18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet ISLAM TIP KONFERANSI Sahıbı C umhuriyel Maıbaacılık \e Gazeiecilık Turk ^nonım Şırketi adına Nadır Nadi, # Genel v a>ın Muduru Hasan Cemal, Vlue»,sese Muduru Kmine L>aklıgil. Yazı Işlerı Muduru Oka> (»onensin, • Haber \lerkezı Muduru \aU;tn Ba>er, Sa\fa Duzenı Vonetmenı \\\ \car. Temsıhıler. ANKARA Yalçın Dogan, IZMIk Hikmel Çetinka>a, ADANA Mehmel Mercan, # Serııs Şeflerı Istanbul Haberlerı Reha Oz, Dış Haberler hrgun Balcı. tkonomı. Osman Ulaga>, Kullur: A)dın Kmeç, Maga/ın ^akın Pek^en. Spor Danışmanı Abdulkadir \ucelman, Duzelıme Refik I)urba>, Araştırma: ^ahin Alpav. I>Sendıka ^ukran Kelenci. Öğle: 12.59 Bıırulur % Ankara: 7ıva dokalp Bulvarı Inkılap Sokak \ o 19/4 Tel: 13114147, 0 İ/mir: Halıı /ı\a BuKarı No 65 3, Tel 254^09.ni230 • \dana: (.akınak Cad. No. 134 Kat 3. Tel 1455019^31 • öusj/ı \e Ya\an tumhurhel Maıbaaulık \e Gazetecılık T A Ş Turk C\aeı Cad 39'41, Cağaloğlu, Isı Pk 246lst Tel: 526 10 00 (9 hat)Telex: 22246 TAKVİM 2 EKİM 1984 Imsak: 5.29 Güneş: 6.54 İkindi: 16.15 Akşam 18.53 Yatsı: 20.12 Doğramaeı tıp kitabuıın yukıhnasını ayıpladı YÖK Başkanı: "Hiçbir kitap yakılmamalıdır. Nedeni ne olursa olsun kmıyorum" dedi. tstanbul Haber Servisi 3. Islam Tıp Konferansf nda Birleşik Arap Emirlikleri'nden gelen Dr. Al Yafai'nin kursude kitap yakması olayına ilişkin olarak Sağbk ve Sosyal Yardım Bakaru Mehmet Aydın, "Kitap nu yakıimış? Haberim yok" derken, YÖK Başkanı Prof. Dr. thsan Doğramacı, "Çok ayıp edilmiştir" şeklinde konuştu. Kuzey Kıbns Turk Cumhuriyeti Sağlık Temsilcisi Dr Kaya Belazun" yanıtını verdi. Istanbul Sheraton Oteli'nde süren 3. îslam Tıp Konferansı'nın ikinci gunünde kursude yakılan kitaba ilişkin duşunceleri sorulan Bakan Mehmet Aydın, "Kitap mı yakılmış? Yurt dışındaydım. Haberim yok" dedı. Olay kendisıne aktarıldığında ise "Bir incetettireyim" şeklinde ko Ispanyollar matador içîn gözyaşı döküyor 17 ay önce Paquirri'nin nikâhmı kıyan ve cenaze ayinini yöneten papaz, gözyaşları arasında şunları söylüyordu: Merhumun ailesine daima tevekkül dilerim. Ama bu kez dileyemeyeceğim, çünkü ben de gösteremiyorum bu tevekkülü... NİLGÜN CERRAHOĞLU MADRİD ETA'nın geçtiğimiz hafta sonu 3 kişıyi öldurüp, 5 kişiyi de yaralamasına ilişkin haberler, Ispanyol basınında geçiştirildi bu kez. Çunku tiim Ispanya'nın ilgisi, hâlâ birkaç gun once arenada yaşamını yitiren boğa gureşcisi Francisco Rivera "Paquirri" ve arkada bıraktığı Flamenko şarkıcısı dul eşi üzennde. Tum gazetelerin birinci sayfalannı susleyen bu esmer Endulus güzelinin karalar ıçindeki, ıstırap dolu resimleri kahvelerde, takside. berberde, gazete bayilerinde gunün başlıca konusu. Sadece 17 ay evli kaldığı kocasının cesedinin yanıbaşından, gömulene dek, bir an bile kimsenin ayıramadığı sevilen şarkıcı Isabel Pantoja'nın, "Yaşam dolu en olgun çağında... Ah, boğası alıp göturdu onu.." diye yaktığı ağıtlar, dilden dile dolaşıyor hâlâ. Çunku gerçekten Ispanyollann buyuk bir çoğu Pantoja'nın yasına katıhyor. Gerek Basbakan Felipe Gonzalez, gerekse tspanya Kralı Juan Carlos ise Paquirri'nin dul eşine başsağlığı telgraflarını göndermekte gecikmiyor. Geleneksel olarak evden çok, sokakta yaşayan Sevillalılar, Paskalya'da tum kentin katıldığı dini gösterilerde olduğu gıbibu kez de bu çok sevdikleri boğa gureşçisini uğurlamak ve Pantoja'nın acısını yakından görmek için yolları bir insan seline çeviriyorlar. Cenaze, boğa güreşlerinin yapıldığı "La Maestranza" Meydanı'mn onüne geldiğinde, Paquirri'nin tabutu cenaze arabasından indirılıyor ve matador, yaşamında nice zaferine şahit olmuş bu meydanda, arkadaşlarının omuzları uzerinde "ole", "viva" sesleri ve alkışlar arasında son bir kez daha gezdiriliyor. "Boğa giireşi" ya da bu ülkede alışılageldiğince dendiği gibi, "milli şölen"de yıtirilen kurbanı boyle yuceltiyor İspanyollar. Nitekim 17 ay once matadorun kilisede nikâhını kıyan ve cenaze ayinini yöneten papaz bile goz>aşlarını tutamıyor ve "Merhumun ailesine daima tevekkül dilerim. Ama bu kez dileyemeyeceğim, çunku ben de gösteremiyorum bu tevekkülü" diyor. Boğa gureşçisinin son dakikalarını defalarca gösteren Ispanyol Televızyonu ise, ünlu yazar Hemingvvay'in "tehlike altında zerafet" olarak tanımladığı bu "sanatın", her zaman duşünulmeyen bazı boyutlarını seyırcilerin belleklerine çiviliyor. Once boğanın tek boynuzu uzerinde 1 dakikaya yakın süre asılı kalan matadoru resimleyen dehşet saçan sahneler, boğa gureşçisinin alelacele omuzlar ustunde arenadaki kliniğe taşınışı, yarım asırdır kimsenin kapısından içeri girmediği izlenimı veren kliniğin içler acısı manzarası, kliniğin içine dek giren TV kameralarının burada sergilediği karambol, bacağında ve kasığında tum atardamarları darmadağın eden bir yaraya rağmen boğa gureşçisinin etrafı teskın etmeye, cesaret vermeye çalışan akıllara durgunluk veren sözleri: "Telaşa gerek yok, sakin olun. Evet ağır bir yara bu doktor. Ama yediğim ilk boynuz da değil. Siz işinize bakın, ne yapmak gerekirse yapın"... Son gülümsetne Ve sonra anestezi kullamlmadan yapılan "kanlı" bir müdahalenin goruntulenmesi sırasında, boğa gureşçisinin TV kameralarına son gülümseyişi... Evet, ölum karşısında bile gulümsemeyi becerebilen, profesyonelliği son ana dek elden bırakmayan bir boğa gureşçisinin, olumunden tam bir saat önce çekilmiş sahnelerdı bunlar... Bundan sonra ulkenin en sevilen ve unlu boğa güreşçisi Francisco Rivera Paquirri, sanp sarmalanarak bir ambulansa konacak ve 70 km. uzaklıkta olan en yakın hastaneye yetiştirilmek uzere fıkara Endulus'un, tozlu, virajlı, dar yollarında "Allah'a emanet" edilecekti. 36 yaşının ve olağanustü sağlam fiziğınin verdiği tum avantajlara rağmen Paquirri, kan kaybından an an yaşamını yitirecek ve tam gun batışında, ufukta Cordoba'nın izleri seçilmeye başlandığında, ambulansta son nefesini verecektı. 15. YILEVDA KADDAFİ'NİN LİBYASI kiroğlu ise "Fena karşüamamak Türkler ve Araplar tarihte iki eşit toplumdu ANKARA (ANKA) Turklerin ve Araplann tarihtekı birliğinde "hukmeden ve hükmedilen" ilışkisi olmadığı, bu ılişkinin siyasal ve kultürel alanda birbirine saygılı iki eşit toplumun beraberliği bıçiminde olduğu belirtildi. UNESCO, Dışişleri Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılanyla UNESCO Türkıye Milli Komısyonu'nun insanlığın bilimsel ve kultürel tarihı uluslararası komisyonu ile ışbirliği yaparak duzenlediği, "Osmanlı Imparatorluğu ile Arap ve Afrika iilkeleri arasındaki Uişkiler" konulu kollokyum başladı. Kollokyumun açış konuşmasını yapan Dışişleri Bakanlığı Kultur Işlerı Genel Muduru Bu UNESCO ve Dışişleri'nin Kollokyııınu: YEŞtL MEYDAN Devrim yıldonumundeki resmi geçit Trablus halkı için en büyük olay. Libyu'nın umudu gençlerde Ülkenin polıtik gelişmeleri hakkında hemen hemen tek kaynak, Kaddafı'nin konuşmalan oluyor. Kaddafı'nin konuşmalan da bu açıdan umulanı fazlasıyla veriyor. Yazı ve foloğraflar: EROL ÖZBEK Lıbya, sloganlar diyarı. Lider Kaddafi'nin pek heykeline rastlanmıyor. Resimleri de ancak iki uç yerde vardı. Ama her yer sloganlarla kaphydı. Kendine "devrimci" diyen tum yönetimlerde olduğu gibi burada da yoğun bir politikleşme çabası vardı. Kimle konuşsak, her şeyin komitelerin elinde olduğunu söylüyordu ve bize bol bol "Yeşil Kitap" anlatıyordu. "Yeşil Kitap"ın nasıl uygulandığına ilişkin sorduğumuz somut sorularda ise hepsi susuyordu. Bizzat ulkenin en yuksek organı olan Genel Halk Kongresi'ndeki enformasyon görevlileri bile siyasal işleyişe ilişkin sorulanmızı "Yeşil Kitap" duzeyınde yanıthyor, ayrıntılara bir turlu inmiyordu. ilgısızlik, ust kademelerde, sısteme ters duşmeme çabası yuzünden, Libya'da halen siyasi tartışma görulmüyor. Özel basımn da olmayışı karşısında, resmi çerçeve dahilınde bile enine boyuna yorumlarla karşılaşılmıyor. nuştu. YÖK Başkanı Prof. thsan Doğramacı ise Dr. Selim Abmet Ali AlYafai'nin tavrına ilişkin "kınıyorum" şeklinde konuştu ve "çok ayıp edilmiştir" dedi. Bir tıp kongresınde boylesine bir olayı nasıl değerlendirdıği sorulduğunda, "Hiçbir kitap yakılmamalıdır. Zaten kitaplann yakılmasına tamamen karşıyim. Nedeni ne olursa olsun kınıyorum" yanıtını veren Doğramacı, bir başka soru üzerinede de, "Yabancı kişilcrdir. Bir tavır alamayız" şeklinde konuştu. Kuzey KıbrısTürk Cumhuri yeti Sağlık Temsilcisi Dr. Kaya Bekiroğlu da, "Bir kongrede. bir doktorun kursüye çıkarak kitap yakmasını nasıl karşılıyorsunuz?" sorusuna "Fena karşılamamak lazım" yanıtını verdi. Sözlerini "Ayıp bir şey değil" biçimınde surduren Dr. Bekiroğlu, "Beiki hoş karşılanmayan bir hareket kabul edilebilir. Bu hareketi abartmamak gerekir. Kitabı yakmakla, Batı'yı bırakıp kendi kaynaklanmıza dönelim demek istiyor." dedi. 3. İslam Tıp Konferansı dün akşam Sheraton Oteli'nde duzenlenen bilimsel toplantıyla sona erdi. Toplantıda söz alan konuşmacılar konferansa ilişkin gözlemlerini açıkladüar. Kuveytli Dr. Oneyzi, "Allahın Türkçeye tercümesinde Tann deniliyor. Bu kelimeyi duzeltelim, Tann demeyelim, Allah di>elim" dedi. Prof. Doğramacı bu konuda, "Tann kelimesi Allah kelimesinin aynısıdır. Ben 56 yaşlarındayken de Tann diye dua edilirdi" karşılığını verdi. Kuveyt Sağlık Bakam'nın kapanış konuşmasından sonra konuklara Hilton Oteli'nde bir yemek verildi. Bu arada, konferansa katılan 12 psikıyatris dun Bakırkoy Ruh ve Sinır Hastalıklan Hastanesı'ni gezdiler \e Başhekim Yıldınm Aktuna ile görüştuler. yükelçi Yalçın Kurtbay, UNESCO yasasını insanlığın tarihi boyunca dunya milletlerinin birbirleri hakkındaki ilgisizliklerinin, şuphe, güvensizlik ve tartışma nedeni olduğunu saptadığını belirterek, "Bu yasa, dünyada savaşlann çıkmasında bu bilgi eksikligi ve önyargılann önemli rol oynadığını >urgulamaktadır" dedı. Arap ve Afrika ülkeleriyle Osmanlılar arasında yaşanan ortak tarihin gerçeklerinin bugun bazı çevrelerde nakledılenlerden ve kasıtlı yorumlardan çok farklı olduğunu söyleyen Kurtbay, bu ulkeler arasında yaşanan tarihin rihçilerin bu gerçeği elbirliği ile her gün biraz daha gun ışığına çıkardıklannı kaydetti. "renkli ve parlak" olduğunu, ta Ayrıntıh bilgi KaddafiMe "Doğrudan demokraside" her türlü "basın demokratik olmak zorunda olduğundan" hep toplumun "tiımunıin" göruşunü yansıtmak zorunda. Bu durumda, ulkenin politik gelişmeleri hakkında hemen hemen tek kaynak Kaddafi'nin konuşmalan oluyor. Kaddafi'nin konuşmaları da bu açıdan umulanı fazlasıyla veriyor. Kursuye çıktığı yerde 45 dakikadan az konuşmayan lider, konuşmalarında mutlaka yeni bazı gelişmelere işaret ediyor, uyarılarda bulunuyor, istatistikler veriyor, ulkenin siyasi yoneticilerıne uyarıda bulunuyor. KÜRSÜDE Lider Kaddafi konuşuyor... Herkes soluğunu tutarak dinliyor. mı nasıl yürütüyordu? Üst düzeydeki yetkililerin olağanustü karmaşık siyasi uygulamalanna karşılık, sıradan gorevliler hiç de makul olmayabiliyordu. Mağazalarda, sokakta alenen fotoğraf çekmeye kalkışan, mutlaka "memnu" uyarılarıyla karşılaşıyordu. Görebildiğımiz kadarıyla "Yeşil Kitap"ta doğrudan demokrasi mekanızması olarak öngörulmüş olan Halk Komıteleri, en azmdan belırli bir kesimi ulke sorunlanna, yerel düzeydeki "hükumet işleri"nin tartışmasına çekme işlevini göruyor. İhtiyaçta ölçü aşaması Kaddafi'nin son zamanlardaki konuşmalarında alttan alta, ulkenin genel ekonomık politikası konusunda bir değışim göze çarpıyor. Dışalımı daha sıkı denetim altına alan, dış ıhalelerde siyasi yakınhktan çok ekonomık verimliliğe verilen ağırlığı artıran Libya, kaynaklannı daha verimli kullanmaya çalışıyor. Ama işgucünun çoğunluğu yabancılardan oluşan, eğitimli eleman sıkıntısı çeken bu ülkede elbette zorlu bır yol bu. Kaddafi'nin uyarıları şöyle: "Avrupah bir elmayı dörde bolerken siz çuvalla tüketiyorsunuz. Libya, dunyanın en çok pasaport kullanan ulkelerinden biridir. Mağazaya bir malın ucuzu, pahalısı, çeşitlisi geldiğinde, insanlar ihtivacının ne olduğuna bakmadan hepsinden birer tane alı>or." İşte dışalımda çeşitlerin azaltılmasının nedeni. Petrol zenginliğiyle kendine bir ekonomik tuketim yapısı yaratan Libya Cemahiriyesi, şimdi de petrol pazarındakı fiyat düşuşünun de etkisiyle, kaynaklannı verimli değerlendırme, muazzam kalkınma projelerini petrol zenginhği azalmaya yuz tutmadan gerçekleştirme kaygısına duşmüş gorunuyor. Bunun da ilk adımı, ihtiyaç bilincinin yaratılması. Kemerler sıkılmasa da, elbisede beden ölçusunun getırilmesıne yonelik ilk adımlann atılmak istendiğine işaret ediyor bu eğilim. Komiteler nerede? Ulkenin yonetimi komite sistemine dayanıyordu. Tum yerel icra, mahalli ya da işyeri komiteleri tarafından gerçekleştiriliyordu. Bunlar kendi yetkilerini aşan konulardaki kararlann uylanması için Temel Halk Kongrelerıne delege gönderiyordu. Temel Halk Kongreleri de Genel Halk Kongresıne delege gönderiyordu. Butun bu mercilerin de tabandaki istekleri, sayısal guç oranında yukarıya ıletmekten başka hiçbir yetkisi yoktu. Ülkenın asıl lıderleri olarak bildiğimiz Kaddafi ve Başbakan olarak bildığimız Abdusselam Callud'un ise resmi unvanları yoktu. Durum yabancı bir gazeteci için içinden çıkıhr gibi değildi. Yabancı gazetecilerin gozune bu denli apolitık gorunen bu insanlar, bu olağanustü politik yaşa "Kibritler ltitfen...^ Lider Kaddafi'nin geleceğini bildiğimiz yerlere girerken, isim yazdırmak dışında hiçbir guvenlik engelıyle karşılaşmayışımız, Kaddafı'nin kendine guvenini gösteriyordu. Buna karşılık buyük süpermarketlere girerken, çantalann aranıp, kibritlerin çıkışta iade edilmek uzere toplanması bambaşka bir ekolu çağrıştınyordu. Bunun nedeni geçtiğimiz yıl mağazalarda iki defa yangm çıkmış olmasıydı. Sabotajlardan korkulduğu belirtılıyordu. Umut gençlerde tabii Libya Cemahiriyesi, tum "moderaleşme" çabası içindeki yönetimler gibi, umudunu gelecek kuşaklara bağlıyor. Erkeğiyle kızıyla tum gençlerın askerlik eğitimi gormesı, fıili askerlik yapmay anlara da uniforma verilmesi, ancak gençleri etkileyebilecek, onları seferber edebilecek şeyler. Bu yoldan gençlerin en azından belirli bir doğrultuda "sonımluluk yüklenmesi" sağlanıyor. Amaç, geleceğin Cemahiriye kadrolannı yetiştirmek. Alt kademelerde siyasete karşı Amerikahlar tartışıyor: Michael siyuh mı, kahverengi mi? UFUK GÜLDEMÎR VVASHİNGTONABD tari hinde ilk kez, gazeteler 11 temmuz gunu basıldıklan kadar sattılar. Michael Jackson konserine girebilmenin ilk koşulu, 11 temmuz gunu bir gazete satın almak, ikinci koşul gazetede yanu" 17 bin TL. ile birlikte konser organızatörlerine yollamaktı. Üçüncü ve en önemli koşul, elektronik tombalanın başvuru formundaki numaraya isabet etmesiydi. Şansını arttırmak için birden fazla gazete alanlann sayısının çokluğu, 11 temmuz tarihli gazeteleri birer koleksiyon parçası haline getirmeye yetti. yımlanan, "bilet başvuru formu sahne kostümlerinı taşımak için 8 TIR yetmişti. 8 kath bina yüksekliğindeki sahnenin uzerinde ise tanzim satış mağazası biıyükluğünde bir TV ekranı vardı. çizdi. Stat sarsıldı; birden müzik patladı! Michael Jackson'ı izlemeye gelenler, 60'lann uzun saçh, nargilelerini ceplerınde taşıyan, bulanık kafalı tepki kuşağı değildi. Yaşlan 17 ile 25 arasında değişen, beyaz çoraplı, 5 yıl sonraki hedefi kafasında berrak, kurulu duzenle herhangı bir sorunu olmayan, çoğunlukla "ortadirek"e mensup Amerikalılardı. Bazılannın ebeveynleri belki de 1969 yılında VVoodstock konserIerinde tanışmıştı. Michael'ı izleyenler, kendilerini yonetenlere karşı tepki dolu olmamaiarını, alkışlıyordu, burnunu kanştırsa da... Beatles, gençlere yeni duşler, yeni olanaklar vaat etmişti, Soğuk savaş yıllarında "Hindistan" adında sıcak bir imge yaratmışlardı. Yeni geçitler vaat ediyorlardı. Michael, hiçbir şey vaat etmedıği gibi, her turlu yaratıcılıkla da dalga geçiyordu. Kurulu duzen, izleyicileri gibi, Jackson'ın da varoüna nedeniydi. Yarattığı imgeler, Beatles'm "Katmandu'da yok olmak" imgesi gibi kutsal amaçlı ve esrarengiz değil, her süper bakkalda pazarlanabilir cinstendi. Andro Ejderha Hava karanp, yatılı okullann mahfellerine "karanlık ışık versin" diye konulan renkli lambalara benzer kuçuk sahne spotları yandığında sisler arasında her biri 4 insan boyunda 4 tane pastel renkli kurgubilim ejderhası (monster) çıktı. Meditasyon muziğini andıran playback eşliğinde, sahnenin ortasında boşluk de sadece şarkı soylüyor, Ijiç konuşmuyordu. Konuşurken sesi çok çirkin çıkıyordu. "Brodway'de ayakkabı boyatıp gelip geçenlere kesik almak" tumcesi kadar kulağa çirkin gelen sesi, yeni bir siyahidol olmasını engelemedi. Ancak siyah entelektueller, Michael'ı "siyah idol" ilan eden beyaz entelektuellerle aynı kanıda değildi. Onlara gore Michael, "siyah değerleri küçülten şu kahverengi çocuk"tu. "Michael Jackson'ın Öyküsu" adlı kitabın yazan Nelson George'a bakılırsa, "beyazlann Michael'ı sevmesi kadar siyahlan ür Komiteler işbaşında Halen halkı siyasete çekme kaygısı, rasyonel işleyiş özlemine ağır basıyor. Örneğin bilinen Bakanhk makamına denk duşen "sekreterlik"te çalışan gorevliler, bir araya gelip "sekreter"i gorevden alma yetkisine sahip. Bu hoş durumun bir yan etkisı, kimin kime soz geçırebileceğinin oldukça karmaşık bir dengeye dayanması oluyor. Bu dengeler uzerinde de "1 Eylul Devrimi" liderlerinin belirleyici nüfuzu yukseliyor. Cemahiriye'nin çekirdek kadrolannı genç "Devrimci Komiteler" oluşturuyor. Bunlar, yetki ve sorumlulukları oldukça muğlak bir alanda bellibaşlı siyasi faalıyeti "koordine küten bir şey olamaz"dı. MICHAEL BEYAZ SARA Y'DA Michael Jack son sahneye guç sembolü apoletligiysilerle çıkıyor. Ama mayıs ayı ortalarında Reagan tarafından verilen kokteylde, kalabalıktan ürkup iki saat sureyle tuvalette saklanmıştı. Kendisini bulanlara ise, "Gürultuluydü, korktum" demişti. • Ama Amerika'da herkes Amerikalılar kadar şanssız değildi. Örneğin, bir Amerikan gazetesinin yuzlerce Amerikalıdan oluşan yazı işleri kadrosunda tek Turk olmak, Berlin Hayvanat Bahçesı'de tek panda olmakla eşdeğerdi. Gazeteye gelen pembe renkli ıkı biletten biri, bu nedenle payımıza düştu... Sadece nerede olduğunu bile bilmedikleri bir ulkeden geldiğimiz için. Konserin verildiği Buffalo kentine gazeteye ait iki motorlu Cessna ile uçarken, acı soslu Meksika tavuğu ile martini yudumlamak gibi bir kultur şoİcu, 45 bin kişilik stada kurulmuş un fabrikası buyukluğundeki sahnenin yanında hiç kaldı. Sahne, çelik profillerden oluşuyordu. 12 bin voltluk ışık ve ses duzenini ayakta tutabilmek için kullanılan profiller, stada 17 TIR kamyonu ile nakledilmişti. Ses ve ışık duzeni ile Michael Jackson'ın Jjmichael Jackson'ın temmuz ayında verdiği bir dizi konsere girebilmenin başlıca üç koşulu vardı. tlki, bir gazete satın almak ve başvuru formunu doldurmak, ikincisi formu beraberinde 17 bin Ttirk Lirasıyla birlikte organizatörlere göndermek, üçüncü ve en önemlisi ise elektronik tombaladan çıkmaktı. Başvuru formunu yayımlayan gazeteler, o gün yok sattılar. ta asılı durduğu izlenimini veren kaya parçasına yönelen ejderhalar, ritmik ve estetik hareketlerle kayaya saplı duran kılıcı cıkarmayı denediler. Hiçbiri başarcmadı. Oysa kırmızı dumanlann içinde gelen beyaz giysili şovalye Kral Arthur (yani Michael Jackson) kılıcı yerinden çıkarmak için "yuvarlak masa ejderhaJan"nın yardımına gereksinım bile duymadı. Kılıcın çıkmasıyla birlikte, dunyaya terör hâkim oldu. Havaı fişekler yukseldi, dumanlar sahneyi kapladı, lazerler gökte sonsuz yollar, perdesiz resimler "hoşgorü en büyük erdemdir" sloganına sarılarak yaşlanan VVoodstock kuşağı ebeveynlerine mi borçluydular? Michael Jackson'ın dinleyicileri, biraz da 3. Dunya kitlelerini andınyordu. Nasıl ki, 3. Dunya'da politikaçılar mitinglerde, "Nasılsınız? leltik" deyip, bir şey vaat etmeden ya da güzel söz söylemeden nedeni bılinmeyen alkışlar alıyorsa, Michael'ın konserinde de alkışlar, 3. Dunya sendromuna yakalanmıştı. IzJeyıcıleri, onun gırtlağının dehşet veren enstrumantal çeşitliliğinı sergilese de İyi misiniz? Geç kaldık, sizi bek 5 0 milyon sattı "Thriller" (ne erkeklere, ne de kadınlara karşı hiç bir cinsel istek duymamak, dumura uğramış olmak anJamına geliyor) adlı albumü, Turkiye'nin nufusu kadar sattı. Salt urunleri değil, hakkındaki dedikodular da iyı satıyordu. Örneğin, "sesi kız gibi, eli biz gibi" özdeyişinden yola çıkarak Michael Jackson'ın sunnetli olup olmadığı konusunda yaptırdığı araştırmayı yayınlayan Parade dergisinin soz konusu sayısı Ayasofya'da yeşil sutundaki deliğe, nedeni bilinmeden parmağını sokup çıkartanların sayısı kadar sattı. Beyaz Amerikaülar artık siyah Michael'ın müziğiyle yaşıyor, dansıyla kırılıyor. Siyah Amerikalılar da, bu zenci sovalyenin çocukça fantezilere dayalı ürkutucü buyükluğune bakıp, soruyor: "Acaba İsa da zenci miydi?" ediyorlar." jen (hem erkeksi, hem kadınsı ozellikleri bir arada taşımak) olması en yaratıcı yanıydı. Sahneye guç sembolü apoletli giysilerle çıkıyor, ama Reagan tarafından verilen kokteylde kalabalıktan ürkup iki saat sureyle tuvalete saklandıktan sonra kendisini bulanlara, "Guriıltuluydu... Korktum.." yanıtını veriyordu. Sahnede dans ederken, parçalara ayrıldı, adeta kınldı. Ama bugune kadar annesini hiç kırmamıştı. Ağzına sıgara, içki, et sürmuyor, yerde ınce bir döşek uzerinde uyuyor, pazar gunleri de oruç tutuyordu. Konserlerin Komiteler nereje gidivor? Bu durumun getırdiğı kargaşadan Kaddafi de bır süredir şikâyetçi gorunuyor. Bu yılki devrim yıldönumu dolayısıyla yaptığı 15. yıl değerlendirmesınde, ancak onun gibi kendine ozgu bir liderin soyleyebileceği şu sozleri ettı: "Şu ülke dışına çıkışların bir duzene bağlanması gerekiyor. Şu anda 18 bin devrimci komite var. Ama boyle 'Avrupa'daki komiteleri bir denetleyeyim' dive kalkıp gidiyorlar. Yoksa onümuzdeki )il 12 bin komite kalabilir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle