27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 22 AĞUSTOS 1983 CUMHURİYET SORDU M. ALİ BÎRAND YAMTLADI MEHMED ALİ BtRAND 1941 yıhnda doğdu. Calatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Milliyet Gazetesi'nde çahşmaya başladı. 1968 yılmdan beri Milliyet Gazetesı'nin dış muhabirı olarak çalışan Birand'm 30 Sıcak Gün (Kıbrıs Banş Harekâtı'yla ilgili) ve Bir Pazar Hikâyesi (AET Türkiye ilişkileriyle ilgili) adlı iki de kitabı var. man gereğinden çok önem veriyor, gerektiğinde de hıç önem vermiyor. S İ R M E N Bunu bir örnekle açalım. Mesela Yaşar Kemal dünya capında iin kazanmış, birkaç kez Nobel'e aday gösterilmiş bir yazarımız. Le Monde'da Yaşar Kemal'den söz eden bir yazı çıksa bizim gazetelerimiz tabii Yaşar Kemal'i dirençle görmezlikten gelmeye çalışanlar hariç hemen bunu haber yapıyoriar "Le Monde yine Yaşar Kemal'rlen söz etti" diye. Peki aynı Le Monde, bir Bellow'dan bir Doctorov'dan, bir Mailer'den söz etse Amerikan gazeteleri de bunu Le Monde yine bizim yazarlarımızdan söz etti diye haber yapar mı? BİRAND Hayır, katiyen hayır. Ama bunu da anlamak güç değil. Çünkü bizim zaten kaç kişiciğimiz var ki? Bu durumda kompleks demeyim ama... ki ekonomik ilişkileri bir yıl boyunca etkileyecek önemli bir olay.Burada Amerika'nın tutumu ayn, Fransa'nın tutumu ayrı vb. İşte siz bu gelişmeleri izlerken, Londra'dan Istanbul'a telefonu açıyorsunuz ve karşınızda yazı işlerini buluyorsunuz. SİRMEN Bir dakika Sayın Birand, biraz acele ediyorsunuz. siz olayın bazı aşamalannı atladınız. Amerikalı, telefonu açıp kendi gazatesini kolaylıkla bulur. Siz bir kere yazıişlerinibulana kadar olan aşamayı anlatın. BİRAND Evet o daha da güç birşey. Dış muhabir için en önemli sorunlardan biri de tstanbul'u bulabilmektir. Yani elinizde dünya nin en büyük haberi bile olsa, o gün Istanbul'da yağmur yağmış ise .^ tstanbul'u bulamayacağınız gibi bir de gazetenin santralı bozuksa orada en önemli saatlerinizi telefon başında geçirip haberin elinizde kaldığını görebilirsiniz. Ben bu aşamaları kısa kesiyorum. Bir mucize olup, İstanbuPu şıp diye karşınızda bulduğunuzu varsayıyorum. Bulduğunuz kişi, İstanbul'da ay sonuna yaklaşıldığı için para sorunları artmış, yaz sıcağından canı çıkmış bir kişi. Bu arada, Sunalp Paşa'nın Kâmran Inan ile pazarlığı, Ulusu Paşa'nın hangi partiye • gireceği gibi son derecede önemli konular tartışılıyor ülkenizde. Siz tam bu ortamda "Ben zenginler doruğu ile ilgili haberi geçeceğinv, ne kadar olsun?" diye sorduğunuzda artık karşınızdakiyle Ugandaca konuşmaya başlamışsınız demektir. Yani karşınızdaki Türkçe konuşuyordur, siz ise Ugandaca. Genellikle verilen cevap da "Kardeşim bundan ne çıkar?"dır. Siz bundan ne çtkacağını anlatabilirseniz ve Türkiye'de çok önemli olaylar olmamışsa, yani trafik kazası olmamış ise, benzine zam gelmemiş ise, tüpgaz patlamamış ise, o zaman sizden bir iki sayfalık bir yazı isterler, siz de bütün ayrıntıları atıp kısa, kuru bir şey yazmak zorunda kalırsınız. Dış muhabirle yazı işleri arasındaki kavga ilelebet sürecektir. SİRMEN Tabii, bu arada gece gelen kişi de, Adıyaman'daki cinayete yer vermek için o haberi gece atabilir değil mi? BİRAND Oo, evet, tabii.. Efendim Türkiye zaten içine kapanık bir ülke. Bunun en büyük sorumlusunun da TRT olduğunu söylemek isterim. Çünkü dünyanın her yerinde habercilikte başı çeken radyo ve televizyondur. Gazeteler onun ardından gelir. SİRMEN Yalnız Sayın Birand, sanıyorum biraz haksızlık ediyorsunuz. Zenginler doruğuna fazla ilgi göstermeyen basınımız bir tnter, bir Juvenlus maçına beş altı kişi gönderebiliyor. Ben bu konuda gazete ismi vermevevim. Siz gayet iyi bilirsiniz Sayın Birand. BİRANDEvet maalesef öyle.Bizde basın arkadan güzel. Dünyaya arkadan, arka sayfalarından açıhyorlar. Bunun önüne geçilmiyor. Türk basınında çıkan AET ile ilgili haberler ciddi de değildir, yeterli de... Türkiye'de AET nin ne olduğunu bilen kişi 100'ü geçmez. Bilmeyenler arasında koca koca demeçler veren yetkililer de var.. SİRMEN Peki bu birkaç kişiciğimizin dışarda övülmeleriyleböbürlcneceğimiz yerde, onlann burada kadirlerini. kıymetlerini bilsek daha iyi olmaz mı? BİRAND Kuşkusuz, burada kadirlerini bilsek çok daha iyi olur. Ama bilmiyoruz. Yine en büyük sorunlardan biri olarak bu çıkıyor ortaya. Biz burada iteleyip, kakaladığımız adamların dışarda övüldüklerini gördüğümüz zaman, "Bu işte bir terslik var" diyoruz ve bu terslik de geçmiyor. SİRMEN Peki Sayın Birand, yine dış muhabire dönelim. Bir dış muhabirin özellikleri neler olmalı? Yani gazetenin öbür bölümlerinde çalışan kişilerden farklı yanlar neler olmalı? BtRAND Guç bir soru. Tabii muhabirin çalıştığı gazeteylede ilgi li. Çünkü sizin bir malınız var dışarda çalışıyorsunuz. Bu malı içerdeki bir pazara satacaksınız. O pazar sizden sadece incir istiyorsa, siz kalkıp yanında domates de satamıyorsunuz. Ama farzedelim ki, her malı satan bir gazetede çalışıyorsunuz. O zaman bütün dış olayları izlemek durumundasınız. Ancak bu olaylar arasında da, hangisi Türkiye'yi ilgilendirir? Hangi şekilde verirseniz bu haber ilgi uyandırır, bunları da düşünebilecek ve bu sorulara yanıt getirebilecek bir kişi olmalı dış muhabir. SİRMEN Yani dış muhabir haberi hem iireten, hem de pazarlayan kişi oluyor öyle mi? BİRAND Evet hem haberi üretiyor, hem pazarlıyor, hem de iyi amba'ajlamak zorunda oluyor. Ondan sonra, zaman zaman yazı işleriyle boğazlaşıp, onları ikna etmek zorunda kalıyor. Yani sonunda pestili çıkıyor. SİRMEN Kvet dış muhabirlerin bir de yazı işleriyle olan ilişkileri var. Bunu basın dışındakiler pek bilmezler. Yazı işleriyle çekişmek, biraz da dış muhabirlerin yazgısı galiba. Rahmetli Kosta da bundan yakınırdı. Ben de meslek hayatımın başlangıcında kısa bir süre bu işi yaptım. Aynı durumla karşılaştım. Bu ilişkiler nasıl oluyor? BİRAND Bu ilişkiler dehşet bir şeydir. Diışünün, mesela siz, Londra'da gelişmiş ulkeler doruk toplantısını izliyorsunuz. Bu dünyada Türk dış muhabirlerinin işi çok zor ALİ SİRMEN Sayın Mehmet Ali Birand, şu anda görevde olanlar içinde siz Türk basınının en eski ve en iinlii dış muhabirisiniz. Bir anlamda onlann "Doyen"isiniz. Nedir bu munabirlik? MEHMET ALİ BİRAND Dış muhabir, Türkiye gerçeklerinin çok dışmda yaşayan ve Türk gerçeklerinin dışındaki ortamdan birşeyler alıp, bambaşka bir piyasaya satmaya çalışan garip bir adam. Dış muhabir çok değişik bir çevrede, radyosu, gazetesi, televizyonu ile, AET 1 nin sorunlarından tutun, nükleer dengeye, altının iniş çıkışına kadar Türkiye'de fazla bilinmeyen ya da önemsenmeyen konulann tartışıldığı çok değişik bir ortamda yaşar 24 saat süreyle. Ve dış muhabir ondan sonra kendi kendine sorar: "Ben nereye, kime ne haber vereceğim?" Çünkü herşeyden önce, onun gazetesi bunlarla ilgilenmez. Şimdi gazetesi bunlarla ilgilenmeyince onun birşeyler bulması gerek. Tek ne çıkar karşınıza? Ya Türkiye'nin IMF ile ilişkileri, ya Yunanistan'a küfür ya da Fransa'ya küfür gibi son derecede kısır bir döngü içinde kalan ve o döngünün içinde de yavaş yavaş yok olmaya giden bir adamdır dış muhabir. Ya da onun yapabileceği başka bir şey vardır ki, o da, sadece Türkiye ile ilgili yazılar ve Türkiye ile ilişkilerle ilgilenip, başka herşeye gözünü kapamaktır. Yani Time dergisi Türkiye için şunu dedi, Le Monde bunu dedi gibi. O zaman da çok kısır bir insan olarak kahr. SİRMEN Sanıyorum ki, onu da, alınmasınlar, tabii hepsi degil ama biiyiik bir böliimüyle basın ataşeliklerindeki resmi görevlilerimiz yapıyorlar. Hatta dışarda yaptıklan tek iş de bu oluyor genellikle. BİRAND Tabii tabii, üstelik de yapılmaması gerekenı yapıyoriar da diyebiliriz. Onlann dışardaki görevi kıytırık bir gazetenin Türkiye hakkındaki anlamı ve onemi olmayan yorumunu bize aktarmak değil, Türkiye'yi dışarıya tanıtmak olmalı gerçekte. SİRMEN Sayın Birand, beni çok şaşırtan bir olgu var. Mesela, Le Monde gazelesinde Belçikalılar hakkında bir yazı çıksa, Belçika'daki Le Soir gazetesi bunu aiıp yayınlar mı? Ya da bir Amerikan gazetesinde Fransızlarla ilgili bir yazı çıksa, bunu Le Figaro "Bakın Amerikalılar bizim için ne diyor" diye yayınlar mı? M. Ali Birand arkadaşımız Ali Sirmen'le.. Türkiye^de dış olaylara ve dış basına gerekmeyen zamanda önem veriliyor. Asıl önem verilmesi gerektiği anda ise önem verilmiyor. BİRAND Söz konusu değil. Zaıen dışarda çalışan muhabirleri en fazla rahatsız eden de budur. Bir de bizde Türk düşmanı diye bir şey var. Oysa başka iılkeierde böyle bir şey yoktur. Mesela bilmem hangi Amerikan senatöru Ingiliz düşmanı diye bir yazıya rastlamazsınız İngiliz basınında. Çünkü yaklaşımlar çok farklı. Ha eğer Le Monde gazetesinde İngiliz secimleriyle ilgili çok önemli bir yorum çıkarsa, onu da İngiliz gazeteleri, iç sayfalarında, öbür yayınlarla birlikte yayınlar. Yani Türk basını yabancı basına gerekmediği za Türkiye genellikle dışa kapalı bir toplum. ttunun baş sorumlusu da TRT. Çünkü dünyanın her yerinde radyo ve televizyon habercilikte başı çeker. Kimse de buna itiraz etmiyor. Bu durum öyle devam eder mi? 2İİmiyorum. Oysa son yıllarda gazetelerimizin dünyaya daha çok açılmalarının kosulları da ortaya çıkmıştır. Ama henüz bu olmadı. Bu ,arada olaylar böyle devam ederken, birden bir haber çıkıyor: "Avrupa Parlamentosu'nda madam bilmem kimin hazırladığı raporda Ege Yunanistan'a veriliyor", Hadı ondan sonra kıyamet kopuyor. Yorumlar falan filan. Oysa kimse sormuyor "Yahu Avrupa Parlamentosu'nun böyle bir yetkisi var mı?"' diye. Ya da "AET Türkiye'ye Hayır" dedi diye bir haber. Oysa haber yeni değil ki, AET beş yıldır hayır diyor Türkiye'ye. O zaman bir sağırlar diyaloğu başlıyor. Neden? Çünkü zamanında kimse dış olaya gereken önemi vermemiş. SİRMEN Sanıyorum, son yıllarda Türkiye'nin dışsatımı artırma çabalarına koşut olarak, dışa ilginin de artması beklenebilirdi. Oysa bu da olmadı galiba. BİRAND Evet olmadı Bunda da çeşitli faktörler rol oynadı. SİRMEN Bu durumda sanıyorum Sayın Birand, dış konularla ilgimiz dış politikamızın birkaç sorunuyla sınırlı kalıyor galiba. BİRAND Evet, ilk dışarıya çıkan Türk gazetecisinden istenen birkaç şey vardır, bunlardan biri bulunduğunuz ülkede Türkiye ile ilgili yazı yazılıyorsa onlardır. İkincisi, o ülkenin .Yunanistan ile olan ilişkileri ve Yunanistan'ın o ülkedeki Çaah'yetj, Üç^ncüsü de yeni or^ taya çıkan Ermeni sorunu. Bu da doğal. fcn Kıbns'ın da artık öneJ1 mi azaldı. Sonra? Sonra hiç.. Haa bir de her yılın belirli dönemle . rinde Amerikan Kongresi'nde Türkiye'ye ya'rdım iîe ilgili sorunlar"" yer alıyor. '** S İ R M E N Sayın Birand, bu durum biraz da gazetelerimizin yapısal bozukluklarından geliyor galiba. Bakın ciddi gazetelerimizin kaçı dış olaylara ne kadar yer ayırıyor? BİRAND Evet haklısınız, ama bunu da doğal karşılamak gerek. Çünkü içe kapanık bir ülke olan Türkiye'de yazı işleri müdürü nasıl dış olaylara yer versin ki? Türkiye'nin dış ülkelerde fazla çıkan yok. İngiliz gazeteleri dünya olaylarına geniş yer veriyor. Çünkü İngiltere'nin dünyanın dört bir yanında çıkan var. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR "Om Mani Padme Hum" "Görmek istemiyorum gözümden ye beni duymak istemiyorum kulağımdan ye beni düşünmek istemiyorum kafamdan beni yut harput." Ne güzel! Kimi anlatıyor dedim okur okumaz. Kişiyi elbet... Öyle zamanlarımız olur ki, ne duymak, ne görmek, ne de düşünmek içimizden gelir. Duymamak, görmemek, düşünmemek... Mutluluk belki de budur. Atalarımız da buna benzer sözler söylememişler mi? 'Dünya yansa hasırım yanmaz', 'Yak çubuğunu bak keyfine', 'Sana ne âlemden', 'Kimsenin işine karışma' Daha neler neler! İşini yoluna koyacaksın, para kazanacaksın, yalnız bireysel çıkarlar ardında koşacaksın! Sana ne yurt sorunlarından, ulus dertlerinden, gelecekten, yarından! Elbet büyüklerimiz bir şeyler yaparlar, bir şeyler düşünürler der geçersin, olur biter. Şaştım kaldım: Ataköy'de bir apartman dairesini 75 bin liradan kiraya vermişler. Bir yıllık da peşin alarak! Bir de iki yüz bin lira ek para.. Bir düşündüm, ben ne yapardım kirada olsaydım diye. Bütün aylığmı eve, elektrik, havagazı, yakıta ver. Sonrası, sonrası yok! Kim verebilir bu paralart? Beş altı yıl önce yarım milyona satılan katlar ononiki milyon oluvermiş. Hem de Banka'ca satılan katlar! Beş altı yıl önceyi düşündüm, Amerikan doları kırk lira kadardı, şimdi 242 lira! Türk lirası üç dört yılda beş altı kez değer yitirmiş. Önce de yazmıştım, bizim kuşak doların bir TL. olduğu günleri görmüşüz. 1960 öncesine dek 2.80, uzun süre de 9 lira olarak satın aldığımız dönemi... Nerde 1 lira, 2.80, 9 lira, nerde 242 lira! Herşey de ona göre pahaiılaşacak. 1973'de bin lirayla 82 kilo et alırmışız. Şimdi aynı parayla olsa olsa bir buçuk kilo, belki daha da az... Evet, Asaf Halet Çelebi'nin 'Harput' şiirinde yazdığı doğru: Görmek,duymak, hatta düşünmek bile istenmiyor. Ölüp gitmek daha iyi diye kuruntulara kapılıyor insan... Yine Çelebi bir başka şiirinde "bilmemek bilmekten iyidir düşünmeden yaşayalım" demez miydi. "tanımamak tanımaktan iyidir senibirkere tanıdıktan sonra yaşamak acısını da tanıdım" diye yazarken bir sevgiliydi sözkonusu, biliyorum. Ama yaşama oyunu böyledir, acılan daha çok, tatlı anları çok daha azdır. Aşkta da, aşksızlıkta da acının yeri daha büyüktür, daha kapsamlıdır. Asaf Halet Çelebi'nin 'Om Mani Padme Hum'unurt yeni baskısı çıktı. Bir avuç şiir! Ama hepsi birer 'inci' değerinde. Zaman hiç bir şey yapamamış onlara, hepsi yepyeni, canlı ve etkileyici.. Bir zamanlann güldürü dergilerinin başlıca eğlence konusuydu bu dizeler. Dublaj filmlerine bile girmişti Çelebi1 nin adı, eylemi. Ferdi Tayfur 'Uç Ahbab Çavuşlar' filminde Palabıyıkyan adlı kişisine şöylededirtmişti: "Çelebi, o Shakespeare'den de üstündür"... Şimdi gözümün önünde düşük bıyıkları, bol saçlı kafası, koltuğunun altında taşıdığı Fransızca dergiler, kitaplar ve cebinde kakule'ler, kahve'ler... Beyazıt'taki kitaplıkta görevliydi, sonra Edebiyat Fakültesi kitaplığına geçti. Elli yaşında da ölüp gitti. 1945'teki milletvekili seçiminde adaylığını koymuştu. Bağımsız adayıydı İstanbul'un... Kahve kahve, semt semt dolasmıştı eşiyle birlikte. Bir kez ben de seçim gezisine katıldım. Karagümrük'te bir kahvede konuştu. Kimse onu tanımıyordu, herkes gülüyordu, ama sonuna dek dinlediler, alkışladılar. Memnun, mutlu ayrıldıktı ordan. Bayağı umutlanmıştı. Neler dedi, anımsamak olanaksız... Şiirlerinı bunca yıl sonra yeniden okumak... Işte 'Cüneyr' ' 'Bakanlar bana gövdemi görürler ben başka yerdeyim gömenlerbeni gövdemi gömerler ben başka yerdeyim". Işte 'He':"Vurma kazmayı ferhaad he'nin iki gözü iki çeşme ah dağm içinde ne var ki güm güm öter ya senin içinde ne var ferhaad". İşte: 'Adımlar": "Bir adım attığım yerde ne var ki gitmemle kayboldu her adımında sonsuz benler koyuyorum boşluğa ve yine ben dolmuyorum"... İşte "Misafir": "Sana bakarak bütün yüzleri unutmak kendimden ve arap saçı olmuş birsürü hikâyelerden bıkarak"... Daha nice birbirinden güzel, kalıcı, etkileyici dize... Şiir, yaşamın içindedir. Uzakta, dışımızda bir 'şey' değildir. Olmamalıdır da... Yaşamın her anında, her durumunda şiirln tadını duymalıyız. Gücünü, anlamını... Eskimeyen, büsbütün yok olmayan, bir 'sanat' var, yani şiir, roman, öykü, resim, müzik vb. değerler. Şiir, sanatlar içinde en yoğunudur, en özlüsüdür, en güçüdür bu yüzden... Bakmayın herkesin 'şiir' yazdığına, varsın yazsınlar, o yüzlerce binlerce şairden, şiirden kırkelli yıl sonraya bir kaçı kalır, bir kaçı okunur, sevilir, benimsenir ancak... Ev kiraları, seçimler, pahalılık, dolar, Türk Lirası, hapisler, tutuklanmalar, acılar, aşklar, sevinçler, mutluluklar, mutsuzluklar hep şiirle var, şiirle yaşıyor, kalıyor yarınlara... Öyleyse hep beraber Çelebi'nin ünlü dizesini söyleyelim: "Om mani padme hum" Anlamını mı sordunuz? Biraz uğraşın da kendiniz öğrenın bunu da!... Siyasette hangi sorular yanıtlandı? 1,5 trilyonluk baraj ihalesini kim alacak? • DYP Başkam: "Millet devre dısı kalamaz." Bu hafta NOKTA'do ^ yankılar yaratıyor! O her zaman bir nuıtıâra »Ekonomide alarm zilleri : U.'ll Haftalık Haber Dergisi ^ 1. hamur, ofset baskı, kuşe kapak 68 sayfa ^ Buzdolabının en can alıcı po.buzluğudur. (Rollbond buzluk, daha iyidir. Soğuğu kaçırmaz. Daha çabuk, daha çok soğutur.) • Kiracıya hayathakkıyok • TRT'nin spora ihaneti • Şili: Generale karşı cephe • Konukyazar: R.Tamer • Prof. Dr. Aydın Yalçın'Ia görüşme • İlginç bir iddia: Kansere çare buldum • Tedavide yeni bir yöntem Akupunktur • Pakistan: Ziya ülHak zor durumda. Türkiye'de basın genellikle dış dünyaya arkadan açılıyor. Arka sayfaların dış olaylara gösterdiği ilgi, öbür alanlarda yok.. SİRMEN Siz AET konusunda kitap yazdınız. Tiirk basınında bu konuda çıkan haberleri, önce ciddi, sonra yeterli buluyor musunuz? BİRAND Hayır, ne ciddidir, ne de yeterli. Türkiye'de AET konusunu bilen kişinin yüziı geçtiğini sanmıyorum. Hem de bu bilmeyenler arasında girelim ya da çıkalım diye koca koca demeçler veren büyük siyasiler de var. Bilirmisiniz ki Sayın Sirmen, çok kısa süre öncesine kadar Türkiye'de NATO'nun silah depolan olduğunu sanan savunma bakanları vardı. Demeçler verirlerdi. "NATO'dan silah istedik" diye. Yani NATO hangarları açacak ve Türkiye'ye silah verecek. Böylesine büyük bir kargaşa içinde dışarda gazetecilik yapabilmek gibi güç bir iş yok. SİRMEN Ve bu durumdan dolayı da sanırım bizim arkadaşlarımız dünyanın en belli başlı sorunları tartışılırken, sözü dönüp dolaştınp da bizim sınırlı birkaç konumuza getirince, garip bir şekilde dikkati çekiyorlar. Arkadaşlarımız demiyelim, yani bizler dikkati çekiyoruz. BİRAND Evet hem de çok kötü bir şekilde. Öyle toplantılar bilirim ki, adamiar dünya dengelerinden iki blok arasındaki ilişkilerden söz ederken, bizim arkadaşlarımız kalkıp "Ege konusunda ne düşünüyorsunuz?" diye sorarlar ve hemen dikkati çekerler. SİRMEN Bütün bunlara karşın, dış muhabirligin de yararlı yanları var galiba. BİRAND Evet ucuz viski bulmak gibi... S İ R M E N Yok ciddi olarak da yararlı yanları var. Dünya olaylarını yakından izleyebilmek gibi. BİRAND Sayın Sirmen, neye yarar. Evet ben her gece, Fransız, Belçika, İngiliz, Hollanda, Alman televizyonlarını izliyorum. Her sabah erkenden, Herald Tribune ve Walt Street Journal'i okuyorum. Ama bu neye yarar? Benim pazarım bunlara ilgi duymuyor ki. Ben bunları ne yapayım? Kokteyllerde dünya sorunlarını bildiğimi gösterir ukala bir edayla laflayayım mı? Yoksa geceleri karımla mı konuşayım? SİRMEN Ne demeli, haklısınız Sayın Birand. Teşekkür eder, yine de bu güç uğraşınızda başarılar dilerim. Bütün AEG'lerin buzluğu rollbond'dur. daha iyidir. AEG daha iyi soğutur. AEG Newsweek, L'Express, New YorkTimes Haber2de ÖMER'in doğumunu akraba ve dostlarımıza duyururuz Devlet Hastanesi 20.8.1983 Birsen Erdal ÖZCAN ÇORLU TÜRK HAVA YOLLARI A.O.DAN Ortaklığımız Bursa Satış Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılacak olan l adet otobüs kapalı zarf usulü ile kiralanacaktır. Haftada asgari 10 sefer yapacak olan otobüsün sefer ücreti 5.50Û7 TL olup, yıllık toplam tahmini bedel 2.860.000rTL.dır. Konuya ilişkin geçici teminat miktarı H4.400rTL!dır. Kapalı zarfla verilecek teklif mektupları en geç ihale tarihi olan 06.09.1983 günıi saat 14.00'e kadar Lstanbul, ŞişH Abidei Hürriyet Cad. Vakıf İş Hanı B Blok Kot.3 de bulunan THY A.O. Alım ve Satım Kurulu Başkanlığına verilecektir. Şartnameler yukarıda belirtiltn aynı adresten ve Bursa Satış Müdürlüğünden sağlanır. Ortaklığımız 2490 sayıh yasaya bağlı değildir. 6 ADET KOMPLE HAVA VANTİLATÖRÜ ŞARTNAMESİ ESASLARI DAHİLİNDE SATIN ALINACAKTBR. İ.E.T.T. GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1 Yukarıda yazılı malzeme mektupla fiat ve teklif isteme usulü ile ihaleye çıkarılmış olup, şartnamede yazılı kanuni nisbetlere göre hesap edilecek teminatı ihtiva eden teklif mektupları, 5 Eylül 1983 günıi saat 15.00'e kadar Metrohan 4füncü katta bulunan Levazım Müdürlüğü, SatışGaz Kısım Şefliğine elden verilecektir. 2 Bu işe ait şartname bedelsiz olarak satışgaz kısım şefliğimizden bedelsiz olarak alınabilir. Basın 23090
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle