16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MART 1984 • • * * HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/11 Maliye Bakanı Cumhuriyet (Baştarafı 1. Sayfada) meclis umumi heyetinde görüşülmesi sırasında, bütçe dışmda fon ihdası ve Sayıştay denetimind e n ayrıhnması tartışma konus u olmuştur.Onun içindir ki bu yazımızda tartışılan bu konular hakkında kamuoyuna bilgi sunm a k istiyoruz. Fon uygulaması ilk defa yapılıyor değildir. Geriye dönülüp bakıldığında 1936 yılından itibaren bu uygulamanın var olduğu görülür. Gerçekten, ilk fon, 1936 tarihinde, Türk parasının kıymeıinin korunmasına yönelik gürarük niteliği taşıyan "istikrar f o n u " adı ile yürürlüğe girmiştir. Daha sonra "tabi afetlerde zarar gören çiftçilere yardırn fon u " , "asker ailelerine yardım f o n u " , " i l özel idarelerine yardım fonu" ortaya çıkar. 196O'lı ytllardan sonra ise fonların giderek arttığı gözlemlenir. Öyleki, 1.1.1983 tarihine kadar uygulanan fonları; üretim ve kırsal kalkınmaya, küçük sanayi ve el sanayiine; konut ve sanayileşmeye; mahalli idarelere yardıma; sosyal niteliklere; güvenlik ve diğer amaçlara yönelik olarak sınıflandırmak mümkündur ve bunların sayısı da 42'yi bulmuştur (1). İncelemeye devam edildiğinde görülenler şunlardır: 1. FONLARIN KAYNAGl Uygulamaya göre fon gelirleri, bütçeden, dış ülke yardımlanndan, bütçe dışı kaynaklardan oluşabilir. Fon'un, kaynaklann tümünden veya birinden oluşması da mümkündur. Gerçekten, örneklemek gerekirse, toprak ve kredi fonunun her üç kaynaktan, özel iskan fonu ile TürkAlman fonunun hem bütçe ve dış kaynaktan; Beden Terbiyesi fonunun ise sadeee bütçe dışı kaynaklardan oluştuğu gösterilebilir. 2. FONLARIN KLLLAMM ŞEKLİ Fon gelirlerinin kullanımının da değişik şekilde olduğu izlenmektedir. Bu, bazen kredi verme, bazen yardım yapma, bazen de sair harcamalar şeklinde görulür. Örneğin, organize sanayi bölgelerifonunun.üc tarzda kull nılmasına rağmen, il özel idarelerine veya asker ailelerine yardım fonunun yalnızca "yardım" şeklinde harcandığı saptanır. lim adamımız da (3) "Turkiye'de yapılan her yatırını ullarca sürüncemede kalır. 4 yılda biteceği söylenen Keban projesi 810 yıl sürer. Şu kadar yılda biteeek enerji santrallan, sıkıntı çekilen enerji yokluğuna rağmen, uzar gider. Öyle ise Türkiye'de işlerin icra, uygulama yönüne hiç önem verilmiyor demektir. Böylece bütçecilik olmaz " tarzında konuyu açıklığa kavuşturmaktadır. Bütün bu açıklamalardan sonra fonların, belli bir amaç için getirildiği, yılhk olmadığı, kullanımında özel kolaylıklar bulunduğu, kanun veya kararname ile yürürlüğe konulduğu anlaşılmakiadır. 7. FONLAR VE ANAYASA Hemen hemen 50 yıldır ülkemizde uygulanmakta bulunan " f o n l a n n " 1924, 1961, 1982 Anayasalannda açıkça düzenlendiği söylenemez. Ne var ki. 1982 Anayasasının "Sayıştay" başhğını taşıyan 160. maddesinin gerekçesinde "Sayıştay, genel ve katma bütçeli idarelerle sermayesinin yarısı veya daha fazlası bu dairelerce verilerek kurulan sabit veya döner sermayeli ya da fon şeklindeki idarelere" ibaresi yer almaktadır. Buna rağmen, madde metninde, gerekçedeki ibareye yer verilmiyerek "genel ve katma bütçeli daireler" terimi ile yttinilmiştir. Düzenlemedeki bu oluşuma göre: 1 Fon idarelerinin kurulabileceği, 2 Fon idareleri denetiminin Sayıştay dışmda kalabileceği, ortaya çıkar. Anayasa koyucu, belki de, 50 yıllık uygulamayı, yani fonların amacını, kolay işlerliğini göz önünde bulundurduğu içindir ki. madde metnini yalnızca "genel ve katma bütçeli daireler" şeklinde düzenlemiştir. Bu düzenlemelerin bir başka nedeni olduğu da duşünülebilir. Bilindiği gibi ülkemizde kamu iktisadi kurumlarının denetimi Sayıştay dışında yapılır. Kamu iktisadi kurumlarından biri de Tekel'dir. Bu kurumun stoklarının, araç ve gereçlerinin, tesislerinin, taşınır veya taşınmaz mallann değeri trilyonlarla ifade edilir. İşte bu gibi kurumlann denetiminin Sayıştay dışında bırakıldığı düşünülerek de, fon idareleri için Sayıştay denetimi zorunlu bulunmamış olabilir. Aksi kabul edilse bile, Sayıştay denetimi yönünden gerekçede açık bir sınırlama vardır. O da, fon idaresi sermayesinin yarısı veya daha fazlasının genel veya katma bütçeden karşılanmış olmasıdır. Eğer böyle bir tahsis yoksa yine de Sayıştay denetimi söz konusu olmayacaktır. SONUC Millet Meclisi'nde müzakeresi tamamlanmış yasa tasarısına göre Başbakanlıkta bir fon idaresi kurulacaktır. Fon'un gelir leri ve harcama alanlan birer birer sayılmıştır. Amacı bellidir, yılhk değildir, yasa ile ihdas edilmektedir. Denetim, Yüksek Denetleme Kurulu'nca yapılacaktır. Fon'a genel ya da katma bütçeden sermaye aktanmı yoktur. Şu durumda, getirilmek istenilen fonun 50 yıllık uygulamaya veya hukuk sistemine aykırılığı nasıl söyienebilir? (1) Kamu fonları ve kullanılma alanlan DPT. 1864 (2) Kamu fonlan ve kullanılma alanlan DPT. 1864 (3) Prof. Bedri Gürsoy, Kamusal Maliye bülçe S.626 Batı, Iran'a tutumıınu (Baştarafı I. Sayfada) rın alınması açısından da ilginçli. Rafsancani, Irak Devlet Başka u Saddam Hiise>in devrilinceye kadar savaşı sürdurmekte kararh olduklarını belirtirken şöyle dedi: "Irak'ta bir İslam Cumhuri>eti'nin kurulması bölgede komünizme set çekilmesi açısından da >arariı olacaktır." Rafsancaiıi'nin bu sö/.leriyle İran, yalnızca Saddam Hüseyin'in gitmesiyle yetinmeyeceğini, bu koşulun gerisinde lrak'ta bir İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasını hedeflediğini saklamamaktaydı. lrak'taki Baas rejimine dönük bu katı tutumuna karşılık, İran'ın stratejisinde bazı aşamalann kaydedildiğini de burada vurgulamak gerekiyor. Bunun başında da İran'ın ele geçirdiği Mecnun Adası karşılığında Irak'ıan talep ettiği 150 milyar dolarlık savaş tazminatı ödenmesi koşulunun karşılanmış olduğunun belirtilmesi. Bu noktada İran açısından geride en önemli kosul olarak Saddam Hüseyin kalıyor. Cephede üstünlüğü elinde tutan iran'ın Saddam Hüseyin'e dönük birinci hedefi ise BasraBağdat yolu. Irak açısından söz konusu yolun İran'ın eline geçeceği (Irak açısından) BağdaıBasra bağlantısının kesileceği anlamına gelmiyor. Irak başka yollardan bu bağlantıyı kurabilir. O zaman BasraBağdat yolu stratejik olmaktan çok Saddam Hüseyin'e dönuk yaratacağı şok ve moral etkisi açısından önem kazanıyor. BATI'DA TLTLM DEĞİŞİKLİĞİ İran bu darbeyi vurmaya hazırlanırken, gözlenen önemli bir değişiklik, Batı'nın tutumuyla ilgili olsa gerek. Bunun en çarpıcı göstergesi, ABD'nin kimyasal silahlar kullandığı gerekçesiyle Irak'ı kınaması. ABD'nin birden bire Irak'ı karşısına almasının arkasıııda ne yatıvor? Diplomalik ccreleıe göre: 1 ABD bu davranışıyla Irak'a kendisine sonıına kadar kullanabikcegi hir açık çek vermemiî olduğunıı liisseftirmek islemis olabilir. 2 ABD, sa>aşta üstünlüğü ele geçirmiş durumda bulunan ve içeride de bütün tahminlerin aksine istikran sağlamış olan İran'ı lıımden dışlamanın yarar getirme>ecegini görmüş olabilir. Bu halde, ABD'nin İran'ı kabultenmekten başka bir seçeneği kalma/. Özellikle Amerikan seçimlerinin yaklaştığı bir sırada. korfe/'de uluslararası bo\u(lar kazanabilecek bir sıcak krizi arzulamadığı anlaşılan ABD.bu davranışıyla Irak'ı böyle bir buhranı davet edecek davranıştan alıknvmavj çalıştığı sövlenebilir. Kuşkusuz Batı dünyası da, "Korfe/i kapalırım" şeklindeki tehdidi aslında İran'ın elinde bir kart olarak kullandığını, çünkü Körfez'in kapanmasının Iran'ın açısından petrol sevkiyatının durması, dolayısıyla İran'ın en büyük gelirinden mahrum kalması anlamına geleceğini biliyor. Amerikan diplomasisi bu çerçevede nabız yoklamak amacıyla İran'daki İslam rejimine bir mesaj aııp, Irak'ı karşısına alırkcn, cephedeki savaşı bir anlamda sınırlamak istiyor. Buradaki açmazı ise değişkenleri kontrol edemeyecek durumda olması. Çünkü İran bu tutum değişikliğinin anlamını sezse bile "ABD mesaj gönderhor" diye Saddam Hüseyin'e dönük stratejisinde bir değişikliğe girecek değil. Bu bağlamda geçen hafta Ankara'ya gelen Federal Almanya Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher'in İran'a gitmek istemesi de Batı dünyasında İran'a dönük yeni arayışlann bir göstergesi olsa gerek. Halefoğlu, Tahran'da kendi koşullarının kabulü koşuluyla tran'ın savaşı bitirmek istediği izlenimini alarak döndü. Humeyni rejiminin içeride gücünü koruyabilmek için savaşı sürdUrdüğü yolundaki görüşler bu i?lenimin ışığında, artık havada kalıyor. İşte Batı'daki arayış havasında da hem savaşın sonuna yaklaşılmakta olduğunun hissedilmesi, hem de artık İran'ın kabullenilmesinin rol oynadığı rahathkla sövlenebilir. UGUR MUMCU Düzeltme GOZLEM Uğur Mumcu'nun dünkü gazetemizde yayınlanan "Seçenek" başlıklı yazısının en son sözcüğünde anlamı değiştiren bir yanlış olmuştur. Yazının son paragrafı şöyie olacaktır: Eski Marksistlerimiz, gençliklerinde, Karl Marx ve Engels'i dolandırdıktan sonra, şimdi de alaturka kapitalızme olan kapıkulu bağlılıklarıyla Adam Smith'i de horttatmaktadııiar. Yıbııaz: \asalarclan (Baştarafı 1. Sayfada) (ekmek, barış, özgürlük) mücadelesidir. Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi, bunlarla ayakta kalır, bunlarla sağlıklı ve kalıcı olabilir" Yılmaz, konuşmasında çalışma yaşamıyla ilgili yasalar ve işverenlerin tutumu üzerinde durdu, Özal iktidarına ve hükümetin ekonomik uygulamalarına hiç değinmedi. Asgari ücret ve 1984 yılı zammı üzerinde de çok az duran Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Turkiye ekonomisi, 1970'lerin sonunda girdigi bunalımdan henüz (am çıkabilmiş değildir. 1980 sonrasında fiyat artışları ve ihracat alanlarında nisbi de olsa olumlu etkisi görülen politikaların Türkiye'yi içinde bulunduğu darboğazdan çıkarabildiğini sövlemek ne vazık ki, şu anda mümkun değildir." Yılmaz, işsizliğin Turkiye ekonomisinin en büyük sorunlarından biri olmaya devam ettiğine de değinerek, "Gelecek beş yıllık dönemde yüzde 2.2lik bir nüfus artışı ve yüzde 1.5'luk işgiicü arzı beklenen Türkiye'de işsizliğin bulunduğu seviyede korunması için bile yılda 1 mil>on 400 bin kişiye yeni iş imkânı sağlamak gerekmektedir" biçiminde konuştu. Otomasyonun bazı işkollann ' da kapıya dayandığım belirten Yılmaz, işverenleri eleştirerek şöyle konuştu: "Asgari ücret gündeme gelir gelmt/. bunun basta inşaat sektörü olmak uzere, diğer önemli sektorlere de 34 misli yansıya ~ cağı haberlerini şimdiden yayma>a başlayanlar, gene aynı anlayısın a> nı yapının insanlandır. Çarpık >akla>ımlarla. >annlan değil, bugünü >aşama alışkanlığı ile (ekmek) sorununun çözü . münde hiçbir mesafe alınamaz. . Sorun ortada kaldığı sürece, ma ' alesef demokrasi tartışmalı olmaya devam eder." Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir ülkede hür sendikacılık çembere sokulmak istenirse, çalışanlar içinde önemli bir kesim, ° salt çalışlırılma staluleri sebebiyle sendika özgürlüğünden mah;' rurnsa, suni ayırımlarla temel hak ve özgiirlüklerden yoksun hale getirilmeye çalışılıyorsa, iş'. çiler ekonomik hak ve özgürlük lerini. çıkarlannı konımak ve geliştirmek için kurdukları örgüt'. leri ozgürce vonetemiyor, yöne1 ticilerini >asal tahditler sebebiyle • serbestçe seçemi>or, iş programlarını ve çalışma hedefİerini öz l gürce bdirleyemiyorlarsa, sendi * kalar (oplumdan tecrit edilmtş bir biçimde, idarenin ke>Tı tasarruf ve karaıianna karsı etkin güvencelerle korunamıyorsa, o ülkede demokrasi tartışmalı hale gelir. Bunun gibi işçiişveren çıkar çelişkilerini akılcı dengelere kavuşturabilmenin, iş uyuşmazlıklarını en aza indirebilmenin yegane aracı serbest toplu pazarlık ve hakkın yegane teminatı olan grev, kısıtlamalar yüzünden etkin biçimde kullanılmıyorsa, sorunlar mecburi lahkim yoluyla çözülmeli düşüncesi egemen kılınmak isteni>orsa, demokrasinin geleceğine güvenle bakmak zorlaşır. Siyasal ve ekonomik demokrasi yoluyla hurriyet sadece bunlarla da sınırlı değildir. Kamu özgürlükleri çoğulcu ve özgürlukçü demokrasinin gereklerine göre düzenlenmemişse, düşiince özgurluğü kısıtlı, basm suskunsa, işçinin çalıştığı işyerlerinin >önetimine ve denetimine katılma hakkı elinden alınmışsa, demokrasi tartışmalı olur." ; Türkİş Genel Başkanı şöyle devam etti: "Bizlere, sizlere düşen görev ise, demokrasiyi tartışmalı olmaktan çıkarmaktır. Sendikal hak ve özgüriüklerde sıkıntı vardır. Sıkıntının kaynağı kötü niyettir. Açıkça belirtiyorum: İşverenler çok dikkatli bir durum muhakemesi yapmak zorundadırlar. Bu sonımsuzlukla, işçinin hakkını vermemekle, san sendikalar yaratmakla, işçinin ücretinin ve tazminatının ü/erine yatmakla, devletten vergiyi, sigortadan primi kaçırmakla, 'fırsat bu fırsattır' deyip işçinin temel haklarının orladan kaldırılması için gerçekleri saptırmakla Türkiye'de bu işler nereye gider? Kendileri bunun neresinde kalır?" Işçi hak ve ozgürluklerinin bir lütul'olmadığını da söyleyen Yilnıaz, "İşçi hak \e ö/gürlüklerinin gerçek anlamda var olup olup olmadığı sorusunu sorduran çok sayıda eksiklikler vardır. İşçi hak ve özgüriüklerini düzenleyen vasalardan söz edi>orum. Kaygımız bü>ümektedir. Bu düzenlemeler, işçi hak ve özgüriüklerini teminai altına olan uluslararası hukuk kurallarına aykırtdır. Bu düzentemeler bü> ük Atalürk'ün direktifleriyle girdiğimiz Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Teşkilatı'nın sözleşmelerine aykırıdır" dedi, Sendikal etkinliklerin kısıtlılığının "derin bir kaygı konusu" olduğunu söyleven Yılmaz, "Bir değerlendirme yapılmazsa, sıkıntıya >ol açan bu tavır sürdürülmeye çalışılırsa fırtına olur. Vasalardan, yasalann bazı hükumlerinden ciddi şikâyelimiz vardır. İşverenler \araltıkları bu eenderenin geçmişte olduğu gibi. gün gelip. kendilerini de ciddi çıkmazlara siınikle>ebileıeğini görmu>orlar mı? Birer lane gözlük mü alalım" diye konuştu. "Kkmek, si>asal ve ekonomik demokrasi >olu>la hürri>el, adaletli, onurlu barış" ivtediklerini belirten ^ ılmaz, çocuklarımı/a daha ileri bir Turkiye, saeltk.li bir demokrasi. ışci hak % ozgıirlüke lcrine \aygisı/lık \apılmayacak bir ortam bırakabilmek için araIILNI/I çahşnıak zorunda olduklarını da sozlerine ekledi. Türkİş'in "işçi görüşlerini duyurmak" amacıyla diUenlediği ilk loplanıı, ^ılma/'ın konuşmasıyla sona erdi. Yılmaz, bu toplantıların yuri çapıtıda süreceğini de soyledi. • Ünnersüe sebekomi ka\bcttim. Hüküm*>ü7dür. Ö M t R EMRE EKŞ1 Çalışma (Ra$ıaraft I. Sayfada) kesimlerin de vaşantısını dikkale almak ve burada bu çalışma sonrası çıkacak rakamın onlara en az sevi>ede geçimine yetecek bir para olmasını sağlamak kanunun aynı zamanda bir arair hükmüdür." lşverenler adına görüşlerini belirten TİSK Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Yoluç, asgari ücret saptanırken objektif ve modern bir modelin gözönüne ahnacağını kaydederek, "Tespilin değerlendirilmesinde devlet islalistikleri kullanılacaktır. Asgari ücrei tespit edilmeden önce ileri sürülen tüm rakamların da>anıksız kalacağını özellikle belirımek isterim" dedi. 3. FONLARIN DAYANAGl YASAL Uygulamaya göre 1936 yıhndan beri yürürlüğe konulan fonların ya yasaya ya da kararnamelere dayandığı görulmektedir. Gerçekten, ilk fon uygulamasının 1567 sayılı yasaya dayanılarak başlatıldığı, hatta 1960'lt yıllarda yine bu yasaya dayanılarak uygulamaya konulan "araba fonlarının" Danıştayca iptal edllmesi üzerine, şimdi MDP milletvekili olan, o zamanın Maliye Bakanını pek çok uğraştırdığı bilinen hususlar arasındadır. 4. FONLARIN BÜTÇE İLE İLGİSİ Üzerinde durulan konutardan biri de fonların bütçe içersinde olup olmadığı olmuştur. Oysa uygulamaya baktığımız zaman hemen göze çarpan bazı fonlann bütçe içinde olduğu, bazılannın da olmadığıdır. Bütçe dışında olanlara, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü fonu, bankalar tasfiye fonu, sigorta fonu ve benzerleri gösterilebilir. 5. FONLAR VE DENETİMİ Fonları oluşturan yasa ya da kararaamelerde deneümin de özel olarak düzenlendiği görulmektedir. Bu konuda birkaç örneğin verilmesi sanıyorum ki faydah olacaktır. Bloke paralar fonunda deneıim Maliye Bakanhğına bırakılmıştır. Faiz eşlendirme fonunun denetimini Merkez Bankası kendi denetim usullerince yapmaktadır. Turizmi geliştirme fonunun denetimini bir yandan veriliş şartları yönünden Turizm Bankası, öte yandan genel olarak Maliye Bakanlığı ifa etmektedir. El sanatlan fonunun denetimini hem genel müdürlük hem de hesap işleri yönünden Sayıştay yapagelmektedir. Maden fonu harcamaları, 1050 sayılı muhasebei umumiye, 2490 sayılı arttırma eksiltme ve ihale, 6245 sayılı harcırah kanunlan ile Sayıştay vizesine tabi tutulmamaktadır. Köy camüerine yardım fonunun denetimi Sayıştay tarafından icra edilmektedir. Toprak ve tarım reformu fonunun denetimi, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nca yapılmaktadır. Bu listeyi uzatmak mümkündür. Ama bu misallerle vurgulanmak istenen denetim bakımından çeşitli yöntemlerin kullanıldığı \e kullanılmakta olduğudur. Bir diğer anlamda denetimin mutlaka Sayıştay'a verilmediğinin ortaya konulmasıdır. 6. FONLARIN NEDENİ Hatıra gelen suallerden biri kuşkusuz bütçe varken, bütçe içinde veya dışında neden fon oluşturulduğudur. Acaba bu kurumun yaratılmasının etkenleri nelerdir? Devlet Planlama Teşkilatı yayınlarında bu cevabı (2) "Devletin harcamasına izin veren bütçe kanununun yılhk olması, kullanımındaki formalitelerin fazla olması ve bazı kamu hizmetlerinde hızlı karar alma ve uygulama zaruretine uymamasıdır" şeklinde verdiği gibi, bir bi 1964 ÎYİ BİR YIL OLACAK Turkiye Emlak Kredi Bankası gelişen ekonomimiz için ihracatın önemini bilen, dış ticari ilişkilerde ve döviz kambiyo işlemlerinde uzman bir devlet bankasıdır. Turkiye Emlak Kredi Bankası ihracatçılara ve ihracata yönelmek isteyen girişimcilere, bir devlet bankasırun görev ve sommluluk bilinci içinde destek olur. ÎHRACATIMIZ İÇİN.. Emlak Kredi Emlak Kredi' ye geleceklere "1984 iyi bir yıl olacak" diyor. TURKİYE EM1AKKREOİ "Guçtü Devlet Bankası*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle