23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 Ulusların karakterlerlnden sözedll. diğinl duymuşuz, okumuşuzdur. Bana sorarsamz. bir ulusun, tüm blreylerinde ortak olan karakterlere Jnanmak, sanıldığmca kolay olmasa gerektir. Gerçl bir ulu su oluşturan, daha doğrusu bir toplulugu ulus durumuna geçıraı tarihsel süreçler, oldukça incelenmiş, açıkhğa kavuş turulmuştur; ama dll btrliğt, yurt tarih birliğî, ekonomik yaşam ortaklığı gibi etmenleri ulusal karakterle bir tut mak yanlış olur, çünkü bunlar bütün uluslar için geçerlidir. Ayrıca ulusal karakterlerin rai ulusu oiuşturduğu, ycksa ulus olgusunun mu bu karakterleri doğurduğu sorunu, bizl otiyük güçlüklerle karşı karşıya getirebillr. Çünkü «ulus»un yeni bir olgu olduğunu billyoruz.. Bilim adamlan «ulus dönemlni» üy aşağı beş yukan, Büyük Fransız Devrimi ile başlatmağa yatkındırlar. Şlmdi, ulusal karakterler sözkonusu edildiğinde, uluslaşma sürecinden sonra oluşmuş kiml Özellikler ele alınıyor ise, bunlarm tümü yetü demektir. Oysa bir Türk'ün, bir Fransız'ın, bir tngiliz'in.. ulusal karakteri denildiginde, çok daha jski kişilik ayrımlarım öne sürmeğe alışmış olduğumuzu biliyoruz: Şu ulus hasistlr, şu ulus korkaktır, gu ulus cesurdur... gibl. Oys>a hasls diye bilinen bir ulusta, gönlü bol, eli açık bir birey neden çıkmasın! Demek konu kurcalandıkça, «ulusal karakter» sorunu, güç lükler doğurucu bir durum almaktadır. Dahası var; ulusal karakter değişmez nltelikte midir, yoksa toplumlar yenl aşatnalara vardıkça, o da yenl nltelikler mi alır? öyle ya, feodalite çağı toplumunun lnsanı ile, anamalcı ya da sosyallst toplumlann insanı için hangi toplumsal karakterleri sayabilirlz? Hattâ belli bir dönemln kırsal işçisl ile sanayl işçisinde özdeş nlteliklerin sürüp Rider olduğunu na sıl savunabillrlz? Bu konu kafamm bir köşeslnde yıllardan berl durup durduğu İçin, okudu OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 8 NtSAN 1983 Ulusal Iralar Melih Cevdet ANDAY ğum kitaplarda bu boruların karşılığını bulmağa çalısmış, gezöigım, gördüğürn yabancı ülkelerm insanlarmda, salt onlara özgü ulusal karakteri yakalamaga kalk mışımdır. Doyurucu bir sonuca vardıgımı söyleyemeyeceğim ya, gene de uluslarara smda klşillk ayrunları bulunduğunu yatsıyamıyorum tümden. Elbet beni en çok llgilendiren, Türk'ün kendine özgü karakteri oldu. Türk'ü öteki uluslardan ayırdeden ulusal karakteri nıidlr? Bizde bulunup da, başka hiç bir ulusun lnsanında göremeyeceglmiz özelllkler? Buraya varıldığmda, kişi en önce, yabancıların görüşlerine. gözlemlerine, yargüarına başvurmak Eorunda kalır. Çün kü, bireysel karakter jibl, ulusal karakter de, en göze çarpıcı çizgilerini dışarı vurur. Bizim için doğal olan, bir yabancı için ilglnçtlr. Ben de, işte yabancıların bize ilişkin yazılarım, bu bakımdan, merakla okumuşumdur. Ne diyeyim! O okuduklarımdan da açık seçlk, doyurucu, inandırıcı bir kanıya varamadım kendimiz üstüne. Çünkü ülkemize gellp blzl tanımaya kalkanlar, izlenimlerinl yazanlar, enlnde sonunda birer gezgindlrler; gezgln lerlnse tlnsel durumu, ustan çok duyguya, gerçekten çok masala, mantıktan çok düş leme yatkın olur. Bu yüzden de, onlann hattâ kiml övgülerl blle blzl üzebilir, yara layabilir. Bir de bunlara, siyasal önyargılar, ekonomik çıkar kaygıları katıldı mı, kendimlzl yabancı gözü ile tanıma umudu büsbütün çıkmaza glrecektlr. En lylsl, kendlmlzi gene de kendlmlz tanımaya girlşelim derim. Octavlo Paz, belkl de bu kaygu İle yazdı, «Yalnızük Dönencesi» adh kitabını. Ancak böyle bir lşe glrişlldi ğinde, bize aşılanmıs olan temelslz bllgilerl, belgesiz öyküleri, abartmaları, övünmelerl, önyargıları bir ynna bırakmak ge rekir. Octavio Paz, o kitabında böyle yapmıştır. Yoksa, yukarıda aedigim, yabancı lann gözlemlerine başvurma zorunluluğu kaçınılmaz olur. Ama oıada da arayacağımız koşul, o yabancı gözün yansızlığıdır. Pransa İçin sanırım en güzel incelemelerden birl olan Brnest Robert Curtius"un «Fransa Üstüne Deneme» adh kitabını Türkçe'ye çevirirken Sabahattin Eyılboğlu önsözünde şunları soylüyor: «Bu kitabm Türk okurları için değeri, Fransa'yı en çok Fransızların gözü üe tanıtan kitap lann yanında, Fransa'yı çok iyi bilen bir yabancı gözü ile yazılrmş «Imasında ve Fransa'nm Avrupa kültiirr içindeki yerini mümkün olduğu kadar objektif ve derli toplu bir bakışla vermesindeydi.» Bu kltap bize, bir Fransız'ın ulusal karakterini tanunamız olanağını vermez elbet, ama bir ülkenin kültürü o ülke bireylerinln olu şumundakl etkenlerden başhcasıdır. Konu muz, sokakta karşımıza çıkan bir lnsanın hangi ulustan olduğunu buluverme konusu değll, ortak kültürün blreylere yansıma sı, ya da yansıyıp yansımadığı. Bu bakım dan, en önce kültürümüzün karakterini. bu kültürün evrelerlni ve insanlık tarihi İçindeki yerini saptamak gerekir. Böyle bir araştırma için başka türden yöntemler bulunduğu da söyleneblllr. Söz gelişi «soyaçeklm» bunlardan birldir deneblllr. Nitekim ben de, konunun bu açıdan nasıl ele alınabileceğinl anlayabümek için, Hilml Ziya Clken'ln «Toplnm Yapısı v« Soyaçekme» adlı kitabını okuyorum bu günlerde. Bilmlyordum. bir ras lantı İle buldum o kitabı. Kapakta, bir Türk'ün, bir Amerlkah'mn, bir tngiliz'in, bir Fransız'ın fotoğraflanm görünce, ulu sal karakter ayrımının yüzlerden okunabileceği savı İle karşı karşıya bulunduğumu düşünüp, şaşırmadımsa da,, duraladım. Demek mlras (heıitage) gibi, veraset (hferedite) de atalanmızdan kalma ol duğu için (buna eski d'lde «irsiyet» denir di, şimdi «kalıtmı» diyomz) kitabm adında ki «Toplum Yapısı»nda yer almış varsayılıyor, ya da böyle olup olmadığı tartışıhyordu. İncelemeyi daha bitirmedlğım için bu konudaki ayruıtüara şimdilik gire meyeceğtm. Bana öyle geliyor ki, en başta yapılacak lş, «karakter» sözctiğünün, «ulusal karakter» sözünün anlamlanna açıklık getirmek tır. «Caractere» sozeüğü. Lâtince'den, Yunanca'dan gelme, «iz, damga» demek; «natton» ise Lâtince «natio»dan, «doğma», «doğuş» anlamına. Biz şimdl bunlara karşılık olarak «ıra» ve «ulus» sözcükleri nl kullamyoruz. Böyle eir araştırma için, kuşkusuz, bu sözcüklerin kök anlamları ile bağlı kalma zorunu yoktur. Uluoal ıra, bir süreç, bir oluşum oıaraic ele alınırsa, sanırım, kendimizi tanıma yolunda daha yararlı olur. Benim böyle bir çalışmaya girişeceğün sanılmasm; ama ayırdında olmamız gereken ıralarımızı da merak etmiyor değilim. Bir bakıma «roman»ın işledigi konu da bu değil miydi? Ve «roman», bur Juva ile doğmadı mı? öyle ise ulusal ıra'nın toplumsal kaynakb olduğu gerçeği, bireysel ıralarla, toplumsal ıralar arasında bir koşutluk olduğunu ortaya koyuyor. «Biz kimijs?» sorusuns*, «Blz Altay'dan gelen erlerlz» yanıtını b1r yana bırakıp, günümüzden başlayarak ortak özellik ler bulma yolunu tutmah. Klmbilir, belki bulunur! İslam Dünyasmın tlginç Tartışması 2O'nci yüzyılm sonuna yaklaşıyoruz. MÜslllrr.an toplumlarm hiçbiri sanayl devrimlnl gerrekleştirememiştir. Afrika'yı ve Asya'yı mozalk gibi süsleyen çoğu İslam ülkesinde ortaçağ kalıtımlarınm ağır bastığını görüyoruz. Kuveyt ve Suudl Arabistan, klşi başına gtllr bakımından dünyanuı en zengln Ülkeleri arasında yer alıyorlar; buna karşın endüstrl toplumu olmaktan uzaktırlar. Şeyhlerin, kralların, emirlerln buyruğundaki Ortadoğu monarşilerl petrol gellrlerinl sanayi yatırımlarına dönüştürecek yerde Batı kapitalizminin bankalarına yatınyorlar. Çünkü korkuyorlar. Eğer petrol gellrleri endüstrileşme yolunda harcanırsa toplum çağdaşlaşma yoluna girecektir. îslam ülkelerinln çoğunda çağdaşlaşma korkusu var. Çünkü çağdaşlaşma, şeriat rejimlerlne terı düşüyor; halkın uyanışını pompalıyor. • Pekl, nasıl uyanacak İslam? Emperyalizm bu soruya ve corunt. başka biçimdo yaklaşıyor; Mtislüman halklann olablldlğince geç uyanması kapitalizmin lşine geliyor. îşbirlikçl emirler, krallar, şeyhler ile kapitalizmin parababaları arasında sıkı ıir ortaklık var. îslam toplumları ortaçağ karanlıgında ne denll körleşlrlerse, emperyalizmin o ölçüde kölesl olurlar. Bu kurah en uygar görünen Batılı yönetlmler bile bllinçle benimsemişlerdir; Ortadoğu'nun İslam monarşilerinl bu gerekçeyle desteklerler; Batı'nm endüstrl çarklarmı döndürecek olan petrolün şeyhlerini, emirlerinl, krallannı bağırlanna basarlar; İslam ideolojisinl Batı kapitalizmlne hizmet yolunda kullanan Müslüman egemenleri başüstünde tutarlar. Ne var ki Islamı, emperyalizme karşı direnlşe çağıran Müslüman liderleri ae yerin dibine batmrlar. • İslam içindeki bu güncel çellşkl 1920'de Istanbul İle Anadolu arasındaki tartıgmayla belirglnleşmiştir. Padişahın ve Halifenin Şeyhülislamı Dürrlzade El Seyyid Abdullah, 5 nisan 1920'de yayınladığı bir îetvayı şerit ile Anadolu'daki Kemalistlerln «kitle halinde öldürUlmclerl farz ve me§rudur» diyor; Kur'an'dan kanıtlar getirmeye çalışarak emperyalizmin uşaklığını benimsiyordu Ankara Müftüsü Rifat Efendi (yine Kur'an'a dayanarak) bir karşı fetva hazırladı ve dedi ki: « Düşman devletlerin zorlamaları ve fcandırmalarıyla olaylara ve gerçekJere aykırı olarak çıkarılmış. fetvalar İslam haikı için geçerll değiklfr.» Demek kl, 1920'de İslam ldeoiojisini Inglllz işine geldlğince kullanmak istiyordu. Emperyalizm Müslüman ülkelerde politika sllahı olarak yüzyıllar boyu Kur'an'dan yararlanmaya çalışmıştır. • Günümüzde çoğu geri kalmış İslam ülkelerinde de Müslümanlığı anti Ameıikan ve anti emperyalist siyasayı oluşturmau İçin yorumlayan yönetimler ve akımlar vardır. Bunlann geliştlrmeye çalıştıkları İslam Cumhurlyetl modelleri de Amerika'nın hoşuna gltmiyor. Bu bir gerçek... '* Ancak İslam ideolojisini emperyalizme karşı bir stratejik (ya da taktlk) silah olarak kullanmayı yeğleyenlerle şeriata dayanan tslam Cumhuriyeti modelini hiç değişmeyecek sürekli bir kahp olarak benimseyenler arasında ayrım vardır. İslam dünyasındakl anti emperyalist, aydınların çoğu bu ayrımın bilinclndedir. Her Müs lüman ülkede bir Atatürk çıkması beklenmlyeceğine göre bu ayrımın önemi yadsınamaz. HflVİRNe OKJAY AKBAL Gençler (saglık anserden korkuyorum. Hem de çok korkuyorum. Blr yerim ağnsa, acaba kanser mi oldum? diye huzurum kaçıyor. Ama, haklı | değil miyim? Kanserden herkes korkuyor. Kanser, bütün insaolıgın kor kusu. Onun İçin de, insanlık bütün aracını, gerecini seferber etmiş, kanserle savaşıyor. yöneten ErdalATABEK İstiyor? K i İnsanda olmayan bir hastalık bulunmaz varolan bir hastalık da korkuyla iyileşmez "Kanserden korkuyorum» Belirtilerl • ŞtŞLtKLER. EUe ulaşuabilen yerlerimizdeki şlşUkler dikkatlmizi çeSnneliclir. Bunlann başında GÖGÜS. LER gelir. özelllkle kadmlann memelerindeki şişlikler hcmen kolayca anlaşüır. Memelerdeki bütün şişliklerin kanser olduğu sanılmamalıdır. Çeşiüi kistîer, iyi yapüı tünıörler de şişlik yapar. Ancak bütün bunlara hekımlerin karar vermesi gerekir. Lenf bezleri de, boyunda, çenealtmda, koltuk altmda, kasıklarda ele gelir. Bu bezler de yakın doku iltihaplannda da şişerler. Ancak, böyle bir olay olmadan lenf bezlerinde büyi^ne, ,t •lîte gı*çm«nesi dlkkat çetanelidlr. '"" *: • BEZLERE DİKKAT: Vücudumuzun çeşitll ye^ lerde benler olabilir. Benlerle ve siğillerla oynanmaması gerektiğini hemen bellrtelim. Benlerdeki rerat ve büyuklük değişmesi dikkatinlzl çekmelldir. • KANAMALAR: Çeşitll organlardakl kanamaîar dikkattmlzl çekmelidir. öksürtUcle gelen kan akciğerlere, kusmayla gelen kan yemek borusu ve mideye bUyük Bbdestle gelen kan barsaklara, idrarla gelen kan Jdrar yollan ve böbreğe, deri altı kanamalan kan ve damar slstemlne, kadmlarda cinsel organ yoluyla olan anormal kanama bu organlara dikkattmizi çeker. Hemen beHrtelim ki, blltün bu kanamaların ı>ek çok başka nedeni de vardır. öksürUkle gelen kan basit bir damar çatlarnasına, kusmayla gelen kan gastrit ya da Ulsere, idrarla gelen kan böbrek taşına, diğer kanamaîar ds başka nedenlere bağlı olabilir. Ama, incelenmesl gereklr. Hem de gedkmeden inoelenmesi gerekir. özellüde kadınlann âdetten kesibnelerinden sonra yeniden başlayan ve fldet kanamasına benzeyen kanamalan çok dfkkat çeklddir. • SES KISIKLlGl Geçmeyen ses kisıkuğı, Ust solunum yolu İçin çok dikkat çekicidir. Boğaz üşütmesl diye zaman geçirmek çok yanlıştır. Elbette, bu belirtl de «larlnjM» ded.iğimte hastalığa bagh olabilir. Ama, Ijuna ancak Wr hetam karar verebilir. • GEÇMEYEN ÖKSÜRÜK: Uzun süren ve •Daşka blr belirfcinin 'birHkte bulunmadığı öksürükler fle dikkat çekmelidir. Sigaraya, üşütmeye bağlayarak geçlrilen uzun lamanlann çok rararlı sonuçlan olabilir. • HASTAtlKLARIN DEĞtŞEN BELİRTİLERÎ: On 1 parmak barsağmda ülseri olan bir hasta, hastalık W bolirtilerlni Wlir. Bu belirtilerin değişmesi, agndaki değişiklikler, 1 âç kullamp diyet yaptığı halde ağrınm geç1 memesl, sürekli ağn durumuna gelmesi dikkat çekmelidir. Hasta. hastalığındaki bu değişikliklerl hekimine haver vermelidir. Ara sıra karnı ağnyan bir hastanm sanlık olması dikkat çekmelldir. Bunlar gibi, hastahklann değlşen bütiin belirtileri hekime haber verilmelidir. • «DIŞARI ÇIKMA» AUŞKANLIKLARINDA DE. fitŞME: Herkesln alışkanlık durumuna gelen blr «dııjan çtkması» zamanı, sırası vardır. Bunlardan dikkat çeken ve ısrar eden değişlklikler de dikkat çekmelldir. Herhangl bir nedene baflanamıyan kabızlık, cıkanlan maddenin biçimindeki değişlklikler uyancı olmahdır. nemli bir yer tutmaktadır. Kanserde «erken tanı» nodh? «Erken tanı» deyiminl, bir organdaki kanserli dokunun çevreye yay»Jmadan önce farkedilmesi anlamında kullamyoruz. ÇüDkü, kan ser önce bozulan b'r hücreyle başlamakta, sonra bu hücreler çoğalarak «banserli bir doku» oluşturmaktadır. Hangi organın hücre ve do ' Irnlarmda başlanilşsa, o organa yaptığı etkiyle de belirtiler vermektedir. Bu nok: tada yakalanması bile «erken» sayılır. Eğer farkedilmezse, çevreye lenf bezlerine, çevre organlarına yayıhr. Buna «metastas yapma» diyoruz. Kuşkusuz, gerçek «erken tanı», kanserli hücre ya da hücre grubunu yakalayabilmektir. Şimdi, işaretll mad Pransız gençlerlne sormuşlar «Şu konular sl«ler için nasıl bir anlam taşıyor? Çok mu, az mı önemll, yoksa umurunuzda mı değil?» 'Para': yüzde 71, 'Aile': 93, 'Aşk': 81. <Î51: 89 'Spor1: 75, 'însan Hakları': 76, 'Yolculuk': yüzde 80'le en çok önem verllen konular. Fransa'nın yaslan on beşle ylrml arasındakiler arasında yapılan bu soruşturmadan bir genelleme çıkarılablllr ml? Spor. aşk, gezmek, para, is ve insanca yaşamak hakkı gençlerln en başta özlediklerl, lstedikleri geyler. Bu soruşturmada en düşük puan alan konular ise şunlar: 'Siyaset': yüzde 17, 'Sendikacıhk': 16, 'îhtilâV: 16, 'Vatan': 39, 'Ordu*: 29, •Din': yüzde 33... Görüldügü gibi bugünün. gençligt, daha doğrusu bugünün Fransız gençliğl ne ihtilâl yapmak istiyor, ne de politikaya, sendlkacılığa merakı var! Dln, vatan, askerlik gibi kutsal sayılan konulara da aşırı bir ilgl göstermekten uzaktadır. Kişisel özlemleri nedlr pekl? Bunu da sor. muşlar, işte yanıtlar: Yüzde 79 otomobil, yüzde 49 motosiklet. yüzde 69 elektrof on, video vb. şeyler istiyor. Gençlerin 82'sl ailelerinin bir otomobill olmasından yana... Bir llglnç soru da Fransa dışında hangi ülked» yaşamak istedikleri... Buna, yüzde 12'si Almanya, 21 îtalya, 10 îsveç, 36 Birleşlk Amerika, 1 kişl de Çin yanıtını vermişler. Sovyetler Blrllğl'nde yaşamak lsteyen bir tek genç çıkmamış! «Fransa'da mutluluğu kurmak İçin ne yapmak gerekir?> sorusuna verilen yanıtlarda 'toplumu baştan başa değiştlrmell' dlyenler yüzde 18, Fransız toplumunun bir çok yanını düzeltmeli diyenler yüade 34, 'şimdikl düzeni koruyarak reformlar yapmak' yüzde 28, şimdikl Fransız toplumunu savunanlar İse yüzde 16... «Bugünkü dünyada ideolojller son buluyor» dlyenler yüzde 28, tersinl düşünenler, 48... «Fransız toplumu, yaşhlarca yönetlldiği için yollar gençlere kapahdır» diye düşünenler yüzde 33, bu soruya olumsuz yanıt verenler İse yüzde 58... «Sizi Ugilendiren bir sorunu anababanızla tartışmak gerekli midlr?» sorusuna yüzde 48 'hem annemle hem babamla birlikte' yanıtını vermlş. 'Yalnız annemle' dlyenler yüzde 26, 'yalnız babamla' dlyenler İse yüzde 5... Anlaşılıyor kl 'baba* alle ocağında eskl etklsinl yltirmiş... Başka bir ilglnç soru «Politikayla llglleniyor musunuz?» Polltlkayla çok llgilenenler yüzde 6, blraz ilgilenenler 14. pek az İlgl gösterenler 36. hlç ml hlç ilgi göstermeyenler ise yüzde 44... Bundan da çıkarılacak anlam, günümtiz politika koşullarınm gençlerl çekmediğl, yaşamın eşiğindeki tnsanların çok daha başka sorunlarla içli dışlı olduğudur. öte yandan bu 'avare', bu 'başıbos' glbl gftrünen gençlik «tnandığınız fiklrleri savunmak İçin ölümü gö«e alır mısımz?» sorusuna olumlu yanıt veriyor. 'Evet, kesinlikle' ve *Evet, gereklrse' dlyenler ytlzde 56'ya ulaşıyor. Yüzde 40 da 'Asla' dlyor. Bugünün Fransız gençlerinin clnsel konulara llgisi de şöyle: «Clnsel zevk yaşamın en önemll konusu mudur?» sorusuna yüzde 30 'Evet, 1 çok önemlldir demiş, yüzde 50'si de 'Oldukca önemli* yanıtını vermlş. 'Hlç önemll değil' diyenler de yüzde 18... «Bekâret slze göre dnygıısal ya da ahlaksal bir değer taşır mı?» sorusuna tse yüzde 45 'Evef, yüzde 46 oranda 'Hayır' yanıtı verilmiş... Fransa, dünya gençliğlnl etkileyen bir toplumdur. 1968 olaylarının dünyayı altüst ettiği, kargaşa, başkaldırma, hak arama olaylarının bir yangın alevl glbl tüm dünyayı sardığı unutulmamalı... Fransız gençlerinin verdlklerl yamtlardan çıkarılacak anlam üzerinde durmak gerekir. Bugünkü dünya çok küçülmtiştür, düşünceler, egilimler, özlemler, istekler iletlşim araçlarıyla kısa stirede bütün ülkelere yayılıyor. Bundan kimse kaçınamaz. 1520 yaşlanndakl Fransız gençlerinin 'Le Nouvel Observateur'ün soruşturmasına verdiğl yanıtları okurken bunlan düşündüm. Ancak, unutmayalım ki. «kanser korkusu» bilinçli bir tepkiyi a^ar da, panik duygusuna varırsa, onu da bir başka hastalık saymak gerekir. Böyle bir «kanser korkusu» yararlı değil, zararh olur. Bu «kanser korkusu» bunaltısı (anksiete), her toplumda bir çok insanj.j». da görülüyor. Zaran ise, h e m ' lnsanın günlük yaşamını tedirgüı etmesi, hem de blr hastalığı için başvurması ge reken insanı «Ya çimdi ben de kanser bulurlarsa..» diye, hekime, hastaneye başvurmaktan alıkoyması. tnsanda olmayan bi r hastalık bulunmaz, varolan bir hastalık da korkuyla iylleşmez. Her sigara içen elbette ki, akciğer kanseri olmaz. Âncak sigara içenlerde akciğer kanseri daha çok görülür. Bu risk faktörüdür Yıllar boyu kanserle uğraşıhyor da ne oluyor? Gene kanser olanlar ölüme mahkum değil mi? Elbette ki değil. Hemen belirtmek gerekir ki. kanserden kurtulan pek çok insan var. Bunu artık çevremizde de görüyoruz. Tıp biliminin gelişmesi, insanlann eskiya göre daha bilinçli yardım istemeleri, pek çok insanı kanserden kurtanyor. Gün geçtikçe, kanserden kurtulanlarin oranı daha da artacaktır. Kanserin yerine, evresine, cinsine göre değişil; tedavi yöntemleri var. Cerrahi yöntemler, ışin tedavısi, kimyasal maddelerle tedavi, bazen birbirtnı destekleyerek son derece olumlu sonuçlar veriyor. Daha başka yöntemler de sürekli araştınlmakta, geliştirilmekte. Kanser, hangi organlarda daha çok görülüyor? Kanserin hemen her organda görüldügü bilinmektedir. Ancak bazı organlarda kan Bilim adamlan kandaki kanserli hücreyi yakalayıp çok erken tanı koymanın yollarını arıyor. Kanser ergeç yenilecektir, kuskumuz oimasın deler vererek. kana geçen kanserli hücreleri yakalayarak, «çok erken tanı» koymanın yollan aranmaktadır. 2000 yılında kanser savaşınin neresinde olacağız? Japon araştırmacılan, 2000 yıh için şöyle bir takvim veriyorlar: • Kanserin yayılmasmın Önüne geçilmesi 1999 • Hücre mekanizmalannm çözümlenmesiyla kanserin önüne geçilmesi 2000 • Mide ve akciğer kanserlerine karşı kimyasal tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi 1989 • Kansere yol açan nedenlerin ortaya çıkarümaBI 2004 • Tümörlere karsı laser ve benzeri tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi 1994 • Kanserli hücrelerin izlenmesı rolünün artması 2004 Kanser, ergeç yenilecektir, kuşkumuz olmasm. Denizcilik Bankası T.A.O. Genel Müdürlük Bankamızın Kadıköy eski Adalar iskelesi yolcu binası yıkunı işi götürü bedel (Tek fiyat) esastna göre kapah zarfla teklif ahnmak suretiyle yaptırılacaktır. Kesin teminatı 10.000. TL. olup lhaleyo kesin teminat ile iştirak edilecektir. Bu işe ait ihale dosyası Eminönü Banka Şubesl üst katındaki Inşaat İşleri ve Projeler Müdürlüğü'nde incelenebilir, ancak ihaleye teklif vereceklerin 500. TL bedel karşılığında dosya satın almalan şarttır. İhaleye iştirak şartlan dosya içindeki teklif alma şartnamesinin 4'ncü maddesinde mevcuttur. Kapalı teklif zarflan 20 nisan 1983 günü saat 12.00'ye kadar yukandaki adrestee bulunan Ingaat İşleri ve Projeler Müdürlüğü Yazı İşleri Şefliği'ne makbuz mukabili teslim edilecektir. Postada vaki olabilecek gecikmeler dikkate aluımaz. Bankamız 2490 sayıh kanuna tabi olmadığından ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta tamamen serbesttir. Basın: 15994) se r daha çok dikkat çekmektedir: • Akciğer kanseri: Hem oranı yükselmekte, hem de kanserden ölüm oranmda önemli bir yer tutmaktadır. Akciğer kanserinde «sigara içme etkeni» önemli bir «risk faktörü»dür. Her sigara içen elbette ki, akciğer kanseri olmaz. Ancak, sigara içenlerde akciğer kanseri daha çok görülür. Daha çok sigara içen. akciğer kanserine daha çok yakalanır. Risk faktörü de bu demektir. • Sindlrim slsteml kanserleriı Özellikle mide kanseri ve kahn bagırsak kanseri önemli organ kanserleridir. Ölüm oranlannda da önemli yerleri vardır. • Meme kanseri; Elle yaklaşım olanağı, bu kanserde yakalama şansını arhrmakta dır. Tedavi oram da çok yüksektir. • Kadin cinsel organ kanserlerit Uterusun sorviks ve korpus bölgesl kanserleri ö ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ DEKANÜĞ1NDAN Fakültemiz Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümüna bağh Protohistorya ve Önasya Arkeolojisı Anabilim Dalma Doktorasını yapmış bir öğretim gsöırevlisi ve Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne bağlı Eskl Türk Dili Anabilim dalına bir araştırma görevlisi ahnacaktır. İsteklilerin yabancı dillerini belirtir dilekçelerine ekleyecekleri 1 Özgeçmiş 2 Fakülte Diploması (Öğretim görevlisi için Doktora diploması) 3 Savcılık kağıdı 4 2 adet resim 5 Nüfus Kâğıdı örneği ile birlikte engeç 22 Nisan 1983 Cuma günü mesai saati sonuna kadar Personel Müdürlüğüne başvurmalan duyurulur. (Basın 1606) yaşar kemal (ULUSURARASl DELDUCA ÖDÜL01982) ÎLAN BÜNYAN ASLtYE HUKUK HAKÎMLlĞt'NDEN Dcç. Dr. Edip U. ICürklü GÖĞÜS . KALP ve DAMAR CERRAHİSİ UZMANI MUAYENEHANEi Büyükdere Caddesi No: 75/2 Kral Ap. Mecidiyeköy . 1ST. Muayenehane Telf.: 67 36 89 . 66 48 96 binbo^alar efeanesi KOMAN TorosVaymlan Nuruosmanıye Cad. Atasaray 206, Caflaloğlulstanbul r oros YayırHan Davacılar Bünyan ilçeslnln Koyunabdal kflyünden Mustafa Atşar ve Emir Afşar vekillert Av. Ahmet Karahan taranndan davalılar Fatma Torun ve 14 arkadaşı aleyhine açılan trs Hisseye vaki MUdahalenln menl ve hisse nisbetinde Tapuya tescil davasmda: Davalılardan Bünyan ilçesinin Koyunabdal köyünden Melek Torun (Yılmaz)a belirtilen adresine dava dilekçesi ve duruşma günü teblığ edilmemiş, yapılan zabıta tahkikatında da adresi meçhul olduğu bildirildiğinden adı geçen davalrya tebligat yapılamamıştır. Adı geçen Melek Torun (Yılraaz)un BUnyan Asüye Hukuk Mahkemesî'nin 1982/58 esas sayılı dosyasınm 18.5.1983 tarihindeki duruşmasında hazır bulunması veya kendisini bir vekiUe temsil ettirmesi, gelmediği takdirde hakkında gıyap kararı çıkartılacagı hususu davetiye yerine kaim oltnak üzere llanen tebliği olunur. (Basın: 15991) DOBT» No: 1982/58
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle