ülkede bir ihtilal olmuş ve başbakanlığa tepeden inme bir hukuk profesörü getirılmiş. Yazar, daha ilk günden başlayarak, daha önce yazdıklarını vicdanının ve alkol ile buğulanmış beynınin çöp tenekelerine fırlatıp bu hukuk profesörünü savunmaya başlamış, ancak güç dengesi, yazarı korumaya yetmemiş, eski yazılarından birinde cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesi ile cezaevine sokulmuş. Cezaevindeyken de sol eğilimli bir doktorun verdiği rapor ile yeni cumhurbaşkanının affına sığınmış ve cezaevınden böylece kurtulmuş.. Yazar, o günden sonra Güney Amerika'nın o yoksul ülkesinde duzenin ayrıcalıklı kalelerine çekilmiş, oradan yine zekâ kıvılcımları ile doldurduğu kalemiyle atışlar yaparmış... Dostum böyle anlatıyor. Sosyalist yazar işte böyle kapitalist düzenin hınk deyicilerinden biri olmuş.. İş ve sermaye çevrelerinden bol alkış ve aferin aldıkça da coşmuş, coşdukça da her türlü karanlık çevreye karşı savaşanları karalamak için kolları sıvamış.. Dostum bunları anlatırken düşünüyordum.. Acaba böylesi bizde var mı? Sanmam ki olsun! Bu kadarı herhalde olmaz. Belki buniar, ilerde yazılacak romanlann, sahneye konacak oyunların malzemesi olarak kullanılırlar. Dönekliğin, yılgınlığın, korkaklığın da sınırı vardır. Hiç olmazsa şeytanın gör dediği kadar. Ankara, Fransa'ya tepki konusunda (Baştarafı 1. Sayfada) beklenmiyor. Buna karşıhk, Ankara'nın.Frai'sa'ya tepkisini daha çok ekonomik ve kültürel alanlarda hissettireceği anlaşılıyor. Edinilen bilgiye göre, geride bıraktığımız haftalar içinde Fransa'nın Türkiye'ye karşı tutumunu kısmen değiştirmek istediğine ilişkin bazı belirtiler gözlenmişti. Bu değişikliği Turkiye'dekı bazı buyuk ihalelere girmek isteyen Fransız firmalanna kapının kapalı tutulmasının Fransız hukümetinde yarattığı rahatsızhğın yol açtığı tahmin edilmekteydi. PLAN NEYDt? Geride bıraktığımız haftalarda Turk ve Fransız Dışişleri Bakanhkları arasında diplomatik kanallardan "sessizce" yürutülen göruşmelerde, ilişkilerdeki tıkanıklığın açılması yolunda bazı somut adımların atılması kararlaştırılmıştı. Buna göre ilk planda Fransız tarafı Dışişleri Siyasi Işler Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Ecmel Barutçu'yu Paris'e davet edecekıi. Siyasi ilişkilerin gorüşuleceği bu ziyaretten sonra da Fransa Dış Ticaret Bakanı Ankara'ya gelecekti. Böylelikle yıllar süren bir kopukluktan sonra 2 ülke arasındaki ziyaret trafiği yeniden başlayacaktı. Bu somut adımların atılması karara bağlanırken, Fransa da Ermenilerle ilgili politikasını değiştirme yolunda bir başka adım atmıştı. Bundan 2 hafta kadar önce Paris'te Ermeni Soykınm Komitesi tarafından duzenlenen ve Turkiye'nin yargılandığı halk mahkemesi Fransız hukümetınden herhangi bir ilgi görmemişti. Aynı çerçevede Fransız Dışişleri Bakanlığı mahkemenin Fransız kamuoyunda buyutülmesinı önlemek amacıyla Fransız basınını etkilemişti. Sonuçta mahkeme Fransız basınında geçiştirilmiş, bu sonuç Ankara'da da Paris'in tutumunu değiştirmekte olduğu yolunda genel bir kanıya kaynaklık etmışti. PLAN NASIL SUYA DÜŞTÜ Sosyalist Mıtterrand hukumetinin de ust düzeyde onayıyla hazırlanan bu plan geçen cumartesi gunü Paris yakınlarında yeni bir Ermeni anıtının bir hükumet uyesinin de katılmasıyla açılması olayı karşısında suya düştu. Türk tarafı anıtın açılacağı yolundaki haberi son anda aldı ve Fransız Büvukelçisi Roullion geçen cumartesi günu çağırıldı. Ancak bu girişim 24 saat sonra anıtın açılmasını engelleyemedi. Buyukelçi Rouillon ise belediyelerin ozerk kuruluşlar olarak bu tur anıtlar açabildiklerinı söyledi. Ancak sonradan törende guvenlik işleri sorumlusu Devlet Sekreteri'nin Joseph Franeschi'nin de hazır bulunması Buyukelçi'nin yanıtını boşlukta bıraktı. Rouillon'a önceki gün Dışişleri Bakanlığı'nda protesto notasının iletildiği gorüşme toplam 10 dakika surdu. ANKARA NE YAPACAK? Anıtın açılması karşısında, Türk hükumetinin ilk aşamada kararlaştırılan karşılıklı ziyaretleri iptal edeceği bildiriliyor. Diplomatik çevrelerde de, son olayın ışığında TürkFransız ilişkilerınde en azından 6 aylık bir süre için herhangi bir kıpırdama sağlanamayacağı göruşü belirtiliyor. Ziyaretin iptali yanında Ankara'nın bir süredir el altından Fransa'ya karşı uyguladığı politikayı sürdureceği bildiriliyor. Bu politika birinci planda Fransa'nın Turkiye'deki ekonomik çıkarlannı en aza ındirmek şeklinde tanımlanabilir. Fransa son bir yıl içinde nükleer reaktör, otomatik telefon santralı gibi devreye girmek istediği buyük ihalelerin tumunde siyasi nedenlerle herhangi bir sonuç elde edemeyeceğıni pördü. Fransa'ya karşı uygulanan bir diğer önlemler dizisi ae kultürel alanda. Karşılıklı kültür programları Ankara tarafından genellikle askıya alınıyor. DGlVrier (Baştarafı 1. Sayfada) Onarımda bulunan Adli Tıp binası tamamlanıncaya kadar Adliye binasında çalışacak olan lstanbul DGM'sine burada 6 oda ayrıldı. DGM üyeleri şunlar: Savcı: Ömer Aluçluoğlu, yardımcıları: Gunay Kumru, Aytekin Gani Ataman, Gülben Akbaş ve Hâk. Yüzb. Cemalettin Çelik. Başkan: Sadık Süheyl Deliorman, üyeleri: Şemsettin Şanal, Hâk. Albay Altan Akulke, yedek uye Fiİcret Uluç ve Yarbay Mahir Esenulu. TUBORG GQLD SECKlNBtR ICETEKIİR Parayı veren TV'de özel (Baştarafı 1. Sayfada) yal Yardım Bakanlığı'nca izin verilmeyen araç gereç ve tedavi maddelerinin, iş bulma ve mektuplaşma kuruluşlarının reklamları radyo ve TV'de yapılamayacak. Son günlerde basın ve kamuoyunda tartışılan bira reklamları konusu bu yönetmelikle de çözüme bağlanamamış durumda. Çünku RadyoTelevizyon Yüksek Kurulu'ndan bir uye, kendılerine gelen yönetmelik tasansında bira reklamlarına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığını bildirdi. Yine aynı üve kendilerinin, gelen metnı aynen benimsediklerini kaydederek, yeni reklam yönetmeliğinin getirdiği yenilikler konusunda şu bilgiyi verdi. "Yeni reklam yönetmeliğinin getirdiği en onemİi değişiklik bugune kadar yalnızca rad>oda yayınlanan özel tanıtıcı reklam programlannın 1 temmuzdan itibaren TV'de de yayınlanacak olması. Bu programlann konulan, yönetmelikle belirlenmiş durumda. Buna göre egitim, kültür, sanat ve turizm konulannda özel tanıtıcı reklam programları yapılabilecek. Bunlann süresi de 10 dakikadan 50 dakikaya kadar olabilecek." 1 temmuzdan itibaren TV reklam ücretlerine yapılması kararlaştırılan zam sonucu, TV reklamlarının saniyesi 80 bin liraya yükseliyor. Yine aynı tarihten sonra bazı yabancı ülkelerde ve Ozellikle ABD'de vapılan "Yerli ya da yabancı filmlerin arasında reklam programı yayınlanması" bizde de başlayacak. Bu durumda, TV'de 10 dakikalık bir özel tanıtıcı reklam programımn fiyatı 48 milyonu, 50 dakikalığınm fiyatı ise 240 milyon lirayı buluyor. Daha önceki yıllarda bankalar, radyoda yaptıkları gibi TV'de de tanıtıcı reklam yapılmasını istiyordu. • Ehliyetimi kaybettim. Hükumsüzdur. ORHAN SAD ÖZAL: DEVLET TERÖRE BLLAŞMAZ Özal, gazetecilerin sorularını yanıtlarken de Ermeni teroristlerin eylemlerine benzer şekilde karşılık vermeyi düşunmediklerini belirterek, "Bu terördiir, biz devlet olarak terorle oynamayız, devlet teröre bulaşmaz." dedi. özal, Tahran'daki olayı fazla büyütmek istemediğini, aksi halde bu tür e>leme girişenlerin oyununa gelinmiş olacağını da söyledi. Bu arada Ermeni teroristlerin silahlı saldınsında olen Işık Yönder'in cenazesiyle ilgili işlemleri Iran makamlarının henüz tamamlayamadıklan, bu nedenle Işık Yönder'in bugun ya da yann yurda getirilmesinin beklendiği bildirildi. ÖZAL, PAKtSTAN'A GtDİYOR Başbakan Turgut özal, İran gezisinden sonra, 12 mayıs tarihinde resmi bir zıyaret için Pakistan'a gidecek. VEFAT DarUşşafaka Lisesi mezunlanndan TBMM'de (Baştarafı 1. Sayfada) Hukümeti ile ilişkilerin gozden geçirilmesini ve Türk Büyükelçisi'nin geri çekilmesini önerdi. Genel Kurul'dan önce toplanan ANAP grubunda konuşan Bülent Akarcalı, mayıs ayında Strasbourg'da yapılacak konsey toplantısıyla ilgili bilgi verdi. Fransa'nın Ermeni terörü konusundaki tutumunu eleştiren Akarcalı, "Fransa'nın adı bundan böyle Fransa Terörist Cumhuriveti diye anılmalıdır" şeklinde konuştu. HP grubunun dunku toplantısında Fransa ile ilişkiler ve Ermeni teröru konusunda bir bildiri yayınlanması kararlaştınldı. Grupta ayrıca, Fransa, Suriye, Iran ve Yunanistan büyükelçıliklerinin onüne siyah çelenk koyulması kararlaştınldı. Belirlenen programa göre, HP'li milletvekilleri bu sabah 9.00'da toplanarak bu buyükelçiliklerin kapısına siyah çelenk koyacaklar. Toplantıda ayrıca, Ermeni terorü konusunda bir protesto miıingi düzenlenmesi de önerildi. " 3 9 " Fethi Candan vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin. Cenazesi bugün Sögütlüçeşme Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra kaldınlacaktır. Kızı: Bedia Sönmez, Torunlan: Günay Sönmez ve Gülay Büyüközer Damatları: Alaattin Sönmez, Güral Büyüközer. Torununun çocukları: Gulrü ve Güliz Büyüközer Adı altın, tadı altm, rengi altın Tuborg... Eı isilmez dünya kalitesiyle, ünlü Tııborg Gold. YeniGündem tletişim Yayınları Tuborg, bir Yaşar Holdıng iştirakidir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle