15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL (Başıarafı 2 Sayfada) barışın öncüleri oldukları için.. On yaşındaki Jerome, korkusuz, birieşik, banş içinde bir dünya düşlüyor, tüm dünya çocukları gibi... Ritsos da, barışı bir çocuğun huzur dolu uykusuna benzetmişti: "Banş, bir küçük çocuğun uykusudur Barış, mutlu bir annenin uyuyuşudur Ağaçların gölgesi altındaki sevişenlerin fışıldaşmalarıdır" Bir Pakistan şairi Faiz Ahmet Faiz de 'barış' konusunu şu küçücük şiırie özetlemiş: "Istediğin ne? Yaşam mı, ölüm mu? Ne istediğini söyte Var olmak mı yok olmak mı? Konuş, nedir kararın V&şamak mı ölmek mi? Yeryüzü bir tek sözcuğe bağlı Dudaklardan çıkacak bir tek sözcuğe )faşam mı, ölüm mü?" Bu kadar açık: Yeryüzündeki tüm insanlar yaşamayı mı seçecekler, ölümü mu? On yaşındaki küçük şair Jerome, kocaman bir ateşin içine bütün öldürücü silahlann atılıp yok edildiğini düşlüyor, mavi kuşun çıkardığı oyüksek yerden... Kimbilir belki bir gün, belki bir gün, düşler gerçek olacaktır. Bu, olmayacak bir düş sayılsa da bu düşü yaşatmalı, sürdürmeli, savunmalı... Hep birlikte görülen düş, düş olmaktan çıkar bir gün. On üç yaşındaki bir Arap çocuğu Taii Sorek de bakın ne yazmış: "Bir kutu boyam vardı Pariak, güzel, göz alıcı Bir kutu boya Soğuk renkler, sıcak renkler Varalılann kanını boyamaya kırmızım yok öksüzlerin yasını belirtmeye siyah Sarı yok ezilmiş kumları renklendırmeye Yaşamın güzelliklerini, sevinçlerini çizmeye portakal rengi boyam var Yapraklar, tomurcuklar için yBşilim var Mavim var huzurtu gökler için Düşler için pembem var Oturup çizdim ben de banşın resmini." HABERLERİN DEVAMI Seçim otobüsüyle dolaştı Ozal, Anharalılara seçim havası yaşattı Başbakan Özal, vatandaşlann af isteklerine, "Tamam, merak etmeyin, bakalım" dedi. ANKARA (Cumbnriyet Bürosu) Başbakan Turgul Özal, Ankara Büyük Şehir Belediyesi ile Çankaya, Mamak, Altındağ ve Yenimahalle belediyelerinin çalışmalannı yerinde inceleyerek, Ankara'ya seçim havasını yeniden yaşattı. özal, af talebinde bulunan vatandaşlara, "Tamam, merak etmeyin, bakalım" yanıtını verdi. Özal, ilk olarak seçim otobüsüyle Başbakanhk Konutundan aynlarak Çankaya Belediye'sine geldi. Özal ve beraberindekileri taşıyan ANAP'ın seçim otobüsü yol boyunca " A n m Balım Petefim" şarkısını çaldı. özal, otobüsün önünden halkı selamlarken, kendisini Başbakanın Teknik Danışmanı olarak tanıtan Erkan Zenger mikrofondan sürekli olarak, "Getirdiği modern hizmet anlayışı ve ekonomik kültüriı ile Türkiye Cumhuriyetinde çığır açan Başbakanımız siri selamlıyor. Bu pazar gününü siz Ankaralılara ayınyor" anonsunu yaptı. Turgut özal, Tuzluçayır'da çöp fabrikasında incelemelerde bulunmak üzere Mutlu Mahallesi'nden geçerken, yaşları 515 olan yüzlerce çocuk ANAP otobüsünün çevresini sardı. özal mikrofondan, "Ne istiyorsunuz çocnklar, söyleyin bakalım" diye sorunca, çocuklar, "Yol istiyornz, park istiyoruz" karşılığını verdiler. özal çocuklara, "Maşallah hepsi sportmen bunların. Haydi bakalım aslanlar, siz çalışın hepsi yapüır" diye seslendi. özal, Altındağ Belediyesi'ni de ziyaret etıi. Burada Altındağ Belediye Başkanı Muzaffer Atılgan ile Anakent Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy'un tartışmasına tanık oldu. Atılgan, hizmetin kendileri tarafından üretilmesine karşıhk, gelirlerin anakent belediyesince toplandığını söyledi. Atılgan, balıkçılar için bir hal yaptırdığını söylemesi üzerine, Anakent Belediye Başkanı, balçıkların buraya zorla toplatıldığını ve başına bir "eşluya" getirildiğini behYterek, "Bunlar balıkçı maflasıdır" dedi. özal tartışmayı kesti ve belediyeden aynlarak Altındağ pazannda incelemelerde bulundu. Özal, 500 lira olan muzun fiyatını fazla bulunca bir satıcıya, "Seni ibbar ederim" dedi. Özal'ın bulunduğu otobüsün önü defalarca vatandaşlar tarafından kesildi. Özal'a sorunlannı ileten vatandaşlann coğunluğunun derdi "af" çıkmasıydı. Özal, af talebinde bulunanlara, " T a m a m , merak etmeyin, bakalım" yanıtını verdi. MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI 12 KASIM 1984 Turgut Bey Zayıflıyor mu? Turgut Bey'le konuşuyorduk; konuşmanın sonlarına doğru, ona aldığım bir okur mektubundan söz etmiştim; okur bir bayandı. "b" ili cezaevinde yatan eşıyle görüşmede güçlüklerte karşılaşıyordu. Birincisi, süre kısaydı, ileri sürdüğüne göre, kimileri daha uzun süre konuşabiliyorlardı. Bir de, yakın akraba olmasına karşın soyadı tutmayanlar, görüşemiyorlardı içerideki tutuklularla, sanıktarla. Turgut Bey, şu karşılığı verdi: Bilmıyorum. Kaidede bir değişiklik mi yapıldı, inceleyeceğim. Bir yönetmetık değişikliği mi oldu? Yoksa, oradaki zatın değişikliği mi oldu, onu bilemem... Yeri gelmiş miydi, bilmem ya, ölüm cezalarına bir değinsem mi? Ölüm cezalan, ardı ardına gelmeye başladı. Hükümet olarak düşünceniz nedir? ÖZAL Vallahi bu, hükümeti değil, TBMM'yi ilgilendirir... Bir de Arapça dersleri tartışması var, laikligin zedelenmesi... ÖZAL Arapça dersleri okutulur, başka lisan da öğretilir. Birçok yerlerde öğretiliyor. Yani, bir lisan bilen bir adam, iki lisan bilen iki adam, üç lisan bilen üç adam, derler. Lisan ögretmenin hiçbir mahzuru yoktur. Bunun laiklikle de bir ilişkisi olmaması lazım. Laiklik meselesini maalesef, bazı çsvreler yanlış anlıyoriar. Ben her zaman ifade ediyorum, Türkiye'de sistem oturmuştur. Ama bu sistem içerisinde aşırı birtakım insanlar da olur, yani her memlekette vardır. Gidin Amerika'ya bakın; öyle bağnaz, öyle tutucu çevreler var ki, ama o cemiyetin içerisinde yüzde biri, ikiyi üçü temsil etmiyor. Ve bir neticesi de yok onun. Ama bu insan cemiyetleri, netice itibarıyla toplum, hepsi de tornadan çıkmış adamlar olması mümkün değildir. Farklı düşünenler de olacaktır. Onlan da kanunlar çerçevesinde yerine oturtmak lazım. Ama illa meseleleri hep böyle Türkiye'de umacı gibi göstermenin de faydası yok. Yani, bu bir nevı demokratik sistemin gelişmesine mani oluyor aslında, iyi baktığınız zaman. Hep böyle bir tabular çıkartıyoruz, koyuyoruz. Geçenlerde, bir misal vereceğim, bizim İstanbul Belediyesi ve parti teşkılatı da galiba. parti teşkilatı yahut, emin değilim, bir konser verildi... Açık hava konseri, Ali Sami Yen Stadında, yüz, yüz elli sanatçı müracaat etmiş, ancak kırkını, ellisini çıkartabildiler. Ben de oraya gittim, üç, dört saat de kaldım. Trıbünlerin büyük bir kısmı doluydu. On bin kişi falan vardı. İyi haber verilse, belki yirmi bin kişi de olurdu. inanmayacaksınız yani, bir kere o sanatçılar, her türlü şeyden insan var; yani kahramanlık şeyi yapanlar da vardı, caz çalanlar da vardı. Oradaki insanlara baktım, cazı da alkışlıyoıiar, öbürünü de alkışlıyorlar. Gençlerin durumu... "Türkiye, dedim, artık kendisi bir yola girmiş, artık bu yolu geriye döndürmek mümkün değildir!' ...Yani, o insanlann durumuna bir baktığımız zaman, artık on beş sene evvelki, yirmi sene evvelki durum da değil. Yepyeni bir nesil var. Bir şey gördüm, "Özal" mandalinleri, o nedir? ÖZAL Neymiş o? Mandatinlerin arkasında "Özal" yazıyor! ÖZAL Ufak mandalınlere mi koymuşlar? Ufak mandalinler, eski "Fahrettin Kerim"\er gibi... ÖZAL Ufak şekerler vardı, "özal şekerteri" diye, onu gördüm ben. "Özal" mandalini dediğine göre, biz ondan reklam hissesi isteyelim! Geçenlerde "Güneş"fe bir demeciniz vardı, "Erken seçime gideriz yoksa..." diye. Bildiğim, erken seçimden yana değildinizsiz, şimdi bu "erken seçim" "parti içinde bir güçlükten mi doğuyor yoksa? ÖZAL Yok, hayır hayır. Bunu, erken seçime hemen şu anda gideceğimizden dolayı değil de, ben meseleyi şöyle aldım: Demokratik sistem, her zaman kendisini düzelten bir sistem olması lazım. Yani, demokratik sistem dejenerasyona doğru gitti mi, yerine başka şeyler geliyor. Biz buna müsaade etrneyiz. Bugün parlamentoda, veyahut da hükümet kurulunda birtakım Bizans oyunları oynanmaya çalışıyor ise, bunun en sağlıklısı bu yollara gitmeden, seçime gidip işi normale getirmektir. Onu söylemek istedim... Öyle bir şey mi var? ÖZAL Hayır, öyle bir şey yok. Öyle bir şey düşünenlere bir ikaz mahiyetinde söyledim... Yani, gözdağı gibi mi? ÖZAL Olabilir, öyle denir. Öyle denmez. Kim düşünüyorsa, öyle... Belediye seçimlerinden sonra, partilerin durumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz ? OZAL Ben grupta bu değerlendirmeyi yaptım, ama tabii yazılacak şeyler değil. isterseniz kapayayım teybi? ÖZAL Kapat, özel olarak söyleyeyim... Turgut Bey, neşeli görünüyordu. Kapıdan uğurlarken, göbeğini göstererek: Bak, zayıfladım, inceldim! dedi. Gerçekten, ceketin düğmeleri kolay ilikleniyordu. Benimkiyse, iliklenmiyordu, iyi mi? Giysileri de yepyeniydi. Terziden yeni almış olmalı... Nasıl zayıfltyorsunuz, böyle? ÖZAL Rejimle, yemiyorum spor yapıyorum... Evet, eşofmanlı birresmınizi görmüştüm. Nerede yürüyorsunuz, Köşkün bahçesinde mi? Ben de Çankaya'da yürürüm, hiç sizi görmedim... ÖZAL Hayır, hayır evde, aletle. Dışarıdan bir alet getirtip, onda çalışiyorum, zayıflıyorum... Calp istanbuVda Çin Lokantası sonra İstanbuVun Bebek semtinde de Çin Lokantası açıldı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral tarafından açılan lokantada ozellikle Pekin mutfağınm ağırlıkta olduğu yaklaşık 230 çeşit Çin yemeği sunulabilecek. Yemeklerin içinde köpek balığı. Pekin ördeği, deniz kurdu Çinli aşçılann tavsiye ettikleri yemeklerin başında geliyor. Sanayi ve Ticaret Bakanı Aral, Çin yemeğini özel çubukla tadarken, güçlük çekti. (Fotograf: ŞENOL KONVKÇV) ÜÇ YENİ ROMANC1MIZ BİR ARAYA GELPİ (Baştarafı 1. Sayfada) C.İ). lsterseniz, yazarın, romancının siyasal görüşleriyle yazdıkları, yapıtlan arasındaki ilişkiden söz edelim biraz da. M.E. Yazarın politik görüşleri, yazacaklarını etkiler mi, etkilemez mi? Bence etkileraemesi gerekir. Eğer yazacaklarını politik kaygılarla frenleme, değiştirme ya da belirli bir şekilde sunma durumu varsa, zaten o kişinin işi yazarlık değildir. Geçen soruya da bir şey eklemek istiyorum: Neyi yazarsanız yazın, iyi yazdığınız zaman gayet iyi bir eser çıkabilir. Yapılan iş iyi olursa, bu birçok şeyi halledebilir. O.P. Neden bahsedersek edelim, politikanın üzerimizdeki ahlakı baskısından ne kadar söz edersek edelim, elbette ki sorun, iyi bir şey üretmek. Fakat şöyle bir şey söyleyeyim: Bu, şeytanla işbirliği yapmaya kadar gider. Diyelim, bir yazar çok mükemmel bir roman yazabileceğini düşünseydi, şeytanla işbirliği yapabilir miydi? Diyelim, iyi bir roman yazmanın şartı faşist olmak olsaydı, buna razı olur muydu? Belki biraz abartıyonım, ama politikanın baskısı üzerimizde her zaman var. lstediğimiz kadar bundan kaçınalım, istediğimiz kadar sinik, nihilıst olmaya çalışalım, bu baskıyı Türkiye'de bir yazarın ister istemez hissedeceği kanısındayım. C.Ü. O zaman başka bir yolu yok mu bunun? O.P. O zaman, sorun benim için biraz şöyle oluyor: Politikanın baskısını üzerimde bu kadar hissediyorsam, ahlaki durtü bu kadar güçlüyse bende, bu ahlaki kaygıya tepki göstermenin en iyi yolu bence edebiyat değil. Politika yapmak için sanat eseri ürettiklerini söyleyenlere her zaman kuşkuyla bakmışımdır. C.Ü. Öyleyse, bu çaba niye? Yapılacak o kadar şey varken, yazar niye otursun odasında roman yazsın? O.P. öençliğimde arkadaşlanmdan biliyorum. Onları izlemekle yetiniyordum. Çünkü ben, romanımı yazacağım, diyordum. Onlar benden daha aktiftiler. Bense seyirciydim, kendimi odama kapayıp aklımca daha anlamlı olduğunu savunduğum bir şey yaptığımı söylüyordum. Belki bir anlamda son derece bireyci davranıyordum. Bu bakımdan, en sonunda bir güzellik, anlamlı bir bütün, herkesin hoşuna gidecek bir ahenk yaratmak olan roman yazmak vb. gibi işler ile politika arasında bir çelişki var. Ama doğrudan politikayla uğraşmanın kitaplarımıza zarar vereceğini sezmiş vaziyetteyim. Doğrusu, çok kısa vadeli politik sonuçlar elde etmek için yazılacak romanların başansızlığa mahkum olduğuna karar vermiş gibiyim. L.T. Eğer yanılmıyorsam, ben şöyle bir eğilim sezdim: Politikanın ahlaki baskılan ayn bir şey. Doğrudan politik mücadelenin içinde olmak ayn bir şey. O.P. Doğrudan politik mücadeleye ahlaki baskılarla giriyoruz. L.T. tnsanın belli bir dünya görüşü vardır. Bu, belli bir politikayı da içerir. Yazar, doğrudan politik mücadeleye ginnese bile bu, yazdıklarına yansjr. M.E. Bence roman belli bir denge sorunu. Bunu iyi tutturduğunuz zaman, Malraux'nun yaptığı gibi gerektiğinde bir teröristi de anlatırsmız, hiç sırıtmaz. Amacı roman olan çahşmalarda, tabii ki bir politika olacak. Roman yazmak için önce sağcı, solcu, liberal, mutlaka bir dünya göruşü gerekir. Önemli olan, bunun dozajını iyi ayarlayabilmek.Samrım Dostoyevski'den başlayarak bu yana, tabir caizse saf politik yazarlar da var; çok buyük laflar da ediyorlar, pohtik eylemin de içindeler, ama eserlerinin dengesi iyi kurulmuş, hiç yadırganmadan okunuyor. Önemli olan, bu dengeyi iyi kurabilmek ve iyi romanı yazabilmek. Sorun bu. C.Ü. Peki, örneğin Mehmet Eroğlu'nun ilk romanı "karamsar" diye nitelendi kimüerince. Romana böyle bir yaklaşımı nasıl karşılıyorsunuz? O.P. Bazı eleştiri klişeleri var. Bunlar sağlıklı vaklaşımlar değil. Bir kitabın özünu, ortaya serdiği gerçekliği, kitabın kendi gerçekliğinj anlamada, bana çok yararlı kategoriler olarak gelmiyor bunlar. Ozellikle "karamsarlık" kategorisi çok dar ve siyasi bir şey. Hatta Marksizme Hıristiyanlıktan devralınmış bir "karamsarlık iyimserlik" kıstası getiriliyor. Diyelim ki, sosyalist gerçekh'ğin etkisiyle, kitabı okuyan insan intihar etmesin, hayata küsmesin gibi. Öte yandan, bu karamsarlık kategorisi bizde çok fazla önemsendiği için, yazarlar da bundan etkilenerek, aslında son derece karamsarca yazılmış kitaplann orasına burasma ya da sonuna "dogan güneşJer", "açan tohumlar" koyarak akıllarınca karamsarlığını yendiklerini sanıyorlar. Oysa, diyelim bir kitap son derece karamsar, fakat son derece güzel olsun, o kitap bana iyimserlik veriyor. Öte yandan, bir kitap iyimser, ama kötü bir kitap olsun, o zaman benim içimi karartıyor. M.E. Her şeyin romanı yazıhr. Yeter ki yazdığınız iyi olsun. Herhalde kısa bir araştırma yapılırsa, birçok kapkara romanın şaheser sayıldığı kolaylıkla görülür. Ashnda bir romanı karamsar bulmak, iyimser roman ikilemini de içinde taşıyor. Biber de acıdır, ama uygun kullaıuldığı zaman yemeği çok lezzetli kılabilir. Sonra fazla iyimserlik de, karamsarhktan çok daha kötü netice verir. Ayrıca bir kitabı birisi karamsar diye, öteki iyimser diye eleştirirse, yazar konulannı seçerken belli bir görüşe göre cephe ahnak, durum saptamak zorunda kalır ki, bu da en sonunda "şnnu yaz, bunu yaz'a varır. Bu başkalannın işi. Kitlelere iyimserlik vermek, yazann işi değil. Ayrıca ben kitabımın karamsar olduğu kanısında da değil im. C.Ü. Bir de "etkiienme" sorunu var çokça tartışılan... M.E. Yazar, çizer, hatta şair olarak bu işe bulaşmış kişilerin çok büyük bir kısmına şundan etkilenmiş, şöyle etkilenmiş denir; bu da çok doğal. İnsanın gözü, kulağı, beyni varsa ve diyelim ki yazar olarak kendimizi biraz daha duyarlı sayıyorsak, etkilenmek çok doğal bir şey. Tabii bu kişilerden olduğu gibi, olaylardan, belli bir düşünceden, belli bir biçimden de olabilir. Örneğin, ben sinemadan çok etkilenirim. Romanı hep görsel bir olay ile bütünleştirmeye çalışınm. L.T. Etkilenmeyi ben oldukça ciddiye alıyorum. Kimi yazar ve şairler beni çok daha fazla etkilediler. Kimisi yazdıklarıyla değil, yaşadıklanyla etkiledi. Etkilenmeye yoğun olarak açık olduğum dönemler var, açık olmadığım dönemler var. Bunun dışında, bir düşünce birikiminden de çok fazla etkilendiğimi düşünüyorum. Benim yazmaya başladığım dönemde Türk romanının birçok sorunu tartışıldı. Bir dolu insan bu konuda Tıkrini söyledi. Ayrıca ben çok başka bir yerden iz sürdüm. Nâzım Hikmet'in "Memleketimden İnsan Manzaralan" üstüne söylediklerinden tutun da, "Mektupiar" arasından çıkardığım bir sözcükten gidip Türk masalları okumaya başladım. Böyle çok iç içe geçmiş, karmaşık bir etkiienme süreci yaşadım. Bir de, tek bir yazardan etkiienme, eğer insan gerçekten başka bir senteze ulaşabiliyorsa olumlu bir katkı olarak da değerlendirilebilir. Bir yazar başka bir yazara bir yol açabilir. O.P. Ben de, arkadaşlar gibi, etkilenmeyi çok doğal bir şey sayıyorum. Ozellikle yazarlann ilk kitaplannı yazarlarken etkilenmelerini sağhklı bir şey olarak göruyorum. Öte yandan, zararlı bulduğum, farkında olmadan etkilenmek. Etkinin bilincinde olmadan etkilenmek. Bunun, Türk romanında çok olduğunu düşünüyorum. Ozellikle 1950'Ierin, 1960'lann Türk romanında 19. yüzyıl roman biçimi sanki bir biçim değilmiş de, doğal bir şeymiş ve roman denen şey de bu biçimin içini doldurmakmış gibi bir etkiienme var. Bunun, yazarın yaratıcıhğını, hayal gücünü kısıtladığını, boyutlarını daralttığını düşünüyorum. Oysa yabancı, modern yazarlar okurken beni en çok etkileyen, bu roman denilen biçimin şurasından veya burasından, ama bir yerinden kırılabileceği, ileriye götürülebileceği, bunun olanaklarının sınırsız olduğu izlenimini edinmem oluyor. OLAYLARIN Sapen1 ARDENDAKI serbest G E R Ç E K bımkıhyoı (Baştarafı 1. Sayfada) ödetilmektedir. Ve "istikrar siyasetf'nin rengi gençlik düşmanhğına dönüşmüştür. 18 yaşmda genci siyasal eyleminden sonımiu tutarak cezalandırabiliyoruz; seçme hakkına geIince siyasal sorumluluk taşıyamayacağını ileri sürüyomz. Bu çelişki gençler ulkesinde gençliği dışlayan ve baskı altma alan bir dünya görüşünün ağır basmasma yol açıyor. Başbakan özal, son verdiği demeçte, seçmen yaşının 18'e, ya da I9'a indirilmesine yandaş gibi görünuyor. Dileriz ki bu görünuşün ardında gerçek bir eğıliın buiunsun. * •• Habcr Merkezi Yaklajık dokuz aydır Nijerya'nın Port Harcourt Limanı'nda alıkonulan Sapen1'in önümüzdeki hafta içinde serbest bırakılacağı bildiriliyor. Sapen1'in bağh olduğu şirketin Nijeryalı avukatı Fola Sasegbon tarafından çekilen teleks notunda, Nijerya Adalet Bakanı'nın, polis raporlarına göre Sapen1'in kaptanı Mustafa Coşkuner'in suçsuz bulunduğunu, serbest bırakılması için gerekli emri verdiği belirtildi. Sapen1'in makine dairesine dotan su boşaltılabilirse, çarşamba gunü kaptanı ile birlikte Nijerya'dan aynlacak. (Baştarafı 1. Sayfada) yu Kalkınma Kooperatifı Başkanı Yüksel Yılmaz ise 1981 yılından beri mücadelelerinin devam ettiğini söyledi. Daha önce Ören köyünün "bataklık" diye gösterilerek 2 bin dönümlük arazinin sosyal konut amacıyla istimlak edilmesine kalkışıldığını söyledi. Yılmaz, "O dönemin valisinin bize destek olması ile bundan vazgeçmişlerdi. Siz mi karşı çıkarsınız diyerek bu kez de başımıza bir termik santral belasını saldılar" biçiminde konuştu. HP Genel Başkan Yardımcısı Muğla milletvekili ldris Gürpınar ise "Turizm açısından Yunanistan'dan Turkiye'ye dogru bir yönelme başladığım, mavi turların düzenlendiği Gökova Körfezini yok edecek termik santralı yapmaya kalkanların Yunanistan'da heykellerinin dikileceğini" söyledi. HP'li Yüksel Hiçbilen "Eskişehir'de bodrum katında petrol arayan kafa, tabii ki böyle bir yere termik santral kurmayı diişünür" dedi. KENDİLERİ CAHİL HP Genel Başkanı Necdet Calp ve 32 HP milletvekili daha sonra termik santralın yapılacağı Türkevleri köyü ile düzlenecek dağı gördü. Calp bir traktörün üstünde yaptığı konuşmada "Size cahil diyenler asıl kendileri cahildir, bu işin arkasında başka işler vardır. Burası deprem bölgesidir. Bu konuyu Meclis'e getirip soruşturma isteyeceğiz. Hem dekapaj işini yapacak hem de termik santralını yapacak Polonya fırmasının ortağı ANAP'ı seçimlerde destekle>en ENKA firmasıdır. Siz anayasanın size verdiği hakkı kullanarak çevrenin kirlenmesini önlemek istiyorsunuz. Hükümet ise anavasayı çignemektedir. Biz buna sonuna kadar karşı çıkacağız" biçiminde konuştu. Köylü kadınlar tarafından çiçek verildi. • Iferaltı güçleri (Baştarafı 1. Sayfada) 100 milyar bırakıyor. Daha önce kaçakçılara bıraktığı belki daha fazlaydı. Biz yabancı sigarayı daha ucuza da satıyoruz. Bu bilyük finansman, büyük bir kaynak. Bunu kesiyorsunuz. Bunun gibi diğer konular, ithalat, hatırlayacaksınız Türkiye'de 197779'larda, o sıkıntılı dönemde TIR'larla her istediğiniz malı, fîyatını verdikten sonra getirtebilirdiniz. öyle değil mi? Hatta ben tstanbul'da hatırlıyorum, kataloglar falan da bastırmışlardı, evlere kadar servis yapılıyordu. Fabrikalara hammadde getiriliyordu, yedek parça getiriliyordu. Tabii bunlar, normal bir rejime doğru geçince kendiliğinden ortadan kalktı. Hele Iiberasyon politikasını tatbik etmeye başlayınca bir çok kaçak gelen tnal, peynirinden şampanyasına kadar kaçak olmaktan çıktı. Bunların hepsi kendiliğinden ortadan kalkacak. Ama bazı konular var ki bunu kaldırmanız mümkün değil. Eroin alıp satacak değilsiniz. Bunlar yasak faaliyetler. Silah kaçakçılığı aynı şekilde. Yeraltı dünyasının yaptığı daha birtakım şeyler var. Gene gümrüklerden yapılan kaçakçıhk hikâyeleri. Bir de özel olarak altın ve mücevharat konusu. Altın konusunda da bir serbesti gelecek. Yani onu da serbest hale getireceğiz. Mücevherat konusunda da üzerinde bazı çalışmalar var. Son safhaya yaklaştı. Bu gibi konular artık kaçakçıhk konusu olmadan, ekonomik tedbirlerle önlenecek. Geriye ne kalacak, silah, eroin, birtakım başka illegal faaliyetler. Bu olay da zamanla bakıldığında birçok şeylerle irtibatlı gözüküyor. Terör olaylan, ASALA hikâyesi öbür yandan Türkiye'deki illegal örgutlerle bunlann üişküeri. Birçok irtibatlar çıkıyor. Terör örgütlerine kadar gidiyor. Şimdiye kadar söyleyebildiğim, birçok safhalar var. Hâlâ tahkikat devam ediyor. Dikkat edin şimdiye kadar karanhk kalmış hadiseler de aydınlanıyor. Yavaş yavaş biimediğimiz yeni örgütler meydana çıkıyor, birtakım ilginç yeni isimler ortaya çıkıyor. Yeraltı güçleri karanhk güçler aydınlanıyor. Tabii onlara dokunduğu muhakkak. Soruşturmanın dokunmaması mümkün değil. EKONOMt CANLI Türkiye'de banka sistemi, iç para tkaretinin dışına kayıp, döviz ve teminat mektubu ticaretine agırlık veren bir yapıya zorlanıyor. Yeni yılda iç para ticaretinin yaklaşık yansı devletin çıkartacağı hazine bonolanna bağlanacağa benziyor. Bunun yurt içindeki kredikndirme faaliyetkri bakımından bir riski yok mu? Ekonominin canlanmasını onleyecek mi? ÖZAL Ekonomi ashnda canlı. Bizim hesaplanmız, doneler bunu gosteriyor. Elektrik üretimi yuzde 10.5 arttı. Bu, çok şey gösterir. Geçen sene yuzde 3'tü artış. Elektrik tüketim artışı da aynı. Zaten tstanbul Sanayi Odası'nın anketleri de ekonominin canlılığını gosteriyor. Hazırladıklan raporda sanayinin politikalara bayağı ciddi u)iım yaptıkları gözüküyor. Özkaynaklar, şunlar bunlar. Sanayi zaten politikaya en süratli uyan sektör olarak gözüküyor. İthalat artışı da fena değil. İhracat da fena değil. Belki son aylarda biraz yavaşlayabilir, vergi iadesini epey düşürdük. Ama orada da başka çaremiz yok. O kadar ağır gidemiyoruz. Önümüzdeki yıl tarımda bir aksilik olmazsa, yani hava şartları biraz musait gelirse bu gelişme aynen devam eder, hatta biraz daha yukarı gidebilir. Tarım önemli. Yatınm faaliyetinde ise biz ekonominin çarklanna daha fazla hâkim olacağız. Birçok değişiklikler de yaptık. Kamu iktisadi teşebbüslerinde, daha genç kadrolar getirdik. Ümit ediyorum ki, gerek devlet, gerek kamu iktisadi teşebbüslerinde önümüzdeki yıl bizim programa daha uygun, daha süratli bir çalışma gider. Çünkü geçtiğimiz yıl her konuyu çözmemiz mümkün değildi. Altyapıyı yaptık, bir çok kanunlan çıkardık, tatbikata başladık, ama idareye daha hâkim olarak programımızı icra ettirmek, önümüzdeki sene daha kuvvetle muhtemel. Ayrıca bu bütçe benim bütçem. Geçen seneki bütçe bizim bütçemiz değil. Onun için önümüzdeki yılı daha iyi görüyorum. En zor yıhmız birinci yüımızdır, ikinci yıl daha kolay olur. Istanbul (Baştarafı 1. Sayfada) ler yerleştirildi, otoparklar(aboneler dahil) boşaltıldı. Polis timleri, söz konusu yerlere yerleştirilen gizli kameralardan çevreyi izleyecekler. Ayrıca toplantılar süresince konuklaruı kaldıkları otellerin çevrelerinde karakollar oluştunıldu. lslam ülkeleri arasında karşıltk.li ticari ve endüstri ilişkilerini geliştirmeyi ve işbirliğini amaçlayan lslam Konferansı Orgutü Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin Baskanlığı'na Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in getirilmesi, 1984 ocak ayında Fas'm Kazablanka kentinde toplanan lslam Zirvesi'nde kararlaştırılmıştı. lslam Konferansı çeşitli organlara sahip. Bu organlardan biri Ekonomik ve Ticari Işbirliği Daimi Komitesi. Bu komiteye başkanlık yapan ülkenin devlet başkanı komite toplantılarını da yönetiyor. Kazablanka zirvesinde o tarihe kadar pek faal olamayan bu komiteye ışlerlik kazandırmak amacıyla Türkiye, Komite Başkanlığına talip olmuştu. İslam Konferansı Örgütü üyelerinin tümünun onayıyla Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Ekonomik ve Ticari işbirliği Komite Başkanhğını üstlenmişti. Bakaıva göre (Baştarafı 1. Sayfada) GİRAY Emlak Krediye artık ambargo koyuyorum. Yaptığı evleri rayiç bedelle satmak zorundadır. Istanbul Ataköy'de 12 milyona ^attıgı evlerin fıyatları şu anda 20 milyon liradır. Neden bazı kişilere spekülatif gelir sağlayalım? İSMAİL DAYI Sayın Bakanım 20 milyonu orta sınıf nasıl ödeyecek? Ben orta sınıfa hitap edecek evler yapılsın istedim, sözlerim yanlış anlaşıldı. Başkentin (Baştarafı 1. Sayfada) duğu aylarda ölum sayısmda da önemli olçüde azalma var. Hava kirliliğine bağlı ölüm nedenleri ve yaş grupları incelendiğinde dunım daha ayrıntılı görülüyor. 2 bin 19 kişiyle kalp yetmezliği birinci sırada. 1472 ölümle, solunumdolaşım yetmezliği, 186 ölümle akçiğer kanseri üçüncü sırayı alırken 5b olayla akçiğer kanseri dörduncü sırada bulunuyor. Yaş gruplannı gösteren tablo ise ilginç bir sonuç çıkarıyor ortaya. Ankara'daki kiıli havadan en çok 010 yaş grubu çocuklarla 50 yaşından sonraki insanlar etkileniyor. Söz konusu bu iki gruptaki ölüm sayısı, öteki yaş gruplarına göre yuzde 79 oranında bir fazlalık gosteriyor. Ankaralılar hangi ayda daha çok öldüler? Ocak Subat Mart Nisan \tayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Arahk Toplam 445 332 426 317 387 294 229 263 246 301 303 462 4005 % 11 % 8 % // % 8 V» 10 % 7 % 6 Vo 7 % 6 % 7.5 % 7.5 % 11 % 100 OzaTdan Atina'ya (Baştarafı I. Sayfada) lecekteki dostluk ve işbirligine engel teşkil etmemelidir. Avrupa Topluluğu'nda nasıl ki iilkeİer arasında serbest dolaşım hakkı varsa. yani Belçika'da oturup Almanva'da çalışabilmek mümkunse, Turkiye ile Yunanistan arasında da serbest dolaşıma olanak saglayan bir anlasma yapılması miimkündiir. Ayrıca bu, iitopya da değildir. Eger insanları bir araya getirmenin yolunu bulamazsak. sorunlan çözmemiz mümkün değildir. Yunanistan'a şimdi sorunlan dondurmayı öneriyoruz. Sorunlan dondurduktan sonra, başlayacak yeni dönem, dondurulmuş sonınlann çözümüne ışık tutacaktır. Tek yanlı olarak vizeyi de bu yiızden kaldırdık. İki haJk arasında kurulan iyi iliski, politikacdan da iyi ilişki kurmaya zorlasuı diye." Amerikan yardımının koşula bağlanmasıyla Kıbns sorununun çözüleceğini beklemenin yanılgı olduğunu kaydeden Özal, geçmişteki ambargo deneyiminin işleri iyiye değil, kötuye götürdüğunün kanıtı olduğunu da söyledi. Başbakan özal, AET'ye tam üyelik başvurusu konusunda da şöyle konuştu: "Bugünkü ekonomik program. AET'ye tam üyelik için Türkiye'yi hazırlamayı amaçlanıaktadır. Türk ekonomisi dış rekabete açılmış, boyiece dünya ekonomisiyle entegre olmanın ilk adımı atılmıştır. Şimdi sıra tam üyelik için görüşmelere başlamaya gelmiştir. Türk sanayiini gelecekteki tam üyelige entegre olabilmesi için hazırlıyoruz." Cumhurbaşkanı Evren kendisine verilen yetki uyarınca komitenin ilk toplantısının İstanbul'da yapılmasını kararlaştırdı. Safa Giray Dışişleri Bakanlığı ile Basın ve GİRAY 20 milyon pahalı de Yayın Genel Müdürlüğü'nün ortak organizasyonu ile gerçekleşğil, bu evler kapışıldı. MEHMET DELİCEOGLU tirilen bu toplantı da, "Son yılSayın Bakanım 20 milyona han larda Türkiye'de gerçekleştirilmiş en önemli ve en büyük ulusgi memur ev alabilir? GtRAY Gelin göstereyim, lararası toplanü" olarak nitelenbu evlerin hepsi orta tabakaya diriliyor. İslam ülkeleri arasında "ko satıldı. DAYI Bana göre bu evler lektif bir özgüven aracı" olarak lüks... Ben istiyorum ki, Ata nitelenen Komite'nin İslam ülkekoy'de değil, Küçük Çekmece'de leri arasında ekonomik ve ticari orta tabaka için 4.55 milyon işbirliği yontemlerini saptama, maliyetli evler yapılsın benim te ulusal gayretleri güçlendirme ve İslam ülkelerinin dünya ekonozime gore bu gerçekleşebilir. GtRAY Devlet bir ev yapı misi içindeki durumlarını sağyorsa, örnek olmalı, Ataköy'de lamlaştırma gereklerini göz kiler boyle ben de size kendi te önünde bulundurduğu ifade ediliyor. zimi söylüyorum. • t.Ü. Hukuk Fakültesi'nden aldığım şebekemi kaybettîm. Geşersizdir. AHMET SÜER • Nufus huviyet cuzdanımı kaybettim. Hükümsüzdur. BULENT KILIÇ Sinop ve Gerze eşrafmdan 19541957 ve 196165 iki devre Sinop eski CHP milletvekillerinden VEEAT VEFAT Gonen eşrafından merhum Mustafa ve Samiye Gönen'in oğulları, merhum Cemal, Husnü ve Osman Gönen'in kardeşleri, Mustafa, Yıldız, İnci, Hüsniye'nin amcalan. Meral Gönen, Râsim Elgin'in kayınpederleri, İlkin, İren, Selin'in sevgili dedeleri, Yasemin ve Husnü'nün biricik babaları, Aymelek Gönen'in sevgili eşi, HAŞİM TXR1 11 kasım 1984 gunü Sînop'ta vefat etmiştir. 12 Kasım 1984 pazartesi günü Sinop'ta kılınacak oğle namazını müteakip doğum yeri olan Gerze ilçesinde toprağa verilecektir. Tanrıdan rahmet dileriz. Ailesi İSMAİL HAKKI GÖNEN vefat etmiştir. Cenazesi 12.11.1984 pazartesi günü ikindi namazını müteakip Şişli Camii'nden kaldırılacaktır. SATILIK 1973 model Murat 124 Tel: 358 20 82 • Nutus hüvıyet cuzdanımı ka\beıtim. Hükumsuzdür. FİKRET KOÇOĞLU Fehmi ÖZGLLER ile Nurive ÖZGÜLER'in Kizlan oldu. SİMGE'ye uzun ömur diler. Ozgüler'leri AİLESİ Not: Çelenk göndcrilmemesi rica olunur. Arzu edenler T.E.V.'ye bagışta bulunabilir. BİTTİ "" kutlarız. Cumhuriyet Spor Senisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle