17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/8 ON YIL SONRA SDJ M R DOLAY / Ulkenin candaraarı bakırı çokuluslu şirketler yağmahyor Modern yapıdaki Orduda herhangi bir albayın veya binbaşının, Afrika ordularında görüldüğü gibi bir darbe yapması söz konusu değil. Genelkurmay'daki yüksek rütbelilere gelince Pinochet, çevresinde yalnızca kendine en bağlı ve ülkedeki yıkımdan en az kendisi kadar sorumlu olanları bırakmış bulunuyor. Olabilecek büyük kıyımların önüne geçmek için düşünülmüş olan yöntemler, hükümetin 4. Ulusal Protesto'yu kanlı bir şekilde bastırmak üzere 18.000 askeri sokaklara salmasını engellemiyor. Sonuç 29 ölü ve birsürü yaralı... onu izleyen eylül ayında. Harikalar adası Tanm ve endüstriden sonra, geçtiğimiz yılın başında banka sisteminin de çökmesıyle ekonomik model büyük bir darbe yemiş oldu. "Yurt haini" ilan edilen Şıkago Çocukları'run kimisi tutuklanıp, kimisi görevden atılırken, askeri cuntarun basın sekreterliğini yapmış olan Pinochet'nin yakın dostu Federico Willoughby, bir sol dergiye şu saflıkla açıklıyordu hükümetin nasıl "aidaüidıgını": "Çok gelismiş ve devletçiliğe karşı bir ülkede (ABD) öğrenim gönnüş bu gruba (Şikago Çocuklan) güven duymamamız için bir neden yoktu. Şili, yüzde yüz devletçi bir yönetimden çıkıyor ve devletçiliği sıfıra indinnek istiyordn. Hukümette görev yapmak ttzere gelen bu masum gençlerin iilkeleri için kendilerini feda ettiklerini sanmıştık." Ve hükumet bugun artık devletin ekonomide edilgin bir izleyici durumunda kalmayacağını belirtiyor. Ama biraz geç değil mi? "Friedman modeli ancak tsviçre, ABD gibi bir iilkede geçcrli olabilir" diye görüşunü açıklıyor bir yabancı diplomat. "Katdı ki onlar bile koruyucu gümriik önlemleri alıyortar bugun." Nitekim Şili'ye gümrük duvarlannı sıfıra indirmesini öğütleyen ABD'nin kendisi, Şili'den gelen bakıra yüzde 10 gümrük uygulamaya başladı ocak ayından beri. Kısacası bugün Şili'de, büyük burjuvazinin bir bölümü de dahil, kimse hoşnut değil durumdan. Hatta Pinochet'nin eşi bile, finans oligarşisinin on yıldır yaşadığı "mudze"nin sürgit devam edemeyeceğini anlamış görünüyor. I MUSTAFA EKMEKÇİ ANKAR A NOTLARI 14 NİSAN 1984 Anıtkabir Çevresindeki Fidanlık... Önceki yazımda trafik cinayetıne değinmiştim. Bugün de bir başka cinayete değinmek istiyorum; Ağaç Cinayeti. Ankara'nın yeni Belediye Başkanı Mehmet Attınsoy'u aradım bunun için, kesilmemiş birkaç ağaç daha kakjıysa onları olsun durdurabilmek için. Belediye, "pazar yen" açmak için, Bahçelievler'deki Anıtkabir'e bakan fidanlığı doğruyor! Bu konuda, Anıtkabir çevresinde oturanlar telefon ediyorlar; "Ate oiur, sütununuzda işleyin bu konuyu, ele alın." diyorlar. Hamdi Konur, büroya şu mektubu bırakmış: "Sevgili dost Ekmekçi, Hapıshane dertlıleri senin sütunlarında. Sanatçıları sen dile getirirsin. Gurbetzedelerin nemli gözleri sana dıkilmiş. Bu kez bir de bizim sokağın dertleriyle birlikte Bahçelievler'in ve dolayısıyla tüm Ankara halkının dertleriyle ilgileneceksin. Fidanlık katliyle karşı karşıya kaldığımız için "Ankara halkı" deyimini kullandım. Son seçimlerle gelen Belediye Başkanlığı, Anıtkabir"in batısındaki fidanlığı tarumar ederek, onun yerine "pazar yeri" açılmasına karar vermış. Fidanlık 3040 bin fidanı içermektedir. Bir tarafta ağaç bayramlan düzenleyip, ilkokul bebelerinden üniversıte öğrencileri dahıl, çeşitli uğraştan kişilere dek, herkesi ağaç dikme seferberliğine çağırırken bir yandan da 3040 binlik fidan alanını yok etmeye girışmek, tam bize özgü bir ikiyüzlülük ömeğı olsa gerek. "Ttpik bir şarklı ömeği" desek, sanınm daha doğru olacak... İşte bizim derdimiz Sayın Ekmekçi! Şu anda senden medet umuyoruz. Seçimlerden önceye gelinceye dek, çarşı içinde bir pazarımız vardı. Bahçelievler'de oturan en uzak aileye sekiz dakikalık bir uzaklıktaydı. Rahattık ve hiçbir yakınmamız yoktu. Bir gün baktık ki, pazar yeri greyderierle altüst edilmiş. Bu durum, Belediye Başkanı'nın marifetiydi. Pazarı niçin kaldırttı? Gerekçesi neydi, bilmiyoruz. Kimse de öğrenemedi. Sağ olsun toplumumuzun, bitip tükenmeyen sabrı ile "Büyükleıimizin bir bildiği vardır elbet!" diyerek, sokrana sokrana günlük yaşantımızın şaşkınlığı ıçınde unutup gittik Unutmasak ne yazacaktı? Koca Belediye Başkanı, sırtı da pek.. Adamın keyfi değiliz ya! Elbette bir bildiği vardır, nemize lazım bizim, diyorduk içimizden... Bahçelievler'i bilirsin Ekmekçi, Anıtkabir'in batı yakasında bir sırtın yamacına kurulmuştur. Tümüyle Anıtkabir'e bakar. Sırtın öteki yamacında ise Emek Mahallesi var. Haftalık gereksinimlerimizi ya Maltepe pazarından ya da durumumuza ya da konumumuza göre Emek Mahallesi pazarından sağlıyorduk. 12 Eylül'den sonra başlamıştı bu yeni düzen. Ne var ki, son seçimlerden hemen sonra bu düzen de değişti. Eski belediyecıler gittı, yenileri geldi. Ve geldikJerinin hemen ertssinde fıdanlığa saldırmakla başladılar işe. Bir sabah uyandığımızda 810 belediye işçısinin, bahar güneşiyle açılıp serpilen fidanları birer birer sökerek, fidanlığın darmadağın edılişiyle karşılaşmayahm mı? Ekmekçi, ukâlalığımı hoş gör. Kültür bir yaşantı konuşudur. Sadece okullar bitirip, diplomalar yığmakla edinilmez. İnsan, maddi, manevi edindiği kültürün sentezi olmadıkça, edindiği kültürü günlük yaşamıyla bütünleştırip, kişilığiyle özdeşleştirmedikçe aydın kişi olamaz. Galiba bizim "şarklı aydın" tıpı olma özelliğimiz de buradan geliyor: Doğruları söylemekte birbirimizle yarışırız da, pratikte ikiyüzlülükten kendimızi kurtaramayız. Iğrenç bir şey! Konumuza dönüyorum: Anıtkabir'in tam arkasına düşer bu talihsiz fidanlık; her sökülüp devrilen fidan, insanları imdadına çağırıyormuş gibi geliyor bana; bitişiğınde çocuk parkı var, kulakları çınlasın, Dalokay'ın hediyesıdir Bahçelievler'e. Hem çocuk parkının, hem de fidanlığın yapımını nasıl da heyecanla izlerdi! Selam söyle, nasıl olsa benden yaşlı olamaz, ıçtenlikle gözlerinden öperim. "Anttkabir'in çevresi" der, o çevreyi çirkınleştirecek girişimler karşısında kartal gibi kanat gererdi. Gerçekten de kendisine özgü küçük bir çevre yaratmıştı: Bir yanda. dünyanın her yanından, AtatürkAnrtı için gönderilen ağaçlardan oluşan sevimli koruluk, bir yanda çeşitli spor çalışma alanları, bir yanda da çocuk parkı ve bizim canlı fidanlığımız... Ata'ya layık bir kompozisyon. Bu kompozisyonun bir bölümünü kaldırıp, onun yerine bir pazar yerinin oturtulduğunu düşün!. Semt sakinleri olarak Cumhurbaşkanımıza telgraf çekmeyi düşündük. Sonra, "Böyle şeyler için kendisini rahatsız etmek doğru olmaz" diyerek vazgeçtik. İşte bu mektubu, böylesinevesilelerieyazıyorum sevgili Ekmekçi. Yeni gelenin eskiyi aratmayacağı, daha önce yapılanıı> yıkılarak yerine gecekondu örneği bir nesnenin kondurulanayacağı günleri biz de görebilecek miyiz? Eski yapılanlar kalsa, yenileri de yapılsa olmaz mı? Biliyorsun, uygarlık.gözlemve deneylerden kaynaklanan maddi, manevi kültür birikimidh. Yak, yık, yasakla... Ne insanlığın deney birikimlerinden, ne d« kendi maddi ve manevi kültür birikiminden yararlan.. Eskiden yaşamanın geteneklerine dayanarak çağdaş yaşamın davulınu çal ve kendi elinle yarattığın kısır döngü çemberi içinde "kalkınacağız" de debelen dur! Gözlerinden öperim..." "Yavaş yavaş bir açıhm olması gerekecek" diyor Lucia Pinochet. "Çünkü dünva böyle ve biz bunu degiştiremeyiz. Bir ada olup harikalarla yaşayalım diyemeyiz." SON ON YILIN EN BÜYÜĞü Hiçbir şey engetteyemedi büyük gösteriyi. Ymm müyona yakm Idşi, eyknüni gerçeklestirdL bugünkü rolünün azalmasından tırılan ve ulusallaştınlması çok En güçlü garanti yana değiller. Ufak bir ödün ver pahalıya malolan bakır, Şili'nin menin, giderek askeri kurum için can daman. Bugün bir yasayla Şili toplumunun yoksulluk de . onur kına bir gelişmeye dönü çokuluslu şirketlerin yağmasına nizinde, harika adasının kıyıla şebileceğinden çekiniyorlar. bırakılmış durumda. nnda da böyle düşunenler artı Unutmamak gerek ki Şili Silahyor. Ama çoğu hâİâ Pinochet' lı Kuvvetleri, Arjantin'deki ben Ulusal protesto günü den desteğini çekmiş değil. Om zeri gibi yenik düşmüş bir ordu Bakır Sendikaları ise, Şili işçi letm birden ters yüz olmasından, değil ve kendisini küçük düşürüsırufının belkemiği. Ama grev, çığ gibi büyüyen muhalefetin cü bir "çıkışı" kabuUenmesi olaönü açılırsa kendi ayrıcalıkları naksız. Diğer yandan, subaylar pek çok deneyimli sendikacı için nı ezip geçmesinden korkuyor dan pekçoğunun baskı ve işken grev karan alındığı günlerde olanaksız. Hiçbir ön çalışma yapıllar. Bu durumda Pinochet bir ce olaylannda yer almış olması, mamış, dıktatörlüğün grevcileri garanti unsuru olarak görülüyor demokratik bir rejimde kapı onlar için. Sistemin sürdürülme komşusu Arjantin'de olduğu gi acımasızca kıyacağından korkusinde en güçlü garanti, ama bir bi burada da yargı mekanizma luyor. Diğer sendika liderleri takım önemli ekonomik değişik sının işletilebileceği korkusu, or toplanarak Seguel'e kararın salikler yapılması koşuluyla. Yağ dunun bütünlüğünü pekiştiren kıncalannı ve bunu geri almasını söylüyorlar. Ne var ki çağrı mada kendilerine düşen payın bir harç yerine geçiyor. Zaten yapılmış bir kez. Durdurmak giderek azalmasını durduracak modern bir yapı içindeki bu ku için bir gerekçe bulma zorunludeğişiklikler. rumda, herhangi bir albayın ve ğu var. Seguel, diğer sendikacıya binbaşının, Afrika orduların lardan, kendisine resmi bir mekAynı kaygı ordu için de geçerü. Pinochet yönetiminde son de da görüldüğü gibi bir darbe yap tupla söz konusu kaygılannı iletrece modern silahlara ve o zama ması söz konusu değil. Genel melerini istiyor. Çağrıyı geri alkurmaydaki yüksek rütbelilere mak için bu bir açık neden olana değin görmedikleri ekonomik gelince, Pinochet, çevresinde bilir. Ama berikiler, Seguel'in rahatlıklara kavuşan askerler, yalnızca kendine en bağlı ve ül hiç kendilerine damşmadan aldıgeneralin en güçlü desteğini oluştumyorlar. Kimi orta ve küçıik kedeki yıkımdan en az kendisi ğı karan yine kendisinin düzeltrütbeli subaylar, ülkenin sosyal kadar sorumlu olanlan bırakmış mesinden yanalar. Sonuçta grev ve ekonomik sorunlarından rabulunuyor. ulusal protesto gününe dönüşühatsızlık duysalar bile, ordunun Allende tarafından ulusallaş yor. Şüi'de son on yüm en büyük poUtik Tencere konseri "tlk başta gerçekten korkuyorduk ve ne yatacağımızı pek bilmiyorduk" diye anlatıyor M. 11 mayıs gecesini. Orta halli ama gccekondulara pek uzak olmayan bir semtte otnruyor kendisi. "Komşuların nasıl tepki göstereceklerini kestiıeraivordum. Ama gecekondulırdan gelen tencere güriiltuleri gitgide yükselmeye başla>ınca,ben de ışıkları söndürdiim, birtencere alıp hafif hafif vurmay» başladım. Sonra baktım komşdar da birer birer katılıyor aym harekete, sonunda hepimiz evlerimizin önüne çıkük, sokaktatencerelere vurup bağırmaya başladık." Ve Santiago gürültıye boğuluyor o gece. Kimi burjiva semtlerinde bile tencereler tapaklarına çarpıhyor, klaksoılar durmadan ötüyor, ışıklar s^ndürülüyor. Yapılması engelltnen bir grev böylece geniş halk Mtlelerine taşarak, onların buKuklan diğer özgün yöntemlerle butün ülkeye yayılmış oluyor. t;e geç gitme ya da hiç gitmeme, >avaşlatma, çocuklann okula ydlanmaması, alışveriş etmeme, ıecekondu semtlerinde birden >luşup, kısa süre içinde dağılan vürüyüşler, barikatlar, karartna, tencere konserleri giderek fer ay, darbenin yapıldığı 11 tariKne yakın günlerde yinelenmet üzere. 1984 ACIKLARENDA TURK \AZENI Dil yeni halini yeni bir biçim verme savıyla doğruluyor. Ölçusüzlükten korkmadan yeni biçimi kuruyor. Yazınımızda ölçüsüzlüğün erdemini ilk kuran hiç kuşkusuz Sait Faik'tir. Abasıyanık da dil savrukluğunun erdem olduğunu göstermiştir. 1 Yeni dtiz yazı tlhan Berk Türk yazınında alttan alta yürüyen yeni bir düzyazı var yenilerde. önce bunu konuşahrn. Ben bunun iki boyutundan sözetmek isterim: Düşünsel, şiirsel boyut. önce şunu söylemeliyim: Her iki alanda da düzyazı dili zorlanıyor. Dil, bu zorlanmasını Ikind Yeoi akımı süresinde hem şiirde, hem de düzyanda yaşamıştı. Ama o günden bugüne büyük değişiklikler yaşadık, bunlar da doğal olarak dile yansıdı. Ben düşünsel alandaki düzyazı değişimini başta kimi sorunlann, sonra da düşünlerin, kavramlann; son olarak da yeni sözcüklerin sonucu olarak göruyorum. Bu yüzden de bunu doğal buluyorum. Türkiye bir süredir kendini bulma, kendi olma; bunun sonucunda da DoğuBatı sorunlanyla hesaplaşmaya daha bir sarıldı. Ulusallık sorunu da yeni boyutlara uzandı. Başlangıçta sosyoekonomik olan bu sorun, sanata da yansıdı. Böylece ulusallık, evrensellik kavramları da yeniden gündeme geldi. Sonra teknolojinin cağımızdaki hızh ve büyük gelişimi ister istemez kendisıyle birlikte yeni düşünJer getirdi. Doğal olarak bütün bunlar sonunda dile yansıdı; Türkçe yeni kavTamalar, düşünler, sözcükler üretti. Düşünsel alamn, biz yazın yönüne dönersek, bu sözunü ettiğimiz kavramlar yazının çeşitli alanlannda, çeşitli boyutlarda göründü. Örnekse, "Göstergebilimin Türkiye'de yazıhr, konuşulur, tartışılır olması o kavramların, düşünlerin, sözcüklerin dile girmesine neden oldu. Yapısakıhk yine kendi sözlüğünü taşıdı. Yine müzikte, resimde, genel olarak görsel sanatlarda da yeni kavramlar ortaya atıldı. Bunlar da kendi terminolojisini taşımaktan geri kalmadı. Elbet bütün bunlann gelip dayandığı yer de dil oldu. Başka türlü de olamazdı. Dilde yaşamadıkça varlıklarını zaten saptayamazlardı. îşte burdan çıkan bir alttan alta yürüyen düşünsel bir dilden sözedilebilir dıyeceğim. Göstergebilimin, yapısalcılığın getirdiği yeni düzyazı Tahsin YüceTin, Berke Vardar'ın, Mehmet Rifat'ın, ayn biçimlerde Aksit Gokturk'ün, Oguz Demiralp'in, Ahmet Oktay'ın, yine ayn biçimlerde Ertuğrul Özkök, Murat Belge, Hilmi Yavuz, Onıç Aruoba, Enis Batur, Ünsal Oskay,, Önay Sözer'in elinde yeni biçimler aldı. Kısaca on beş yirmi yıl önceki dille yazılmıyor yazı artık. Düşünsel boyutta dil zorlandı, yalnız zorlanmakla kalmadı, dilin yapısı değişti. Sanatsal, ya da şiirsel alandaki boyuta gelince: Burda dil yalnız zorlanmakla, değiştirilmekle de kalmadı, yeni duyarlıklar, çağnşımlar, imge biçimleri sonucu, dil yeni anlamlar da kazandı. Anlamın yeni boyutları asıl şiirsel alanda, korkunç çarpıcıbğıyla gelip vurdu. Böylece yeni bir okuma biçimi kuruldu. Anlamın çizili yerleri, açıkkapalı boyutlan, yeraltı gömütleri püskürtüldü, şimdiye kadar kullanılan düzyazısal şiirin dışmda yeni bir düzyazısal yazmla karşılaşmış olduk. "Bakışsız Bir Kedi Kara''yı. "Perçemli Sokak'ı, "Galile Denizi"'ni bu üç kitaptaki düzyazı şiirleri, anlamın yeni boyutlan olarak almahyız. Belki de ECE AYHAN ILHAN BERK Alttan alta düşünsel bir dil oluşuyor Göstergebilimin Türkiye'deyazılır, konuşulur, tartışılır olması yeni kavramların, düşünlerin, sözcüklerin dile girmesine neden oldu. Yapısalcılıkyine kendi sözlüğünü taşıdı. Yine müzikte,resimde, görsel sanatlarda da yeni kavramlar ortaya atıldı. zının ilk örnekleri Sevim Burak, Bilge Karasu, Onat Kutlar, Leyla Erbil, Ferit Edgn, Demir Özlii, Adnan Özyalçıner, Feyyaz Kayacan'da kendini gösterdi. Bugun bu yeni düzyazı çok başka boyutlarda, nerdeyse kendini 'salt dil' olarak ortaya koyan bir boyutu irdeliyor. Sanınm en iyi örnekler de Tahsin Yücel, Ferit Edgü, Adalet Ağaoglu'nda da kendini gösteriyor. Buna Oğuz Atay'ı, Tomris Uyar'ı da katmaiı. Füruzan ile Seüm tleri ise başka bir dili ürettiler. Bu yeni düzyazı ise, 'sessizliğin dili' diye anılmalı. " O " ve "Yazsonu" buna i>i bir örnektir. Tahsin Yücel'in "Ben ve Ötesi"de öyle. Yenileyin okuduğum "Sevgili Arsız Ölüm"ün dili de bu 'Yeni kesinden kalkarak, yeni bir biçim verme savıyla doğruluyor kendini. Bu biçim vermeye de korkusuzca gidiyor, çünkü biçimin bir dış öğe değil, içeriğin kendisi olduğunu biliyor. Brecht'in dediği 'biçim içeriğe aittir', ya da 'sanat biçim vermektir, bir yapıta ancak biçim sanat niteliği kazandırabilir' diyen Ficher gibi ölçüsüzlükten (bu disiplinden) korkmadan, onun üstüne üstüne giderek, bu yeni biçimi, yani 'yeni metni' kuruyor. Yazınımızda ölçüsüzlüğün erdemini ilk kuran kuşkusuz Sait Faik'tir. Abasıyanık da dil savrukluğun erdem olduğunu göstermiştir çünkü. Hiç değilse dilin ilk sarsılışının örneğidir o. Yukandan beri sayageldiğim adlara, Vüsat Bener, Nezihe Meriç, Duru, Gürsel, Burak adlannı da kattığımızda yeni dtiz yazın atlası çıkar sanınm. öte yandan, yeni yazının bir de getirdiği teknik yeniliği var ki bu da onun kurulmasında başlıca etkendir elbet. Bu da dilin kullanış biçimine dayamyor. Dilin yeni serüveni diyebiliriz buna da. Oğuz Atay ile Ferit Edgü'de bu daha çok dile dayanan, dilin kullanış biçiminden çıkan bir özgünlüktür. Yeni yazının bir de 'konu'dan gelen değişimi vardır ki Nazlı Eray'a, şimdi de (değişik dil kullanışıyla) Latife Tekin ayracını açmalı bunun için. Yine dil ve teknik konusunda da yeni bir ad: Orhan Pamuk (Sessiz Ev, 21 bölüm). Yeni Diiz Yazını bağlarken de Latife Tekin'i, Yaşar Kemal mitsel üslubu'nun yeni bir çıkması diye ona bakmayı hiç unutmuyorum. de Melih Cevdet, "Ofle Uykusundan L'yanırken" ile vermiştir. Aslında daha yakından bakıldığmda bence düzyazısal şiir dili "Kınar Hanımın Denizleri" ile "Çok Eski Adıyla"dadır derim. Bütun çağdaş yazın onlara vurmuştur. Bugün şiirsel dili düzyazı şürlerinde pek çok genç ozan kullanıyor. Tank Günersel'den, Turgay Özen, Esin Soysal, Mehmet Güreli'ye değin pek çok ozan bu alana el atmıştır. Öte yandan, lzzet Yasar, Ahmet Giifltan, Reşit tmrahor. Murathan Mungan bir başka boyutta Seyit Nezir, bütün bu ozanlar kimileri dize düzenini koruyorlar görünseler de, düzyazı şiirin alttan alta giden kervanını oluşturuyorlar. Kanlı agustos Fakat ne yazık ki, olabilecek büyük kıyımlann önüne geçmek için düşünülmüş olan bu yöntemler, ağustos ayında, hükümetin 4. Ulusal Protesto'yu kanlı bir şekilde bastırmak üzere 18 bin askeri sokaklara salmasını engellemiyor. Sonuç 29 ölu ve bir sürü yaralı.. Onu izleyen eylül ayında 15 kişi daha ekleniyor ölüler listesine. Kimisi çocuk. Askerlerin, gecekondu semtlerinde, pencerelerden içeri ateş ederek uykuda öldürdükleri çocuklar.. Bu son aylarda hükumet iki taktiğe daha başvuruyor: Bir yandan zaman kazanmak, oyalamak, muhalefeti "demokratik" ve "antidemokratik" diye ikiye bölmek için, demokratik olarak nitelediği, politik yelpazenin ortasında yer alan Hıristiyan demokrasi ile diyalog açmak. Öte yandan sivil yardımalar kullanmak. Güpün gereği hapisten çıkarılan adi suçlular ve lumpen proletarya arasından seçilen serseriler oluşturuyor bu yardımcı güçleri. Görevleri, oraya buraya saldırı, kamu mallannı kırıp dökme, yangınlar çıkarma, vs. gibi eylemlerle toplumsal protestolan amacından saptırmak. S o n o n yılın e n b ü y ü k gösterisi Kitlesel protestolar, diktatörlüğün devrilmesi yolunda pek belirgin bir strateji ortaya çıkaramadıysa da, ekim sonuna doğru bazı noktalar belirginlik kazandı. Daha değişik mucadele biçimlerinin aranması, daha iyi orgütlenme gereği gibi.. İlk elde tüm muhalefetin paylaştığı bir ortak düşünce var: Protestoyu poblacionlann (gecekondu) sımrlanndan çıkararak kentin merkezine yaymak, kitlesel ve örgütlü bir şekilde toplanmaya alışmak. 18 kasımda Santiago'nun O'Higgins Parkı'nda gerçekleşen büyük açıkhava gösterisi, bu düşüncenin sonucu oldu. Gösterinin çağnsım yapan, kasım başında hükümetle diyaloğun bir monoloğa dönüştüğünü, hatta diyaloğu yürüten Dışişlen Bakanı Jarpa'nın Pinochet tarafından ciddiye bile alınmadığını gören Hıristiyan demokrasi. Bütün muhalefet partileri olumlu yanıt verdiler bu çağrıya. Hiçbir partinin kendi bayrak ve sloganlarını kullanmaması koşulunu da kabul ederek. Gösteriye katılacak Hıristiyan Demokratlar, sol partilerin üyelerinden çok daha azdılar oysaki. SORPLARI/SORUNLARI Y1LMAZ ŞİPAL CAUŞANLARPT "Kapıcı olarak çahşıyorum" SORU: Katıcı olarak çalışıyonım. Temmuzda, vatan hizmeti görevim içit işten aynlacağım. Beş yıldır asgari iicretle çalıştım. 1 Yeni asgaa ücretten maaş alırsam, aynlırken bu beş senelik tazminalımıa hesaplanması gerekir. 2 lş kanununa göre "sosyal yardımlar akde uygun olarak, şayet akit yoksa: Iş Kanunu'nun emrettigi iizere hesap edilerek tazrninata ilave edilir" deniyor. a) Benim hususi bir akdim yok. b) tşyerinin iki çocuğum ve eşimle oturmanuz için bize verdiği yerin de sosyal yardımdan sayılması. c) Elektrik su ve kaloriferden yararlanması. 3 Bunlann sosyal yardım olarak verildiğine göre, hepsinin degeriendirilerek tazminatıma eklenmesi gerekmez mi? M.K. İSTANBUL YANIT: 1475 sayılı tş Yasasına, 2184 sayılı yasa ile eklenen ek maddeye göre "Kapıcı konutlan için kira istenemez. "Bu konuya ilişkin sayın A. Nevzad DOKYAKMAZ, "Kat mülkiyeti ve Kira Sorunlan" yapıtımr. 333. sayfasuıda "Kapıaya çalışmalıktan ayn, sosyal yardım niteliğinde olmak üzere oturabileceği bir daire verilir. Su, elektrik parasından bağışık tutulur. Hizmet görürken kullanacağı iş giysileri verilir" görüşüne yer vermiştir. Sayın Mustafa ÇENBERCİ de "Iş Kanunu Şerhi" yapıtmın 173. sayfasuıda ise""III. Kapıcıkonutlanndan kira istenemez'Vollu esasa aykırı sözleşmelere geçerlik tamnamayacağı, sözleşmedeki bu hükmün yerini yasadakinin alacağı yönü açık seçiktir. Bundan başka, (Ek madde)'nin son fıkrası gereğince "kapıcı konutlan ile ilgili hususlann düzenlenmesinde uygulanacak değişik şekil ve esaslar" Tüzükte bsirtilebileceğine göre, su, elektrik, ısınma, vb. için tüzüğe konulmuş kurallann tersine yapılmış sözleşme hükümlerinin dahi geçersizlikleri tartışmasudır. Hiç şüphesiz, yasanm ve tüzüğun bedelsizlik esasmı getirdiği hususlar dışında kalan ve konut işverenince sağlanan sair çıkarlar, şayet sırf yardım niteliğini taşımamaktaysalar, bu durumda, bunlann karşılıklannın asgari ücretin hesabında göz önünde tutulmalan mümkündür. Bizce, mevzuatın işveren tarafından sağlanmasını zorunlu kılmadığı, fakat sağlanmışsa bedellerini ve katılma paylannı isteyemeyeceği kapıcı çıkarları kıdem tazminatında göz önünde tutulamaz." göruşündedir. İki değerli hukuk adamımızın görüşleri ışığında, konut, su, elektrik ve kaloriferden bedelsiz yararlanmanızın bir sosyal yardım niteliğinde olduğu tartışmaya açık olmamahdır. Hizmet sözleşmesinin yazılı yapıimamış olmasTyasâl naklan" nızı ortadan kaldırmaz. Kıdem tazminatımn hesaplanmasında "kanundan doğan menfaatler de gözönünde tutulur." ÎLK örneğini ise, Melih Cevdet "Öğle Uykusundan L'yanırken" ile vermiştir. daha ipesapa gelmezi, anlam Burada bir de düşünsel boyut Düzyazı' dih içınde düşünülmeyok edilmesi, anlamın çarmıha ta olup sanatsal yonde eleştiri, li. Öte yandan, yeni düzyazınm gerilmesi olarak da "Mısır kal deneme örneği verenler var. getırdiği 'teknik' sorun da var. yoniğne" girer devreye. Bugün Bunlann elinde de düzyazısal di O da çok önemli. Çoğu bu tekyazılan sanatsal duzyazıya (bu lin çağın yeni yönelişlerine kan nik sorun, yeni düzyazıyı kuruna şiirsel dememiz daha doğru ca attıklanm görüyoruz ki, bun vor de denebilir. dur sanınm) geçtiğimizde "Ay lar da Uygnr. Birsel, Tahsin YüBen bu şairlerin, romancılana"yı örnek göstermek isterim. cel, Edeii, Ahmet Oktay, Batur, rın, öykücülerin, eleştirmenlerin, Enis Batur'un bu kitabı yalnız Ahmet lnam'dır. Alttan alta ge düşunürlerin geliştirdikleri dile: bir resme nasıl bakacağımızı ge lişen düzyazıdan ben bunu anlı dilin ipek hali, diyorum. tirmekle kalmıyor, ondan da yorum. Alttan alta değişen bu yeni yaönemli olan yaratısal bir düzya'Yeni Düzyazı' elbet asıi oy zın diline, yine 'dilin yeni hallezı örneği koyuyor ki, bu bence küde ve romanda kendini göste ri' de diyebiliriz. Dil, burda birçok daha önemlidir. İki elle ya riyor. den nesnel varlığına kavuşarak, zılan şiirsel bir dil orda enine bo'Asıl edebiyat nesirdir' der ya kendisi 'konu' oluyor. Buna ya yuna yetkin bir biçimde sergile Yahya Kemal, asıl bu alandaki da: konu olduğunun ayırdına nir. Şiirsel düzyazı türünü çok düzyazı da görünüyor işte bu. vanyor diyeceğım. Bu zaman da önceleri Turgut L'yar, pek az da Sanınm ilk buyuk değişiklık bir araç olan varhğını böylece Edip Cansever kullanmıştı elbet; ikinci yeni süresinde kendini belli nesnelleştirmek, yani kendini ama yazık ki orda kaldı bu, alt etti. Kısa sürdü bu. Ama bugun doğrulamak olanağı doğuyor. lara inilmedi. Bugün şiirsel düz on beş yirmi yıl önceki düzyazıy Dil bu yeni halini elbette 'yazyazı diiinin büyük bir örneğini la yaalmıyor artık. Yeni düzya mak ölciisüziüge açümaktır' il Kimi ceset, kimi güzel bir kadın gibi ORMEKLER Sait Faik Abasıyanık, dilin ilk sarsılışınm ömeğîdir. Şiirsel düzyazı diiinin büyük Ece Ayhan"Düzyazı dili zorluyor" diyorsun. 195859'da da böyle bir şey olmuştu şiirde; 'şiir' düzyazıyı zorlamıştı. Şimdi ise 'düzyazı' şiiri zorluyor. Bütün yazılar, evet 1015 yıl önceki dil'le, yazılmıyor. Yeni terimlerin, yeni sözcüklerin kullanıma girmelerinden de öte bir şey var. Kısacası bu yeni düzyazının 'yapı'sı da, 'bütün'ü de başka. Evet, 'yeni bir düzyazı' var bugünkü Türkçe'de. Eski yazın'daki duzyazıya da benzemiyor. Su yüzüne vurduğu oluyor zaman zaman. Kimi denizde şişmiş bir ceset gibi, kimi de çok güzel ve dipdiri bir kadın gibi . YAREN: Şiirle yaşanun iç içeligi düsünülmez YARCN: Her şey yeniden başlıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle