13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ARALIK 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 ÎSMAÎL GLLGEÇ Ana çizgileriyle lĞahya KemaTin dtişünce dtinyası Ttahya Kemal'e göre şiirde sorun ne hece ne de aruz kullamlmasıydı. Ona göre en önemlisi "derunî", içsel jir ahenk yaratmaktı. Şiir, dille düşüncenin ya da insanın geniş ve tam uygunluğuydu. Çünkü gerçekte değişen aruz değil, dildı. Şiirin, Türkün hançeresine uygun bir ahenk içinde kullanılmış kelimelerle yaratılması gerekiyordu. VATAN NEDİR Yahya Kemal vatanı, atalarımızın doğduğu, bizim doğduğumuz, çocuklanmızın doğacağı toprak olarak göriir. Jnsan ve vatan bir bütündur. Türk insanını bu kültür oluşturmuştur. Dolayısıyla milli kültüru de. te dönme düşüncesi, Yahya Kemal'in şiirde yapmak istediklerinin de hareket noktası olmuştur. Ona gore, yabancı şiir ekollerinin esaslarını oğrenmeli, bilmeli, ama bunları olduğu gibi kabullenmek ya da uygulamak konusunda ihtiyatlı davranmalıdır. Çünku, "Ecnebi memleketler bizim için bir mekteptir. Vatan ise hayattır." Vatana dönünce öğrendiklerimizin bir bolumünü unutmalı; ancak bizim hayatımız ve bizim vatanımız için uygulanabilir olanları almalıyız. Bu düşünuş yeni şiir anlayışına getirir onu. Şiirde yapılması gereken uç şey olduğunu söyler Yahya Kemal. Birincisi, "collectivite"nin dilinde şiir yaratmaktır. Çünku şiir ancak bu yolla "collectivite" ye seslenebilir. lkincisi, "Türk şiirini hâlis olmayan unsurlardan kurtarmak ve ona asıl unsuru olan ritmi bahşetmektir." Çunku şiirin asıl maddesi anlam değil sözdür. Bu nedenle şairlik, anlamı söze dönüşturmek sanatıdır. Ama soz, kelimelerin yığılması demek değildir. Şiir, kelimelerin ozel bir ahenk doğuran bileşiminden doğar. Bu bileşimde onemli olan, mısradaki ahenk dalgalanışlarıdır. Anlamın mısranın içinden bir ritm halinde geçmesidir. Üçüncüsü, "sentetik şiir yapmak"tır. Çunku gerçek şiir, çeşitli bölümleri birbirini tamamlayan bir butundur, bir bestedir. HAYVANLAR KİM KİME DUM DUMA BEHJÇ AK ATİLLA ÖZKIRIMLI 1903 yılında gittiği Paris'te on yıla yakın bir sure kalan Yahya Kemal'in düşünsel bihkimini buradaki öğremmi sırasında sağladığı bilinmektedir. Albert Sorel, Albert Vandal ve Emile Botırgeois'dan tarih okuması, Jean Jaures ve Albert de Mun'un etkisiyle milliyet düşuncesıni benımsemesi, Jean Moreas'la taruşması, onu Turk tarihi, Turk dili ve edebiyatı üzerinde duşünmeye itmiştir. 1912'de Türkiye'ye donunce Darüşşafaka'da tarih ve edebiyat, Medresetü'l Vaizin'de lslam ve uygarhk tarihi hocalığına getirilmesi, Darulbedayi'de, Darülfünun'da görev alması ise etkin bir kişilik kazanmasına yol açacaktır. Bu yıllar Yahya Kemal'in bir düşünce adamı olarak belirdiği, kendinden önceki şiirle hesaplaştığı ve bir senteze gitmeye çalıştığı yıllardır. tlk hareket noktası ise tarihtir. Ona gore, "milli hayat, dokunulmaması yahut kendi tabii gelişmesine müdahale edilmemesi lâzım gelen bir sentezdir." Türkçuluk ise Türkiye sorunudur. Çünku 1071'deki Malazgirt zaferiyle yeni bir vatanda, yeni bir millet doğmuştur. Bu milletin dili ve kulturu bu yeni vatanın ürünüdür. Bu noktada Turkçülerden ve Ziya Gökalp'ten ayrıhr Yahya Kema). Vatanı, doğrudan doğruya atalanmızın doğduğu, bizim doğduğumuz, çocuklarımıan doğacağı toprak olarak görur însan ve vatan bir bütündur. Türk insantnı bu vatan oluşturmuştur. Dolayısıyla milli kültüru de. Tarih ve coğrafya vatan olarak somutlaşır boylece. Bu arayış döneminde Yahya Kemal, edebiyatın durumunu ve izlenmesi gereken yolu ise geçrmşi de değerlendirerek şöyle belirliyordu: "1870'ten sonra, edebiyatta şarktan çıkmak zarureti vardı, çıktık, bu çıkış çok iyi oldu. Avrupa kulturünun mektebine girdik, orada okumaya koyulduk, yetmiş seneden beri de okuyoruz; yazık ki mektepten henüz çıkmadık; hâlâ bocalıyomz. Milli ihtiyacı hiç duymayan ve duyar yaratıhşta olmayan alafranga fürklerle konuşmak bile faydasızdır; çünkü onlar 'mektebi gaye telakki ediyorlar; lâkin 'mekteb" vasıtadır. 'Gaye' bizim milliyetimizdir. Onun Avrupa medeniyeti içinde, tıpkı diğer milliyetler gibi, bir 'hüviyet' oluşudur; işte ihtiyacı duyan ve duyacak yaratıhşta olan Türklerin 'mektebden memlekete' gelmeleri ve memleketi Turk edebiyatırun çerçevesi haline getirmeleri lazım gelir." Bu ılke, mektepten memleke 6ELPIM i$TE< 6UPİM İ Geçmişle hesaplaşmanın ürtinti Aynca, şiirlerinde aruzu kullanan Yahya Kemal, vezni de bir araç olarak gormekteydi. Vezin, "poetique action"un emrindeydi. Sorun hece ya da aruz kullanılması değil, "Derunî", içsel bir ahenk yaratılması sorunuydu. Dille düşüncenin ya da insanın geniş ve tam uygunluğuydu şiir. Çünku gerçekte değişen aruz değil, dildi. Eskiler "Acemce"nın ahengini temel almışlar, Turkçe kelimeleri de bu ahenge uydurmak istemişlerdi. Oysa şıirin, Türkün hançeresine gore telaffuz edilmiş ve Türkün hançeresine uygun bir ahenk içinde kullanılmış kelimelerle yaratılması gerekiyordu. Bu ozelliği taşıyansa tstanbul Turkçesiydi. Yahya Kemal'deki bu sentez arayışı bir geçmişle hesaplaşmanın ürünüdür. Divan şairlerinin. ancak birbirlerinin anlayabileceği kelimeler kullandıklannı ve bu yolla bir zümre şiiri oluşturduklannı, Tanzimatçılannsa Batı şiirine açılmakla birlikte, dilde ve biçimde temel bir değişmeyi gerçekleştiremediklerini sâyler. Edebiyatı Cedideciler de Turk şiirine gerçek bir yenilik getirememişlerdir ona göre. Tevfik Fikret şiiri nesre yaklaştırmış, kendisini sembolist sanan Cenap Şahabettin ise birtakım teşbih ve istiareleri sıralamayı yenilik sanmıştır. Oysa yeni Turk şürinin her şeyden önce herkesin kullandığı kelimelerle yazılması gerekir. Aynı tavrı, geçmişle hesaplaşma tavnnı, Dergâh'ın ilk sayısında yer alan "Üç Tepe" başlıklı yazısında da görürüz. Gerek yaşanılan gunler, gerekse edebiyatın geleceği açısından bir surecin yorumu sayılabilecek bu yazısında Yahya Kemal, yeni Türk edebiyatının o giine dek âleme ikı tepeden baktığını söyler. Bunlar Çamlıca Tepesi ile Tepebaşı'dır. Namık Kemal ve arkadaşları Çamhca'dan bakarlar dunyaya. Tevfik Fikret ve arkadaşları ise Tepebaşı'ndan. İkisi de geçmiştir artık. Birincilerin yeni duşüncelerle eski saltanatı canlandırmak rüyaları da, ikincilerin "medeniyet iştihası" da geçmişte kalmıştır. Bundan sonraki edebiyatın hareket noktası, Inönu Zaferi'nin simgesi Metris Tepe olacaktır. PIKNIK PİY4LE \L4DRA "ALO.' BlR OUMSU APiyopuM DEDİM. Ozetle Tony Richardsonhn yeni fılmi Talihsiz "Joseph Andrews"dan bu yana yedi ytldır uzun metrajh film çevirmeyen Ingiliz yönetmen Tony Richardson'ın yeni yapıtı "Hotel New Hampshire" Londra Film Şenliği'nde gösterildi. Filmi konu olan roman, ' 'Garp 'a Göre Dünya' 'nın yazan John îrving'in. Joseph Heller, Kurt Vonnegut ve E. L. Doctorow gibi çağdaş Amerikah yazarlarla aynı akımın içinde yer alan Îrving'in "Hotel New Hampshire" adlı romanı 1981'de bestseüer otmuştu. Richardson 'ın romandan uyarladığıfibnde Nastassia Kinski ve Jodie Foster oynuyorlar. HIZLI GAZETECİ SECDET PTT binası müze oluyor tzmir'in Urla ilçesindeki tarihi PTT binasımn müıeye dönüştürülmesi kararlaştırddı. Urla Belediye Baskam Bülent Baratah 'nın verdiği bilgiye göre, Uçede tarihi eserlerin sergileneceği tek bir müze yok. Baratah, Urla Kaymakamı Ahmet Bilgealp başkanhğında olusturulacak Urla Sanat ve Kültür Vakfı 'nın öncelikle tarihi eserleri bir araya toplayarak Urla Müzesi'ni gerçekleştireceğini söyledi. Baratalı, aynca Uçede 500 kişilik bir anJitiyatro kurulması için çalışmalara başlandtğını açıkladı. (THA> Selçuk DemireVin seyir defteri $ Turgııt Pura Yarışması Heykeltıraş Turgut Pura 'nın anısına düzenlenen Resim ve Heykel Yarışması'mn kosulları açıklandı. lzntir Devlet Resim ve Heykel Müzesi tarafından duzenlenen yarısmada bu yıl konu seçimi ve malzeme kullanunı serbest bırakıldı. Yarışmaya son katılma tarihi 10 Mayıs 1985 olarak belirlendi. Turgut Pura Resim ve Heykel Yanşması 'nın Seçici Kurulu Halil Akdeniz, YaşarAksoy, Bingıil Başarır, Mehmel Boztas, Turgay Gönenç, Hamit Kınaytürk ve Mehmel Özel'den oluşuyor. (UBA) Ekim3 Kasım 1984günleri arasında Ankara'daki Galeri Sev'de düzenlenen "Seyir Defteri" sergisinden derlenen yapıtlan "Seyîr Defteri Dosyası" olarak yayımlandı. 28X38 santimetre boyutlannda, beş yüz nüsha çoğaltüan "Seyir Defteri"nde sergideki yapıtlardan on dardü ve Jale X Erzen'in Selçuk DemireVle yaptığı bir söyleşi yer ahyor. "Seyir Defteri"ndeki her reprodüksiyon 001500 arası numaralanarak sanatçıya ait mühürle mühürlendi. 1978'den bu yana çalışmalannı Paris'te sürdüren Selçuk Demirel, "Seyir Defteri"ndeki söyleside, "Biçimsel birüslup endişesi taştmıyorum. Belki bu endişeyi daha çok bakış açımda, konuları duşünüş ve kavrayısımda aramak gerekiyor. Aynı renkle, aynı çizgiyle ve aynı söyleme biçimiyle aşkı ve nefreti anlatamazsımz" diyor. ÖYLE SANIYORUM Kİ, BU YAZI DİZİSİNİ BAŞINOAN BERİ İZLEYEN OKURLARIN BİRAZ KAFASI KARIŞTI... BAZILARI ÇAPKINLIK OYKULERİ ANLATTIGIMI, BAZISI DA YALNIZCA BASINI ELEŞTJRMEYİ AMAÇLADIĞIMI DÜŞÜNDÜ. HATTA KİMİ OKURLAR, BİRKAÇ SOYUNUK RESİMDEN DOLAYI CİNSEULİK İSTİSMARl YAPTIGIM KANISİNA VARDILAR... OLAYLARI ANLATIRKEN BELLİ BİR TARİH SIRASI İZLEMEDİĞİM İÇİN İPIN UCUNU KAÇIRANLAR DA OLDU... ÖNCELİKLE ŞUNU BELİRTMEK İSTERİM: BU BİR ÖYKÜ DEĞİL, İNCELEMEDİR. SONUNDA SÜRPRİZ FİLAN DE BEKLENMEMEÜ... ŞONU BELLİ ZATEN. ÖLEN ÖLMÜŞ... KATİL DE BELLİ... AMA NİÇIN ÖLDÜRÜLDÜ?.. KİMDİ İFFET?.. SARAY ENTRİKALARI. KÖR KEMANCI.ARABAYLA TAKİP SAHNELERİ YOK BU DİZİDE... ANLAYABİLDİĞİMİZ VE ANLATABİLDİĞİMİZİ KADARIYLA İNSAN VAR, BÜTÜN ÇAPRAŞIKLIĞI VE ÇELİŞKİLERİ İÇİNDE... BİLDİĞİNİZ GİBİ, TV DİZİLERİNDE JENERİKTEN ÖNCE, GEÇMİŞ BOLÜMLERDEN SEÇİLMIŞ ONEMLİ "AN'LAR ARDARDA GOSTERİLİR. BOYLECE OLAYIN BÜTÜNLÜĞÜ KOPMAMIŞ OLUR. BİZ DE ONCA KOŞUŞTURMANIN ARASINDA DOĞAL OLARAK PEHLİVAN TEFRİKAMIZIN GEÇEN AY OKUDUĞUNUZİLK BÖLUMLERİNİ UNUTMUŞ OLABİLECEĞİNİZİ VARSAYIP OLAYLARI ZAMAN SIRALAMASINA SOKARAK BİR ANIMSATMA YAPMA GEREĞİNI DUYDUK. GİBİ SİZ DE QOK iyi TAMIBSINfZ... ZÛTEW BESMİ ÛÛZETEHM PIŞINPA HANSİ SiM, İÇİNOE AFET'İN ORALADI BUCAU^Bİ , SLK. Babası esrar ıçerdı ve her gece annesinı döverdı . Kardeşı ŞEVdövmeye başladı.. y * KETdebırazbuyuyüncelFFETı Oysa yıllar boyu ne ümitlerla ~ büyümüştü / B&>4lMKiaM ' ZEMS1K1 KOf^UiSBA \IFFET / R P M , M iftatA Zeki Faik Izer 14 yıl sonra ilk sergîsini açıyor Kultur Servisi Zeki Faik tzer'ın resim ve halı sergisi 7 arahk cuma günu Garanti Bankasfnın Harbiye'dekı Sanat Galerısi'nde açıhyor. 1970 yılından bu yana çahşmalarını on dört yıldır Fransa'da sürdüren Zeki Faik İzer'in yurda dönüşunden sonraki bu ilk sergisi 28 aralık gunune kadar izlenebilecek. Zeki Faik tzer, bu sergisinde resimlerinin yanı sıra sanatındakı yeni bir aşamamn ürünlerini, tablo olarak tasarladığı halılarını da sergileyecek. 1926 27 yıllarında Galatasaray Sergilerine katılan Zeki Faik tzer, 1933te Abidin Dino, ZllhtU MurıtuglU, Ctiu.il luılu, Elif Naci ve Nurullah Berk'lc birlikte D Grubu'nu kurdu. 1942'de 4. Resim ve Heykel Sergısi'nde resim birinci odülunü aldı. 1945'te Ismail Oygar Galerisı'nde ilk kişisel sergisini açan Zeki Faik İzer, 1948'de Güzel Sanatlar Akademisi Müdurlüğu'ne atandı. 1951 'de Turk Sanat Tarihi Enstitusü'nu kuran sanatçı, 1956'da 18. Resim ve Heykel Sergisi resim birincilik ödulunu kazandı. 1958'den sonra Bruksel, Sao Paolo, Paris, New York, Viyana ve Berlin'de sergiler açan Zeki Faik İzer, 1970'den bu yana Fransa'da buıunuvordu. Geçmiş. bugünttn temelidir Yahya Kemal'in bu değerlendirmesi geçmişi yadsıma, yok sayma olarak ahnmamahdır. Tersine, onun için geçmiş, bugunün temelidir. Yaşayan tarihtir. Nitekim "Tiirk İstanbul" başlıklı yazısında zamanın, "mâzi, hâl ve istikbâl" olarak uçe bolünemeyeceğini savunur. Çunku ona göre zaman yürümekte, surmektedir. Bu nedenle gerçekte, geçmiş, şimdi ve gelecek yoktur; bir "imtidâd", yani uzayıp gitme, surme vardır. Aslolan bu imtidâd içinde değişmedir. Geçmişte "Şark medeniyeti" içinde İstanbul'u yaratan Turkluk, şimdi "Garp medeniyeti"nın havası, kuralları ve hayat şartları içinde, başka "iıslupta" guzellikler yaratmak zorundadır. Bu yaratmada onemli olan "millî şuur"la hareket etmektir. Son olarak denilebilir ki Yahya Kemal, Tanzimat'tan sonra Batı'ya açılan Türk şürinin kendini arayış seruveninde, belli bir bilinçle davranan ve Milli Edebiyatçılar dışında yeni seçenekler sunan bir şairdir. Düşuncelerıne katıhnsvn ya da katılınmasın, şiiri beğenilsın ya da beğenilmesin, altı yuz yıllık bir şiir geleneği içinde şiirsel bir devrimi gerçekleştirdiğı gormezden gelinemez. İtalyan Kültür'de Fellini ve Visconti Ankara'daki italyan Kültür Merkezi, arahk ayı sinema programı çerçevesinde Federico Fellini ve Luchino Visconti'nin yapıtlanna da yer verecek. Ankara İtalyan Kültür Merkezi'nde 18 arahk salı gunü saat 19.00'da da Visconti'nin "thtıras", 20 arahk perşembe günu saat 19.00 'da Fellini'nin Sinema Günleri 83 strasında da gosterilen "Orkestra Provası" adlı filmleri gösterilecek. (ANKA). TARIHTE BUGUN MÜMTAZ .UUK.4.\ "UÇ SILAHŞÖRLERİN YARATICISI.. 1d?O'TS 8U6UkI,ÛULÜ FRAMSIZ YAZARI ALE*ANDR£ DUMAS(OÜMA') , 6& YAŞlN&A ÖLDÛ. YAZOlğl Tı() YATKO OYUMLARINIfd »W/ StGA, 3BRİJVBN 3İ R YATKO OYUMLAd MAhiLARlYLA, eŞİşlB A2. GASTV4UAU BİR KİTLESlUİkt İuGiSİMİ TOPlAYAU DUMAf'NlM YAPITLARi ROAAAMTiZ DEVRİhl TÜM tZLEJZİHİ TAŞlMAKTAİDi. ("MONTE OllSTO K£XtTU'\ "üç StLAH$Ö£LS&" V.B .?) KİrAPLA&tUDAZi G'8i Se£.<JV£MLl « YAŞAM/ OLAKl YA2AR, EN AZ YtGMİ KJEZ. DÜeUO YAPMlŞ,OLUMCUL BİR HASTAU< OLAKİ I4OL.6KAYA YAtO\LAN\P KURTUIMUŞ, İTALYAM HALK 5 Arahk Nobel sahibi Jaroslav Seifert'in şiirleri gizlice ABD'yv kaçırıldı Kultür Servisi lkı Amerikah profesör, 1984 Nobel Edebiyat Ödulu'nu alan Çekoslovak ozan Jaroslav Seifert'in yuzlerce sayfalık yazısını Çekoslovakya'dan ABD'ye kaçırdı. aralarında epey tartıştıktan sonra Çekoslovak ozanla buluşmaya karar verdiler. Sonunda Seifert onlara şiirlerinden ve anılarından oluşan yuzlerce sayfa elyazmasını verdi. Jagasieh ile O'Grady'nin elde ettikleri metinler arasında, ozanın Çekoslovakya'da uzun zamandır yasaklanmış bulunan ve ancak ozel koleksıyonlarda yer alan kitapları da var. Tom Ö'Grady, New York'takı Uluslararası Kennedy Havaalanı'na indiklerinde verdiği demeçte, Çekoslovakya'dan ayrılırken kendilenne yalnızca, "Yanınızda kristal var mı?" diye sorulduğunu belırui. Bilindiği gibi, Seifert'in ABD'de yayımlanan "Çanların Dökiımu" adlı şiir kitabını, 1970"lerın ortalarında İngiltere Buyukelçiliği'nde çalışan bir görevli bacağına bağlayarak Çekoslovakya'dan gizlice dışarı çıkarmıştı. tAHRAMAM GAKıSALD/'YE DA Kadıncıklar Bakırköy'de "lnternational Herald Tribune"un verdiği habere gore, Hampden Sydney Koleji profesörlerinden elli yaşındaki dılbilimci ve çevirmen Paul Jagasich ile kırk bir yaşındaki ozan Tom O'Grady, parasını okulun karşıladığı bir geziyle Prag'a gitLevent Kırca Tiyatrosu 14 ara tiler. İki profesör, kalp rahatsızbktan başlayarak Tuncer Ciicen lığından tedavi gördüğu hastaneoğlu'nun "Kadıncıklar" adlı ye giderek Seifert ile tanıştılar. oyununu Bakırköy Incirli Sine O sırada Jagasieh, Seifert'in kaması 'nda sahneleyecek. 15 gün rısma gizlice, ozanın ABD'de sureyle sahnelenecek üç ödüllü "Çanların Dökiımü" adıyla ya" Kadıncıklar "da Levent Kırca, yımlanan şiir çe\vnlerinm ikincı Aydın Tolan, Melahat özekit, basımını verdi. Ece Örge, Ferdi Akarnur, Alev Sayın, Taner Barlas, Burhan Ertesi gun O'Grady ve JagaGökhan, Reha Bilgen, Mehmel sich'in otel odasındaki telefonGuney ve Şefik A vcı rol altyor ları çaldı. Jaroslav Seifert telelar. fonda, "Bugün saat beşte bulu 5 0 YIL ÖNCE Cıınıhuriyet 5 Arahk 1934 goturucu kararlar alan sahip olan Turk kadını evdeki Fırka grubunun Fırkamızın bu son kararı medenı mevkiını salahıyetle Türk kadınma içtimaı \e işgal etmiş, iş hayatının her dün verdiği siyası hayaıta butun uluslann safhasında muvaffakiyetler tarihi karar üstunde yer vermıştır. gostermtştir. Siyasi hayatta Ankara, 4 (a.a.) Cumhunyet Halk Fırkası Meclıs grubu bugun toplanarak Turk kadınma saylav seçme ve seçilme hakkını veren tarihi kararı almıştır. Meclıs grubunun bu kararı memleketin içinde ve dışında layık olduğu buyuk ehemmiyeüe karştlanacaknr. Ataturkun gosterdıği yolda ulusu daınta iyiye ve ılerıye Cumhurluk ıdaresmin başlangıcındanberi hayata giren Türk kadmını Fırkamız ilerilık yolunda elınden tutntuş ve onu muvaffakıyete yürütmüştur. Çarşaf içinde, peçe altmda ve kafes arkasındaki Türk kadmını artık tahhlerde aramak kabıl olacaktır. Kanunu medeninin kendisine verdiği bütun ıçtimai haklara Belediyeler seçiminde tecrübesini yapan Türk kadını bu sefer de saylav seçme ve seçilme hakkını almak suretile haklannın en buyü%ünu de elde etmiş bulunuyor. Turk kadını bundan böyle ulusun mukadderaima hakım olacaktır. Medeni memleketlerın bir çogunda kadından esirgenen bu hak bugun Türk kadınının 19341984 elindedir ve onu salahiyet ve tiyakatla kullanacaktır. Anadolu Ajansı bugün Fırkamn bu tarihi kararını yazarken Turk kadmını kutlulamağt vazife bılir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle