Katalog

CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞI.FR larda, arabesk örneklerde açık seçik dinlemekteyiz. Sevip, tarih içindeki yerine saygı duyduğumuz Klasik Türk Muziği'nin yerı ise bu konumuzun dışındadır. Atatürk'ün yönlendirmek istediği ilkeleri saptanmış olan ilkokul müzik eğitimi Türk Sanat Musikisini ve bugünun yozlaşmış müziğini temel olarak almıyor. Aksine Batılının yuzyıllar önce yaptığı gibi yöresel halk muziği kaynaklarımızın, ritim, melodi gibi esaslarını kullanarak, en kısa yoldan tampere çok sesliliğe, geleneksel majörminör sistemine gidip yarının gençliğine müziğin sevdirilmesi önemini vurguluyordu o ilkeler. Kısacası, yöresel halk muziğimizin ezgilerinden, komşu bölgelerin müziklennden, halk çocuk muziği kaynağına dayanan çağdaş çok seslilik anlamıyla bestelenmiş Turk okul muziği örneklerinden, uyarlama yapıtlar kullanılmasından söz ediyor. Bu ana fîkir ortaokul ve liselerde daha da gelişiyor ve Batıya açılıyordu. Ilkokullarda "Orf" muzik aletleriyle başlayan çağdaş muzik öğretimi, piyano, armonium, blok fiüt ve tüm Batı muziği çalgılarını kabul ediyor. Zurnayı, davulu ve bağlamayı da ihmal etmiyor. Ama, hiçbir zaman ne uda, ne kanuna, ne de tambur ve benzerleri sazlara yer veriyor. Tarihi Turk Sanat Müziği'nden, makamlanndan, hele piyasa muziği nden hic söz etmiyor. Talim Terbiyece kabul edilip kanunlaşan bu sistem çeşitli siyasi dalgalanmalarla, gelen giden bazı hükümetlerin bazen çoksesli, bazen de teksesli müzik taraflısı olmalan sonucu program zamanla yozlaştı. Sürekliliğini yitirdi. Aslında yıllar boyu aynen uygulansaydı, o zamanın çocukları bugünun çok sesli çağdaş Turk müziğini çoktan öğrenmiş, bestecilerimiz de bu konuda ve genelde bugünkünden çok yapıt vermiş bulunacaklardı ki, dolayısıyla Çağdaş Turk Muziği daha yaygın hale gelmiş olacaktı. Bu bozuk duzenin vebali hemen devlet konservatuvarlarına ve yetis.tirdik.leri sanalçılara yuklenmek istendi. Ne yapıldı? Atatürk'ün çağdaş müzik hakkındaki sözleri saptınldı. Müzığimız istenilen derecede aşama yapamadı, sonuç alınamadı. Oysa devlet konservatuvarlarımız birçok besteci ve icracı yetiştirmişti. Ama baltalandı. Bu sanatçılann Batı ile kurdukları müzik kültürünu yayma hareketleriyse, "Batı hayranlığı", "Türk muziği duşmanl . ' diye nitelendirildi. Propaganda vesilesi yapıldı. Ve bir ara, yetkililerin gevşek tutumundan yararlanarak Ataturk müzik ilkelerine aykın "Turk Musikisi Konservatuvan"nı kurdular. Bugün mezunlar vermekteler. Ancak bu mezunlar, dune kadar Milli Eğitim Bakanhğı hukumlerince, okullarımızda muzik öğretmenliği yapamıyorlardı. Şimdiyse, Atatürk ve Gazi Eğitim Fakültelerine doğrudan doğruya öğretim görevlisi olarak atandıklan gibi, açılmakta olan yeni üniversitelerimizde de gorev almalan planlanıyor. Bütun amaçlara inisyatıfı ele alarak, çağdaş müziğimizi 1900'lerin başına, kendi yönlerine çekmektir. SONUÇ Tarihi Türk muziğimiz hepimizin saygı gösterdiği bir değerdir. Devrini tamamlamıştır. Ona karşı değiliz. Biz Cumhuriyet eğitim ilkeleriyle kurulmuş yasal bir programın, yanlışları, eksiklikleri varsa uygulamadaki hatalannı tartışıp, gerekiyorsa gerçek aydınlarla elbirliği etmek görevindeyiz. 23 OCAK 1984 Müzik Eğitimi Sornnmnuz Yıllar önce Atatürk'ün yönlendirdiği ilk ve orta eğitimde geliştirerek uygulanan miizik eğitimi ilkderi, yazık ki zamanla Talim ve Terbiye Kurullanıun saptırmaya göz yummasıyla yozlaştırddı; miizik eğitiminde istenen sonuç alınamadı. OKURLARA. OKAY GÖNESStN FETHİ KOPUZ Viyolonist, Marmara Üni. Öğretim Görevlisi Bugun yenıden gündeme getirilmeye çalışılan müzik eğitimi sörunümuz kahımızca, çok açııc bir gerçeği göremediğimizden kaynaklanıyor. Bu, Mıllı Eğitim Bakanlığımızın en önemli bir organı olan Talim Terbiye Kurulu'nda, muzik öğretimi hükümlennı yanlış uygulama isteklılerinin çoğalmasından doğuyor. Müzik sorunumuz, geçirdiğimiz 60 yılhk Cumhuriyet döneminde yaşamımızda bulunan ıkı çcşit muzikseverlerin çekişmeleri sonucu çozumlenemedı. Nedenlerini açıklayalım: BATI NE YAPTI? Batı daha 9. yüzyıldan itibaren ritım ve melodiden oluşan müziğın üçüncü boyutunu, yani çoksesliliği buldu. Yıllar boyu hemen her ulke öz halk muziğini inceledi, toparladı. Milli muziğini başka uluslarla aynı duzeye getirmekte çaba harcadı. Okul öncesi, okul sonrası müziği planladı. Tampere sistemi buldu. Muzik formlannı geliştirdi. Müzikte ilk işin yapıt üretme olduğuna inandı. Sayısız besteci yetiştirdi. Ürün aldı. Kilise müziğini, halk müziğini, ulusal muziğini gereğince değerlendirdi. Bunlara paralel olarak da çalgılannı geliştirdi, sanayileştirdi. îcra yöntemlerini buldu. Nota, kitap, öğretmen işini halletti. Birbirinden güzel çalan virtüözler yetiştirdi. Gerçek konservatuvarlar açtı. Her çalgının ekolünü kurdu. Orkestralanm geliştirdi. Korolar, bandolar ve benze ri toplu müzik yapan kuruluşlar geliştirdi. Muziği sokakta, okulda, evde ve her yerde söylenir bir hale getirdi. Çalgı çalma, müzik yapma hevesini yaygınlaştırdı. Insanın iç âlemine en guzel duyguları, neşeyi, sevgiyi, saygıyı aşıladı. Aynı güzelliği tatmayı, birlikte mutlu olmayı öğretti. Müziğin kutsal, sistemli çalışmayı gerektiren, ancak bu şekilde elde edilebilecek çok zevkli bir sanat dalı olduğunu da öğretti. Sonuçta, müziğin insan gelişmesinde en önemli bir etken olduğunu anladı. BİZ YÖN DEGİŞTİRtP YOZLAŞTIRDIK Yoğun dış gündemve yerel seçime doğru S Biz ise, yukarıda da belirttiğim gibi, iki çeşit musiki arasında yararsız ve sonuçsuz tartışıp durmak zorunda kaldık. Bugunün Turk musikisi denilen türün ne durumda olduğunu, TV'lerde, içkıli gazinolarda, dolmuş ir yandan İslam Zirvesi, öte yandan Dışişleri Bakanı Halefoğlu'nun Avrupa ile ilişkileri yeniden ısıtmaya yöneiik çabaları, diğer yanda Sovyetler Bırliği ile ticari ilişkilere yeni bir düzen vermeye yöneiik temaslar.. Türkiye'nin gündeminde geçtiğimiz hafta dış ilişkıler bu 3 önemli nokta üzerinde yoğunlaştı. Fas'taki İslam Zirvesi, Cumhuraşkanı Evren'in de katılması ve KKTC'nin geleceğı için anlamlı bir forum olması nedeniyle daha baştan dikkatle izlenmesi gereken bir toplantı nıtelığı kazanmıştı. Ankara temsilcimiz Yalçın Doğan ile Ortadoğu sorunlarında uzmanlık tanımına hak kazanan arkadaşırnız Cengiz Çandar yoğun bir çalışmayla Zirve'nin tüm yönlerini gazetemizde yansıtmamızı sağladılar. Sedat Ergin arkadaşımız ise Stockholm'de özellikle Avrupalı bakanlara Türkiye'deki değişiklikleri anlatmaya çalışan yeni Dışişleri Bakanımız Vahit Halefoğlu'nun temaslarını izledi. Sedat Ergın bu hafta da Bruksel'de olacak ve TürkiyeAvrupa ılişkilerinin yakın gelceğinı belirleyebilecek temasları yazacak, yorumlayacak. Avrupa Konseyi'nde Türk pariamenterlerin katılması sorununun çözüm biçimi de yakın geleceğimiz açısından belirleyici olacak; çünkü Avrupa Konseyı Danışma Meclisi'nin Türk parlamenterlen kabul etmemesinin yanıtının Konsey'den çekilmek olacağını Başbakan Özal açıkca belirtmişti. Bu gelişmeleri de Strasbourg'da izleme görevi Yalçın Doğan arkadaşımıza düştü. Dış ekonomik ilişkilerimızin önemli bir yanı da şu anda Moskova'da ele alınıyor. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Ekrem Pakdemirli'nin gönjşmelehnin önemi sadece heyete katılan şirket temsilcilehnin sayısının 70'e ulaşmasından b/te anlaşılıyor Ufuk Guldemır arkadaşımız da bu kalabalık heyetın çabalarını aktanyor. Yine önumüzdekı dış gündemde Paris Konosolosluğumuzu basan Ermeni teröristlehn yargılanması var. Fransa'daki Ermeni topiumu, bu defa yeniden geçmişe dönük bir hesaplaşma forumu yaratma ve dünya kamuoyunun ilgisini güncel iddialarına çevirme yolunda yoğun faaliyet gösteriyor. Cengiz Çandar arkadaşımız da yarından itibaren bu "sıcak" gelişmeleri aktarmak için Paris'te olacak. ış gündemin yoğunluğunun yanısıra ekonomıde yeni uygulamalar ilgili çevrelerde tartışmaları kızıştınrken hızla yeni bir seçim "sathı maıl"/ne giriyoruz. 25 Mart Yerel Seçimleri'nin iç sıyasetımiz açısından eski yerel seçımlerden farkını herkes görüyor. Bir de siyasi temalar dışında yerel yönetimlerin yurttaşın günlük yaşamı açısından taşıdığı önem ülkemizde de daha fazla kavranır oldu. Akmayan suyu, kesik elektriği, delikdeşik caddeleri, çalışmayan otobüsleri, yokedilmiş yeşil alanlan, çirkin yeni yapıları vb. Başıboşluklan sessizce kabullenebilecek bir toplum muyuz? Bu seferki yerel seçimlerde yurttaşlar, yurttaş olarak kendilerine verilmesıni umduklan değer yönunde oylarını kullanacaklar mı? 25 mart seçimleri arifesinde olayın hem siyasi anlamını hem de yurttaşın beklediği hizmetleri yansıtacak geniş bir yayın programı hazırladık. Çok saytda muhabir, yazar, çizer, fotoğrafçı arkadaşımızın katılacağı bu programın ürünlerini kısa bir süre sonra sunmaya başlayacağız. D 3öylece, 1|981 1983 döneminde yurdurpuzajtoplam 614.49(2.273,01Sdövzgirdisi sagıayan guKurova urubu DU'aonemae oze sektDr içerisınde T grKiye'nin hracatını gerç 3kleştirmıştir. noKta N yılı ihraccitnın Grut>a dsıhil şirketler ıtıbanylo dacjılımı şoyl Pukürovaı Dış ficaret A.Ş. pıjkurnva İthalpt ve ihracat T.A Ş Etken, Tekstil, Endüstri Ticaret A.Ş. Endustri Ürünleri Üfetim ve Pazarjama \kşam Denızoılık Egesat A ^ Nakiıyat A.Î?. ?upasan, Çuk^ırovı Plastik San. ve Tic Stu îciyı Miıı larTia A.Ş Topaz A.Ş. Avor i İnşaot Gıda, Tekstil vo Kimykı A.S. ve Turizrh A.Ş. ^nadolu Y at A Ş Senel Denizci ^% 11 ^ % 82.489.566,84 $ 35.627.632,6 O 26.851^64.217 9.285.717,2 2 9.152.046^1 1 8 4.288.765,52 $ $ $ $ $ $ Dukürova Sanâvi Isletmoleri 3.195.072,50 $ 3 2.782.000,16 $ 1^77.790,45 $ 1.369.545,41 $ ÜÇ ISTANBUL TRT ŞANSÜRÜNÜN GÖLGESİNDE • Macit Akman: "Günah degil mi bana?"«Feyzi Tuna: "Sağ eleştiriler akılcı değil"#Nilgün Akçaoğlu: "Artık beni tanıyorlar" • Söz Sırası: Deniz Baykal "Solun Stratejik Sorunları" »Haftanın Konuğu: Necati Zincirkıran "Anadolu Ajansının geleceği" # Spor: Muharrem Atik 'Şampiyon istemiyorla. • Sağlık: Menepozluya nasıl destek olmalı lYÖK'e neşter vuruluyor •Yerel seçim yasası,AnayasaMahkemesi'nde #Röportaj: Şii fedailerin öyküsü »Tütün'e gerçekçi başfiyat im Yayınları Yayıncılık" vlad.Sân. ve Tic. imsataş, Çukurova İnş. ve Mayşan, Makina ve Yedjek Rarça San. ve T c Barbaı^os 257.856,52 $ 3.099,26 $ 263.337,37 $| 16ai4O,32 $ 1ia89a33 $ Endüstrisı 236.827.580,88 CUKUIIOV A HOLDİNG A.Ş. BUCÜN ÇIKTI Kuşe kapak, 68 Sayfa, 150 TL