14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 24 KASIM 1984 Doğurdu mu, özal: NÂIÖ'da veto olabilir (Baştarafı 12. Sayfada) (Baştarafı l. Sayfada) dık. Ama Avrupa Konseyi de o kadar önem verilecek bir yer de değil, ifade edeyim eski önemini de kaybetmiştir. Biz bunu çoktan beri biliyoruz. Yalmz bu sefer başkanlık ra <setesi başka bir sebepten öne atılmıştır. Biz, bu devre Avrupa konulannda aman şunu deroesinier bunu demesinler diye bir şeyin içine girdik. Vaktiyle sanıyorum İller Tiirkmen zamanında kendisi kalkmış demiş ki: Başkanlık sırası bize gelmiş. O da kalkmış bizde heniiz parlamento demokrasisi yok. Demo>rasi o bakımdan işlemiyor. Biz kendi istegimizle bu başkanlıktan vazgeciyonız. Ama Türkiye demokrasiye döndiiğü zaman bu başkanlık hakkımızı kullanacagu demiş. Bizim bakımımızdan boyle bir şeyi talep etmek mecburiydi. Talep etraediğimiz takdirde kendimizin demokrasimize inanmadığımız ortaya çıkardı. Bu bakımdan mesele bana geldiginde ne şekilde olursa olsun, biz bu talebi yapmaya mecburuz. Anladığım kadanyla orada oylama yapdmamış, informel olarak görüştilmiiş. Dışişleri Bakanı da bu teklifimiz kabul edilmedigi manasını çıkannca toplantıya katümamıştır. Kanaatimce bizim orada Dışişleri Bakanı düzeyinde değil, büyükelçi düzeyinde veya müsteşar düzeyinde katılmamız gerekir. Dışişleri Bakanımız da bir daha gitmeyecek. Biz seçilsek de seçilmesek de gitmeyecek. LÎMNİ KONUSU Bir gazeteci de, Başbakan Özal'a Limni konusundaki gelişmeleri ve bir uzlaşma formülü bulunup bulunmadığım sordu. Başbakan Özal, bu soruyu cevaplandırırken, "Hadise, uzlaşma meselesi değil... Hadise, Yunanistan'ın bir açıkgozlıilüğudür. Konse> meselesinde de onlann hafif bir parmağı var... Zaten o yiizden ortaya çıktı" dedi. Türkiye'nin 1969 yıhnda, adaların Yunanistan tarafından silahlandmlarak anlaşmalann çiğnendiğini Atina'ya bildirdiğini, Yunan hükümetinin ise, "Bunu yapmıyonız.." diye cevap verdiğini belirten Başbakan Özal, şöyle devam etti: "Şimdi bunu bir nevi NATO dokümanlan vasıtasıyla tescil ettirmek isliyorlar. Türkiye, sorunun Ege sistemi içinde çözülmesini istemiştir. Yoksa, Limni imiş, şuymuş, buymuş.. gibi parça parça çözumünu düşünemeyiz. Bu anlamda bir uzlaşma diışüniilemez. Nasıl bir formul bulunur, onu bilemiyorum. Bizim göriişümüz, NATO bu konuya girmemelidir. İster lehimize, ister aleyhimize, NATO girerse gerginliği daha da arttırır. Ege ihtilafını çözmeye şansıraız vardır, ama NATO girerse bu şansımız kalmaz. Sorunun çöziimü için, Türkiye'nin ne diişündügünü şimdi söyleyemem, mümkün degil. Üzerinde şu anda da fazla düşünsi'nde yapılan kontrolden sonra rapor verileceği belirtildi. Yakınlan tarafından da hamile olduğu ısrarla söylenen Ayşe Özkan'ın doğurduğunu öne sürdüğü çocuğun ve saldırganların yakalanması için tüm Istanbul polisi seferber oldu. Soruşturmayı sürdüren güvenlik görevlileri, kadının "dogurdum" demesine karşın doktorlann "doğurmuş olamaz" şeklinde konuşmaları karşısında şaşkına döndüler. Eyüp Hastanesi doktorlan Ayşe Özkan olayının gerçekten şaşırtıcı olduğunu belirterek, "Hiçbir belirtiye rastlanmadtğı halde kadının dogum yapmtş olduğunu diişünelim. Peki, ama göbek bağını nasıl kesti? Oysa evleri hastaneye 10 dakika mesafede. Kaldı ki doguracağı gün bo kadının kocası ve akrabalan tarafından nasıl yalmz bırakıldıgını da anlamak mümkün değil" dediler. Olay yerinde yapılan incelemede ne bir boğuşma işi, ne de doğum yaptığını belirtecek tek bir \z bulunamadı. Konuya ilişkin soruları yanıtsız bırakan koca Sabahattin Özkan gazetecüere "defolun" diye bağınrken, özkan ailesinin yakınlan ağlayarak "Caniler.. Onun ilk çocuğuydu bu" şeklinde konuştular. özkan ailesinin 1 yıl önce oturdukları eve taşındıkları, hiçbir düşmanlan bulunmadığı, Sabahattin özkan'ın da Demirkapı'da bir demir atölyesinde çalıştığı belirtildi. Olaya el koyan Ağır Suç Masası yetkilileri, özkan'ın doğum yapmış olabileceğine inanmadıkİarını, ancak yalruz kendisinin değil birçok kişinin kadının 9 aylık hamile olduğunu söylemelerine de bir anlam veremediklerini belirttiler. GÖZALTINA ALINDI Polis, olayı aydınlığa kavuşturamadı. Bu arada çocuğunun kaçırıldığını öne süren Ayşe özkan gözaltına alındı. düğümüz bir konu değil. Ben meselenin prensibini söylüyorum. Kıta sahanlığı, FIR hallı, karasuları hep bir arada görüşülmesi lazım." özal'a sorulan sorular ve yanıtları şöyle: Yunanistan fiili bir durum yaratmak istiyor mu? Türkiye nasıl bir tepki gösterecek? OZAL Biz buna karşıyız. NATO içinde gerekli tavrımızı koyarız. Yapabileceğimizin maksimumu neyse onu yaparız. Bunun belli usulleri var. Zamanı geldiğinde ortaya koyarız. Gerekiyorsa veto da yaparız. Bunun sonuçlan da hoş bir şey olmaz. İslam ülkelerinin Türkiye'yi, liderkri görmek istediklerine ne diyorsunuz? ÖZAL İslam ülkeleri spesifik olarak Türkiye liderimiz olsun demiyorlar. Ekonomik alanlarda bizim ileriye gittiğimizi, bu nedenle önderlik yapmamızı söylüyorlar. Siyasi konularda da bizi önde görüyorlar. Başbakan Özal soruları yanıtlarken, Suudi Arabistan'a gideceğini, ocak ayında da Iran Başbakanı'nın Türkiye'ye geleceğini açıkladı. özal, "Islam Konseyi düşüncesine yanaşıyor musunuz?" biçimindeki soruya şu yanıtı verdi: "İslam Konseyi ayn bir konu. Avrupa Konseyi ayrı bir konu. Hadise şöyle: Avrupa'da herhangi bir organizasyon yokken, kurulmuş bir teşekkfildür. Bir nevi şöyle farzedilmiş: Bir nevi Avrupalılann girdiği, buraya katılanların Avrupalı kimligi aldıgı bir kuruluş olarak duşunülmiiş. Burası bir nevi Avrupalı pasaportu veriyor diye düşünulüyor. Buna daha doğrusu Avrupalı kimligi diyelim. Ama bazen vizesi olmayabiliyor. Şimdi farklı muameleler yapıldığı da görülüyor. Vaktiyle Avrupa'da NATO, OECD gibi kuruluşlar yokken, önemi vardı. OECD, AET tipi kuruluşlar, ekonomik organizasyonlan düşünmüşler. Ülkeler kendi iç meselelerini bu kunıluşlarda iç tatmin konulannı oralarda kullanmaya çalışıyorlar. Özellikle sosyalisl gruplar, bunu fevkalade fazla yapıyortar. Son Avnıpa Konseyi'ndeki hikâyeler de buradan kaynaklanıyor. Türkiye'de demokrasi var mıdır, yok mudur münakaşasını onlar yapamaz. Sormak lazım, 1970'te, 1971'de bu münakaşayı yaptılar mı? Biz oradaydık. 60'ta yaptılar mı? Niye şimdi yapıyorlar. Bunlar sadece onlann kendi içlerinde olan bazı tesirler altında gelişmiş olan hareketlerin göstergesidir. Onun için fazla önem verilecek işler değildir. Biz bdki bağırıp çağırırsak, Avrupa basınında haber büyür. Şimdi tek sütun girmiyor. Başbakan özal, aynı soru çerçevesi içinde Sungurlu'da şu sözleri sarfetti; "islam ülkelerinin gözünde Türkiye'nin iliban ne kadar yükselirse, Avrupa ve Amerika'nın gözunde de aynı oranda yiikselir." ÇORUM'dan YALÇIN DOGAN ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ içinde değişik sorunlor yaratabitir" mesajını vermek istiyor. Sanırız bu nedenle de çok net sorulara aynı netlikte karşılık vermiyor ve "bümiyorum"diyegeçiştirmeyi tercih ediyor. Özal'ın deyimiyle "Yunanistan'ın karıştırdığı ikinci konu da, A vrupa Konseyi 'ndeki gelismeler." Başbakan 'ın açıklamalarına göre, Avrupa Konseyi'nde Türkiye'nin üyeliği sürecek ve önceden açıklandığı gibi Dışişleri Bakanı Halefoğlu, bir daha Bakanlar Komiıesi toplantısına katılmayacak. A vrupa Konseyi 'ndeki olaylarm başlamasıyla birlikte kendisinin gösterdiği ilk tepki ve söz/erden sonra, Başbakan özal, dün Avrupa Konseyi'ni soğukkanlılıkla yerli yerine oturttu. "Rest çektik, üyelikten çekilebiliriz'' gibi gerçekleşmesi inanılmaz, güç vede Türkiye'nin başına yığınla siyasi ve ekonomik sorun yaratacak tepkilerden, dün biz kendisini arınmış gördük. Gezinin iç politika bö'lümüne gelince.. ASAP Genel Sekreteri Mustafa Taşar'ın elinde yurt dışından aldığı bir kart var. Kan dolaşımı yoluyla insanın tepkisini ölçüyor. Kalp üzerinde dört renk var. Mavi, yeşil, kırmızı, siyah. Her renk bir başka tepkinin ölçüsü. Mavi çok sakin, yeşil sakin, kırmızı sinirli, siyah çok gergin anlamına geliyor. Karşınızdakine bir soru soruyorsunuz. Yanıtı daha almadan karşıdakinin başparmağını kartın üzerine basıyor, on saniye bekliyorsunuz. On saniye sonra kartın üzerinde bir renk beliriyor. Mavi, yeşil, kırmızı, ya da siyah. Biz dün Başbakan özal Sungurlu 'da halka seslenirken, Mustafa Taşar'la birlikte halkın arasına karıştık. Bir vatandaşın yanına yaklaştık. önce biz sorduk: "Hayat pahalılığım nasıl buhıyorsunuz? Geçim derdi var mı, yok mu? sorusunun arkasından vatandaş Bünyamin Koçyiğit 'in hemen başparmağını karta bastırdık. On saniye bekledik. Baktık ki, kartın rengi siyah. Yani vatandaş Bünyamin Koçyiğit, bu soru karşısında müthiş sinirli ve gergin. Biraz bekledik. Soru sırası ANAP Genel Sekreteri Mustafa Taşar'a geldi. Yine vatandaş Bünyamin Koçyiğit'e ANAP Genel Sekreteri sordu: "Son seçimlerde oyunu kime verdin? Şimdi seçim olsa kime verirsin?" Taşar soruyu sordu, vatandaş Bünyamin Koçyiğit başparmağını yeniden karta bastı. On saniye bekledik. Baktık ki, renk inanılmaz: Mavi. Yani vatandaş Bünyamin Koçyiğit, son seçimde oyunu ANAP'a vermiş, geçim derdinden rengi nıhsarı solmuş ve hatta kararmış, ama gelin görün ki gayet sakin bir biçimde bir daha seçim olursa oyunu yine ANAP'a verecek. İç politikada halkın tepkisini ve iktidar hakkındaki düşüncesini anlatmaya herhalde artık daha fazla gerek yok. özal konuşurken halk suskun. özal konuşurken halk pek alkışlamıyor. Özal konuşurken halk dinliyor. Özal konuşurken halk nerdeyse hiç tepki göstermiyor. Yaşam kavgasından sinirleniyor, güç durumda kalıyor, ama gidip yine bildiğini okuyor. Birinci günün sonunda halkın kan dolaşımım ölçtük. Dış politikanın kan dolaşımım da Özal özetledi. Içte ve dışta kan dolaşunı (Baştarafı 1. Sayfada) da FIR hattı gibi tek tek ele alınması doğru olmaz, biz bunlan bir bütün içinde ele alntak istiyoruz"dedi. Böylelikle, sanırız, Ege sorunlan konusunda Başbakan Özal, ilk kez önemli bir açıklamada bulunmuş oldu. îzlenilecek politikanm bundan sonraki yöntemini belirlemiş oldu. Ancak, daha sonraki sorulara, "Bilmiyorum. Şimdi bunlan bırakm" karşılığını verirken, "bir bütün içinde" izlenecekpolitikanm hangi yöntemleri içereceğini, nasıl ele alınacağını, ne zaman tartışılacağını açık bırakmış oldu. Aslına bakarsanız, hükümeıin bu konuda çok o kadar hazırlıklı olmadığı da, otobüsteki sohbet sırasmda, edindiğimiz izlenîmler arasmda yer aldı. Limni bunalımı nedeniyle NA TO ile gerginleşen ilişkilerin "siyasal sonuç doğurup doğurmayacağına"ise, yine "Bibniyorum" karşılığını verdi. Otobüsteki sohbette Lımnı'ye ilişkin sorularda ayrıntıya girmek istemeyen Başbakan özal, sanki "politikanm henüz oluşturubnakta olduğunu, Türkiye 'nin vereceği kararlann ne gibi sonuçlar doğuracağuu arastırmakta olduğu" izlenimini vermeye çalıştı. Bize göre Ankara, Limni konusunda nabız yoklayıp tepki topluyor. Amafîilen nasıl bir karar verecek, işte bunun lepkilerini önce görüşmelerle almaya çalışıyorlar. Başbakan özal'ın yansıtmak istediği ve özellikle kaçındığı konu "NATO'ya gösterilecek tepkinin net olarak kararlaştınlmıs olduğu." Bir başka deyimle, Başbakan Özal çok net bir biçimde NATO'ya "Henüz karar vermedik. Ama vereceğimiz karar beklenenden ağır olabilir ve NA TO Ölenlerin Ardından... Nurullah Ataç, "ölüm" sözcüğünü kullanmayıp da "vefat" diyenlere çok kızardı. Yakınlan daha iyi bilirler: Ben vefat etrmm efendim, ölurüm.. der. "Ben öldüğüm zaman, gazetede 'vefat etti' filan diye yazarsanız, iki elim yakanızdadır.." biçiminde öfkesini belli edermiş. Aynı gazetede birlikte çalıştıkları Nurettin Artam'ın ölen her yazarın, sanatçının ardından yazı yazmasına da kızar, eleştirirmiş. Nihat Subaşı anlatmıştı; bir gün Ataç, Nurettin Artam'a şöyle takılır: Ben senden sonra öleceğim, benim için yazı yazamayacaksın! İkisi de Türk Dil Kurumu'nda çalışırlar. Ataç, Nurettin Artam için Ömer Asım Aksoy'a, öbür arkadaşlarına: Ben öldükten sonra da böyle yazacak, istemem! dermiş. İşe bakın siz, Nurullah Ataç, Nurettin Artam'dan bir yıl önce öldü! Bellegimde yok ya Artam, kesinlikle Ataç için yazı yazmıştır... Ataç, 17 Mayıs 1957'de öldü. Nurettin Artam ise, 27 Ekim 1958'de. Ataç, siyasal içerikli yazılan için "Kavafoğlu" takma adını kullanırdı. Artam'ın küçük fıkralannda kullandığı ise, "T.İ.", "toplu iğne" demek. Ataç'ın iğneleri çuvaldız gibi. Artam'a söyledıkleriyse, takılma... Ataç, son yazısını hastanede yazdı, kısacık. 11 mayıs cumartesi "Günce"si, "Son" başlığıyla "Ulus"\a çıktı. Şöyle: "Saynlarevine düştüm. Bu kez önemliye benziyor. Oldürur mu, öldürmez mi? Orasını bilemem ya, İstanbul'a gidecektim, sağınlar (hekimler) bırakmryor. Birsüre yazı yazamayacağım. Ben de yazamayacağım, Kavafoğlu da yazamayacak. Aynlmaz benim yanımdan. Kim bilir? Ola ki son yazdığım çizeklerdir bunlar. öyleyse ne yapahm? Bunca yıl yaşadım, yeter bana." ölenlerin ardından hep iyi şeyler söylenir, yazılır. Sağlıklanndaysa, değerlerinin bilinip bilinmediği kuşku götürür. Diyecegim, yaşarken, yeriz birbirimizi, öldüresiye uğraşırız; ölünce de ağıt yakanz... Şöyle eşsizdi, böyle eşsizdi.. deriz. Ataklı'nın cenazesinden sonra, konuşuyorduk birkaç arkadaş, eski bakanlardan Karadenizli Ali Rıza Uzuner anlattı, fıkrayı. Şöyle: Hoca, ölünün başında cemaata sormuş: Ey cemaat, bu mevtadan (öluden) razı mısınız? (hoşnut musunuz?) Topluluk, alışılan biçimde: Razıyız! karşılığını vermiş, arkadan ikisi parmak kaldırmış: Bir de bize sor! Viyana'da Ermeni kurşunlarıyla öldürülen Evner Ergun'u, 196O'lı yıllarda planlamada çalıştığı dönemden tanırdım. Sonra yurt dışında görevler aldı. Her şeyden önce, iyi bir insan. Kaç kez değindim, kimse tınmadı. Her şeyden önce, Amerika'daki Ermeni öc anıtları yıktırılmadan, "altn yardımınızı basınıza çalın" demeden, Ermeni terörünün önüne geçiiemez kanımca. Oralarda, çalışan, yaşayan insanlarımız var. onlann canı nasıl korunacak? Üstüste, Maltepe Camii avlusunda toplandık son günlerde. Eşref Üren'in cenazesi, bir ressam evinden ölü çıktığını gösteriyordu. Tüm ressamlar, sanatçılar oradaydı. Eşref Üren'in son anına dek yanından ayrılmayan ressam İmren Erşen, onun çok sevdiği kaşkolu boynuna sanp gelmişti. İmren Erşen, ona son dakikalarında sormuş: Bir şey istiyor musun? Uyku, diye karşılık vermişti Üren, uyku istiyorum... Uyku sözcüğünü, ölüm sözcüğü yerine mi kullanmıştı? İmren Erşen, Eşref Üren'in yiyeceklerine dektitizlik gösterirdi. Üren, yasak olmaşına karşın, kaçamak makarna yer; çorbaya ekmek doğrardı. İmren Hanım, sıtem ederdi... Sergilerde, bu yumuşak insanı izlerdim. Cumhuriyet'e yazdtğı kısacık yazılan kimileyin zehir zemberek olurdu. Taa, 1921'lerden arkadaşı Sefik Bursalı, Maltepe Camii avlusunda; Gerçek bir ressam öldü, dedi, o kimileri gibi uyduruk değil, gerçek ressamdı... Eşref Üren, Abdülhamit'in paşalanndan Fenim Paşa'nın oğlu. Kurtuluş Savaşı'na katılır, 1921'de terhis olup, "Sanayii Nefise Mektebi Âlisi" ne girer, Şefik Bursalı da oradadır. Altmış üç yıllık iki arkadaş... Mucip Ataklı, çarşamba günü toprağa verildi. 27 Mayısçıların çoğu oradaydılar; hasta olanlar gelememişlerdi. Muzaffer Yurdakuler'in tansiyonu çıkmış. İrfan Solmazer kalp krizi geçirip hastaneye kaldırılmıştı. Komutanlar, eski askerler, Halkçı Partililer, SODEP'lilerde oradaydı. Eski CHP'liler, arkadaşları.. Salim Başol'u gördüm... Ataklı, İstanbul'da HP'nin kongrelerine gitmiş, arkadaşı Avni Güler'le galiba Sarıyer Kongresi'nde, HP'nin Genel Merkez'e yakın bir mılletvekili, yaptığı konuşmada, parti içi muhaiefet kanadını, bu arada Ataklı'ları sert biçimde eleştirmiş. Canı sıkılmış Ataklı'nın buna. Avni Güler, çıkıp karşılık vermiş. Aksamüstü yemekte, bir duble rakı içmiş. Avni Güler'e göre, yemeği biraz fazla kaçırmış. Ama, belli ki, gündüz ki eleştiriler canını sıkmış. Akşam trenle dönecekleri sırada, Haydarpaşa'da vagondan yere düşmüş. Hastaneye götürmüşler, ama kurtaramamışlar... O asık görünen yüzünün yanında, ince bir yürek taşımış. Çok saygılı bir kişiydi Ataklı. Ondan, kimseyi çekiştiren, eleştiren bir şey duymak güçtü. Başlarda toplumculara ısınmamıştı sanıyorum, giderek ısındı. Onların çektiklerini de görerek. Suphi Karaman, mezarı başında yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi: "Acımız buyüktur. Mucip Ataklı, 27 Mayıs Oevrimi'nin renldi ve çok yönlu eylemcilerinden biriydi. İnançlı ve inandırıcı niteliği ilk günlerden itibaren kendisinde umut ve güven sağlamıştı. Kemalist doğrultunun güçlü savunuculanndandı. Sevgiye hoşgörüyle yaşadı. Çetin günlerin en karartılanndan biriydi. İyiye ve doğruya inandı. inandığını savundu. Alnıaçık ve başı dik kaldı. Onurlu yaşadı huzur içinde öldü. Tarihe kayıt böyle duşecektir..." TÎYATRO GÖSTERİ 528 66 29 526 10 00 / 412 K.ırt.1.0, Halk Eqılım Yjm Tel 337 Q1 26 I KULTUR MERKEZI DOSTLAR TİYATROSU MODA SINEMASINDA BatıarıyeAdlıye Yanı(Tel 337 01 28 OTOBÜS 2. Hafta Yönetmen: Tunç Okan 1100 Pi. Salı Ca'S 131515 301845 2100 Prş . Cuma AÇOK OYNUYOR AKSAK TİMUR ile HOCA NASRETTİN SON 0VU1LAR TİMUR SELÇUK DİNLETİSI 24 Kasım /Saat: 21.00 11 0 0 13 15 • 15 3 0 18 45 C lesı Pazar 21 00 Gelecek Film (Mfizikli Çocuk Oyumı) C tesıPazar 11 00 BİR YUDUM SEV6İ Çarş. 15.30 Cuma 21 00 C tesıPazar 14 3018 00 7 uluslararası ödüllü Türk filmi yeni kurgusuyla sinemalarımızda 2. Hafta ŞEHZADEBAŞI DİREKLERARASI TİYATROSUNDA ZORBA SaiıÇarşambaPersembeCuma 18.45 Pazâr 18 45 Cumartesi 15.00 Yılın Tiyatro Olayı SIRASELVıLER DEVEKUŞU SALONUNDK Itl U4 46 7S Pfrstmb» ?0 30 Yazan: Nikos Kazancakis Uyariayan ve Yöneten: Fikret Hakan Tel 522 72 77 528 61 57 Cumaf 18.00 • 20.30 Cumjrttsı 16 00 1100 Pıuı 1SD0 1S00 KENT OYUNCULARI HarDıye 146 35 89 47DBV& 12 Kasımdan itibaren EWv,oğlu Dunya 149 93 61 Kadıkov Moda 337 01 2h KTANBUL BELEDIYESJ ŞEHİR TİYATR0LARI Tunç Okan Kuyııcak'ta yarın seçim var ai poyrazoğlu tiyatrosu Yılın olaylar yaratan güldürüsü ORTAOYUNCULAR Harbiye M.Ertuğrul (140 77 20) Albert CAMUSBertan 0NARAN HAYR0LA KARYOLA MÜRHAM DAMÖOGLU FERHAN ŞENSOY Tti: 143 U 17 144 43 27 SAHK DEVEKUSI J KABARE inöniL, Ege gezisine çıktı CALİfiUU Yöneten: Mehmet IKSEL W.ShakespeareN.SEVIN HIRÇ1N KIZ Yöneten: Engin ULUDAĞ (Yalmz pazar günleri) tZMİR, (Cumhuriyet Ege Bürosu) tstanbul'dan dün akşam îzmir'e gelen SODEP Genel Başkanı Erdal tnönü, 10 günlük Ege gezisine yarın belediye başkanlığı seçimi yapılacak Kuyucak'tan başlıyor. Belediye başkanlığı seçiminde ANAP'lı ve SODEP'H adaylar çekişecek. SODEP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün bugün bir açık hava toplantısı yapacağı Kuyucak'ta 25 Mart seçimlerinde ANAP'tan aday olan Cengiz Aydın belediye başkanı seçilmiş, ancak daha sonra işlerinin yoğunluğunu öne sürerek istifa etmişti. Cengiz Aydın'ın istifası ile boşalan belediye başkanlığı seçimi yann yapılacak. Seçimlerde ANAP üyesi Cengiz Şencan ile SODEP üyesi emekli öğretmen Ali Gerçek çekişecekler. belediye başkanlığı seçiminin, halkın ANAP iktidanndan duyduğu memnuniyetsizliği göstermesi için bir fırsat olduğunu belirten SODEP Aydın tl Başkanı Rauf Değirmenci, "tktidann icraatına dur demenin bir yolu SODEP li adayımız Ali Gerçekin secilmesi olacaktır. Halkımızın sıkıntıianna son vermenin bir yolu demokratik nrtamda yapılan seçimlerdir" dedi. İnönü bugün aynca Nazilli'de de kapalı salon toplantısına katılacak. İnönü daha sonra sırasıyla Tirlibeyli, Atça, İncirliova, Koçarlı'ya giderek burada yurttaşlarla sohbet edecek. İnönü yarın da Aydın'da bir basın toplantısı düzenleyecek. Özalhn stresi "mavi" HASAN UYSAL ÇORUM/AMASYA Başbakan Turgut Özal, üç ili kapsayan iki gunluk gezisine kalabalık bir kafîle ile çıktı, Partinin otobüsü Ankara'dan ANAP Genel Başkan Yardsmcıları Mehmet Keçeciler ve Halil Şıvgın ile Genel Sekreter Mustafa Taşar, 17 milletvekili ve 16 koruma polisini alarak hareket etti. Sabah saat 8.30'da yola çıkıldıktan az sonra Mustafa Taşar elinde bir elektronik stress aleti ile Turgut Özal'ın yanına geldi. Özal aleti önce önemsemedi. Taşar, aletin Siemens Fabrikası Genel Müdürü'nün armağanı olduğunu söyleyince, baş parmağını plastik kartın üzerine bastı. Plastik kart mavi rengi gösterdi. Sonuç; Özal heyecansız.. Özal, sinirlerinin gergin olduğunu sanıyordu ki, aleti kontrol için otobüs şoförünün de stresini ölçtürmek istedi. Şoförde de "mavi" renk çıkınca, Özal, "Bu hep mavi gösteriyor" dedi. İlk durak Sungurlu'da Özal, çok sayıda pankartla karşılandı. Ama bunlardan bir tanesi daha önce Cumhurbaşkanı için hazırlanmış olanlardandı: "Saygılann en yücesi Sungurlu'dan." Stresi ölçülürken kartı "mavi" olan Başbakan, yaptığı konuşmalarda ise Türkiye için "pembe" tablolar çizdi: • 1,5 milyon gecekonduya, kaçak inşaata 1,5 yıl içinde tapularını vereceğiz. • Sadece kaçak sigaradan kaçakçılann cebine giren 100 rnilyar lirayı biz topladık. • Gelecek yıl, Konut Fono'nda 200 milyardan fazla para toplanacak ve 140 bin konut yapılacak. • Vatandaşın bankalara yatırdıgı döviz 600 milyon dolan buldu. Döviz sıkıntımız yok. • Dükkânlar Avrupa'dan, Amerika'dan gelen mallaria doldu. Özal, Sungurlu'da otobüsün üzerinden konuşurken bir yurttaş, "Konfeksiyon fabrikası istiyoruz" diye bağırdı. Başbakan hemen yanıtını verdi: Merak etmeyin yapanz. Ama aynı yurttaş Özal'dan bu kez fabrikanın yerini görmesini istedi. Özal, bunun da yanıtını verdi: Görmeden de yapanz. (526 53 10) FATİH Lnleh BEI l ONMııalla GtNEZ PERŞEMBENİN HANIMURI Yöneten: Engın GÛRMEN GENEL ISTEK UZERINE * ÜSKÜOAR (333 03 97) Oktay ARAYICI RUMUZ GONCAGÜL Yöneten Gül GÛNGÜN Oyun gunlerı: Salı Car. Per. Cuma: 20.30 C.tesi: 15.30 19 00 Pazar: 15.3019 00 1 Yöneten Konuk oyuncu Müşfik Kenter Korhan Abay SalıPerş. : 21 30 Çarş. : 18 0021 30 C tesıPazar : 19 3021 30 Antalya Festivali'nin 5 ödüllü filmi BİR YUDUM SEVGİ Kadir InanırHale Sovgazi Yonefen: Atıf Yılmaz 23Kasım9Arahk Suadiye ATLANTİK Sineması'nda Biletler satışa sunulmuştur Tel: 355 43 70 ULUSLARARASI SANAT GOSTERlLERı »Ş Gtnel S j n j l Ton«lmenı: HALDUN 0MMEN DORMEN TOPLULUĞU Georges Feydeau uskudar sunar tiyatrosu halk cad 37 tlf 333 06 18 bizim tiyatro (L'Hotel Du Libre Echange) KOVEDI 3 PEROE al güjüm ver gülüm müzikli çocuk oyumı yazanyon«t«n: mustafa gezer «tokor glysl: b«hçet nM müzlk: tan|u duru cumartostpazar: 11.00 .• . HALDUN DORMEN •, •, 28 KASIM ÇARŞAMBA'DAN İTİBAREN 282930 KASIM'84 günlerinde yerimiz kalmamıştır. İlginize teşekkür ederiz. 1256789 ARALIK '84 biletlerı satışa sunulmuştur Scantar Pat Safı hanc Çars 21 15 Per 2115 Cuma 2' 15 CTesı 18 0021 15 Pazar 14 3018 00 SİNEMATİYATRO İLANLARI HER GÜN BU KÖŞEDE bkl M Ummm Eı«nMM ttâ. »*: M Tah 141 27 37 PMfMı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle