25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 İnsanlar ve Maymunlar MELİH CEVDET ANDAY Geçen ay Beyoğlu'nda Odakule'nin alt katında "Doğa Sergisi" adı ile bir kuş ve çiçek sergisi açıldı. Caddeden gelip geçenlerin ses yüksekme aygıtında çınlayan kanarya ötüşlerine pek de aldınnadıklarıru gören düzenleyiciler, ilgiyi çekmek için olacak, cama şöyle bir duyuru asmak gereğini duymuşlardı: "Maymun, papağan, sincap". Bu üç hayvanın, bize, kuşlardan ve bitkilerden daha çekici geleceği neye dayanarak düşünülmüştü? Sanınm, incelenmeye değer bir konudur. Nitekim sergiye girdiğimde, kalabaJığın en çok bu üç hayvanın başında toplanmış olduğunu gördüm. En az ilgi çeken ise, saksı bitkileriydi. Yalnızca bu gözlemime dayanarak söylemiyorum; biz, insana yakınlıklan ölçüsünde ilgi duyuyoruz canlılara. Yukarda adı geçen üç hayvandan sincabın insana yakınlığını nerden çıkardığım, haklı olarak sorulabilir. Bu şirin yaratık, sanıyorum, kuru tane ve yemişleri toplayıp kışın yemek üzere depo eunesi, yerken çıtır çıtır ses çıkarması ve bilgiç bakışları ile ilgimizi çekmiş olmalı. Onun kuş yumurtalarına düşkünlüğü de bir başka neden olarak düşünülebilir. Eşi de kendisi gibi sincap sevdalısı olan eski bir dostum bir zamanlar evinde sincap beslemişti; hayvanı öylesine sevdiler ki, ikide bir elimize alalım, kucağımıza alalım derken kuyruğunu kopardılar. Şaşılacak şeydir, bir süre sonra kuyruk yeniden çıktı. Anladığıma göre, sincabın sevilmesinde, bize eğlendirici gelmesinin büyük payı var. Ama buna gerçek bir sevgi diyebilir miyiz? Papağan ile maymuna duyduğumuz ilgi de bundan ötürü değil midir? Papağanın, bir kuş olmasına karşın, konuşmağa kalkması karşısında gülme tutuyor bizi. tnsan mısın, kuş musun? Hele maymunun öteberi yerken ellerini kullanması, yiyeceğinin kabuklarını, çekirdeklerini tükürmesi, insan gibi bakması, bizi şaşırtıyor, hatta kızdınyor. Artık burada "insana yakınlık" düpedüz "insana benzeriik"e dönüşmüştür. Buna, maymundan gelmiş olduğumuza ilişkin yalan yanbş inanışı da katarsanız, sinirlerimizin bozulması işten bile değildir. Bizde maymuna gösterilen ilginin, gerçekte "nefrel"ten kaynaklandığını sanıyorum. O gün bunu gözlerimle gördüm. Uyuklayan papağanlarla konuşamayan meraklılar, maymunun başına toplanmışlardı. Bunlardan biri, hayvanı korkutup kızdırmak için elinden geleni yapıyordu: Gözlerini açıyor, garip sesler çıkanyor, saldıracakmış gibi davranışlar takınıyor, elindeki çubuğu telden içeri sokmağa yelteniyordu. Maymun ise bir köşede oturmuş, gözlerini adama dikmiş. bütün dikkati ile bakıyordu. Korkunç bir görünü idi bu, adamı deli sandığı besbelliydi maymunun. Yalnız onu mu? Belki hepimızi. Çünkü kimse bu saldırganı durdurmağa kalkmıyordu, herkes gülüyordu. Aşağılandığını anlayan hayvan dayanamadı, adama doğru atıldı, adam geri çekildi. Gene kahkahalar. Bu kez başka biri, yalanaktan döver gibi yaptı saldırganı, maymuna bakarak. Hayvan gene köşesine gitti ve yeni saldınlara karşı tetikte, beklemeye başladı. Yeni bilimsel verilerin, canlı Bird; çeviren: Sulhi Dölek) kimadde cansız madde ayrımın . tap, bunda en ufak bir kuşkuya daki kabasabalığı ortadan kal yer bırakmayacak bilimsel tanıtdırdığını biliyoruz; cansız mad larla doludur: Bitkiler konuşude yoruluyor, dinleniyor ve de yor, çığlık atıyorlar, sayı sa>maviniyor. Ama bundan haberi ol sını, yirmiye kadar toplama yapmayan ilkel insan (yani biz), can masını biliyorlar, bioelektrik sız maddeye karşı ilgisizliğini ışınları yolu ile iletişim kuruyorsürdürmektedir. Onun merak lar, bizimle ilişki içindeler. Belalanı içinde sadece canlı madde ki çağımızın en büyük buluşu ile bulunmaktadır. Bu merakın ne karşı karşıyayız. Bu düşünce bedeni ise, kuşkusuz, "can"daki ni günlerden beri uykusuz bıraortaklığımızdır. Ancak bu ortak kıyor. Ama burada konuyu dalık bilincinin sevindirici olduğu ğıtmamak için, ben gene "Doga hiç de söylenemez, sanki guru Sergisi"ne döneyim. rumuz kırılıyor bu yüzden. NaO gün en çok maymunla, sonsıl mı? Göreceğiz. ra papağan ve sincap ile ilgilenen halkın, saksı çiçeklerine hiç alCanlı olduğu bilinen bitkiler dırış etmediğini görünce, canlıkarşısındaki durumumuz, hiç de lar arasında yaptığımız derecehayvanlar karşısındaki durumu lendirmenin korku ve şaşkınlık verici sonuçlannı düşünmeğe muza benzememektedir. Bitkiler üstüne bilgimiz, onların duyum başladım. Duygusuz diye bellesuz ve sinirsiz bir yaşam sürdür diğimiz bitkilerden daha üstün dükleri inancı ile sırurh bulundu sayarak, ha^anlara, bize benzemeleri oranında duyduğumuz ilğu için, üstünlük duygumuzdan olacak, hiçbir biıki ile alay etme gi, son basamakta nefrete varğe kalkmıyoruz; dahası, durup maktadır. " C a n " ı n sadece bize dururken bir ağacın kabuğunu, özgü olmadığım görmekten kaybir çiçeğin yaprağını koparma naklanıyor bu sanıyorum. O gün maymunun saldırganı deli sannın canla oynamak olduğunu düşünmüyoruz. Oysa yeni bitki ması, bu nefreti anlamamasınbiHm, bizim bu konudaki ilkel dandı. Uygarlık insana doğayı liğimizi bütün çıplakhğı ile orta unutturdu. Eski sağlıklı durumumuzu yeniden kazanmak ya koymuş bulunuyor. Sungur için, hayvanlardan ve bitkilerden Yayınları arasında yeni basılan yardıma gerekseme duyacağı"Bitkilerin Gizli Yaşamı" adlı mızdan korkanm. Onlardan (Peter Tompkins Christopher bunca koptuğumuza, ayn düştüğümüze ne denli üzülsek yeridir. Sözü, güdük bir "hayvanlara acıyalım" edebiyatına vardırmak istemediğim anlaşılmıştır sanınm; doğadan koptuğumuzu söylerken de, eski totem düzenine özlemi dile getirmek değildi niyetim. Fakat Etnoloji, eski toplumun öteki canlılarla töresel bir içiçelik düzeninde bulunduğunu anlatmaktadır. Yazımı bitirirken bunun çok ilginç bir örneğine değineyim: Felsefe Yazılan dergisinin (Yazko) 7. kitabında sayın Ali Günvar, İngiliz yapısalcı bilgini Edmund Leach'in, mutfak ve cinsellik arasında kurduğu dörtlü kategorileştirme üzerinde duruyor. Buna göre, çok yakın olanlarla (anne, kızkardeş) evlenilmez, ev hayvanlarının (kedi, köpek) eti yenmez; klan kardeşleri ile cinsel ilişkide bulunulabilir, çiftlik hayvanlannın eti yenir; komşulardan eş seçilebilir, av hayvanlarının eti yenir; uzak yabancılarla cinsel ilişkiye girilemez, vahşi hayvanların eti yenmez... Diyeceğim, eski toplumun insanı, hay\'anat bahçesinde, ya da "Dofa Sergisi"nde görmüyordu hayvanları, onlarla töresel bir yapı içinde birlikte bulunuyordu. Eski tanrılanmızdan, onları alay konusu yapacak denli nefret etmişiz. PENCERE 10 ŞUBA T 1984 ANAP Muhalefeti!.. Kimi yazılar gazetelerin kıyısında köşesinde yayınlanır; ama, anlamı büyüktür Bu hafta başında çıkan "Siyaset 84"ün beşinci sayfasında "Kulis'ten" köşesinde şu haberi okudum: "Türkiye'de tarım alanında çalışanlan büyük ölçüde etkileyen, Özal hükümetinin yaptığı yüzde 60 oranındaki gübre zammı tarlalardan Meclis'e kadar konuşulmaya ve eleştirilmeye devam edif. yor. Hatta bu eleştiriler ANAP'ın tabanını ve Meclis Grubunu bile karıştırdı. Yapacaklan zammın bu derece yankı yapmayacağını sanmış olmalı ki Turgut Özal daha ilk tepkiler geldiğinde şöyle bir gerekçe bulmuştu: " Efendim biz gübreye zam yapmayacaktık. Ancak bir haber ajansı gübreye yüzde 50 zam yapıldı diye haber geçti ve bu haber üç gazetede yayınlandı. Bunun üzerine uyanık üreticiler gübreye zam gelecek diye bol miktarda, gereksinmeleri oV şında eski fiyattan gübre alıp depolamaya başladılar. Biz de bu haksızlık dursun diye elimizi çabuk tutup hiç düşünmediğimiz halde zam yaptık." Hoş Özal basına böyle bir açıklama yaptı; ama,ANAP'ın Mec1iş Grubundaki milletvekilleri bunu yutmadı ve Özal'ı eleştirdi. Özal'ın açıklamasında adı geçen ajans da sordu: Madem biz yüzde 50 zam yapılacak diye yazdık, siz niye yüzde 60 yaptınız? Bu yüzde 10 fazlalık neyin nesi?" Henüz eleştirileri süren gübre zammı devam ederken gazetemizin Ankara bürosundan bir arkadaşımız, son gelişmelerden ders çıkararak şu öneriyi yaptı: Madem bu işler böyle yürüyor, biz yann gazeteye işçilerin, memurların, emeklilerin ücretlerine yüzde 100 zam yapılıyor diye haber koyalım. Sayın Özal da çalışanların ücretlerine yüzde 110 zoraki zam yapsın. Taktik tutarsa vatandaşın hayır duasını alırız. Ybfr tutmazsa Sayın Özal'ın gübre konusundaki açıklamasının doğru olmadığı ortaya çıkan" • Sayın Özal'ın konuşmalanna bakıyorum, ilginç buluyorum. Aklımda kalanlardan birkaçını sıralayayım: Ortaya bir muz konusu attık, uğraşıp duruyorlar'.' " Öyle hızlı gidiyoruz ki arkamızdan yetişemiyorlar!' 75 günde bir yıllık icraat yaptık" Avrupa Konseyi bizi ırgalamaz." Özal hükümeti "12 Eylül Harekâtı"nın çizdiği siyasal çerçevede ve IMF'nin çizdiği ekonomik model içinde birşeyler yapmaya çabalıyor. Doğrusunu isterseniz, böyle bir yönetime "iktidar olmuştur" denemez. Önümüzdeki yerel seçimlerde ANAP oy yitirirse durumu zorlaşacaktır; çünkü olağanüstü koşullarda seçimi kazanmış, "en çok gözetilen partl"ye karşı tepki oylannı toplamıştır. Bu gerçek vurgulanırsa ne olacak? ANAP hükümeti zamanın darlığını bildiğinden mi ekonomide kıyasıya önlemler alıyor, uzun yıllar sürebilecek bir yıkımın siyasetini güdüyor? Başında çıkan haberlere bakarsanız, gübreye yüzde 60 zam yapılmasına karşı tepkiler ANAP örgütünden ve Meclis Grubundan gelmiş, Çikita muz ithaline karşı çıkışlar yine örgüt kesiminden kaynaklanmıştır. Muhalefet, işlevini yerine getiremediğinden, Özal ancak kendi partisinden yansıyan seslere kulak asıyor. İşçi sendikalarının sesi çıkmıyor; 400 bin öğretmen susuyor; memurun ağzı var dili yok; köy kooperatifleri kımıldamıyor; yalnız ticaret ve sanayi odalarıyla işadamları derneği konuşuyor; soldaki siyasal partiler daha kendilerini bulamadılar. İktidarın ve muhalefetin siyasal ortamda saydamlaşmadığı bir dönem yaşıyoruz. ARADA BİR Prof. BAHRİ SAVCI OKURLARDAN Gazetenizin 24 kasım 1983 tarihli nüshasının 6'ncı sahifesinde yayınlanan "ŞEHREMİNt LtSESt'NDE NELER OLUYOR?" başlıklı yazı konusu incelenmiş ve işlemin asağıda belirtildiği gibi gerçekleştiği tespit edilmiştir. Eğitim ve öğretimin daha iyi ve verimli yapılabilmesi, özellikle Edebiyat ve yabancı dil derslerinde sınav sorularının öğrenciye doğru ve kısa yoldan yazılı olarak ulaştınlması amacı ile günün tekniğine uygun bir fotokopi makinesi ahnması öğretmenöğrenci ve velilerin isteklerinden kaynuklanrmşttr. 12.10.1983 günü yapılan öğretmenler kurulu toplantısında bu istek görüşülmüf ve fotokopi makinesinin alınmasınm faydalı olacağı kararlaştırılmıştır. Bu karar Şehremini Liseâ'ni Koruma Derneği'ne okul müdürlüğünce intikai ettirilmiş, koruma derneği 14.10.1983 gün ve 22 sayılı karan ile veliler arasında makbuz karşılığında ve ihtiyari olmak kaydı ile bir yardım kampanvası başlatarak 15.11.1983 tarihinde 824.000 Türk Lirası'na MtNOLTA Demokras), Demokrasiye Karşı Türkiye'de, koşulların elverdiğince. demokratik bir süreçle bir iktidar oJuşturuldu. Ama, gel gör ki, bu iktidarın uyguladığı bir tür demokrasi, demokrasinin kendisine karşı gitme istidatları gösteriyor Daha ilk girişiminde, demokrasiye uymayan Anayasaya aykırı yeğlemeieri ile; kendisi, orta direğin oylarına dayandığı naide, onu savunan siyasal kuruluşlaria hiçbir diyaloğa gerek görmeden, finans kapitaici ekooomi politikaJan ile üsteJîk, hem alt sosyal katmanlarla, hem de, yaratmayı öngördüğü finans kapitaıin kendisi ile, herhangi bir konsensüs aramaya tenezzüi &imeyen merközcimonolitik bir istenç saltlığı (irade mutlaklığı) yolunu araması ile; liberalligin siyasal cevherlerineonlara öncelik vermek şöyle dursunonlara bir yaklaşım bile göstermeyi, çizgi dışı tuîması ile; Anayasanın ve KemaKzmin öngördüğü "fıer yönden bağtmsız demokratik Türkiye"yi, demokrasinin temel cevherlerinden soyutlayıp, onu, dünya kapitalizmins açık kapı ve açık liman kılan holdingleşme tekelciliği ile... Haydi diyefim ki, ekonomide açık kapı politikası, orta direğin alt sosyai katmanların beklentilerine uymasa da, seçimi kazanmaktan gelen bir hakktdır; ekonomik liberalizm, iktidarın doğal bir tercihidir, bu tercihe kimse bir şey diyemez. Peki siyasal liberalizrna karşı bu aJdırmazlığırıa onu böyle savsaklamasına; meclis ici, meclis dış. siyasal ve sosyal dinamiklerle hiçbir konsensüs aramaya tef jazzül etm6yişine; seçimden geldiği halde, monoliıik bir isienç merkezciiiği gütmesine; bu saltlığtn, kendi partisi icinde bUe, kendi meclis çoğuntuğu içinde bilö, tartışılmaz bir kaîilık kazanmasına ne diyeceğiz? Bu, klasik ögeierine aldırilmayan bir "Özal Demokrasisi" (!) otmuyor mu? Oysa biz, Özai'.n, paıiisi içinde bir gerçek başkan (totaliter buyrukçu değil, iartişmacıiığa açık bir başkan) olmasını istiyorduk; hükümat içinde, Bakanlar Kurulu'nun yönetimsel şefi (otoriter istenç zoriayıcısından çok, uyuşmacılığa açık bir demokratönder) oimasinı istiyorduk; kendi meclis çoğunluğu içinde, dolayısıyla, meclisin içinde "nza'lar elde edebilen bir stratej otmasını özlüyorduk. Bu onda, siyasal liberalizmın, sivil demokrasinin beiireceği bekientisi idi. O ise, ne otına yolundadır? "Ben'den buyük yok. Benim politikamdan başka poiitika yok. Serbest pazarcıhktan başka liberalizm ögesi aramaya da gerek yok" diyen bir "seçim totaliteri" olma yolundadır. Bu, eşitler arasındaki bir diyalog olan "Klasik Demokrasi1 ye; ayrımlılar arasında bir konsensüs aramacılığı otan "Çağdaş Demokrasi "ye; ve değişmez birer nitelik olan "siyasalküitürel iiberalizmieri" ile partayan "ebedi demokrasi "ye karşı, bir çoğunluğun saltçılıgına kayış olur. İşte böyle, dernokrasirnizi savsaklayan edalarla işe koyulan hükümetimız, oürokrasiye karşı savaş stratejisi içinde, bir de, "Gölge Bakan" ya da "Danışman Şakan Yardımcısı" denen bir kurum icat fetti. / Hemen söyieyelim, Anayasamızda böyle bir siyasal kurum yoktur. Gene Anayasamızda ve ona dayalı yonetimsel şemamızda, böyie bir yönetim basamağı da yoktur. Genel yönetim örgütlenmesi içinde, böyle bir aamşman, danışmanlık, bakanın danışman yardimcısı kadrolanması da yoktur. Adı geçen mevzuat ve düzenlemeler içinde, böyie bir uyduruya cevaz da yoktur. Sorumluluklar ve yetkilemeler zincirlemesi, böyle sorumsuz ve bakanın keyfi yetki donatması ile kurulmuş uydurulara yer vsrmez. Sivii yönetuiiin, böyle bir kurum icat edip onu, hukuken geçerii bir rasmi işieimeye başlatması için kendisine yetki veren, kendisine bu konuda masraf yapma olanağı veren hiçbir yasa yoktur. Peki, hükümet ya da bir bakan, "Size ne oluyor? Ben özel danışman olarak, kimi milletvekillerini özel olarak görevlendiriyorum. Onlara, bakanlıgımın kimi yonetimsel işlemleri ve pclitikaiarı konularında özel olarak danışıyorum" diyebilir mi? Diyemez. Çünkü, miliâtvekillerinden, "hükümet kavramı" içinde, "genel yönetim örgütü şeması" içinde böyle özel (ve de anlamsız; çünkü, yasal desteği ve cevaz dayanağı olrnayan yönetim mühendisliğinde de bilimsel yeri bulunmayan) danışmanlık makamı yaratılamaz. Genel yönetim şeması içinde, miiletvekillerinin kullanıldığı bir yer icat edilemez. Bakınız, şu vardır; şu olasıdır; hükümetin ya da bir bakanlığın, bir milletvekilini ya da onlardan bir heyeti, "belli bir işte", temsilci ve aylem insa edici" olarak ve fakat ancak, "geçici" olarak göravli ve yetkili kıimasını, meclisten ıstemesi... Ama dikkat: "Belli bir iş", "geçici olarak" ve meclisce yetkili kılma... Bunun dışında bir durum yaratılamaz. Vaii Ayazhn açıklaması 320 marka bir fotokopi makinesi alarak okula hibe etmiştir. Hibe edilen makine 204 no. ile demirbasa kaydedilerek öğrencilerin hizmetine sunulmustur. Okulda eğitim ve öğretimin sıhhatli ve verimli yürütülmesi için, 12.10.1983 günü yapılan öğretmenler kurulu toplantısında, öğrencilerin tüm gazete ve dergileri suııflara getirmemesi görüşülmüş ve benimsenmiştir. Cumhuriyet Gazetesi için özellikle alınmış bir karar söz konusu değildir. Bilgilerinizi saygı ile rica ederim. NEVZA T A YAZ tSTANBUL VALtSl şartlarını saptayan Tüzük 'te refakatçi ücretinin ödenmesi öngörülmediğinden, sadece ilgilinin eşinin Kars Erzurum, Erzurum tstanbul arası gidiş dönüs yol gideri, tren tarifesi üzerinden hesaplanarak ödeme yapılmış olup, herhangi bir noksanhk bulunmamaktadır. Ayrıca ilgilinin Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 5.1.1984 tarih ve SGK/0242191 sayılı yazılan ekinde Sandığunıza intikai eden 23.12.1983 tarihli dilekçesiiie de gerekli yanıt verilmistir. Bilgi edinilmesini rica ederiz. Sandığı T C E m e k ü Genel Müdürlüğü Bu nedenle ilgili makamlann da bizim çocuklarımızın dünyasını aydınlatması için bir el uzatmalannı saygılartmtzla ricâ ediyoruz. Sernt halkı adına AHMET A Y AL/BEYKÖY/tST Branş öğretmenleri avansında haksız uygulama Bizler, daha önceki adı Temel Eğitim Yatüı Bölge, şimdiki adı ise Yatılı tlköğretim Bölge Okulları olan okullarda 11. kademe (branş öğretmeni) olarak görev yapmaktayız. Okulumuzda I. kademede görev yapan ve bizlerden 3 yıl daha az tahsil yapmış olan ilkokul öğretmenleri, aynı şartlarda çauşmamıza rağmen (aynı nöbeti tutmak, aynı sorumlulukları paylasma...) bizlerden; 1 3000 liradan fazla yan ödeme, 215 saat üzerinden ek ders ücreti almaktadırlar. Aynı şartlarda çalışan ve üstelik yüksek öğrenim yapan öğretmenler olarak bu farkın nereden ve ne sebeple kaynaklandığını ilgililerden öğrenmek istiyoruz. Bir Grup II. Kademe (Branş) öğretmenleri. Emekü Sandtği'nın açıklaması 12.1.1984 tarihli gazetenizin "Okurlardan" köşesinde "95 günlük hastane masrafıma gönderilen harcırah 3.680.lira" baslığı altında çıkan, ALİ ULUDAĞ'ın (23.968.17) sorununa değinen yazınız üzerine dosyasımn yeniden incelenmesinde, 1425 Sayılı Kanunun 7. nci maddesi ile 5434 sayıl, T.C. Emekli Sandığı Kanunu'na eklenen geçici 7. nci maddesi uyarınca hazırlanmış bulunan muayene ve tedavilerin usül, şekil ve Temel eğitim okulu açılmayacak mı? Alibeyköylü Güzeltepe Mahallesl Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi'nde bulunan mahallemizde llkokulun bulunmaması nedeniyle 7.12.1982 tarihinde 35959 nolu dilekçemizde sayın Milli Eğitim Bakanına durumumuzu tüm açıklığt ile anlatmısak. bu nedenle durumumuz gözönüne ahnmadığı için yüzlerce çocuk temel eğitimden yoksun kalmaktadır. BAŞSAĞLIĞI Bacanağımız Ethem Ünlüçerçi'nin kıymetli Babası BAŞBAKANUK HAZINE VE DIŞ TICARET MÜŞTEŞARUGINpAN BÎLDIRİLMİŞTİR Hazine'ce 1 yıl vadeli ve yıllık %43 net faizli Devlet îç Borçlanma Tahvilleri bugün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile T.C. Ziraat Bankası'nın tüm şubelerinde satışa sunulmustur. Yıl sonu faiz ödemeli olan bu tahvillerin satışı 9 Mart 1984 Cuma günü akşamına kadar devam edecektir. Kamuoyuna duyurulur. Basın: 11167 Yusuf Sami ÜNLÜÇERÇt'yi kaybetmenin derin acısı içindeyiz. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. BACANAKLARI: SEMİH YÜKSEL, TAYFUN HEPGÜLER BTLTM SANAT Şubat '84 Sayı: 38 Üniversitelerimizde görevlerine son verilen ya da aynlan 800 öğretim elemanının listesi Mahmut T. Öngören Varlık özmenek YÖK 3. YILINA GİRERKEN TV'NİN 15. YILI: YAKILAN İLK FİLM Mİ? Cahit Talas/TÜRK SENDİKACILIĞININ DOĞUŞU VE YENİ BUNALIMI Veli Devecioğlu / ÇEZAEVİ GERÇEĞÎ Isaac Asimov / BOŞÎNANÇLAR VE BtLÎM Erol Mutlu / TV ÇOCUĞUNDAN SONRA VİDEO ÇOCUĞU Şükran Kurdakul / MEHMET AKtF KONUSUNDA... Tomris Uyar / GÜNDÖKÜMÜ Yılmaz Onay / İLHAN İLHAN : TARÎH OLURKEN GELECEK OLMAK Alpay Kabacalı / FİKRİ HUKUK ALANINDA YENÎ DÜZENLEME Tayfun Demir / ALMAN TÜRKOLOGLARI GÖZÜYLE TÜRK EDEBÎYATI SEMÎNERt Halur Gerger / "KEŞKE BU KİTAP DAHA ÖNCE YAZILMIŞ OLSAYDI" Sinan Sönmez / MONETARİZMİ ANLAMAK: "BÎR BAŞKA ÎKTİSAT" Vecihi Timuroğlu / YEDİ DERYALAR GEÇSEN KİTAPLAR SATRANÇ Abone: Yıllık 1200, altı aylık 800 TL. Ciltler: 1981 (112), 1982 (1324), 1983 (2536) 1300'er TL. Adres: Yüksel Cad. 9/13 Kızılay Tlf: 183826 Istanbul Bürosu: Molla Fenari Sok. 42 Kat: 5 Cağaloğlu Tlf: 5205420 S.S. ALTAŞYAPI KOOPERATİFİ Kooperatifimizin 3raart1984 cumartesi günü saat 14.00 Topkapı Şişe Cam Fab. dinlenme salonunda olağanüstü genel kurulu yapılacaktır. Bütün üyelere duyurulur. GÜNDEM: 1. Açılış yoklama. 2. Divan heyetinin seçimi. 3. Dairelerin kaloriferli olması hakkmda. 4. Nakit para hakkında (150.000) TL. vcrilmesi. 5. Koop. çeşitli giderleri hakkında. 6. thaleye verrae yetkisi. 7. Fabrikada koop. para kestirme yelkisi. S. Kapanış. KONGRE 1BM İSTANBUL KLÜBÜ DERNEĞI Olağan Genel Kurulu 2 Mart 1984 cuma günü saat 17.30'da İnönü Caddesi, Devres Han No. 96 Kat 3. B'de toplanlı salonunda, çoğunluk sağlanamazsa 9.3.1984 tarihinde aynı yerde aynı saatte yapılacaktır. Vönelim Kurulu GÜNDEM: 1. Açılış ve başkanhk divanı kurulması 2. Yönetim ve denetim raporlarmın okunması ve görüşülmesi 3. Kurulların aklanması 4. Tuzuk değişikliği 5. Dilek ve temenniler 6. Seçiraler ve kapanış Dostlar Büro Malzemeleri Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi • Elektronik ve mekanik yazı hesap raakineleri satış • Elektronik ve mekanik yazı hesap makineleri larairi • Yazar kasalar satış ve tamiri NtYAZl DOLGUNORUÇ YÎĞİTİM Y. KURULL ADINA ADRES: Kemankeş Cad. No: 71 KARAKÖY (Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğü Meydaru Citizen mağazası) Tel.: 144 79 82 145 51 08
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle