14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lerin Fransızca'ya girdiği, yazı ve konuşma dili olarak Fransızca'mn giderek yozlaştığı, o nedenle de bir yasanın işe karışmasının doğal ve kaçınılmaz duruma geldiği belirtiliyor; hem bu kötti kullanımlara son vermek, hem de yurttaşları yabancı sözcüklerin kapalı anlamlarının yarattığı zararlardan korumak gereğine değiniliyor ve bunu sağlamak amacıyla caydırıcı yaptırımlar (müeyyideler) öneriliyordu. Bas'nın yasa önerisini eleştiren raporunda Saylav Lauriol, dilin zenginleştirilmesine ilişkin yukanda değindiğimiz tüzük denemesinin bir yasayla desteklenmesi gerektiğini, dışalım sonucu satıcı ülkenin malla birlikte alıcı ülkeye dilini de soktuğunu, sözleşmelerde ve tecimsel ilişkilerde tüketicinin çıkarını zedeleyen anlaşılmaz sözcükler kullanıldığını, o bakımdan ulusal bir hazine olan Fransızca'mn varlık ve bütünlüğünü yitirmekte bulunduğunu belirtiyordu. Yeni sözcükler türetilerek dil, arılaştırılmah, Fransız düşünce yapısına ters düşen sözcüklerle yabancılaştınlmamalıydı. önerinin yasalaşmasıyla yasama organları buna katkıda bulunacaklar. Fransızca sözcüklerin de hukuksal tanımları yapılmış olacaktı. Lauriol'a göre, yasa önerisi televizyona dek uzanan dil yozlaşmasını önleyecek, Fransızca'mn zenginlik ve güzelliğini ortaya koyacak, Fransızlar'a kişiliklerini duyuracak bir çağrıdır. Ancak o, ne bir sözcük ne de bir sözdizimi antlaşmasıdır. Çünkü dil alanında Horace'tan beri bilinen gerçek, önünde sonunda kullanımın egemen olduğudur. Nitekim bu gerekçeyle, bir kesim saylav ve senatörlerin kınamalanna karşın, yasa savunma değil, kullanım yasası adı altında Parlamento'dan geçmiştir. Senatoda yarkurul sözcüsü, Senatör Lamouasse, siyasal bir topluluğun dil ve yasa demek olduğunu, yasasız siyasal, ortak dilsiz de kültürel açıdan bir toplumun çözüleceğini, o nedenle ulusal toplumun savunucusu ve sorumlusu olarak yasa koyucusunun bu alana el atmasmın doğal bulunduğunu belirtmiş; Senatör Habert, yetcrince sözcük bulunmayan alanlarda yenilerinin tiiretilmelerinin dile açıklık kazandıracağından zorunluluğuna; ünlü Senatör Schumann ise fıkra ile ayrık hükmü içeren 2. maddeden sonra, yasa koyucusu, yaptırımla an dil kullanımını güvence aliına almıştır. Gerçekten yasanm 2. maddesine göre; birinci madde hükümlerine karşı işlenen suçlar, 2 temmuz 1963 günlü yasanın 8. maddesi hükümleri saklı kalmak üzere 1 ağustos 1905 günlü yasanın dolanlı (hileli) durumlara ilişkin ÇIKAN YASANIN hükümleri uyarınca kovuşturuILGtNÇ MADDELERİ lacak, bu yasanın 13. maddesinYasa koyucusuna egemen de öngörülen cezalarla cezalanolan düşünceyi böylece özetledırılacaklardır. Meclis ve Senadikten sonra 4 ocak 1976 günlü todan tartışmasız geçen bu hükResmi Gazete'de yayımlanan 31 me göre, ilk kez suç işleyenler arahk 1975 gün ve 1349 sayılı ya"kabahat suçlusu", ikinci kez sanın ilginç maddelerine geçmek suç işleyenler "mükerrer kabaistiyorum. hat suçlusu", belli süre içinde üçüncü ve daha sonra suç işleBirinci maddeye göre; yazılı yenler "ctirüm suçlusu" olarak ve sözlü duyurulardan fatura ve yargılanacaklar ve 31 franktan ahntılara dek Fransızca'nın kullanılması zorunludur. Bu ilk 5400 franka değin varan cezalarla cezalandırılacaklardır. tümce, Meclisten "yabancı dil lşte TRT'nin 7 ocak 1976 gükullanımı yasaktır" biçiminde geçmesine karşın, Fransızca dı nü sabah haberlerinde verdiği şındaki tüm dillerin yasaklandı Fransa'daki Dil Yasası'nın serüğı anlamı çıkarılabilir kaygısıy veni budur. Bizde elli yıldır gündemde olan sorun, orada birkaç la, Senatoda değiştirilmiştir. yıl içinde Parlamento'nun işe el Gerçekten amaç, Fransızca'mn kullanılmasının zorunluluğudur; atmasıyla ilginç ve en doğru çözüme ulaşmışür. ancak, bunun yanında başka dil Gerçeğin alfasına betasına çevirilerinin kullanımı yasaklankendini vererek, duygusal öğeler mamaktadır. Birinci maddenin ilk fıkrası karıştırmaksızın düşünce dürüstnın ikinci tümcesi, yukarıda de lüğüyle konuya yaklaşanların, ğindiğim 7 ocak 1972 günlü di önünde sonunda Fransızlar'ın yasal aşamada birlin zenginleştirilmesine ilişkin tü ulaştıkları bubelirtmek, sanırım, leşeceklerini zükle öngörülen koşullarda haktanırlık olacaktır. Dil olguonaylanmış bir terim veya söz sunu, kabuğuna ağarak değil, cük bulunduğunda, yabancı te kesitini alarak onun içinde sakrim ve sözcüklere başvurmayı ladığı gizli ve yaratıcı gücü Atayasaklamakta, ancak Fransızca türkçe bir önsezi ve sağduyuyla metnin, bir ve daha çok yaban görebilenler, an ve özleşmiş dilcı dil çevirileriyle tamamlanabi den, bir başka deyişle 1932'de leceğini öngörmektedir. Bu çok Meclisi açarken, "Türk dilinin ilginç tümce Meclis ve Senato' kendi benliğine, ashndaki güzeldan olduğu gibi geçmiştir. lik ve zenginliğine kavuşması Birinci maddenin ikinci fıkra için, bütün devlet örgütlerimizin sı, radyo ve televizyon yayınla dikkatli ve özenli olmasını isterında tüm haber ve sunularda, riz" diyen büyük önder'den yabirinci fıkradaki kuralın uygula na çıkacaklardır, kuşkusuz. nacağını belirtmektedir; yeter (1) Bu kurul, 2 şubat 1972'de ki, yayın açıkça yabancılara ay Türk Dil Kurumu'na bir yazıynlmış olmasın. Metne Senatoda la başvurmuştur. Bu yazıda, sokulan bu fıkraya, son tümce Atatürk'ün dil politikasının önehükümet temsilcisi tarafından mine değiniliyor ve Türk Dil Kueklenmiştir. Kısacası, radyo ve rumu'nun çalışmaları hakkında televizyon yayınlarında, Fransız geniş bilgi isteniyordu. Daha önca kullanılması zorunlu ve yuka ceki bir yazımda, Atatürk'ü en rıda anılan tüzük uyarınca öne az anlayanın kendi halkı olduğurilip türetilmiş sözcük ve terim nu yazmıştım. Sanıyorum bu oller varsa, yabancıların kullanım gu, o sözlerimi doğrulayan soları kesinkez yasaktır. mut kanıtlardan biridir. DüşünÖzel bir yasaya değinen son dürücü ve üzücü bir gözlem. dili savunma savaşının yaşamla eşdeğerliliğine değinmişlerdir. Hükümet adına meclis ve senatoda konuşan Ticaret Bakanı Anasquier, Fransızca'yı anlaştırmakla, aslında yalnız ulusal varlığm bir parçası olan dili değil, Fransızlar'ın da çıkarları savunulduğundan, hükümetin yasa önerisini desteklediğini ve benimsediğini açıklamıştır. 27 TEMMUZ 1983 Fraıtsa'da Dil Özleşmesi 1539 yılından başlayarak özleşen Fransız diline son yıllarda tngilizce ve Japonca sözcükler iyiden iyiye sızmıştı. Fransızlar hemen harekete geçerek bir özleşme yasasıyla bu durumu kısa sürede önlediler. Karşılık olarak kendi öz dillerinden bulunan karşılıklan kullanmak zorunlu kılındı. PENCERE "10 Yıllık Program" "Nokta" ilk yayınlandığı günden bu yana epey sallanıp savrulduktan sonra derli toplu bir "haftalık haber dergisi"ne dönüştü; günden güne toparlanıyor. "Arabesk" biçimde salgınlaşan "bcyalı basın" ortamında, okunacak bir dergi bulmak, olumlu bir iş görmek, insanı sevindiriyor. Adalet Bakanı Kâzım Akdoğan, Nokta dergisine bir demew vermiş ve demiş ki: 'Türkiye'de 640 cezaevi mevcuttur. Bunlardan 18'iyarıaçık cezaevi, Tsi açık cezaevi, 4'u çocuk ıslah evi ve bir adedi çocuk cezaevidir. Geri kalan cezaevleri kapalı cezaevi statüsüne tabidir. Cezaevlerinde 1983 yılt nisan ayı sonu itibariyle 47 bın 563 hükümlü, 28 bin 734 tutuklu bulunmaktadır. 1983 yılından bugüne kadar 5 adet cezaevi hizmete girmiştir. Aynı yılda programa alınıp bitecek olan cezaevleri adedi 38 tanedir. 1984 yılında bitirilmesi planlanan 5 adet E tipi, 2 adet yarı açık ve 4 adet" 500 kişilik özel tip cezaevi vardır. Ayrıca 1983 yılında 51 adet cezaevi yapımı planlanmıştır. Bundan sonraki yıllar için de 10 yıllık yatınm programı hazırlanmıştır. Mevcut yatak kapasitesi hız/a artınlmakta olup kısa bir süre sonra daha rahat bir yerleşim sağlanacaktır" Sami SELÇUK, Hukuk Doktoru "Benim yurdum Fransızca'dır." diyen Camus'nün ülkesinde, dilde özleşme akımı 1539'da başlamıştır. Bu tarihte I. François Latince, ttalyanca ve Ispa.ıyolca sözcüklerin hukuk dilinden kovulmasını istemiştir. On sekizinci yüzyılda Fransızca tüm Avrupa'da konuşma dili olmuştur. öyle ki, 1782'de Berlin Akademisi'ndejci konuşmasında, Rivarol, Fransızca'mn bu uluslararası boyutunu şöyle dilc getirmiştir: "Açık olmayan şey, Fransızca değildir." YABANCI SÖZCÜKLERDEN ARINMA Ancak, 20. yüzyılda, Fransızca'ya çok sayıda tngilizce ve Japonca sözcükler sızmıştır. Fransızca'yı Etiemble'in "franglais" dediği, Ingilizce kırması dilden kurtarmak için savaşan Fransızlar, 31 mart 1966'da Pompidou'nun öncülüğünde Fransız Dili Yüksek Kurulu'nu kurmuşlardır. (Yasa gücündeki 66203 sayıh tüzük) (1). Bu tüzüğe göre, bakanlıklarda kurulun ve bakanlık uzmanlanyla özel ve kamusal kuruluşlann yetkili dilcilerinden oluşan "terim yarkurullan" (komisyonları) dildeki boşlukları saptayarak, yeni gereksinmeleri ya da yabancı sözcükleri karşılamak amacıyla bulunan terim ve sözcükleri önermekle görevlendirilmişlerdir. tlgili Bakan, yarkurul başkanlarınm önerileri üzerine benimsenip onanmış tarım ve sözcüklerin listesine bir yönetmelikle saptar ve Eğitim Bakanı'nın imzasıyla birlikte yayımlar. Listeler iki kesime aynlmaktadır. îlk kesimlerinde kullanmaları zorunlu, ikinci kesimlerinde salık verilen terim ve sözcükler yer almaktadır (md.5). Listelerin özellikle birinci bölümleri üzerinde durmak gerekir. Bir süre için denemeye bırakılan öneri niteliğindeki ikinci bölüm sözcük ve terimlerine karşılık; ikinci kesimde örgörülen sözcük ve terimlerin, yönetmelik metninin yayımından veya yönetmelikle saptanan tarihten başlayarak; 1. Tüzükler, yönetmelikler, genelgeler ve buyrultularda; 2. Niteliği ne olursa olsun, kamusal yönetim ve kurumları ilgilendiren yazışmalarda, belgelerde ve bu kurumlara başvurmalarda; 3 Devlet veya ona bağlı kuruluşlann yan (taraO olduklan sözleşmelerde; 4. Devlete bağh veya onun denetimindeki veya ne adla olursa olsun onun akcalı yardımından yararlanan kuruluşlarca yapılan araştırma ve öğrenimle ilgili yayınlarda kullanılmaları zorunlu kılınmıştır (md.6). Uygulamada süre, genellikle birinci sıradakiler için üç ay, öbürleri için altı aydır. lşte bu tüzük uyartnca, Bayındırhk, Ulaştırma, Bilim ve Endüstri, Maliye ve Ekonomi, Sağhk Bakanhkları bir dizi yönetmelik çıkarmışlardır. (Journaux officiela 18.1.1973, 12.1.1974, 30.1.1974, 11.5.1974, 16.1.1975). Bunlar arasında, eski Cumhurbaşkanı V. Giscard d'Estsing'in Maliye Bakanı iken çıkardığı yönetmeliğe eklediği genelgeyle Adalet Bakanı'nın genelgesi dikkati çekmektedir. îlki, yabancı sözcük kullanma özentilerine, uluslararası bir dil olan Fransızca'mn gelişimine değiniyor, bulunan sözcüklerin hemen kullanılmalannı ve uzun dönemde de bir ekonomi dili yaratılmasıni/istiyor. Ikincisi ise, yalın bir hukuk dili yaratılmasının başlıca kaygı olduğunu belirtiyor. Çoğu yeni yaratılmış, kullanımlan zorunlu kılınan bu sözcük ve terimlerden rasgele seçilmiş birkaç örnek vermek sanırım ilginç olacaktır. Sözgelimi: dumper, tombereau; cameraman, cadreur; photofluorography, radiophotographie, open ticket, billet ouvert; fo£ dispersal, device, denebulateur; selfservice, Hbre service, starter, inducteur; stripper, tireveine; digital, numerique ile karşılanmıştır. Daha yüzlerce örnek vardır. Bu gelişim, tnünde sonunda bir yasanm çıkarılmasıyla düğümlenecekti, düğümlendi de. Fransızca'ya ilişkin bir yasanın, yasa organınca incelenmesi ilkesi, Fransız Dili Yüksek Kurulu'nun isteğiyle, ilkin 1972'de benimsenmiş; Saylav Le Douarec'in yasa önerisi, 10 kasım 1972 günü Bakanlar Kurulu'nca görüşülmüştür. Bu arada, 7 şubat 1975 günü, dönemin Başbakan Chirac, dil konusundaki hükümet siyasasını aşağıdaki konuşmayla açıklamıştır: "Düşünceler, dilimizin dehasına saygı içinde gelişmelidirler. Yönetilen, tüketici, vergi yükümlüsü, tacir, herkes tarafından anlaşılabilir, açık ve yalın bir dil istemektedir. uzmanlaşmış sözcükler iddia ve karmaşasına, çoğu kez anlaşılmaz yabancı sözcükler kullanma özentisine (snopluğuna, züppeHğine) karşı savaşmakla; gerçekte daha kolay ve doğal, daha insancıl ve sonuç olarak da daha barışçıl toplumsal ilişkilere katkıda bulunulur. Bu alanda, birkaç yıldan beri kamusal güçler, gerek hukuk dilinin yaygınlaştırılması, gerekse her bakanhkta "terim yarkurullan" kurulması söz konusu olsun, (...) girişimlerde bulunmaktadırlar. Bu eylem izlenecek ve özellikle genişletilecektir. Çünkü hepimizin çıkarınadır. Dilin nitelikli ve zengin olması ki onu görmek ve anlamak dönemi gelmiştir yaşam düzeyinin nitelikli olmasıyla eşdeğerdedir. (La France devant les questions linguistiques, Paris. 1975, s.ll) İKİNCİ BİR YASA ÖNERİSİ 10 Mayıs 1973'te, Saylav Pierre Bas ikinci bir yasa önerisi sunmuştur. Fransız dilini savunmaya ilişkin 306 sayıh 12 maddelik bu yasa önerisinin gerekçesinde; ekonomik ve jeopohtik açıdan güçlü devletlerin kullandıkları sözcüklerin, bunlardan türetilen * 1 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Oktay Akbal arkadaşımız yıllık izninin bir bölümünü kullanmaya başladığından, yazılarına bir süre ara verdi. OGRETMEN/OGRENCI YÖNETEN MUAMMER TUNCER îlköğretinıde teftişle ilgili görtişler •öğretmenler arasında"müfettiş gelip gitse de kurtulsam" düşüncesi egemendir.Öğretmeni böyle bir düşünceye sevkeden nedir? Kendine güvenmemesi mi? Yaptığı çalışmalardan emin olmayışı mı? Kanımca, asıl nedeni müfettişin tutumunda aramak gerekir. Günümüzde demokrat, öğretmenlerin sorunlarını anlayan, daha iyiyi, güzeli yaratma çabasında olan müfettişler vardır. Ne yazık ki, teftişi amacından saptıran, onu öğretmenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullananlar çoğunluktadır. Bu tutumdaki müfettişler, asıl görevleri olan reh'Berliğî görme^likten gel"mektedirler. öğretmenlerin son yıllarda çeşitli nedenlerle eksik yetiştirildikleri bilinmektedir. Alınmış olan bilgiler zamanla yetersiz kalmakta, çağın gereklerine yanıt verememektedir. M.E.B.'nın hizmet içi eğitim planı ile olumsuzlukları giderici çalışmalar yapılıyorsa da, kanımca bu konuda asıl görev müfettişlere düşmektedir. K. Özer Gültepe Şişli •k Müfettişin, siyah gözliiklü, bond çantalı, çok cîddi suratlı bir "zehir hafiye" görünümüne bürünmek zorunda bırakılması eğitim ve öğretlm elkînliklerinde onulmaz yaralar açmaktadır. Kanımca, İlköğretim müfettişleri en az iki yıl süreyle aynı bölgede ve aynı okullarda görev yapan öğretmenlerle çalışmalı; eğitim, öğretim, rehberlik, denetleme v.b. etkinliklerini zaman öğesini de gözönünde bulundurarak degerlendirmelidirler. İki yıllık çalışma, mesleki rapor halinde hazırlanıp sunulmalı, eğitim ve öğretim elkinliklerinde bu çalışmalardan yerel düzeyde yararlanılmalıdır. Soruşturma, ceza öncrme v.b. işlemler müfettişlerden alınmalı ve böylelikle eğitimci, mesleğiyle bağdaşmayan, birhirlne karsıt iki işlevin zorunlu yürütücüsü olma durumundan çıkarılmalıdır. Öğretmenlik ve müfettişliğe, bir bütünü tamamlayan olgular olarak bakılmahdır. Çarpıcı bir açıklama değil mi? Nokta'mn dediği gibi: " Kapasite artışına gitmek keşke Turizm Bakanına nasip olsaydı." "76 bini sivil, 21 bini askeri cezaevinde 100 bine yakın tutuklu bulunuyor." "15 yaşından yukarı her 27 kişiden birinin sabıkalı olduğu, 1 milyon 118 bin kişinin hüküm giydiği" bir Türkiye'de yaşıyoruz. Suçlu sayısının gittikçe artacağı öngörülerek cezaevi yapımı hızla sürüyor. Suçlu sayısı artmasa bile bugün mahpushaneler üstüste, tıkabasa olduğundan, bir yatakta iki üç kişi yattığından, cezaevi yapımına gerek var. Ama dünyada ceza evlerinde yatanların sayısının azaldığı ülkeler de var. Bir arkadaşım anlattı: Yapımı sürdürülen cezaevlerinden birinin müteahhitiyle karşılaşmış; adamcağız oflayıp pufluyor; sövüp sayıyormuş. Arkadaşım merak etmiş: Neden yakınıyorsunuz? Ellerim kırtlsaydı da şu işe girişmeseydim. Biz, çalışmaya başladık; arkasından oğlum tutuklandı. Şimdi "hapishaneyi o* lum için mi yapıyorum?" diye düşünmeye başladım. \, Cezaevlerinde yatanların yüzde 9O'ı gençtir. Türkiye'de babalar, çocukları için cezaevi yapma seferberliğine mı geçiyorlar? • İnsanoğlunda başkasını suçlama eğilimi güçlüdür. İşler kötü gitti mi suçlu aranır? Mahpushanelerde yatanları nasıl düşünürüz: Suç işlemeseydi başına bu gelmezdi. Oysa "her 27 kişiden birinin sabıkalı" olduğu toplumda konuya hoşgörüyle yaklaşmak gerekmez mi? Bu genç insanlar niçin suç işliyortar1"1 Bir kez hapishanelerde yatanların çoğu okumasız yazmasız kişiler; ülkede işsizlik oranı alabildiğine yükseliyor, ve suçluların yüzde 9O'ı yoksul... Bunca acı insanı düşünmeye itmez mi? Yatak kapasitesini önümüzdeki "10 yıl için" artırmayı Öngören planlamalar yapmakla bu ağır sorun çözülür mü? "Cezaevi turizmi" yoğunlaştıkça bir toplum nereye gider? anhefeye ğetdlğimiz v&netâye gideceğimiz mâhptıshanelere ilişkin sâyısal ve somut gerçekler olarak belirginleştyorlar. Türkiye, kökenleri derinde hızlı bir siyasal ve toplumsal değişimi yaşıyor. Bu değişimin nedenlerini kavramaya çalışmalıyız. Bir ülkede cezaevleri artırımı için geleceğe yönelik "70 yıl lık" programlarla sorunları çözemeyeceğimizi bilmeliyiz. Bir toplum mahpushane sayısını artırmak için değil, azaltmak için program yapmalı. ARADA BİR SADtYE AKAY, Emekli Öğretmen Öğretmenlik Sorunu Cumhuriyet'in 2. sayfasında: "Suç Senindir öğretmenim" (1) başlığı merak ve ilgimi çektiğinden bir solukta okudum yazıyı. Iventimizdeki bir fise son sınıfı öğrencisinin mektubundan alınmış bölümde: "Hemen hemen bütün günümü geçirdiğim okulurrju düşünüyorum. insanlar neden eleştiriye açık değiller? Dana uygar olmanın gereği değil mi bu?" diye soran genç eleştirinin uygar insan yaşamındaki önemi üzerinde durduktan sonra: "Bir insana, o, bir öğretmen de olsa haksız olduğunu söyleyebilmeliyim. Ben öğrenci de olsam özgürce düşünemez miyim?" diye soruyordu. Yalnız haklı değil, çok da yürekli olan bu öğrenci: "Otursanıza ulan yerlerinize! Başlarım şimdil Karılar gibi ayaktasınız hepiniz de!" biçiminde öğrencilerine bağıran öğretmenin onları, gereğince yetiştiremeyeceğini belirterek: "Altmış kişilik kızlı erkekli bir sınıfta öğretmenin böyle haykırması doğru mu? Sen, sevgili öğretmenim, ıce kendin bilinçlenmelisin, saplantılardan arınmalısın, uyga, jlmalısın" sözleriyle bu yürekliliğin kanıtını ortaya koymakta/dı. "Suç senindir öğretmenim" diye biten bu mektup, yalnızca bir öğretmeni suçlamakla kalmıyordu. Yaşadığımız ortamda öğretmeni yeniden toplumun saygın kişisi durumuna getirmenin gereğini de vurguluyordu. Üzülerek belirtmek zorun.'aytz ki, öğretmentik, bir süreden beri ancak "raslantıyla" (2, açilen, "istenilen yerlere giremeyince", (3) "sonuncu" (4) ol ırak başvurulan geçim kapısı durumundadır. Bir ara, ikişer, ıçer aylık bir eğitim ile kazanılıverecek bir meslek olarak da yörülrnüştü ne yazık ki!.. lşte böyle bir tutumun sonucu acılardır bu Öğrenci mektubunda dile getirilen... öğretmenlik, belli bir eğrtirr. sonucu kazanılan nitelik değildir yalnızca. Gerekli yetenek ve özellikleri de içermelidir. Bu yüzden öğretmenlik sorunu yeniden çıkıyor karşımıza. sorumluluğu, onuru, saygınhğıyla öğretmenlik bir bilinçtir. Sınıfın değil okulun kapısından içeri girerken başlayan bilinçtir o. Bilgi ve deneyimle zenginleşir bu bilinç. Onurunu toplum içindeki büyük sorumluluğundan alır. Çünkü sınıfla sınırlı değildir öğretmenin sorumluluğu. Oradan evlere, sokaklara, topluma yansıyan etkinliği çevreye yayıldıkça gelişir, büyür durmadan. İşte bunun için tüm gözter hep öğretmenin üstündedir. Bu nedenle o, örnek olmanın onurunu korumak zorundadır her zaman... Bunun yanında, toplumun öğretmene vermesi gereken şeyler yok mu? Okuluna yakın ev tutma olanağından yoksun, ancak gecekondu yörelerine sığınabilen öğretmen, saygınlığından da, zamanında da nice şeyler yitirmektedir. Artık "çevresini aydınlatırken eriyen mum!" çağı çok gerilerde kalmtştır. Zamanın en küçük birimlerinin bile değerlendirildiği bir elektronik dönemi yaşamaktayız. Çağdaş uygarlığa erişebilmek için bu teknoloji içindeki en küçük ayrıntıları unutnrramak gerekir. (1) 6 Nisan 1983 günlü Cumhuriyet, M. Tuncer. (2,3 ve 4) 17 Nisan 1983 günlü Cumhuriyet, Pakize Türkoğlu: 17 Nisan'ın Düşündürdükleri. Dış ülkede okumak istiyorum • Yüksek öğrenimimi yurt dışında yapmak istiyorum. Burs alma olanağı varsa burslu olarak, yoksa kendi olanaklanmla yurt dışında okuyabilmemin koşullan nelerdir? N.T. İSTANBUL •k Liseyi bitirenlere, dış ülkelerde öğrenim yapmak üzere burs verilmiyor. Bu nedenle, yurt dışında öğrenim yapmak istiyorsanız, kendi olanaklarınızı harekete geçirmek zorundasınız Buna göre ya dövizsiz okuyacaksınız, ki bunun için, bir vakınınızın dış ülkede size bakacağına ilişkin güvence vermesi gerekiyor. Ya da dövizli olarak okuyacaksınız. Ama döviz alabilmeniz için, üniversite giriş sınavlannın ikinci basamağında "döviz puanını" tutturmanız zorunlu. "Döviz puanı", ikinci basamak sonuçlarının duyurulmasından sonra saptanıyor. TEŞEKKÜR Eşim, babamız, övünç kaynağımız Sınav sınırlaması kalkacak mı? • 19801981 öğretim yılında liseyi bitirdim. O yıldan bu yana üniversite sınavlarına üç İcez girdiğim halde başarı sağlayamadım. Acaba stnava bir kez daha girebilecek miyim? Sınav sınırlamasının kesin olarak kaldırılması düşünülüyordu. Damşma Meclisi'nde görüşülüp görüşülmediğini bilmiyorum. Lütfen bu konuda bilgi verir misiniz? M.Ö. lskenderun * Bu konuda pek çok okurumuzdan mektup aldık. Yüksek öğrenim yapmak isteyen binlerce öğrenciyi ilgilendiren bu soruna heniiz bir çözüm getirilmedi. Ancak bu konuda çalışmalar olduğunu öğreniyoruz. Sanınz, yeni sınav dönemine değin yeni bir düzenlemeye gidilecektir. ŞADİ ALKILIÇ'ın (ŞADİ BABA) ani olarak aramızdan aynlışı nedeniyle cenazesine katılan, telefon ve telgrafla, bizzat eve gelerek taziyetlerini bildiren, sonsuz acımızı paylaşan tüm dost ve sevenlerine; ayrıca sağhğında ilgi ve bakımlarını esirgemeyen Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi Başhekimi Sayın Dr. ATİLLA ŞAMİLGİL'e teşekkürlerimizi sunarız. AtLESİ Mersirfden tstanbul'a nakîl olur mu? si'ne yazdırırsak İstanbul'a na* Ben ve eşim Sarıyer'de öğretmenlik yapmaktayız. Oğlumuz Mersin (tçel) Anadolu Lisesi sınavını kazandı. Tüm lise öğrenimini zorunlu olarak orada yapması gerekiyorsa, yazım işlemini yaptırmaktan vazgeçeceğiz. Öğrenmek istediklerimiz şöyle: oğlumuzu Anadolu Lise nı doğrudan geçerse, bazı koşulkil olanağımu var mı? Varsa, ne larla Istanbul'daki bir Anadolu kadar süre sonra naklini İstan Lisesi'ne naklini yaptırabilirsibul'a yaptırabiliriz? Anadolu LiNakil koşullannı şöyle özetseleri arasında nakil işlemleri na leyebiliriz: Öğrencinin geleceği sıl oluyor? F S e r d a r O ğ , u okulun kontenjan durumu, sağİSTANBUL lık özrü, velinin iş yerini değiş• Oğlunuz Mersin Anadolu tirmesi, velinin oturduğu ve çaLisesi'nde bir yıl okuyup sınıfı lıştığı yer gibi. Ozetle * M.E.B.'nın açıklaması: Ibrahim Erkan 'm Yozgat 'ta öğretmen iken görevini iıinsiı ve mazeretsiz terkettiği için mecburi hizmet borçlu olarak görevden çekilmiş sayıldığı ancak, 1983 atamalan için duyuru yapılınca, müstafi düştüğü valilik kanalıyla müracaat etüğinde durumun inceleneceği bildiriliyor. •k M.E.B'nın açıklaması: Mustafa Danışman 'la ilgili mahkeme kararı valiliğe geç bildirttdiği için, ilgilinin geçici olarak görevi ile ilişiğirtin kesilmesi işleminin geciktiği, infaz sırasında kendisine ödenen aylık ve diğer özlük haklannm geri alınmasının gerektiği belirtiliyor. • K. C. 'ye İzmir: Yetkililer, yönetici seçiminde daha nesnel ölçütlerin yerleştirilmesi için çaba harcandığını belirtiyorlar. •k 1. Bulut'a, Kurtuluş, İstanbul: Tüm kodlamalan yaptığımza göre, sizinle ilgili bilgilerdeki noksanlık sakınca oluşturmayabilir. Ancak sorununuzu yetkililerden izlemeniz gerekiyor. •k Fatih, Kocamustafapaşa llkokulu velilerinin bir dileği: Fatih Kaymakamlığı'mn Okulumuz Koruma Derneği Başkanını ve Yönetim Kurulu üyelerini denetlemesini diliyoruz. Böyle bir denetim sonunda, eski müdür hanımm eşi olan Demek Başkanının görevini sürdürebilecefini samyoruz. MALİYE BAKANLIĞI'NDAN MALİYE MÜFETTİŞ MUAVİNLİĞİ GİRİŞ SINAVI Maliye Müfettiş Kurulu Başkanlığf nca 5.9.1983 pazanesi günü saat 09.30'da Ankara ve Istanbul'da Maliye Müfettiş Muavinliği Giriş Sınavı açılacaktır. GİRİŞ S1NAV1NA KAT1LABİLMEK İÇİN: a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde yazılı niteliklere haiz olmak, b) 1.1.1983 tarihinde (30) yaşını doldurmamış bulunmak, c) SiyasAl Bilgiler, lşletme, lktisat, Hukuk, İktisadi ve ldari Bilimler Fakültelerinden (veya bu vasıfları haiz olduğu Milli Eğitim Bakanlığı'nca tasdik olunan yurt dışı fakülte veya yüksek okullardan) birini bitirmiş olmak gerekmektedir. İsteklilerin sınav için gerekli belgelerle sınav konularını belirten kitapçığı, adları geçen fakültelerle, Ankara Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan, İstanbul ve Izmir Defterdarlıklarında Maliye Müfettişlerinden, bizzat veya mektupla sağlayarak, başvurma ve kayıt işlemi için en geç 22.8.1983 pazartesi günü çalışma saatinin bicimine kadar Maliye Teftiş Kurulu Başkanhğf na başvurmaları rica olunur. YONETtCİ SEKRETER Büyük bir kuruluşun İstanbul bürosunda çahşmak üzere, yabancı dilde eğitim yapan okul mezunu, en az üç yıl iş tecrübesi olan genel müdür sekreteri aranıyor. Taliplerin yeni çekilmiş bir fotoğraf ve özgeçmişlerini P.K 76, Teşvikiye adresine göndermeleri rica olunur. İLÂN DÜZCE 2. ASLİYE HUKUK HAKİMLtĞİ'NDEN Dosya No: 1983/142 Davacı Ahmet AHıntaş tarafından davalı Hatun Altıntaş aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan açık yargılamasında; Davahya dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş, yapılan zabıta araştırmasında tebligata sarih açık adresi uahi belirle nemediğinden bu kerıe davalıya ilânen dava dilekçesi tebliğine ka rar verilmiştiı. Karar gereği davalının duruşmanın yapılacağı 5.10.1983 günü sa at 10.00'da mahkemede hazır bulunması, aksi halde gıyap tebliği çı karılacağı duruşma ve dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilâ nen tebliğ olunur. (Basın:21907) MUZEYYEN CANIPEK 1 LE YAZ RESİM ÇALIŞMALARI ResimHeykel Müzeleri Derneği ile İstanbul ResimHeykel Müzesi'nin düzenlediği 512 yaş arası çocuklar, gençler ve yetişkinlere yönelik 3. yaz resim çalışmaları vc konferanslar 3 Ağustos9 Eylül tarihlcri arasında yapılacaktır. Gerekli bilgi müzeden (Tel: 161 42 98 99) ahnabilir. DUYURU Karekökdört Dersanesi Müdürlüğü'nden Kurumumuzda bir yıl süreyle görevlendirilecek pedegojik formasyona sahip, yeterli ve dersane deneyimi bulunan matematik, fizik, kimya ve biyoloji dersi öğretmenleri aranmaktadır. İsieklilcrin sahöcn dcrsar.c nıiidürlUğUne başvurmaları duyuruiur. Tel: 23 837 SELÂHATTİN MÜFTİJOĞLU EVLENDİLER 25/7/1V83 Beyoğlu Evlendirme Dairesi ADANA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle