22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 7 EKÎM 1984 UĞUR MUMCU GOZLEM Inönü: iktidar yakın (Baştarafı 1. Sayfada) Inönü. şöyle devam etti: "Partili belediye başkanlan devletten gerekli maddi yardımı görüyorlar. Partizanlık sıkıntıları var, ama sorunları halktan gördükleri destekle aşıyorlar. Buna ayrıca memnun oldum." İktidar partisi sözcülerinin kampanya döneminde ANAP'tan seçilemeyen belediyelerin çalışamayacaklannı söylediklerini belirten İnönü, bunun bir aldatmaca olduğunun ortaya çıktığını kaydetti. Partili yerel yöneticilerin SODEP'e iktidar yolunu açacaklarını belirten Inönü, şöyle dedi: "Parlamentoda olmamamız, her adımda önümüze çıkıyor. Yurttaştar, 'Sıkıntılarımıza çare bulun' diyorlar. Biz de sadece duyurabileceğimizi söyleyince, hayal kınklığına uğruyoriar. Gezilerimde. seçimde SODEP'in iktidara geleceğini soyledim. Tekrar söylüyorum. SODEP'in yolu açık. Büyük görevlere hazır olmalıyız. İktidar uzak de|U." Panelde belediyecüiğin tarihsel gelişimini anlatan Genel Başkan Yardımcısı Cezmi Kartay, "SODEP olarak biz bu asamada yerel yönetimleri, demokrasinin sağhklı gelişiminin temeli olarak ele alıyoruz. Bunu eylemlerimizie de gösteriyoruz" şeklinde konuştu. Yerel Yönetimler Birim Başkanı Yiğit Gülöksüz, konuşmasında iktidann gecekondu sorununa çözüm getiremeyeceğini belirterek, "Türkiye'nin bugünkü ekonomik krizi içinde gecekondulann islevi belki daha da fazla artmıştır. Bunun önüne geçme imkânı yoktur. Bu durum toplumun şu andaki dunımunun somut bir gerçeğidir" dedi. Gülöksüz, iktidann en çok toplu konut konusunda başansız olduğunu vurguladı ve bu başarısızlık nedeniyle fonda biriken 25 milyar liranın kullanılamadığını söyledi. tstanbul ll Başkanı Korel Göymen, konuşmasında, anakent belediyeleri için ayn bir yasa çıkarılmasını olumlu bulduklarını, ancak uygulamalann "hayal kınklığı" yarattığmı söyledi. Göymen, anakent ve ilçe belediyeleri arasında tam bir uyumsuzluk, çelişkiler, hatta çatışmalar bulunduğunu hatırlatarak, "Değil uyum, aynı tür müziği bile çalmıyorlar" dedi. ANAP hükümetinin ve belediyelerinin elinde, konut, gecekondu ve imar affı konularının tam bir keşmekeşlik içinde olduğunu belirten Göymen, yurttaşların güvensizlik nedeniyle imar affına ilgi göstermediklerini kaydetti. İstanbul Anakent Belediyesi'nin Haliç'teki uygulamalarını da eleştiren Göymen, "tstanbul yaranna olan bir projeyi, plansızlık ve kevfılik vüzünden onbinlerce esnafın işlerini kaybetme tehlikesine ve yakiaşık 130 bin emekçi ve aile'rri için kâbus haline dönüştürmcye kimin hakkı var?" şeklinde konuştu. Toplantının öğleden sonraki bölümünde İstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan da geldi ve kısa bir konuşma yaptı. Dinleyicilere "Hemserilerim" diye seslenen Dalan, bu deyimi parti farkı gözetmediği için kullandığını belirterek, "Betediyecüik, partüerüstii hizmet demektir. Altı ay içinde gösterilen ciddi gayretler ve ortaya konulan projeler. hizmet götürmede sivil belediyelerin de başarılı olacağını göstermiştir" dedi. Dalan, daha sonra işleri olduğunu belirterek toplantıdan erken aynldı. Vedat Dalokay yaptığı konuşmada, daha çok, SODEP belediye başkan adayı olduğu Ankara üzerinden örnekler vererek, "Anakent Bekdiyesi, bütün kurumlarıyla parçalara bölündü. Ankara'da kaostan gayri hiçbir şey görmedim" dedi. Anakent belediye düzenlemesinin özünde ANAP iktidannın dünya görüşüne ters olduğunu vurgulayan Dalokay, "Bu model 'sol' bir görüşün sosyal demokrat hatta biraz da 'sosyalist' görüşün modelidir" dedi. Tevfik Çavdar konuşmasında, "Belediyelerin en önemli sorununun yeni mali kaynakiar yaratılması olduğunu" vurgulayarak, "Devletten aynlan fonun paylaşımında birtakım çelişkiler çıkıyor" dedi. Eski tstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan ise, kısaca Avrupa ve Türkiye'deki kentleşme olgusuna değindikten sonra, kırdan kente göç olayını açıklayarak, "Geri kalmış bir ulkenin insanlanyız, üniversitelerimiz de nüfus dairelerimiz de, belediyelerimiz de geri. Ama Türkiye'deki gibi yetkisiz ve yeteneksiz belediyeler, dünyanın hiçbir yerinde yok" dedi. SODEP Kocaeli Belediye Başkan adayı Erol Köse, yetmişli yıllara değinerek, belediyelerin yalnızca çöp ve su gibi sorunlarla ilgilendiğini, ancak bu tarihten sonra sosyal demokrat belediyelerle birlikte birçok sorunun be lediyelerin ilgi alanı içine girdiğini anlattı. Köse, "Sosyal demokrat belediyeler, konut ve gençlik sorunları gibi birçok soruna eğildiler, üretici hale geldiler" dedi. Daha sonra tekrar kısa bir konuşma yapan tsvan, "politik" olduğunu belirtenlere, "Politik olmak suçsa, kabul ediyorum. Sonınlann çözümünün yolu demokrasidir. Bu yiizden daha çok demokrasi, daha çok politika diyornm. Bazı çıkarcılann dediği gibi politika 'çırkin' degil, şerefli bir meslektir, halka hizmettir" şeklinde konuştu. Kuliste "bakanhk" büe (Baştarafı 1. Sayfada) gerçek lideridir' demistir." Bu cümlelerle suçlanan Gürkan ve arkadaşları "Sayın Ecevit yasaklı bir kişidir. Onun gıyabında bunlann konuşulmasından kendisi yara alabilir. Buna kimsenin hakkı yok" diyerek olayı büyütme eğiliminden kaçarlarken. Abdullah Kütkut "Sayın Ecevit'e kimse laf söyleyemez. Kimsenin haddi de degildir. Şunu açık söyleyeyim. Sayın Ecevit'in bize degil, bizim ona eğilimimiz vardır" dedi. İşin ilginci, Ecevit'ten uzun bir süredir randevu almaya çalışan ve çoğunluğunu sendikacıların oluşturduğu 23 kişinin de Ecevit le ilişkiyi suçlayan 59 kişilik bildiride imzasının bulunmasıydı. Dün saat 10'da başlayıp gece yarısı 03.00'te sona eren 17 saatlik toplantıda, uzun süre kulisler her şeye hâkim oldu. Hele hele kulislerde oylama için tereddütlü kişilere, Calp ve arkadaşları tarafından yapılan teklifler herşeyi gölgede bıraktı. Yapılan kulise göre Necdet Calp kısa süre sonra koalisyonun başına gelecek, başbakan olacaktı. Işte bu tereddütlü kişilere "bakanlıklar" tek tek dağıtıhverdi bir gece içinde. Calp, partiyi güçlendirmek için çok önemli temaslar yapıyordu. Arkadaşlarına göre, bunun için Turhan Feyzioglu, Emin Paksüt ve Orhan Öztrak ile Topuz grubuyla anlaşmıştı. Kurultay'dan sonra Feyzioglu genel sekreterliğe getirilecekti. Daha neler neler. VURAL ARIKAN İLE TEMAS Disiplin Kurulu'nun değişmesinin hemen ardından İsrail gezisi organizatörü Sabit Batumlu Calp'i çay içerken yakaladı. "Sayın Genel Başkanım beni artık atacak mısınız? MKYK beni yeni Disiplin Kuruluna ihraç için verecek mi?" diye sordu. Calp konuşmaya tanık olan basın mensuplannın farkına varınca "Ne bileyim ben" yanıtını verdi. Batumlu daha sonra kulislerde Maliye ve Gümrük Bakanı Vural Ankan ile temas kurduğunu, daha sonra Calp'in devreye gireceğini söyleyecekti. Tüzük gereği seçilen Disiplin Kurulu'nun toplantıdan çıkanlmasmdan, elle yazılan mühursüz listede parti yöneticilerinin adının yazılmasının unutulmasına, listeden parti yönetiminin haberi olmamasından kulislerde yapılan tehditlere kadar birçok şeye basın mensupları bir gün içinde tanık olmanın şaşkınlığı içindeydiler. Hele olağanüstü toplantıda gündem dışı güven oylaması yapılması, güven oylamasmdan sonra Gürkan ve arkadaşlannın salonu terketmesi, istifa etmeyen yönetimin yerine yeni bir yönetimin üstelik salt çoğunluk olmadan seçilmesi olan bitenin üstüne "tuz biber" ekti. Gürkan ekibinin salonu terketmesi sonucu geride sadece 59 kişi kaldı. Calp ve arkadaşlannın hiç tahmin etmedikleri bu davranış büyuk moral bozukluğu yaratırken Calp bunu şöyle yorumladı: "Ben ne yapayım, karşı salonda rakı içiyoriar burda oy kullanmıyorlar." Oysa Gürkan ekibi bu sözler söylenirken Emek mahallesinde Gürkan'ın evinde toplantı yapıyordu. SEÇİMLER TARTIŞILIYOR HP Genel Başkan Yardımcısı Kani Bürke olayı bir işgal hareketi diye nitelendirirken, Gürkan "darbecik" adını takıyor. Gürkan ekibine göre yeni yönetim seçimi geçersiz. Çünkü Gürkan ve arkadaşlan henüz istifa etmediler, "üstelik gündem dışı maddeler olağanüstü toplantıda görüşülemez" görüşünde olan Gürkan ekibi, seçimlerin salt çoğunluğun altında yapüdığını ileri sürüyorlar. HP Genel Başkanı Necdet Calp ise toplantının tümüyle yasal olduğunu belirterek Gürkan ekibini yenilgiyi kabul etmemekle nitelendiriyor. Önceki günkü toplantıda Başkanlık Divanı üyesi İbrahim Taşdemir "Çoğunluk olmadan seçim yapıldı" diye istifasını verirken, bir başka ilginç tablo daha yaşanıyordu. Toplantıdaki 59 kişilik " C a l p " ekibi, 45 kişiyi MKYK yönetimine seçtiler. Kısacası "kendi kendilerini" seçmiş gibi oldular. Yalnız aday olmayıp salonu terkettikleri halde Calp'in arkadaşlarından 5'i Aydın Gürkan ile Yüksek Işbilen'e oy verdiler. MKYK'ya seçilen Yılmsu Önen istifa edince Gürkan yedekten MKYK asil üyeliğine girdi. Gürkan istifa edince onun yerine bu kez Yüksel İşbilen girdi ama İşbilen de istifasını verdi. 17 saatlik toplantıdan sonra ortaya tartışmaya yol açan iki ayrı MKYK yönetimi çıktı. Şimdi konuyu mahkeme çözecek... Toplantıdan Calp'e göre Calp ekibi, Gürkan'a göre Gürkan ekibi galip çıkmıştı. Bunu zaman çözecek... Ancak çözülmeyecek bir şey var ki o da çatışmanın giderek büyüyecek olması. POLriTKA VE OTESI MEHMED KEMAL Geçen gün Osmanbey'de bir muhallebici dükkânının önünden geçiyordum. Hoş, eski muhallebiciler de kalmadı, çoğu döner takar, lahmacun satar oldular ya, neyse. . Muhallebicinin önünde bir yazı gözüme ilisti: Sebil... Terlemiş bir musluk, önünde iki üç bardak. Sıcaktan yananlar doldurup doldurup içiyorlardı.Ne yalan söyleyeyim, iyice hararet basmışt. Bardağı çalkaladıktan sonra bir de ben içtim. Çoktandır sebil diye akan s>u görmüyordum. Bir bardak suyun beş liraya satıldığı ülkede sebil mi olurdu? Benimki de hani iyice saflıktı. Eline bir testi, yanına iki üç bardak alan iikokul çağındaki çocuklar, sokaklarda, "Hani ya bU2.lv sudan içen yok mu?" diye yananlann hararetini söndürüyorlardı. Çoğunun da bu yöredeki apartman kapıcılarının çocukları olduğunu bıliyordum. Öyle olmasa bu geniş caddede, apartman önlerinde barındınrlar mıydı? iki iş vardı çocuklar için; biri su satmak, öteki otobüs bileti... Osmanlı'nın en büyük özelliği han. hamam, kervansaray, çeşme (sebil) yaptırmasıydı. Kuş uçmaz, kervan geçmez beldetere bir hayır sahibi çıkar, bir çeşme yaptınrdı. Bir tek dileği de hayır dua almaktı. Ustüne, "Iç bilmem kimin hayrına afiyetle, eyle dua..." diye yazarlardı. İçen, hayır sahibinin ruhuna okursa bir fatiha okur, suyundan içer, yüzünü yıkar, abdestini tazelerdi. Böylesi sebilleri çok görmüşümdür. Osmanlı yıkıldıktan sonra da yol boylannda çeşmeler yaptıran hayır sahipleri çıkmıştı. Su, Osmanlı'da kutsaldı. Bundan ötürü para ile satılması, bir ticaret metaı haline getirilmesi düşünülemezdi. Hele sudan para kazanmaya yeltenen olursa çok ayıplanırdı. Ünü büyük kaynak sularını satmaya kalkışanlar olursa, birkaç çeşmeyi dışan verirler, ihtiyacı olanlar bu çeşmelerden kaplannı doldururlardı. Hünkar, Hamidiye.Kocataşsularıgibi para ile satılanların birkaç sebil çeşmesi de olurdu. Osmanlı zengininin sudan para kazanması, suyun sömürüsünü yapması olmazdı. Osmanlı'ya diledikleri gibi arka çıkamayanlar, özlemini yeterince dile getiremeyenler yeni bir kılıf uydurarak Müslümarv Türk sentezinden söz etmektedirier. Neymiş bu MüslümanTürk sentezi pek anlaşılamıyor, ama meydanı boş bulanların gizli niyetleri pekala anlaşılıyor. Osmanlı, eğer sonuna değin kürtürünü ve geleneğini sürdürebilse yıkılmazdı. Osmanlı, önce kendi içinde kokuştu, sonra dışından bozuldu. MuslümanTürk sentezinden yana olanlar, yani eski Osmanlı'nın özlemini çekenler, bir yani daha, yeni kaprtalizm şimdi plastik şişelerde petrol fiyatına su satıyor. Ülkenin yerli iyi su kaynakları bakkallarda plastik şişelerde 'meşrubat' fiyatınadır. Eski gazozculuk şimdi plastik şişe suculuk oldu. Osmanlı'da Müslümanın Müslümanı su satarak kazıklaması var mıydı? Hey gözünü sevdiğimin Batı kapitalizmi, sen nelere kadir değilsinl... Plastik şişelerde sular satarak yurttaş kazıklıyorlar. Meğer sulann doldurulduğu plastik kaplan satıyorlarmış, suyu değil.. Bilen bir dostum anlattı: "Burada su srfır oluyor" dedi. "Plastik şişeleri kendileri yapıyorlar, şişeye önce toptan, sonra perakende bir fiyat koyuyorlar, plastik şişeleri satarak dünyanın parasını kazanıyorlar." Bunu bilmiyordum, bunu ancak bir firma bulmuş, o satıyor, o kazanıyormuş. öteki satanlar da bu firmanın plastik şişelerinden yararlanıyorlarrnış. Kimyasal bakımdan da kendinden bir şey vermeyen, içine konulan maddeden bir şey almayan kap, şişe imiş. öteki plastik maddeler hep zararlı görülüyormuş. Ancak bu su kaplarını bulmuşlar, bunlarla su satıyorlarmış... Sağlığa zararlı olmadığı söyteniyor. Eğer zararlı olsa bir yerden patlak verirdi. Fakat bu sular satılsın diye şehir sulannın yeterince klorianmadtğı yolunda haberler çıkanyorlar. Tam bu sırada bir oyun değilse nedir? Bizim halk da az şıpsevdi değil... Biliyorum, bu sular çıktı ya herkesin bundan içtiğini gorüyorum. Basıyor parayı alıyor bir şişe, suyunu içiyor, kabını atıyor. Bu kaplan çöplüklerden toplamak için yeni ekipler kuruluyor. Vaktiyle sebil yaptırarak ahretini kazanmaya çalışan kapitalizm, plastik şişelerle su satarak dünyalığını yapıyor. Herhalde bu da MüslümanTürk sentezinin kapitalizmdeki karşılığıdır. Teoriden pratiğe uygun adım yürüyor kapitalizm... (Baştarafı 1. Say/ada) dirginliklerin başgösterdiği döneme rastlıyor. Bu ilginç rastlantı bile HP'li dostlanmızın gözünü açmaya yetmiyor. Ekcnomi çıkmaza sürüklenmiş, ANAP içinde uyuşmazlıklar başgöstermiş, sağ kesimin bir kısım oylarını paylaşacak olan DYP, Anayasa Mahkemesi engelini aşmış, Odalar Birliği Başkanı Yazar, özal'a karşı açıkça cephe almış.. Işte tam bu sırada, İsrail gezisi, HP'yi karıştinvermiş.. "Tavla oyunu dışarıdan daha iyi izlenir" derler. Parti dışından olaytar bu derece net görünüyor. Sağda parçalanma eğilimleri başgösterince, solun, HP'si, SODEP'i ve Demokratik Sol adıyla kurulacağı söylenen partisi ile tek bir butüne dönüşmesi gerekirken, parîamento içindeki sol görüntülü tek parti ikiye bölünüveriyor. Ve bu bölünmeye ANAP Genel Başkanı ve ANAP'lı TBMM Başkanı verdikleri demeçlerle yeşil ışık yakıyoriar... ANAP, olağanüstü koşulların ürünüdür. ANAP Genel Başkanı, olağanüstü dönemin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısıdır. ANAP'ın yapılacak ilk seçimlerde eski oylarını koruması olası değildir. ANAP, 6 Kasımdan hemen sonra yapılan yerel seçimlerde az da crisa oy yitirmiştir. ANAP ın "s/v//fop/um" için sağlıklı birseçenekolmadığı, tersine, demokrasiye geçiş sürecinde olağanüstü dönemin damgasını taşıyan seçeneklerden biri olduğu, her gün daha açık biçimde anlaşılmaktadır. ANAP içindeki "dört eğilim" zamanla kimyevi maddöler gibi birbirinden aynlmaktadır. Bu süreç başlamıştır. Bu eğilimlerden üçünün partileri vardır, ANAP çatısı altında toplanan bu üç eğilimin zamanla kendi partilerine kaymaları büyük olasıhktır. ANAP'ta bu ayrışmanın sancıları duyulmaya başlamıştır. Kendi partisini kurmayan ve kurmamakta direnen dördüncü eğilim hem ANAP hem de devlet içinde köprü başlan tutma çalışmalan içindedir. Boyle bir ortamda sosyal demokrat savı taşıyan partilerin güçlenmesi kaçınılmazdır. ANAP'ın iktidarda kaldığı her gün sosyal demokrat savı taşıyan partilere birer adım kazandırmaktadır. Ama kim? Hangi partiye? Hangi partinin ve liderin iktidarına? Orhan Veli ne kadar da güzel yazmış: Sarhoş oldum da seni hatıriadım yine / Sol elim /Acemi elim / Zavallı elim... Erken başlayan, biraz da iktidar partisinin körüklemesi ile kızışan CalpGürkan çatışması, bundan sonra partiye neler getirip, neler götürecek bilemiyoruz. HP, bundan sonra, 6 Kasımdan 25 Mart gününe kadar yitirdiği oyiarın niçin SODEP'e kaydığını duşünür ve solda bir bütünleşmeye katkıda bulunursa yükiendiği görevleri ancak o zaman yerine getirebilir. Yok eğer, yitirdiği oylan düşünmeksizin parti içinde "tasfiyelere" girişir ve hele hele geçmişin denenmiş ve pilleri bitmiş polttikacı eskilerinden güç almaya kalkarsa, işte o zaman kendi kendisini "tasfiye" etmiş olur. Sayın Calp, şımdı, eskisinden de ağır bir sorumluluk yüklenmiş bulunmaktadır. Sebilden Şişe Suyuna... Özal: Silahlanmayı (Baştarafı 1. Sayfada) saat 15 dakika süren görüşmeden çıktıktan sonra, Cumhurbaşkanı'na ABD'nin Türkiye'ye yapacağı yardım, Bakanlar Kurulu'nda görüşülen 1985 mali yüı bütçesi ve programı ile KlT'lerdeki yeni düzenlemeler ve hükümet çalışmalan hakkında bilgi sunduğunu söyledi. Evren'den gezileriyle ilgili izlenimlerini ve direktiflerini aldığını belirten Başbakan, köylülere silah verilmesi konusunun ele ahnmadığını bildirdi ve şöyle konuştu: "Konu şudur, mevcut bir kanun var. Bu kanuna göre köy muhtan ve köy ihtiyar heyeti ile ilgili olarak köy konıcularına, köyiin korunmasıyla ilgili konularda eğer civarda eşkiya veya bir takım hadiseler göriildügti zaman zabıta yetkisi verilebiliyor. Cumhuriyet döneminde çıkan bir kanundur. Bu kanuna dayanılarak bir inceleme yapılıyor, şunu müşahade ettik. Bu civardaki köylerimizde, Cumhurbaşkanımızın son seyahatinde, bakanlann seyahatinde göriilen manzara şudur: Yöre halkı bu gibi konularda emniyet kuvvetlerinin yetişmesinden önce, kendisi de müdahale etmek istiyor, birkaç hadisede de av tüfekleriyle köye gelmek isteyen kimseleri defettiklerini de biliyonız. Tabii bunun bir diizen halinde yapümasında ben de fayda mütalaa ederim. Verilir, belli zamanlarda bunlar kontrol edilir, halta köy konıcularına ücret bile verilebilir, kanaatım odur." Yıl sonuna kadar 100 bin konutun tamamlanıp tamamlanmayacağı yolundaki soruya özal, bir çoğu yarım kalan bu konutlar için 25 milyar liraya yakın kredi verildiğini ve yıl sonuna kadar büyük kısmının tamamlanacağıru ümit ettiğini söyledi "hadise odur" dedi. Başbakan, "memur katsayısı belli oldu mu?" şeklindeki soruya ise, "Hayır belli olmadı, ama çalışmalar bir hafta 10 gün içinde tamamlanacaktır" karşılığını verdi. Maden Kanunu üzerinde çahşmalann sürdüğünü söyleyen Özal, "Vergi, akaryakıta yansıyacak mı?' sorusuna yanıt verirken de, "Akaryakıt tsükrar Fonu'nun bugün olumlu sonuç verdiğini" belirtmekle yetindi. Özal, dün Yüksek Planlama Kurulu ile Bakanlar Kurulu'nun öğleden sonraki toplantısına da başkanlık etti. DOĞU GEZİSİ Başbakan Turgut Özal, bugün uçakla Van'a gidecek. Buradan helikopterle Malazgirt'e geçerek partisinin ilk ilçe kongresine katılacak olan Özal, ertesi gün Hakkâri'nin Şemdinli, Siirt'in Eruh ilçelerinde halka hitaben birer konuşma yapacak. Başbakan özal, geceyi Diyarbakır'da geçirdikten sonra salı günü uçakla Ankara'ya dönecek. Çarşamba gününe kadar Ankara'da kalacak olan Özal, 11 ekim perşembe günü uçakla Erzurum'a gidecek ve cuma akşamı Ankara'da olacak. TürkYıman (Baştarafı 12. Sayfada) Batı ihtilafı çerçevesinde yaklaşılması gerektiğine değindi. Avrupalıların Türkiye'yi ve Türkleri Avrupa'nın bir parcası gibi kabul etmedikleri sürece, B.A1manya'da "Türkler dışan" gibi akınlar yaygınlık kazandıkça, Yunanlıların da Türkleri Avrupa dışı bir unsur gibi görmeye devam edeceklerini, bunun TürkYunan ihtilafının çözümünü zorlaştıracağını bildirdi. Orhan Birgit, Türk basınında çıkan Yunanistan hakkındaki olumlu yazılardan örnekler verdi. Bu arada, Atina'da yapılan Balkan Şampiyonası'nda maratonu kazanan Türk atletine Yunan halkının gösterdiği desteğin halklar arasında bir sorunun bulunmadığını ortaya koyduğuna işaret etti. Türk basın mensuplannın yaru sıra, Yunanistan'dan toplantıya katılan üç öğretim üyesi ile Kathimerini gazetesi ve haftalık Ekonomikosto Hytromos dergjsi temsilcileri de tartışmalara katıldılar. Neumann Vakfı adına toplantıda hazır bulunan ve aralarında bazı eski parlamenterlerin de bulunduğu Alman konuklar da, konuşmacılara çeşitli sorular yöneltti. Yunan basını adına katılanlann azlığına Kıbrıs Rum uyruklu bir Yunan lı gazeteciye vize verilmemesi üzerine, bir grup Yunanh gazetecinin Ankara'ya gelmekten vazgeçmeleri gösterildi. İlki F.Almanya'da, ikincisi Yunanistan'da yapılan "TürkYnnan anlaşmazlığı" paneli, öğleden sonra meslek kuruluşları temsilcilerinin katılmasıyla sürdü. Panel, bugün sona erecek. Töbank'myeprenihizmetf: ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL SORU: 1935 dogumluyıım. 1956'da göreve başladun. 1983 yıhnda Eğitim Yüksek Okulu'nu bitirerek 1. dereceye yükselme hakkı elde ettim. Şu anda 28 yülık öğretmenim. Kadrom 2. derece, aylığım ise 1. derece 4. kademe ve artı 400 ek göstergelidir. Bütün bu verilere göre emekli olmama engel bir durum yoktur. Ancak, özlük haklarımda bir zarara ugrayıp uğramayacağım söz konusu. Bu konuda da ögrenmek istediklerim şunlar: 150 yaşımı doldurmadan emekli olursam, ikramiyem ve emekli aylığım gereken işlemler yapıldıktan sonra hemen ödenir mi? Yoksa 1.11.1985 e mi bırakılır? 2Kadrom, aylığıma denk olmadığı için (tüm ödeme ve kesintikr 1. derece 4. kademe ve artı 400 ek gösterge üzerinden yapddığı halde) emekliliğe esas olacak göstergem ne olacaktır? 31. derece 4. kademe ve 400 ek göstergeden emekli olursam 1 Şubat 1985'e göre alacağım ikramiye ile bağlanacak emekli aylığımı hesaplar mısınız? YANIT: 1Emekliliğinizi istemeniz durumunda, emekli ikramiyeniz ve ayhğınız yasal işlemler tamamlandıktan sonra ödenir. 1 Kasım 1985'i beklemenize ilişkin bir koşul yoktur. 2Emekli Sandığı keseneğinin 1. derece 4. kademe ve 400 ek gösterge üzerinden yapılması sonucu 1984 yılı içinde emekli olmanız durumunda 1984 yılı emekli ayhğınız ve ikramiyeniz 1.530 gösterge üzerinden bağlanacak ve ödenecektir. (1 250 1/4'ün emeklilik göstergesi 280 ek göstergenin yansunası: 1.530 emekli ayhğı göstergesi.) 31984 yıhnda 1. derece 4. kademe ve 400 ek gösterge üzerinden aylık alan ve bu aylık üzerinden Emekli Sandığı keseneği ödeyen iştirakçilerin emeklilik göstergesi 1.530 sayısıdır. Bu gösterge sayısı aynı durumdaki iştirakçiler için 1985 yıhnda 2.000'e yükselecektir. 1985 yıhnda "Emekli Ayhğı Bağlanmasına Esas Aylık Gösterge Tablosu" 2898 sayıh yasa uyarınca yerini, çalışanlar için uygulanan "Aylık Gösterge Tablosu"na bırakacaktıı. 400 ek gösterge de 1985 yıhnda 600'e yükselecektir. iki gösterge sayısınm toplamı da 2.000'dir. Ve emekli ayhğı ile emekli ikramiyesinin ödenmesi ve bağlanması bu sayının, 1985 yüı için saptanacak katsayının çarpımı sonucu bulunacaktır. 1985 yıhnda emekli olmanız durumunda size 28 fiili hizmet yılı için S73 oran üzerinden emekli ayhğı bağlanacak. Katsayının da 45, 46, 47, 48, 49 ya da 50 olacağını varsayarsak bu varsayımlar üzerinden size bağlanacak emekli ayhğı ve ödenecek emekli ikramiyesi de aşağıdaki tutarlar üzerinden olacaktır; 1985 Emekli için katsayı Emekli ayhğı %73 İkramiyesi 28 aylık 45 65.700 2.520.000 46 67.160 2.576.000 47 68.620 2.632.000 48 70.080 2.688.000 49 71.540 2.744.000 50 73.000 2.800.000 dırlannın bile bulunmadığı belir{ilerek konuyu nasıl değerlendirdiği sorulduğunda, "Grev gözcüleri için çadırdan daha iyi bir örtü bulmak zorundayız. Çadır geçicidir. Rüzgârda bile yıkılabilir" dedi. Bıyıklı, yeni çalışma yasaları ile ilgili olarak da, "Türkİş'in yasa değişiklikleri için çalışmalan var. Biz de bu konularda Türkİş'le aynı paralelde düşünüyoruz. " şeklinde konujtu. "28 yılhk öğretmenim" "HAMIUNE \AZIU SK HESABI Hamiline Yazılı Sır Hesabı, Töbank güvencesinde gizlı bir hesaptır. Bu hesap karşüığında verilen "Hamiline Yazılı Sır Hesabı Cüzdanf • Hem Mevduat Sertifıkası niteliğindedir. • Hem de kıymetli evraktır. • Para gibi kullanılabilir. • Borcunuza teminat olarak verilebilir. • İmza, isim ve adres gerektirmez. "Hamiline Yazılı Sır Hesabı" yanısıra, Töbank'da •'Hamiline Yazılı Mevduat Sertifıkası" uygulaması da devam etmektedir. Töbank güvencesinde her ikisinden de yararlanabilirsiniz. Denktaş, Kurucu Meclis'ten yeni anayasayı yapmasım istedi LEFKOŞE (Cumhuriyet) Kurucu Meclis'in, anayasa ve temel yasaları yapmak için kurulduğunun bilinci içinde bulunması gerektiğini, anayasayı yapmaksızın seçime gideriz demenin, Kurucu Meclis'in oluşma nedenlerine sırt çevirmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş. "KKTC, 45 Une parti liderinin, kendi aralannda futbol oynaması için kurulmadı" dedi. Gürkan (Baştarafı 1. Sayfada) han Fırat ve Yaşar Aysev'in isimleri geçiyor. Genel Başkan Yardımcılığı için Günseli Özkaya ve Reşit Ülker'in isimleri konuşuluyor .Calp,yeni MerkezYönetimi'ne seçilen üyelerden 10 kadar milletvekili ile dün bir toplantı yaptı. Toplantıda Genişletilmiş Kurucular KuruluToplantısı ile bundan sonra izlenecek parti içi politika konusunda dedeğerlendirme yapıldı, HP Yenimahalle İlçe Başkanhğı'na Muharrem Yigit seçildi. • Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. MUSTAFA ÜNLÜZEYBEK Henı tanı giiverKe, heın uiksek faiz verimi Tobank'tadır. Siz de gelin Töbank'a, siz de paranızı Töbank'da güvene alın. rÖRAISTK: "güçlü bankodır" (*) Yıllık netjaiz oran/an (%56.93),jaizterin 1 yıl içinde ana paraya ilavesi ile sağlunmakitulıı: Yılmaz: Bu yasalarla grev olmaz (Baştarafı 1. Sayfada) cileri grev uygulanan her iki işyerinde de üretimin sürdüğünü bildirince Yılmaz, "İyi, iyi grev yapıldı ki imalat durmasın. Ne güzel, bütün işverenler bu şekilde greve gitsin. Toplu sözleşme imzalamadan asgari ücretle daha fazla işçi çalıştınp daha fazla üretsinler" şeklinde espri yapBu arada Desan Tersanesi'nde uygulanan grevle ilgili olarak işverenin, "kanunsuz grev" tespiti, DokGemi İş'in de grev esnasında yeni işçi alındığı ve işlerin taşarona gördürüldüğünün tespiti için dava açtıkları bildirildi. Öte yandan Günsin Tersanesi'nde dün bir geminin denize indirilmesi törenine katılan ANAP Artvin milletvekili Nevzat Bıyıklı, bitişik tersanede grev uygulandığı, ancak grevci işçilerin ça
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle