Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 tlkel toplum. başka bir deyişle aile ,arihi, nice yıldan beri ilgi duyduğum bir ıraştırma alanıdır. Yaygın olduğunu saniığım bu ilginin, başlıca şu sorudan kayıaklandığı söylenebilir : Tarihöncesl topumlarda aile, bugünkü aile gfbi miydi? îlbet, rahatına düşkün insanlar için böye bir soru bile gereksizdir, değll kl koıunun üzerinde düşünmeğe kalkmak! Pilnkü aile kavramı sağtöremizin temeliıi oluşturan bir kavramdır; bundan ötüü de, bu kavram üzerinde en ofak bir iarsıntı, kutsal bildiğimiz bütün değerle• allak bullak edebilir ve bütun yarai ;ıkların en şereflisi olan insansğlunu, Tann göstermesin, hayvan ka;ına indirebilir. Oysa bu araştınna yaDilmış ve eski ailenin hiç de bugünkü aU «ye benzemediği ortaya konmustur. Bunian ötürü de kutsal diye bellenen ktml inançlar sarsılmış, ama insan toplumu tıiç de hayvan topluluğuna dönmemiştir. Çünkü eski aile, eski ekonomlk kosulların ürttnü idi; o ekonomik koşullann de£işmesiyle de, kimilerince ezelden beri varolduğu sanılan çağdaş aile ortaya fiktı. Bunca açık seçlk bir gerçekllk bu! Ancak, kutsallaştırılmıg klml kurumların. tarih boyunca blr sıra degisikllğe uğradığına llişkin varsayımlar ya da kuraralat, gene de sert karşıkomalarla karşüanmıştır. karşılanmaktadır. ÇOnku bilgilerimizin, billmlerimizin sürekU deglsmelerine karşın. lnancalar ve onlardan kaynaklanan sağtöreler değişmemek İçin ayakdirerler, onlann doğalannda vardır bu dlrenç gücü. Burada ilk akla gelen örnek, kuşkusuz. dünyanın döndüğüne ilişkin savın yarattığı korkunç tepkl olacaktır. DUsünün ki, dünyanın dönmesi, doğrudan toplumu ve sağtöreyi yaralayacak değlldl; ama inancaların blr ucunda başlayacak bir değişme klmblllr nereye dek vanr korkusu. billmsel bir doğruyu ezmeğe kalkışmakta hiç blr sakınca görmedi. tmdi. böylesi bir değlsme, arstronomlye değil de topluma, toplumun gözesi (hücresl) sayılagelen aileye yönellk olursa, düşünün ne yaman blr tepkl uyandıracağını! îşte Morgan'ın OLAYLAR VE GÖRÜSLER 17 HAZİRAN 1983 Aile Nerden Geldi? Melih Cevdet ANDAY «Eski Toplum» adlı yapıtı böyle karşılandı. tEski Yunan Toplumu Üstüne Incelemeler Tarihöncesi Ege> adlı kitabınm blrinci cildl dilimize yeni çevrilen George Thomson. bu konuda şöyle dlyor : «Morgan'ın da kendi bölgesinin papazı J. H. Mctlvaine'Ie başı belâdaydı; Eski Toplnm adlı yapıtı Ostünde çalışırken, Tevrafa ters düşmekle suçlanabileceği korkusu ile Mctlvaine'Ie bir çok ciddi tartışmaya girişmişti. «Sonra da şu söz leri ekliyor: <Ne var ki, bu kadar kolay aldanmayanJar da yok değildi. Marx kitabı hemen alkışladı tıpkı bir zaman lar, bilimadamlannca öfkeyle suçlandığı sıralarda Türlcrin Kökeni'ni alkışladığı glbl.> Engels ise Eski Toplnm adlı yapıt için şöyle diyor: «Darwin'in evrim kuramı dirimbilim açısından. Manc'uı artı değer kuramı ekonomi politik açısından ne denll önemllyse, bu yapıt da insan bilim açısından o ölçüde önemlidir.> Morgan'ın yapıtı dilimize çevrilmisti. yukardaki kısa değinmelerden de anlasılacağı üzere, okunması ytizdeyüz gerekli kitaplardan blridlr. Morgan, New York'a bağlı bölgede yasayan Irokua aşireti lçm de yıllarca kalarak, Irokuaların aile termlncesini Incelemiş ve bu terminalerin artık ortadan kalkmış eski aileden kalma olduğu kanısına varmıştı. George Thomson, bu konuda şöyle diyor: eSözcüklerin, kendilerine yakıştırıian anlamlardan daha yavaş değişmeleri, bu incelemenin bağlı olduğu tarlhsel dilbilimin temel önermelerinden biridlr.» Başka. bir deyişle, burada sözcükler, arkeoloJik kaüntüannklne benzer bir görevi yüklenlyorıardı; Morgan da onlann yardımı Ue, eski alledekt akrabalık iUşkilerini aydınlığa çıkanyordu. Dilimize birincl clldi Celâl Oster'ln gerçekten çok başanlı dili ile yenl çevrilen «Eski Yunan Toplumu Üstüne İncelemeler Tarihöncesi Ege> adlı yapıtı konu edinmişken. Morgan üzerinde bunca duruşum yadırganabilir belki: ama George Thomson'un bu birinci ciltte en önem verdiği sorunlardan biri. aile konusundaki bu ilginç buluş karşısında. yalnızca dinsel kurumlann ve o kurumlar etkisindeki insanlann değil. kimi bilimadamlarmm da sert tepkiler göstermiş olmalandır. Şöyle diyor George Thomson : «Bu isin içinde dinsel önyargıdan öte blr şey vardır. Tann gibi aile de Szel mülkiyetle el ele yürür. özel mUlkiyetl baştan beri varolan bir şey savan kentsoy lu düsünürler. Morgan'a baştan sona karşı çıkılması gerektiğini içgüdüsel bir biçimde aynmsamışlardır. Gel gör kl. ona elbirliği ile karşı çıkmalarına karşın, ortak bir cephe kuramamışlardır. bunun nedeni de başka bir secenek üzerinde anlaşmayı bir türlü becerememiş olmalandır.> Buraya değin yazdıklarımdan. George Thomson'un «Eski Yunan Toplumu Üstüne Incelemeler Tarihöncesi Ege» adlı yapıtını. Morgan'ı savunmak amacı ile yazmış olduğu sanısı uyanabiür. Ama yan Uş olur bu; Morgan"ı da bilen blr okur olarak ben, George Thomson'un kitabını okurken hiç de böyle bir sanıya düsmedim; tersine olarak, George Thomson'un Morgan'ı yeniden ele alışı. gerçekten özgün ve ilginç sonuçlara vannamızı sağlamaktadır. Burada bu ilginç sonuçlardan sadece ikisini dile getirmekle yetineceğim Kentsoylu Avrupa düşünürleri. sadece Morgan'ı değil, bu alanda çalışan ve susturucu tanıtlar dile getiren başka bilginleri de gözden düşürmek için. kendi uygaruklannın temelLne yerleştirdikleri eski Yunan toplumunda. ortakçı kandaş ailenin izine raslanmayacağı görüşünü önesürmektedirler. (Başka bir deyişle. kentsoylu. geçmişinde gruplu izdivaç ve serbest birleşme dönemleri bulunmasından utanıyordu). Buradaki korku artık dinsel kaynakh değil. düpedüz smıfsal ve siyasal niteliklidir; öyle ki. çağdaş. kentsoylu. mülkiyet düzeninin dünya kunıldu kurulalı varolduğunu kabul ettirmek ister. Sozümona bilim çevrelerinden gelen böylesi bir tepkiye ne denli şaşılsa yerldir. Eski Yunan uygarlığı kurulduğunda, ortakçı kandaş aile tarihe kanşmıştı. George Thomson bunu, «totemlerin yerini Tanrılar almıştı> biçiminde dile getiriyor ve bu Tannlann hangi totemlerden kaynaklandığını göstermek için de Anadolu inancalarını aynntılı olarak incelemeğe girişiyor. Sanıyorum. burada totem ve Tann adlan (totemler ve Tannlarla ilişkill kuttörenler arasındaki ilişkiler), Morgan'm Irokua aşireti lçınde in celediği aile ve akrabalık terminlerlnin yerini tutmaktadır. Mülkiyeti ve Devleti koruyan Tannlann atalan. ortakçı kandaş toplumun totemleriydiler ve bu durum çok berrak olarak Yunan öncesi Anadolu uygarlıklannda görülmektedir. George Thomson'un bu konudaki kılı kırk yazan araştırması gerçekten övülmeğe değer ve aile. akrabalık. kurban. mülkiyet kavramlarına özgün temeller, nitelikler. tanıtlar getirmektedir. tkinci sonuç olarak da. bu araştırmadan özellikle bizl. yurdumuzun tarihöncesi açısından ilgilendirecek bilgileri söylemek isterim. Eski Yunan uygarlığının, eski Anadolu uygarlıklarından doğmuş olduğu gerçeği elbette yeni bir buluş değildir; fakat aile tarihi için olduğu gibi, uygarlık ayrıcalığı bakımından da Avrupa'nın kentsoylu bilginlerl. kendi düzenlerine uygun düşecek bir tarih masalı ardındadırlar. Oysa bilim, ber zaman blzim keyfimizce yürümez. Elimizdekl kltap. bu bakımdan. Türk aydınlan için ayn bir önem taşımaktadır. Bu kitabın çıkışımn tstanbul Sergisl'nin açılma günlerine raslaması da çok güzel bir raslantıdır Bir Yargıtay İçtihadı On bir ayın sultanı ramazan başladığından beri Tercüman gazetesi «Şairler Sultanı Necip Fazıl Kısakürek'in son şiirierlnni birinci sajrfasında görkemli biçimde yajnnlıyor. Kimi zaman bunlan okurken ister istemez gülüyorum. Sözgelimi 15 haziran günlü Tercüman'da Necip Fazıl'ın şu ikilisi var: «Allah dostn odur ki. nefslne tek pay biçmez; Kırk yıl bir eksl ayran özler de onn içmez..» Sermayeciliğin kâr motoruna bağlanmış mış bir dünya görüşünün savunulduğu gazetede bu felsefe kınntısı suda bir zeytinyağı damlası gibi kalmıyor mu?... Ancak bu çelişkinin nedenleri üstünde duracak değilim. Tercüman ile Necip Fazıl arasındaki bağ eski, yıllara dayanır. Kısakürekin Ataturk düşmanı ve Abdülhamitçl olması bu dayanışmanın omurgasını oluşturmuştur. • Masamda bir kitap duruyor: Türk tçtihatlar Külliyatı. Prof. Ferit Hakı Saymen. Doçent Sahir Erman (şimdi Tercüman^n avukatıdır) ve Doçent Halid Kemal Elbir in lıazırladıkları kitabın 1İ1T lnci sayfasmı açıyorum. okuyorum. Necip Fazıl' ın ünlü Büyük Doğu dergisine llişkin Yargıtay kararının çarpıcı anlamı şöyle özetlenebilir: Atatiirk gibi tarihe ve miUete malolmuş, vatana büyük hizmetler etmiş bir şahsa karşı vaki tecavüzler ve afir hakaretler milli vlcdanı rencide edeceğinden. bona karşı yazılan yazılarda tahklr olsa bile knsnr asla ağır olmaz. Atatürk'ü tahklr ve tezlil etmek (zelil etmek, aşağılamak) için yazılan «Dalkavuklar Gecesi» adlı yazının Büyük Doğu'da tekrar yayınlanması mlUI vicdanı rencide etmiştir. Atatürk'e karşı ağır isnad ve tezylflerin uyandırdığı tepkiyle ve milll heyecanla yazılan yazılar, çok ağır tahrikle yazılmış sayılmalıdır. Atatürk'e hakarete yeltenen leri tahkir etse de bu yazılann temelinde haklı bir neden vardır. Büyük Doğu dergisinin Atatürk düşmanhğı Yargıtayın içtihatlanna geçmiştir. Bu durumda Tercüman gazetesinin Necip Fazıl'ı baştacı edişi ne şaşmak yersiz olmaz mı? Herkesin eş düşüncede ve lnanç*.a olması bir düşlemdlı. Necip Fazıl'ın tkinci Dünya Savaşından son: ra başlıyan çok partili rejimde padişahçı. hilafetçl, Abdülhamitçl bir siyasetin kavgasını Büyük Doğu dergisiyle sürdürdüğünü herkes bilir. «Müritlerince» Kısakürek'ecMürşidi Aram» denirdi. Ulu Hakan Abdülhamit Han» hayranıydı Necip Fazıl «nüsteblt Padişahsı böyle anardı. Atatürk düşmanhğı Necip Fazıl'ın yalnız yayınlarına değil iliklerlne sinmişti. Başlangıçta fikirlerinl sahibi bulunduğu dergilerde sürdüren ve siyasal kavgaya girişen Kısakürek. Babıâli'de derglcilik dönemi kapandıktan sonra Tercüman gazetesinde kursü kurdu. Bu kUrsünün vaazları 1983 yıh ramazanında da Tercüman'ın birinci sayfasında sürüyor. Ancak bugün yayınlananlar suya sabuna dokunmıyan felsefe kırıntılandır. Blr toplumun her yöne açık fikir özgfirlüğüne ulaşması kolay değllâir. • " Ben hiç ktmsenin fikirlerinden ötürü cezalandırılmasmdan yana değilim. Abdülhamltçi olan düşüncelerini yazsın; Atatürk'e karşı olan karşıtlığının gerekçelerini ortaya döksün. Çağdaş toplumda gerçekler tartışılarak ortaya çıkanlır; ama Atatürk'ü. tartışmak başka şey, Atatürk'e hakarete yeltenmek başka şey... Yukandaki Yargıtay karan Atatürk'ün tartışılmasını engellemiyor; Atatürk'e hakareti önlüyor; bu da her yurttas için geçerli bir hakkın vurgulanmasıdır. • . . . . CVCT OKTAY AKBAL (saglık Orhangazî'de Bir Çocuk... vet, okull&r bitti, sorun lar da ortaya çıktı. Kar neler alınıp da notlar görününce çpcuklarla buyUkler arasındaki kopukluk da ortaya çıktı. Gunlük basında okuyoruz. EMnden kacan ço cuklar. tendini öldürmeye kalkan çocuklar. Uzüntüler. sıkıntılar. Daha basına yansunayan kimbUir kaç olay, evlerde ya' sandı, yaşanıyor da. yöneten ErdalATABEK • Çocuğunuzun size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de ona öyle davranın. Sevgi ve saygı gösteren, sevgi ve saygı görür Ayaklarım aldı beni o yana sürukledi. Bir aıan Karşıda Kaymakamlık, Adliye. Ortada AtaturK heykeli. Güneş iyice yakıyor. Girdik bakkala bir Yeni Rakı aldım. Yurüyorum bir yere doğru. Kişi, kimi zaman geçmişe gider bir anda... tçimizde kat kat birikmiştir eski yaşantılar, eski kişilikler. Bir yaştan başka bir yaşa geçerken bir önceki kişili&uniz büsbutun yitip gitmez, bir bellek katında, bir yaşam kıvnmında büzulür kalır. Üst üste çekilen fotoğraflann biriktigi bir albüme benzer bellek... Unuttu*umuzu sandığunız bir olay, bir insan, bir görüntü en umulmadık anda dirilecektir. Proustun kişisi bir çay bardagından yayılan . kokuyla çocukluguna döner. Bir pencere, bir duvar, bir ağaç. bir renk. bir bakış, bir gülüş bizi geçmişteki bir anda yaşatır Hep önunden geçmişimdir Bursa'ya gidip gelirken... Bir gün bile Orhangazi'nin içine adım atmamışımdır. Oysa, burda bir çccukluk anısı vardır. burda bir kahvede kiraz yiyerek geçirdigim bir kaç saatim vardır diye duşünmuş; sonra gündelik işlerin içinde unutuvermişimdir. Yıl 1933. Bir ilkyaz günü. Babamla Orhangaziye gelişimiz. Alana bakan bir kahvede. onun Adliye1 den dönüşünü beileyişim. Bir sıcakhk, bir ter... Başımda kasket, ayağımda golf pantalon. Bir de resim çektirmiştik. Ayakayak üstüne atmış. kasketi yana yıkmışım. Bir elim masada. bir elim sandalyenin arkalığında. Babamsa, arkasına dayanmış. Masanın üstünde bir çift kiraz. Belli ki babam dönene kadar ben o kirazlan yiyip bitirmişim. Babanun daha sonra bu resme bakınca söylediği sözler: «Sen kulhanbeyi gibi dunnuşsun, bense filozof gibi»... Burdaydı o kahve. Buracıktaydı. Şu durduğrum yerde! Arnavut kaldırunlıydı o resimdeki yeı. Şimdi değişmiş, ama içimdeki o kücük çocuk beni getirdi bu noktaya dek. Bir de kahve var ilerae. Yine oturup bir bazoz içmeli. kiraz getirtmeli! Nerde 25 Mayıs 1933, nerde 13 Mayıs 1983. Elli yıl mı geçmiş! Nasıl geçmiş? Babam iki yıl sonra bu dünyadan aynlacak mıymış. o resimdeki 'filozof duruşlu genç adam? Bana ne kadar yaşh gelirdi oysa! Kırk dört yaşmdaydı, ya kırk beş. Onun yaşına geıecegimi ben hiç düşünmüş müydüm? Genç öbnek nedense hoşuma giderdi. Kitaplardan edinmiştim bu düşünceyi. Yirmisinden, hele otuzundan sonra niye yaşamulı ki! Dünyanın bir tadı varsa gençliktedir. O fotoğrafın arkasındaki yazıyı görur gibiyim: 1933, 25 Mayıs, Orhangazi'de çıkardım resimdir. îmzalar; Oktay, Salih, Kocaman bir O, ktay1 da O'nun içine sıkışmış. Salih'in 'h'sı uzamış gitmiş aşagılara... Oyle durmuşum... Yandaki kahveci "buyur" etti. Teşekkür, gidecegim. Minibüsler geçip geçip birbirini izliyor. O günlerde köhne otobusler işlerdi, bir de dört köşe taksiler... Buraya babanun izledigi bir dava için gelmiştik. Mahkemeden çıkınca bizi bekleyen taksiyle tznik'e kadar gitmiştik. tznik mi? Öyle olmalı... Bir koca göl anımsıyorum. Bir lokantada kebab yememizi. Bir daha da giremedim tznik'e. Elli yıl geçmeliymiş aradan buralara gelmek için! tnanılır mı buna? Babamın öldüğü yaştan tam on beş yaş ılerdeyim. O resimdeki golf pantalonlu çocuk içimde kıpırdıyor, çıkmak istiyor, bu alanda dolaş mak. kiraz yemek, babasını beklemek, geçmişi geleceği düşler içinde kunnak için çırpınıyor. Elimde rakı şişesiyle dikilmişim. Karaören'ler el salladılar. Fınndan sıcacık ekmek almışlar, aomates, salatalık vb. Hep telâşcıdır Sami! İlle de bir an önce varacak gidecegi yere; yapacağı işi ille de bir an önce bitirecek. Hep koşacak. hep heyecanla... Nerden bilsin benim yerimde 10 yaşmda bir ilkokul öğrencisinin durduğunu. 25 Mayıs 1933 gününü aradığını. bulduğunu o günde yaşadığını... Kiraz küfeleri yanunızdaymış o resimde. Arkamızda bir gezginci tiyatronun afişi. Resimler, fotoğraflar zamandan calınan anlarınuzdır. Ama gel de kendini tanı o eski resimlerde; bu benmişim, bu oymuş de!.. Kendin bile inanamazsın buna. Yaşamın oyunlan. bir değil, beş değil. Elli yıllık bir aradan sonra Orhangazi'de çocukluğundan bir kaç saati yaşamak Babanla başbaşa. kiraz yiyerek. bir anıyı içine iyice sindirdiğinin farkında bile olma dan. . Bir minibüs geldi. İnsanlar. Dostlar. Iznik'e giden yol. Sonra bir kıyıda, güzel bir ev. Bir masa. rakı, beyaz peynir, domates... Elli yıl önceki çocuğun yine eski yerine yerleşmesi. ortalıktan yitip gitmesi, belki de ölmesi... E Temeldeki eksiklik, ana.babalarn cocuklannı tanımamalan. Elbette, çocugun kisiligini tanımaktan söz ediyorum. Acaba, içimizden kaçı, çocufunun kisiligini, dfiftranışlannı dojru gözlemliyor. dofru anlıyor? Bu konuyu bildiğini sanan ben de, çocuğumu yeterince tanıyrp tanımadığımdan kuşku duyuyorum. ÇUnkü, çocugumuza duygulanmızı işe kanstırmadan bakmanus çok guç. Çoğu kez, ç o Okullar bitti, ama bizhn derdimiz bitmedi. Ço. cuğuma nasıl davrana. cağımı şaşırdım desem doğru. Gene iki dersi bütünlemede. Kızıyo. rum olmuyor, aldırmı. yorum gene olmuyor. Bu çocuğa nasıl davra. nayım, bilemiyorum. Sanki dert onun değil de benimmiş gibi. Ben üzülüyorum, o ise ora. lı değil. Bizimki de böyle işte. • * Çocuğunuzu doğru tanıyor musunuz? öyle bir formülümüz v&r. «tyiye. doğnıy», gâzeio gibi Ama, nedir «iyi, doğru, guzel?» Toplumlann. çaglann, ailelerin, kişUerin «İyi, dofrn, gfinüi» birbirinden ayn. Ama. bu ka dar derine Kitmeyelim. Soruna pratik yaklaşalım. Çocuğumuz «iyi oknsun> istiyoruz, okumuyor. Peki, neden «okumuyor?» Okumak «istemf yor mu?» Bazı dersleri seviyor, bazılannı «sevmiyoT mu?» Oku duklannı. diniedikierini «anlamıyor mu?» Zamanını kullan mayı «blmlyor mu?» Çoğu kez, bunlar ayn ayn şeylerdir. Bazen de birlikte rol oynar. şillk kajaaunasma» yardımcı oJ maktır. Onun «dofru d»vranış< lar» edinmesine yardımcı ol maktır. Ki^iHK)' insan, davramş lan dogru insan, kendi yönunü de bulur. Bize dilşen. onunla ilgilen mek. onu tanunak, ona! anlayış göstermek, onun güvenini ka zanmaktır. O zaman çocuğu muz. bizim lsteklerimizi dik. kate alacaktır, bizim sevgimizi. saygunızı, gUvenimizi kazanmak için çaba harcayacaktır. önce, bizi bu çabaya değer bulması gerekir. Ama, ablası öyle değü. O nunla da pek ilgilenmedik. hiç gösterirsek, onu yaralanz. Kü. çük kızımıza ablasuu örnek göstermek yerine «onu ftukedeUm». Kendi özelliJüerini bula lım. kendi niteliklerini görelim. tlişkimiz duzelecektir. Peki, çocugumuzu hiç eKf tlnneyeUm ml? Yanlışlannı a» sıl söyleyeceğta? Elbette eleştireceftiz, elbet te yanlıslarmı söyleyeceğiz. A ma, nasıl? Oncelikle, çocuğumuzun kendine güvenini sağlayacağız. Her yanlış bir ölçüde kendine güven azalmasına yol açar. önce, çocuğumuzun özgüvenini sağlayacağız. Sonra bize güven mesini sağlayacak biçimde davranacağız. Rahat, anlayıslı. yumuşak, ar kadasça bir ortam yaratacagız. Bu ortamda çocuğumuzun kendi yanlışlanm kendisinin eleştirmesi en doğrusudur. Eğer bunu sağlayabilirsek en iyisini yapmış oluruz. Sert sözler, çatık kaşlar, sı. nirli davramşlar, çocuğu dinlememek, hele hele vurmak. döv mek gibi davramşlar çocuğu muzla aramızdaki bağın kopma sından başka hiç bir sonuç veı mez. Çocuk biltün bunlara karşüık vermez, ama yaralanır, ör selenir, kopar. tşte. evden kaçmalar, aşuı davramşlar hep böyle yanlış hareketlerin birikimlerinden doğan patlamalar dır. Çocuğa karşı davranışm kaü kurallan yoktur. Her çocuğun kişiligine uygun davramş gerekir, bu da her çocuk için farfclıdır. Geçerli bir kural şöyle olabilir: ÇOCUĞUNUZUN StZE NA SIL DAVRANMASINI tSTÎYORSANIZ Sİ2 DE ONA ÖY LE DAVRANIN.. Sevgi ve saygı gösteren, sev. gi ve saygı görür... cugumuza «oldntn RİbU değil, «otnuuım tetedifimiz gibi» ba)Uyoruz. îsteklerinıizi. özlemlerr. mizi, belclenülerimizi çocugumuza yansıtıyoruz. Çocuğumu zu bu çizgilerin, bu renklerin içinde görmek istiyoruz. Ama, unutuyoruz ki, çocugumuzun ayn bir «öşiliti» var. Bu ayn «kJşilifin». ayn istekleri, ayn özlemleri, ayn beklentileri var. Bu ayn «kişiligin», başka yetenekleri, başka ufuklan. başka çerçevelerf var. tşte, önemli olan, bunlan gö rebilmek. öncelikli iş. bunlan gorebilmek. Çocugumuzu tanıyacağız, çocugumuzu anlayacağız. O da. bizim onu tarumak is tedifimizi, onu «görmek» istediğimizi anlayacak, bize güvenecek. Çocugumuzla aramızdakı bağın ilk adunı bu. önce, biz büyüklerin çocuklanna yalnız «sevji» değil, «saygı» da duyması Rerekiyor. Ama, çocugumuzu yönlen. dlnnemiz de gerekli defil mi? Elbette. Ama, «çocuğu yön tendinnek» öyle ite • kaka yapılacak bir iş degil ki. Önce çocugumuzu tamyacağız. Kişiliği ni, davranışlannı, eğilimlerini, yeteneklerini bileceğiz. Çoouğumuzun güçlü yanlannı, zayıl yanlannı tamyacağız. Yönlendir mek, bütün bunlardan sonra olabilir. Çocugumuzu «ortam»ın nasıl yönlendirdiğinin farkında mıyız? Arkadaşları, okuduğu kitap lar, gördüğü filmler, müzik, televizyon, evimize giren gazete, dergiler, çpcufumuzu nasıl yön lendiriyor, farkında nuyız? Bunlan da farketmemiz eerekiyor. Çocuğunuzu neye, ne'^re ySnlendirmek isMyorsunuz? Nelere olacak, iyı şeylere elbette. İyi bir insan olsun isti. yorum, iyi okusun. iyi bir mes lek sahibi olsun, işte böyle şey ler. İLANEN TEBLİĞAT BEYOĞLU 1. İCRA MEMURLUĞUNDAN DOSYA NO: 1983/642 ALACAKLI: Seyfetlin Yigit VEKİLİ: Av. Faruk Var Adrtsi: Tokaılıyan Işhanı 2/14 Beyoglu Borçiu: Hamdullah Suphi Saraçlıgil Adresi: Istiklal Caddcsi Egemen Han Kat: 5 Beyoğlu Bon: 282.275.TL Takıp Mcsncdi: 10.2.1980 tarihli Gayrimenkul Satış Scncdi. Işbu Meme «nrinin ilancn ıtbhğ larihindcn itibaren 27 gün içeninde borç ve takip masraflannı ödemeniz, borcun lamamına veya birkısmma veya alacakhnm takibat icrası hakkında dair bir iıirazınız varsa, sencı altındaki imza size aiı değilse yine bu 27 gün içinde aynca ve açıkça bıldırmeniz. aksi halde icra takibinde bu senedin sizden sadır ohnus sayılacagı. imzayı reddettiginiz takdirde merci onîınde yapılacak dunısmada hazır bulunmanız buna uymazsantz vakiilirazınızın muvakkaten kaldırılacaği senet veya borca ilirazınızı yazilı veya sözlü olarak icra dairesine 27 gun içinde bildinnediğiniz lakdirde aynı muddet içinde 74. madde geregınce mal beyanında bulunmanız aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikaıe aykın beyanda bulunursanız hapisle cazalandırılacagınız, borç Odenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam fdılfceği, takibe itiraz ettiginiz takdirde ilirazla birlikte teblig gıdcrlerını ödemeniz, aksi halde itiraz etmemiş sayılacajımz borçiu olarak HAMDULLAH SUPHİ SARAÇLIGlL'e lebliğaı yerine kaim olmak Ozere ilanen teblig olunur. Basın: 6761 Çocugumuzu yönlendirmek, öyle ite . kaka yapılacak bir iş değil. Önce ço. cuğumuzu tamyacağız. Kişüiğini, davranışlaruıı, eğilimlerini, yeteneklerini bileceğiz. Çocuğumuzun güçlü yanlannı, zayıf yanlannı bulacağız.. Çocuğumuzun sorunu nedir, bu soru. nun nedenleri nedir? Bu sonınlan çocugumuzla konuşuyor muyuz? Oğretmenleriyle görüşüyor muyuz? Çocuğumuzun sorunu «nedir», bu sonımın «nedenleri ne dir?» Bu sorunlan çocuğumuz. İs konuşuyor muyuz? Oğretmen leriyle görüşüyor muyuz? Evet, çocuğumla bu konu lan pek konuşmuyorum. «Ders ler nasıl» diyorum, «iyi» diyor. «Okul nasıl gidiyor» diyorum, «iyidir» diyor, öyle işte. Sonra bakıyoruz ki, hiç de «iyi» gitmiyormuş. Siz de Köriiyorsunuz, bun lar çocugumuzla «konuşmak» değil. Çocuğu «yönlendirmek», onu bir yerlere «ileklemek» değil. •Yönlendirmek». çocugun «kibir sorun çıkmadı. Ablasını, küçük kızıma örnek gösteriy» rum. Onun gibi olsun yeter. Olamaz ki. Kaoımca yanlış yapıyorsunuz. Kardeşlenn kişüikleri birbirinden farklıdır. Küçük kızımız «ablası» gıbi olmaz. Aynca neden olsun ki? Her ikisi de «»yn değerde» insatolardır. Küçük kardeşlerin değişik davraruşlan, huysuzluk lan, çoğu kez «kendilerini» far kettirmek içindir. O da, «varüğını» duyurmak, «benllginl» tanıtmak, kendini «sevdirmek» için çırpınmaktadır. Şimdi, biz, «onu farketmek» yerine, kendisine «ablasuu» model olarak DENtZCtLtK BANKASI T.A.O. GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN thale no. DB/1983 12 Tekel Genel Müdürlüğü adına Tersanelerimizde inşa edilecek (2) adei 300 DVV'T'luk Kosler'e ait ana makine ve makinedairesi teçhizatı satın alınacaktır. Bu işle ilgili teknik şartnameler aşagıdaki adresten 7500 TL. sı karşılığında satın alınabilir. Şartnameler aynı adreste bedelsiz olarak leıkik cdilcbilır. Ancak teklif verecekler sanname satın almak zorundadırlar. DENİZCİLİK BANKASI T.A.O Genel Müdurluk Tersaneler Mudurluğu (Kat/5) Karaköy İSTANBUL Son teklif verme tarihi 15 EYLÜL 1983 Persembe günü saat 17.00'ye kadardır. Bankamız 2490 sayılı kanuna tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamaiti veya dilediğine yapmakta serbesttir. Basın: 196% İLAN 2089 Sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu gereğınce ilimizde kapsama alınan: al Tornacıhk b) Fre/edlik c) Saç Işlcri d) Raynakcıhk c( Soğuk Dcmircilik 0 Oto Boyacılıgı gt Kapona Tamirciligi h| Ben/in Motorları TarnirLİIİği 0 Moıor Venileştirmcciliği 1 Mcslok daltarımJa kallalık \e ustalık Mna\lan 16 Agusıos 9 Eylül 1983 tarihleri araMnda yapılacaktır. 2 Buşııırular: ilgilclcrin bağlı bulundukları oda ve derneklere yapılacaktır. .'• ÜMalık helgclerıni dvğislirccck olan uslalar da ilgili derneklerine haş\ura*:aklardır. 4 (Xla\c Jornckler bajıuru beîgclcrinı 15 Temmuz 1983 günü mesai bitimine kjdur C'ulıvpc (, ıraklık Iğiıtmi Merkc/ine elden teslim edeceklerdir. Basın 19838 MARTIHOTEL 11 MARMARIS 55.000 ^/KUŞADAŞI T.M.TOTELİ yarımpansiyx>n îunzmseyahat BARBAROS BULVARI, 35/3 BEŞİKTAŞİSTANBUL KADIKÖY İRTİBAT 37 61 07 2 6 5 0 0 SEKETUR MOTEL 18.500 ALAADDİN OTEL n c c A n FETHİYE ^ ÖMERTATİLKÖYÜ30.500 ALANYA AKTUR VİLLALARI 3O5OO Agurubu1001 .... Dört kişi 55.000 TL.'den itibaren OKJ.OKJKJ wı TELEX 26105 ORORTR 10 gün9 gece,Özel otobuslerle gidiş dönüş,Vo»dakiikramlar.RehberliUhizmetl«Bri,Tesislerde8gün7gece • TAM PANSİYON KONAKLAMA BODRUM Tej.6l 1074618226 55.000 DATÇA <